Currency Converter:

Lot: 1

Güncel Fiyat: 2.000 TL Açılış Fiyatı: 2.000 TL Tahmini: TL Lot Sizde Değil Lot Sizde

İstanbul'a Da Değinen Bir Hacı Seyahatnamesi

L[éon]. Janel, Les Saints-Lieux, Constantinople-Athènes. Notes d’un Pèlerin, Martin Frères, Imprimeurs-Editeurs, Chalons-sur-Marne, 1897. 283 s, 14 x 21 cm, kağıt kapağında. Hacı olmak üzere yapılan 1896 tarihli bu seyahatte ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar konu edilmektedir. Ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar’ın konu edildiği bu seyahatname hacı olmak üzere gerçekleşen bir seyahatin notlarına yer vermektedir. İstanbul s 228-260 arasındaki 4 bölümde anlatılmaktadır. Sainte-Sophie, Château des Sept-Tours, Panorama, Péra, Messe au Saint-Esprit, Le vieux Sérail, Le Séraskier, Koum-Kapou, Pont de Galata, Kadi-Keuï, Phanaraki, Mgr Azarian, Iles des Princes, La Corne d’or, Eyoub, Le Phanar, Les grands Bazars ve Le Bosphore işlenen konuların ara başlıkları olarak gösterilmiştir. Kadıköy kitapta çiçekler ve yeşilliklerle kaplı bir yer olarak tasvir edilmiştir: La rue principale est large, les maisons sont bien construites. Autour de nous tout est fleurs et verdure; à droite, à gauche, des moucharabiés où s'encadrent des figures aimables; des échappées sur des rues paisibles, discrètes, retraite du sage.

- TL
Pey Ver Lot Sizde Peyiniz iletildi
İzleyici olarak girdiniz
Pey veremezsiniz.
Pey vermek için butonu sağa çekin
  • Canlı müzayede tamamlanmıştır. İlginiz için teşekkür ederiz.
  •  
  • Lotlar
  • Kazandıklarım
  • İstanbul'a Da Değinen Bir Hacı Seyahatnamesi-L[éon]. Janel, Les Saints-Lieux, Constantinople-Athènes. Notes d’un Pèlerin, Martin Frères, Imprimeurs-Editeurs, Chalons-sur-Marne, 1897. 283 s, 14 x 21 cm, kağıt kapağında. 
Hacı olmak üzere yapılan 1896 tarihli bu seyahatte ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar konu edilmektedir. 
Ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar’ın konu edildiği bu seyahatname hacı olmak üzere gerçekleşen bir seyahatin notlarına yer vermektedir. İstanbul s 228-260 arasındaki 4 bölümde anlatılmaktadır. Sainte-Sophie, Château des Sept-Tours, Panorama, Péra, Messe au Saint-Esprit, Le vieux Sérail, Le Séraskier, Koum-Kapou, Pont de Galata, Kadi-Keuï, Phanaraki, Mgr Azarian, Iles des Princes, La Corne d’or, Eyoub, Le Phanar, Les grands Bazars ve Le Bosphore işlenen konuların ara başlıkları olarak gösterilmiştir. Kadıköy kitapta çiçekler ve yeşilliklerle kaplı bir yer olarak tasvir edilmiştir: La rue principale est large, les maisons sont bien construites. Autour de nous tout est fleurs et verdure; à droite, à gauche, des moucharabiés où s'encadrent des figures aimables; des échappées sur des rues paisibles, discrètes, retraite du sage.

    Lot No: 1

    Lot: 1

    İstanbul'a Da Değinen Bir Hacı Seyahatnamesi-L[éon]. Janel, Les Saints-Lieux, Constantinople-Athènes. Notes d’un Pèlerin, Martin Frères, Imprimeurs-Editeurs, Chalons-sur-Marne, 1897. 283 s, 14 x 21 cm, kağıt kapağında. Hacı olmak üzere yapılan 1896 tarihli bu seyahatte ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar konu edilmektedir. Ağırlıklı olarak Kutsal Topraklar’ın konu edildiği bu seyahatname hacı olmak üzere gerçekleşen bir seyahatin notlarına yer vermektedir. İstanbul s 228-260 arasındaki 4 bölümde anlatılmaktadır. Sainte-Sophie, Château des Sept-Tours, Panorama, Péra, Messe au Saint-Esprit, Le vieux Sérail, Le Séraskier, Koum-Kapou, Pont de Galata, Kadi-Keuï, Phanaraki, Mgr Azarian, Iles des Princes, La Corne d’or, Eyoub, Le Phanar, Les grands Bazars ve Le Bosphore işlenen konuların ara başlıkları olarak gösterilmiştir. Kadıköy kitapta çiçekler ve yeşilliklerle kaplı bir yer olarak tasvir edilmiştir: La rue principale est large, les maisons sont bien construites. Autour de nous tout est fleurs et verdure; à droite, à gauche, des moucharabiés où s'encadrent des figures aimables; des échappées sur des rues paisibles, discrètes, retraite du sage.

    TLSatıldı
  • Bir Terzi Ustasının Avrupa-İstanbul,Mısır,Filistin Ve Atina Seyahatnamesi-P[eter]. D[iedrich]. Holthaus, Wanderings of a Journeyman Tailor through Europe and the East, During the Years 1824 to 1840, Longman, Brown, Green, and Longmans, London, 1844. xv, 286, [2], 32 s [yayıncı katalogu], başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, 1 ex-libris etiketi, arka kapak içinde 1 ciltçi etiketi, 18 x 11 cm, yayıncısının bez cildinde. Kitabın orijinali Wanderung durch Europa und das Morgenland in den Jahren 1824-1840, 1841 başlıklı kitaptır. Müzayedemizde 3. Almanca baskıdan William Howitt tarafından yapılan çeviri sunulmaktadır. Almanya, Macaristan, Romanya, İstanbul (s 103-142), Mısır, Filistin ve Atina seyahatnamesi. multitude”.İlk defa görülüyor. Weber, Blackmer ve Atabey’de yoktur.

    Lot No: 2

    Lot: 2

    Bir Terzi Ustasının Avrupa-İstanbul,Mısır,Filistin Ve Atina Seyahatnamesi-P[eter]. D[iedrich]. Holthaus, Wanderings of a Journeyman Tailor through Europe and the East, During the Years 1824 to 1840, Longman, Brown, Green, and Longmans, London, 1844. xv, 286, [2], 32 s [yayıncı katalogu], başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, 1 ex-libris etiketi, arka kapak içinde 1 ciltçi etiketi, 18 x 11 cm, yayıncısının bez cildinde. Kitabın orijinali Wanderung durch Europa und das Morgenland in den Jahren 1824-1840, 1841 başlıklı kitaptır. Müzayedemizde 3. Almanca baskıdan William Howitt tarafından yapılan çeviri sunulmaktadır. Almanya, Macaristan, Romanya, İstanbul (s 103-142), Mısır, Filistin ve Atina seyahatnamesi. multitude”.İlk defa görülüyor. Weber, Blackmer ve Atabey’de yoktur.

    TLSatıldı
  • Son Derece Nadir Bir İstanbul Rehberi-Johannes Mayrhofer, Türkische Lenzestage. Reisebilder vom Goldenen Horn, Druck und Verlag von Friedrich Pustet, Regensburg und Rom, 1917. 58, [6] s, çift renk başlık sayfası, metin içinde birçok siyah beyaz fotoğraf, 17.5 x 13 cm, ön yüzü renkli desenli kağıt kapağında. İstanbul’u Almanlar’a tanıtmak üzere hazırlanan bu küçük kitapçıkta Aya Sofya, Dervişler, Selamlık, Eyüp, Prens Adaları gibi konu başlıları yer alıyor. Yazarın Türkiye ile alakalı olan Zauber des Südens (Regensburg und Rom, 1913) başlıklı bir kitabı daha vardır.

    Lot No: 3

    Lot: 3

    Son Derece Nadir Bir İstanbul Rehberi-Johannes Mayrhofer, Türkische Lenzestage. Reisebilder vom Goldenen Horn, Druck und Verlag von Friedrich Pustet, Regensburg und Rom, 1917. 58, [6] s, çift renk başlık sayfası, metin içinde birçok siyah beyaz fotoğraf, 17.5 x 13 cm, ön yüzü renkli desenli kağıt kapağında. İstanbul’u Almanlar’a tanıtmak üzere hazırlanan bu küçük kitapçıkta Aya Sofya, Dervişler, Selamlık, Eyüp, Prens Adaları gibi konu başlıları yer alıyor. Yazarın Türkiye ile alakalı olan Zauber des Südens (Regensburg und Rom, 1913) başlıklı bir kitabı daha vardır.

    TLSatıldı
  • Ünlü Fransız Arkeoloğu Lechevalier'in İstanbul, Çanakkale, Karadeniz Seyahatnamesi-B[aptiste]. Lechevalier, Voyage de la Propontide et du Pont-Euxin, Dentu, Paris, an VIII [1800]. 2 cilt birarada: xii, 168 s, metin dışında 4 bakır baskı katlanır harita; [171-] 416 s, metin dışında 2 bakır baskı katlanır harita 20 x 13 cm, deri cildinde. J. B. le Chevalier 1752-1836 arasında yaşamış ünlü Fransız arkeoloğudur. Kitap, yazarın İstanbul, Çanakkale ve Karadeniz izlenimlerini içermektedir. 1785-1788 yıllarında Fransız büyükelçi Choiseul-Gouffier ile birlikte Türkiye’ye gelen Lechevalier, Karadeniz yöresini ve İstanbul’u kapsamlı olarak tanıtan kitabını bu yolculuğun sonrasında yazmıştır. Yazar Marmara, Karadeniz sahilleri, Rumeli topraklarında yaptığı gezileri 5 bölümde toplamıştır. Marmara, Çanakkale, Bursa, Boğaziçi, İstanbul ve Karadeniz’e ait haritalar son derece detaylıdır. 1. bölüm Marmara havzasının oluşumunu, 2. bölüm Bursa, İznik ve İzmit’i, 3. ve 4. bölümler Boğaziçi ve İstanbul’u 5. bölüm ise Boğaziçi ve Rumeli’yi kapsamaktadır. Son derece nadir bir kitaptır. Blackmer 995, Atabey 697

    Lot No: 4

    Lot: 4

    Ünlü Fransız Arkeoloğu Lechevalier'in İstanbul, Çanakkale, Karadeniz Seyahatnamesi-B[aptiste]. Lechevalier, Voyage de la Propontide et du Pont-Euxin, Dentu, Paris, an VIII [1800]. 2 cilt birarada: xii, 168 s, metin dışında 4 bakır baskı katlanır harita; [171-] 416 s, metin dışında 2 bakır baskı katlanır harita 20 x 13 cm, deri cildinde. J. B. le Chevalier 1752-1836 arasında yaşamış ünlü Fransız arkeoloğudur. Kitap, yazarın İstanbul, Çanakkale ve Karadeniz izlenimlerini içermektedir. 1785-1788 yıllarında Fransız büyükelçi Choiseul-Gouffier ile birlikte Türkiye’ye gelen Lechevalier, Karadeniz yöresini ve İstanbul’u kapsamlı olarak tanıtan kitabını bu yolculuğun sonrasında yazmıştır. Yazar Marmara, Karadeniz sahilleri, Rumeli topraklarında yaptığı gezileri 5 bölümde toplamıştır. Marmara, Çanakkale, Bursa, Boğaziçi, İstanbul ve Karadeniz’e ait haritalar son derece detaylıdır. 1. bölüm Marmara havzasının oluşumunu, 2. bölüm Bursa, İznik ve İzmit’i, 3. ve 4. bölümler Boğaziçi ve İstanbul’u 5. bölüm ise Boğaziçi ve Rumeli’yi kapsamaktadır. Son derece nadir bir kitaptır. Blackmer 995, Atabey 697

    TLSatıldı
  • Çok nadir bir seyahatname-Charles Perry, A View of the Levant: Particulary of Constantinople, Syria, Egypt, and Greece. In Which their Antiquities, Government, Politics, Maxims, Manners, and Customs, (with many other Circumstances and Contingencies) are Attempted to be Described and Treated on, T. Woodward, C. David & J. Shuckburgh, London, 1743. xviii, [8], 524 [i.e. 516], [4] s, 20 gravür, folyo (36 x 23.5 cm), yan sayfaları ebrulu sırtı yenilenmiş döneminin deri cildinde.

    Lot No: 5

    Lot: 5

    Çok nadir bir seyahatname-Charles Perry, A View of the Levant: Particulary of Constantinople, Syria, Egypt, and Greece. In Which their Antiquities, Government, Politics, Maxims, Manners, and Customs, (with many other Circumstances and Contingencies) are Attempted to be Described and Treated on, T. Woodward, C. David & J. Shuckburgh, London, 1743. xviii, [8], 524 [i.e. 516], [4] s, 20 gravür, folyo (36 x 23.5 cm), yan sayfaları ebrulu sırtı yenilenmiş döneminin deri cildinde.

    TLSatıldı
  • İstanbul Adaları Seyahatnamesi-Samuel S[ullivan]. Cox, The Isles of the Princes; or the Pleasures of Prinkipo, G. P. Putnam’s, New York, 1887 (ilk ve tek baskı). ix, 381, [6] s [yayıncı ilanı], başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 22 levha, metin dışında 1’i katlanır 2 harita, metin içinde 3 resim, 20 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Samuel Sullivan Cox (1824-1889) Amerikalı devlet adamıdır. Seyahate çok meraklıydı. Avukatlık ve gazete editörlüğü yaptıktan sonra Kongre’ye girmiştır. Türkiye’de diplomatlık yaptıktan sonra (1885-1886) tekrar Kongre üyeliğine seçilmiştir (1886). Döneminde Amerikan siyasî hayatında önemli bir şahsiyetti, ölümünden sonra hakkında iki farklı biyografik çalışma yapılmıştır. Direk olarak Türkiye’yi ilgilendiren iki kitabı vardır. Cox’un İstanbul adaları hatıraları da hem adaların coğrafi yapıları hem de toplumsal yaşam üzerine hayli ilginç bilgiler verir. Büyükada’da kaldığı ev Evi, Kadıyoran yokuşunun sonlarında, Hristos mahallesi olarak bilinen epey tepelik bir yerdeydi. Ermeni meselesindeki rolü hala tartışılan Cox’un adalardaki etnik yapılar ve yaşam tarzlarına ilişkin görüşleri de oldukça ilgi çekicidir. İstanbul Adaları hakkında yazılmış kitapların sayıca az olması bu kitabın değerini daha da artırmaktadır. Kitabın Türkçe baskısı Prinkipo'da Tatlı Yaşam ve Prens Adaları (İstanbul, 2013) başlıklı kitaptır. Blackmer 422

    Lot No: 6

    Lot: 6

    İstanbul Adaları Seyahatnamesi-Samuel S[ullivan]. Cox, The Isles of the Princes; or the Pleasures of Prinkipo, G. P. Putnam’s, New York, 1887 (ilk ve tek baskı). ix, 381, [6] s [yayıncı ilanı], başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 22 levha, metin dışında 1’i katlanır 2 harita, metin içinde 3 resim, 20 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Samuel Sullivan Cox (1824-1889) Amerikalı devlet adamıdır. Seyahate çok meraklıydı. Avukatlık ve gazete editörlüğü yaptıktan sonra Kongre’ye girmiştır. Türkiye’de diplomatlık yaptıktan sonra (1885-1886) tekrar Kongre üyeliğine seçilmiştir (1886). Döneminde Amerikan siyasî hayatında önemli bir şahsiyetti, ölümünden sonra hakkında iki farklı biyografik çalışma yapılmıştır. Direk olarak Türkiye’yi ilgilendiren iki kitabı vardır. Cox’un İstanbul adaları hatıraları da hem adaların coğrafi yapıları hem de toplumsal yaşam üzerine hayli ilginç bilgiler verir. Büyükada’da kaldığı ev Evi, Kadıyoran yokuşunun sonlarında, Hristos mahallesi olarak bilinen epey tepelik bir yerdeydi. Ermeni meselesindeki rolü hala tartışılan Cox’un adalardaki etnik yapılar ve yaşam tarzlarına ilişkin görüşleri de oldukça ilgi çekicidir. İstanbul Adaları hakkında yazılmış kitapların sayıca az olması bu kitabın değerini daha da artırmaktadır. Kitabın Türkçe baskısı Prinkipo'da Tatlı Yaşam ve Prens Adaları (İstanbul, 2013) başlıklı kitaptır. Blackmer 422

    TLSatıldı
  • Avrupa-İstanbul Seyahatnamesi-James D. McCabe, Our Young Folks Abroad. The Adventures of Four American Boys and Girls in a Journey Through Europe to Constantinople, J. B. Lippincott, Philadelphia, 1881. 344 s, metin içinde birçok resim, 23 x 16 cm, modern dönem bez cildinde. “Although many books of travel have appeared in past years, it has seemed to the author and the publishers of this volume that there is room for one which shall bring up before the young readers of this country the principal places and scenes of the most charming portions of the Old World, together with such incidents of their history and romance as will interest without fatiguing. The plan adopted has some elements of novelty. An American gentleman and his wife sail for Europe, taking with them their son and daughter, and their nephew and niece.

    Lot No: 7

    Lot: 7

    Avrupa-İstanbul Seyahatnamesi-James D. McCabe, Our Young Folks Abroad. The Adventures of Four American Boys and Girls in a Journey Through Europe to Constantinople, J. B. Lippincott, Philadelphia, 1881. 344 s, metin içinde birçok resim, 23 x 16 cm, modern dönem bez cildinde. “Although many books of travel have appeared in past years, it has seemed to the author and the publishers of this volume that there is room for one which shall bring up before the young readers of this country the principal places and scenes of the most charming portions of the Old World, together with such incidents of their history and romance as will interest without fatiguing. The plan adopted has some elements of novelty. An American gentleman and his wife sail for Europe, taking with them their son and daughter, and their nephew and niece.

    TLSatıldı
  • Son Derece Nadir Bir Ege Adaları Seyahatnamesi-Victor Baudot, Les Îles de Marbre ou Excursion dans la Mer Égée, Société de Saint Augustin, Lille, Paris, tarihsiz [1896?]. 92 s, başlık s önünde 1 levha, metin içinde 8 resim, 23.5 x 15.5 cm, yayıncısının desenli karton cildinde. Victor Baudot (1843-1922) Fransız misyoner ve yazardır. Membre de la Compagnie de Jésus, il enseigne en Angleterre (1880) puis à Constantinople (1881-1882), à Tarnopol (1883-1884), au Caire (1885) et en Belgique avant de revenir en France en 1888 et de s'occuper des bateliers de Douai de 1889 à 1897. Kitap, muhtemelen 1890 tarihli seyahatin notlarını içermektedir. Şu güzergah takip edilmiştir: Constantinople, Imbros, Samothrace, Lemnos, Ténédos, Ida, Mitylène, Smyrne, Chio, Tchesme, Syra, Délos, Tinos, Pirée, Athènes ve Constantinople. Baudot, Du Bosphore au Jourdain: Souvenirs d'un Pèlerinage de Vacances (1889) ve Au Pays des Turbans. Grèce, Syrie, Égypte (1896) başlıklı kitapların da yazarıdır. Weber I/987

    Lot No: 8

    Lot: 8

    Son Derece Nadir Bir Ege Adaları Seyahatnamesi-Victor Baudot, Les Îles de Marbre ou Excursion dans la Mer Égée, Société de Saint Augustin, Lille, Paris, tarihsiz [1896?]. 92 s, başlık s önünde 1 levha, metin içinde 8 resim, 23.5 x 15.5 cm, yayıncısının desenli karton cildinde. Victor Baudot (1843-1922) Fransız misyoner ve yazardır. Membre de la Compagnie de Jésus, il enseigne en Angleterre (1880) puis à Constantinople (1881-1882), à Tarnopol (1883-1884), au Caire (1885) et en Belgique avant de revenir en France en 1888 et de s'occuper des bateliers de Douai de 1889 à 1897. Kitap, muhtemelen 1890 tarihli seyahatin notlarını içermektedir. Şu güzergah takip edilmiştir: Constantinople, Imbros, Samothrace, Lemnos, Ténédos, Ida, Mitylène, Smyrne, Chio, Tchesme, Syra, Délos, Tinos, Pirée, Athènes ve Constantinople. Baudot, Du Bosphore au Jourdain: Souvenirs d'un Pèlerinage de Vacances (1889) ve Au Pays des Turbans. Grèce, Syrie, Égypte (1896) başlıklı kitapların da yazarıdır. Weber I/987

    TLSatıldı
  • Ömer Koç Nüshası Nadir "Osmanlı Bahriyesinde Bir İngiliz: Müşavir Paşa'nın Anıları"-Adolphus Slade, Records of Travels in Turkey, Greece, &c. and of a Cruise in the Black Sea, with the Captain Pasha, in the Years 1829, 1830 and 1831, Sanders and Otley, London, 1833 (2. baskı). 2 cilt: 519 s, 1 renkli gravür, 1 katlanır harita, 513 s, 1 levha, 1 renkli gravür, 1 katlanır levha, 22 x 13.5 cm, ex-libris: Ömer M. Koç, döneminin sayfa kenarları ve kapakları ebrulu deri ciltlerinde. Müşavir Paşa’nın Türkiye seyahatnamesi… Sir Adolphus Slade, Osmanlı Donanması’nda 1831 yıllarında yüzbaşı ve daha sonra Kırım Savaşı sıralarında amiral rütbesiyle iki ayrı dönemde çalışmıştır. 1828-29 ve 1830-31 yıllarında Türkiye’ye yaptığı gezilerden sonra 1849 yılında resmen Osmanlı hizmetine giren Sir Adolphus Slade, tersane ve donanma işlerinin düzene konulmasında ve ilk buharlı gemilerin hizmete alınmasında çalışmalar yapmış ve Müşavir Paşa olarak tanınmıştır. 2 ciltten oluşan bu mufassal kitapta İstanbul’daki siyasî ve diplomatik çevrelerle yapılan ilişkiler sonucunda edinilen gözlemler, dinî yapı, askerî yapı, Osmanlı-Yunan sorunu, şehirdeki büyük yangınlar, bütün kozmopolit yapısıyla Péra, şehirdeki pazarlar, tarihi anıtlar, azınlıklar gibi birbirinden farklı birçok konu anlatılmaktadır. Serbest düşünceler, açıksözlülük ve sağlam değerlerle kaleme alınan seyahatname, dönemin fikir hayatında etkili olmuştur. Zevkli bir üslupla yazılmış olan kitap, Osmanlı reformlarının ve Batılılaşma girişimlerinin kavranması açısından da büyük önem taşır. Blackmer 1549, Atabey 1143

    Lot No: 9

    Lot: 9

    Ömer Koç Nüshası Nadir "Osmanlı Bahriyesinde Bir İngiliz: Müşavir Paşa'nın Anıları"-Adolphus Slade, Records of Travels in Turkey, Greece, &c. and of a Cruise in the Black Sea, with the Captain Pasha, in the Years 1829, 1830 and 1831, Sanders and Otley, London, 1833 (2. baskı). 2 cilt: 519 s, 1 renkli gravür, 1 katlanır harita, 513 s, 1 levha, 1 renkli gravür, 1 katlanır levha, 22 x 13.5 cm, ex-libris: Ömer M. Koç, döneminin sayfa kenarları ve kapakları ebrulu deri ciltlerinde. Müşavir Paşa’nın Türkiye seyahatnamesi… Sir Adolphus Slade, Osmanlı Donanması’nda 1831 yıllarında yüzbaşı ve daha sonra Kırım Savaşı sıralarında amiral rütbesiyle iki ayrı dönemde çalışmıştır. 1828-29 ve 1830-31 yıllarında Türkiye’ye yaptığı gezilerden sonra 1849 yılında resmen Osmanlı hizmetine giren Sir Adolphus Slade, tersane ve donanma işlerinin düzene konulmasında ve ilk buharlı gemilerin hizmete alınmasında çalışmalar yapmış ve Müşavir Paşa olarak tanınmıştır. 2 ciltten oluşan bu mufassal kitapta İstanbul’daki siyasî ve diplomatik çevrelerle yapılan ilişkiler sonucunda edinilen gözlemler, dinî yapı, askerî yapı, Osmanlı-Yunan sorunu, şehirdeki büyük yangınlar, bütün kozmopolit yapısıyla Péra, şehirdeki pazarlar, tarihi anıtlar, azınlıklar gibi birbirinden farklı birçok konu anlatılmaktadır. Serbest düşünceler, açıksözlülük ve sağlam değerlerle kaleme alınan seyahatname, dönemin fikir hayatında etkili olmuştur. Zevkli bir üslupla yazılmış olan kitap, Osmanlı reformlarının ve Batılılaşma girişimlerinin kavranması açısından da büyük önem taşır. Blackmer 1549, Atabey 1143

    TLSatıldı
  • Bol Resimli Bir Türkiye Kitabı-Louis de Launay, La Turquie que l’on voit, ouvrage illustré de 60 gravures tirées hors texte et de deux cartes en noir. Paris, Hachette et cie, 1914 (2. baskı). 269, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışındaki 31 levhada birçok fotoğraf, 1 katlanır harita (katlanır levhada 2 harita mevcuttur), 19 x 12 cm, döneminin sırtı deri yan sayfaları ve kapakları ebrulu cildinde. Bizzat yazarın fotoğraf ve suluboyaları ile E. A. Martel, Sebah et Joaillier ve Berggren’in fotoğrafları kitabı görsel açıdan zenginleştirmektdir. Jeolog ve mağara uzmanı olan yazar ve şair Louis Auguste Alphonse de Launay (1860-1938) ülkesinin en önemli jeologu sayılmakta, ayrıca dünya çapında da maden yatakları konusunda uzmanlığıyla tanınmakta. Teknik Üniversiteden pekiyi derecesiyle mezun olduktan sonra bir jeoloji bilimi tutkunu olarak öğrenimini Paris Mineral Fakültesinde sürdürür. Mineraloji mühendisi ve Mineraloji Yüksek Okulunda profesör olmanın yanısıra birçok daha başka ancak hep jeoloji alanında çalışmalar da sürdürür. Bunlar arasında Fransa'nın jeolojik haritası çizimi ve başka yüksek okullarda mineraloji ve paleontoloji eğitimi v.b. yer alıyor. Maden yatakları, özellikle altın ve elmas yatakları konusunda uzmanlaşmıştı. Bir bilim tarihçisi olarak bu konularda uzman olan ünlü kişilerin biyografilerini kaleme alır, ayrıca 1885'ten 1937'ye dek roman ve şiirler de yazar. Bunlardan başka La Nature dergisinin müdürlüğünü (1904-1919) yapar, Bilimler Akademisi üyesi ve Mineraller Genel Müfettişi olur. Légion d' Honneur madalyasıyla onurlandırılan De Launay ayrıca koyu dindar bir adamdı. 1896'dan ölümüne dek (1938) her biri ayrı konulu kırkın üstünde kitap yazdı. Mineral ve maden yataklarının oluşumu ve dağılımını inceleyen bilimlerin araştırma, metodoloji ve sınıflandırılmasına olan önemli katkıları bugüne dek aşılmamıştır. Ürettiği birçok yapıtı arasında en az üç tanesi Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye coğrafya alanıyla ilgilidir. Bu kitaplar Chez les Grecs de Turquie (1897), La Bulgarie d'hier et de demain (1907) ve burada sözkonusu olan La Turquie que l'on voit (1913) başlıklı yayındır. Son baskının girişinde yazar şunlara işaret ediyor: «İki tür Türkiye var, "açık" ve "kapalı" olanı. Ziyaretçilerin ilgisini birinci tür çeker... yeni yapılan demiryolları ise bu iki Türkiye'nin birleşmesine yol açacak... betimlemelerim ne yeni buluşlar ne de gizli başka şeyler ortaya çıkaracak değil... ancak mekânın, örf ve adetlerin özgünlüğü ve özellikle bugünkü siyasal sorunların önemi bu yerlerin tarihi anılarına yepyeni bir ilgiyle eğilmemize yol açıyor...» Launay İstanbul'a ilk ziyaretinden 20 yıl sonra tekrar dönüp, okuruna hitab ederken, iki imparatorluğun başkenti olmuş ve onun zamanında da Doğu Meselesinin odak noktası olan bu şehri sevdirmeyi amaçlar. Kentin antik çağları ve özellikle Bizans devri tarihine bir bakış atıp o devirden kalma anıtları betimledikten sonra osmanlı tarihi ve bununla ilintili anıtlarla anlatımına devam eder. Boğaziçi ve Adalar, Bursa ve İznik hakkında ayrıntılı biçimde yazıp son olarak ziyaret ettiği Truva ve İzmir hakkında kısa bir betimleme yapar. Ayrıca her bölümün sonunda ziyaretçi için pratik öğütler de yer almakta. Louis de Launay (1860-1938) madencilik üzerinde uzmanlaşmış olan Fransız asıllı jeologdur. Biyografi yazımı, şiir gibi edebiyatın pekçok dalında da eserler vermiş üretken bir yazardır. Launay’ın La Turquie que l’on voit isimli kitabı 20. yüzyıl başlarındaki Türkiye hakkında zengin görsel malzemeler içeren önemli bir kitaptır. 1877 ve 1894 yıllarında Ege adalarında geziler yapan Launay bu kitapta Bizans ve Osmanlı dönemindeki İstanbul’u, Bursa, İznik, Truva ve İzmir’i tarihi ve arkeolojik bilgiler vererek incelemektedir.
Yazar kitapta Yunan yanlısı bir tutum sergilemektedir (s 246 vd):

    Lot No: 10

    Lot: 10

    Bol Resimli Bir Türkiye Kitabı-Louis de Launay, La Turquie que l’on voit, ouvrage illustré de 60 gravures tirées hors texte et de deux cartes en noir. Paris, Hachette et cie, 1914 (2. baskı). 269, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışındaki 31 levhada birçok fotoğraf, 1 katlanır harita (katlanır levhada 2 harita mevcuttur), 19 x 12 cm, döneminin sırtı deri yan sayfaları ve kapakları ebrulu cildinde. Bizzat yazarın fotoğraf ve suluboyaları ile E. A. Martel, Sebah et Joaillier ve Berggren’in fotoğrafları kitabı görsel açıdan zenginleştirmektdir. Jeolog ve mağara uzmanı olan yazar ve şair Louis Auguste Alphonse de Launay (1860-1938) ülkesinin en önemli jeologu sayılmakta, ayrıca dünya çapında da maden yatakları konusunda uzmanlığıyla tanınmakta. Teknik Üniversiteden pekiyi derecesiyle mezun olduktan sonra bir jeoloji bilimi tutkunu olarak öğrenimini Paris Mineral Fakültesinde sürdürür. Mineraloji mühendisi ve Mineraloji Yüksek Okulunda profesör olmanın yanısıra birçok daha başka ancak hep jeoloji alanında çalışmalar da sürdürür. Bunlar arasında Fransa'nın jeolojik haritası çizimi ve başka yüksek okullarda mineraloji ve paleontoloji eğitimi v.b. yer alıyor. Maden yatakları, özellikle altın ve elmas yatakları konusunda uzmanlaşmıştı. Bir bilim tarihçisi olarak bu konularda uzman olan ünlü kişilerin biyografilerini kaleme alır, ayrıca 1885'ten 1937'ye dek roman ve şiirler de yazar. Bunlardan başka La Nature dergisinin müdürlüğünü (1904-1919) yapar, Bilimler Akademisi üyesi ve Mineraller Genel Müfettişi olur. Légion d' Honneur madalyasıyla onurlandırılan De Launay ayrıca koyu dindar bir adamdı. 1896'dan ölümüne dek (1938) her biri ayrı konulu kırkın üstünde kitap yazdı. Mineral ve maden yataklarının oluşumu ve dağılımını inceleyen bilimlerin araştırma, metodoloji ve sınıflandırılmasına olan önemli katkıları bugüne dek aşılmamıştır. Ürettiği birçok yapıtı arasında en az üç tanesi Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye coğrafya alanıyla ilgilidir. Bu kitaplar Chez les Grecs de Turquie (1897), La Bulgarie d'hier et de demain (1907) ve burada sözkonusu olan La Turquie que l'on voit (1913) başlıklı yayındır. Son baskının girişinde yazar şunlara işaret ediyor: «İki tür Türkiye var, "açık" ve "kapalı" olanı. Ziyaretçilerin ilgisini birinci tür çeker... yeni yapılan demiryolları ise bu iki Türkiye'nin birleşmesine yol açacak... betimlemelerim ne yeni buluşlar ne de gizli başka şeyler ortaya çıkaracak değil... ancak mekânın, örf ve adetlerin özgünlüğü ve özellikle bugünkü siyasal sorunların önemi bu yerlerin tarihi anılarına yepyeni bir ilgiyle eğilmemize yol açıyor...» Launay İstanbul'a ilk ziyaretinden 20 yıl sonra tekrar dönüp, okuruna hitab ederken, iki imparatorluğun başkenti olmuş ve onun zamanında da Doğu Meselesinin odak noktası olan bu şehri sevdirmeyi amaçlar. Kentin antik çağları ve özellikle Bizans devri tarihine bir bakış atıp o devirden kalma anıtları betimledikten sonra osmanlı tarihi ve bununla ilintili anıtlarla anlatımına devam eder. Boğaziçi ve Adalar, Bursa ve İznik hakkında ayrıntılı biçimde yazıp son olarak ziyaret ettiği Truva ve İzmir hakkında kısa bir betimleme yapar. Ayrıca her bölümün sonunda ziyaretçi için pratik öğütler de yer almakta. Louis de Launay (1860-1938) madencilik üzerinde uzmanlaşmış olan Fransız asıllı jeologdur. Biyografi yazımı, şiir gibi edebiyatın pekçok dalında da eserler vermiş üretken bir yazardır. Launay’ın La Turquie que l’on voit isimli kitabı 20. yüzyıl başlarındaki Türkiye hakkında zengin görsel malzemeler içeren önemli bir kitaptır. 1877 ve 1894 yıllarında Ege adalarında geziler yapan Launay bu kitapta Bizans ve Osmanlı dönemindeki İstanbul’u, Bursa, İznik, Truva ve İzmir’i tarihi ve arkeolojik bilgiler vererek incelemektedir. Yazar kitapta Yunan yanlısı bir tutum sergilemektedir (s 246 vd):

    TLSatıldı
  • İstanbul'a Atanan 11. İngiliz Elçisi Sir John Finch'in Anıları-G[eorge]. F[rederick]. Abbott, Under the Turk in Constantinople. A Record of Sir John Finch’s Embassy 1674-1681. With a Foreword by Viscount Bryce, O. M. Macmillan and Co. London, 1920. xiii, [2], 418, [2] s [yayıncı katalogu], başlık s önünde 1 levha (Sir John Finch’in portresi), metin dışında 5 fotoğraf, indeks, 23 x 14 cm, yan sayfaları ebrulu, sayfa kenarları yaldızlı, sırtı tümsekli modern deri cildinde. İstanbul’a gönderilen 11. İngiliz Elçisi olan John Finch, merkezi İngiltereli soylu bir aileye mensup olup, ağabeyi Heneage Finch, ilk Nottingham Kontu’dur. Babası Sir Heneage Finch bir avukat olup, İngiliz Avam kamerasında Meclis başkanlığına kadar yükselmiştir. Ancak, ailenin Türk tarihi bakımından önemi, İstanbul büyükelçiliğinde yaptıkları görevlerdir ki, John Finch’ten önceki İngiliz elçisi olan Sir Daniel Harvey onun kuzeni, Harvey’in selefi olan Heneage Finch, John Finch’in büyük amcasıdır bu bağlamda John Finch aynı aileden üst üste üçüncü büyükelçi konumundadır. John Finch’in bir diplomat olarak ilk görev yeri, Floransa Dukalığıdır. 1665’te Floransa nezdinde İngiliz elçiliğine atanmış olup, burada 5 yıl görev yapmıştır. .  Bununla beraber, Trablusgarp Savaşı’na bizzat katılmış ve bu mücadeleyi Türklerin ve Arapların İtalya’ya karşı bir özgürlük mücadelesi olarak görmüş ve savaşta yaşadıklarını anlatan önemli bir eseri kaleme almıştır. ----Metin dışındaki levhalarda Sir Thomas Baines (Carlo Dolci tarafından yapılan portresi), Paul Rycaut (Sir Peter Lely tarafından yapılan portreye dayanılarak yapılan gravür), Fatih Sultan Mehmed (F. H. van den Hove tarafından yapılan gravür), Dr. John Covel (Valentine Ritz tarafından yapılan portesi) ve Sir Dudley North (G. Vertue tarafından yapılan 1743 tarihli gravürü) resmedilmiştir. Kitabın giriş yazısı Lord Viscount Bryce tarafından kaleme alınmıştır. Oldukça nadir bir kitaptır. Mükemmel kondisyonda.

    Lot No: 11

    Lot: 11

    İstanbul'a Atanan 11. İngiliz Elçisi Sir John Finch'in Anıları-G[eorge]. F[rederick]. Abbott, Under the Turk in Constantinople. A Record of Sir John Finch’s Embassy 1674-1681. With a Foreword by Viscount Bryce, O. M. Macmillan and Co. London, 1920. xiii, [2], 418, [2] s [yayıncı katalogu], başlık s önünde 1 levha (Sir John Finch’in portresi), metin dışında 5 fotoğraf, indeks, 23 x 14 cm, yan sayfaları ebrulu, sayfa kenarları yaldızlı, sırtı tümsekli modern deri cildinde. İstanbul’a gönderilen 11. İngiliz Elçisi olan John Finch, merkezi İngiltereli soylu bir aileye mensup olup, ağabeyi Heneage Finch, ilk Nottingham Kontu’dur. Babası Sir Heneage Finch bir avukat olup, İngiliz Avam kamerasında Meclis başkanlığına kadar yükselmiştir. Ancak, ailenin Türk tarihi bakımından önemi, İstanbul büyükelçiliğinde yaptıkları görevlerdir ki, John Finch’ten önceki İngiliz elçisi olan Sir Daniel Harvey onun kuzeni, Harvey’in selefi olan Heneage Finch, John Finch’in büyük amcasıdır bu bağlamda John Finch aynı aileden üst üste üçüncü büyükelçi konumundadır. John Finch’in bir diplomat olarak ilk görev yeri, Floransa Dukalığıdır. 1665’te Floransa nezdinde İngiliz elçiliğine atanmış olup, burada 5 yıl görev yapmıştır. . Bununla beraber, Trablusgarp Savaşı’na bizzat katılmış ve bu mücadeleyi Türklerin ve Arapların İtalya’ya karşı bir özgürlük mücadelesi olarak görmüş ve savaşta yaşadıklarını anlatan önemli bir eseri kaleme almıştır. ----Metin dışındaki levhalarda Sir Thomas Baines (Carlo Dolci tarafından yapılan portresi), Paul Rycaut (Sir Peter Lely tarafından yapılan portreye dayanılarak yapılan gravür), Fatih Sultan Mehmed (F. H. van den Hove tarafından yapılan gravür), Dr. John Covel (Valentine Ritz tarafından yapılan portesi) ve Sir Dudley North (G. Vertue tarafından yapılan 1743 tarihli gravürü) resmedilmiştir. Kitabın giriş yazısı Lord Viscount Bryce tarafından kaleme alınmıştır. Oldukça nadir bir kitaptır. Mükemmel kondisyonda.

    TLSatıldı
  • Paris-İstanbul Yolculuğuna Dair Rehber Niteliğinde Bir Eser-Marcel Monmarché, Les Guides Bleus de Paris a Constantinople, Librairie Hachette, Paris, 1914. lxxx, 464 s, 14 harita, 35 plan, 7 resim, 1 katlanır panorama, 16 x 10 cm, şömizli bez cildinde. Marcel Monmarché (1872-1945) coğrafyacıdır. Türkiye’nin geneline dair bilgilerin de yer aldığı kitap, Paris – İstanbul yolculuğu yapacaklar için bir rehber niteliğindedir. Ulaşımda kullanılan anayolların yanısıra haritalar, planlar, illüstrasyonlar ve panorama eşliğinde İstanbul ve çevresi ile Bursa ve İzmir dahil çeşitli Anadolu şehirleri hakkında da önemli anlatımlara yer verilir.

    Lot No: 12

    Lot: 12

    Paris-İstanbul Yolculuğuna Dair Rehber Niteliğinde Bir Eser-Marcel Monmarché, Les Guides Bleus de Paris a Constantinople, Librairie Hachette, Paris, 1914. lxxx, 464 s, 14 harita, 35 plan, 7 resim, 1 katlanır panorama, 16 x 10 cm, şömizli bez cildinde. Marcel Monmarché (1872-1945) coğrafyacıdır. Türkiye’nin geneline dair bilgilerin de yer aldığı kitap, Paris – İstanbul yolculuğu yapacaklar için bir rehber niteliğindedir. Ulaşımda kullanılan anayolların yanısıra haritalar, planlar, illüstrasyonlar ve panorama eşliğinde İstanbul ve çevresi ile Bursa ve İzmir dahil çeşitli Anadolu şehirleri hakkında da önemli anlatımlara yer verilir.

    TLSatıldı
  • 16. Yüzyılda Osmanlı Kıyafetleri-Alberto Arbasino, I Turchi [Codex Vindobonensis 8626], Franco Maria Ricci Editore, Parma, 1971. 200 s, 62 adet kuşe kağıdına basılmış ve sayfalara yapıştırılmış resim, 25 x 36 cm, bez cildinde. Bu kitap Franco Maria Ricci adına basılan kitabın 2112 №lusudur. Kitap İtalyancadır ve giriş kısmı Franz Unterkircher tarafından yazılmıştır. 1586-1591 tarihleri arasında Kutsal Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’daki büyükelçisi olarak görev yapan Bartolemeo von Pezzen, şehirde bulunduğu süre içerisinde Türklerin alışkanlıkları ve yaşamlarıyla ilgili görüntüleri imparator II. Rudolf’a sunmak amacıyla ismi belli olmayan bir ressama çizdirdiği olağanüstü güzellikteki resimler yüzyıllar boyunca Avusturya imparatorları tarafından muhafaza edildikten sonra Viyana’daki Österreichische Nationalbibliothek’e (Avusturya Milli Kütüphanesi) intikal etti. Kitabın sunum bölümü Franz Unterkircher tarafından yazılmıştır. Resimler, Pietro della Valle, Giuseppe Gorani, Giovanni Battista Casti, Carlo Porta, Gerard de Nerval, Antonio Stoppani, Pierre Loti, Maurice Barres gibi İstanbul ve Osmanlıları anlatan seyyahların metinlerinden pasajlar ile birlikte sunulmaktadır.

    Lot No: 13

    Lot: 13

    16. Yüzyılda Osmanlı Kıyafetleri-Alberto Arbasino, I Turchi [Codex Vindobonensis 8626], Franco Maria Ricci Editore, Parma, 1971. 200 s, 62 adet kuşe kağıdına basılmış ve sayfalara yapıştırılmış resim, 25 x 36 cm, bez cildinde. Bu kitap Franco Maria Ricci adına basılan kitabın 2112 №lusudur. Kitap İtalyancadır ve giriş kısmı Franz Unterkircher tarafından yazılmıştır. 1586-1591 tarihleri arasında Kutsal Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’daki büyükelçisi olarak görev yapan Bartolemeo von Pezzen, şehirde bulunduğu süre içerisinde Türklerin alışkanlıkları ve yaşamlarıyla ilgili görüntüleri imparator II. Rudolf’a sunmak amacıyla ismi belli olmayan bir ressama çizdirdiği olağanüstü güzellikteki resimler yüzyıllar boyunca Avusturya imparatorları tarafından muhafaza edildikten sonra Viyana’daki Österreichische Nationalbibliothek’e (Avusturya Milli Kütüphanesi) intikal etti. Kitabın sunum bölümü Franz Unterkircher tarafından yazılmıştır. Resimler, Pietro della Valle, Giuseppe Gorani, Giovanni Battista Casti, Carlo Porta, Gerard de Nerval, Antonio Stoppani, Pierre Loti, Maurice Barres gibi İstanbul ve Osmanlıları anlatan seyyahların metinlerinden pasajlar ile birlikte sunulmaktadır.

    TLSatıldı
  • Yunanistan, İstanbul, Mısır Ve Balkanlarda Seyahatler-J[ohn]. P[atrick]. Barry, At the Gates of the East: A Book of Travel Among Historic Wonderlands, Longmans, Green, and Co., London, 1906. xvi, [2], 261 s, metin dışındaki levhalarda 33 fotoğraf, 23 x 14.5 cm, bez cildinde. İrlanda seyyahın Atina, İstanbul, Kahire, Güney Yunanistan, Doğu Adriyatik, Karadağ ve Bosna seyahatnamesi. Kitapta Balkan ülkelerindeki Türk varlığı hakkında önemli bilgiler verilir. İstanbul’a ayrılan iki bölümde sokak köpekleri uzun uzun anlatılır:

    Lot No: 14

    Lot: 14

    Yunanistan, İstanbul, Mısır Ve Balkanlarda Seyahatler-J[ohn]. P[atrick]. Barry, At the Gates of the East: A Book of Travel Among Historic Wonderlands, Longmans, Green, and Co., London, 1906. xvi, [2], 261 s, metin dışındaki levhalarda 33 fotoğraf, 23 x 14.5 cm, bez cildinde. İrlanda seyyahın Atina, İstanbul, Kahire, Güney Yunanistan, Doğu Adriyatik, Karadağ ve Bosna seyahatnamesi. Kitapta Balkan ülkelerindeki Türk varlığı hakkında önemli bilgiler verilir. İstanbul’a ayrılan iki bölümde sokak köpekleri uzun uzun anlatılır:

    TLSatıldı
  • Yazarından İthaflı İmzalı-Nella Pavlova, Au Pays du Ghazi, “Le Monde d’Aujourd’hui” - Éditions La Revue Mondiale, Paris, 1930. 226 s, metin dışında 1 resim, 1 harita, yazarından ithaf imzalı, sayfaları büyük ölçüde açılmamış durumda, 18.5 x 12 cm, kağıt kapağında. Erken dönemin bir Cumhuriyet incelemesi. Yeni inşa edilen bir başkent olan Ankara, Gazi Mustafa Kemal ve inkılâpları, eğitim-öğretim sistemi, iktisadi ve finansal sistem, tarım sistemi, Türkiye’nin dış politikası. Kitabın sonunda Mustafa Kemal ile Mussolini’nin mukayese edildiği bir bölüm bulunuyor. Kitaptaki Atatürk gravürü Becan tarafından yapılmıştır. Kitabın Denizli Sanayi odası tarafından Gazi'nin Ülkesinde başlıklı Türkçe baskısı yapılmıştır.

    Lot No: 15

    Lot: 15

    Yazarından İthaflı İmzalı-Nella Pavlova, Au Pays du Ghazi, “Le Monde d’Aujourd’hui” - Éditions La Revue Mondiale, Paris, 1930. 226 s, metin dışında 1 resim, 1 harita, yazarından ithaf imzalı, sayfaları büyük ölçüde açılmamış durumda, 18.5 x 12 cm, kağıt kapağında. Erken dönemin bir Cumhuriyet incelemesi. Yeni inşa edilen bir başkent olan Ankara, Gazi Mustafa Kemal ve inkılâpları, eğitim-öğretim sistemi, iktisadi ve finansal sistem, tarım sistemi, Türkiye’nin dış politikası. Kitabın sonunda Mustafa Kemal ile Mussolini’nin mukayese edildiği bir bölüm bulunuyor. Kitaptaki Atatürk gravürü Becan tarafından yapılmıştır. Kitabın Denizli Sanayi odası tarafından Gazi'nin Ülkesinde başlıklı Türkçe baskısı yapılmıştır.

    TLSatıldı
  • Bol Resimli Bir Istanbul Kitabı-[Francis] Marion Crawford, Constantinople, Charles Scribner’s, New York, 1895. ix, 79 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 resim, metin içinde 27 resim (8 tanesinin arkası basılı değil ama sayfa numaraları devam ediyor), 21.5 x 16 cm, desenli bez cildinde. Constantinople, yayımlandığı dönemde ilgi görmüş, ancak sonradan yazarının ve çizerinin diğer eserlerinin arasında gözden kaybolmuş sıra dışı bir eserdir. Francis Marion Crawford'un metni ve Edwin Lord Weeks'in çizimleri ABD'de dönemin popüler dergilerinden Scribner's Magazine'de Aralık 1893 ve Ocak 1894'te iki bölüm halinde yayımlanmış, bundan kısa süre sonra da kitaplaştırılmıştı. Metin de, resimler de İstanbul'u betimleyen çağdaşlarından önemli derecede farklılıklar gösterir. Hem Crawford, hem Weeks o dönemlerde ABD ve Avrupa'da yayımlanan İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu konulu anı ve seyahatnamelerde yaygın görülen klişelerden büyük ölçüde uzak durmayı tercih etmişlerdi. İstanbul'la ilgili metinler genellikle şehrin Helen, Roma ve Bizans dönemlerine bolca yer verir; büyük anıtlar ile saray, harem ve konak yaşamına dair kulaktan dolma spekülatif -ve de egzotik- bilgilerle örülürdü. Çizimlerde de benzer bir tercih söz konusuydu: Saraylar, camiler, Kapalıçarşı, harem ve kadınlar -herhalde talep de gördükleri için- bu tür eserlerde bolca boy gösterirdi. Yazarın ve çizerin bu konudaki farklı tutumları ise bir tesadüften kaynaklanmıyordu. Her ikisi de döneminin öncü sanatçıları arasında yer alıyordu. Crawford (1854-1909) varlıklı bir Amerikalı ailenin çocuğu olarak İtalya'da doğmuş ve yaşamının büyük bölümünü orada geçirmişti. Edwin Lord Weeks (1849-1903) de Amerika’da doğmuş, ressam olmaya karar verdiğinde Paris’e gelmiş, dönemin önde gelen oryantalist ressamlarından Gérôme’un atelyesinde çalışmış, üstelik perk çok oryantalist ressamdan farklı olarak eserlerini bizzat gözlemleyerek çizmeyi tercih etmişti. Weeks ve Crawford'un yolları 1890'ların başında İstanbul'da kesiştiğinde, ortaya koydukları eser, pek çok gezginin izlenimlerinden daha farklı olmuştu: Her ikisi de yabancısı oldukları kültürlerde yaşama, insanlarla yakınlaşma, gördüklerini tarihsel perspektife yerleştirme, dinledikleri hikâyeleri süzgeçten geçirerek kurgulanmış kısımları ayıklama ve izlenimlerini epeyce objektif biçimde yansıtma konusunda çağdaşlarından epeyce öndeydi. Weeks'in çizimlerinde insanlara odaklanması gibi, Crawford da gündelik hayatın ayrıntılarını betimliyordu. Crafword, İstanbul sokaklarındaki hayatı ilginç bir tespitle anlatmaya girişiyordu: "Türkiye'den hasta adam' diye söz etmek ve dün yada hayatın en doludizgin sürdüğü kentlerden biri olan bu şehri yıkım ve çürüme ile bağdaştırmak âdet olmuştur. Ancak Haliç'in herhangi bir yakasında yirmi dört saat geçiren biri ne İstanbul sokaklarında, ne Galata Köprüsü'nde, ne hareketli Galata semtinde, ne de Pera tepelerinde ataletle uzaktan yakından ilgili hiçbir şey düşünemez. Avrupa'dan, İtalya veya Avusturya'dan gelen biri başkentin cihanşümul hayatı, canlılığı ve faaliyeti karşısında gerçekten şaşırır." Galata Köprüsü üzerindeki izlenimlerle başlayan ayrıntılar, Kapalıçarşı'daki girift alışveriş âdetleri, sandal sefaları, mesireler, dondurmacılar, Kariye’nin arka sokakları, ev hayatı, lokantalar, aşçılar, kebaplar, sakalar, şerbetçiler, arzuhalciler, sanatseverler, Atpazarı ve mezarlıklarla sürüp gider. Crawford son noktayı, bu metropolü oluşturan diğer şehirler -Beyoğlu, Üsküdar, Fenerbahçe- ile Boğaziçi köylerini anlattıktan sonra, bir at yolculuğuyla Belgrat ormanlarından geçerek vardığı, günümüzde yeni bir şehrin uzandığı Zekeriyaköy'de, bir zamanlar Ovidius'un kaldığına inanılan kulenin eteğinde, sükûnetle koyar. Anlattıklarından, Crawford'un İstanbul'dan gelip geçerken izlenimlerini aktaran sıradan bir gezgin olmadığı sonucuna varmak hiç de zor değildir. Gerçekten de Crawford'un İstanbul'la ilişkisi gelip geçici değildi. ABD’li general Hiram Berdan'ın kızı Elizabeth Christophers Berdan ile 1884'te Beyoğlu’ndaki Fransız Katolik Kilisesi'nde evlenmiş ve daha sonraki ziyaretlerinden birinde şehirde bir yıla yakın oturmuş, Türkçe’yi okuyup yazacak düzeyde öğrenmişti. Kitabın 1890’larda İstanbul başlıklı bir Türkçe baskısı (İstanbul, 2007) yapılmıştır.

    Lot No: 16

    Lot: 16

    Bol Resimli Bir Istanbul Kitabı-[Francis] Marion Crawford, Constantinople, Charles Scribner’s, New York, 1895. ix, 79 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 resim, metin içinde 27 resim (8 tanesinin arkası basılı değil ama sayfa numaraları devam ediyor), 21.5 x 16 cm, desenli bez cildinde. Constantinople, yayımlandığı dönemde ilgi görmüş, ancak sonradan yazarının ve çizerinin diğer eserlerinin arasında gözden kaybolmuş sıra dışı bir eserdir. Francis Marion Crawford'un metni ve Edwin Lord Weeks'in çizimleri ABD'de dönemin popüler dergilerinden Scribner's Magazine'de Aralık 1893 ve Ocak 1894'te iki bölüm halinde yayımlanmış, bundan kısa süre sonra da kitaplaştırılmıştı. Metin de, resimler de İstanbul'u betimleyen çağdaşlarından önemli derecede farklılıklar gösterir. Hem Crawford, hem Weeks o dönemlerde ABD ve Avrupa'da yayımlanan İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu konulu anı ve seyahatnamelerde yaygın görülen klişelerden büyük ölçüde uzak durmayı tercih etmişlerdi. İstanbul'la ilgili metinler genellikle şehrin Helen, Roma ve Bizans dönemlerine bolca yer verir; büyük anıtlar ile saray, harem ve konak yaşamına dair kulaktan dolma spekülatif -ve de egzotik- bilgilerle örülürdü. Çizimlerde de benzer bir tercih söz konusuydu: Saraylar, camiler, Kapalıçarşı, harem ve kadınlar -herhalde talep de gördükleri için- bu tür eserlerde bolca boy gösterirdi. Yazarın ve çizerin bu konudaki farklı tutumları ise bir tesadüften kaynaklanmıyordu. Her ikisi de döneminin öncü sanatçıları arasında yer alıyordu. Crawford (1854-1909) varlıklı bir Amerikalı ailenin çocuğu olarak İtalya'da doğmuş ve yaşamının büyük bölümünü orada geçirmişti. Edwin Lord Weeks (1849-1903) de Amerika’da doğmuş, ressam olmaya karar verdiğinde Paris’e gelmiş, dönemin önde gelen oryantalist ressamlarından Gérôme’un atelyesinde çalışmış, üstelik perk çok oryantalist ressamdan farklı olarak eserlerini bizzat gözlemleyerek çizmeyi tercih etmişti. Weeks ve Crawford'un yolları 1890'ların başında İstanbul'da kesiştiğinde, ortaya koydukları eser, pek çok gezginin izlenimlerinden daha farklı olmuştu: Her ikisi de yabancısı oldukları kültürlerde yaşama, insanlarla yakınlaşma, gördüklerini tarihsel perspektife yerleştirme, dinledikleri hikâyeleri süzgeçten geçirerek kurgulanmış kısımları ayıklama ve izlenimlerini epeyce objektif biçimde yansıtma konusunda çağdaşlarından epeyce öndeydi. Weeks'in çizimlerinde insanlara odaklanması gibi, Crawford da gündelik hayatın ayrıntılarını betimliyordu. Crafword, İstanbul sokaklarındaki hayatı ilginç bir tespitle anlatmaya girişiyordu: "Türkiye'den hasta adam' diye söz etmek ve dün yada hayatın en doludizgin sürdüğü kentlerden biri olan bu şehri yıkım ve çürüme ile bağdaştırmak âdet olmuştur. Ancak Haliç'in herhangi bir yakasında yirmi dört saat geçiren biri ne İstanbul sokaklarında, ne Galata Köprüsü'nde, ne hareketli Galata semtinde, ne de Pera tepelerinde ataletle uzaktan yakından ilgili hiçbir şey düşünemez. Avrupa'dan, İtalya veya Avusturya'dan gelen biri başkentin cihanşümul hayatı, canlılığı ve faaliyeti karşısında gerçekten şaşırır." Galata Köprüsü üzerindeki izlenimlerle başlayan ayrıntılar, Kapalıçarşı'daki girift alışveriş âdetleri, sandal sefaları, mesireler, dondurmacılar, Kariye’nin arka sokakları, ev hayatı, lokantalar, aşçılar, kebaplar, sakalar, şerbetçiler, arzuhalciler, sanatseverler, Atpazarı ve mezarlıklarla sürüp gider. Crawford son noktayı, bu metropolü oluşturan diğer şehirler -Beyoğlu, Üsküdar, Fenerbahçe- ile Boğaziçi köylerini anlattıktan sonra, bir at yolculuğuyla Belgrat ormanlarından geçerek vardığı, günümüzde yeni bir şehrin uzandığı Zekeriyaköy'de, bir zamanlar Ovidius'un kaldığına inanılan kulenin eteğinde, sükûnetle koyar. Anlattıklarından, Crawford'un İstanbul'dan gelip geçerken izlenimlerini aktaran sıradan bir gezgin olmadığı sonucuna varmak hiç de zor değildir. Gerçekten de Crawford'un İstanbul'la ilişkisi gelip geçici değildi. ABD’li general Hiram Berdan'ın kızı Elizabeth Christophers Berdan ile 1884'te Beyoğlu’ndaki Fransız Katolik Kilisesi'nde evlenmiş ve daha sonraki ziyaretlerinden birinde şehirde bir yıla yakın oturmuş, Türkçe’yi okuyup yazacak düzeyde öğrenmişti. Kitabın 1890’larda İstanbul başlıklı bir Türkçe baskısı (İstanbul, 2007) yapılmıştır.

    TLSatıldı
  • John Mason Türkiye'de Üç Yıl-John Mason, Three Years in Turkey: The Journal of a Medical Mission to the Jews, John Snow, London, 1960 (ilk ve tek baskı). 383 s, yayıncısının bez cildinde. Blackmer 1091. Illustrated frontispiece showing View of Jassy and a small vignette to the title page. Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin gelişme yıllarında Osmanlı Imparatorluğu'na gelen John Mason'ın günlük şeklinde kaleme aldığı, izlenimlerini içeren seyahatnamesinde tıp tarihimiz ve Mekteb-i Tıbbiye açısından önemli bilgiler yer almaktadır. John Mason İskoçya Serbest Kilisesi'ni temsilen Osmanlı İmparatorluğu'nda Museviler arasında Hristanlığı yükseltmek için çalışmakla görevlendirilen bir misyoner hekimdir. Bununla ilgili olarak Osmanlı Devleti'nde seyahati ve faaliyetlerini anlattığı kitabının başlığından anlaşıldığına göre, Dr. Mason Royal College of Surgeons of Edinburgh mezunudur. Kitap önsöz, yirmi bölüm, bir sonuç bölümü ve sekiz kısa pasajın yer aldığı ek kısmından oluşur. John Mason'ın Kilise ile 1845 yılı Aralık ayında yaptığı anlaşmaya göre Osmanlı Imparatorluğu'nda Moldavya'ya bağlı Yaş kentinde hem hekim olarak hizmet verecek hem de bölgede Museviler arasında Hristiyanlığı güçlendirmek için çalışacaktır. Üç yıl süreli bu anlaşmaya göre Mayıs 1846 da İstanbul'a gelen Mason, kısa bir süre sonra Yaş'a geçer ve orada bir yıl süre ile çalışır. 1 Haziran 1847'de. Moldavya'dan İstanbul'a geri döner. Galata'da İstanbul limanına bakan, meyva bahçeli, büyük sarnıçlı konforlu bir ev tutarak yerleşir. Kaldığı yer Beyoğlu'na yakın olan Dr. Mason, o dönemde Galata Sarayı'nda bu lunan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin yılsonu mezuniyet töreninde bulunur. 1 Ağustos 1847 tarihinde gerçekleşen bu görkemli törende, Dr. Spitzer tarafından sunulan 1846-1847 öğretim yılı faaliyet raporunun bir nüshasını alır ve îngilizceye çevirerek kitabının içinde yayınlar. Mason, payitahtta bazı cemaatlerle ve cemaat ileri gelenleriyle, Hristiyan misyonerlerle, meslektaşlarıyla çeşitli temaslarda bulunur; dini törenlere, sohbetlere katılır. Bunun yanı sıra seyahatnamesinde tıp tarihimiz açısından birçok ilginç noktadan bahseder. Bunlardan biri Padişah Abdülmecid'in Galatasaray Tıbbiyesini ziyaretidir. 4 Ocak 1848 Salı günü Padişah Abdülmecid, Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa ve maiyetindeki diğer zevat ile birlikte Beyoğlu'ndaki Mevlevi Tekkesini ziyareteder. Padişah ve beraberindekiler buradan sonra Galatasaray'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne' ye giderler. Okulda kendilerini Hekimbaşı İsmail Efendi ve diğer görevliler karşılar. Giriş kapısının yanında, Padişahın geçtiği iç avluda okulun hocaları hazır durmaktadır. Okula geldikten hemen sonra Sultan Abdülmecid Nebatat Bahçesi'ni gezer, bazı bitkilerin isimleri ve tıbbi etkileri hakkında sorular sorar. Nebatat Bahçesi'nden sonra kasr-ı hümâyûna çekilen Padişah burada okulun hocalarını huzuruna kabul eder. Birkaç saat süren okul ziyareti esnasında Hünkâr, derslerin intizamından; öğrencilerin, hocaların, diğer görevlilerin gösterdikleri şevk ve gayretten dolayı duyduğu memnuniyeti ifade eder. Sultan, kendisine takdim edilenlere nezaketle muamele eder. Okuldan ayrılmadan önce Hekimbaşı'na övgüyle hitap ederek, gördüklerinden tamamiyle hoşnut olduğunu belirtir; Hekimbaşı (İsmail Efendi) ve Mabeynci Hanıid Bey'i, ziyaretinin amacının Galatasaray Mekteb-i Tıbbiyesi ile alâkadar olduğunu ve bu yararlı kurumun hocalarını, öğrencilerini ve diğer görevlilerini himaye ettiğini göstermek olduğunu anlatmaya memur eder. 6 Ocak 1848 Perşembe günü akşamı Dr. Mason, daha önce haftalık bir misyoner duasında tanışmış olduğu, Galatasaray Tıbbiyesi'nin muallim-i evveli Dr. Spitzer (1813-1895)'i ziyaret eder. Mason'ı sıcak biçimde karşılayan Spitzer, bir süre sohbet ettikten sonra, onu Osmanlı İmparatorluğu'nun Hekimbaşı İsmail Efendi (1807-1880) ile tanıştırmayı teklif eder. 8 Ocak 1848 Cumartesi günü öğleden saatlerinde Dr. Mason Galata Sarayı'na giderek, Dr. Spitzer tarafından Hekimbaşı İsmail Efendi'ye takdim edilir. Mason kendisini nezaketle karşılayan İsmail Efendi'nin gayet kibar ve çok zeki biri olduğunu yazmaktadır. Bir süre sohbet edildikten sonra, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin bütün bölümleri gezdirilen Dr. Mason, bir tıp dersini izleme fırsatı da bulur. Başka randevuları olduğundan müzeleri bütün ayrıntılarıyla incelemeye vakti kalmayınca, İsmail Efendi kendisine okulu bir başka zaman yeniden ziyaret etmesini önerir. John Mason tıp tarihimizin açısından başka önemli bilgiler de vermektedir. O yıllarda (Mart 1848) süren savaşlar nedeniyle İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde inşaatı tamamlanmış ya da tamamlanmak üzere olan bütün hastaneler askerlerin hizmetine verilmiştir.

    Lot No: 17

    Lot: 17

    John Mason Türkiye'de Üç Yıl-John Mason, Three Years in Turkey: The Journal of a Medical Mission to the Jews, John Snow, London, 1960 (ilk ve tek baskı). 383 s, yayıncısının bez cildinde. Blackmer 1091. Illustrated frontispiece showing View of Jassy and a small vignette to the title page. Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin gelişme yıllarında Osmanlı Imparatorluğu'na gelen John Mason'ın günlük şeklinde kaleme aldığı, izlenimlerini içeren seyahatnamesinde tıp tarihimiz ve Mekteb-i Tıbbiye açısından önemli bilgiler yer almaktadır. John Mason İskoçya Serbest Kilisesi'ni temsilen Osmanlı İmparatorluğu'nda Museviler arasında Hristanlığı yükseltmek için çalışmakla görevlendirilen bir misyoner hekimdir. Bununla ilgili olarak Osmanlı Devleti'nde seyahati ve faaliyetlerini anlattığı kitabının başlığından anlaşıldığına göre, Dr. Mason Royal College of Surgeons of Edinburgh mezunudur. Kitap önsöz, yirmi bölüm, bir sonuç bölümü ve sekiz kısa pasajın yer aldığı ek kısmından oluşur. John Mason'ın Kilise ile 1845 yılı Aralık ayında yaptığı anlaşmaya göre Osmanlı Imparatorluğu'nda Moldavya'ya bağlı Yaş kentinde hem hekim olarak hizmet verecek hem de bölgede Museviler arasında Hristiyanlığı güçlendirmek için çalışacaktır. Üç yıl süreli bu anlaşmaya göre Mayıs 1846 da İstanbul'a gelen Mason, kısa bir süre sonra Yaş'a geçer ve orada bir yıl süre ile çalışır. 1 Haziran 1847'de. Moldavya'dan İstanbul'a geri döner. Galata'da İstanbul limanına bakan, meyva bahçeli, büyük sarnıçlı konforlu bir ev tutarak yerleşir. Kaldığı yer Beyoğlu'na yakın olan Dr. Mason, o dönemde Galata Sarayı'nda bu lunan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin yılsonu mezuniyet töreninde bulunur. 1 Ağustos 1847 tarihinde gerçekleşen bu görkemli törende, Dr. Spitzer tarafından sunulan 1846-1847 öğretim yılı faaliyet raporunun bir nüshasını alır ve îngilizceye çevirerek kitabının içinde yayınlar. Mason, payitahtta bazı cemaatlerle ve cemaat ileri gelenleriyle, Hristiyan misyonerlerle, meslektaşlarıyla çeşitli temaslarda bulunur; dini törenlere, sohbetlere katılır. Bunun yanı sıra seyahatnamesinde tıp tarihimiz açısından birçok ilginç noktadan bahseder. Bunlardan biri Padişah Abdülmecid'in Galatasaray Tıbbiyesini ziyaretidir. 4 Ocak 1848 Salı günü Padişah Abdülmecid, Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa ve maiyetindeki diğer zevat ile birlikte Beyoğlu'ndaki Mevlevi Tekkesini ziyareteder. Padişah ve beraberindekiler buradan sonra Galatasaray'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne' ye giderler. Okulda kendilerini Hekimbaşı İsmail Efendi ve diğer görevliler karşılar. Giriş kapısının yanında, Padişahın geçtiği iç avluda okulun hocaları hazır durmaktadır. Okula geldikten hemen sonra Sultan Abdülmecid Nebatat Bahçesi'ni gezer, bazı bitkilerin isimleri ve tıbbi etkileri hakkında sorular sorar. Nebatat Bahçesi'nden sonra kasr-ı hümâyûna çekilen Padişah burada okulun hocalarını huzuruna kabul eder. Birkaç saat süren okul ziyareti esnasında Hünkâr, derslerin intizamından; öğrencilerin, hocaların, diğer görevlilerin gösterdikleri şevk ve gayretten dolayı duyduğu memnuniyeti ifade eder. Sultan, kendisine takdim edilenlere nezaketle muamele eder. Okuldan ayrılmadan önce Hekimbaşı'na övgüyle hitap ederek, gördüklerinden tamamiyle hoşnut olduğunu belirtir; Hekimbaşı (İsmail Efendi) ve Mabeynci Hanıid Bey'i, ziyaretinin amacının Galatasaray Mekteb-i Tıbbiyesi ile alâkadar olduğunu ve bu yararlı kurumun hocalarını, öğrencilerini ve diğer görevlilerini himaye ettiğini göstermek olduğunu anlatmaya memur eder. 6 Ocak 1848 Perşembe günü akşamı Dr. Mason, daha önce haftalık bir misyoner duasında tanışmış olduğu, Galatasaray Tıbbiyesi'nin muallim-i evveli Dr. Spitzer (1813-1895)'i ziyaret eder. Mason'ı sıcak biçimde karşılayan Spitzer, bir süre sohbet ettikten sonra, onu Osmanlı İmparatorluğu'nun Hekimbaşı İsmail Efendi (1807-1880) ile tanıştırmayı teklif eder. 8 Ocak 1848 Cumartesi günü öğleden saatlerinde Dr. Mason Galata Sarayı'na giderek, Dr. Spitzer tarafından Hekimbaşı İsmail Efendi'ye takdim edilir. Mason kendisini nezaketle karşılayan İsmail Efendi'nin gayet kibar ve çok zeki biri olduğunu yazmaktadır. Bir süre sohbet edildikten sonra, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin bütün bölümleri gezdirilen Dr. Mason, bir tıp dersini izleme fırsatı da bulur. Başka randevuları olduğundan müzeleri bütün ayrıntılarıyla incelemeye vakti kalmayınca, İsmail Efendi kendisine okulu bir başka zaman yeniden ziyaret etmesini önerir. John Mason tıp tarihimizin açısından başka önemli bilgiler de vermektedir. O yıllarda (Mart 1848) süren savaşlar nedeniyle İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde inşaatı tamamlanmış ya da tamamlanmak üzere olan bütün hastaneler askerlerin hizmetine verilmiştir.

    TLSatıldı
  • James Porter Türkiye: Tarihi ve Gelişimi-James Porter, Turkey: its History and Progress: from the Journals and Correspondence of Sir James Porter, fifteen years ambassador at Constantinople ; continued to the present time, with a memoir of Sir James Porter by his grandson, Sir George Larpent, Bart, &c. &c. &c. Hurst and Blackett, London, 1854 (1. baskı). 2 cilt: viii, 497, [1] s, 1 gravür; iv, 451, [1] s, 1 gravür, 21.5 x 13.5 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı deri ciltlerinde. Kitabın ilk baskısı 1768 yılında Observations on the Religion, Law, Government and Manners of the Turks adıyla yazar adı belirtilmeden yapılmıştır. Kendi kendini yetiştirmiş bir insan olan Porter (1710-1786) 1746-1762 yılları arasında İstanbul’da İngiliz Büyükelçilisi olarak bulunmuştur. Önsözünde Türkiye ve Türkler ile ilgili yalan-yanlış genellemelerin bu ülkeyi hiç ziyaret etmemiş Avrupalı yazarlar arasında pek yaygın olduğunu belirten yazar amacının Türkleri kendi yurtlarında, kendi gelenek ve idarî yapıları içinde incelemek olduğunu belirtiyor. James Porter’in bu kitabı, 18. yüzyıldaki Osmanlı toplum yapısını gözler önüne seren ve bu yapıyı objektif açıdan anlamaya ve açıklamaya yönelik tesbitler içeren çok önemli bir çalışmadır. Eserdeki tesbit ve değerlendirmeler, yazarın kendi gözlemlerine dayanmaktadır. Kitap İslamiyet hakkında bazı isabetsiz hükümler verse de toplu olarak bakılınca Türkleri objektif bir gözle anlatır. Porter çeşitli tarikatlar hakkında gayet güvenilir bilgiler verir. Türkler’in hırsızlık ve yankesicilik nedir bilmediğini söyler. Koca Ragıp Paşa’yı ve onun 3. Mustafa zamanında sadrazamlığa eski iktidarını tekrar kazandırışını dikkate değecek bir şekilde anlatır. 1. baskıdan kısa bir zaman sonra Fransızca’ya çevrilen bu eser, döneminin diğer kaynaklarına göre gerek İslamiyet’e ve gerekse Osmanlı toplumsal kurumlarına önyargısız bakması açısından önemlidir. Eserin ikinci bölümünde yazarın Fener Rumları hakkındaki gözlemleri de yer almaktadır. Atabey 975

    Lot No: 18

    Lot: 18

    James Porter Türkiye: Tarihi ve Gelişimi-James Porter, Turkey: its History and Progress: from the Journals and Correspondence of Sir James Porter, fifteen years ambassador at Constantinople ; continued to the present time, with a memoir of Sir James Porter by his grandson, Sir George Larpent, Bart, &c. &c. &c. Hurst and Blackett, London, 1854 (1. baskı). 2 cilt: viii, 497, [1] s, 1 gravür; iv, 451, [1] s, 1 gravür, 21.5 x 13.5 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı deri ciltlerinde. Kitabın ilk baskısı 1768 yılında Observations on the Religion, Law, Government and Manners of the Turks adıyla yazar adı belirtilmeden yapılmıştır. Kendi kendini yetiştirmiş bir insan olan Porter (1710-1786) 1746-1762 yılları arasında İstanbul’da İngiliz Büyükelçilisi olarak bulunmuştur. Önsözünde Türkiye ve Türkler ile ilgili yalan-yanlış genellemelerin bu ülkeyi hiç ziyaret etmemiş Avrupalı yazarlar arasında pek yaygın olduğunu belirten yazar amacının Türkleri kendi yurtlarında, kendi gelenek ve idarî yapıları içinde incelemek olduğunu belirtiyor. James Porter’in bu kitabı, 18. yüzyıldaki Osmanlı toplum yapısını gözler önüne seren ve bu yapıyı objektif açıdan anlamaya ve açıklamaya yönelik tesbitler içeren çok önemli bir çalışmadır. Eserdeki tesbit ve değerlendirmeler, yazarın kendi gözlemlerine dayanmaktadır. Kitap İslamiyet hakkında bazı isabetsiz hükümler verse de toplu olarak bakılınca Türkleri objektif bir gözle anlatır. Porter çeşitli tarikatlar hakkında gayet güvenilir bilgiler verir. Türkler’in hırsızlık ve yankesicilik nedir bilmediğini söyler. Koca Ragıp Paşa’yı ve onun 3. Mustafa zamanında sadrazamlığa eski iktidarını tekrar kazandırışını dikkate değecek bir şekilde anlatır. 1. baskıdan kısa bir zaman sonra Fransızca’ya çevrilen bu eser, döneminin diğer kaynaklarına göre gerek İslamiyet’e ve gerekse Osmanlı toplumsal kurumlarına önyargısız bakması açısından önemlidir. Eserin ikinci bölümünde yazarın Fener Rumları hakkındaki gözlemleri de yer almaktadır. Atabey 975

    TLSatıldı
  • Comte Ernest de Villoutreys-Comte Ernest de Villoutreys, Du Bosphore aux Cataractes du Nil, Constantinople, Syrie, Terre Sainte, Égypte et Nubie, Cosnier et Lachèse, Angers, 1856. 275 s, 18.5 x 11.5 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. Çok nadir bir İstanbul, Filistin ve Mısır seyahatnamesi. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 19

    Lot: 19

    Comte Ernest de Villoutreys-Comte Ernest de Villoutreys, Du Bosphore aux Cataractes du Nil, Constantinople, Syrie, Terre Sainte, Égypte et Nubie, Cosnier et Lachèse, Angers, 1856. 275 s, 18.5 x 11.5 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. Çok nadir bir İstanbul, Filistin ve Mısır seyahatnamesi. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Ortadoğu Kitabı-Zia M. Bagdadi, Treasures of the East. The Life of Nine Oriental Countries, Chicago, 1921. xi, [13-] 158 s, metin içinde birçok fotoğraf, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. An uncommon work by an Iraqi physician who traveled to the United States and was instrumental in the establishment of several Baha'i communities in this country. This book gives descriptions of nine "Treasures of the East": Egypt, Palestine, Syria, Iraq, Jijaz (Arabia), Transjordania (Arabia), Persia, India, and Turkey. Dr. Zia M. Bagdadi (1882-1937) Bahá’í inancı ile ilgili çeşitli eserler yayımlamış bir yazardı. Bagdadi’nin ismi ile ilgili bir hikayesi vardır. Bagdadi, henüz çocuk yaşlarda iken Akká şehrinde Bahailiğin kurucusu olan Bahaullah ya da doğum adıyla Mirza Hüseyin Ali’yi ziyaret eder. Bahaullah ona ışık anlamına gelen Zia ismini verir ve sonuna da saygı anlamında da “Effendi” kelimesini ekler. Bahaullah, Zia Efendi’ye sağlığı ile ilgili soru sorduğunda Arapça “Mabsoot” yani “ Mutluyum” cevabını alır. Aynı soruyu sırasıyla annesi ve babası için soran Bahaullah, kendisinden yine “Mabsoot” yanıtını alınca bu sefer de ismini Zia Mabsoot Efendi olarak belirtir. Bagdadi, 1909 yılında Tıp öğrenimi görmek üzere Amerika’ya gider ve bir süre sonra burada doktor olarak çalışmaya başlar. Bahaullah’ın ölümüyle birlikte Bahai inancını devam ettiren oğlu Abdu’l-Bahá’nın çalışmalarını İngilizce’ye çevirir. Bagdadi’nin bu çok fazla bilinmeyen kitabı okuyucularına Doğu’nun gizemli ülkeleri olarak sayılan Mısır, Filistin, Suriye, Irak, Hicaz, Ürdün, İran, Hindistan ve Türkiye’ye dair oldukça ilginç bilgiler verir.

    Lot No: 20

    Lot: 20

    Çok Nadir Bir Ortadoğu Kitabı-Zia M. Bagdadi, Treasures of the East. The Life of Nine Oriental Countries, Chicago, 1921. xi, [13-] 158 s, metin içinde birçok fotoğraf, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. An uncommon work by an Iraqi physician who traveled to the United States and was instrumental in the establishment of several Baha'i communities in this country. This book gives descriptions of nine "Treasures of the East": Egypt, Palestine, Syria, Iraq, Jijaz (Arabia), Transjordania (Arabia), Persia, India, and Turkey. Dr. Zia M. Bagdadi (1882-1937) Bahá’í inancı ile ilgili çeşitli eserler yayımlamış bir yazardı. Bagdadi’nin ismi ile ilgili bir hikayesi vardır. Bagdadi, henüz çocuk yaşlarda iken Akká şehrinde Bahailiğin kurucusu olan Bahaullah ya da doğum adıyla Mirza Hüseyin Ali’yi ziyaret eder. Bahaullah ona ışık anlamına gelen Zia ismini verir ve sonuna da saygı anlamında da “Effendi” kelimesini ekler. Bahaullah, Zia Efendi’ye sağlığı ile ilgili soru sorduğunda Arapça “Mabsoot” yani “ Mutluyum” cevabını alır. Aynı soruyu sırasıyla annesi ve babası için soran Bahaullah, kendisinden yine “Mabsoot” yanıtını alınca bu sefer de ismini Zia Mabsoot Efendi olarak belirtir. Bagdadi, 1909 yılında Tıp öğrenimi görmek üzere Amerika’ya gider ve bir süre sonra burada doktor olarak çalışmaya başlar. Bahaullah’ın ölümüyle birlikte Bahai inancını devam ettiren oğlu Abdu’l-Bahá’nın çalışmalarını İngilizce’ye çevirir. Bagdadi’nin bu çok fazla bilinmeyen kitabı okuyucularına Doğu’nun gizemli ülkeleri olarak sayılan Mısır, Filistin, Suriye, Irak, Hicaz, Ürdün, İran, Hindistan ve Türkiye’ye dair oldukça ilginç bilgiler verir.

    TLSatıldı
  • Peter Thomas Burke-P[eter]. T[homas]. Burke, A Mediæval Hero of Carmel: Being an Historical Sketch of ohe Life and Times of Saint Peter Thomas, Carmelite Bishop and Martyr, and Patriarch of Constantinople 1305-1366, Sealy, Bryers and Walker, Dublin ; Burns and Oates, London 1901 (ilk ve tek baskı). xii, 263 s, indeks, 1 ex-library etiketi, 19.5 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Carmelite Latin patriarch and papal legate. Peter was born in Gascony, France and joined the Carmelites while still a young man. In 1342 he was appointed procurator of the order and, from Avignon, he oversaw the organization and government of the Carmelites. As Avignon was then the seat of the popes, he entered into their service, attracting papal attention because of his skills as a preacher and his eloquence. Named to the papal diplomatic service, he held the post of papal legate to Genoa, Milan, and Venice, and was appointed bishop of Patti and Lipari in 1354, bishop of Coron in 1359, archbishop of Candia in 1363, and titular Patriarch of Constantinople in 1364. At the behest of Pope Urban V, he journeyed to Serbia, Hungary, and Constantinople in an effort to organize a crusade against the Turks. He took part in a military operation against Alexandria, Egypt, in 1365 during which he was severely wounded. He died from his injuries at Cyprus a few months later. While never formally canonized, his feast was permitted to the Carmelites in 1608.

    Lot No: 21

    Lot: 21

    Peter Thomas Burke-P[eter]. T[homas]. Burke, A Mediæval Hero of Carmel: Being an Historical Sketch of ohe Life and Times of Saint Peter Thomas, Carmelite Bishop and Martyr, and Patriarch of Constantinople 1305-1366, Sealy, Bryers and Walker, Dublin ; Burns and Oates, London 1901 (ilk ve tek baskı). xii, 263 s, indeks, 1 ex-library etiketi, 19.5 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Carmelite Latin patriarch and papal legate. Peter was born in Gascony, France and joined the Carmelites while still a young man. In 1342 he was appointed procurator of the order and, from Avignon, he oversaw the organization and government of the Carmelites. As Avignon was then the seat of the popes, he entered into their service, attracting papal attention because of his skills as a preacher and his eloquence. Named to the papal diplomatic service, he held the post of papal legate to Genoa, Milan, and Venice, and was appointed bishop of Patti and Lipari in 1354, bishop of Coron in 1359, archbishop of Candia in 1363, and titular Patriarch of Constantinople in 1364. At the behest of Pope Urban V, he journeyed to Serbia, Hungary, and Constantinople in an effort to organize a crusade against the Turks. He took part in a military operation against Alexandria, Egypt, in 1365 during which he was severely wounded. He died from his injuries at Cyprus a few months later. While never formally canonized, his feast was permitted to the Carmelites in 1608.

    TLSatıldı
  • İstanbul Ve İzmir Seyahatnamesi (1853)-[Jacques] Boucher [Crèvecœur de] Perthes, Voyage à Constantinople par l’Italie, la Sicile et la Grèce, retour par la Mer Noire, la Roumélie, la Bulgarie, la Bessarabie Russe, les Provinces Danubiennes, la Hongrie, l’Autriche et la Prusse, en Mai, Juin, Juillet et Août 1853, Treuttel et Würtz, Paris, 1855. 2 cilt: xii, 600 s ; 612 s, ex-libris etiketi, 18 x 11 cm, döneminin sırtları tümsekli deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. Jacques Boucher de Crèvecœur de Perthes (1788-1868) Fransız jeolog ve antikacıdır. En önemli keşiflerinden biri de 1830’da Somme Vadisindeki çakılların içlerinde bulduğu çakmaktaşından yapılan aletlerdir. Birkaç trajedinin yanısıra seyahatnameleri ve ekonomi üzerine kitapları vardır. Bu kitabında 1853 yılı yaz aylarında İtalya, Sicilya ve Yunanistan üzerinden İzmir ve İstanbul’a yaptığı seyahati ve daha sonra Karadeniz tarafından başlayarak Rumeli, Bulgaristan, Tuna vilayetleri, Macaristan, Avusturya ve Prusya üzerinden yaptığı geri dönüş seyahatini ve bu seyahatlerden edindiği izlenimlerini aktarmaktadır. İstanbul kitapta önemli yer tutar (2 cilt, s 134-330). Bu nüsha Nathaniel de Rothschild’in ex-libris etiketini taşımaktadır. Nathaniel de Rothschild (1812–1870), was a businessman, banker and winemaker. He established the Château Mouton Rothschild. Blackmer 178, Atabey 138 İçindekiler (2. cilt, seyahatnamenin Türkiye ile ilgili bölümlerinin bitimine kadar): XXXVI. Messine. Ses promenades. Ses environs, XXXVII. Départ de Messine. Route de Malte, XXXVIII. Arrivée à Malte. Départ pour la Grèce, XXXIX. Suite de la traversée de Malte en Grèce. L'Elide. Navarin.La Morée. Les Cyclades. Syra, XL. Départ de Syra pour Athènes. Voyage manqué. Retour à Syra, XLI. Réflexions sur Athènes par un homme qui n'y a passé qu'un jour, XLII. Retour à Syra. Départ pour Smyrne. Smyrne, XLIII. Smyrne. Les brigands invisibles. Yani-Catargi, XLIV. Smyrne. Yani-Catargi. Derviches tourneurs, XLV. L'incendie. Besica. Les flottes. Les Dardanelles. Sestos et Abydos, XLVI. La mer de Marmara. San-Stephano. La Corne d'or. Vue de Constantinople, XLVII. Constantinople. Un bain dans le Bosphore, XLVIII. Constantinople. Ses mosquées. L'hyppodrome, XLIX. Constantinople. Ses rues, Ses dames, Ses chiens. Un concert monstre, L. Constantinople. Intérieur des maisons turques. Caïques Promenade autour des murailles. L'église des poissons. Sainte-Sophie, LI. Constantinople. Scutari. Les derviches hurleurs, LII. Constantinople. Bains turcs. Scutari. Kadi-Keuï. Coup de pistolet. Sublime-Porte, LIII. Promenade aux iles des Princes. Les Syrènes. Un malheur, LIV. Constantinople. Le Sultan. Eaux douces d'Asie, LV: Constantinople. Eaux d'Europe. Les Turcs et leur vie, LVI. Enterrement. Voyage à Modania et à Brousse, LVII. Retour à Constantinople. Inquiélude, LVIII. Départ de Constantinople. Le Bosphore. Therapia. Budjukderé. La flotte turque

    Lot No: 22

    Lot: 22

    İstanbul Ve İzmir Seyahatnamesi (1853)-[Jacques] Boucher [Crèvecœur de] Perthes, Voyage à Constantinople par l’Italie, la Sicile et la Grèce, retour par la Mer Noire, la Roumélie, la Bulgarie, la Bessarabie Russe, les Provinces Danubiennes, la Hongrie, l’Autriche et la Prusse, en Mai, Juin, Juillet et Août 1853, Treuttel et Würtz, Paris, 1855. 2 cilt: xii, 600 s ; 612 s, ex-libris etiketi, 18 x 11 cm, döneminin sırtları tümsekli deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. Jacques Boucher de Crèvecœur de Perthes (1788-1868) Fransız jeolog ve antikacıdır. En önemli keşiflerinden biri de 1830’da Somme Vadisindeki çakılların içlerinde bulduğu çakmaktaşından yapılan aletlerdir. Birkaç trajedinin yanısıra seyahatnameleri ve ekonomi üzerine kitapları vardır. Bu kitabında 1853 yılı yaz aylarında İtalya, Sicilya ve Yunanistan üzerinden İzmir ve İstanbul’a yaptığı seyahati ve daha sonra Karadeniz tarafından başlayarak Rumeli, Bulgaristan, Tuna vilayetleri, Macaristan, Avusturya ve Prusya üzerinden yaptığı geri dönüş seyahatini ve bu seyahatlerden edindiği izlenimlerini aktarmaktadır. İstanbul kitapta önemli yer tutar (2 cilt, s 134-330). Bu nüsha Nathaniel de Rothschild’in ex-libris etiketini taşımaktadır. Nathaniel de Rothschild (1812–1870), was a businessman, banker and winemaker. He established the Château Mouton Rothschild. Blackmer 178, Atabey 138 İçindekiler (2. cilt, seyahatnamenin Türkiye ile ilgili bölümlerinin bitimine kadar): XXXVI. Messine. Ses promenades. Ses environs, XXXVII. Départ de Messine. Route de Malte, XXXVIII. Arrivée à Malte. Départ pour la Grèce, XXXIX. Suite de la traversée de Malte en Grèce. L'Elide. Navarin.La Morée. Les Cyclades. Syra, XL. Départ de Syra pour Athènes. Voyage manqué. Retour à Syra, XLI. Réflexions sur Athènes par un homme qui n'y a passé qu'un jour, XLII. Retour à Syra. Départ pour Smyrne. Smyrne, XLIII. Smyrne. Les brigands invisibles. Yani-Catargi, XLIV. Smyrne. Yani-Catargi. Derviches tourneurs, XLV. L'incendie. Besica. Les flottes. Les Dardanelles. Sestos et Abydos, XLVI. La mer de Marmara. San-Stephano. La Corne d'or. Vue de Constantinople, XLVII. Constantinople. Un bain dans le Bosphore, XLVIII. Constantinople. Ses mosquées. L'hyppodrome, XLIX. Constantinople. Ses rues, Ses dames, Ses chiens. Un concert monstre, L. Constantinople. Intérieur des maisons turques. Caïques Promenade autour des murailles. L'église des poissons. Sainte-Sophie, LI. Constantinople. Scutari. Les derviches hurleurs, LII. Constantinople. Bains turcs. Scutari. Kadi-Keuï. Coup de pistolet. Sublime-Porte, LIII. Promenade aux iles des Princes. Les Syrènes. Un malheur, LIV. Constantinople. Le Sultan. Eaux douces d'Asie, LV: Constantinople. Eaux d'Europe. Les Turcs et leur vie, LVI. Enterrement. Voyage à Modania et à Brousse, LVII. Retour à Constantinople. Inquiélude, LVIII. Départ de Constantinople. Le Bosphore. Therapia. Budjukderé. La flotte turque

    TLSatıldı
  • Süslü Cildi Ve Suluboya Resimleri İle Dikkat Çeken Bir İstanbul Kitabı-Alexander van Millingen, Constantinople. Resimleyen, Warwick Goble, A.&C. Black, London, MCMVI [1906]. ix, 282, 8 s, 63 suluboya resim, 1 katlanır İstanbul haritası, 22.5 x 15.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Constantinople, Alexander van Millingen’in diğer çalışmalarına oranla popüler niteliği ve görselliği ön plana çıkaran İstanbul kitaplarının çok başarılı bir örneğidir. A. & C. Black Yayınevi’nin resimli dünya şahirleri dizisi için tasarlanan bu eser, bir yazar ile bir ressamı Dünya kültür tarihine damgasını vurmuş bir şehrin gündelik hayatı içinde buluşturmayı amaçlamaktadır. 19. yüzyılın sonunda bu tür şehir kitaplarında gravürün yerini fotoğraf alsa da, aynı kaynaktan çıkan fotoğraflar ve birbirinin tekrarı metinlerle sıkıcı olmaktan öteye geçemeyen seyahat kitaplarının düştüğü hataya düşmemiş, yayınevinin özgün projesi, Millingen’in metni ile Warwick Goble’in suluboya resimleri ile herzaman aranan ve beğenilen bir İstanbul kitabı basılmıştır. Millingen, 13 bölümden oluşan kitabın ilk 3 bölümünü şehrin Bizans dönemi tarihine ayırır. Sonraki 3 bölüm tamamiyle kara ve deniz surlarına ayrılmış ve bu savunma yapıları boyunca uzanan kapılar, askeri binalar, Bizans saraylarına ait kalıntılar incelenmiştir. Millingen kitabın 7. ve 9. bölümleri arasında Bizans kiliselerini inceler ve burada ele aldığı dini yapılar 1912’de yayınlanacak Byzantine Churches in Constantinople. their History and Architecture kitabın temelini oluşturur. 10. bölüm, Osmanlı İstanbul’u üzerine genel bir değerlendirme niteliğini taşımaktadır. Bu bölümde ağırlık noktası şehrin 19. yüzyıl sonunda kabuk değiştiren gündelik hayatıdır. Ahşap evler, sokaklar, kahvehaneler, giyim- kuşam, gelenekler ve farklı kültürlere mensup insanlar modernleşmenin yarattığı değişim sürecinde hayatının önemli bir kısmını İstanbul’da geçirmiş olan Millingen’in titiz gözlemleriyle anlatılır. 11. bölüm, şehrin nüfusunu oluşturan dinsel mozayiğe ayrılmıştır. İstanbul’da temsil edilen farklı inanç biçimleri, Ramazan ayına özgü gelenekler mezarlık ve türbe ziyaretleri, tekkeler ve dervişler, Rufai ve Mevlevi ayinleri, Hristiyan halkın, özellikle Protestan mezhebine mensup nüfusun gündelik hayatı modernleşme öncesi dönemle karşılaştırılarak yansıtılır. 12. bölüm değişim sürecindeki kadının toplumsal hayata katılış biçimlerini ele alır ve kitap bir “epilogu” ile son bulur. Millingen, Constantinople’da tarihsel topoğrafyadan sosyal tarihe uzanan geniş bir konu yelpazesi içinde koca bir imparatorluğa başkentlik etmiş bir şehre hakettiği önemi vermiş, kendisinin de katıldığı bu zevkli kültür yolculuğu çağdaş bir şehir efsanesi yaratarak tamamlamıştır.

    Lot No: 23

    Lot: 23

    Süslü Cildi Ve Suluboya Resimleri İle Dikkat Çeken Bir İstanbul Kitabı-Alexander van Millingen, Constantinople. Resimleyen, Warwick Goble, A.&C. Black, London, MCMVI [1906]. ix, 282, 8 s, 63 suluboya resim, 1 katlanır İstanbul haritası, 22.5 x 15.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Constantinople, Alexander van Millingen’in diğer çalışmalarına oranla popüler niteliği ve görselliği ön plana çıkaran İstanbul kitaplarının çok başarılı bir örneğidir. A. & C. Black Yayınevi’nin resimli dünya şahirleri dizisi için tasarlanan bu eser, bir yazar ile bir ressamı Dünya kültür tarihine damgasını vurmuş bir şehrin gündelik hayatı içinde buluşturmayı amaçlamaktadır. 19. yüzyılın sonunda bu tür şehir kitaplarında gravürün yerini fotoğraf alsa da, aynı kaynaktan çıkan fotoğraflar ve birbirinin tekrarı metinlerle sıkıcı olmaktan öteye geçemeyen seyahat kitaplarının düştüğü hataya düşmemiş, yayınevinin özgün projesi, Millingen’in metni ile Warwick Goble’in suluboya resimleri ile herzaman aranan ve beğenilen bir İstanbul kitabı basılmıştır. Millingen, 13 bölümden oluşan kitabın ilk 3 bölümünü şehrin Bizans dönemi tarihine ayırır. Sonraki 3 bölüm tamamiyle kara ve deniz surlarına ayrılmış ve bu savunma yapıları boyunca uzanan kapılar, askeri binalar, Bizans saraylarına ait kalıntılar incelenmiştir. Millingen kitabın 7. ve 9. bölümleri arasında Bizans kiliselerini inceler ve burada ele aldığı dini yapılar 1912’de yayınlanacak Byzantine Churches in Constantinople. their History and Architecture kitabın temelini oluşturur. 10. bölüm, Osmanlı İstanbul’u üzerine genel bir değerlendirme niteliğini taşımaktadır. Bu bölümde ağırlık noktası şehrin 19. yüzyıl sonunda kabuk değiştiren gündelik hayatıdır. Ahşap evler, sokaklar, kahvehaneler, giyim- kuşam, gelenekler ve farklı kültürlere mensup insanlar modernleşmenin yarattığı değişim sürecinde hayatının önemli bir kısmını İstanbul’da geçirmiş olan Millingen’in titiz gözlemleriyle anlatılır. 11. bölüm, şehrin nüfusunu oluşturan dinsel mozayiğe ayrılmıştır. İstanbul’da temsil edilen farklı inanç biçimleri, Ramazan ayına özgü gelenekler mezarlık ve türbe ziyaretleri, tekkeler ve dervişler, Rufai ve Mevlevi ayinleri, Hristiyan halkın, özellikle Protestan mezhebine mensup nüfusun gündelik hayatı modernleşme öncesi dönemle karşılaştırılarak yansıtılır. 12. bölüm değişim sürecindeki kadının toplumsal hayata katılış biçimlerini ele alır ve kitap bir “epilogu” ile son bulur. Millingen, Constantinople’da tarihsel topoğrafyadan sosyal tarihe uzanan geniş bir konu yelpazesi içinde koca bir imparatorluğa başkentlik etmiş bir şehre hakettiği önemi vermiş, kendisinin de katıldığı bu zevkli kültür yolculuğu çağdaş bir şehir efsanesi yaratarak tamamlamıştır.

    TLSatıldı
  • William Burckhardt Barker-W[illia]m. Burckhardt Barker, The Birthland of St. Paul. Cilicia: Its Former History and Present State, With an Account of the Idolatrous Worship Prevailing There Previous to the Introduction of Christianity. Edited by Wm. Francis Ainsworth, Richard Griffin, London and Glasgow, [c 1853] (1. baskı ?). xiv, 394 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin içinde resimler, metin dışında 1 katlanır harita, indeks, ex-library, 22 x 14 cm, döneminin yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu, sırtı tümsekli deri cildinde. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok, farklı başlıklı baskı: Blackmer 78, Atabey 61.  Bu kitabın formaları ile Lares and Penates or Cilicia and its Governors, Being a Short Historical Account of that Province from the Earliest Times to the Present Day (London, 1853) başlıklı kitabın formaları başlık s hariç birebir aynıdır. Hangi baskının önce basıldığı ya da başlığın neden değiştirilmeye ihtiyaç duyulduğu belli değildir. Kitaptaki 27 x 31 cm ebadındaki Map of Cilicia and the north of Syria başlıklı haritada Kilikya ve çevresi (Akdeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin bir bölümü) gösterilmektedir. Kilikya, Anadolu’nun Alanya’dan başlayıp, doğuda Kinet Höyük’te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan antik bir bölgedir. ilk yerleşimin Cilalı Taş Devrinde görüldüğü bu bölge zamanla Hititlere ve Asur’lulara ev sahipliği yapmıştır. Burası aynı zamanda Tarsuslu Pavlus olarak da bilinen ve Pavlik Kiliselerinin kurucusu Hristiyan Misyoner Aziz Paul’un doğum yeri olması sebebiyle de ayrı bir öneme sahiptir. 1. yüzyılda yaşamış Roma vatandaşı Farisi Yahudilerindendir. Yeni Ahit’teki on dört mektuptan oluşan, Pavlus mektupları olarak da bilinen bölümler onun tarafından kaleme alınmıştır. Hristiyan olmadan önce kendisini İsevileri ve İseviliği yok etmeye adamıştır. İsevilere şiddetli zulümler yaptığını bizzat itiraf eder. William Burckhardt Barker’in kitabının editörlüğünü bölgede kazılar yapmış olan William Francis Ainsworth (1807-1896) üstlenmiştir. Kitap 2 ana bölümden oluşmaktadır. Yazar 1. bölümde Kilikya’nın tarihini Hristiyanlık öncesi devirden alıp Tanzimat sonrası döneme kadar getirmektedir. Tarsus’tan Antakya’ya kadar tüm bölgenin tarihini arkeolojisi ile birikte ele alan Barker zaman zaman mitolojik bilgilere de başvurmaktadır. 2. bölüm bölge halklarının Hristiyanlık öncesi devirde taptıkları tanrı heykelciklerini ve tapınma biçimlerini ele almaktadır. Bölgenin flora ve faunası ile ilgili bilgiler de bu bölümde sunulmaktadır.

    Lot No: 24

    Lot: 24

    William Burckhardt Barker-W[illia]m. Burckhardt Barker, The Birthland of St. Paul. Cilicia: Its Former History and Present State, With an Account of the Idolatrous Worship Prevailing There Previous to the Introduction of Christianity. Edited by Wm. Francis Ainsworth, Richard Griffin, London and Glasgow, [c 1853] (1. baskı ?). xiv, 394 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin içinde resimler, metin dışında 1 katlanır harita, indeks, ex-library, 22 x 14 cm, döneminin yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu, sırtı tümsekli deri cildinde. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok, farklı başlıklı baskı: Blackmer 78, Atabey 61. Bu kitabın formaları ile Lares and Penates or Cilicia and its Governors, Being a Short Historical Account of that Province from the Earliest Times to the Present Day (London, 1853) başlıklı kitabın formaları başlık s hariç birebir aynıdır. Hangi baskının önce basıldığı ya da başlığın neden değiştirilmeye ihtiyaç duyulduğu belli değildir. Kitaptaki 27 x 31 cm ebadındaki Map of Cilicia and the north of Syria başlıklı haritada Kilikya ve çevresi (Akdeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin bir bölümü) gösterilmektedir. Kilikya, Anadolu’nun Alanya’dan başlayıp, doğuda Kinet Höyük’te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan antik bir bölgedir. ilk yerleşimin Cilalı Taş Devrinde görüldüğü bu bölge zamanla Hititlere ve Asur’lulara ev sahipliği yapmıştır. Burası aynı zamanda Tarsuslu Pavlus olarak da bilinen ve Pavlik Kiliselerinin kurucusu Hristiyan Misyoner Aziz Paul’un doğum yeri olması sebebiyle de ayrı bir öneme sahiptir. 1. yüzyılda yaşamış Roma vatandaşı Farisi Yahudilerindendir. Yeni Ahit’teki on dört mektuptan oluşan, Pavlus mektupları olarak da bilinen bölümler onun tarafından kaleme alınmıştır. Hristiyan olmadan önce kendisini İsevileri ve İseviliği yok etmeye adamıştır. İsevilere şiddetli zulümler yaptığını bizzat itiraf eder. William Burckhardt Barker’in kitabının editörlüğünü bölgede kazılar yapmış olan William Francis Ainsworth (1807-1896) üstlenmiştir. Kitap 2 ana bölümden oluşmaktadır. Yazar 1. bölümde Kilikya’nın tarihini Hristiyanlık öncesi devirden alıp Tanzimat sonrası döneme kadar getirmektedir. Tarsus’tan Antakya’ya kadar tüm bölgenin tarihini arkeolojisi ile birikte ele alan Barker zaman zaman mitolojik bilgilere de başvurmaktadır. 2. bölüm bölge halklarının Hristiyanlık öncesi devirde taptıkları tanrı heykelciklerini ve tapınma biçimlerini ele almaktadır. Bölgenin flora ve faunası ile ilgili bilgiler de bu bölümde sunulmaktadır.

    TLSatıldı
  • Ege Denizi, İstanbul, Eskişehir, Ankara, Konya'da Seyahatler - Yazarından İmzalı-R[obert]. Martin Pope, Here and There in the Historic Near East. Impressions & Reflections, 1918-1919, The Epworth Press, London, 1923. 156 s, başlık s önünde 1 levha (fotoğraf), metin dışında 3 levha (İstanbul, Ankara ve Konya fotoğrafları), metin dışında 1 çift sayfa harita, yazarından ithaflı “F. W. Horst (?)… [imza - R Martin Pope]", 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Ege Denizi, Truva, Gelibolu, İstanbul, İzmit Körfezi, Eskişehir, Ankara ve Konya seyahatnamesi.

    Lot No: 25

    Lot: 25

    Ege Denizi, İstanbul, Eskişehir, Ankara, Konya'da Seyahatler - Yazarından İmzalı-R[obert]. Martin Pope, Here and There in the Historic Near East. Impressions & Reflections, 1918-1919, The Epworth Press, London, 1923. 156 s, başlık s önünde 1 levha (fotoğraf), metin dışında 3 levha (İstanbul, Ankara ve Konya fotoğrafları), metin dışında 1 çift sayfa harita, yazarından ithaflı “F. W. Horst (?)… [imza - R Martin Pope]", 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Ege Denizi, Truva, Gelibolu, İstanbul, İzmit Körfezi, Eskişehir, Ankara ve Konya seyahatnamesi.

    TLSatıldı
  • Rudolf Lindau Zwei Reisen in der Türkei-Rudolf Lindau, Zwei Reisen in der Türkei, F. Fontane, Berlin, 1899 (2. baskı). [1], 146, [14] [yayıncı ilanı] s, 19.5 x 13 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Bu seyahatname Eine fahrt durch Kleinasien (Küçük Asya'da bir gezi) (s 1-39) ve Ein Ausflug nach den ägäischen inseln (Ege adalarına gezi) (s 41-146) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. 2 farklı seyahatin anlatıldığı kitabın 1. bölümünde İstanbul ile Konya arasında yapılan seyahate yer verilmektedir. Bu bölümde Konya şehri geniş bir şekilde anlatılmaktadır. 2. bölüm ise Ege’de ve Ege Denizinde yapılan seyahatleri anlatmaktadır. Tenedos, (Bozcaada) İzmir, Lesbos (Midilli), Chios (Sakız), Samos, Patmos, Leros, Kalymnos, Kos, Symi, Rodos ve Bodrum bu bölümde ziyaret edilen yerler olarak göze çarpmaktadır. Rudolf Lindau (1829-1910) Alman diplomat ve yazardır. Filoloji eğitimi gören Lindau bir süre ev öğretmenliği yaptıktan sonra 1860'lı yıllarda 10 yıl süren Hindistan, Çin ve Japonya gezisine çıktı ; bu gezi notlarını 1896'da "Aus China und Japan" (Çin'den ve Japonya'dan) adıyla yayınlandı. Kayzer II. Wilhelm döneminde uzun süre diplomatik görevlerde bulunan Lindau, bu görevini altı yıl da Istanbul'da ifa etmiştir. İstanbul'da kaldığı 6 yılı oldukça verimli ve üretken geçire "Erzählungen eines efendi" (Bir Efendinin Anlatıları), "Der Fenar und Mayfair" (konusu İstanbul ve Ingiltere'de geçen roman), "Türkische Geschichten" (Türk Hikâyeleri) ve "Zwei Reisen in der Türkei" (Türkiye’de İki Yolculuk) adlı eserleri yazdı. 1892-1898 yılları arasında İstanbul'daki görevli olarak bulunduğu tahmin edilen Rudolf von Lindau, 1898 mayısında, Alman hükümetinin Bağdat Demiryolu'nu tanıtım amacıyla Türkiye'ye gönderdiği birçok gazeteci ve yazardan birisi olan kardeşi Paul Lindau (ki kendisinin de Türkiye ile ilgili üç kitabı bulunmaktadır,) ile İzmir'e gelmiş ve her iki kardeş de İzmir üzerine ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Bursa, İzmir ve Konya'ya yaptıkları gezilerde yazdıkları birbirini tamamlamıştır.

    Lot No: 26

    Lot: 26

    Rudolf Lindau Zwei Reisen in der Türkei-Rudolf Lindau, Zwei Reisen in der Türkei, F. Fontane, Berlin, 1899 (2. baskı). [1], 146, [14] [yayıncı ilanı] s, 19.5 x 13 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Bu seyahatname Eine fahrt durch Kleinasien (Küçük Asya'da bir gezi) (s 1-39) ve Ein Ausflug nach den ägäischen inseln (Ege adalarına gezi) (s 41-146) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. 2 farklı seyahatin anlatıldığı kitabın 1. bölümünde İstanbul ile Konya arasında yapılan seyahate yer verilmektedir. Bu bölümde Konya şehri geniş bir şekilde anlatılmaktadır. 2. bölüm ise Ege’de ve Ege Denizinde yapılan seyahatleri anlatmaktadır. Tenedos, (Bozcaada) İzmir, Lesbos (Midilli), Chios (Sakız), Samos, Patmos, Leros, Kalymnos, Kos, Symi, Rodos ve Bodrum bu bölümde ziyaret edilen yerler olarak göze çarpmaktadır. Rudolf Lindau (1829-1910) Alman diplomat ve yazardır. Filoloji eğitimi gören Lindau bir süre ev öğretmenliği yaptıktan sonra 1860'lı yıllarda 10 yıl süren Hindistan, Çin ve Japonya gezisine çıktı ; bu gezi notlarını 1896'da "Aus China und Japan" (Çin'den ve Japonya'dan) adıyla yayınlandı. Kayzer II. Wilhelm döneminde uzun süre diplomatik görevlerde bulunan Lindau, bu görevini altı yıl da Istanbul'da ifa etmiştir. İstanbul'da kaldığı 6 yılı oldukça verimli ve üretken geçire "Erzählungen eines efendi" (Bir Efendinin Anlatıları), "Der Fenar und Mayfair" (konusu İstanbul ve Ingiltere'de geçen roman), "Türkische Geschichten" (Türk Hikâyeleri) ve "Zwei Reisen in der Türkei" (Türkiye’de İki Yolculuk) adlı eserleri yazdı. 1892-1898 yılları arasında İstanbul'daki görevli olarak bulunduğu tahmin edilen Rudolf von Lindau, 1898 mayısında, Alman hükümetinin Bağdat Demiryolu'nu tanıtım amacıyla Türkiye'ye gönderdiği birçok gazeteci ve yazardan birisi olan kardeşi Paul Lindau (ki kendisinin de Türkiye ile ilgili üç kitabı bulunmaktadır,) ile İzmir'e gelmiş ve her iki kardeş de İzmir üzerine ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Bursa, İzmir ve Konya'ya yaptıkları gezilerde yazdıkları birbirini tamamlamıştır.

    TLSatıldı
  • Frank George Carpenter-Frank G[eorge]. Carpenter, The Alps, the Danube, and the Near East, Switzerland, Czechoslovakia, Austria, Hungary, Yugoslavia, Bulgaria, Rumania, Italy, Greece, Turkey, Doubleday, Page & Company, Garden City, 1925 (2. baskı). xvi, [2], 308 s, metin dışındaki levhalarda 115 fotoğraf, indeks, 1 ex-libris etiketi, 23.5 x 15 cm, dekoratif bez cildinde. Carpenter's World Travels dizisi içinde yayınlanan bu kitap İsviçre, Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’yi kapsayan bir seyahatnamedir. Frank George Carpenter (1855-1924) gazeteci, gezgin, seyahat yazarı, fotoğrafçı ve öğretim görevlisiydi. Carpenter, coğrafya ders kitapları yazarı ve coğrafya üzerine öğretim görevlisiydi. Carpenter's World Travels adlı bir dizi kitap yazdı. Yazıları kültürel antropoloji ve coğrafyayı popüler hale getirdi. Kitabın Türkiye’ya ayrılan bölümlerinin başlıkları şöyledir: Constantinople (s 258-264), The New Woman in Turkey (s 265-271), Here and there in Stamboul (s 272-279), Fanatics of Islam (s 280-289), The Passing of the Sultans (s 290-297). İstanbul hakkındaki 14 fotoğraf başka hiçbir kaynakta yer almamıştır.

    Lot No: 27

    Lot: 27

    Frank George Carpenter-Frank G[eorge]. Carpenter, The Alps, the Danube, and the Near East, Switzerland, Czechoslovakia, Austria, Hungary, Yugoslavia, Bulgaria, Rumania, Italy, Greece, Turkey, Doubleday, Page & Company, Garden City, 1925 (2. baskı). xvi, [2], 308 s, metin dışındaki levhalarda 115 fotoğraf, indeks, 1 ex-libris etiketi, 23.5 x 15 cm, dekoratif bez cildinde. Carpenter's World Travels dizisi içinde yayınlanan bu kitap İsviçre, Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’yi kapsayan bir seyahatnamedir. Frank George Carpenter (1855-1924) gazeteci, gezgin, seyahat yazarı, fotoğrafçı ve öğretim görevlisiydi. Carpenter, coğrafya ders kitapları yazarı ve coğrafya üzerine öğretim görevlisiydi. Carpenter's World Travels adlı bir dizi kitap yazdı. Yazıları kültürel antropoloji ve coğrafyayı popüler hale getirdi. Kitabın Türkiye’ya ayrılan bölümlerinin başlıkları şöyledir: Constantinople (s 258-264), The New Woman in Turkey (s 265-271), Here and there in Stamboul (s 272-279), Fanatics of Islam (s 280-289), The Passing of the Sultans (s 290-297). İstanbul hakkındaki 14 fotoğraf başka hiçbir kaynakta yer almamıştır.

    TLSatıldı
  • Biblioteche Italiane’de Bulunmayan Bir İstanbul Kitabı-A[ntonio]. Baratta, Il Bosforo, Panorama del Maraviglioso Canale di Costantinopoli preceduto da un’ Accurata Descrizione dello Stretto dei Dardanelli e del mar di Marmara, Presso Roberto Bertocci, Novi, Presso A. Vannucchi, Genova, tarihsiz [c 1840]. 640 s, 39 gravür, 1 harita, 31 x 23 cm, döneminin sırtı deri, kapakları karton cildinde. Antonio Baratta (1802-1866) İstanbul’daki İtalyan büyükelçiliğinde görevliydi. Üç bölümden olşan kitabın birinci bölümünde Tenedos, Gelibolu, Çanakkale, Truva gibi yerlere yer verilmiştir. İkinci bölümde Güney Marmara’nın Kapıdağ Yarımadası, Bandırma, Bursa, Uludağ, Mudanya, İznik gibi bölgeleri anlatıldıktan sonra İstanbul’a geçilmekte Kadıköy, Üsküdar, Prens Adaları, Beşiktaş, Yeşilköy gibi yerler ile Silivri, Çorlu, Tekirdağ gibi Kuzey Marmara şehirleri anlatılmaktadır. Bosforo başlığını taşıyan 3. bölümde İstanbul ve Boğaziçi geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Bu eser Miss Julia Pardoe ile ressam Bartlett’in veya Robert Walsh ile ressam Thomas Allom’un gravürlü seyahatname türünün İtalya versiyonu sayılabilir. Elimizdeki eserdeki nefis İstanbul gravürleri Bartlett’in elinden çıkmadır. A. Baratta, daha ziyade Costantinopoli Effigiata e Descritta (Torino, 1840) isimli kitabı ile tanınır. Döneminde benzer başlıklarla birkaç baskı yapan kitabın müzayedeye sunduğumuz baskısı son derece nadir olup Biblioteche Italiane’de (İtalya Milli Kütüphanesi) kaydı bulunmamaktadır.

    Lot No: 28

    Lot: 28

    Biblioteche Italiane’de Bulunmayan Bir İstanbul Kitabı-A[ntonio]. Baratta, Il Bosforo, Panorama del Maraviglioso Canale di Costantinopoli preceduto da un’ Accurata Descrizione dello Stretto dei Dardanelli e del mar di Marmara, Presso Roberto Bertocci, Novi, Presso A. Vannucchi, Genova, tarihsiz [c 1840]. 640 s, 39 gravür, 1 harita, 31 x 23 cm, döneminin sırtı deri, kapakları karton cildinde. Antonio Baratta (1802-1866) İstanbul’daki İtalyan büyükelçiliğinde görevliydi. Üç bölümden olşan kitabın birinci bölümünde Tenedos, Gelibolu, Çanakkale, Truva gibi yerlere yer verilmiştir. İkinci bölümde Güney Marmara’nın Kapıdağ Yarımadası, Bandırma, Bursa, Uludağ, Mudanya, İznik gibi bölgeleri anlatıldıktan sonra İstanbul’a geçilmekte Kadıköy, Üsküdar, Prens Adaları, Beşiktaş, Yeşilköy gibi yerler ile Silivri, Çorlu, Tekirdağ gibi Kuzey Marmara şehirleri anlatılmaktadır. Bosforo başlığını taşıyan 3. bölümde İstanbul ve Boğaziçi geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Bu eser Miss Julia Pardoe ile ressam Bartlett’in veya Robert Walsh ile ressam Thomas Allom’un gravürlü seyahatname türünün İtalya versiyonu sayılabilir. Elimizdeki eserdeki nefis İstanbul gravürleri Bartlett’in elinden çıkmadır. A. Baratta, daha ziyade Costantinopoli Effigiata e Descritta (Torino, 1840) isimli kitabı ile tanınır. Döneminde benzer başlıklarla birkaç baskı yapan kitabın müzayedeye sunduğumuz baskısı son derece nadir olup Biblioteche Italiane’de (İtalya Milli Kütüphanesi) kaydı bulunmamaktadır.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir İstanbul Ve İzmir Seyahatnamesi-[E. C. C.] Baillie, A Sail to Smyrna, or, an Englishwoman's Journal: Including Impressions of Constantinople, a Visit to a Turkish Harem, and a Railway Journey to Ephesus, Longmans, Green, and Co, London, 1873. iv, 353, [2] s, 6 gravür, 18.5 x 12 cm, bez cildinde. Mrs. Baillie 1871’de İstanbul ve İzmir’e bir yolculuk yaptı. İki hafta kaldığı İstanbul’a ait izlenimleri son derece detaylı ve canlıdır. Bizzat Baillie’nin elinde çıkan gravürler gezdiği yerlerden görüntüler içerir. Onyedi bölümden oluşan kitabın sekiz bölümü İstanbul’a, iki bölümü ise İzmir’e ayrılmıştır. Baillie, sadece kendi gördüklerini yazmaya gayret etmiş, seyahanamesini büyük bir itina ile günü gününe aldığı notlara dayanarak meydana getirmiştir. Kapalıçarşı’yı, dükkanlardaki pazarlık yöntemlerini, yürümeyi eziyete dönüşüren kötü kaldırımları, köpekleri, fayton, tahtırevan, kayık ve Şirket-i Hayriye buharlıları gibi ulaşım araçlarını yazar. Abdullah Biraderler’in müşterilerle dolu olan fotoğrafhanesini gezer, Galata Kulesi’nden görülen muhteşem manzaranın loş ve kaygan merdivenleri tırmanırken çektiği zahmete değdiğini yazar, Mevlevi dervişlerin sema gösterisini iki farklı yerde izler. Moşe isimli Yahudi rehberin önderliğinde şehrin neredeyse tamamını gezer. 1 yıl önceki büyük Péra yangınının harap ettiği yerlerden geçer, Cuma tatilini Kağıthane’yi gezerek geçirmek üzere bölgeye akın eden kalabalığı anlatır, burada dondurma, ayran ve şerbet içer. Tadı ülkesinin kahvesinden çok farklı olan Türk kahvesini hiç beğenmez, dönemin süpermarketi Péra’daki Bon Marche mağazasında herşeyin bulunabildiğini ama fiyatların pahalı olduğunu belirtir. Yazar bir tanıdığı vasıtasıyla gerçekleşen bir Paşa’nın haremine yaptığı sonu bir ziyafetle taçlanan ziyareti de uzun uzun anlatır. İzmir’e ayrılan bölümler de oldukça ilginçtir. Dar sokaklara yayılan çarşıda gelip geçen develere yol vermek için dükkana girmesi gerekir. İzmir’den Efes’e yapılan tren yolculuğunda bindikleri vagonlar İngiltere’nin 1. sınıf vagonlarından çok daha lükstür. Efes ve Artemis (Diana) tapınağı gezilir. O sırada Efes’te British Musuem namına kazılar yapmakta olan John Turtle Wood ile tanışır ve bölgenin arkeolojisi hakkında bilgi alır, Koyu bir Hristiyan olan İngiliz yazarın hayatı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. 1853-1873 arasında sekiz kitabı basılmıştır. Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla iyi eğitim görmüştü. Blackmer 63, Atabey 47

    Lot No: 29

    Lot: 29

    Çok Nadir Bir İstanbul Ve İzmir Seyahatnamesi-[E. C. C.] Baillie, A Sail to Smyrna, or, an Englishwoman's Journal: Including Impressions of Constantinople, a Visit to a Turkish Harem, and a Railway Journey to Ephesus, Longmans, Green, and Co, London, 1873. iv, 353, [2] s, 6 gravür, 18.5 x 12 cm, bez cildinde. Mrs. Baillie 1871’de İstanbul ve İzmir’e bir yolculuk yaptı. İki hafta kaldığı İstanbul’a ait izlenimleri son derece detaylı ve canlıdır. Bizzat Baillie’nin elinde çıkan gravürler gezdiği yerlerden görüntüler içerir. Onyedi bölümden oluşan kitabın sekiz bölümü İstanbul’a, iki bölümü ise İzmir’e ayrılmıştır. Baillie, sadece kendi gördüklerini yazmaya gayret etmiş, seyahanamesini büyük bir itina ile günü gününe aldığı notlara dayanarak meydana getirmiştir. Kapalıçarşı’yı, dükkanlardaki pazarlık yöntemlerini, yürümeyi eziyete dönüşüren kötü kaldırımları, köpekleri, fayton, tahtırevan, kayık ve Şirket-i Hayriye buharlıları gibi ulaşım araçlarını yazar. Abdullah Biraderler’in müşterilerle dolu olan fotoğrafhanesini gezer, Galata Kulesi’nden görülen muhteşem manzaranın loş ve kaygan merdivenleri tırmanırken çektiği zahmete değdiğini yazar, Mevlevi dervişlerin sema gösterisini iki farklı yerde izler. Moşe isimli Yahudi rehberin önderliğinde şehrin neredeyse tamamını gezer. 1 yıl önceki büyük Péra yangınının harap ettiği yerlerden geçer, Cuma tatilini Kağıthane’yi gezerek geçirmek üzere bölgeye akın eden kalabalığı anlatır, burada dondurma, ayran ve şerbet içer. Tadı ülkesinin kahvesinden çok farklı olan Türk kahvesini hiç beğenmez, dönemin süpermarketi Péra’daki Bon Marche mağazasında herşeyin bulunabildiğini ama fiyatların pahalı olduğunu belirtir. Yazar bir tanıdığı vasıtasıyla gerçekleşen bir Paşa’nın haremine yaptığı sonu bir ziyafetle taçlanan ziyareti de uzun uzun anlatır. İzmir’e ayrılan bölümler de oldukça ilginçtir. Dar sokaklara yayılan çarşıda gelip geçen develere yol vermek için dükkana girmesi gerekir. İzmir’den Efes’e yapılan tren yolculuğunda bindikleri vagonlar İngiltere’nin 1. sınıf vagonlarından çok daha lükstür. Efes ve Artemis (Diana) tapınağı gezilir. O sırada Efes’te British Musuem namına kazılar yapmakta olan John Turtle Wood ile tanışır ve bölgenin arkeolojisi hakkında bilgi alır, Koyu bir Hristiyan olan İngiliz yazarın hayatı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. 1853-1873 arasında sekiz kitabı basılmıştır. Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla iyi eğitim görmüştü. Blackmer 63, Atabey 47

    TLSatıldı
  • Nadir Bir Yunanistan-Türkiye-Filistin Seyahatnamesi-Fisher Howe, Oriental and Sacred Scenes in Greece, in Turkey and Palestine, M. W. Dodd, New York, 1854. viii, [11-] 408, [2] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli taşbaskı gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 renkli taşbaskı gravür, metin dışında 2 siyah-beyaz tahta baskı gravür, metin dışında 1 katlanır harita, 17.5 x 11 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. Nadir bir Yunanistan-Türkiye-Filistin seyahatnamesi… Amerikan gezginlerinin 19. yüzyılın ortalarından itibaren yoğunlaşmaya başlayan Ortadoğu ilgisi, seyahatname literatüründe pek çok eserin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Elimizdeki eser de bunlardan biridir. Fisher Howe’un (1798-1871) bu kapsamlı eserinde Atina’dan başlayan ve Türkiye üzerinden devam ederek bugünkü Filistin topraklarında nihayetlenen bir seyahatin notlarına yer verilmektedir. Gayet yalın ve akıcı bir üslupla yazılan bu eserde, gezilen yerlerde tarihi önem arz eden konular kitabın ana eksenini oluşturmaktadır. İzmir’e deniz yoluyla gelen yazar, İzmir’i ve çevresindeki tarihi yerleri Hristiyanlık tarihi açısından göndermeler yaparak anlatmaktadır. Howe, daha sonra İstanbul’a gelerek şehrin belli başlı yerlerini dolaşmaktadır. Buradan da güneye inerek, Beyrut, Sidon, Tir, Tiberya Gölü, Samarya, Kudüs, Lut Gölü, Hebron gibi Hristiyanlık ve Yahudilik tarihi açısından önem arz eden yerler detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Kitaptaki Thomas Sinclair’in Philadelphia’daki atölyesinde basılan renkli taşbaskı gravürlerin biri (An Oriental Hamel, or Porter) ünlü Tatikyan’ın aynı konulu gravüründen esinl enilerek hazırlanmıştır. Blackmer 835 (New York, 1856 baskısı)
ILLUSTRATIONS:
I. A Man of Bethlehem frontispiece (renkli taşbaskı)
II. A Greek in Albanian Costume (renkli taşbaskı)
III. Plan of the Antiquities cf Athens, with Front Elevations of many of the most celebrated Temples (katlanır harita)
IV. An Oriental Hamel, or Porter (renkli taşbaskı)
V. A Woman of Nazareth (renkli taşbaskı)
VI. The Pool of Siloam (tahta baskı)
VII. View of Hebron, and Tomb of Abraham (tahta baskı)

    Lot No: 30

    Lot: 30

    Nadir Bir Yunanistan-Türkiye-Filistin Seyahatnamesi-Fisher Howe, Oriental and Sacred Scenes in Greece, in Turkey and Palestine, M. W. Dodd, New York, 1854. viii, [11-] 408, [2] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli taşbaskı gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 renkli taşbaskı gravür, metin dışında 2 siyah-beyaz tahta baskı gravür, metin dışında 1 katlanır harita, 17.5 x 11 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. Nadir bir Yunanistan-Türkiye-Filistin seyahatnamesi… Amerikan gezginlerinin 19. yüzyılın ortalarından itibaren yoğunlaşmaya başlayan Ortadoğu ilgisi, seyahatname literatüründe pek çok eserin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Elimizdeki eser de bunlardan biridir. Fisher Howe’un (1798-1871) bu kapsamlı eserinde Atina’dan başlayan ve Türkiye üzerinden devam ederek bugünkü Filistin topraklarında nihayetlenen bir seyahatin notlarına yer verilmektedir. Gayet yalın ve akıcı bir üslupla yazılan bu eserde, gezilen yerlerde tarihi önem arz eden konular kitabın ana eksenini oluşturmaktadır. İzmir’e deniz yoluyla gelen yazar, İzmir’i ve çevresindeki tarihi yerleri Hristiyanlık tarihi açısından göndermeler yaparak anlatmaktadır. Howe, daha sonra İstanbul’a gelerek şehrin belli başlı yerlerini dolaşmaktadır. Buradan da güneye inerek, Beyrut, Sidon, Tir, Tiberya Gölü, Samarya, Kudüs, Lut Gölü, Hebron gibi Hristiyanlık ve Yahudilik tarihi açısından önem arz eden yerler detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Kitaptaki Thomas Sinclair’in Philadelphia’daki atölyesinde basılan renkli taşbaskı gravürlerin biri (An Oriental Hamel, or Porter) ünlü Tatikyan’ın aynı konulu gravüründen esinl enilerek hazırlanmıştır. Blackmer 835 (New York, 1856 baskısı) ILLUSTRATIONS: I. A Man of Bethlehem frontispiece (renkli taşbaskı) II. A Greek in Albanian Costume (renkli taşbaskı) III. Plan of the Antiquities cf Athens, with Front Elevations of many of the most celebrated Temples (katlanır harita) IV. An Oriental Hamel, or Porter (renkli taşbaskı) V. A Woman of Nazareth (renkli taşbaskı) VI. The Pool of Siloam (tahta baskı) VII. View of Hebron, and Tomb of Abraham (tahta baskı)

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Levant Seyahatnamesi-George Wheler, Voyage de Dalmatie, de Grece, et du Levant. Jean Wolters, Amsterdam, 1689. 2 cilt birarada: [6], 301, [1] s, metin dışında 56 gravür, künye sayfasından öne 1 ekstra gravür, 1 katlanır harita, 1 katlanır levha; 607, [5] s, metin dışında 32 gravür, 4 katlanır levha, 16.5 x 10 cm, döneminin karton cildinde. İngiliz George Wheler (1650-1723) krallık rejimi taraftarı olması nedeniyle Cromwell iktidarındaki İngiltere'den uzakta sürgün yaşayan bir aile içinde Hollanda'da doğdu. Yaşamı boyunca 18 çocuğu oldu. Kent ve Oxford'da öğrenim gördükten sonra 1673 yılında Fransa, İsviçre ve İtalya'yı kapsayan bir yolculuğa çıkar. İtalya seyahati sırasında Venedik'teyken Jacob Spon'la tanışır ve birlikte Doğu'ya seyahat etmeyi kararlaştırırlar. J. Spon ile 1675-1676 yıllarında yaptığı Yunanistan ve Anadolu (Ege Bölgesi) yolculuğundan sonra, Wheler, bir seyahatin tehlike ve masraflarının ortaklaşa paylaşılmasının "bilimsel sonuçlarının da paylaşılması" anlamına geldiğini sayıp 1682'de seyahatnamesini yayınlar ancak bu yayın Spon'ın 1678'de yayınladığı yapıtının vasat bir kopyası olmaktan ileri gitmez. Venedik'ten yola çıkarak Zakynthos (Zante adası) ve Kithira'ya (Çuha adası) uğradılar, daha sonra Delos adasından geçerek İstanbul'a vardılar. Yolculuklarının devamında Bursa ve Akhisar (Thyateira)'dan geçerek İzmir'e varıp bir süre burada kaldılar. Yaptıkları ikinci yolculukta ise Zakynthos'dan Patras'a geçip Delfi'ye geldiler, oradan Atina'ya gidip buraları ve tüm Attika'yı gezdiler. Yolculuk arkadaşının tersine Wheler'in esas amacı arkeolojik bilgilerini derinleştirmekten çok bu yerlerle ilgili merakını gidermekti. Wheler yolculuğu sırasında derlediği binden fazla bitkiyi ve heykel, yazıt, sikke gibi arkeolojik nesneyi Oxford Üniversitesine armağan ader; sahip olduğu Yunanca ve Latince elyazmaları ise Lincoln College'e verilir. Seyahatten döndükten sonra papaz olup kilisede kariyer yapar. Wheler 1689 yılında ilk hıristiyan kiliseleriyle ilgili bir kitap daha yayınlar. 1682'de yayınlanan ve bir daha basılmayan seyahatnamesinde Zante, Delos adaları, İstanbul, Bursa, Thyateira (Akhisar), Efes, Delfi, Korint ve Atina betimlenmekte. Atina'ya ayrılmış bölümler Herodot ve Pausanias'a yapılan göndermeler yanısıra eski anıtlardan eskizler, yazıtlar ve çağdaş şehir hakkında, iklim, yönetim, insanların alışkanlıkları, kilisenin durumu, ürünler ve ticaret hayatıyla ilgili ayrıntılı bilgiler içermekte. Kitapta ayrıca Spon'ın metninde de görüldüğü gibi dil konusuna da çeşitli yorumlara yer verilmekte. Wheler'in Akropolis üzerinde bulunan anıtlar hakkında anlattıkları, tutarsızlıklarına rağmen, J. Stuart ve N. Revett'in kitabının yayımına dek bu konuda esas betimleyici metin olarak kabul edilmişti. Telif hırsızlığına rağmen Atina şehri betimlemesi, Achaia olarak adlandırdığı Attika yarımadası haritası ve botanolojik gözlemleri sayesinde Wheler'in yapıtı ingiliz gezi edebiyatının örnek yapıtları arasında yer almaktadır. Blackmer 1787, Atabey 1329 [Antwerp, 1689 baskısı]

    Lot No: 31

    Lot: 31

    Çok Nadir Bir Levant Seyahatnamesi-George Wheler, Voyage de Dalmatie, de Grece, et du Levant. Jean Wolters, Amsterdam, 1689. 2 cilt birarada: [6], 301, [1] s, metin dışında 56 gravür, künye sayfasından öne 1 ekstra gravür, 1 katlanır harita, 1 katlanır levha; 607, [5] s, metin dışında 32 gravür, 4 katlanır levha, 16.5 x 10 cm, döneminin karton cildinde. İngiliz George Wheler (1650-1723) krallık rejimi taraftarı olması nedeniyle Cromwell iktidarındaki İngiltere'den uzakta sürgün yaşayan bir aile içinde Hollanda'da doğdu. Yaşamı boyunca 18 çocuğu oldu. Kent ve Oxford'da öğrenim gördükten sonra 1673 yılında Fransa, İsviçre ve İtalya'yı kapsayan bir yolculuğa çıkar. İtalya seyahati sırasında Venedik'teyken Jacob Spon'la tanışır ve birlikte Doğu'ya seyahat etmeyi kararlaştırırlar. J. Spon ile 1675-1676 yıllarında yaptığı Yunanistan ve Anadolu (Ege Bölgesi) yolculuğundan sonra, Wheler, bir seyahatin tehlike ve masraflarının ortaklaşa paylaşılmasının "bilimsel sonuçlarının da paylaşılması" anlamına geldiğini sayıp 1682'de seyahatnamesini yayınlar ancak bu yayın Spon'ın 1678'de yayınladığı yapıtının vasat bir kopyası olmaktan ileri gitmez. Venedik'ten yola çıkarak Zakynthos (Zante adası) ve Kithira'ya (Çuha adası) uğradılar, daha sonra Delos adasından geçerek İstanbul'a vardılar. Yolculuklarının devamında Bursa ve Akhisar (Thyateira)'dan geçerek İzmir'e varıp bir süre burada kaldılar. Yaptıkları ikinci yolculukta ise Zakynthos'dan Patras'a geçip Delfi'ye geldiler, oradan Atina'ya gidip buraları ve tüm Attika'yı gezdiler. Yolculuk arkadaşının tersine Wheler'in esas amacı arkeolojik bilgilerini derinleştirmekten çok bu yerlerle ilgili merakını gidermekti. Wheler yolculuğu sırasında derlediği binden fazla bitkiyi ve heykel, yazıt, sikke gibi arkeolojik nesneyi Oxford Üniversitesine armağan ader; sahip olduğu Yunanca ve Latince elyazmaları ise Lincoln College'e verilir. Seyahatten döndükten sonra papaz olup kilisede kariyer yapar. Wheler 1689 yılında ilk hıristiyan kiliseleriyle ilgili bir kitap daha yayınlar. 1682'de yayınlanan ve bir daha basılmayan seyahatnamesinde Zante, Delos adaları, İstanbul, Bursa, Thyateira (Akhisar), Efes, Delfi, Korint ve Atina betimlenmekte. Atina'ya ayrılmış bölümler Herodot ve Pausanias'a yapılan göndermeler yanısıra eski anıtlardan eskizler, yazıtlar ve çağdaş şehir hakkında, iklim, yönetim, insanların alışkanlıkları, kilisenin durumu, ürünler ve ticaret hayatıyla ilgili ayrıntılı bilgiler içermekte. Kitapta ayrıca Spon'ın metninde de görüldüğü gibi dil konusuna da çeşitli yorumlara yer verilmekte. Wheler'in Akropolis üzerinde bulunan anıtlar hakkında anlattıkları, tutarsızlıklarına rağmen, J. Stuart ve N. Revett'in kitabının yayımına dek bu konuda esas betimleyici metin olarak kabul edilmişti. Telif hırsızlığına rağmen Atina şehri betimlemesi, Achaia olarak adlandırdığı Attika yarımadası haritası ve botanolojik gözlemleri sayesinde Wheler'in yapıtı ingiliz gezi edebiyatının örnek yapıtları arasında yer almaktadır. Blackmer 1787, Atabey 1329 [Antwerp, 1689 baskısı]

    TLSatıldı
  • “Türklerin Kanun, Din Ve Hayatı, Ve Saray, Ve Türk Hünkârının Bazı Savaşları Üzerine Beş Kitap”-Giovanni Antonio Menavino, I Cinque libri della Legge, Religione, et Vita de Turchi: et della Corte, & d'alcune Guerre del Gran Turco: di Giouanantonio Menauino Genouese da Vultri. Tutti racconci, & non poco migliorati. Oltre cio, vna Prophetia de' Mahomettani, & altre cose turchesche, non piu uedute: tradotte da m. Lodovico Domenichi, yayıncı ve basım yeri yok, [1548] (1. baskı). 256 s, 16,5 x 11 cm, tümsekli sırtı ve köşeleri deri, kapakları ebrulu cildinde (20. yüzyıl). 1501 yılında, seyahat ettiği ticaret gemisi, Adriyatik Denizi'nde korsanlar tarafından ele geçirilip kendisi de esir düştükten sonra, Osmanlı sarayına satılan Giovanni Antonio Menavino, Sultan II. Bayezid'in maiyetinde kaldığı on sene boyunca Enderun'da eğitim gördü, Sultan'ın hizmetinde bulundu ve on 16. Yüzyıl saray hayatına yakinen şahitlik ederek bugün bizim için önemli olabiliecek ayrıntıları kaydetti. Ülkesine döndükten otuz yıl sonra kaleme aldığı elinizdeki bu "inceleme" önemli bir eser. Fransa Kralı II. Henri'ye ithaf edilmiş ve ithaf yazısında yazar tarafından Kral'a Türklere karşı açacağı savaşta Tanrı'dan muvaffakiyet niyaz edilmiş. Yazarı eserini kabaca ve itinasız bir üslupla yazılmış olarak görmekte ve bunu sorun etmemektedir. Çünkü o bir yazar değil sadık bir yorumcudur. Gördüğü, öğrendiği şeylerin gerçek bir anlatıcısıdır. Dolayısıyla görünüşten ziyade sonuca önem vermektedir. Kralın zarafetin bulunmadığı yerde hakikati kullanmasından dolayı eseri anlayışla kabul etmesini istemektedir yazar. İnceleme olarak anılan eser, Türklerin hayatının, din ve âdetlerinin, sarayın, kurumların, tekkelerin, makamların ve tarihi değeri olan pek çok olayı kaydetmesi itibariyle dönemin tarihinin anlaşılması bakımından önemli bilgiler sunmakta yazarın "kusursuz ruhunun" bilinci doğrultusunda yapılandırdığı gözlemleri aktarmaktadır. Esir olduktan sonra saraya götürülen yazar burada babasıyla sadece bir gün beraber olur. Babası ona Türklerin iyi düzenlenmiş adetlerinden söz eder ve Türkler arasında Hıristiyanlığı unutmamasını nasihat eder. Sarayda Sultan'ın dört yeğeniyle Elifba'yı okumaya başlayan yazar dört sene içerisinde Osmanlıların konuşma dilini, edebi seviyede ve halk dili seviyesinde Arapça ve Farsça kitaplarla da tanışır. Osmanlı bilincinin temelinin otuz kısma ayrılmış mushaftan kaynaklandığını belirttiği bölüm oldukça dikkat çekici: "Kur'an Türk kanununun iptidası ve hitamı demek oluyor. Bundan dolayı bütün bunlara iyice vakıf olduğumdan onların sinsice ve kötü düzenlenmiş hayatlarını konu alan ve izah eden bir bahis yazacağım." Kitabın bir anlamda zihin arkeoloji denilebilecek bu bölümleri hem yazarın esir olarak geldiği ülke insanlarını nasıl gördüğünü hem de bu görme biçiminde çarpıtma uğramayan hususları görünür kılmasından dolayı önemli. Menavino'nun Kuran'dan "Muhammed Kanunu" olarak söz ettiği bölüm Osmanlıların Kuran anlayışlarını ve onun karşısındaki hürmet duygularını ele verir nitelikte: "Mushafa o kadar büyük bir hürmet duyarlar ki şayet temiz değilseler ve baştan ayağa kadar yıkanmamışlarsa el bile değişmezler veya mukaddes bir şeymiş gibi ellerine bez sarıp öyle tutarlar. Mabette[cami] gür sesli biri tarafından okunduğunda herkes birbiriyle hiç gürültü yapmadan huşu içinde dinler. Mushafı okuyan onu kemerinden aşağıda asla tutamaz, okuduklarına imanı tam olmalıdır.  Türklerdeki çeyiz adeti ile drahoma arasında karşılaştırmalar yapar. Yine erkek çocukların sünnet edilmesi bahsinde Yahudilerle de kıyaslamalar yapar. kadıasker dinî sahada en malumatlı kimsedir. Zira malumatı olmayan bir şahıs başkalarının haklarını (bir hakime yaraşır şekilde) bilgece göremez, kendi kendisine müracaat edemez, hüküm verirken çoğu kere vuku bulduğu şüpheli durumlarda karara varamaz. Yaşı ilerlemiş şahıslardan seçilir ki yaşlı olduğu için kadınlara zaaf duyup adaleti kötüye kullanmasın. Eğer genç bir kişi kadıasker olarak seçilseydi yaşı ve tecrübesi az olduğundan diğer yaşlılar hayrete düşerlerdi ; ama onu ihtiyar görünce şaşırmazlar. Zira uzun yaşın uzun tecrübesi, daha çok malumatı vardır.Bundan dolayı adaleti muhafaza etmeyi daha hakimane yapar. Adalet, arkadaşlık veya akrabalık bağlarıyla lekelenmemeli, hiçbir şekilde başkalarının haklarını gasp etmemelidir. Kadıasker ihtiyaçlarını karşılasın ve tamaha kapılıp vazifesini kötü icra etmesin, para yüzünden adı kekelenmesin diye Padişahtan çok yüksek bir maaş alır. Çünkü para adalete büyük zarar verir." İslam'ın iyi bir din olmadığını, örtüler, sisler ve bunların altında Hıristiyanlığın ışığından mahrum "örümcek ağlarına bürünmüş vaziyette saklanan insanlar" olarak gördüğü Müslümanları "gördüğü gibi" aktaran Menavino'nun anlatımları ayıklandıktan sonra kalan tabaka da günümüze de ışık tutan önemli hususlar var. Eserin farklı baskıları farklı başlıklarla basılmıştır. İlk olarak 1548 yılında hem Floransa (Trattato de costvmi et vita de Turchi ‘Türklerin âdetleri ve hayatı üzerine risale’ hem Venedik’de (I cinque libri della legge, religione, et vita de’Turchi et della corte, & d’alcune guerre del Gran Turco ‘Türklerin kanun, din ve hayatı, ve saray, ve Türk Hünkârının bazı savaşları üzerine beş kitap’) (burada sunduğumuz baskı) basılmış olan kitabıyla karşımıza çıkıyor. 1551’de Floransa’da kitabın üçüncü bir baskısı yapılmış (I costvmi, et la vita de Tvrchi ‘Türklerin âdetleri ve yaşamı’). Her üç baskısına Bartholomej Gjorgjević’in Prophetia de mahometani, et altre cose tvrchesche başlıklı risalesi eklenmiş. Kitap Fransa kralına ithaf edilmiş olmakla, yazarımızın bir ara Fransa’da yerleşmiş olduğu düşünülebilir. Spandouginos risalesinin yanı sıra Menavino’nun kitabı Batıda XVI. yüzyılın başlangıcında Türklerin yaşamı ve Saray halk ve düzeni üzerine en önemli çağdaş, birinci elden bilgi kaynağını oluşturmuştur. Hammer-Purgstall kitabı saray düzenine ilişkin gayet değerli bir tahrir olarak nitelendirir ve sunduğu bilgilerin kaynaklarla uzlaştığını belirtir.Kitabın Türkçe baskısı Türklerin Hayatı ve Adetleri Üzerine Bir İnceleme (İstanbul, 2011) başlıklı kitaptır. Blackmer 112, Atabey 800 (Florence, 1551 baskıları)

    Lot No: 32

    Lot: 32

    “Türklerin Kanun, Din Ve Hayatı, Ve Saray, Ve Türk Hünkârının Bazı Savaşları Üzerine Beş Kitap”-Giovanni Antonio Menavino, I Cinque libri della Legge, Religione, et Vita de Turchi: et della Corte, & d'alcune Guerre del Gran Turco: di Giouanantonio Menauino Genouese da Vultri. Tutti racconci, & non poco migliorati. Oltre cio, vna Prophetia de' Mahomettani, & altre cose turchesche, non piu uedute: tradotte da m. Lodovico Domenichi, yayıncı ve basım yeri yok, [1548] (1. baskı). 256 s, 16,5 x 11 cm, tümsekli sırtı ve köşeleri deri, kapakları ebrulu cildinde (20. yüzyıl). 1501 yılında, seyahat ettiği ticaret gemisi, Adriyatik Denizi'nde korsanlar tarafından ele geçirilip kendisi de esir düştükten sonra, Osmanlı sarayına satılan Giovanni Antonio Menavino, Sultan II. Bayezid'in maiyetinde kaldığı on sene boyunca Enderun'da eğitim gördü, Sultan'ın hizmetinde bulundu ve on 16. Yüzyıl saray hayatına yakinen şahitlik ederek bugün bizim için önemli olabiliecek ayrıntıları kaydetti. Ülkesine döndükten otuz yıl sonra kaleme aldığı elinizdeki bu "inceleme" önemli bir eser. Fransa Kralı II. Henri'ye ithaf edilmiş ve ithaf yazısında yazar tarafından Kral'a Türklere karşı açacağı savaşta Tanrı'dan muvaffakiyet niyaz edilmiş. Yazarı eserini kabaca ve itinasız bir üslupla yazılmış olarak görmekte ve bunu sorun etmemektedir. Çünkü o bir yazar değil sadık bir yorumcudur. Gördüğü, öğrendiği şeylerin gerçek bir anlatıcısıdır. Dolayısıyla görünüşten ziyade sonuca önem vermektedir. Kralın zarafetin bulunmadığı yerde hakikati kullanmasından dolayı eseri anlayışla kabul etmesini istemektedir yazar. İnceleme olarak anılan eser, Türklerin hayatının, din ve âdetlerinin, sarayın, kurumların, tekkelerin, makamların ve tarihi değeri olan pek çok olayı kaydetmesi itibariyle dönemin tarihinin anlaşılması bakımından önemli bilgiler sunmakta yazarın "kusursuz ruhunun" bilinci doğrultusunda yapılandırdığı gözlemleri aktarmaktadır. Esir olduktan sonra saraya götürülen yazar burada babasıyla sadece bir gün beraber olur. Babası ona Türklerin iyi düzenlenmiş adetlerinden söz eder ve Türkler arasında Hıristiyanlığı unutmamasını nasihat eder. Sarayda Sultan'ın dört yeğeniyle Elifba'yı okumaya başlayan yazar dört sene içerisinde Osmanlıların konuşma dilini, edebi seviyede ve halk dili seviyesinde Arapça ve Farsça kitaplarla da tanışır. Osmanlı bilincinin temelinin otuz kısma ayrılmış mushaftan kaynaklandığını belirttiği bölüm oldukça dikkat çekici: "Kur'an Türk kanununun iptidası ve hitamı demek oluyor. Bundan dolayı bütün bunlara iyice vakıf olduğumdan onların sinsice ve kötü düzenlenmiş hayatlarını konu alan ve izah eden bir bahis yazacağım." Kitabın bir anlamda zihin arkeoloji denilebilecek bu bölümleri hem yazarın esir olarak geldiği ülke insanlarını nasıl gördüğünü hem de bu görme biçiminde çarpıtma uğramayan hususları görünür kılmasından dolayı önemli. Menavino'nun Kuran'dan "Muhammed Kanunu" olarak söz ettiği bölüm Osmanlıların Kuran anlayışlarını ve onun karşısındaki hürmet duygularını ele verir nitelikte: "Mushafa o kadar büyük bir hürmet duyarlar ki şayet temiz değilseler ve baştan ayağa kadar yıkanmamışlarsa el bile değişmezler veya mukaddes bir şeymiş gibi ellerine bez sarıp öyle tutarlar. Mabette[cami] gür sesli biri tarafından okunduğunda herkes birbiriyle hiç gürültü yapmadan huşu içinde dinler. Mushafı okuyan onu kemerinden aşağıda asla tutamaz, okuduklarına imanı tam olmalıdır. Türklerdeki çeyiz adeti ile drahoma arasında karşılaştırmalar yapar. Yine erkek çocukların sünnet edilmesi bahsinde Yahudilerle de kıyaslamalar yapar. kadıasker dinî sahada en malumatlı kimsedir. Zira malumatı olmayan bir şahıs başkalarının haklarını (bir hakime yaraşır şekilde) bilgece göremez, kendi kendisine müracaat edemez, hüküm verirken çoğu kere vuku bulduğu şüpheli durumlarda karara varamaz. Yaşı ilerlemiş şahıslardan seçilir ki yaşlı olduğu için kadınlara zaaf duyup adaleti kötüye kullanmasın. Eğer genç bir kişi kadıasker olarak seçilseydi yaşı ve tecrübesi az olduğundan diğer yaşlılar hayrete düşerlerdi ; ama onu ihtiyar görünce şaşırmazlar. Zira uzun yaşın uzun tecrübesi, daha çok malumatı vardır.Bundan dolayı adaleti muhafaza etmeyi daha hakimane yapar. Adalet, arkadaşlık veya akrabalık bağlarıyla lekelenmemeli, hiçbir şekilde başkalarının haklarını gasp etmemelidir. Kadıasker ihtiyaçlarını karşılasın ve tamaha kapılıp vazifesini kötü icra etmesin, para yüzünden adı kekelenmesin diye Padişahtan çok yüksek bir maaş alır. Çünkü para adalete büyük zarar verir." İslam'ın iyi bir din olmadığını, örtüler, sisler ve bunların altında Hıristiyanlığın ışığından mahrum "örümcek ağlarına bürünmüş vaziyette saklanan insanlar" olarak gördüğü Müslümanları "gördüğü gibi" aktaran Menavino'nun anlatımları ayıklandıktan sonra kalan tabaka da günümüze de ışık tutan önemli hususlar var. Eserin farklı baskıları farklı başlıklarla basılmıştır. İlk olarak 1548 yılında hem Floransa (Trattato de costvmi et vita de Turchi ‘Türklerin âdetleri ve hayatı üzerine risale’ hem Venedik’de (I cinque libri della legge, religione, et vita de’Turchi et della corte, & d’alcune guerre del Gran Turco ‘Türklerin kanun, din ve hayatı, ve saray, ve Türk Hünkârının bazı savaşları üzerine beş kitap’) (burada sunduğumuz baskı) basılmış olan kitabıyla karşımıza çıkıyor. 1551’de Floransa’da kitabın üçüncü bir baskısı yapılmış (I costvmi, et la vita de Tvrchi ‘Türklerin âdetleri ve yaşamı’). Her üç baskısına Bartholomej Gjorgjević’in Prophetia de mahometani, et altre cose tvrchesche başlıklı risalesi eklenmiş. Kitap Fransa kralına ithaf edilmiş olmakla, yazarımızın bir ara Fransa’da yerleşmiş olduğu düşünülebilir. Spandouginos risalesinin yanı sıra Menavino’nun kitabı Batıda XVI. yüzyılın başlangıcında Türklerin yaşamı ve Saray halk ve düzeni üzerine en önemli çağdaş, birinci elden bilgi kaynağını oluşturmuştur. Hammer-Purgstall kitabı saray düzenine ilişkin gayet değerli bir tahrir olarak nitelendirir ve sunduğu bilgilerin kaynaklarla uzlaştığını belirtir.Kitabın Türkçe baskısı Türklerin Hayatı ve Adetleri Üzerine Bir İnceleme (İstanbul, 2011) başlıklı kitaptır. Blackmer 112, Atabey 800 (Florence, 1551 baskıları)

    TLSatıldı
  • Iı. Abdülhamid Döneminde İstanbul-Edwin Pears, Forty Years in Constantinople, the Recollections of Sir Edwin Pears 1873-1915, D. Appleton, New York, MCMXVI [1906]. xiii, [1], 390, [2] s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 15 fotoğraf, indeks, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 
Bir İngiliz avukatın 40 yıllık İstanbul hatıraları… 
Hukuk eğitimi almış bir avukat olan Edwin Pears (1835-1919) İstanbul’a 1873 yılında gelmiş, İngiliz elçiliği mahkemesinde çalışmış, bir süre İstanbul’daki Avrupa Barosu’nun başkanlığını yürütmüştür. İstanbul’da 42 yıl kalan Pears, Forty Years in Constantinople, Life of Abdul Hamid, Turkey and its People gibi kitaplarıyla bu uzun ikametini değerlendirmiştir. Pears, 1876-1909 arasında tahtta bulunan Abdülhamid’in yönetimi sırasında İstanbul’da yaşadığından kitap birinci elden güvenilir bilgilerle doludur. İmparatorluğun en çalkantılı döneminin canlı tanığı olan yazar bu eserinde, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden I. Dünya Savaşı’nın başına kadar geçen olaylar ve dönemin önemli kişilerine ilişkin bilgi ve gözlemlerini verir. Sir Edwin Pears, burada yaşadığı sürece edindiği kişisel izlenimlerini, ülkeyi ziyaret eden büyükelçiler ile yaptığı görüşmeleri, Osmanlı’daki Harem hayatını, arkeolojiye duyduğu ilgiden dolayı ziyaret ettiği tarihi yerleri son derece samimi bir dilde kaleme almıştır. Bu bilgilere ek olarak Osmanlı-Rus Savaşını, Bulgaristan’da yaşanan Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında yaşanan olayları, 1876 ve 1908 devrimlerini, II Abdülhamid’in hayatını ve tahttan indirilmesine kadar geçen süre içerisinde yaşanan olayları, Doğu ile Batı arasındaki ilişkileri ve daha birçok konuyu detaylı bir şekilde işlemiştir.
Sir Edwin Pears 1835 yılında İngiltere’nin York şehrinde doğdu. Babası Robert Pears varlıklı biri idi ve Edwin’in özel bir eğitim almasını sağladı. Özel eğitimin ardından Edwin Pears Londra Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü. Öğrenimi esnasında Roma hukukuna ilgi duyarak bu alanda çalışmaya başladı. O’nun kişiliği üzerindeki belirleyici bir etki bu çalışmalar sırasında ortaya çıktı. Pears hukuk yanında tarih bilimine de ilgi göstermeye başladı. Çocukluğunda aklığı dini merkezli özel eğitimin de etkisi ile bu ilgi, tarih alanında içindeki dini taassubu yansıttığı eserler vermesine de sebep oldu.

1870 yılında Londra’da bulunan dini özellik taşıyan Middle Temple barosuna katıldı ve aynı zamanda Exter’in Piskoposluğu döneminde Fredrik Temple’da özel sekreterlik yaptı. 1868’den 1872 yılına kadar Social Science Association’ın ve 1872’den itibaren de International Prison Congress’in genel sekreterlik görevlerini yaparak her iki kurumun da kayıtlarını tuttu.

1873 şalında İstanbul’da boş olduğunu öğrendiği hukuki bir görevi geçici olarak kabul etti. Geçici kaydı ile geldiği İstanbul’da zorla uzaklaştırılmasına kadar kırk yıl kaldı. Pears, İngiltere’nin İstanbul’da bulunan hukuk bürosunda avukat olarak başladığı bu görevi sırasında görevinin de etkisi ile kısa sürede Türkiye’ deki İngiliz kolonisinin en meşhur üyesi haline geldi. 1881 yılında ise mesleki kariyerinin zirvesi sayılabilecek bir göreve, Avrupa-Konsolosluk Barosu Başkanlığı’na getirildi. Bu arada Daily News gazetesinin muhabirliği görevini de devam ettirerek, hukukçu ve tarihçi unvanına bir de gazeteciliği ekledi.

Türkiye’de bulunduğu süre içerisinde amansız bir Abdülhamid düşmanı olmuş ve Sultan hakkındaki düşüncelerini “Abdülhamid’in Hayatı” adlı eserinde ortaya koymuştur.

Edwin Pears hukukçu, gazeteci ve tarihçi olarak İngiltere’nin menfaatleri için yaptığı çalışmalardan dolayı şövalye ilan edildi. Ayrıca Bulgaristan ve Yunanistan’a yaptığı hizmetlerinden dolayı da her iki ülkeden de onur ve şövalye unvanı aldı. 1919 yılında İstanbul’a tekrar döndü ise de aynı yıl Malta yakınlarında geçirdiği deniz kazasında öldü.

    Lot No: 33

    Lot: 33

    Iı. Abdülhamid Döneminde İstanbul-Edwin Pears, Forty Years in Constantinople, the Recollections of Sir Edwin Pears 1873-1915, D. Appleton, New York, MCMXVI [1906]. xiii, [1], 390, [2] s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 15 fotoğraf, indeks, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Bir İngiliz avukatın 40 yıllık İstanbul hatıraları… Hukuk eğitimi almış bir avukat olan Edwin Pears (1835-1919) İstanbul’a 1873 yılında gelmiş, İngiliz elçiliği mahkemesinde çalışmış, bir süre İstanbul’daki Avrupa Barosu’nun başkanlığını yürütmüştür. İstanbul’da 42 yıl kalan Pears, Forty Years in Constantinople, Life of Abdul Hamid, Turkey and its People gibi kitaplarıyla bu uzun ikametini değerlendirmiştir. Pears, 1876-1909 arasında tahtta bulunan Abdülhamid’in yönetimi sırasında İstanbul’da yaşadığından kitap birinci elden güvenilir bilgilerle doludur. İmparatorluğun en çalkantılı döneminin canlı tanığı olan yazar bu eserinde, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden I. Dünya Savaşı’nın başına kadar geçen olaylar ve dönemin önemli kişilerine ilişkin bilgi ve gözlemlerini verir. Sir Edwin Pears, burada yaşadığı sürece edindiği kişisel izlenimlerini, ülkeyi ziyaret eden büyükelçiler ile yaptığı görüşmeleri, Osmanlı’daki Harem hayatını, arkeolojiye duyduğu ilgiden dolayı ziyaret ettiği tarihi yerleri son derece samimi bir dilde kaleme almıştır. Bu bilgilere ek olarak Osmanlı-Rus Savaşını, Bulgaristan’da yaşanan Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında yaşanan olayları, 1876 ve 1908 devrimlerini, II Abdülhamid’in hayatını ve tahttan indirilmesine kadar geçen süre içerisinde yaşanan olayları, Doğu ile Batı arasındaki ilişkileri ve daha birçok konuyu detaylı bir şekilde işlemiştir. Sir Edwin Pears 1835 yılında İngiltere’nin York şehrinde doğdu. Babası Robert Pears varlıklı biri idi ve Edwin’in özel bir eğitim almasını sağladı. Özel eğitimin ardından Edwin Pears Londra Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü. Öğrenimi esnasında Roma hukukuna ilgi duyarak bu alanda çalışmaya başladı. O’nun kişiliği üzerindeki belirleyici bir etki bu çalışmalar sırasında ortaya çıktı. Pears hukuk yanında tarih bilimine de ilgi göstermeye başladı. Çocukluğunda aklığı dini merkezli özel eğitimin de etkisi ile bu ilgi, tarih alanında içindeki dini taassubu yansıttığı eserler vermesine de sebep oldu. 1870 yılında Londra’da bulunan dini özellik taşıyan Middle Temple barosuna katıldı ve aynı zamanda Exter’in Piskoposluğu döneminde Fredrik Temple’da özel sekreterlik yaptı. 1868’den 1872 yılına kadar Social Science Association’ın ve 1872’den itibaren de International Prison Congress’in genel sekreterlik görevlerini yaparak her iki kurumun da kayıtlarını tuttu. 1873 şalında İstanbul’da boş olduğunu öğrendiği hukuki bir görevi geçici olarak kabul etti. Geçici kaydı ile geldiği İstanbul’da zorla uzaklaştırılmasına kadar kırk yıl kaldı. Pears, İngiltere’nin İstanbul’da bulunan hukuk bürosunda avukat olarak başladığı bu görevi sırasında görevinin de etkisi ile kısa sürede Türkiye’ deki İngiliz kolonisinin en meşhur üyesi haline geldi. 1881 yılında ise mesleki kariyerinin zirvesi sayılabilecek bir göreve, Avrupa-Konsolosluk Barosu Başkanlığı’na getirildi. Bu arada Daily News gazetesinin muhabirliği görevini de devam ettirerek, hukukçu ve tarihçi unvanına bir de gazeteciliği ekledi. Türkiye’de bulunduğu süre içerisinde amansız bir Abdülhamid düşmanı olmuş ve Sultan hakkındaki düşüncelerini “Abdülhamid’in Hayatı” adlı eserinde ortaya koymuştur. Edwin Pears hukukçu, gazeteci ve tarihçi olarak İngiltere’nin menfaatleri için yaptığı çalışmalardan dolayı şövalye ilan edildi. Ayrıca Bulgaristan ve Yunanistan’a yaptığı hizmetlerinden dolayı da her iki ülkeden de onur ve şövalye unvanı aldı. 1919 yılında İstanbul’a tekrar döndü ise de aynı yıl Malta yakınlarında geçirdiği deniz kazasında öldü.

    TLSatıldı
  • Ünlü Oryantalist Hammer’in En Nadir Kitabı-Joseph von Hammer-Purgstall, Constantinopolis und der Bosporos, örtlich und geschichtlich beschrieben, Hartleben’s Verlag, Pest, 1822. 2 cilt: xxxviii, 626, ixxii + [4] s, 1 levha; 534, ixxiv, [2] s, 2 katlanır İstanbul haritası, 21 x 13.5 cm, döneminin deri ciltlerinde. Joseph von Hammer-Purgstall Avrupa’da Doğu dünyasına karşı ilginin uyanmasını sağlamış ve Osmanlı tarihi konusunda uzun süre aşılamayan çalışmalar yapmış ilk oryantalistlerden biridir. Joseph von Hammer (1774-1856) Avusturya’nın doğu dilleri tercümanı ihtiyacını karşılamak için Viyana’da açılan Orientalische Akademie’ye (Şarkiyat Akademisi) girmişti (1789). Burada on yıl eğitim aldıktan sonra 1799’da mütercim/tercüman diplomat olarak İstanbul’a gönderilmiştir. İstanbul Boğazı’ndan güneye inerek şehre gelen Hammer izlenimlerini hatıralarında “… gözlerim kamaşmış, şaşırmış ve büyülenmiştim. Geride kalan dar boğazda geminin her manevrasıyla genişleyen su yolunda önümüzde yeni manzaralar açılıyordu” şeklinde ifade etmiştir. Hammer imparatorluk şehrini tanımaya çalışırken İstanbul’un modern manada ilk topografik haritasını çıkaran Fransız mühendisi Kauffer’den ve Saray bahçesinin Alman bahçıvanı Ensler’den yardım almıştır. O sırada Saray’da bulunan Ignaz Melling ile tanışma fırsatını bulmuştur. Hammer gerek resmi görevi gereği gerekse özel ilgisi sonucu, İstanbul’da kaldığı dört yıl zarfında Osmanlı tarihine ilişkin yazılı kaynakların neredeyse tamamından oluşan bir arşive sahip oldu. Arşivi, Topkapı kütüphanesindeki kitaplardan Suriye, Irak ve Mısır’daki yazmalara kadar pek çok kaynağı içeriyordu. Hammer’in İstanbul’daki ikameti 1806’da Yaş’a konsolos olarak atanmasıyla son bulmuştur. Bundan sonra Doğu’ya dönmemekle birlikte oryantalizm ile ilişkisini devam ettirmiştir. 1817’de İstanbul’a yeniden tayin talebi diplomatlıktan ziyade araştırma ile meşgul olmasının daha isabetli olacağı gerekçesi ile reddedilmiştir. Bundan sonra basılan ilk eseri müzayedeye sunulan Constantinopolis und der Bosporos isimli çok önemli kitaptır. Bu eser, Blackmer, Atabey gibi koleksiyonlarda bulunmayan son derece nadir bir kitaptır.

    Lot No: 34

    Lot: 34

    Ünlü Oryantalist Hammer’in En Nadir Kitabı-Joseph von Hammer-Purgstall, Constantinopolis und der Bosporos, örtlich und geschichtlich beschrieben, Hartleben’s Verlag, Pest, 1822. 2 cilt: xxxviii, 626, ixxii + [4] s, 1 levha; 534, ixxiv, [2] s, 2 katlanır İstanbul haritası, 21 x 13.5 cm, döneminin deri ciltlerinde. Joseph von Hammer-Purgstall Avrupa’da Doğu dünyasına karşı ilginin uyanmasını sağlamış ve Osmanlı tarihi konusunda uzun süre aşılamayan çalışmalar yapmış ilk oryantalistlerden biridir. Joseph von Hammer (1774-1856) Avusturya’nın doğu dilleri tercümanı ihtiyacını karşılamak için Viyana’da açılan Orientalische Akademie’ye (Şarkiyat Akademisi) girmişti (1789). Burada on yıl eğitim aldıktan sonra 1799’da mütercim/tercüman diplomat olarak İstanbul’a gönderilmiştir. İstanbul Boğazı’ndan güneye inerek şehre gelen Hammer izlenimlerini hatıralarında “… gözlerim kamaşmış, şaşırmış ve büyülenmiştim. Geride kalan dar boğazda geminin her manevrasıyla genişleyen su yolunda önümüzde yeni manzaralar açılıyordu” şeklinde ifade etmiştir. Hammer imparatorluk şehrini tanımaya çalışırken İstanbul’un modern manada ilk topografik haritasını çıkaran Fransız mühendisi Kauffer’den ve Saray bahçesinin Alman bahçıvanı Ensler’den yardım almıştır. O sırada Saray’da bulunan Ignaz Melling ile tanışma fırsatını bulmuştur. Hammer gerek resmi görevi gereği gerekse özel ilgisi sonucu, İstanbul’da kaldığı dört yıl zarfında Osmanlı tarihine ilişkin yazılı kaynakların neredeyse tamamından oluşan bir arşive sahip oldu. Arşivi, Topkapı kütüphanesindeki kitaplardan Suriye, Irak ve Mısır’daki yazmalara kadar pek çok kaynağı içeriyordu. Hammer’in İstanbul’daki ikameti 1806’da Yaş’a konsolos olarak atanmasıyla son bulmuştur. Bundan sonra Doğu’ya dönmemekle birlikte oryantalizm ile ilişkisini devam ettirmiştir. 1817’de İstanbul’a yeniden tayin talebi diplomatlıktan ziyade araştırma ile meşgul olmasının daha isabetli olacağı gerekçesi ile reddedilmiştir. Bundan sonra basılan ilk eseri müzayedeye sunulan Constantinopolis und der Bosporos isimli çok önemli kitaptır. Bu eser, Blackmer, Atabey gibi koleksiyonlarda bulunmayan son derece nadir bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • Dekoratif Cildinde İstanbul, İznik, İzmit Ve Bursa Seyahatnamesi-Hubert E[dward]. H[enry]. Jerningham, To and From Constantinople, Hurst and Blackett, London, 1873. ix, [1], 365, [16] s kitapçı katalogu, künye s önünde 1 levha, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 1842-1914 yılları arasında yaşamış olan Jerningham, iki yıl Atina ve İstanbul’da yaşamış, sonrasında da Atina’ya yerleşmiş bir yazardır. İstanbul’da İngiltere büyükelçiliğinde sekreter olarak çalışıyordu. Elimizdeki kitap sekiz bölümden oluşur, İlk üç bölüm bugünkü Yunanistan topraklarına geçer. Boğaziçi ve Haliç kıyılarındaki tarihi kalıntıları ve Galata’yı gezen yazar, 1870’li yılların İstanbul’unu ve daha sonra gezdiği Bursa’yı gayet renkli bir dille, arada antik Yunan şairlerinden alıntılar yaparak ve mitolojik ve tarihi bilgiler ekleyerek anlatır. İstanbul’daki Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar ve Kürtler de kitapta yer bulur. Jerningham, Galata köprüsünü anlatırken İstanbul aşığı ressam Amadeo Preziosi’yi unutmamış, hem Prezosi’yi hem de Galata köprüsünü şöyle anlatmıştır “Köprünün üzerindeki yaşamın mükemmel bir suluboya görünümü için, İstanbul’u ziyaret eden hiç kimse Mr. Preziosi’nin atölyesini görmeden gitmemelidir. Genelde suluboya resminde takdire şayan bir yeteneğe sahip olan sanatçı, özellikle Doğulu olan her şeye nüfuz etmiş olan o kendine has Doğu rengini yaşama geçirmiş ve böylece seyyaha en hayran kaldığı şeylerin gerçek bir hatırasını yaşatmıştır.” Blackmer 873, Atabey 618

    Lot No: 35

    Lot: 35

    Dekoratif Cildinde İstanbul, İznik, İzmit Ve Bursa Seyahatnamesi-Hubert E[dward]. H[enry]. Jerningham, To and From Constantinople, Hurst and Blackett, London, 1873. ix, [1], 365, [16] s kitapçı katalogu, künye s önünde 1 levha, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 1842-1914 yılları arasında yaşamış olan Jerningham, iki yıl Atina ve İstanbul’da yaşamış, sonrasında da Atina’ya yerleşmiş bir yazardır. İstanbul’da İngiltere büyükelçiliğinde sekreter olarak çalışıyordu. Elimizdeki kitap sekiz bölümden oluşur, İlk üç bölüm bugünkü Yunanistan topraklarına geçer. Boğaziçi ve Haliç kıyılarındaki tarihi kalıntıları ve Galata’yı gezen yazar, 1870’li yılların İstanbul’unu ve daha sonra gezdiği Bursa’yı gayet renkli bir dille, arada antik Yunan şairlerinden alıntılar yaparak ve mitolojik ve tarihi bilgiler ekleyerek anlatır. İstanbul’daki Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar ve Kürtler de kitapta yer bulur. Jerningham, Galata köprüsünü anlatırken İstanbul aşığı ressam Amadeo Preziosi’yi unutmamış, hem Prezosi’yi hem de Galata köprüsünü şöyle anlatmıştır “Köprünün üzerindeki yaşamın mükemmel bir suluboya görünümü için, İstanbul’u ziyaret eden hiç kimse Mr. Preziosi’nin atölyesini görmeden gitmemelidir. Genelde suluboya resminde takdire şayan bir yeteneğe sahip olan sanatçı, özellikle Doğulu olan her şeye nüfuz etmiş olan o kendine has Doğu rengini yaşama geçirmiş ve böylece seyyaha en hayran kaldığı şeylerin gerçek bir hatırasını yaşatmıştır.” Blackmer 873, Atabey 618

    TLSatıldı
  • Ünlü Ortadoğu Seyahatnamesi-Gérard de Nerval, Voyage en Orient, Charpentier, ‎Paris, 1869 (7. Baskı “revue, corrigée et augmentée”). 2 cilt: lxxxiii, [85-] 384 ; 387 s, 18.5 x 12 cm, birer ex-libris etiketi, orijinal kağıt kapakları ciltlerin içinde muhafaza edilmiştir, döneminin sırtları tümsekli deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. 
Gérard de Nerval (1808-1855) Romantizmin en güçlü temsilcisi olan Fransız şair, yazar ve gezgindir. Kitabın Türkiye bölümü 2. ciltte s 149-364 arasındadır. 
1842 sonunda, bu hevesle, her zaman düşlerini kurduğu Doğu yolculuğuna çıktı. Seyahatte yalnız değildi : Ejiptolog olduğu söylenen, tanınmamış bır kişi, Joseph de Fonfrède, yol arkadaşlığı ediyordu. Yanlarına bir hayli malzeme almışlardı : Çarşaflar, mutfak ve sofra levazımatı, gümüş takımı, o zamanlar yeni çıkmış bir icat olan fotoğraf makineleri ve filmleri. Yalnız bu sonuncuların küçük bir kusuru yolculukta kendini gösterdi : Mısır'ın azgın sıcağına dayanamayıp bozuluyorlardı. Onun için peyzajları kâğıda geçirmek ve ölümsüzleştirmek, gene Gérard'ın kalemine kaldı. 

23 Aralık 1842'de Paris'ten ayrıldılar. Lyon üstünden 28 Aralık'ta Marsilya'ya geldiler. 1 Ocak'ta Menton vapuruyla Malta'ya yola çıktılar. Tekne devlet malıydı ve Nerval sadece yemek ücretini ödeyerek seyahat ediyordu. Malta ve Yunan Adaları üzerinden Kahire'ye gelindi. 

Bu itinerere bakılınca, kitabı Voyage en Orient ile bir uyuşmazlık ortaya çıkar. Çünkü eser Viyana ve Dalmaçya yolundan başlamaktadır. Bunda şairimizin açık gönüllü bir tutumla hareket ettiği, ve hani, isteyenin bu yolla da gidebileceğini söylemek istediği anlaşılıyor. Bu arada yazarlık cilveleri de yapmış kendisinin görmemiş olduğu Adriyatik gibi yerleri de yazıp çizdiği olmuştur. Yine birçok bölümleri, özellikle Mısır'a ve Dürzîler'e ait bazı parçaları, bunlar üstüne yazılan bilimsel eserlerden aktarmıştı. Böylece bu «Doğuya yolculuk» eseri, gerçek ve plânda sahiden gördüğü, düşlerini kurduğu ve görmeden etüd ettiği yerlere ait yazıların bir mozayiği oluyor. 

Kahire'den babasına gönderdiği mektuplardan, önce bir Fransız oteline indikleri, sonra yemeklerini kendileri pişirebilmek üzere bir ev tuttukları görülüyor. Mansur isimli bir Memlûk onlara et, ördek, güvercin, makarna ve sebzeleri karıştırarak mancalar pişiriyor, onlar da sırtlarında tarbuşları, altlarında eşekleri, Kahire'nin buğulu, renkli, yalelli sokaklarına ve pazarlarna düşüyorlardı. Epey bir zaman içinde şehri köşesi bucağıyla tanımış, ama piramitlere gitmeye uzun süre ayağı varmamıştı. «Ölü kentlerin artıklarını görmekten çok, yaşayan şehirlerin insanları beni daha çok çekiyor.» diyordu. Bu eğilimiyle, modern turistlere daha çok yaklaşır, Nerval. Çünkü bugün de İtalya'nın Pompei'sine, bizim Efes'e filân meraklı entelektüel bir miktar turistin yanında, dünyada büyük çoğunluk, yılda bir dinlenip eğlenmeğe, çevresinden çıkmaya ve değişik hayat yaşamaya bakar. Nerval ve Gautier gibi bohem yazarlar, işte bu gelişimin geçen yüzyıldaki öncüleridir. Az ilim, çok keyif! 

Bunun yanında Gérard, okumuyor değildi. Kahire'deki Société Egyptienne'de Doğu'ya ait sayısız antik ve yeni eserler bulmuş, bir kısmını gözden geçirmişti. Nitekim kitabının bazı bölümlerini bunlardan aktardığını yazmıştır. 

İki kafadar galiba Mısır'ın tadını iyi çıkarmışlar, hem de bugün bulunmayan bazı hususlarla : Genç bir Hintli kadın esir satın almışlardı. O tarihte Doğu'da bu bakımlardan hiç sıkıntı yoktu İstediğini biraz altın sayıp satın alabiliyor, bıkınca satabiliyordun. Daha ucuza çıkarabilmek istersen, biriyle geçici olarak evleniyordun. Tarih, bu ve buna benzer ilişkilerle doludur ve geçmiş çağlar boyunca insanlığın hayvan topluluklarından ancak bırkaç parmak yukarıda bir düzey gösterdiğine de bir kuşku yoktur ya, bu rezaleti hayvanlardan üstün tutmak kimin aklıdır, onu bilmem. 

Gérard ve arkadaşları, Lübnan, Kıbrıs, Rodos ve İzmir üstünden İstanbul'a geldiler. Burada Paris'ten gençlik ve bohem yılları arkadası ressam Camille Rogier'yi buldu. Rogier, edindiği Ermeni dostlarının Boğaziçi'ndeki boş yalısında oturuyordu. Nerval, sevahatnamesinde bunların adını vermiyor. Fakat o zaman Le National gazetesine yazdığı makalelerde kim olduklarını açıklamış: Düzoğlu ailesi. Fransız araştırmacı Jean Richer bunların, saray kuyumcusu Düzoğlu ailesi olduğunu, bu zengin Ermeni ailesinin vazlık evinin de Kuruçeşme'de bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Yalıda zengin bir kütüphane de varmış. 

Nerval önce Beyoğlu'nda bir eve yerleşti, sonra arkadaşı Fonfrède Paris'e dönmek zorunda kalınca, Yıldız Hanına geçti. Ramazan'da burdaydı. Sık sık Beyoğlu tarafına geçiyor, Paris gazetelerini alıyor, Beyoğlu çevreleriyle temas ediyordu. İstanbul'a ait yazdıkları, şiir gibi, kristal gibi pırıl pırıl şeylerdir. Okuyucu onun bakınca öbür tarafı görülebilecek kadar saydam olan Fransızca'sını, bu İstanbul gezgininin öbürlerinden ne kadar değişik, zengin ve ince bir ruha sahip olduğunu görür.

İstanbul tarafında Nerval'in İstanbul'a gelişi, bir Ramazan'a rastlamıştı. Eski İstanbul'da iftar ve sahur saatleri, renk, sanat ve zevk dolu birer tablo oluyorlardı. «Minarelerin balkonlarının ve kandillerinin semada birer pirlanta alyans gibi parladığı saatlerde», herkes geceyi sokaklarda geçiriyor, bütün dükkânlar defne dallarıyla, portakal ve liman fıçılarıyla donanıyor, bunların içlerinde kristal camlı fenerler, renkli deri ve kâğıtlardan lambalar pırıldıyor, havaya maytaplar atılıyor, hepsinin üstünde sarı gülkurusundan bir ay ışığı, herkesi, dükkânları, tat hiari, meyveleri kendi rengine boyuyordu. Artık «bir gece değil bırer mavi gündüz olan» bu saatlerde, Gérard, ömrü boyunca gerçekten, reelden kaçan ve descente aux enfers'i arayan ruhuna bin renkli bir sığınak bulmuş oluyor, bir anlama, şehirden kaçıp bir tiyatro sahnesinde yaşamış oluyordu. Sabah olup yükselen güneşle aydınlanan İstanbul, ona bunun için güzel gelmiyordu. Kitabının İstanbul bölümü çok geniş değildir ve gezginlerin eserleri kadar belgesel bir kaynak olmaz. Fakat 19. yüzyılın İstanbul sokaklarını, çağın en ince bir şairinden okumak. çarşıyı pazarı, günlük yaşamı kendisiyle gezmek, onunla beraber bir gece, fener alayı içinde Beyazıttan Bab-ı Humâyuna gelmek, o mahşerî ve bin renkli kalabalığın içinde yitip gitmek, tadına doyulmaz bir garip zevk oluyor. 

Gérard, İstanbul üstüne, kendisinin dediği gibi, az şey yazmış, fakat bu yazdıklarını gözleriyle görmüş ve bizzat yaşamıştı. Dönüşü Korfu ve Adriyatik yoluyla yapmak istedi. Fakat ekonomi ihtiyacıyla yine bir devlet gemisine, Eurotas'a bindi ; Malta üzerinden döndü. Napoli, Pompei ve Herculaneum'u ziyaret etti. 5 Aralık'ta Marsilya'da, Aralık sonunda Paris'te idi. Doğu gezisi tam bir yıl sürdü. Ama kitabın yazılması tam yedi yıl aldı! Gérard'ın acelesi yoktu. Notlarını, makaleler halinde değişik yerlerde yayınlamaya başladı. 1844-1845'de Artiste'de Yunanistan izlenimleri çıktı. Kahire'nin Kadınları, Maronî'ler, Dürzîler makaleleri, La Revue deux Mondes'da 1846-1847'de yayınlandı. 1848' de «Doğu Hayatından Sahneler Kahire'nin Kadınları» kitap haline getirildi. Satmadığı için, editör diziye devam etmedi. 1849'da La Silhouette dergisinde, Kahire Yazıları, 1850'de Le National'de, Türkiye izlenimleri «Bir Ramazan Gecesi» başlığı ile yayınlanmağa başladı. Ilgi uyandırdığında Souveraine, Doğu Hayatından Sahneler'in ikinci cildini bastı: Lübnan'ın Kadınları. Ocak 1851'de ise (seyahatten yedi yıl sonra) yayımcı Carpentier ile mukaveleyi imzaladı. Eserin adı belli olmuştu : Voyage en Orient. (Doğu'ya Yolculuk). Eserde iki uzun hikâye de yer alıyordu: Calife Hakem ve Süleyman'la Saba Melikesi Belkis. Bu düzyazı ve şiir karışımlarının birincisinde şairimiz, hashaşa düşkün olduğu için deli sayılan ve Moristan'da oturmaya zorunlu tutulan bir filozofun yaşamını ve duygu dünyasını yazar. Bu kişi aklından kuşku duyulan ve haksız yere Dr. Blanche'in kliniğine yetırılan kendisine benzemektedir. Masonik temelli öbür hikâyeye gelince, pek ilgi duyduğu bu doğu efsanesi için ilk gençlik ve bohem yıllarında pek çok kitap okumuştu. 

Böylece bu Doğu Yolculuğu eseri, Doğu'da yaptığı gezintileri kadar, Doğu'nun efsaneli ve duygulu dünyasına tutkun olan kendi ruhunun içerlerine yaptığı yolculukları da toplamış ve aydinlığa çıkarmış oluyordu. Onun için eseri, «ésoterique» bir yapı oldu. Anlattığı peyzajların arkasında hep bir amaç, bir anlam, bir felsefe yatar. Ondan dolayı da Doğu Yolculuğu, doğu yaşamının bir hiyegrolif yazısı, bir şifresi gibi okunmalıdır. 

Modern kritiklerden kimileri de, bu kitabı, düşün ve gerçečin diyalektiği üzerine kurulmuş bir sanat eseri sayıyorlar. 

Kişiliğinde bir dönüm noktası olmuştu, bu seyahat. Burada tanıdığı ve içine girdiği doğu mistisizmi, aşktaki hayal kırıklıklarina ve ilk delilik krizlerine eklenince, eski yüzeysel bohem şairden, bulvar tiyatrosu ve gazete yazarından, gelecek çağlar edebiyatına ışık tutan bir olağanüstü şair doğdu.

Doğu’da Seyahat’in ilk bölümünü oluşturan Avrupa izlenimleri, onun gezi mantığını ortaya koyması adına önem taşır. Bu bölümde yazarın Cenevre, Lozan, Bern, Zürih, Constance, Münih ve Viyana’yı dolaştığına tanık oluruz. Doğu’nun gizemli dünyasına Mısır’la girer ; Lübnan ve İstanbul’a yapılan gezilerle sonlandırır. Eserin özünü oluşturan ana bölüm, Kahire’deki izlenimler üzerine kurulur. İstanbul, yazar üzerinde etkili olur, yazarın Doğu hakkındaki önyargıları değişmeye başlar.
Gérard de Nerval, Tanzimat dönemiyle Batılılaşma sürecini yaşayan Türkiye’nin ilginç yanlarını dikkatlere sunar ; Türk sanat ve eğitiminin Batı’ya öykünerek yozlaşmasını bir kusur olarak belirtir.
Nerval, Beyrut-İstanbul yolculuğundan bahsederken, İzmir’de on gün karantinaya alındığını, sonra İzmir caddelerinde dolaştığını, Bornova’nın güzelliğini göremediğine üzüldüğünü ve İzmir’in bir Avrupa Şehri olduğunu belirtir.
Nerval, İstanbul’u dünyanın en güzel yeri olarak görür. Mısır’dan İstanbul’a geldiğinde, Müslüman bir Avrupa toprağında kendisini huzurlu hissettiğini ve vatanını hatırlatan özellikler olduğunu ifade eder. İstanbul’da gördüklerine şaşar: “İstanbul tuhaf bir şehir! İhtişam ve sefalet, gözyaşı ve sevinç, her yerdekinden daha sıkı bir idare ve yine her yerdekinden daha fazla bir hürriyet!” dedikten sonra, Türklerin, Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerle iç içe saygı ve birlikte yaşadıklarını görünce, bu tahammül ve müsamahayı kendilerinde göremediklerini belirtir.
Galata’nın sur kapısından geçtikten sonra, yol boyunca sıralanan kahvehanelerin masalarında Rum ve Ermeni gazeteleri gördüğünü, İstanbul’da bu dillerde beş-altı gazetenin çıkmakta olduğunu, bunların yanında Mora’dan gelen Yunan gazeteleri ile Rum diliyle yazılmış Sırp ve Ulah gazetesinin de bulunduğunu kaydeder.
Nerval, Abdülmecid döneminde İstanbul’u gezerken, camilerle kiliselerin ibadete açık oluşundan söz eder ve Sultanın sınırlı yetkilere sahip oluşuna hayret eder. Onun her Cuma camilerin birine giderek halkın arasına karıştığını ve namaz kıldığını öğrenir. Nerval’e padişahın yasal yoldan evlenme, yabancı bir kadınla evlenme, dört kadınla evlenme haklarından mahrum olduğu anlatılır. Nerval, dinlediklerinden, yaşadıklarından hareketle, İstanbul’da bütün dinlere karşı büyük müsamaha olduğu kanaatine varır ve bu fikrini belirtir. İstanbul’u muhteşem ve mütebessim bulur.
Nerval, Türklerde dinî inancın çok kuvvetli olduğunu, bu yüzden İstanbul’un bütün güzel yerlerinin mezarlıklara tahsis edildiğini ifade eder. İstanbul (Beyoğlu)’daki kahvehaneleri, halkın buluşma yeri olarak görür, bu kahveleri Fransa’nın Champs-Elysée’deki kafe-şantan’larına benzetir. Türk kadınlarının zarif ve modaya uygun giyinen şık ve güzel hanımlar olduğunu vurgular. Londra ve Paris’te olduğu gibi, İstanbul gecelerinde de insanların hür olduğunu müşahade eder. Nerval’a arkadaşlık eden bir Rus, Katerina’nın İstanbul’u görmek ve feth etmek arzusunda olduğunu, Yunanistan’a bir ordu göndermenin ve Kırım Harbi’nin sebebinin de bu olduğunu aktarır. Nerval’in ihtiyar arkadaşı, eski İstanbul’u anlatırken, “Şimdi Avrupaî tarzda inşa edilen evlerde o zaman tamamen Şark zevki hâkimdi. Örf ve âdetler, sosyal konular sıkı idi. Yasak aşk, gizli sevişme pek güçtü, fakat bu güçlük onun cazibesini arttırıyordu…” der ve eski İstanbul’un daha güzel ve muhteşem olduğunu belirtir. Nerval, karışık insanlardan oluşan toplulukların dışında, bir kadının yüzünü görmenin mümkün olmadığını anlatır.
“İstanbul dağlık tepelik bir şehirdir ve insan sanatı ve tabiata tashih için burada pek az şey göstermiştir”. Nerval, Kapalı Çarşı ile birleşen ana caddeyi hayranlıkla tasvir eder: “Bu cadde, bilhassa geceleri çok güzeldir. Etrafında harikulâde güzel bahçeler, yalsız kafesli mermer sokaklar, alaca karanlıkta çok daha güzel görünen ve göklere yükselen minareler, sayısız revaklar vardır. Altın yaldızlı yazılar, lâke boyalı resimler, renk renk parmaklıklar, cilâlı mermeden yapılmış binalar, rengârenk süsler çoktur”.

    Lot No: 36

    Lot: 36

    Ünlü Ortadoğu Seyahatnamesi-Gérard de Nerval, Voyage en Orient, Charpentier, ‎Paris, 1869 (7. Baskı “revue, corrigée et augmentée”). 2 cilt: lxxxiii, [85-] 384 ; 387 s, 18.5 x 12 cm, birer ex-libris etiketi, orijinal kağıt kapakları ciltlerin içinde muhafaza edilmiştir, döneminin sırtları tümsekli deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. Gérard de Nerval (1808-1855) Romantizmin en güçlü temsilcisi olan Fransız şair, yazar ve gezgindir. Kitabın Türkiye bölümü 2. ciltte s 149-364 arasındadır. 1842 sonunda, bu hevesle, her zaman düşlerini kurduğu Doğu yolculuğuna çıktı. Seyahatte yalnız değildi : Ejiptolog olduğu söylenen, tanınmamış bır kişi, Joseph de Fonfrède, yol arkadaşlığı ediyordu. Yanlarına bir hayli malzeme almışlardı : Çarşaflar, mutfak ve sofra levazımatı, gümüş takımı, o zamanlar yeni çıkmış bir icat olan fotoğraf makineleri ve filmleri. Yalnız bu sonuncuların küçük bir kusuru yolculukta kendini gösterdi : Mısır'ın azgın sıcağına dayanamayıp bozuluyorlardı. Onun için peyzajları kâğıda geçirmek ve ölümsüzleştirmek, gene Gérard'ın kalemine kaldı. 23 Aralık 1842'de Paris'ten ayrıldılar. Lyon üstünden 28 Aralık'ta Marsilya'ya geldiler. 1 Ocak'ta Menton vapuruyla Malta'ya yola çıktılar. Tekne devlet malıydı ve Nerval sadece yemek ücretini ödeyerek seyahat ediyordu. Malta ve Yunan Adaları üzerinden Kahire'ye gelindi. Bu itinerere bakılınca, kitabı Voyage en Orient ile bir uyuşmazlık ortaya çıkar. Çünkü eser Viyana ve Dalmaçya yolundan başlamaktadır. Bunda şairimizin açık gönüllü bir tutumla hareket ettiği, ve hani, isteyenin bu yolla da gidebileceğini söylemek istediği anlaşılıyor. Bu arada yazarlık cilveleri de yapmış kendisinin görmemiş olduğu Adriyatik gibi yerleri de yazıp çizdiği olmuştur. Yine birçok bölümleri, özellikle Mısır'a ve Dürzîler'e ait bazı parçaları, bunlar üstüne yazılan bilimsel eserlerden aktarmıştı. Böylece bu «Doğuya yolculuk» eseri, gerçek ve plânda sahiden gördüğü, düşlerini kurduğu ve görmeden etüd ettiği yerlere ait yazıların bir mozayiği oluyor. Kahire'den babasına gönderdiği mektuplardan, önce bir Fransız oteline indikleri, sonra yemeklerini kendileri pişirebilmek üzere bir ev tuttukları görülüyor. Mansur isimli bir Memlûk onlara et, ördek, güvercin, makarna ve sebzeleri karıştırarak mancalar pişiriyor, onlar da sırtlarında tarbuşları, altlarında eşekleri, Kahire'nin buğulu, renkli, yalelli sokaklarına ve pazarlarna düşüyorlardı. Epey bir zaman içinde şehri köşesi bucağıyla tanımış, ama piramitlere gitmeye uzun süre ayağı varmamıştı. «Ölü kentlerin artıklarını görmekten çok, yaşayan şehirlerin insanları beni daha çok çekiyor.» diyordu. Bu eğilimiyle, modern turistlere daha çok yaklaşır, Nerval. Çünkü bugün de İtalya'nın Pompei'sine, bizim Efes'e filân meraklı entelektüel bir miktar turistin yanında, dünyada büyük çoğunluk, yılda bir dinlenip eğlenmeğe, çevresinden çıkmaya ve değişik hayat yaşamaya bakar. Nerval ve Gautier gibi bohem yazarlar, işte bu gelişimin geçen yüzyıldaki öncüleridir. Az ilim, çok keyif! Bunun yanında Gérard, okumuyor değildi. Kahire'deki Société Egyptienne'de Doğu'ya ait sayısız antik ve yeni eserler bulmuş, bir kısmını gözden geçirmişti. Nitekim kitabının bazı bölümlerini bunlardan aktardığını yazmıştır. İki kafadar galiba Mısır'ın tadını iyi çıkarmışlar, hem de bugün bulunmayan bazı hususlarla : Genç bir Hintli kadın esir satın almışlardı. O tarihte Doğu'da bu bakımlardan hiç sıkıntı yoktu İstediğini biraz altın sayıp satın alabiliyor, bıkınca satabiliyordun. Daha ucuza çıkarabilmek istersen, biriyle geçici olarak evleniyordun. Tarih, bu ve buna benzer ilişkilerle doludur ve geçmiş çağlar boyunca insanlığın hayvan topluluklarından ancak bırkaç parmak yukarıda bir düzey gösterdiğine de bir kuşku yoktur ya, bu rezaleti hayvanlardan üstün tutmak kimin aklıdır, onu bilmem. Gérard ve arkadaşları, Lübnan, Kıbrıs, Rodos ve İzmir üstünden İstanbul'a geldiler. Burada Paris'ten gençlik ve bohem yılları arkadası ressam Camille Rogier'yi buldu. Rogier, edindiği Ermeni dostlarının Boğaziçi'ndeki boş yalısında oturuyordu. Nerval, sevahatnamesinde bunların adını vermiyor. Fakat o zaman Le National gazetesine yazdığı makalelerde kim olduklarını açıklamış: Düzoğlu ailesi. Fransız araştırmacı Jean Richer bunların, saray kuyumcusu Düzoğlu ailesi olduğunu, bu zengin Ermeni ailesinin vazlık evinin de Kuruçeşme'de bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Yalıda zengin bir kütüphane de varmış. Nerval önce Beyoğlu'nda bir eve yerleşti, sonra arkadaşı Fonfrède Paris'e dönmek zorunda kalınca, Yıldız Hanına geçti. Ramazan'da burdaydı. Sık sık Beyoğlu tarafına geçiyor, Paris gazetelerini alıyor, Beyoğlu çevreleriyle temas ediyordu. İstanbul'a ait yazdıkları, şiir gibi, kristal gibi pırıl pırıl şeylerdir. Okuyucu onun bakınca öbür tarafı görülebilecek kadar saydam olan Fransızca'sını, bu İstanbul gezgininin öbürlerinden ne kadar değişik, zengin ve ince bir ruha sahip olduğunu görür. İstanbul tarafında Nerval'in İstanbul'a gelişi, bir Ramazan'a rastlamıştı. Eski İstanbul'da iftar ve sahur saatleri, renk, sanat ve zevk dolu birer tablo oluyorlardı. «Minarelerin balkonlarının ve kandillerinin semada birer pirlanta alyans gibi parladığı saatlerde», herkes geceyi sokaklarda geçiriyor, bütün dükkânlar defne dallarıyla, portakal ve liman fıçılarıyla donanıyor, bunların içlerinde kristal camlı fenerler, renkli deri ve kâğıtlardan lambalar pırıldıyor, havaya maytaplar atılıyor, hepsinin üstünde sarı gülkurusundan bir ay ışığı, herkesi, dükkânları, tat hiari, meyveleri kendi rengine boyuyordu. Artık «bir gece değil bırer mavi gündüz olan» bu saatlerde, Gérard, ömrü boyunca gerçekten, reelden kaçan ve descente aux enfers'i arayan ruhuna bin renkli bir sığınak bulmuş oluyor, bir anlama, şehirden kaçıp bir tiyatro sahnesinde yaşamış oluyordu. Sabah olup yükselen güneşle aydınlanan İstanbul, ona bunun için güzel gelmiyordu. Kitabının İstanbul bölümü çok geniş değildir ve gezginlerin eserleri kadar belgesel bir kaynak olmaz. Fakat 19. yüzyılın İstanbul sokaklarını, çağın en ince bir şairinden okumak. çarşıyı pazarı, günlük yaşamı kendisiyle gezmek, onunla beraber bir gece, fener alayı içinde Beyazıttan Bab-ı Humâyuna gelmek, o mahşerî ve bin renkli kalabalığın içinde yitip gitmek, tadına doyulmaz bir garip zevk oluyor. Gérard, İstanbul üstüne, kendisinin dediği gibi, az şey yazmış, fakat bu yazdıklarını gözleriyle görmüş ve bizzat yaşamıştı. Dönüşü Korfu ve Adriyatik yoluyla yapmak istedi. Fakat ekonomi ihtiyacıyla yine bir devlet gemisine, Eurotas'a bindi ; Malta üzerinden döndü. Napoli, Pompei ve Herculaneum'u ziyaret etti. 5 Aralık'ta Marsilya'da, Aralık sonunda Paris'te idi. Doğu gezisi tam bir yıl sürdü. Ama kitabın yazılması tam yedi yıl aldı! Gérard'ın acelesi yoktu. Notlarını, makaleler halinde değişik yerlerde yayınlamaya başladı. 1844-1845'de Artiste'de Yunanistan izlenimleri çıktı. Kahire'nin Kadınları, Maronî'ler, Dürzîler makaleleri, La Revue deux Mondes'da 1846-1847'de yayınlandı. 1848' de «Doğu Hayatından Sahneler Kahire'nin Kadınları» kitap haline getirildi. Satmadığı için, editör diziye devam etmedi. 1849'da La Silhouette dergisinde, Kahire Yazıları, 1850'de Le National'de, Türkiye izlenimleri «Bir Ramazan Gecesi» başlığı ile yayınlanmağa başladı. Ilgi uyandırdığında Souveraine, Doğu Hayatından Sahneler'in ikinci cildini bastı: Lübnan'ın Kadınları. Ocak 1851'de ise (seyahatten yedi yıl sonra) yayımcı Carpentier ile mukaveleyi imzaladı. Eserin adı belli olmuştu : Voyage en Orient. (Doğu'ya Yolculuk). Eserde iki uzun hikâye de yer alıyordu: Calife Hakem ve Süleyman'la Saba Melikesi Belkis. Bu düzyazı ve şiir karışımlarının birincisinde şairimiz, hashaşa düşkün olduğu için deli sayılan ve Moristan'da oturmaya zorunlu tutulan bir filozofun yaşamını ve duygu dünyasını yazar. Bu kişi aklından kuşku duyulan ve haksız yere Dr. Blanche'in kliniğine yetırılan kendisine benzemektedir. Masonik temelli öbür hikâyeye gelince, pek ilgi duyduğu bu doğu efsanesi için ilk gençlik ve bohem yıllarında pek çok kitap okumuştu. Böylece bu Doğu Yolculuğu eseri, Doğu'da yaptığı gezintileri kadar, Doğu'nun efsaneli ve duygulu dünyasına tutkun olan kendi ruhunun içerlerine yaptığı yolculukları da toplamış ve aydinlığa çıkarmış oluyordu. Onun için eseri, «ésoterique» bir yapı oldu. Anlattığı peyzajların arkasında hep bir amaç, bir anlam, bir felsefe yatar. Ondan dolayı da Doğu Yolculuğu, doğu yaşamının bir hiyegrolif yazısı, bir şifresi gibi okunmalıdır. Modern kritiklerden kimileri de, bu kitabı, düşün ve gerçečin diyalektiği üzerine kurulmuş bir sanat eseri sayıyorlar. Kişiliğinde bir dönüm noktası olmuştu, bu seyahat. Burada tanıdığı ve içine girdiği doğu mistisizmi, aşktaki hayal kırıklıklarina ve ilk delilik krizlerine eklenince, eski yüzeysel bohem şairden, bulvar tiyatrosu ve gazete yazarından, gelecek çağlar edebiyatına ışık tutan bir olağanüstü şair doğdu. Doğu’da Seyahat’in ilk bölümünü oluşturan Avrupa izlenimleri, onun gezi mantığını ortaya koyması adına önem taşır. Bu bölümde yazarın Cenevre, Lozan, Bern, Zürih, Constance, Münih ve Viyana’yı dolaştığına tanık oluruz. Doğu’nun gizemli dünyasına Mısır’la girer ; Lübnan ve İstanbul’a yapılan gezilerle sonlandırır. Eserin özünü oluşturan ana bölüm, Kahire’deki izlenimler üzerine kurulur. İstanbul, yazar üzerinde etkili olur, yazarın Doğu hakkındaki önyargıları değişmeye başlar. Gérard de Nerval, Tanzimat dönemiyle Batılılaşma sürecini yaşayan Türkiye’nin ilginç yanlarını dikkatlere sunar ; Türk sanat ve eğitiminin Batı’ya öykünerek yozlaşmasını bir kusur olarak belirtir. Nerval, Beyrut-İstanbul yolculuğundan bahsederken, İzmir’de on gün karantinaya alındığını, sonra İzmir caddelerinde dolaştığını, Bornova’nın güzelliğini göremediğine üzüldüğünü ve İzmir’in bir Avrupa Şehri olduğunu belirtir. Nerval, İstanbul’u dünyanın en güzel yeri olarak görür. Mısır’dan İstanbul’a geldiğinde, Müslüman bir Avrupa toprağında kendisini huzurlu hissettiğini ve vatanını hatırlatan özellikler olduğunu ifade eder. İstanbul’da gördüklerine şaşar: “İstanbul tuhaf bir şehir! İhtişam ve sefalet, gözyaşı ve sevinç, her yerdekinden daha sıkı bir idare ve yine her yerdekinden daha fazla bir hürriyet!” dedikten sonra, Türklerin, Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerle iç içe saygı ve birlikte yaşadıklarını görünce, bu tahammül ve müsamahayı kendilerinde göremediklerini belirtir. Galata’nın sur kapısından geçtikten sonra, yol boyunca sıralanan kahvehanelerin masalarında Rum ve Ermeni gazeteleri gördüğünü, İstanbul’da bu dillerde beş-altı gazetenin çıkmakta olduğunu, bunların yanında Mora’dan gelen Yunan gazeteleri ile Rum diliyle yazılmış Sırp ve Ulah gazetesinin de bulunduğunu kaydeder. Nerval, Abdülmecid döneminde İstanbul’u gezerken, camilerle kiliselerin ibadete açık oluşundan söz eder ve Sultanın sınırlı yetkilere sahip oluşuna hayret eder. Onun her Cuma camilerin birine giderek halkın arasına karıştığını ve namaz kıldığını öğrenir. Nerval’e padişahın yasal yoldan evlenme, yabancı bir kadınla evlenme, dört kadınla evlenme haklarından mahrum olduğu anlatılır. Nerval, dinlediklerinden, yaşadıklarından hareketle, İstanbul’da bütün dinlere karşı büyük müsamaha olduğu kanaatine varır ve bu fikrini belirtir. İstanbul’u muhteşem ve mütebessim bulur. Nerval, Türklerde dinî inancın çok kuvvetli olduğunu, bu yüzden İstanbul’un bütün güzel yerlerinin mezarlıklara tahsis edildiğini ifade eder. İstanbul (Beyoğlu)’daki kahvehaneleri, halkın buluşma yeri olarak görür, bu kahveleri Fransa’nın Champs-Elysée’deki kafe-şantan’larına benzetir. Türk kadınlarının zarif ve modaya uygun giyinen şık ve güzel hanımlar olduğunu vurgular. Londra ve Paris’te olduğu gibi, İstanbul gecelerinde de insanların hür olduğunu müşahade eder. Nerval’a arkadaşlık eden bir Rus, Katerina’nın İstanbul’u görmek ve feth etmek arzusunda olduğunu, Yunanistan’a bir ordu göndermenin ve Kırım Harbi’nin sebebinin de bu olduğunu aktarır. Nerval’in ihtiyar arkadaşı, eski İstanbul’u anlatırken, “Şimdi Avrupaî tarzda inşa edilen evlerde o zaman tamamen Şark zevki hâkimdi. Örf ve âdetler, sosyal konular sıkı idi. Yasak aşk, gizli sevişme pek güçtü, fakat bu güçlük onun cazibesini arttırıyordu…” der ve eski İstanbul’un daha güzel ve muhteşem olduğunu belirtir. Nerval, karışık insanlardan oluşan toplulukların dışında, bir kadının yüzünü görmenin mümkün olmadığını anlatır. “İstanbul dağlık tepelik bir şehirdir ve insan sanatı ve tabiata tashih için burada pek az şey göstermiştir”. Nerval, Kapalı Çarşı ile birleşen ana caddeyi hayranlıkla tasvir eder: “Bu cadde, bilhassa geceleri çok güzeldir. Etrafında harikulâde güzel bahçeler, yalsız kafesli mermer sokaklar, alaca karanlıkta çok daha güzel görünen ve göklere yükselen minareler, sayısız revaklar vardır. Altın yaldızlı yazılar, lâke boyalı resimler, renk renk parmaklıklar, cilâlı mermeden yapılmış binalar, rengârenk süsler çoktur”.

    TLSatıldı
  • 13 Yaşında Bir Çocuğun İstanbul Seyahatnamesi-Judy Acheson, Judy in Constantinople, Frederick A. Stokes Company, New York, MCMXXX [1930]. x, [3], 200 s, başlık s önünde 1 renkli resim, metin içinde 15 küçük, 8 tam sayfa resim, kapak içlerinde birer çift sayfa harita, arka kapak içinde kitapçı etiketi, 20 x 14 cm, bez cildinde. İstanbul’a turist olarak gelen Judy Acheson (1916-2000) gördüklerini 13 yaşındaki bir kız çocuğunun gözüyle anlatıyor. Yazarın Young America looks at Russia (1932) başlıklı bir kitabı daha vardır. Kitap tanıtımı: Juvenile authors often come to public and scholarly attention because of their capacities to turn their quotidian experiences into something extraordinary. For twentieth-century teenage travel writer Julia (Judy) Acheson, however, life was something extraordinary: for several years she accompanied her father, head of the Near East Relief, across Turkey and the Soviet Union, and she wrote about her experiences in two books for Frederick Stokes: Judy in Constantinople (1930), and Young America Looks at Russia (1932). Despite the remarkable historical and material events to which young Judy bore witness, including the aftermath of the Armenian genocide, the rise of the socialist Soviet Union, and the reorganization of the former Ottoman Empire, her books are steady and even pleasant, recommended by reviewers for their educational merit rather than their excitement or literary qualities. This twenty-minute, co-authored paper tests three ways of understanding the equanimity of juvenile travel writing in the 1920s and 30s, of which Acheson’s work is a particularly illustrative example. The first approach is to conclude that the writers of juvenile travel narratives, including Acheson, were largely unskilled storytellers who had little literary interest or talent. Yet this analysis is an unhelpful endpoint, and it overlooks the consistent demand for and popularity of these books. The second approach is to consider the diplomatic and strategic purpose of this level, factual style of narrative. In the immediate post-World War I and interwar period, were child writers like Judy complicit in a foreign policy grounded in rationalism? Were Americans interested in presenting themselves as steady, reasonable forces of good in a world of chaos, and was this ideology expected of children, too? Did educational experts strive to mirror this philosophy by presenting the world as a place first to be learned about, and only then to be experienced in the form of adventure and artistry? Comparing Acheson’s work to G.P. Putnam’s “Boys Books by Boys” series and the larger fad for American juvenile travel writing in this period suggests an attempt to understand the world as a space that—whether ludic or educational—could be moulded to American purposes and be made safe for American innocence. The third approach is to consider what this equanimity says about children and child writers more generally. Though child writers who would go on to become well-known adult authors often apprenticed and played by adapting scenes from their lives into the kind of clever narratives and evocative descriptions that they appreciated, less literary child writers moulded their lives into the educational styles that they knew best, and were likely apt to conform to the expectations of their parents and publishers. As specialists in learning—that is, experiencing new things every day—child travel writers often turned their extraordinary lives and material experiences into the quotidian work of learning. Our presentation concludes that while this process may have flattened their narratives, their sturdy books found eager buyers in school librarians and other education experts, creating artifacts of American culture and internationalism that would shape a generation and continue to serve scholars today.

    Lot No: 37

    Lot: 37

    13 Yaşında Bir Çocuğun İstanbul Seyahatnamesi-Judy Acheson, Judy in Constantinople, Frederick A. Stokes Company, New York, MCMXXX [1930]. x, [3], 200 s, başlık s önünde 1 renkli resim, metin içinde 15 küçük, 8 tam sayfa resim, kapak içlerinde birer çift sayfa harita, arka kapak içinde kitapçı etiketi, 20 x 14 cm, bez cildinde. İstanbul’a turist olarak gelen Judy Acheson (1916-2000) gördüklerini 13 yaşındaki bir kız çocuğunun gözüyle anlatıyor. Yazarın Young America looks at Russia (1932) başlıklı bir kitabı daha vardır. Kitap tanıtımı: Juvenile authors often come to public and scholarly attention because of their capacities to turn their quotidian experiences into something extraordinary. For twentieth-century teenage travel writer Julia (Judy) Acheson, however, life was something extraordinary: for several years she accompanied her father, head of the Near East Relief, across Turkey and the Soviet Union, and she wrote about her experiences in two books for Frederick Stokes: Judy in Constantinople (1930), and Young America Looks at Russia (1932). Despite the remarkable historical and material events to which young Judy bore witness, including the aftermath of the Armenian genocide, the rise of the socialist Soviet Union, and the reorganization of the former Ottoman Empire, her books are steady and even pleasant, recommended by reviewers for their educational merit rather than their excitement or literary qualities. This twenty-minute, co-authored paper tests three ways of understanding the equanimity of juvenile travel writing in the 1920s and 30s, of which Acheson’s work is a particularly illustrative example. The first approach is to conclude that the writers of juvenile travel narratives, including Acheson, were largely unskilled storytellers who had little literary interest or talent. Yet this analysis is an unhelpful endpoint, and it overlooks the consistent demand for and popularity of these books. The second approach is to consider the diplomatic and strategic purpose of this level, factual style of narrative. In the immediate post-World War I and interwar period, were child writers like Judy complicit in a foreign policy grounded in rationalism? Were Americans interested in presenting themselves as steady, reasonable forces of good in a world of chaos, and was this ideology expected of children, too? Did educational experts strive to mirror this philosophy by presenting the world as a place first to be learned about, and only then to be experienced in the form of adventure and artistry? Comparing Acheson’s work to G.P. Putnam’s “Boys Books by Boys” series and the larger fad for American juvenile travel writing in this period suggests an attempt to understand the world as a space that—whether ludic or educational—could be moulded to American purposes and be made safe for American innocence. The third approach is to consider what this equanimity says about children and child writers more generally. Though child writers who would go on to become well-known adult authors often apprenticed and played by adapting scenes from their lives into the kind of clever narratives and evocative descriptions that they appreciated, less literary child writers moulded their lives into the educational styles that they knew best, and were likely apt to conform to the expectations of their parents and publishers. As specialists in learning—that is, experiencing new things every day—child travel writers often turned their extraordinary lives and material experiences into the quotidian work of learning. Our presentation concludes that while this process may have flattened their narratives, their sturdy books found eager buyers in school librarians and other education experts, creating artifacts of American culture and internationalism that would shape a generation and continue to serve scholars today.

    TLSatıldı
  • 1787 Tarihli Cebelitarık-İstanbul Seyahatnamesi-[David] Sutherland, A Tour up the Straits, from Gibraltar to Constantinople. With the Leading Events in the Present War Between the Austrians, Russians, and Turks, to the Commencement of the Year 1789. Printed for the author ; and sold by J. Johnson, London, MDCCXC [1790] (1. baskı). xlvii, 372, [4] s, 22 x 13 cm, döneminin yan safdaları ebrulu kapakları desenli, yan sayfaları altın yaldızlı deri cildinde. 29 mektuptan oluşan kitapta 1787 Osmanlı-Rus Savaşı ile ilgili olarak yazılan bölümler önemlidir. Yazar Cebelitarık’taki İngiliz garnizonunun komutanından gelen teklifle geziye katılmış, 14 Ağustos 1787’de başlayan seyahat geminin 1 Ocak 1789’da İstanbul’a varmasıyla sona ermiştir. Sutherland, gezisinde İtalya ve Yunanistan’ın belli başlı liman şehirlerine ve İzmir’e uğramıştır. İzmir’e ayrılan bölümlerde şehrin Levanten tüccarları, kirli ve dar sokakları, İngiltere ile İzmir arasında yapılan ticaret ve alımı-satımı yapılan ürünler ve şehirde yaşayan azınlıklar anlatılmaktadır. Blackmer 1623, Atabey 1186

    Lot No: 38

    Lot: 38

    1787 Tarihli Cebelitarık-İstanbul Seyahatnamesi-[David] Sutherland, A Tour up the Straits, from Gibraltar to Constantinople. With the Leading Events in the Present War Between the Austrians, Russians, and Turks, to the Commencement of the Year 1789. Printed for the author ; and sold by J. Johnson, London, MDCCXC [1790] (1. baskı). xlvii, 372, [4] s, 22 x 13 cm, döneminin yan safdaları ebrulu kapakları desenli, yan sayfaları altın yaldızlı deri cildinde. 29 mektuptan oluşan kitapta 1787 Osmanlı-Rus Savaşı ile ilgili olarak yazılan bölümler önemlidir. Yazar Cebelitarık’taki İngiliz garnizonunun komutanından gelen teklifle geziye katılmış, 14 Ağustos 1787’de başlayan seyahat geminin 1 Ocak 1789’da İstanbul’a varmasıyla sona ermiştir. Sutherland, gezisinde İtalya ve Yunanistan’ın belli başlı liman şehirlerine ve İzmir’e uğramıştır. İzmir’e ayrılan bölümlerde şehrin Levanten tüccarları, kirli ve dar sokakları, İngiltere ile İzmir arasında yapılan ticaret ve alımı-satımı yapılan ürünler ve şehirde yaşayan azınlıklar anlatılmaktadır. Blackmer 1623, Atabey 1186

    TLSatıldı
  • The Turks In Europe W.E.D ALLEN-W[illiam]. E[dward]. D[avid]. Allen, the Turks in Europe, John Murray, London, 1919 (1. baskı). xii, 256 s, metin dışındaki katlanır levhada 2 renkli harita, yazarından ithaf imzalı, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Kitabın önsözü Herbert Conyers Surtees tarafınan yazılmıştır. 2. baskı 1920 yılında New York’da yapılmıştır. William Edward David Allen (1901-1973) İngiliz biliminsanı, dışişleri memuru, politikacı ve işadamıdır. Aynı zamanda iyi bir Güney Kafkasya tarihçisi olarak da bilinir. II. Dünya Savaşı öncesinde birçok yere seyahat etmiş, özellikle Anadolu ve Kafkas halklarının tarihi üzerine kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Yazar bu kitabında Osmanlıların Sultan Orhan zamanında Avrupa’ya ayak basmasından Balkan milliyetçiliğinin yükselişine kadar Avrupa’da Osmanlı mevcudiyetinin tarihine kapsamlı olarak değinmiştir. Kitabın sonunda 1288 ile 1914 arasında Osmanlı tarihindeki önemli olayları gösteren bir kronoloji eklenmiştir. Kitabın bölüm başlıkları şöyledir: Büyük Padişahlar, İşe Yaramayan Padişahlar, Devrim ve Tepkileri, Balkan Milliyetçiliği, Osmanlı Tarihinde Belli Başlı Olayların Kronolojik Dizini. Kitap İngiliz gazeteci ve romancı Cecil Roberts’e ithaf imzalıdır.

    Lot No: 39

    Lot: 39

    The Turks In Europe W.E.D ALLEN-W[illiam]. E[dward]. D[avid]. Allen, the Turks in Europe, John Murray, London, 1919 (1. baskı). xii, 256 s, metin dışındaki katlanır levhada 2 renkli harita, yazarından ithaf imzalı, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Kitabın önsözü Herbert Conyers Surtees tarafınan yazılmıştır. 2. baskı 1920 yılında New York’da yapılmıştır. William Edward David Allen (1901-1973) İngiliz biliminsanı, dışişleri memuru, politikacı ve işadamıdır. Aynı zamanda iyi bir Güney Kafkasya tarihçisi olarak da bilinir. II. Dünya Savaşı öncesinde birçok yere seyahat etmiş, özellikle Anadolu ve Kafkas halklarının tarihi üzerine kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Yazar bu kitabında Osmanlıların Sultan Orhan zamanında Avrupa’ya ayak basmasından Balkan milliyetçiliğinin yükselişine kadar Avrupa’da Osmanlı mevcudiyetinin tarihine kapsamlı olarak değinmiştir. Kitabın sonunda 1288 ile 1914 arasında Osmanlı tarihindeki önemli olayları gösteren bir kronoloji eklenmiştir. Kitabın bölüm başlıkları şöyledir: Büyük Padişahlar, İşe Yaramayan Padişahlar, Devrim ve Tepkileri, Balkan Milliyetçiliği, Osmanlı Tarihinde Belli Başlı Olayların Kronolojik Dizini. Kitap İngiliz gazeteci ve romancı Cecil Roberts’e ithaf imzalıdır.

    TLSatıldı
  • Pierre Gilles İstanbul Seyehatnamesi-Pierre Gilles, P. Gyllii de Constantinopoleos. Topographia lib. IV. Lugduni Batavorum [Leiden], Ex officina Elzeviriana, 1632. 422, [6] s., [1] gravürlü başlık sayfası, 11.5 x 6 cm, deri cildinde. Pierre Gilles'in Boğaz'ın Trakya kısmını tanıtan bu eseri, ilk olarak 1561'de Lyon'da, ikinci kez Leiden'de basılmıştır. Pierre Gillus (1490 – 1555) Doğabilimci ve gezgindir. Yunanca ve Latince öğrenim gören Gilles, Akdeniz ve Adriyatik balıkları konusunda yapmış oldupu araştırmalarını 1533’te Lyon’da yayımlayarak, Kral I. François’e sundu ve ondan antik medeniyete tanık olduktan sonra barbarların elinde düşen ülkelerin keşif ve tasvirini yapabilmek için yardım istedi. Öneriyi kabul eden I. François’in Gilles’i Osmanlı ülkesine göndermiş olduğu söylenir. Söylentiye göre Anadolu’yu gezerken parasız kalan Gilles İran seferine giden Osmanlı ordusuna katılmış. O dönemde Anadolu’yu tek başına gezen, üstelik 60 yaşında bir Avrupalının Osmanlı ordusuna alınması inandırıcı gelmemekle birlikte, İran seferine katılan Fransa Elçisi Gabriel d’Aramon ve maiyetinin 1548-1549 kışını Osmanlı ordusuyla birlikte Halep’te geçirirken Gilles’i orada askerlerin arasında bulup yanlarına aldıkları da bir gerçektir. Buradan heyetle birlikte Ocak 1550’de İstanbul’a gelen Gilles, bir yıl sonra yine d’Aramon’la birlikte Fransa’ya dönmüştür. Gilles’in İstanbul’a ilk gelişinin tarihi bilinmiyor. Osmanlı ordusuna katılmasıyla o ana kadar toplamış olduğu bilgi ve malzemelerin kaybolduğunu yazar. Gerçekten de kitaplarında verdiği bilgiler yalnız İstanbul’a ait olduğundan bunların Ocak 1550-Ocak 1551arasında toplanmış olduğunu düşünebiliriz. Ancak verdiği bilgilerden 1547’den beri İstanbul’da bulunmuş olması gerektiği anlaşılıyor. Gilles’in projesi antik dönem ve Bizans dönemi hakkında bilgi vermektir ve projeyi ancak İstanbul için gerçekleştirir. Fakat bu konuda verilen ayrıntılı bilgiler, eski bina ve anıtları tespit ve yerleştirme çabaları onu gününün İstanbul topoğrafyası ve binaları için bilgiler vermeye zorlar. Böylece yazıları, 16. yy ortaları İstanbul’u için çok önemlidir. Yazar, İstanbul’un topoğrafyasından yola çıkarak ve kenti tepelere ve vadilere ayırarak sistemli olarak gözden geçirir, her bölgeyi tasvir eder. Gilles, zamanında hala görülen Bizans kalıntıları konusunda da ilginç bilgiler verir. Bundan başka Gilles Küçük Ayasofya’dan, Balık Pazarı’ndan, Çemberlitaş’tan, Tavuk Pazarı’ndan, Langa’dan ve Saraçhane çarşısı’ndan söz eder ve Fatih Camii’ni ayrıntılı biçimde anlatır. Dönüşünden sonra Roma’ya yerleşen Gilles orada öldü. Kitapları ise 1561’de latince olarak Topographie Constantinopoleos et de Illius antiquitatibus libri quatuorve de Bosphoro Thracio libri tres adlarıyla Lyon’da yayımlandı. Blackmer 687

    Lot No: 40

    Lot: 40

    Pierre Gilles İstanbul Seyehatnamesi-Pierre Gilles, P. Gyllii de Constantinopoleos. Topographia lib. IV. Lugduni Batavorum [Leiden], Ex officina Elzeviriana, 1632. 422, [6] s., [1] gravürlü başlık sayfası, 11.5 x 6 cm, deri cildinde. Pierre Gilles'in Boğaz'ın Trakya kısmını tanıtan bu eseri, ilk olarak 1561'de Lyon'da, ikinci kez Leiden'de basılmıştır. Pierre Gillus (1490 – 1555) Doğabilimci ve gezgindir. Yunanca ve Latince öğrenim gören Gilles, Akdeniz ve Adriyatik balıkları konusunda yapmış oldupu araştırmalarını 1533’te Lyon’da yayımlayarak, Kral I. François’e sundu ve ondan antik medeniyete tanık olduktan sonra barbarların elinde düşen ülkelerin keşif ve tasvirini yapabilmek için yardım istedi. Öneriyi kabul eden I. François’in Gilles’i Osmanlı ülkesine göndermiş olduğu söylenir. Söylentiye göre Anadolu’yu gezerken parasız kalan Gilles İran seferine giden Osmanlı ordusuna katılmış. O dönemde Anadolu’yu tek başına gezen, üstelik 60 yaşında bir Avrupalının Osmanlı ordusuna alınması inandırıcı gelmemekle birlikte, İran seferine katılan Fransa Elçisi Gabriel d’Aramon ve maiyetinin 1548-1549 kışını Osmanlı ordusuyla birlikte Halep’te geçirirken Gilles’i orada askerlerin arasında bulup yanlarına aldıkları da bir gerçektir. Buradan heyetle birlikte Ocak 1550’de İstanbul’a gelen Gilles, bir yıl sonra yine d’Aramon’la birlikte Fransa’ya dönmüştür. Gilles’in İstanbul’a ilk gelişinin tarihi bilinmiyor. Osmanlı ordusuna katılmasıyla o ana kadar toplamış olduğu bilgi ve malzemelerin kaybolduğunu yazar. Gerçekten de kitaplarında verdiği bilgiler yalnız İstanbul’a ait olduğundan bunların Ocak 1550-Ocak 1551arasında toplanmış olduğunu düşünebiliriz. Ancak verdiği bilgilerden 1547’den beri İstanbul’da bulunmuş olması gerektiği anlaşılıyor. Gilles’in projesi antik dönem ve Bizans dönemi hakkında bilgi vermektir ve projeyi ancak İstanbul için gerçekleştirir. Fakat bu konuda verilen ayrıntılı bilgiler, eski bina ve anıtları tespit ve yerleştirme çabaları onu gününün İstanbul topoğrafyası ve binaları için bilgiler vermeye zorlar. Böylece yazıları, 16. yy ortaları İstanbul’u için çok önemlidir. Yazar, İstanbul’un topoğrafyasından yola çıkarak ve kenti tepelere ve vadilere ayırarak sistemli olarak gözden geçirir, her bölgeyi tasvir eder. Gilles, zamanında hala görülen Bizans kalıntıları konusunda da ilginç bilgiler verir. Bundan başka Gilles Küçük Ayasofya’dan, Balık Pazarı’ndan, Çemberlitaş’tan, Tavuk Pazarı’ndan, Langa’dan ve Saraçhane çarşısı’ndan söz eder ve Fatih Camii’ni ayrıntılı biçimde anlatır. Dönüşünden sonra Roma’ya yerleşen Gilles orada öldü. Kitapları ise 1561’de latince olarak Topographie Constantinopoleos et de Illius antiquitatibus libri quatuorve de Bosphoro Thracio libri tres adlarıyla Lyon’da yayımlandı. Blackmer 687

    TLSatıldı
  • Bol Görselli Bir İstanbul Rehberi-H[ermann]. Barth, Constantinople par H. Barth. Les Villes d’Art Célèbres. Paris, Librairie Renouard-H. Laurens, 1903. 180 s, metin içinde 103 resim, 26.5 x 19 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Barth'ın (1886 - ?) Constantinople adlı yapıtı "Les Villes d’Art Célèbres" yayın dizisindeki 56 tane benzer kitaptan bir tanesidir. Bu dizide daha önce Atina, Roma, Pompei, Venedik, Kahire v.b. şehirler hakkında kitaplar çıkmıştı. Yazarın kızkardeşine ithaf edilmiş olan bu rehber 103 tane resim eşliğinde olup akıcı bir edebi uslupla İstanbul'un tarihi, anıtları, arkeoloji müzesinin birkaç başyapıtı (Ağlayan kadınlar lahdi, Büyük İskender lahdi) ve 20. yüzyıl başlarındaki İstanbul'da çağdaş yaşam hakkında, ayrıca Boğaziçi ve Bursa'da görülmeye değer bellibaşlı yerlerden sözetmektedir.

    Lot No: 41

    Lot: 41

    Bol Görselli Bir İstanbul Rehberi-H[ermann]. Barth, Constantinople par H. Barth. Les Villes d’Art Célèbres. Paris, Librairie Renouard-H. Laurens, 1903. 180 s, metin içinde 103 resim, 26.5 x 19 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Barth'ın (1886 - ?) Constantinople adlı yapıtı "Les Villes d’Art Célèbres" yayın dizisindeki 56 tane benzer kitaptan bir tanesidir. Bu dizide daha önce Atina, Roma, Pompei, Venedik, Kahire v.b. şehirler hakkında kitaplar çıkmıştı. Yazarın kızkardeşine ithaf edilmiş olan bu rehber 103 tane resim eşliğinde olup akıcı bir edebi uslupla İstanbul'un tarihi, anıtları, arkeoloji müzesinin birkaç başyapıtı (Ağlayan kadınlar lahdi, Büyük İskender lahdi) ve 20. yüzyıl başlarındaki İstanbul'da çağdaş yaşam hakkında, ayrıca Boğaziçi ve Bursa'da görülmeye değer bellibaşlı yerlerden sözetmektedir.

    TLSatıldı
  • Baptistin Poujoulat Doğu'da bir Seyahatin Hatıraları-Baptistin Poujoulat, Récits et Souvenirs d’un Voyage en Orient, Alfred Mame et Fils, Éditeurs, Tours, 1874. 288 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 5 gravür, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 18 x 11 cm, sırtı tümsekli deri, kapakları bez, yan sayfaları ebrulu cildinde. Bibliothèque de la Jeunesse Chrétienne serisi içinde yayınlanmıştır. 1. baskı 1848 yılında yapılmıştır. Récits et Souvenirs d’un Voyage en Orient, daha önce Voyage dans l’Asie Mineure, en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie, et Palestine et en Egypte (Paris, 1840-1841) adıyla basılan kitabın metni kısaltılmış baskısıdır. Atabey 983 (3. baskı) Baptistin Poujoulat, né Jean Baptiste Frédéric Poujoulat (1809-1864) est un historien français. Il est le frère cadet de Jean-Joseph-François Poujoulat (collaborateur de Joseph-François Michaud) qui l’envoya en Orient en 1836 pour rechercher de nouveaux détails sur les croisades. Voyage dans l’Asie mineure en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie en Palestine et en Égypte regroupe les lettres qu’il envoya à Michaud et à son frère. TABLE. I. Athènes II. Smyrne III. Sardes et Éphèse  IV. Un uléma  V. Histoire d’un jeune Grec VI. Un faquir  VII. Kutayeh. Une famille catholique VIII. Origine de l’empire ottoman. Brousse et le mont Olympe IX. Champs où fut Troie X. Nicomédie XI. Angora XII. Un homme mort de la peste. L’hospitalité des Turcomans XIII. Césarée de Cappadoce Saint Basile XIV. Malattia. L’Euphrate XV. Le Taurus. Souvenirs bibliques XVI. Les adorateurs du diable XVII. Édesse, capitale de la Mésopotamie XVIII. Alep XIX. Antioche XX. Sidon XXI. Le Liban et les peuplades qui l'habitent XXII. Hamah. Martyre de Marcus, évêque d’Aréthuse XXIII. Le désert XXIV. Les Bédouins XXV. Palmyre XXVI. Les ruines XXVII. Saint-Jean-d’Acre XXVIII. Damas XXIX. La Palestine XXX. Souvenirs d’histoire à Tibériade XXXI. Nazareth XXXII. Le Thabor et les champs de bataille d’Esdrelon XXXIII. Naplouse et les Samaritains XXXIV. Jérusalem XXXV. Les lieux saints XXXVI. Pèlerinage à la mer Morte XXXVII. Bethléem XXXVIII. Le désert des sables mouvants et le mirage XXXIX. Les chameaux et les chameliers XL. Souvenirs historiques dans le désert

    Lot No: 42

    Lot: 42

    Baptistin Poujoulat Doğu'da bir Seyahatin Hatıraları-Baptistin Poujoulat, Récits et Souvenirs d’un Voyage en Orient, Alfred Mame et Fils, Éditeurs, Tours, 1874. 288 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 5 gravür, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 18 x 11 cm, sırtı tümsekli deri, kapakları bez, yan sayfaları ebrulu cildinde. Bibliothèque de la Jeunesse Chrétienne serisi içinde yayınlanmıştır. 1. baskı 1848 yılında yapılmıştır. Récits et Souvenirs d’un Voyage en Orient, daha önce Voyage dans l’Asie Mineure, en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie, et Palestine et en Egypte (Paris, 1840-1841) adıyla basılan kitabın metni kısaltılmış baskısıdır. Atabey 983 (3. baskı) Baptistin Poujoulat, né Jean Baptiste Frédéric Poujoulat (1809-1864) est un historien français. Il est le frère cadet de Jean-Joseph-François Poujoulat (collaborateur de Joseph-François Michaud) qui l’envoya en Orient en 1836 pour rechercher de nouveaux détails sur les croisades. Voyage dans l’Asie mineure en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie en Palestine et en Égypte regroupe les lettres qu’il envoya à Michaud et à son frère. TABLE. I. Athènes II. Smyrne III. Sardes et Éphèse IV. Un uléma V. Histoire d’un jeune Grec VI. Un faquir VII. Kutayeh. Une famille catholique VIII. Origine de l’empire ottoman. Brousse et le mont Olympe IX. Champs où fut Troie X. Nicomédie XI. Angora XII. Un homme mort de la peste. L’hospitalité des Turcomans XIII. Césarée de Cappadoce Saint Basile XIV. Malattia. L’Euphrate XV. Le Taurus. Souvenirs bibliques XVI. Les adorateurs du diable XVII. Édesse, capitale de la Mésopotamie XVIII. Alep XIX. Antioche XX. Sidon XXI. Le Liban et les peuplades qui l'habitent XXII. Hamah. Martyre de Marcus, évêque d’Aréthuse XXIII. Le désert XXIV. Les Bédouins XXV. Palmyre XXVI. Les ruines XXVII. Saint-Jean-d’Acre XXVIII. Damas XXIX. La Palestine XXX. Souvenirs d’histoire à Tibériade XXXI. Nazareth XXXII. Le Thabor et les champs de bataille d’Esdrelon XXXIII. Naplouse et les Samaritains XXXIV. Jérusalem XXXV. Les lieux saints XXXVI. Pèlerinage à la mer Morte XXXVII. Bethléem XXXVIII. Le désert des sables mouvants et le mirage XXXIX. Les chameaux et les chameliers XL. Souvenirs historiques dans le désert

    TLSatıldı
  • Türk/Yunan Sorununa Dair Dİplomatik Dokumanlar-Documents Diplomatiques sur le Conflit Gréco-Turc, Imprimerie Génerale de Ch. Lahure, Paris, Décembre 1868. Affaires Etrangères 92 s, 24 x 15.5 cm, sırtı deri kapakları ebrulu karton cildinde. Osmanlı-Yunanistan arasındaki sorunlarla alakalı olmak 1868 yılında Atina ve Péra arasında yapılan 53 adet diplomatik yazışmanın metinleri verilmektedir.

    Lot No: 43

    Lot: 43

    Türk/Yunan Sorununa Dair Dİplomatik Dokumanlar-Documents Diplomatiques sur le Conflit Gréco-Turc, Imprimerie Génerale de Ch. Lahure, Paris, Décembre 1868. Affaires Etrangères 92 s, 24 x 15.5 cm, sırtı deri kapakları ebrulu karton cildinde. Osmanlı-Yunanistan arasındaki sorunlarla alakalı olmak 1868 yılında Atina ve Péra arasında yapılan 53 adet diplomatik yazışmanın metinleri verilmektedir.

    TLSatıldı
  • 1870'te İstanbul-Adéle Hommaire de Hell, A Travers le Monde La Vie Orientale - La Vie Creole, Didier, Paris, 1870. viii, 396 s, 17.5 x 10.5 cm, döneminin kapakları ebrulu karton cildinde. Kitabın ilk 6 bölümünde (s 1-116) yazarın İstanbul izlenimlerine yer verilmektedir. Yazar İstanbul ve Boğaziçi’nde gezdiği yerleri, karşılaştığı renkli kişilikleri ustalıkla anlatmaktadır. Louise Adèle Hommaire de Hell, née Hériot (1819-1883) est une femme de lettres et voyageuse française. Elle était membre de la Société de géographie de France. Adèle Hériot naît dans le Pas-de-Calais. Orpheline jeune, après avoir déménagé avec sa famille en Auvergne, Franche-Comté et Paris, elle est placée par sa sœur aînée dans une pension religieuse à Saint-Étienne où elle reçoit une éducation distinguée. C'est à Saint-Étienne qu'elle rencontre le jeune ingénieur civil Xavier Hommaire qu'elle épouse en 1834 et dès lors le suit dans ses voyages. Il est d'abord envoyé par le gouvernement français au service de l'Empire ottoman, afin de construire des ouvrages. Adèle le suit et lui donne trois fils (Édouard, Léon et Gustave) au cours de leurs quinze ans de vie commune et de voyages. En 1836, le jeune ménage est en Nouvelle Russie et poursuit jusqu'au Caucase et vers les steppes et les contreforts de la mer Caspienne. Xavier Hommaire est anobli par Nicolas Ier en 1839 pour ses découvertes (notamment d'une mine d'or près du Dniepr) et rajoute la particule et le nom de jeune fille de sa mère de Hell à son patronyme. En 1841, les Hommaire de Hell sont en Moldavie, ils parcourent les steppes du sud de la Russie dont Adèle Hommaire de Hell publie une description et un récit de voyage en 1846, Équipées dans les steppes de Russie 1840-18441. Le couple visite notamment les villages des doukhobors et des mennonites de Tauride près de la Molotchnaïa2. Ils rentrent en France. Adèle Hommaire de Hell publie chez Amyot en 1846 Rêveries d'un voyageur, recueil de poésies sur la Russie, la Moldavie et le Moyen-Orient. Xavier Hommaire de Hell repart pour la Perse. Xavier Hommaire de Hell meurt de fièvre à la Nouvelle-Djoulfa d'Ispahan en 1848. Sa veuve publie les récits de voyage de son mari en 1854 Voyage en Turquie et en Perse, exécuté par ordre du gouvernement français pendant les années 1846, 1847 et 1848. En 1932 paraîtront chez Plon ses Mémoires d'une aventurière. 1833-1852, puis Les Steppes de la mer Caspienne, en 1868.

    Lot No: 44

    Lot: 44

    1870'te İstanbul-Adéle Hommaire de Hell, A Travers le Monde La Vie Orientale - La Vie Creole, Didier, Paris, 1870. viii, 396 s, 17.5 x 10.5 cm, döneminin kapakları ebrulu karton cildinde. Kitabın ilk 6 bölümünde (s 1-116) yazarın İstanbul izlenimlerine yer verilmektedir. Yazar İstanbul ve Boğaziçi’nde gezdiği yerleri, karşılaştığı renkli kişilikleri ustalıkla anlatmaktadır. Louise Adèle Hommaire de Hell, née Hériot (1819-1883) est une femme de lettres et voyageuse française. Elle était membre de la Société de géographie de France. Adèle Hériot naît dans le Pas-de-Calais. Orpheline jeune, après avoir déménagé avec sa famille en Auvergne, Franche-Comté et Paris, elle est placée par sa sœur aînée dans une pension religieuse à Saint-Étienne où elle reçoit une éducation distinguée. C'est à Saint-Étienne qu'elle rencontre le jeune ingénieur civil Xavier Hommaire qu'elle épouse en 1834 et dès lors le suit dans ses voyages. Il est d'abord envoyé par le gouvernement français au service de l'Empire ottoman, afin de construire des ouvrages. Adèle le suit et lui donne trois fils (Édouard, Léon et Gustave) au cours de leurs quinze ans de vie commune et de voyages. En 1836, le jeune ménage est en Nouvelle Russie et poursuit jusqu'au Caucase et vers les steppes et les contreforts de la mer Caspienne. Xavier Hommaire est anobli par Nicolas Ier en 1839 pour ses découvertes (notamment d'une mine d'or près du Dniepr) et rajoute la particule et le nom de jeune fille de sa mère de Hell à son patronyme. En 1841, les Hommaire de Hell sont en Moldavie, ils parcourent les steppes du sud de la Russie dont Adèle Hommaire de Hell publie une description et un récit de voyage en 1846, Équipées dans les steppes de Russie 1840-18441. Le couple visite notamment les villages des doukhobors et des mennonites de Tauride près de la Molotchnaïa2. Ils rentrent en France. Adèle Hommaire de Hell publie chez Amyot en 1846 Rêveries d'un voyageur, recueil de poésies sur la Russie, la Moldavie et le Moyen-Orient. Xavier Hommaire de Hell repart pour la Perse. Xavier Hommaire de Hell meurt de fièvre à la Nouvelle-Djoulfa d'Ispahan en 1848. Sa veuve publie les récits de voyage de son mari en 1854 Voyage en Turquie et en Perse, exécuté par ordre du gouvernement français pendant les années 1846, 1847 et 1848. En 1932 paraîtront chez Plon ses Mémoires d'une aventurière. 1833-1852, puis Les Steppes de la mer Caspienne, en 1868.

    TLSatıldı
  • Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi - Yazarından İthaflı-Ellis Spear, Our Cruise Around the Mediterranean, The Press of Byron S. Adams, Washington D. C., 1909. 123 s, metin dışında 4 levha, yazarından ithaflı, 22.5 x 14.5 cm, kağıt kapağında. İstanbul (s 31-38) ve İzmir’i (s 38-42) de kapsayan geniş ölçekli bir Akdeniz seyahatnamesi. 
Yazarın İzmir’deki Amerikan okulları hakkında verdiği bilgiler ilgi çekicidir (s 40 vd):
What interested us most of all in Smyrna was not ancient nor oriental, for by happy chance, or rather by suggestion of that good angel, Miss Kingman, we went with her and Mrs Halleck to the American Mission Schools.
There are two such schools in close proximity, one for boys and one for girls ; the International College, for boys, under the control of Rev. Mr. McLaughlin, has no debt and is self-supporting, with between three and four hundred students, the majority of them Greeks and Armenians, with few Turks The President of the college, Rev. Mr. McLaughlin, is introducing modern scientific appliances in the school work, having a seismograph, electric plant, and other instruments which they have themselves installed. There is no other electric plant in Smyrna, and probably if they had asked permission to install theirs it would not have been granted ; but after an innovation has once been made "it goes," and the Turks only say, "we wish we had an electric plant also."
We received a courteous welcome from the President, and were taken by him, not only through the different rooms, but also to the roof of the college building, where he pointed out to us all the points of interest in the city and surrounding country. From there we went to the school for girls, where we found friends of friends - the Rev. Mr. McNaughton and wife and sister, Miss Jeslin, and from these and other teachers we received every kindness and courtesy. 
This school also surprised and pleased us greatly, the classes from high school grade down to kindergarten doing work the mission may well be proud of. In both schools the work is hindered by lack of room. I can conceive of no better investment of missionary money than the support and enlargement of such schools. Every student they send out into that community becomes in a greater or less degree a missionary. 
Mr. McNaughton went with us to the bazaars, and as he spoke the language and had twenty years acquaintance with the place and the people, we saw all that it was possible to see in so brief a visit. We had even, at his suggestion, a Turkish lunch on a counter kindly loaned us by one of the college boys who had become a trader. The lunch was a native affair, prepared in the street, a compound of bread and lumps of mutton broiled on a skewer over the coals in a brazier, to me not unpalatable, but I noticed the ladies did not seem hungry. 
Ellis Spear (1834-1917) was an officer in the 20th Maine Volunteer Infantry Regiment of the Union Army during the American Civil War. On April 10, 1866, the United States Senate confirmed President Andrew Johnson's February 24, 1866 nomination of Spear for appointment to the grade of brevet brigadier general to rank from April 9, 1865. He was United States Commissioner of Patents in 1877-1878.

    Lot No: 45

    Lot: 45

    Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi - Yazarından İthaflı-Ellis Spear, Our Cruise Around the Mediterranean, The Press of Byron S. Adams, Washington D. C., 1909. 123 s, metin dışında 4 levha, yazarından ithaflı, 22.5 x 14.5 cm, kağıt kapağında. İstanbul (s 31-38) ve İzmir’i (s 38-42) de kapsayan geniş ölçekli bir Akdeniz seyahatnamesi. Yazarın İzmir’deki Amerikan okulları hakkında verdiği bilgiler ilgi çekicidir (s 40 vd): What interested us most of all in Smyrna was not ancient nor oriental, for by happy chance, or rather by suggestion of that good angel, Miss Kingman, we went with her and Mrs Halleck to the American Mission Schools. There are two such schools in close proximity, one for boys and one for girls ; the International College, for boys, under the control of Rev. Mr. McLaughlin, has no debt and is self-supporting, with between three and four hundred students, the majority of them Greeks and Armenians, with few Turks The President of the college, Rev. Mr. McLaughlin, is introducing modern scientific appliances in the school work, having a seismograph, electric plant, and other instruments which they have themselves installed. There is no other electric plant in Smyrna, and probably if they had asked permission to install theirs it would not have been granted ; but after an innovation has once been made "it goes," and the Turks only say, "we wish we had an electric plant also." We received a courteous welcome from the President, and were taken by him, not only through the different rooms, but also to the roof of the college building, where he pointed out to us all the points of interest in the city and surrounding country. From there we went to the school for girls, where we found friends of friends - the Rev. Mr. McNaughton and wife and sister, Miss Jeslin, and from these and other teachers we received every kindness and courtesy. This school also surprised and pleased us greatly, the classes from high school grade down to kindergarten doing work the mission may well be proud of. In both schools the work is hindered by lack of room. I can conceive of no better investment of missionary money than the support and enlargement of such schools. Every student they send out into that community becomes in a greater or less degree a missionary. Mr. McNaughton went with us to the bazaars, and as he spoke the language and had twenty years acquaintance with the place and the people, we saw all that it was possible to see in so brief a visit. We had even, at his suggestion, a Turkish lunch on a counter kindly loaned us by one of the college boys who had become a trader. The lunch was a native affair, prepared in the street, a compound of bread and lumps of mutton broiled on a skewer over the coals in a brazier, to me not unpalatable, but I noticed the ladies did not seem hungry. Ellis Spear (1834-1917) was an officer in the 20th Maine Volunteer Infantry Regiment of the Union Army during the American Civil War. On April 10, 1866, the United States Senate confirmed President Andrew Johnson's February 24, 1866 nomination of Spear for appointment to the grade of brevet brigadier general to rank from April 9, 1865. He was United States Commissioner of Patents in 1877-1878.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Seyahatname-Charles Warren Stoddard; A Cruise Under the Crescent From Suez to San Marco, Rand McNally & Company, Chicago and New York, 1898 (1. baskı). 358 s, ex-library (ön kapak içinde 1 etiket), 21 x 13.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Black and white illustrations by Oz-illustrator William. Wallace Denslow throughout, with his trademark sea-horse to front pastedown illustration. Amerikalı seyyah Stoddard’ın Mısır’ın Port Said limanından başlayarak Kudüs, Şam, Beyrut ve Anadolu kıyılarıda yaptığı deniz seyahatinin izlenimleri. W.W. Denslow tarafından karakalem tekniği ile çizilmiş resimler bulunan kitapta yazar, İstanbul, Boğaziçi, Sultan camiye giderken, Adalar gibi başlıklar altında İstanbul izlenimlerini oldukça hoş bir üslupta anlatmıştır. Hilal ve cami motifli cildi kitapa değer katmaktadır. 

CHAPTER 

I– From Suez to San Marco
II– At the Gateway of the East
III– Going up to Jerusalem 
IV– Impressions of Jerusalem
V– In the Footsteps of our Lord
VI– Damascus, "Pearl of the East"
VII– From Baalbek to Beirut
VIII– Glimpses of Asia Minor
IX– Athens
X– A Cruise in the Homeric Sea
XI– Stamboul
XII– St. Sophia
XIII– On the Bosporus
XIV– Prinkipo
XV– The Sultan goes to Mosque
XVI– Out of the East

    Lot No: 46

    Lot: 46

    Çok Nadir Bir Seyahatname-Charles Warren Stoddard; A Cruise Under the Crescent From Suez to San Marco, Rand McNally & Company, Chicago and New York, 1898 (1. baskı). 358 s, ex-library (ön kapak içinde 1 etiket), 21 x 13.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Black and white illustrations by Oz-illustrator William. Wallace Denslow throughout, with his trademark sea-horse to front pastedown illustration. Amerikalı seyyah Stoddard’ın Mısır’ın Port Said limanından başlayarak Kudüs, Şam, Beyrut ve Anadolu kıyılarıda yaptığı deniz seyahatinin izlenimleri. W.W. Denslow tarafından karakalem tekniği ile çizilmiş resimler bulunan kitapta yazar, İstanbul, Boğaziçi, Sultan camiye giderken, Adalar gibi başlıklar altında İstanbul izlenimlerini oldukça hoş bir üslupta anlatmıştır. Hilal ve cami motifli cildi kitapa değer katmaktadır. CHAPTER I– From Suez to San Marco II– At the Gateway of the East III– Going up to Jerusalem IV– Impressions of Jerusalem V– In the Footsteps of our Lord VI– Damascus, "Pearl of the East" VII– From Baalbek to Beirut VIII– Glimpses of Asia Minor IX– Athens X– A Cruise in the Homeric Sea XI– Stamboul XII– St. Sophia XIII– On the Bosporus XIV– Prinkipo XV– The Sultan goes to Mosque XVI– Out of the East

    TLSatıldı
  • 19. YÜZYILIN 2. YARISININ İSTANBUL'UNU EN İYİ TANITAN SEYAHATNAMELERDEN BİRİ (2 Cilt)-Edmondo de Amicis, Constantinople, The John C. Winston Co, Philadelphia, 1896. 2 cilt: 303 s, çift renk başlık s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotogravür levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 24 fotogravür levha ; 309 s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotogravür levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 24 fotogravür levha, indeks, metin sonunda 1 renkli katlanır harita, 20.5 x 13.5 cm, yayıncısının üst tarafı yaldızlı ön yüzü ay-yıldız desenli & şömizli bez ciltlerinde. İngilizce’ye çeviren: Maria Hornor Lansdale. Fotogravürleri hazırlayan: W. H. Gilbo. İstanbul üzerine seyahatnameler arasında önemli bir yer tutan, canlı ve renkli üslubuyla geçen asrın İstanbul’u için zengin bilgiler veren, birçok dile çevrilen ve defalarca basılan kitabın dekoratif ciltli baskısı sunulmaktadır. Edmondo de Amicis (1846-1908), orijinali Cuore (Milano, 1886) adıyla basılan Çocuk Kalbi isimli çocuk kitabıyla ünlenen İtalyan yazarıdır. 1875/1876’da ressam Cesare Biseo ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. İlk baskısı Costantinopoli adıyla (Milano, 1877-1878) basılan kitap büyük ilgi görerek birçok Avrupa diline çevrildi. İstanbul’a 28 yaşındayken büyük bir heyecanla gelen Amicis şehirde görüp yaşadıklarını canlı ve renkli üslubuyla okuyucuya aktarır. Neyle ilgileneceğini ve nasıl ilgi çekeceğini bilen, baktığı şeyi gören ve gösterebilen bir sanatkârdır. Girişte kenti denizden görmenin heyecanını anlatan Amicis, şehrin dış ve iç görünüşü arasındaki tezatlara değinir. Beyoğlu’ndaki kozmopolit hava, köprü üstündeki kalabalıklar ve buna karşılık kentin eski kesimindeki (surçi) durgunluk uzun uzun anlatılır. Bilinen yerlerin dışında, geniş yolları, büyük binaları ve villaları ile Pancaldi (Pangaltı) gibi yeni yeni gelişen semtleri gezer. Tatavla’yı (Kurtuluş), Kasımpaşa’yı, Okmeydanı’nı, bir Yahudi mahallesi olan Hasköy’ü ve Sütlüce’yi anlatır. Kapalıçarşı’da satılan mallar hakkında da ilginç bilgiler veren Amicis gelecekte İstanbul’un batılılaşıp eski havasını kaybedeceğini hayal eder. Dolmabahçe ve Çırağan saraylarını, Üsküdar’ı gezen yazar, tüm gezginlerin durağı olan Galata Mevlevîhanesi ve Rıfaî Âsitanesi’ndeki âyinleri de seyrettikten sonra kentten ayrılır. Amicis, 19. yüzyılın ikinci yarısının İstanbul’unu dünyaya en iyi tanıtan gezginleden biridir. Kitaptaki gravürlerin sanatçısı W. H. Gilbo’dur.

    Lot No: 47

    Lot: 47

    19. YÜZYILIN 2. YARISININ İSTANBUL'UNU EN İYİ TANITAN SEYAHATNAMELERDEN BİRİ (2 Cilt)-Edmondo de Amicis, Constantinople, The John C. Winston Co, Philadelphia, 1896. 2 cilt: 303 s, çift renk başlık s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotogravür levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 24 fotogravür levha ; 309 s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotogravür levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 24 fotogravür levha, indeks, metin sonunda 1 renkli katlanır harita, 20.5 x 13.5 cm, yayıncısının üst tarafı yaldızlı ön yüzü ay-yıldız desenli & şömizli bez ciltlerinde. İngilizce’ye çeviren: Maria Hornor Lansdale. Fotogravürleri hazırlayan: W. H. Gilbo. İstanbul üzerine seyahatnameler arasında önemli bir yer tutan, canlı ve renkli üslubuyla geçen asrın İstanbul’u için zengin bilgiler veren, birçok dile çevrilen ve defalarca basılan kitabın dekoratif ciltli baskısı sunulmaktadır. Edmondo de Amicis (1846-1908), orijinali Cuore (Milano, 1886) adıyla basılan Çocuk Kalbi isimli çocuk kitabıyla ünlenen İtalyan yazarıdır. 1875/1876’da ressam Cesare Biseo ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. İlk baskısı Costantinopoli adıyla (Milano, 1877-1878) basılan kitap büyük ilgi görerek birçok Avrupa diline çevrildi. İstanbul’a 28 yaşındayken büyük bir heyecanla gelen Amicis şehirde görüp yaşadıklarını canlı ve renkli üslubuyla okuyucuya aktarır. Neyle ilgileneceğini ve nasıl ilgi çekeceğini bilen, baktığı şeyi gören ve gösterebilen bir sanatkârdır. Girişte kenti denizden görmenin heyecanını anlatan Amicis, şehrin dış ve iç görünüşü arasındaki tezatlara değinir. Beyoğlu’ndaki kozmopolit hava, köprü üstündeki kalabalıklar ve buna karşılık kentin eski kesimindeki (surçi) durgunluk uzun uzun anlatılır. Bilinen yerlerin dışında, geniş yolları, büyük binaları ve villaları ile Pancaldi (Pangaltı) gibi yeni yeni gelişen semtleri gezer. Tatavla’yı (Kurtuluş), Kasımpaşa’yı, Okmeydanı’nı, bir Yahudi mahallesi olan Hasköy’ü ve Sütlüce’yi anlatır. Kapalıçarşı’da satılan mallar hakkında da ilginç bilgiler veren Amicis gelecekte İstanbul’un batılılaşıp eski havasını kaybedeceğini hayal eder. Dolmabahçe ve Çırağan saraylarını, Üsküdar’ı gezen yazar, tüm gezginlerin durağı olan Galata Mevlevîhanesi ve Rıfaî Âsitanesi’ndeki âyinleri de seyrettikten sonra kentten ayrılır. Amicis, 19. yüzyılın ikinci yarısının İstanbul’unu dünyaya en iyi tanıtan gezginleden biridir. Kitaptaki gravürlerin sanatçısı W. H. Gilbo’dur.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Akdeniz / Ege Adaları Seyahatnamesi-[Mary Esmé Gwendoline Grogan] Scott-Stevenson, On Summer Seas (Including the Mediterranean, the Aegean, the Ionian, the Adriatic, and the Euxine, and a Voyage down the Danube), Chapman and Hall, London, 1883. xi, 408, 32 s, 1 katlanır harita, ex-library, 22.5 x 14.5 cm, bez cildinde. Yazarın Our Home in Cyprus (London, 1880) ve Our Ride Through Asia Minor (London, 1881) başlıklı 2 seyahatnamesi daha vardır. Sunmakta olduğumuz kitap yazarın en az bilinen eseri olup müzayedelerimizde ilk defa görülmektedir. İzmir, Efes, Atina, Korfu, Venedik, Viyana, Budapeşte, Rusçuk, İstanbul, Bursa, Yafa, Kudüs, Şam ve Ballbek. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 48

    Lot: 48

    Çok Nadir Bir Akdeniz / Ege Adaları Seyahatnamesi-[Mary Esmé Gwendoline Grogan] Scott-Stevenson, On Summer Seas (Including the Mediterranean, the Aegean, the Ionian, the Adriatic, and the Euxine, and a Voyage down the Danube), Chapman and Hall, London, 1883. xi, 408, 32 s, 1 katlanır harita, ex-library, 22.5 x 14.5 cm, bez cildinde. Yazarın Our Home in Cyprus (London, 1880) ve Our Ride Through Asia Minor (London, 1881) başlıklı 2 seyahatnamesi daha vardır. Sunmakta olduğumuz kitap yazarın en az bilinen eseri olup müzayedelerimizde ilk defa görülmektedir. İzmir, Efes, Atina, Korfu, Venedik, Viyana, Budapeşte, Rusçuk, İstanbul, Bursa, Yafa, Kudüs, Şam ve Ballbek. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Bir Amerika'lının Anadolu'da 51 Yıl Sürdürdüğü Misyonerlik Faaliyetleri-Joseph K[ingsbury]. Greene, Leavening the Levant, The Pilgrim Press, Boston, New York Chicago, 1916. xii, 353 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışındaki 35 levhada fotoğraf ve haritalar, 21 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Joseph K. Greene (1834-1917) misyoner olarak Anadolu’ya gelmiş (1859), İzmir, Bursa, İstanbul gibi değişik üslerde 51 yıl süreyle misyonerlik yapmış, 1910 yılında emekli olmuştu. Anadolu’da görevde bulunduğu uzun yıllar boyunca ülkesi Amerika’ya sadece iki defa gitmişti. Misyoner olarak görev yaptığı sırada Ermenice, Rumca ve Türkçe olarak yayınlanan çeşitli gazetelerin editörlüğünü yapmıştı. 3 ana bölümden oluşan kitabın 1. bölümünde Anadolu ve burada yaşayan halklar, Ermeni Sorunu, Jön Türkler ve İslamiyet hakkında genel bilgiler verilmektedir. İkinci bölümde Amerikalıların Anadolu’daki misyonerlik faaliyetlerinin tarihçesi, öncü misyonerler olan Goodell, Dwight, Hamlin, Schneider gibi isimlerin çalışmaları ile birlikte anlatılmaktadır. 3. bölümde misyonerlerin Antep, Merzifon, Harput, İzmir, Tarsus gibi Anadolu’nun birçok noktasında açtıkları okulların ve buralarda uygulanan eğitim sistemlerinin üzerinde durulmaktadır.

    Lot No: 49

    Lot: 49

    Bir Amerika'lının Anadolu'da 51 Yıl Sürdürdüğü Misyonerlik Faaliyetleri-Joseph K[ingsbury]. Greene, Leavening the Levant, The Pilgrim Press, Boston, New York Chicago, 1916. xii, 353 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışındaki 35 levhada fotoğraf ve haritalar, 21 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Joseph K. Greene (1834-1917) misyoner olarak Anadolu’ya gelmiş (1859), İzmir, Bursa, İstanbul gibi değişik üslerde 51 yıl süreyle misyonerlik yapmış, 1910 yılında emekli olmuştu. Anadolu’da görevde bulunduğu uzun yıllar boyunca ülkesi Amerika’ya sadece iki defa gitmişti. Misyoner olarak görev yaptığı sırada Ermenice, Rumca ve Türkçe olarak yayınlanan çeşitli gazetelerin editörlüğünü yapmıştı. 3 ana bölümden oluşan kitabın 1. bölümünde Anadolu ve burada yaşayan halklar, Ermeni Sorunu, Jön Türkler ve İslamiyet hakkında genel bilgiler verilmektedir. İkinci bölümde Amerikalıların Anadolu’daki misyonerlik faaliyetlerinin tarihçesi, öncü misyonerler olan Goodell, Dwight, Hamlin, Schneider gibi isimlerin çalışmaları ile birlikte anlatılmaktadır. 3. bölümde misyonerlerin Antep, Merzifon, Harput, İzmir, Tarsus gibi Anadolu’nun birçok noktasında açtıkları okulların ve buralarda uygulanan eğitim sistemlerinin üzerinde durulmaktadır.

    TLSatıldı
  • İstanbul Ve İzmir İçin Çok Önemli Bir Seyahatname-Paul Eudel, Constantinople, Smyrne et Athènes, Journal de Voyage, illustrations de Frédéric Régamey et A. Giraldon, E. Dentu éditeur, Paris, 1885. viii, 431 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 tahta baskı gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 7 gravür, 18 x 12 cm, yan sayfaları ebrulu, kağıt kapakları cildin içinde muhafaza edilmiş sırtı tümsekli modern deri cildinde. Resimler: Frédéric Régamey ve A. Giraldon.  d'Ephèse. 1872'de İstanbul'a gelip incelemelerde bulunmuş olan Fransız yazar Paul Eudel, kitabında şöyle demiştir: "İnsana heyecan veren ulvi bir adet gereğince camiler, seyahate çıkacak kimselerin her türlü ticari senetleri ve hisse senetleriyle, kıymetli eşyalarını emanet olarak bırakmalarına her zaman açık bulunur. En eski devirlerden beri hiçbir zaman bu emanetlerden herhangi bir şey çalınmış olduğu görülmemiştir. Bizim memleketlerde hırsızların bu kadar insaflı davranacaklarını söyleyemem!" Seyyahın İstanbul'da (s 110-275) gezdiği yerler arasında Tophane, Pera, Haliç, Boğaz, Tarabya, Büyükdere, Kanlıca, Kadıköy, Bulgurlu, Üsküdar, Büyükada, Ortaköy Camii, Galata Kulesi, Topkapı Sarayı, Yedikule, Yeni Cami, çarşılar, Bedesten, Bayezid Camii, At Meydanı, Sultanahmet Camii ve Ayasofya bulunmaktadır. Ayrıca şehirdeki arabalar, hamallar, kahvehaneler, Türk kadınları, Ermeni ve Rum Ortodoks kiliseleri hakkında da gözlemlerini aktarmıştır. Sonrasında Sakız Adası üzerinden İzmir'e geçen seyyah, bu şehirdeki çarşıları ve Yahudi mahallesini anlatmış ve Efes ile ilgili gözlemlerini de aktarmıştır (s 276-336). Blackmer 559, Atabey ve Weber'de yok

    Lot No: 50

    Lot: 50

    İstanbul Ve İzmir İçin Çok Önemli Bir Seyahatname-Paul Eudel, Constantinople, Smyrne et Athènes, Journal de Voyage, illustrations de Frédéric Régamey et A. Giraldon, E. Dentu éditeur, Paris, 1885. viii, 431 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 tahta baskı gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 7 gravür, 18 x 12 cm, yan sayfaları ebrulu, kağıt kapakları cildin içinde muhafaza edilmiş sırtı tümsekli modern deri cildinde. Resimler: Frédéric Régamey ve A. Giraldon. d'Ephèse. 1872'de İstanbul'a gelip incelemelerde bulunmuş olan Fransız yazar Paul Eudel, kitabında şöyle demiştir: "İnsana heyecan veren ulvi bir adet gereğince camiler, seyahate çıkacak kimselerin her türlü ticari senetleri ve hisse senetleriyle, kıymetli eşyalarını emanet olarak bırakmalarına her zaman açık bulunur. En eski devirlerden beri hiçbir zaman bu emanetlerden herhangi bir şey çalınmış olduğu görülmemiştir. Bizim memleketlerde hırsızların bu kadar insaflı davranacaklarını söyleyemem!" Seyyahın İstanbul'da (s 110-275) gezdiği yerler arasında Tophane, Pera, Haliç, Boğaz, Tarabya, Büyükdere, Kanlıca, Kadıköy, Bulgurlu, Üsküdar, Büyükada, Ortaköy Camii, Galata Kulesi, Topkapı Sarayı, Yedikule, Yeni Cami, çarşılar, Bedesten, Bayezid Camii, At Meydanı, Sultanahmet Camii ve Ayasofya bulunmaktadır. Ayrıca şehirdeki arabalar, hamallar, kahvehaneler, Türk kadınları, Ermeni ve Rum Ortodoks kiliseleri hakkında da gözlemlerini aktarmıştır. Sonrasında Sakız Adası üzerinden İzmir'e geçen seyyah, bu şehirdeki çarşıları ve Yahudi mahallesini anlatmış ve Efes ile ilgili gözlemlerini de aktarmıştır (s 276-336). Blackmer 559, Atabey ve Weber'de yok

    TLSatıldı
  • Anadolu Demiryolları Ve Türkiye Demiryolu Siyasetinin Tarihçesi-Orhan Conker, Les Chemins de Fer en Turquie et la Politique Ferroviaire Turque, Librairie du Recueil Sirey, Paris, 1935. 192 s. metin içinde birçok harita, sayfaları açılmamış durumda, 25 x 16.5 cm, kağıt kapağında. 2 ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümü 1923’e kadarki Osmanlı dönemini kapsamaktadır. Kitabın sonuna Osmanlı demiryollarının kuruluş ve gelişimine ilişkin pekçok nadir kitabın künyesinin verildiği bir bibliyografya eklenmiştir.

    Lot No: 51

    Lot: 51

    Anadolu Demiryolları Ve Türkiye Demiryolu Siyasetinin Tarihçesi-Orhan Conker, Les Chemins de Fer en Turquie et la Politique Ferroviaire Turque, Librairie du Recueil Sirey, Paris, 1935. 192 s. metin içinde birçok harita, sayfaları açılmamış durumda, 25 x 16.5 cm, kağıt kapağında. 2 ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümü 1923’e kadarki Osmanlı dönemini kapsamaktadır. Kitabın sonuna Osmanlı demiryollarının kuruluş ve gelişimine ilişkin pekçok nadir kitabın künyesinin verildiği bir bibliyografya eklenmiştir.

    TLSatıldı
  • Dekoratif Ciltli Bir İstanbul Seyahatnamesi-[Annie] Brassey, Sunshine and Storm in the East. Cruises to Cyprus and Constantinople, Henry Holt and Company, New York, 1880. xx, [2], 448 s, metin dışında 2 renkli katlanır harita, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 8 levha, metin içinde birçok tahta kilişe gravür, indeks, 22 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. 
Anna "Annie" Brassey (née Allnutt), Baroness Brassey (1839-1887) İngiliz gezgin ve yazardı. 
Sunbeam adlı özel yatı ile 1874-1875 ve 1878 yıllarında iki kez Akdeniz’i gezen Lady Brassey, ilk gezisinde İstanbul’u, diğer (1878) gezisinde ise Kıbrıs’ı gezmiş ve gezi izlenimlerini bir günlük düzeninde kaleme alarak bu ilginç seyahatnameyi vücuda getirmiştir. Brassey’in bu eserinin, 19. yüzyıl Doğu seyahatnameleri içinde özel bir önemi vardır. Bu önem, gerek Brassey’in bir kadın olarak göze aldığı zorlu maceralardan, gerekse 1870’li yılların Doğu Akdeniz ve Osmanlı ülkeleri hakkındaki ilginç gözlem ve tespitlerinden kaynaklanır. Lady Brassey’in bu kapsamlı deniz seyahatnamesi çok miktarda gravür ile zenginleştirilmiştir.

    Lot No: 52

    Lot: 52

    Dekoratif Ciltli Bir İstanbul Seyahatnamesi-[Annie] Brassey, Sunshine and Storm in the East. Cruises to Cyprus and Constantinople, Henry Holt and Company, New York, 1880. xx, [2], 448 s, metin dışında 2 renkli katlanır harita, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 8 levha, metin içinde birçok tahta kilişe gravür, indeks, 22 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Anna "Annie" Brassey (née Allnutt), Baroness Brassey (1839-1887) İngiliz gezgin ve yazardı. Sunbeam adlı özel yatı ile 1874-1875 ve 1878 yıllarında iki kez Akdeniz’i gezen Lady Brassey, ilk gezisinde İstanbul’u, diğer (1878) gezisinde ise Kıbrıs’ı gezmiş ve gezi izlenimlerini bir günlük düzeninde kaleme alarak bu ilginç seyahatnameyi vücuda getirmiştir. Brassey’in bu eserinin, 19. yüzyıl Doğu seyahatnameleri içinde özel bir önemi vardır. Bu önem, gerek Brassey’in bir kadın olarak göze aldığı zorlu maceralardan, gerekse 1870’li yılların Doğu Akdeniz ve Osmanlı ülkeleri hakkındaki ilginç gözlem ve tespitlerinden kaynaklanır. Lady Brassey’in bu kapsamlı deniz seyahatnamesi çok miktarda gravür ile zenginleştirilmiştir.

    TLSatıldı
  • 1922'de İzmir-E[vdokimos]. Dourmoussis, La Vérité sur un Drame Historique. La Catastrophe de Smyrne-Septembre 1922, Imprimerie Lemaux, Paris, 1928. 160 s, metin dışında 2 levha, sayfaları açılmamış durumda, 18.5 x 12 cm, 18.5 x 12 cm, kağıt kapağında. 
Kuva-ı Milliye kuvvetlerinin İzmir’e girişi sırasında meydana gelen olayları irdeleyen bir kaynak.
DEDICACE
C'est à vous, mes chers Frères Simon et Kharalambos Dourmoussis, que je dédie ce travail dont le seul mérite est de faire toute la lumière sur le plus terrible crime historique des temps modernes. 
Depuis quatre ans je ne vous ai pas oubliés un instant, et jusqu'au dernier soupir de ma vie vos noms et vos images resteront gravés dans ma mémoire.
Vous avez été sauvagement et lâchement assassinés par les bandits du Gouvernement d' Angora qui n'ont pas eu pitié ni de votre belle jeunesse ni de votre belle intelligence. 
De votre sang innocent et de votre âme pure et noble jaillira sûrement la flamme de la justice immanente qui frappera les coupables.
Aucune prescription ne peut couvrir de tels crimes dont 'horreur fait pâlir les plus ténébreuses pages de l'histoire universelle.

Au milieu du deuil immense qui unit les survivants de la terrible tragédie de Smyrne aux innombrables martyrs qui sont restés là-bas, je lève ma voix pour vous donner le salut suprême de mon éternelle affection et l'assurance que vous serez vengés.

E. DOURMOUSSIS


AVANT-PROPOS

Le drame qui s'est déroulé en 1922 à Smyrne et sur les côtes de l'Asie-Mineure occidentale dépasse en horreur et en déchéance morale tout ce que l'histoire universelle pourrait nous montrer d'analogue.

Tout un peuple vigoureux d'un million et demi de chrétiens innocents ayant derrière lui une civilisation millénaire et intimement attachée par le cœur et par l'esprit à la culture française dont il était le porte-drapeau intellectuel en Orient (1) a sombré sous les coups d un massacre épouvantable au milieu de l'indifférence étonnante et vraiment criminelle de la diplomatie de l'Europe chrétienne (2) où on ne voyait plus à la tête des affaires politiques des hommes courageux tels un Gladstone, un Clemenceau et autres de cette haute classe de chefs, dont la Gloire fut la protection désintéressée et efficace des chrétiens contre les crises sanguinaires du grand massacreur turc (3).

Le conflit gréco-turc date des siècles. Les Grecs ont perdu leur indépendance en 1453.

Les querelles intestines qui remontent aux origines de leur histoire antique qui porte à toutes ses étapes les traces sanglantes des guerres civiles ont toujours été la cause des malheurs successifs du peuple grec et l'épisode le plus dramatique de cet esprit de division est, après la chute de Constantinople, la catastrophe de Smyrne en 1922. 

Cet événement terrible s'est produit un siècle après la proclamation de l'indépendance hellénique en 1821, au moment même où toutes les espérances s'éveillaient pour la reconstitution glorieuse et définitive de l'empire Byzantin qui fut le berceau de l'Hellénisme romain. 

Nous allons examiner brièvement mais très objectivement les causes internes et externes de ce grand événement historique dont les responsabilités politiques appartiennent en partie à la Grèce même et à ses dirigeants et, en partie, à l'Europe occidentale, nous entendons la France, l'Italie et la Grande-Bretagne (4) qui se plaisaient autrefois de se proclamer puissances protectrices du peuple grec et de tous les chrétiens du proche Orient ayant, à maintes reprises, agi en cette qualité à une époque où la juiverie (5) et le mercantilisme n'avaient pas supplanté ce qui avait subsisté de I'idéalisme politique du dix-huitième et du dix-neuvième siècle. 

Quant à la Russie, la très chrétienne et orthodoxe Russie, qui était jadis à la tête de ce mouvement, ayant plusieurs fois corrigé les Turcs pour leurs effroyables massacres, depuis la disparition du régime tsariste et l'avènement d'une bande de juifs communistes au pouvoir (6), elle n'a joué un autre rôle que celui de les encourager à compléter leur sanglante besogne au préjudice des malheureux chrétiens dont les massacreurs les plus féroces et les plus abjects, depuis l'apparition de la race turque au monde, furent Moustafa Kemal et ses acolytes. 

Voilà une page de l'histoire contemporaine où le sang innocent a coulé à flots sur les sentines des plus ténébreuses machinations de la politique, une page dont l'opprobre ne pourra être racheté que par des actes éclatants de pénitence et de justice politique.


(1) « Il y a dans la Méditerranée orientale, de sept à huit millions d'Hellènes. C'est à eux que nous devons pour la plus grande part cette expansion de notre langue qui fait du proche Orient comme un prolongement de la France ». C'est dans ces termes que formulait la môme vérité Michel Paillares dans son remarquable livre « Le Kemalisme devant les alliés », p. 270 et suivantes.

(2) Selon les déclarations du haut commissaire de Grèce à Smyrne, Sterghiades, au correspondant du journal athénien « Eleftheros Typos » dont nous parlons plus loin dans le chapitre où nous examinons, les responsabilités de Sterghiades dans la catastrophe de Smyrne, les navires de guerre européens ont fait preuve d'une indifférence criminelle envers les chrétiens d'Anatolie pendant le massacre de Moustafa Kemal, en accueillant par l'eau bouillante les malheureux qui s'approchaient par la nage de ces navires pour leur demander secours. 

Depuis la chute de Constantinople, jamais l'histoire n'a enregistré une pareille forfaiture dans les relations des peuples chrétiens à peuples chrétiens en face des Mongols et des Barbares. Oh ! comme nous sommes loin de l'époque des croisades.

C'est par là qu'on peut juger les ravages que le mercantisme flanqué de la juiverie et de la franc-maçonnerie a accomplis dans l'ordre moral social et politique.

(3) Il serait difficile de concevoir un réquisitoire diplomatique plus accablant sur « les Massacres turcs » que le document que Clénmenceau a lu le 25 juin 1919 au nom du Conseil suprême, en réponse au memorandum de la délégation ottomane à la conférence de la Paix, présidée par Damat Ferid Pacha. Ce document dit entre autres « Que ce soit parmi les chrétiens d'Europe, ou parmi les mahométans de Syrie, d'Arabie, d'Afrique, le Turc n'a fait qu'apporter la destruction partout où il a vaincu. »

(4) Assurément, la responsabilité est commune à la France, à l'Italie et à la Grande-Bretagne. Mais je serais tenté d'en rendre plus responsable cette dernière puissance ; car ayant favorisé l'expédition des Grecs en Asie Mineure, elle aurait dû au moins, au moment du péril suprême, sans écouter les autres puissances que dominait à l'époque, hélas, l'aberration d'une turcophilie aveugle, menacer de transformer en ruines le quartier turc de Smyrne, si le grand bandit d'Angora et ses effroyables complices n'auraient pas pris les mesures nécessaires pour sauvegarder la vie, l'honneur et la fortune de tous les chrétiens d'Anatolie. 

Si la grande Bretagne avait alors accompli cet acte de gloire et de courage, nous n'aurions pas à déplorer la mort de Monseigneur Chrysostome et le supplice de tant d'innocents parmi lesquels mes inoubliables frères.

(5) La question des Juifs a été soulevée à l'occasion du procès de Schwartzbard, le mourtrier de l'hetman Petlioura. 

Je tiens à souligner qu'il y a un grand nombre de bons Juifs, voir même des remarquables, tels un baron de Rotschild et autres mais il y a aussi les Juifs Judas, comme l'a reconnu Schwartzbard lui-même, c'est-à-dire les Juifs du vil intérêt qui, en dehors de cet intérêt, ne connaissent aucune divinité. Bien entendu, ce sont ceux-là que nous visons ici, qu'on trouve surtout en Orient convertis à l'Islam ou à la franc-maçonnerie ou aux deux en même temps, genre Gad Franco, ancien avocat de Guiffrai à Smyrne, avocat espion au service du Kemalisme, dont un autre champion, émule digne du premier, fut Naoum Efendi, ancien grand rabbin de juifs à Constantinople. Il ne faut pas voir dans nos réflexions, un esprit quelconque d'antisemitisme, mais une simple critique des agissements de certains juifs pour lesquels nous n'avons pas été plus sévères que nous ne fûmes pour ceux des chrétiens qui ont été complices du sanglant Kemalisme. Au sujet de la distinction entre les bons et les mauvais juifs, voir aussi l'article de Michel Georges Michel dans le Paris-Midi du 22 Février 1928.

(6) C'est par le port de Novorosiski, dans la mer Noire, que fut effectué le ravitaillement des Kemalistes en munitions, par la Russie bolcheviste. 

A la date du 30 juin 1921, Trotski, le fameux juif bolcheviste, adresse une lettre privée à Moustafa Kemal, dans laquelle il appelle ce dernier c son ami et son frère ». I l'exhorte à éviter les négociations avec l'ennemi commun, la Grande-Bretagne, qui ne peut que faire des menaces, sans oser agir, attendu que la Russie toute entière et tous les musulmans du monde font cause commune avec Moustafa Kemal et le soutiendront jusqu'au bout. 

« Journal des Débats », du 5 juillet 1921. 

La Providence divine a chatié ce misérable pour un tel appui en faveur de Moustafa Kemal contre les malheureux chrétiens d'Anatolie. 

En tout cas, il est incontestable que la Grande-Bretagne, dans le conflit greco-turc de l'Asie Mineure, qui a abouti à la tragédie de Smyrne de 1922, a fait preuve d'une molesse et d'une incohérence d'idées dont a beaucoup profité Moustafa Kemal en brandissant par les soins du turcophile général anglais Towensend, le spectre de la guerre sainte en vue de l'abandon de Smyrne et de la Thrace par les grecs. (Journal des Débats du 15 juin 1921. Discours d'Hertford).

İçindekiler:

Chapitre I. La Politique de Venizelos au Point de Vue Intérieur et Extérieur
Chapitre II. L’administration de Sterghiades Haut-Commissaire de Grèce a Smyrne Pendant l’Occupation
Chapitre III. La Politique du Gouvernmenet de Gounaris Pendant l’Occupation Grecque en Asie Mineure
Chapitre IV. La Catastrophe de Smyrne. Les Massacres Horribles de Moustapha Kemal. La Question des Prisonniers. La Responsabilité Écrasante de Venizelos
Chapitre V. La Question des Réfugiés
Chapitre VI. La Grèce en Face de l’Avenir
Conclusion Générale

    Lot No: 53

    Lot: 53

    1922'de İzmir-E[vdokimos]. Dourmoussis, La Vérité sur un Drame Historique. La Catastrophe de Smyrne-Septembre 1922, Imprimerie Lemaux, Paris, 1928. 160 s, metin dışında 2 levha, sayfaları açılmamış durumda, 18.5 x 12 cm, 18.5 x 12 cm, kağıt kapağında. Kuva-ı Milliye kuvvetlerinin İzmir’e girişi sırasında meydana gelen olayları irdeleyen bir kaynak. DEDICACE C'est à vous, mes chers Frères Simon et Kharalambos Dourmoussis, que je dédie ce travail dont le seul mérite est de faire toute la lumière sur le plus terrible crime historique des temps modernes. Depuis quatre ans je ne vous ai pas oubliés un instant, et jusqu'au dernier soupir de ma vie vos noms et vos images resteront gravés dans ma mémoire. Vous avez été sauvagement et lâchement assassinés par les bandits du Gouvernement d' Angora qui n'ont pas eu pitié ni de votre belle jeunesse ni de votre belle intelligence. De votre sang innocent et de votre âme pure et noble jaillira sûrement la flamme de la justice immanente qui frappera les coupables. Aucune prescription ne peut couvrir de tels crimes dont 'horreur fait pâlir les plus ténébreuses pages de l'histoire universelle. Au milieu du deuil immense qui unit les survivants de la terrible tragédie de Smyrne aux innombrables martyrs qui sont restés là-bas, je lève ma voix pour vous donner le salut suprême de mon éternelle affection et l'assurance que vous serez vengés. E. DOURMOUSSIS AVANT-PROPOS Le drame qui s'est déroulé en 1922 à Smyrne et sur les côtes de l'Asie-Mineure occidentale dépasse en horreur et en déchéance morale tout ce que l'histoire universelle pourrait nous montrer d'analogue. Tout un peuple vigoureux d'un million et demi de chrétiens innocents ayant derrière lui une civilisation millénaire et intimement attachée par le cœur et par l'esprit à la culture française dont il était le porte-drapeau intellectuel en Orient (1) a sombré sous les coups d un massacre épouvantable au milieu de l'indifférence étonnante et vraiment criminelle de la diplomatie de l'Europe chrétienne (2) où on ne voyait plus à la tête des affaires politiques des hommes courageux tels un Gladstone, un Clemenceau et autres de cette haute classe de chefs, dont la Gloire fut la protection désintéressée et efficace des chrétiens contre les crises sanguinaires du grand massacreur turc (3). Le conflit gréco-turc date des siècles. Les Grecs ont perdu leur indépendance en 1453. Les querelles intestines qui remontent aux origines de leur histoire antique qui porte à toutes ses étapes les traces sanglantes des guerres civiles ont toujours été la cause des malheurs successifs du peuple grec et l'épisode le plus dramatique de cet esprit de division est, après la chute de Constantinople, la catastrophe de Smyrne en 1922. Cet événement terrible s'est produit un siècle après la proclamation de l'indépendance hellénique en 1821, au moment même où toutes les espérances s'éveillaient pour la reconstitution glorieuse et définitive de l'empire Byzantin qui fut le berceau de l'Hellénisme romain. Nous allons examiner brièvement mais très objectivement les causes internes et externes de ce grand événement historique dont les responsabilités politiques appartiennent en partie à la Grèce même et à ses dirigeants et, en partie, à l'Europe occidentale, nous entendons la France, l'Italie et la Grande-Bretagne (4) qui se plaisaient autrefois de se proclamer puissances protectrices du peuple grec et de tous les chrétiens du proche Orient ayant, à maintes reprises, agi en cette qualité à une époque où la juiverie (5) et le mercantilisme n'avaient pas supplanté ce qui avait subsisté de I'idéalisme politique du dix-huitième et du dix-neuvième siècle. Quant à la Russie, la très chrétienne et orthodoxe Russie, qui était jadis à la tête de ce mouvement, ayant plusieurs fois corrigé les Turcs pour leurs effroyables massacres, depuis la disparition du régime tsariste et l'avènement d'une bande de juifs communistes au pouvoir (6), elle n'a joué un autre rôle que celui de les encourager à compléter leur sanglante besogne au préjudice des malheureux chrétiens dont les massacreurs les plus féroces et les plus abjects, depuis l'apparition de la race turque au monde, furent Moustafa Kemal et ses acolytes. Voilà une page de l'histoire contemporaine où le sang innocent a coulé à flots sur les sentines des plus ténébreuses machinations de la politique, une page dont l'opprobre ne pourra être racheté que par des actes éclatants de pénitence et de justice politique. (1) « Il y a dans la Méditerranée orientale, de sept à huit millions d'Hellènes. C'est à eux que nous devons pour la plus grande part cette expansion de notre langue qui fait du proche Orient comme un prolongement de la France ». C'est dans ces termes que formulait la môme vérité Michel Paillares dans son remarquable livre « Le Kemalisme devant les alliés », p. 270 et suivantes. (2) Selon les déclarations du haut commissaire de Grèce à Smyrne, Sterghiades, au correspondant du journal athénien « Eleftheros Typos » dont nous parlons plus loin dans le chapitre où nous examinons, les responsabilités de Sterghiades dans la catastrophe de Smyrne, les navires de guerre européens ont fait preuve d'une indifférence criminelle envers les chrétiens d'Anatolie pendant le massacre de Moustafa Kemal, en accueillant par l'eau bouillante les malheureux qui s'approchaient par la nage de ces navires pour leur demander secours. Depuis la chute de Constantinople, jamais l'histoire n'a enregistré une pareille forfaiture dans les relations des peuples chrétiens à peuples chrétiens en face des Mongols et des Barbares. Oh ! comme nous sommes loin de l'époque des croisades. C'est par là qu'on peut juger les ravages que le mercantisme flanqué de la juiverie et de la franc-maçonnerie a accomplis dans l'ordre moral social et politique. (3) Il serait difficile de concevoir un réquisitoire diplomatique plus accablant sur « les Massacres turcs » que le document que Clénmenceau a lu le 25 juin 1919 au nom du Conseil suprême, en réponse au memorandum de la délégation ottomane à la conférence de la Paix, présidée par Damat Ferid Pacha. Ce document dit entre autres « Que ce soit parmi les chrétiens d'Europe, ou parmi les mahométans de Syrie, d'Arabie, d'Afrique, le Turc n'a fait qu'apporter la destruction partout où il a vaincu. » (4) Assurément, la responsabilité est commune à la France, à l'Italie et à la Grande-Bretagne. Mais je serais tenté d'en rendre plus responsable cette dernière puissance ; car ayant favorisé l'expédition des Grecs en Asie Mineure, elle aurait dû au moins, au moment du péril suprême, sans écouter les autres puissances que dominait à l'époque, hélas, l'aberration d'une turcophilie aveugle, menacer de transformer en ruines le quartier turc de Smyrne, si le grand bandit d'Angora et ses effroyables complices n'auraient pas pris les mesures nécessaires pour sauvegarder la vie, l'honneur et la fortune de tous les chrétiens d'Anatolie. Si la grande Bretagne avait alors accompli cet acte de gloire et de courage, nous n'aurions pas à déplorer la mort de Monseigneur Chrysostome et le supplice de tant d'innocents parmi lesquels mes inoubliables frères. (5) La question des Juifs a été soulevée à l'occasion du procès de Schwartzbard, le mourtrier de l'hetman Petlioura. Je tiens à souligner qu'il y a un grand nombre de bons Juifs, voir même des remarquables, tels un baron de Rotschild et autres mais il y a aussi les Juifs Judas, comme l'a reconnu Schwartzbard lui-même, c'est-à-dire les Juifs du vil intérêt qui, en dehors de cet intérêt, ne connaissent aucune divinité. Bien entendu, ce sont ceux-là que nous visons ici, qu'on trouve surtout en Orient convertis à l'Islam ou à la franc-maçonnerie ou aux deux en même temps, genre Gad Franco, ancien avocat de Guiffrai à Smyrne, avocat espion au service du Kemalisme, dont un autre champion, émule digne du premier, fut Naoum Efendi, ancien grand rabbin de juifs à Constantinople. Il ne faut pas voir dans nos réflexions, un esprit quelconque d'antisemitisme, mais une simple critique des agissements de certains juifs pour lesquels nous n'avons pas été plus sévères que nous ne fûmes pour ceux des chrétiens qui ont été complices du sanglant Kemalisme. Au sujet de la distinction entre les bons et les mauvais juifs, voir aussi l'article de Michel Georges Michel dans le Paris-Midi du 22 Février 1928. (6) C'est par le port de Novorosiski, dans la mer Noire, que fut effectué le ravitaillement des Kemalistes en munitions, par la Russie bolcheviste. A la date du 30 juin 1921, Trotski, le fameux juif bolcheviste, adresse une lettre privée à Moustafa Kemal, dans laquelle il appelle ce dernier c son ami et son frère ». I l'exhorte à éviter les négociations avec l'ennemi commun, la Grande-Bretagne, qui ne peut que faire des menaces, sans oser agir, attendu que la Russie toute entière et tous les musulmans du monde font cause commune avec Moustafa Kemal et le soutiendront jusqu'au bout. « Journal des Débats », du 5 juillet 1921. La Providence divine a chatié ce misérable pour un tel appui en faveur de Moustafa Kemal contre les malheureux chrétiens d'Anatolie. En tout cas, il est incontestable que la Grande-Bretagne, dans le conflit greco-turc de l'Asie Mineure, qui a abouti à la tragédie de Smyrne de 1922, a fait preuve d'une molesse et d'une incohérence d'idées dont a beaucoup profité Moustafa Kemal en brandissant par les soins du turcophile général anglais Towensend, le spectre de la guerre sainte en vue de l'abandon de Smyrne et de la Thrace par les grecs. (Journal des Débats du 15 juin 1921. Discours d'Hertford). İçindekiler: Chapitre I. La Politique de Venizelos au Point de Vue Intérieur et Extérieur Chapitre II. L’administration de Sterghiades Haut-Commissaire de Grèce a Smyrne Pendant l’Occupation Chapitre III. La Politique du Gouvernmenet de Gounaris Pendant l’Occupation Grecque en Asie Mineure Chapitre IV. La Catastrophe de Smyrne. Les Massacres Horribles de Moustapha Kemal. La Question des Prisonniers. La Responsabilité Écrasante de Venizelos Chapitre V. La Question des Réfugiés Chapitre VI. La Grèce en Face de l’Avenir Conclusion Générale

    TLSatıldı
  • Bizans İstanbul’u Üzerine Son Derece Nadir Bir Kitap-Io. Immanuel Müller ve Io. Valentunus Beumelburg [Johann Immanuel Müller ve Johann Valentin Beumelburg], Studium Coenobium Constantinopolitanum. Ex Monumentis Byzantinis Erutum et Illustratum Exhibent Clarosque Studitas, Dissertatione Philologico-Historica Superiorum Suffragio Recensent, Litteris Immanuelis Titii, Lipsiae D. XV. KL. Octobr. A. O. R. MDCCXXI [1721]. 66 s, künye sayfasında 1 gravür, metin sonunda 1 vinyet, 19 x 16 cm, yakın dönem karton cildinde. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 54

    Lot: 54

    Bizans İstanbul’u Üzerine Son Derece Nadir Bir Kitap-Io. Immanuel Müller ve Io. Valentunus Beumelburg [Johann Immanuel Müller ve Johann Valentin Beumelburg], Studium Coenobium Constantinopolitanum. Ex Monumentis Byzantinis Erutum et Illustratum Exhibent Clarosque Studitas, Dissertatione Philologico-Historica Superiorum Suffragio Recensent, Litteris Immanuelis Titii, Lipsiae D. XV. KL. Octobr. A. O. R. MDCCXXI [1721]. 66 s, künye sayfasında 1 gravür, metin sonunda 1 vinyet, 19 x 16 cm, yakın dönem karton cildinde. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Yeni Cami Desenli Cildi İle Dikkat Çeken Nadir Bir Seyahatname-Albert Bigelow Paine, The Lure of the Mediterranean: The Ship Dwellers: A Story of a Happy Cruise, Harper & Brothers, New York and London, 1921. [10], 393, [1] s, başlık s önünde 1 fotoğraf, metin dışında 7 levha (fotoğraf), metin içinde 27 resim, 22 x 14.5 cm, yayıncısının altın yaldızlı desenli bez cilinde. Türkiye de dahil olmak üzere Akdeniz havzasında geniş ölçekli bir seyahatname. Kitabın içindeki Into the Dardanelles, A City of Illustion, The Turk and Some of His Phases, Abdul Hamid Goes to Prayer, Looking Down on Yildiz, Ephesus: The City that Was başlıklı altı bölüm seyahatnamenin Türkiye bölümünü oluşturmaktadır (s 146-207). Kitaptaki karakalem resimler Thomas Fogarty tarafından yapılmıştır. Kitap gayet eğlenceli bir üslupla kaleme alınmıştır. Yazarın İstanbul’da kullanılan metal paralarla ilgili görüşleri eserin geneli hakkında bir fikir verecektir: “Most places along the Mediterranean deal in mixed moneys, but compared with Constantinople the financial problem elsewhere is simple. Here the traveller's pocket is a medley of francs, lire, crowns, piastres, drachmas, marks, and American coins of various denominations. He tries feebly to keep track of table values, but it is no use. The crafty shopkeepers, who have all the world's monetary lore at their fingertips, rob him every time they make change, and the more he tries to figure the more muddled he gets, until he actually can't calculate the coin of his own realm. As for Turkish money, in my opinion it is worth nothing whatever. It is mostly a lot of tinware and plated stuff, and, the plating is worn off, and the hieroglyphics, and it was never anything more than a lot of silly medals in the beginning. Whenever I get any of it I work it off on beggars as quickly as possible for baksheesh, and I always feel guilty, and look the other way and sing a little to forget. Nobody really knows what any of those Turkish metallic coins are supposed to be worth. One of them will pay for a shine, but then the shine isn't worth anything, either, so that is no basis of value. There is actually no legal tender in Turkey. How could there be, with a make-believe money like that ?” (s 162 vd)

    Lot No: 55

    Lot: 55

    Yeni Cami Desenli Cildi İle Dikkat Çeken Nadir Bir Seyahatname-Albert Bigelow Paine, The Lure of the Mediterranean: The Ship Dwellers: A Story of a Happy Cruise, Harper & Brothers, New York and London, 1921. [10], 393, [1] s, başlık s önünde 1 fotoğraf, metin dışında 7 levha (fotoğraf), metin içinde 27 resim, 22 x 14.5 cm, yayıncısının altın yaldızlı desenli bez cilinde. Türkiye de dahil olmak üzere Akdeniz havzasında geniş ölçekli bir seyahatname. Kitabın içindeki Into the Dardanelles, A City of Illustion, The Turk and Some of His Phases, Abdul Hamid Goes to Prayer, Looking Down on Yildiz, Ephesus: The City that Was başlıklı altı bölüm seyahatnamenin Türkiye bölümünü oluşturmaktadır (s 146-207). Kitaptaki karakalem resimler Thomas Fogarty tarafından yapılmıştır. Kitap gayet eğlenceli bir üslupla kaleme alınmıştır. Yazarın İstanbul’da kullanılan metal paralarla ilgili görüşleri eserin geneli hakkında bir fikir verecektir: “Most places along the Mediterranean deal in mixed moneys, but compared with Constantinople the financial problem elsewhere is simple. Here the traveller's pocket is a medley of francs, lire, crowns, piastres, drachmas, marks, and American coins of various denominations. He tries feebly to keep track of table values, but it is no use. The crafty shopkeepers, who have all the world's monetary lore at their fingertips, rob him every time they make change, and the more he tries to figure the more muddled he gets, until he actually can't calculate the coin of his own realm. As for Turkish money, in my opinion it is worth nothing whatever. It is mostly a lot of tinware and plated stuff, and, the plating is worn off, and the hieroglyphics, and it was never anything more than a lot of silly medals in the beginning. Whenever I get any of it I work it off on beggars as quickly as possible for baksheesh, and I always feel guilty, and look the other way and sing a little to forget. Nobody really knows what any of those Turkish metallic coins are supposed to be worth. One of them will pay for a shine, but then the shine isn't worth anything, either, so that is no basis of value. There is actually no legal tender in Turkey. How could there be, with a make-believe money like that ?” (s 162 vd)

    TLSatıldı
  • Güzel Ciltli Bir Akdeniz Seyahatnamesi-Rolland Jenkins, The Mediterranean Cruise, An up-to-date Concise Handbook for Travelers, G. P. Putnam’s Sons, New York & London, 1925 (3. baskı). ix, 279, [7] s, künye s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli levha, metin dışında 35 levha (ikisi renkli ve baskılı pelür kağıdı ile korunmuş), metin dışında 9 harita, ön ve arka kapak içlerinde birer çift s harita, indeks, 23.5 x 15 cm, desenli bez cildinde. Azor ve Kanarya adaları, Madeira, Cebelitarık, Cezayir, Tunus, Fransız ve İtalyan rivyerası, Conova ve İtalya sahilleri, Napoli Körfezi, Capri, Pompei, Roma, Stromboli, Etna Messina Boğazı, Atina, İstanbul, Filistin, Kudüs, Jericho, Ürdün, Ölüdeniz, Mısır, Kahire, Nil Nehri, Luksor ve Karnak, Tutankamon’un mezarı. Kitabın sonuna şilep ile Akdeniz turu yapacak turistlerin dikkat etmesi gereken bilgileri ihtiva eden bir bölüm eklenmiştir.

    Lot No: 56

    Lot: 56

    Güzel Ciltli Bir Akdeniz Seyahatnamesi-Rolland Jenkins, The Mediterranean Cruise, An up-to-date Concise Handbook for Travelers, G. P. Putnam’s Sons, New York & London, 1925 (3. baskı). ix, 279, [7] s, künye s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli levha, metin dışında 35 levha (ikisi renkli ve baskılı pelür kağıdı ile korunmuş), metin dışında 9 harita, ön ve arka kapak içlerinde birer çift s harita, indeks, 23.5 x 15 cm, desenli bez cildinde. Azor ve Kanarya adaları, Madeira, Cebelitarık, Cezayir, Tunus, Fransız ve İtalyan rivyerası, Conova ve İtalya sahilleri, Napoli Körfezi, Capri, Pompei, Roma, Stromboli, Etna Messina Boğazı, Atina, İstanbul, Filistin, Kudüs, Jericho, Ürdün, Ölüdeniz, Mısır, Kahire, Nil Nehri, Luksor ve Karnak, Tutankamon’un mezarı. Kitabın sonuna şilep ile Akdeniz turu yapacak turistlerin dikkat etmesi gereken bilgileri ihtiva eden bir bölüm eklenmiştir.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-Harry Gringo [Henry Augustus Wise], Scampavias from Gibal Tarek to Stamboul, Charles Scribner, New York, 1857. xii, 362 s, metin içinde klişeler, 19 x 12.5 cm, bez cildinde. Eserlerinde Harry Gringo müstearını kullanan Henry Augustus Wise (1819-1869) teğmen olarak Amerikan donanmasına yazıldı (1834). Meksika Savaşı’nda (1846-1848) Kalifornia körfezinde görev yaptı. Elimizdeki eser yazarın bir savaş gemisinde iken Akdeniz’de gerçekleşen seyahatin öyküsüdür. “Scampavias” sözcüğünün Malta Şövalyaleri’nin kullandığı yelkenlilere verilen isim olduğu kitabının önsözünde belirtilmektedir. Oldukça yalın ve eğlendirici bir üslupla kaleme alınan kitabın İstanbul’a ayrılan bölümlerinde, yazar şehirde gerçekleştirdiği resmi temaslara ait detayları, gezip gördüğü yerleri, Kağıthane’yi, kayıkla yapılan gezintileri, pazarları ve daha birçok ilginç bilgiyi paylaşıyor. Blackmer 1830

    Lot No: 57

    Lot: 57

    Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-Harry Gringo [Henry Augustus Wise], Scampavias from Gibal Tarek to Stamboul, Charles Scribner, New York, 1857. xii, 362 s, metin içinde klişeler, 19 x 12.5 cm, bez cildinde. Eserlerinde Harry Gringo müstearını kullanan Henry Augustus Wise (1819-1869) teğmen olarak Amerikan donanmasına yazıldı (1834). Meksika Savaşı’nda (1846-1848) Kalifornia körfezinde görev yaptı. Elimizdeki eser yazarın bir savaş gemisinde iken Akdeniz’de gerçekleşen seyahatin öyküsüdür. “Scampavias” sözcüğünün Malta Şövalyaleri’nin kullandığı yelkenlilere verilen isim olduğu kitabının önsözünde belirtilmektedir. Oldukça yalın ve eğlendirici bir üslupla kaleme alınan kitabın İstanbul’a ayrılan bölümlerinde, yazar şehirde gerçekleştirdiği resmi temaslara ait detayları, gezip gördüğü yerleri, Kağıthane’yi, kayıkla yapılan gezintileri, pazarları ve daha birçok ilginç bilgiyi paylaşıyor. Blackmer 1830

    TLSatıldı
  • Osmanlı İdaresi Altındaki Yunanistan'dan Anılar-J[oseph]. Stephanini, The Personal Narrative of the Sufferings of J. Stephanini, (I. Stephaninis,) a Native of Arta, in Greece: including Accounts of the Capture of Patras - of some of the principal events of the Greek Revolution - of some of the most conspicuous characters which have been developed by those events, of the Manners, Customs, and Religion of the Albanians, Turks, Egyptians, and Bedouin Arabs. Published with a view to enable him to return to his own Country, and to release from Slavery a Large and Suffering Family, Vanderpool & Cole, Printers, New York, 1829. 132, [2] s, 18.5 x 11 cm, döneminin sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. One of the first memoirs published by a Greek refugee was a twenty-six year old who had experienced Turkish slavery first hand. Turkish soldiers captured Joseph Stephanini, a native of Greece born in 1803, while his village was under attack early on in the war. For several years Stephanini lived as a captive, not knowing whether he would ever see his family again. Through a series of fortunate events, Stephanini managed to escape his captors and eventually managed to gain passage on an American ship bound for New York. Arriving in New York, Stephanini was taken under the wing of the New York Greek Committee. The group granted him passage on a ship it was sending back to the Mediterranean stocked with relief items for the suffering Greeks. Stephanini became a Greek Committee representative of sorts. Almost immediately he returned to the United States on another American ship carrying correspondence for the Greek Committee in Boston. On this second visit to the United States, Stephanini remained for several years, visiting supporters of the Greek cause in Charleston, South Carolina. It was on this visit to a southern, slaveholding state that Stephanini saw for himself the American institution of slavery. The former Greek slave attempted to keep his language uncontroversial by observing how much he admired America for their assistance to the Greek Cause. He concluded his memoir, however, by referring to African slavery stating: “The emancipation of a family from the miseries of slavery, - a slavery of whose horrors I can speak from bitter experience, is an enterprise which such a people, I confidently trust, will not refuse to aid.” Stephanini’s memoir, written and sold specifically to raise money to help him return to Greece to find his enslaved family, concluded on an abolitionist note. Given his understanding of Americans and their dedication to freedom, he believed that the American people would be moved to eradicate slavery from their borders. Stephanini was a young, poor refugee who just a few years earlier had not been able to speak a word of English. There are questions about how much of his memoir he wrote himself. Nonetheless, the young Greek achieved national notoriety.

    Lot No: 58

    Lot: 58

    Osmanlı İdaresi Altındaki Yunanistan'dan Anılar-J[oseph]. Stephanini, The Personal Narrative of the Sufferings of J. Stephanini, (I. Stephaninis,) a Native of Arta, in Greece: including Accounts of the Capture of Patras - of some of the principal events of the Greek Revolution - of some of the most conspicuous characters which have been developed by those events, of the Manners, Customs, and Religion of the Albanians, Turks, Egyptians, and Bedouin Arabs. Published with a view to enable him to return to his own Country, and to release from Slavery a Large and Suffering Family, Vanderpool & Cole, Printers, New York, 1829. 132, [2] s, 18.5 x 11 cm, döneminin sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. One of the first memoirs published by a Greek refugee was a twenty-six year old who had experienced Turkish slavery first hand. Turkish soldiers captured Joseph Stephanini, a native of Greece born in 1803, while his village was under attack early on in the war. For several years Stephanini lived as a captive, not knowing whether he would ever see his family again. Through a series of fortunate events, Stephanini managed to escape his captors and eventually managed to gain passage on an American ship bound for New York. Arriving in New York, Stephanini was taken under the wing of the New York Greek Committee. The group granted him passage on a ship it was sending back to the Mediterranean stocked with relief items for the suffering Greeks. Stephanini became a Greek Committee representative of sorts. Almost immediately he returned to the United States on another American ship carrying correspondence for the Greek Committee in Boston. On this second visit to the United States, Stephanini remained for several years, visiting supporters of the Greek cause in Charleston, South Carolina. It was on this visit to a southern, slaveholding state that Stephanini saw for himself the American institution of slavery. The former Greek slave attempted to keep his language uncontroversial by observing how much he admired America for their assistance to the Greek Cause. He concluded his memoir, however, by referring to African slavery stating: “The emancipation of a family from the miseries of slavery, - a slavery of whose horrors I can speak from bitter experience, is an enterprise which such a people, I confidently trust, will not refuse to aid.” Stephanini’s memoir, written and sold specifically to raise money to help him return to Greece to find his enslaved family, concluded on an abolitionist note. Given his understanding of Americans and their dedication to freedom, he believed that the American people would be moved to eradicate slavery from their borders. Stephanini was a young, poor refugee who just a few years earlier had not been able to speak a word of English. There are questions about how much of his memoir he wrote himself. Nonetheless, the young Greek achieved national notoriety.

    TLSatıldı
  • Bizans Ve Osmanlı İstanbul’unu Anlatan Kitapların En Ünlülerinden (2 Cilt)-Edwin A[ugustus]. Grosvenor, Constantinople, Little, Brown and Company, Boston, 1900 (2. baskı). 2 cilt: xxii, 413, [3] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 1 katlanır harita, 1 katlanır panorama faksimilesi (1635 tarihli) ; xiii, 417-811, [7] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, iki ciltte metin içinde bazıları tam sayfa 200’den fazla siyah-beyaz fotoğraf, resim, harita, vs, indeks, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının ön yüzü armalı bez ciltlerinde. İstanbul’un tarihi üzerine genel eser. Ünlü Grosvenor ailesinden olan E. A. Grosvenor (1845-1936), uzun yıllar İstanbul Robert Kolej’inde öğretmenlik yapmıştır. Dönemin Müze-i Hümayun müdürü Osman Hamdi Bey ve arkeolog Paspati gibi kentin tarihini ve arkeolojisini iyi bilen kişilerle tanıştı. Bunların da teşvik ve katkıları ile elimizde bulunan İstanbul’un tarihi topoğrafyası üzerine yazılmış en önemli kitapların biri olan Constantinople kitabını kaleme almıştır. Kitap, baskı tekniği, bilgilerin güvenirliliği, görsel malzemelerin bolluğu açısından büyük ilgi görmüştür. Yazar, İstanbul’un Bizans ve Türk dönemi mimari yapılarını, toplumsal yaşayışı ayrıntılarıyla yansıtmayı başarmıştır. Kiliseler, camiler, türbeler, surlar, saraylar, hanlar, hamamlar, çarşılar, 1880’li yıllarda çekilmiş 200’den fazla fotoğrafla zenginleştirilmiştir. 1. cildin 70 sayfa tutan ilk üç bölümü İstanbul’un tanıtımı ve Bizans ile Osmanlı dönemlerindeki tarihine, hemen ardından gelen üç sayfalık bölüm devrin padişahı II. Abdülhamid’e ayrılmıştır. Takibeden bölümlerde Haliç ve köyleri, Galata, Péra, Boğaziçi, Üsküdar, Kadıköy, Adalar, Bizans’ın o döneme ulaşamayan hamamları, forumları, sarayları, kiliseleri, hipodromu ile günümüze ulaşan Valens kemeri, sarnıçlar, zindanlar, sütunlar, Galata Kulesi, camiye çevrilmiş kiliseler anlatılmaktadır. 2. cilt camiye çevrilmiş kiliselerle başlamakta, bu bölümde 24 Bizans kilisesinin akıbetleri, yazıtları, mozayikleri, çağdaş ve geçmişteki durumlarını gösteren gravürler, çizimler ve fotoğraflarla güçlendirilerek ayrıntıya inilerek anlatılmaktadır. Hemen ardından gelen hacimli bölümde Aya Sofya incelenmiştir. Diğer bölümlerde İstanbul’un surları, Haliç, Marmara ve Kıt’a surları olmak üzere üç kısımda, 22 selatin, valide ve vüzera camisi ve türbe ayrı ayrı ele alınarak incelenmiş, sonra diğer camiler, saray ve müzeler etraflıca anlatılmıştır. İstanbul konulu antika kitap koleksiyoncuları için vazgeçilmez bir kitaptır. 1. baskı 1895 yılında yapılmıştır.

    Lot No: 59

    Lot: 59

    Bizans Ve Osmanlı İstanbul’unu Anlatan Kitapların En Ünlülerinden (2 Cilt)-Edwin A[ugustus]. Grosvenor, Constantinople, Little, Brown and Company, Boston, 1900 (2. baskı). 2 cilt: xxii, 413, [3] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 1 katlanır harita, 1 katlanır panorama faksimilesi (1635 tarihli) ; xiii, 417-811, [7] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, iki ciltte metin içinde bazıları tam sayfa 200’den fazla siyah-beyaz fotoğraf, resim, harita, vs, indeks, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının ön yüzü armalı bez ciltlerinde. İstanbul’un tarihi üzerine genel eser. Ünlü Grosvenor ailesinden olan E. A. Grosvenor (1845-1936), uzun yıllar İstanbul Robert Kolej’inde öğretmenlik yapmıştır. Dönemin Müze-i Hümayun müdürü Osman Hamdi Bey ve arkeolog Paspati gibi kentin tarihini ve arkeolojisini iyi bilen kişilerle tanıştı. Bunların da teşvik ve katkıları ile elimizde bulunan İstanbul’un tarihi topoğrafyası üzerine yazılmış en önemli kitapların biri olan Constantinople kitabını kaleme almıştır. Kitap, baskı tekniği, bilgilerin güvenirliliği, görsel malzemelerin bolluğu açısından büyük ilgi görmüştür. Yazar, İstanbul’un Bizans ve Türk dönemi mimari yapılarını, toplumsal yaşayışı ayrıntılarıyla yansıtmayı başarmıştır. Kiliseler, camiler, türbeler, surlar, saraylar, hanlar, hamamlar, çarşılar, 1880’li yıllarda çekilmiş 200’den fazla fotoğrafla zenginleştirilmiştir. 1. cildin 70 sayfa tutan ilk üç bölümü İstanbul’un tanıtımı ve Bizans ile Osmanlı dönemlerindeki tarihine, hemen ardından gelen üç sayfalık bölüm devrin padişahı II. Abdülhamid’e ayrılmıştır. Takibeden bölümlerde Haliç ve köyleri, Galata, Péra, Boğaziçi, Üsküdar, Kadıköy, Adalar, Bizans’ın o döneme ulaşamayan hamamları, forumları, sarayları, kiliseleri, hipodromu ile günümüze ulaşan Valens kemeri, sarnıçlar, zindanlar, sütunlar, Galata Kulesi, camiye çevrilmiş kiliseler anlatılmaktadır. 2. cilt camiye çevrilmiş kiliselerle başlamakta, bu bölümde 24 Bizans kilisesinin akıbetleri, yazıtları, mozayikleri, çağdaş ve geçmişteki durumlarını gösteren gravürler, çizimler ve fotoğraflarla güçlendirilerek ayrıntıya inilerek anlatılmaktadır. Hemen ardından gelen hacimli bölümde Aya Sofya incelenmiştir. Diğer bölümlerde İstanbul’un surları, Haliç, Marmara ve Kıt’a surları olmak üzere üç kısımda, 22 selatin, valide ve vüzera camisi ve türbe ayrı ayrı ele alınarak incelenmiş, sonra diğer camiler, saray ve müzeler etraflıca anlatılmıştır. İstanbul konulu antika kitap koleksiyoncuları için vazgeçilmez bir kitaptır. 1. baskı 1895 yılında yapılmıştır.

    TLSatıldı
  • Charles Gordon Geziler Doğu Avrupa'da Spor ve Politika-[Charles Gordon], Travels, Sport and Politics in the East of Europe, Chapman and Hall, London, 1887 (1. baskı). viii, [4], 311, [40] s [yayıncı katalogu], metin dışında 6 levha (resimler), ex-library, 21 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde (yorgun). Charles Gordon, 11th Marquess of Huntly (1847-1937) was a Scottish Liberal politician. Tuna Nehri, İstanbul (s 18-45), Kırım, Batum ve Gürcistan, Kafkaslar, Atina, Korfu, Arnavutluk ve Karadağ. İstanbul’a Karadeniz’den ulaşan yazar geliş yolunda Boğaziçi kıyısındaki yerleşimlerin, şehrin semtlerinin ve önemli mimari anıtlarının genel bir tasviri yapılır, sokak köpekleri ve daha birçok konu anlatılır.

    Lot No: 60

    Lot: 60

    Charles Gordon Geziler Doğu Avrupa'da Spor ve Politika-[Charles Gordon], Travels, Sport and Politics in the East of Europe, Chapman and Hall, London, 1887 (1. baskı). viii, [4], 311, [40] s [yayıncı katalogu], metin dışında 6 levha (resimler), ex-library, 21 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde (yorgun). Charles Gordon, 11th Marquess of Huntly (1847-1937) was a Scottish Liberal politician. Tuna Nehri, İstanbul (s 18-45), Kırım, Batum ve Gürcistan, Kafkaslar, Atina, Korfu, Arnavutluk ve Karadağ. İstanbul’a Karadeniz’den ulaşan yazar geliş yolunda Boğaziçi kıyısındaki yerleşimlerin, şehrin semtlerinin ve önemli mimari anıtlarının genel bir tasviri yapılır, sokak köpekleri ve daha birçok konu anlatılır.

    TLSatıldı
  • Gravürlü Bir Osmanlı Tarihi Kitabı-Ch[arles]. Barthélemy, Histoire de Turquie depuis les temps ls plus reculés jusqu’a nos jours, Ad Meme, Tours, MDCCCLVI [1856] (1. baskı). 411 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş çelik baskı 1 gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 çelik baskı gravür, 22 x 13 cm, döneminin sırtı deri kapakları karton sayfa kenarları altın yaldızlı cildinde.

    Lot No: 61

    Lot: 61

    Gravürlü Bir Osmanlı Tarihi Kitabı-Ch[arles]. Barthélemy, Histoire de Turquie depuis les temps ls plus reculés jusqu’a nos jours, Ad Meme, Tours, MDCCCLVI [1856] (1. baskı). 411 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş çelik baskı 1 gravür, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 çelik baskı gravür, 22 x 13 cm, döneminin sırtı deri kapakları karton sayfa kenarları altın yaldızlı cildinde.

    TLSatıldı
  • Rodolfo Gil Romanceri Judeo-Espanol-Rodolfo Gil, Romancero Judeo-Español, El idioma Castellano en Oriente. Romances tradicionales. Gramática y literatura. Glosario. Presente y porvenir de la Lengua Española, Imprenta Alemana, Madrid, 1911. cxxiv, 140, [1] s, 20 x 12 cm, kenarları yaldızlı lüks deri cildinde. Eser Doğu’da Ladino dilinin geleneksel folk müziği, dilbilgisi ve edebiyat gibi konuları içermektedir.

    Lot No: 62

    Lot: 62

    Rodolfo Gil Romanceri Judeo-Espanol-Rodolfo Gil, Romancero Judeo-Español, El idioma Castellano en Oriente. Romances tradicionales. Gramática y literatura. Glosario. Presente y porvenir de la Lengua Española, Imprenta Alemana, Madrid, 1911. cxxiv, 140, [1] s, 20 x 12 cm, kenarları yaldızlı lüks deri cildinde. Eser Doğu’da Ladino dilinin geleneksel folk müziği, dilbilgisi ve edebiyat gibi konuları içermektedir.

    TLSatıldı
  • Osmanlı'nın Etnik Yapısı-Fanny Janet (Sandison) Lady Blunt, The People of Turkey Twenty Years' Residence among Bulgarians, Greeks, Albanians, Turks, and Armenians. By a consul's daughter and wife. Edited by Stanley Lane Poole, John Murray, London 1878 (1. baskı). 2 cilt: xxxi, 288, 32 [yayıncı katalogu] s; x, 352 s, 21 x 13.5 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. 
Tarabya doğumlu kadın yazarın Osmanlı halkları üzerine nadir eseri... Dönemin İngiliz elçilik mensuplarından birinin kızı olarak Tarabya’da doğduktan sonra Osmanlı topraklarında altmış yıl ikamet eden Fanny Janet Blunt’un (1839-1926) bu eseri, Osmanlı toplumsal yaşamını, nüfus bileşimini, imparatorluğun idarî, iktisadi ve folklorik özelliklerini birinci elden aktaran bir kaynaktır. O dönemde, Avrupa kamuoyunda oldukça ateşli bir biçimde tartışılmakta olan Doğu Sorunu’nun ve Osmanlı İmparatorluğundaki azınlıklar meselesinin o günlerin sıcaklığı içinde kavranabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Eser dört bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde, Rumeli ve Anadolu topraklarında yaşayan Bulgarlar, Rumlar, Arnavutlar, Türkler, Ermeniler, Yahudiler, Tatarlar, Çingeneler ve Çerkezler, yayıldıkları coğrafya, sosyal yaşamları ve ulusal karakteristikleri ile tek tek tanıtılır. 2. bölüm imparatorluktaki arazi dağılımı ve yerleşim meselelerine ayrılmıştır. 3. bölümde imparatorlukta yaşayan tüm milletlerin giyim, evlenme, doğum ve cenaze gibi gelenek ve görenekleri konu edilir. 4. bölümde bu milletlerin eğitimleri, dinleri, çeşitli inançları ve aralarındaki dinî hoşgörü havası örneklerle anlatılır. Eser, Anadolu’daki misyoner faaliyetleri hakkında da ilginç gözlemler aktarmaktadır. Kitabın editörlüğünü ünlü oryantalist Stanley Lane-Poole yapmıştır. Atabey 120, Blackmer 155 [London, 1878 baskısı]
Kitabın Harper & Brothers tarafından Harper’s Franklin Square Library dizisinde çıkan başka bir baskısı daha vardır (New York, tarihsiz [c 1878]). Rusça baskısı St. Petersburg’da 1879’da basılmıştır. 
Yazarın My Reminiscenses (London, 1918) başlıklı bir kitabı daha vardır.

    Lot No: 63

    Lot: 63

    Osmanlı'nın Etnik Yapısı-Fanny Janet (Sandison) Lady Blunt, The People of Turkey Twenty Years' Residence among Bulgarians, Greeks, Albanians, Turks, and Armenians. By a consul's daughter and wife. Edited by Stanley Lane Poole, John Murray, London 1878 (1. baskı). 2 cilt: xxxi, 288, 32 [yayıncı katalogu] s; x, 352 s, 21 x 13.5 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. Tarabya doğumlu kadın yazarın Osmanlı halkları üzerine nadir eseri... Dönemin İngiliz elçilik mensuplarından birinin kızı olarak Tarabya’da doğduktan sonra Osmanlı topraklarında altmış yıl ikamet eden Fanny Janet Blunt’un (1839-1926) bu eseri, Osmanlı toplumsal yaşamını, nüfus bileşimini, imparatorluğun idarî, iktisadi ve folklorik özelliklerini birinci elden aktaran bir kaynaktır. O dönemde, Avrupa kamuoyunda oldukça ateşli bir biçimde tartışılmakta olan Doğu Sorunu’nun ve Osmanlı İmparatorluğundaki azınlıklar meselesinin o günlerin sıcaklığı içinde kavranabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Eser dört bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde, Rumeli ve Anadolu topraklarında yaşayan Bulgarlar, Rumlar, Arnavutlar, Türkler, Ermeniler, Yahudiler, Tatarlar, Çingeneler ve Çerkezler, yayıldıkları coğrafya, sosyal yaşamları ve ulusal karakteristikleri ile tek tek tanıtılır. 2. bölüm imparatorluktaki arazi dağılımı ve yerleşim meselelerine ayrılmıştır. 3. bölümde imparatorlukta yaşayan tüm milletlerin giyim, evlenme, doğum ve cenaze gibi gelenek ve görenekleri konu edilir. 4. bölümde bu milletlerin eğitimleri, dinleri, çeşitli inançları ve aralarındaki dinî hoşgörü havası örneklerle anlatılır. Eser, Anadolu’daki misyoner faaliyetleri hakkında da ilginç gözlemler aktarmaktadır. Kitabın editörlüğünü ünlü oryantalist Stanley Lane-Poole yapmıştır. Atabey 120, Blackmer 155 [London, 1878 baskısı] Kitabın Harper & Brothers tarafından Harper’s Franklin Square Library dizisinde çıkan başka bir baskısı daha vardır (New York, tarihsiz [c 1878]). Rusça baskısı St. Petersburg’da 1879’da basılmıştır. Yazarın My Reminiscenses (London, 1918) başlıklı bir kitabı daha vardır.

    TLSatıldı
  • İzmir Ve Anadolu Seyahatnamesi-William Cochran, Pen and Pencil in Asia Minor or Notes from the Levant, London, William Clowes, 1887, 464 s, metin içinde yazarın suluboya resimlerinden uyarlanarak yapılmış 74 gravür, 15 fotoğraf, indeks, 23 x 14 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. 
İzmir çevresinde ipekböceği yetiştiriciliği ve tarım… William Cochran, Çin’de ipekböcekçiliğine ilgi duymaya başlamış, daha sonra çeşitli İngiliz kolonilerinde yirmi yıl boyunca ipekböceği ve ipek üretiminin başlatılması üzerinde çalışmıştır. Elimizdeki kitapta Cochran’ın Liverpool’dan Malta’ya, Malta’dan İzmir’e oradan İstanbul’a uzanan bir seyahatinin notları sunulmaktadır. Anadolu’da 1885 yılında dört ay kalan yazar ziyaretinin altı haftasını İzmir yakınlarındaki Burnabat’ta geçirmiştir. Yazar burada arkadaşı John Griffit ile ipekböceği yetiştiriciliği üzerinde bir proje yürütmüştür. Cochran özellikle İzmir ve Aydın bölgesinde ipekböceği yetiştiriciliğini incelemiştir. Halıcılık ve genel tarımsal yapı hakkında da bilgiler veren yazar kitabın büyük bölümünü kapsayan İzmir ve Aydın civarlarına seyahatler yapmış ve yalnız tarımsal faaliyetleri değil bu bölgelerin, arkeolojik yapısı, halkın yaşayışı, misyonerlerin çalışmaları ve Rumlara ait eğitim ve ilmi faaliyetler yürüten kurumlara da yer vermiştir. İzmir’den İstanbul’a geçen yazar özellikle şehrin tarihsel yapısına ilişkin bilgiler sunmaktadır. Cochran Almanlarla rekabet başlığı altında Anadolu’ya yerleşip egemenlik kurmaya çalışan İngiliz ve Alman rekabetini inceliyor. Çok nadir bir kitaptır. 

Blackmer 371, Atabey 260

    Lot No: 64

    Lot: 64

    İzmir Ve Anadolu Seyahatnamesi-William Cochran, Pen and Pencil in Asia Minor or Notes from the Levant, London, William Clowes, 1887, 464 s, metin içinde yazarın suluboya resimlerinden uyarlanarak yapılmış 74 gravür, 15 fotoğraf, indeks, 23 x 14 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. İzmir çevresinde ipekböceği yetiştiriciliği ve tarım… William Cochran, Çin’de ipekböcekçiliğine ilgi duymaya başlamış, daha sonra çeşitli İngiliz kolonilerinde yirmi yıl boyunca ipekböceği ve ipek üretiminin başlatılması üzerinde çalışmıştır. Elimizdeki kitapta Cochran’ın Liverpool’dan Malta’ya, Malta’dan İzmir’e oradan İstanbul’a uzanan bir seyahatinin notları sunulmaktadır. Anadolu’da 1885 yılında dört ay kalan yazar ziyaretinin altı haftasını İzmir yakınlarındaki Burnabat’ta geçirmiştir. Yazar burada arkadaşı John Griffit ile ipekböceği yetiştiriciliği üzerinde bir proje yürütmüştür. Cochran özellikle İzmir ve Aydın bölgesinde ipekböceği yetiştiriciliğini incelemiştir. Halıcılık ve genel tarımsal yapı hakkında da bilgiler veren yazar kitabın büyük bölümünü kapsayan İzmir ve Aydın civarlarına seyahatler yapmış ve yalnız tarımsal faaliyetleri değil bu bölgelerin, arkeolojik yapısı, halkın yaşayışı, misyonerlerin çalışmaları ve Rumlara ait eğitim ve ilmi faaliyetler yürüten kurumlara da yer vermiştir. İzmir’den İstanbul’a geçen yazar özellikle şehrin tarihsel yapısına ilişkin bilgiler sunmaktadır. Cochran Almanlarla rekabet başlığı altında Anadolu’ya yerleşip egemenlik kurmaya çalışan İngiliz ve Alman rekabetini inceliyor. Çok nadir bir kitaptır. Blackmer 371, Atabey 260

    TLSatıldı
  • Nadir Bir İstanbul Kitabı-Henry Otis Dwight, Constantinople and its Problems. Its Peoples, Customs, Religions and Progress, Fleming H. Revell Company, New York, 1901. 298 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotoğraf, metin dışındaki 8 planşta (11 fotoğraf), indeks, 20.5 x 13 cm, yayıncının desenli bez cildinde. Çok uzun bir süre İstanbul’da misyoner olarak yaşayan Amerikalı rahip H. O. Dwight kitabında İstanbul’u dünyanın merkezine koymaktadır. İstanbul, İslamiyet, Doğu (Ortodoks) Kilisesi, Doğu ve Batı’nın buluşması, eğitim sistemi (azınlık ve yabancı okulları), Bible House (daha sonra Redhouse Yayınevi) kitabın ana bölümlerini oluşturur. Misyoner faaliyetlerin kültürel emperyalizmin bir yan uğraşı olarak görüldüğü dönemlerin, bu düzenin önde gelen isimlerinden biri tarafından ayrıntılı bir biçimde anlatılışıdır. 
In this collection of seven loosely related essays upon " Constantinople and its Problems" Dr. Dwight adds another volume to the large and rapidly increasing collection of books which contain the results of the observation and experience of men who have spent many years in missionary service. It is distinctly better than many of these "missionary books", however less "preachy," freer from pious but trivial incident and comment, wider in its outlook, more tolerant and sympathetic in its judgments. The Turk, as Dr. Dwight depicts him, is by no means without his attractive qualities. He respects what he calls learning. He is not complacently insensible to his deficiencies and needs, or altogether reluctant to accept the offered gifts of western civilization. He is reading the newspapers which Christians own and publish ; he relinquishes to Christians the keeping of his accounts, the control of his banks, and the building of his mosques. He is making recognizable, if slow, progress in provision for popular education. Christian missions in Turkey gain few Moslem converts, but one closes Dr. Dwight's book convinced that the leaven of Christianity is working nevertheless. The women who now form a majority of the missionary force of the American board at Constantinople are gathering the little children into kindergartens and visiting Greek and Armenian mothers in their wretched homes with the Bible in their hands. A weekly family newspaper and a monthly illustrated paper for children in two or three languages are carried into all parts of the empire. Books published by "an uncontroversial but thoroughly Christian press" are hawked about the streets of Constantinople and bought to be read in far-distant regions. Skilled Christian workers are always going about among the journeyman laborers who have come up to the city from country homes, with friendly offers of service, helping them to write letters and to send their wages to their families, and calling them together in the evening for Bible teaching. This is not a work which furnishes much material for imposing missionary statistics. But none the less it is the proclamation of the good news of the kingdom of Christ.
Henry Otis Dwight (1843-1917), was an American missionary and author.
İçindekiler:
I. THE CITY AS THE CENTRE OF A WORLD: Beauty and importance of the site, Dominating influence of the city in Western Asia, Illustrations from missionary experience, The ebb and flow of population between the city and the provinces, Power to elevate the people of the land

II. THE MOHAMMEDAN QUESTION: Unfilled promises of strength a characteristic of Islam, Illustrations from life in the city, The question thus raised, Mohammedan creed as presented by its chief doctor, Strength of Islam ; the truth that it teaches, Its weakness ; the belief that God’s mercy provides for self-indulgence, Power of pure Christian character to move Muslims
III. THE WOMAN QUESTION: Woman Asia’s bulwark against reform, The Turkish woman, Her charms, Her tongue and its uses, Her ignorance and heathenism, Her influence over men, Education a step toward the solution of the woman question 
IV. THE EASTERN CHURCH: The natural channel for evangelization of Turkey, A thousand years of stagnation, Reasons for this, The Church a political club, The laity not the clergy lead growth, Incapacity for elevating the general populace, Claims of this Church to the sympathy of Christendom, No growth for Turkey but through influence from outside, This Church the place to begin efforts for uplifting the people of the country
V. THE MEETING OF EAST AND WEST: Susceptibility of Orientals to outside influences, Common ground in commerce and amusements, Turkish tastes in amusements, interest in European social life, Injury wrought by a soulless civilization, Commercial civilization not elevating in its influence, Vanity of hope that civilization alone will lift the people to better life
VI. SCHOOLS AND SCHOOL TEACHERS: Respect of Turks for learning, Rank among Mohammedan clergy rests upon learning alone, Does not imply any scientific knowledge, The Mohammedan school system, Its extension by desire for having children read, Its limitation through dread of the effects of knowledge, The Turkish teacher, Moral state of schools, Armenian and Greek schools, Moral philosophy that justifies lying, Roman Catholic and other Western schools in Turkey, Robert College, American College for Girls, Education without religious principle cannot uplift
VII. A HALF FORGOTTEN AGENCY: The ancient bookwriters’ guild of Constantinople and the possibilities of the press, Awakened taste for reading, The American mission and its entrance into the inner life of the people, The press and its power, City missions, Women as missionaries and their work, Better use of Constantinople essential to success of this enterprise, The waiting Christ in St. Sophia

ILLUSTRATIONS 
In the Harbor
Mosque of St. Sophia
Turkish Version of “The Man with the Hoe”
Turkish Women and Fortune Teller
Group of Greek Clergy
The Bosphorus as a Highway (Russian transport on the way to China)
The Cart of Asia Minor
Geuk Sou (Family parties out for the day)
In a Coffee Shop
Robert College 
American College for Girls
The Bible House

    Lot No: 65

    Lot: 65

    Nadir Bir İstanbul Kitabı-Henry Otis Dwight, Constantinople and its Problems. Its Peoples, Customs, Religions and Progress, Fleming H. Revell Company, New York, 1901. 298 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 fotoğraf, metin dışındaki 8 planşta (11 fotoğraf), indeks, 20.5 x 13 cm, yayıncının desenli bez cildinde. Çok uzun bir süre İstanbul’da misyoner olarak yaşayan Amerikalı rahip H. O. Dwight kitabında İstanbul’u dünyanın merkezine koymaktadır. İstanbul, İslamiyet, Doğu (Ortodoks) Kilisesi, Doğu ve Batı’nın buluşması, eğitim sistemi (azınlık ve yabancı okulları), Bible House (daha sonra Redhouse Yayınevi) kitabın ana bölümlerini oluşturur. Misyoner faaliyetlerin kültürel emperyalizmin bir yan uğraşı olarak görüldüğü dönemlerin, bu düzenin önde gelen isimlerinden biri tarafından ayrıntılı bir biçimde anlatılışıdır. In this collection of seven loosely related essays upon " Constantinople and its Problems" Dr. Dwight adds another volume to the large and rapidly increasing collection of books which contain the results of the observation and experience of men who have spent many years in missionary service. It is distinctly better than many of these "missionary books", however less "preachy," freer from pious but trivial incident and comment, wider in its outlook, more tolerant and sympathetic in its judgments. The Turk, as Dr. Dwight depicts him, is by no means without his attractive qualities. He respects what he calls learning. He is not complacently insensible to his deficiencies and needs, or altogether reluctant to accept the offered gifts of western civilization. He is reading the newspapers which Christians own and publish ; he relinquishes to Christians the keeping of his accounts, the control of his banks, and the building of his mosques. He is making recognizable, if slow, progress in provision for popular education. Christian missions in Turkey gain few Moslem converts, but one closes Dr. Dwight's book convinced that the leaven of Christianity is working nevertheless. The women who now form a majority of the missionary force of the American board at Constantinople are gathering the little children into kindergartens and visiting Greek and Armenian mothers in their wretched homes with the Bible in their hands. A weekly family newspaper and a monthly illustrated paper for children in two or three languages are carried into all parts of the empire. Books published by "an uncontroversial but thoroughly Christian press" are hawked about the streets of Constantinople and bought to be read in far-distant regions. Skilled Christian workers are always going about among the journeyman laborers who have come up to the city from country homes, with friendly offers of service, helping them to write letters and to send their wages to their families, and calling them together in the evening for Bible teaching. This is not a work which furnishes much material for imposing missionary statistics. But none the less it is the proclamation of the good news of the kingdom of Christ. Henry Otis Dwight (1843-1917), was an American missionary and author. İçindekiler: I. THE CITY AS THE CENTRE OF A WORLD: Beauty and importance of the site, Dominating influence of the city in Western Asia, Illustrations from missionary experience, The ebb and flow of population between the city and the provinces, Power to elevate the people of the land II. THE MOHAMMEDAN QUESTION: Unfilled promises of strength a characteristic of Islam, Illustrations from life in the city, The question thus raised, Mohammedan creed as presented by its chief doctor, Strength of Islam ; the truth that it teaches, Its weakness ; the belief that God’s mercy provides for self-indulgence, Power of pure Christian character to move Muslims III. THE WOMAN QUESTION: Woman Asia’s bulwark against reform, The Turkish woman, Her charms, Her tongue and its uses, Her ignorance and heathenism, Her influence over men, Education a step toward the solution of the woman question IV. THE EASTERN CHURCH: The natural channel for evangelization of Turkey, A thousand years of stagnation, Reasons for this, The Church a political club, The laity not the clergy lead growth, Incapacity for elevating the general populace, Claims of this Church to the sympathy of Christendom, No growth for Turkey but through influence from outside, This Church the place to begin efforts for uplifting the people of the country V. THE MEETING OF EAST AND WEST: Susceptibility of Orientals to outside influences, Common ground in commerce and amusements, Turkish tastes in amusements, interest in European social life, Injury wrought by a soulless civilization, Commercial civilization not elevating in its influence, Vanity of hope that civilization alone will lift the people to better life VI. SCHOOLS AND SCHOOL TEACHERS: Respect of Turks for learning, Rank among Mohammedan clergy rests upon learning alone, Does not imply any scientific knowledge, The Mohammedan school system, Its extension by desire for having children read, Its limitation through dread of the effects of knowledge, The Turkish teacher, Moral state of schools, Armenian and Greek schools, Moral philosophy that justifies lying, Roman Catholic and other Western schools in Turkey, Robert College, American College for Girls, Education without religious principle cannot uplift VII. A HALF FORGOTTEN AGENCY: The ancient bookwriters’ guild of Constantinople and the possibilities of the press, Awakened taste for reading, The American mission and its entrance into the inner life of the people, The press and its power, City missions, Women as missionaries and their work, Better use of Constantinople essential to success of this enterprise, The waiting Christ in St. Sophia ILLUSTRATIONS In the Harbor Mosque of St. Sophia Turkish Version of “The Man with the Hoe” Turkish Women and Fortune Teller Group of Greek Clergy The Bosphorus as a Highway (Russian transport on the way to China) The Cart of Asia Minor Geuk Sou (Family parties out for the day) In a Coffee Shop Robert College American College for Girls The Bible House

    TLSatıldı
  • Şık Cildinde Bir Harem Kitabı-Demetra Vaka [Mrs Kenneth Brown], Haremlik, Some Pages from the Life of Turkish Women, Houghton Mifflin Company, Boston and New York, MDCCCCXII [1912]. Çift renk başlık sayfası, [6], 274, [1] s, 19.5 x 13 cm, döneminin sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, sırtı (tümsekli) ve köşeleri deri, kapakları ve yan sayfaları desenli cildinde. 
1. baskı Londra’da 1909 yılında basılmıştır. Kitabın Almanca (Harem : Bilder aus dem türkischen Frauenleben [Leipzig, 1912]), Fransızca (Haremlik : quelques pages de la vie des femmes turques [Paris, 1913]) ve Felemenkçe (Harem, schetsen uit het leven van de Turksche vrouw [Amsterdam, 1915]) çevirileri de vardır. 
Fransızca baskının tanıtım yazısı: En 1901, apres six ans aux Etats-Unis, la journaliste et ecrivaine Demetra Vaka-Brown regagne Istanbul, sa ville natale, encore nommee Constantinople, avec l’intention d’étudier la condition des femmes ottomanes dans les harems et de verifier si les prejuges des Americains les decrivant comme de malheureuses creatures vivant en esclavage pour les vils desirs des hommes, ont un fondement. Elle va donc se rendre dans plusieurs demeures pour rencontrer des femmes menant encore un mode de vie traditionnel.
Le recit autobiographique Haremlik, quelques pages de la vie des femmes turques, constitue ainsi le temoignage authentique d’une narratrice partagee entre sa fascination de l’Orient et son attirance pour le modernisme. C’est pourquoi, il offre un precieux document sur les interrogations multiples suscitees par une nouvelle definition de la condition des femmes au debut du XXe siecle, aussi bien dans l’Empire ottoman que dans le monde occidental.
Demetra Vaka, “dışarıdan” bir gözle fakat Türklerin bakış açısını yansıttığı bu kitabıyla, Amerikalılara Türkler hakkında daha sahih bilgiler, tahayyüllerini besleyecek daha gerçek bir damar sunma amacını gütmüştür.
1877 yılında Osmanlı Rum’u olarak İstanbul’da dünyaya gelen Demetra Vaka daha sonra Amerika’ya taşınmış orada hem gazetecilik yapmış hem de romancı kimliğini kazanmıştır. Daha sonra, 1901 yılında İstanbul’a gelmiş ve Osmanlı’nın son dönemine ışık tutacak kitaplar yazmasına vesile olacak olaylara, hikâyelere tanık olmuştur. Demetra Vaka 1904 yılında Amerikalı yazar Kenneth Brown’la evlenmiş ; onun desteğiyle, 1901 yılında İstanbul seyahati esnasında dinlediği, şahit olduğu hikâyeleri Haremlik kitabında yazmaya başlamıştır. Osmanlı üst tabakasının ev içi yaşamını, haremde yaşananları yazdığı Haremlik onun ilk kitabıdır. Vaka pek çok paşanın ve Osmanlı üst tabakasından ailelerin evlerinde konuk olarak yaşamış ; onların hayatlarını yakinen gözlemleme fırsatı yakalamıştır. Osmanlı modernleşmesi açısından bu gözlemleri iyi bir kaynak niteliğinde olan Vaka, aynı zamanda her ne kadar artık sislerin ardında kalan bir nostalji olduğu düşünülse de harem hayatını da yazmış, kadınlarla hem hayatları hem dünya görüşleri hakkında sohbetlerde bulunmuştur.
Vaka, o dönemde bu üst tabakadan hanımların çok iyi -hatta Avrupalı kadınlardan daha iyi- eğitim aldıklarını, birkaç dili çok iyi bilip edebiyatlarına da hâkim olduklarını, pek çok sanatla uğraşıp, aynı zamanda felsefe öğrendiklerini fakat hâlâ kadın ve erkeğin toplumsal konumlarına dair İslami kaygıların da yönlendirmesiyle “Doğulu gibi” düşündüklerini söylemiştir. 
Kadınların evlilik ve aşk hayatlarını merak eden ve dinleyen Vaka, iki kuma oldukları hâlde bu durumdan oldukça memnun olup birbirlerini çok seven Nassarah ve Tsakran’ı ; kocasına karşı delice bir sevda duyan ama karşılık bulamadığı için deliren, kocasını terk eden ve hatta bu uğurda çocuklarını bile zaman zaman öldürmeyi düşünen Mihrimah’ı ; Selim Paşa’nın 4. hanımı olduğu hâlde en ufak bir mutsuzluğu olmayan Djimlah’ı ; yine Selim Paşa’nın ilk hanımı olup ikinci evliliğini kaldıramayıp kendisi olmaktan vazgeçen ama kocasının mutlu olması için çabalayan Valide Hanım’ı ; nişanlısını çok sevdiği hâlde ancak onun kendisini sevdiğinden emin olduğu zaman evlenmeyi düşünen, aksi takdirde canına kıymayı planlayan Houlme’yi ; eşi Cemal Paşa başkasıyla bir gönül ilişkisi yaşadığı için onu zehirleyerek öldüren, ardından kendini zehirleyen Chakende Hanım’ı ; güzeller güzeli ama hasta olan Nor Sombehle Hakif Bey’in öldürücü sevdalarını ; Ahmet Ali Paşa ile evli olduğu hâlde İngiliz Edgar’la kaçan, ardından aslında Ahmet Paşa’yı sevdiğini anlayıp ona yalvaran ve tekrar onunla kaçan Rosetta’yı dinleyip haremi labirente benzetmiş ve ne kadar derine inerse o kadar kaybolduğunu söylemiştir. Ne tam bir oryantalist ne de tam bir Osmanlı olan Vaka’nın düşüncelerini, harem tecrübelerini okumak hem son dönem Osmanlı’sının toplumsal hayatını hem de son dönem Osmanlı kadınının düşünce ve duygu dünyasının “Batılı ve aktivist” bir kadının gözüyle görmek açısından iyi bir izlek sunuyor.
Demetra Vaka, imparatorluğun ihtişamını yitirdiği, İstanbul’un işgal kuvvetlerini ağırladığı 1921 yılında eşi ile birlikte Türkler hakkında bir kitap yazabilmek için tekrar İstanbul’a gelmiştir. Karşılaştığı manzara onu önceleri hüzünlendirmiş ve estetik olarak harem imajını yitiren bu şehir onu hayal kırıklığına uğratmıştır. Zira şehre geldiği ilk gün karşılaştığı manzara şöyledir: Gri üniformalar içerisinde yüzleri peçesiz olan hanımlar şehrin sokaklarını süpürüyor ve çöpleri temizliyor… Başka bir sahnede yine yüzü peçesiz olan kadın tavırlarından ailesinden olmayan bir erkekle ayaküstü sohbet ediyor. Reina Lewis, Vaka’nın bu yeni Türkiye manzarası karşısında yaşadığı hüznü, oryantalist bir yaklaşımla Doğu’yu asla değişmeyen bir görüntü içerisine hapsetme isteği olarak yorumlamıştır. Fakat Vaka, Türk kadınının bu yeni hâline çok çabuk alışmış ve hatta bunu eskisinden daha büyüleyici bulmuştur.
Yine yüzü peçesiz genç bir hanımın peşine düştüğünde yolu, tamamı Müslüman hanım tezgâhtarlardan, çalışanlardan oluşan ve üstelik işletmecisi de yine bir Müslüman hanım olan bir mağazaya çıkmıştır. Mağazanın sahibesi hanımla tanışmış ve onun hikâyesini dinlemiştir. Mağaza sahibesi, kocasını kaybeden ve evde oturamadığı için kendini çalışmak zorunda hisseden bir kadındır. Vaka, aynı mağazada çalışan genç kızlarla yaptığı sohbetlerde içlerinden birine, 20 yıl öncesinden farklı olarak artık özgür olduklarını söylediğinde genç kız, her gün sabahtan akşama kadar o mağazada çalışmanın özgürlük değil aksine kölelik olduğunu, asıl özgürlüğün, eski günlerdeki gibi canı ne isterse yapan, neyi isterse ona sahip olan kadınların hayatında var olduğunu söylemiştir. 
Başına gelen musibetlere karşı kendi özünü keşfetmiş kadınlar ; işgal kuvvetlerine duyduğu intikam hırsını güzelliğini kullanarak dindiren Azize Hanım ; bir Amerikan şirketinde büro işlerine bakan aynı zamanda bir okulun müdiresi olan genç bir hanım… İstanbul’un Peçesiz Kadınları kitabının kahramanı olan bu kadınlar, Haremlik kitabının kahramanı kadınlardan çok farklı hikâyeler anlatmışlar ve bu hikayeler, Vaka’nın Türk kadınına olan hayretini bir kez daha artırmıştır.
Vaka, tramvayda, tiyatroda, davetlerde karşılaştığı, onu Haremlik kitabında olduğu gibi gizemli oluşlarıyla değil, tavırlarıyla cezbeden hanımların dostluğunu kazanmış ve hikâyelerini dinleme fırsatı yakalamış bu hanımların hepsinin iyi derecede en az bir yabancı dil bildiklerini, bazılarının eğitimlerini yurt dışında tamamladıklarını ya da en azından Batılı bir eğitim aldıklarını öğrenmiştir. Tanıştığı tüm kadınların hemen hepsinin kendi ayakları üzerinde duran, Haremlik kitabının kahramanlarının aksine hikâyeleri bir erkeğin hikâyesinden bağımsız gelişen, idealleri olan, iyi eğitimli kadınlar olması ve o dönem Vaka’nın tesadüf ettiği hanımların hemen hemen benzer profillerde oluşu, İstanbul sokaklarında serbestçe dolaşan hanımların yalnızca bu profilde hanımlar olduğunu akla getiriyor.
Vaka, yalnızca iki yıl sonra “özgürce şapka giymek için” Amerika’ya kaçan Selma Ekrem Hanım’ın veya beş yıl sonra “özgürce yaşamak için” Fransa’ya kaçan ve sonrasında özgürlüğünü bir manastırın duvarlarına zincirleyen İsmet Fahri Topuz’un anlattığı ve çizdiğinden çok daha farklı bir yeni Türkiye anlatısı sunmuştur.
Üstelik Melek ve Zeynep Hanımların veya Selma ve İsmet Hanımların yaptığının aksine, her daim doğduğu topraklara dönen ; doğduğu toprakların insanlarını yaşadığı toprakların insanlarına ; ezilmiş, kapatılmış, bezdirilmiş “Doğulu” kadın yerine eğitimli, yabancı dil bilen, ayakları üzerinde duran bir “Doğulu” kadın profilini “dışarıdan” bir gözle “içeriden” bir hikâye anlatarak sunuyor.
Note: the contents of this book are not fictitious, unusual as parts of it may appear to Western readers. There has been some reaaranging of facts, to make for compactness – incidernts of several days have sometimes been told as of one. Substantially, however, everything is true as told.

    Lot No: 66

    Lot: 66

    Şık Cildinde Bir Harem Kitabı-Demetra Vaka [Mrs Kenneth Brown], Haremlik, Some Pages from the Life of Turkish Women, Houghton Mifflin Company, Boston and New York, MDCCCCXII [1912]. Çift renk başlık sayfası, [6], 274, [1] s, 19.5 x 13 cm, döneminin sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, sırtı (tümsekli) ve köşeleri deri, kapakları ve yan sayfaları desenli cildinde. 1. baskı Londra’da 1909 yılında basılmıştır. Kitabın Almanca (Harem : Bilder aus dem türkischen Frauenleben [Leipzig, 1912]), Fransızca (Haremlik : quelques pages de la vie des femmes turques [Paris, 1913]) ve Felemenkçe (Harem, schetsen uit het leven van de Turksche vrouw [Amsterdam, 1915]) çevirileri de vardır. Fransızca baskının tanıtım yazısı: En 1901, apres six ans aux Etats-Unis, la journaliste et ecrivaine Demetra Vaka-Brown regagne Istanbul, sa ville natale, encore nommee Constantinople, avec l’intention d’étudier la condition des femmes ottomanes dans les harems et de verifier si les prejuges des Americains les decrivant comme de malheureuses creatures vivant en esclavage pour les vils desirs des hommes, ont un fondement. Elle va donc se rendre dans plusieurs demeures pour rencontrer des femmes menant encore un mode de vie traditionnel. Le recit autobiographique Haremlik, quelques pages de la vie des femmes turques, constitue ainsi le temoignage authentique d’une narratrice partagee entre sa fascination de l’Orient et son attirance pour le modernisme. C’est pourquoi, il offre un precieux document sur les interrogations multiples suscitees par une nouvelle definition de la condition des femmes au debut du XXe siecle, aussi bien dans l’Empire ottoman que dans le monde occidental. Demetra Vaka, “dışarıdan” bir gözle fakat Türklerin bakış açısını yansıttığı bu kitabıyla, Amerikalılara Türkler hakkında daha sahih bilgiler, tahayyüllerini besleyecek daha gerçek bir damar sunma amacını gütmüştür. 1877 yılında Osmanlı Rum’u olarak İstanbul’da dünyaya gelen Demetra Vaka daha sonra Amerika’ya taşınmış orada hem gazetecilik yapmış hem de romancı kimliğini kazanmıştır. Daha sonra, 1901 yılında İstanbul’a gelmiş ve Osmanlı’nın son dönemine ışık tutacak kitaplar yazmasına vesile olacak olaylara, hikâyelere tanık olmuştur. Demetra Vaka 1904 yılında Amerikalı yazar Kenneth Brown’la evlenmiş ; onun desteğiyle, 1901 yılında İstanbul seyahati esnasında dinlediği, şahit olduğu hikâyeleri Haremlik kitabında yazmaya başlamıştır. Osmanlı üst tabakasının ev içi yaşamını, haremde yaşananları yazdığı Haremlik onun ilk kitabıdır. Vaka pek çok paşanın ve Osmanlı üst tabakasından ailelerin evlerinde konuk olarak yaşamış ; onların hayatlarını yakinen gözlemleme fırsatı yakalamıştır. Osmanlı modernleşmesi açısından bu gözlemleri iyi bir kaynak niteliğinde olan Vaka, aynı zamanda her ne kadar artık sislerin ardında kalan bir nostalji olduğu düşünülse de harem hayatını da yazmış, kadınlarla hem hayatları hem dünya görüşleri hakkında sohbetlerde bulunmuştur. Vaka, o dönemde bu üst tabakadan hanımların çok iyi -hatta Avrupalı kadınlardan daha iyi- eğitim aldıklarını, birkaç dili çok iyi bilip edebiyatlarına da hâkim olduklarını, pek çok sanatla uğraşıp, aynı zamanda felsefe öğrendiklerini fakat hâlâ kadın ve erkeğin toplumsal konumlarına dair İslami kaygıların da yönlendirmesiyle “Doğulu gibi” düşündüklerini söylemiştir. Kadınların evlilik ve aşk hayatlarını merak eden ve dinleyen Vaka, iki kuma oldukları hâlde bu durumdan oldukça memnun olup birbirlerini çok seven Nassarah ve Tsakran’ı ; kocasına karşı delice bir sevda duyan ama karşılık bulamadığı için deliren, kocasını terk eden ve hatta bu uğurda çocuklarını bile zaman zaman öldürmeyi düşünen Mihrimah’ı ; Selim Paşa’nın 4. hanımı olduğu hâlde en ufak bir mutsuzluğu olmayan Djimlah’ı ; yine Selim Paşa’nın ilk hanımı olup ikinci evliliğini kaldıramayıp kendisi olmaktan vazgeçen ama kocasının mutlu olması için çabalayan Valide Hanım’ı ; nişanlısını çok sevdiği hâlde ancak onun kendisini sevdiğinden emin olduğu zaman evlenmeyi düşünen, aksi takdirde canına kıymayı planlayan Houlme’yi ; eşi Cemal Paşa başkasıyla bir gönül ilişkisi yaşadığı için onu zehirleyerek öldüren, ardından kendini zehirleyen Chakende Hanım’ı ; güzeller güzeli ama hasta olan Nor Sombehle Hakif Bey’in öldürücü sevdalarını ; Ahmet Ali Paşa ile evli olduğu hâlde İngiliz Edgar’la kaçan, ardından aslında Ahmet Paşa’yı sevdiğini anlayıp ona yalvaran ve tekrar onunla kaçan Rosetta’yı dinleyip haremi labirente benzetmiş ve ne kadar derine inerse o kadar kaybolduğunu söylemiştir. Ne tam bir oryantalist ne de tam bir Osmanlı olan Vaka’nın düşüncelerini, harem tecrübelerini okumak hem son dönem Osmanlı’sının toplumsal hayatını hem de son dönem Osmanlı kadınının düşünce ve duygu dünyasının “Batılı ve aktivist” bir kadının gözüyle görmek açısından iyi bir izlek sunuyor. Demetra Vaka, imparatorluğun ihtişamını yitirdiği, İstanbul’un işgal kuvvetlerini ağırladığı 1921 yılında eşi ile birlikte Türkler hakkında bir kitap yazabilmek için tekrar İstanbul’a gelmiştir. Karşılaştığı manzara onu önceleri hüzünlendirmiş ve estetik olarak harem imajını yitiren bu şehir onu hayal kırıklığına uğratmıştır. Zira şehre geldiği ilk gün karşılaştığı manzara şöyledir: Gri üniformalar içerisinde yüzleri peçesiz olan hanımlar şehrin sokaklarını süpürüyor ve çöpleri temizliyor… Başka bir sahnede yine yüzü peçesiz olan kadın tavırlarından ailesinden olmayan bir erkekle ayaküstü sohbet ediyor. Reina Lewis, Vaka’nın bu yeni Türkiye manzarası karşısında yaşadığı hüznü, oryantalist bir yaklaşımla Doğu’yu asla değişmeyen bir görüntü içerisine hapsetme isteği olarak yorumlamıştır. Fakat Vaka, Türk kadınının bu yeni hâline çok çabuk alışmış ve hatta bunu eskisinden daha büyüleyici bulmuştur. Yine yüzü peçesiz genç bir hanımın peşine düştüğünde yolu, tamamı Müslüman hanım tezgâhtarlardan, çalışanlardan oluşan ve üstelik işletmecisi de yine bir Müslüman hanım olan bir mağazaya çıkmıştır. Mağazanın sahibesi hanımla tanışmış ve onun hikâyesini dinlemiştir. Mağaza sahibesi, kocasını kaybeden ve evde oturamadığı için kendini çalışmak zorunda hisseden bir kadındır. Vaka, aynı mağazada çalışan genç kızlarla yaptığı sohbetlerde içlerinden birine, 20 yıl öncesinden farklı olarak artık özgür olduklarını söylediğinde genç kız, her gün sabahtan akşama kadar o mağazada çalışmanın özgürlük değil aksine kölelik olduğunu, asıl özgürlüğün, eski günlerdeki gibi canı ne isterse yapan, neyi isterse ona sahip olan kadınların hayatında var olduğunu söylemiştir. Başına gelen musibetlere karşı kendi özünü keşfetmiş kadınlar ; işgal kuvvetlerine duyduğu intikam hırsını güzelliğini kullanarak dindiren Azize Hanım ; bir Amerikan şirketinde büro işlerine bakan aynı zamanda bir okulun müdiresi olan genç bir hanım… İstanbul’un Peçesiz Kadınları kitabının kahramanı olan bu kadınlar, Haremlik kitabının kahramanı kadınlardan çok farklı hikâyeler anlatmışlar ve bu hikayeler, Vaka’nın Türk kadınına olan hayretini bir kez daha artırmıştır. Vaka, tramvayda, tiyatroda, davetlerde karşılaştığı, onu Haremlik kitabında olduğu gibi gizemli oluşlarıyla değil, tavırlarıyla cezbeden hanımların dostluğunu kazanmış ve hikâyelerini dinleme fırsatı yakalamış bu hanımların hepsinin iyi derecede en az bir yabancı dil bildiklerini, bazılarının eğitimlerini yurt dışında tamamladıklarını ya da en azından Batılı bir eğitim aldıklarını öğrenmiştir. Tanıştığı tüm kadınların hemen hepsinin kendi ayakları üzerinde duran, Haremlik kitabının kahramanlarının aksine hikâyeleri bir erkeğin hikâyesinden bağımsız gelişen, idealleri olan, iyi eğitimli kadınlar olması ve o dönem Vaka’nın tesadüf ettiği hanımların hemen hemen benzer profillerde oluşu, İstanbul sokaklarında serbestçe dolaşan hanımların yalnızca bu profilde hanımlar olduğunu akla getiriyor. Vaka, yalnızca iki yıl sonra “özgürce şapka giymek için” Amerika’ya kaçan Selma Ekrem Hanım’ın veya beş yıl sonra “özgürce yaşamak için” Fransa’ya kaçan ve sonrasında özgürlüğünü bir manastırın duvarlarına zincirleyen İsmet Fahri Topuz’un anlattığı ve çizdiğinden çok daha farklı bir yeni Türkiye anlatısı sunmuştur. Üstelik Melek ve Zeynep Hanımların veya Selma ve İsmet Hanımların yaptığının aksine, her daim doğduğu topraklara dönen ; doğduğu toprakların insanlarını yaşadığı toprakların insanlarına ; ezilmiş, kapatılmış, bezdirilmiş “Doğulu” kadın yerine eğitimli, yabancı dil bilen, ayakları üzerinde duran bir “Doğulu” kadın profilini “dışarıdan” bir gözle “içeriden” bir hikâye anlatarak sunuyor. Note: the contents of this book are not fictitious, unusual as parts of it may appear to Western readers. There has been some reaaranging of facts, to make for compactness – incidernts of several days have sometimes been told as of one. Substantially, however, everything is true as told.

    TLSatıldı
  • Bol Görselli Bir İstanbul Rehberi-Cornelius Gurlitt, Konstantinopel, Kurt Wolff Verlag, Leipzig, 1908. 118 s, metin dışında 32 tam sayfa fotoğraf, 16 x 12 cm, karton cildinde. Alman Mimarlar Birliği Başkanı (Atatürk tarafindan Türk Tarih Kurumu'na Şeref Üyesi seçilmiştir) Dr. Cornelius Gurlitt (1850-1938), Dresden Teknik Üniversitesi Mimarlık Profesörlüğü yapmış sanat tarihçisidir. Barok mimarisinin önemli araştırmacılarındandır. Türkçe’ye de çevrilen Die Baukunst Konstantinopels (İstanbul Mimarisi) adlı kitabıyla tanınır. Elimizdeki eser yazarın İstanbul’u ağırlıklı olarak mimari özellikleriyle anlattığı turist rehberi olarak nitelenebilecek bir kitaptır. Alman Büyükelçi Mareşal von Bieberstein’in aracılığıyla, camilerde ve öteki dinsel yapılarda fotoğraf çekme ve çizim yapma izni alan Gurlitt, bu sayede daha önce çalışılmamış pek çok mimari eseri kitabına aktarma şansını elde etmiştir.

    Lot No: 67

    Lot: 67

    Bol Görselli Bir İstanbul Rehberi-Cornelius Gurlitt, Konstantinopel, Kurt Wolff Verlag, Leipzig, 1908. 118 s, metin dışında 32 tam sayfa fotoğraf, 16 x 12 cm, karton cildinde. Alman Mimarlar Birliği Başkanı (Atatürk tarafindan Türk Tarih Kurumu'na Şeref Üyesi seçilmiştir) Dr. Cornelius Gurlitt (1850-1938), Dresden Teknik Üniversitesi Mimarlık Profesörlüğü yapmış sanat tarihçisidir. Barok mimarisinin önemli araştırmacılarındandır. Türkçe’ye de çevrilen Die Baukunst Konstantinopels (İstanbul Mimarisi) adlı kitabıyla tanınır. Elimizdeki eser yazarın İstanbul’u ağırlıklı olarak mimari özellikleriyle anlattığı turist rehberi olarak nitelenebilecek bir kitaptır. Alman Büyükelçi Mareşal von Bieberstein’in aracılığıyla, camilerde ve öteki dinsel yapılarda fotoğraf çekme ve çizim yapma izni alan Gurlitt, bu sayede daha önce çalışılmamış pek çok mimari eseri kitabına aktarma şansını elde etmiştir.

    TLSatıldı
  • Mısır Ve Filistin Seyahatnamesi-Elliot Warburton, The Crescent and the Cross, or, Travels in Egypt and the Holy Land, Hubbard, Philadelphia, 1888. xiv, 268; 178, [2] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 3 levha, kitabın birkaç sayfasında ex-libris kaşesi, 19.5 x 14 cm, yayıncısının yan sayfaları özgün bez cildinde. İrlandalı gezgin ve yazar Elliot Warburton’un çok sevilen, ölümünden sonra da birçok kez basılan eseri ilk kez 1845 yılında yayınlanmış, 1860 yılında 17. baskıya ulaşmıştır. İlk kez Dublin University Magazine’de yayınlanan eser Warburton’un 1845 yılında Southampton’dan gemi ile başlayıp İskenderiye, Kahire, Kudüs, Sidon ve Beyrut, gezisinin notlarından oluşmaktadır. Bu baskı yazarın bugünün Mısır, İsrail/Filistin, Lübnan ve Suriyesine yaptığı seyahatleri ihtiva eder. Diğer bir deyişle, orijinal baskının 2. cildinin son 3 bölümü (İstanbul, İzmir ve Yunanistan) bu baskıya alınmamıştır.

    Lot No: 68

    Lot: 68

    Mısır Ve Filistin Seyahatnamesi-Elliot Warburton, The Crescent and the Cross, or, Travels in Egypt and the Holy Land, Hubbard, Philadelphia, 1888. xiv, 268; 178, [2] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 3 levha, kitabın birkaç sayfasında ex-libris kaşesi, 19.5 x 14 cm, yayıncısının yan sayfaları özgün bez cildinde. İrlandalı gezgin ve yazar Elliot Warburton’un çok sevilen, ölümünden sonra da birçok kez basılan eseri ilk kez 1845 yılında yayınlanmış, 1860 yılında 17. baskıya ulaşmıştır. İlk kez Dublin University Magazine’de yayınlanan eser Warburton’un 1845 yılında Southampton’dan gemi ile başlayıp İskenderiye, Kahire, Kudüs, Sidon ve Beyrut, gezisinin notlarından oluşmaktadır. Bu baskı yazarın bugünün Mısır, İsrail/Filistin, Lübnan ve Suriyesine yaptığı seyahatleri ihtiva eder. Diğer bir deyişle, orijinal baskının 2. cildinin son 3 bölümü (İstanbul, İzmir ve Yunanistan) bu baskıya alınmamıştır.

    TLSatıldı
  • Arnavutluk,Makedonya,Yunanistan vs. Muhteşem Nadir Bir Seyehatname-F[rançois]. C[harles]. H[ugues]. L[aurent]. Pouqueville, Travels in Epirus, Albania, Macedonia, and Thessaly, Sir Richard Phillips, London, 1820. 124 s, 3 gravür ["Toxite Albanian" düşmüştür], 22 x 13.5 cm, lüks deri cildinde. Müzayedemizdeki nüsha orijinali Fransızca olarak yayınlanan kitabın kısaltılmış İngilizce tercümesidir. Pouqueville, 1798 yılında Napolyon’un Mısır seferine hekim ve ilim adamlarından oluşan komisyonun üyesi olarak katıldı. Aynı yıl Mısır'dan İtalya’ya dönüşü esnasında Navarin’de korsanlar tarafından esir edildi. Yaklaşık on ay Trablus’ta hapis yattıktan sonra, İstanbul’a getirilerek Yedikule zindanlarında iki yıl daha savaş esiri olarak yaşadı. Ancak 1801 yılının sonlarına doğru ülkesi Fransa’ya dönen yazar bu eserinde, başından geçen bu acı olayları, karşılaştığı ülke halklarının geleneklerini, yaşam tarzlarını, gördüğü kentlerin tasvirlerini, son derece renkli bir dille sanki bir macera romanı üslubu ile anlatmaktadır. Bu eser ilk olarak Fransızca yayımlanmış ve daha sonra diğer önemli Avrupa dillerine tercüme edilmiştir. Burada sunduğumuz İngilizce baskının en önemli özelliği diğer baskılarında bulunmayan gravürlerin bu baskıya ilave edilmiş olmasıdır. Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 69

    Lot: 69

    Arnavutluk,Makedonya,Yunanistan vs. Muhteşem Nadir Bir Seyehatname-F[rançois]. C[harles]. H[ugues]. L[aurent]. Pouqueville, Travels in Epirus, Albania, Macedonia, and Thessaly, Sir Richard Phillips, London, 1820. 124 s, 3 gravür ["Toxite Albanian" düşmüştür], 22 x 13.5 cm, lüks deri cildinde. Müzayedemizdeki nüsha orijinali Fransızca olarak yayınlanan kitabın kısaltılmış İngilizce tercümesidir. Pouqueville, 1798 yılında Napolyon’un Mısır seferine hekim ve ilim adamlarından oluşan komisyonun üyesi olarak katıldı. Aynı yıl Mısır'dan İtalya’ya dönüşü esnasında Navarin’de korsanlar tarafından esir edildi. Yaklaşık on ay Trablus’ta hapis yattıktan sonra, İstanbul’a getirilerek Yedikule zindanlarında iki yıl daha savaş esiri olarak yaşadı. Ancak 1801 yılının sonlarına doğru ülkesi Fransa’ya dönen yazar bu eserinde, başından geçen bu acı olayları, karşılaştığı ülke halklarının geleneklerini, yaşam tarzlarını, gördüğü kentlerin tasvirlerini, son derece renkli bir dille sanki bir macera romanı üslubu ile anlatmaktadır. Bu eser ilk olarak Fransızca yayımlanmış ve daha sonra diğer önemli Avrupa dillerine tercüme edilmiştir. Burada sunduğumuz İngilizce baskının en önemli özelliği diğer baskılarında bulunmayan gravürlerin bu baskıya ilave edilmiş olmasıdır. Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • İlk Defa Görülen İzmir Ve İstanbul Seyahatnamesi-J. Ellerbeck, Eastern Rambles and Reminiscences, Lytham and St. Annes Standard Newspaper Company Ltd., Lytham, 1909 (ilk ve tek baskı). [8], 347, [5] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 14 levha fotoğraf, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. 
İngiltere’de taşra baskısı olarak yayınlanan bu kitapta konu edilen yerler 1896 ile 1907 arasında ziyaret edilmiş ve ilk defa Lytham Standard gazetesinde tefrika edilmiştir. Efes, İzmir, Patmos, İstanbul ve daha birçok Akdeniz şehri yazarın gezdiği yerlerin arasındadır. 
Efes (s 15-22), İzmir (s 23-29), İstanbul (s 146-208). 
Ayrıca Athens to Constantinople (s 134-145) bölümünde yol üzerindeki Tenedos, Çanakkale, Gelibolu, Truva, Kapıdağ Yarımadası gibi yerlerden bahseder. 
Efes gezisinden İzmir’e dönüşte vapurunu kaçırınca Avusturya Lloyd’un sonraki vapuruna kadar iki hafta süreyle Grand Hotel Huck’da kalan yazar İzmir’i etraflıca tanıma imkanını bulur. 
Yazar İstanbul’da ise Grand Hotel de Londres’de kalır. Yazar gezdiği yerleri anlattığı seyahatnamesini tarihsel bilgilerle zenginleştirmiştir.

    Lot No: 70

    Lot: 70

    İlk Defa Görülen İzmir Ve İstanbul Seyahatnamesi-J. Ellerbeck, Eastern Rambles and Reminiscences, Lytham and St. Annes Standard Newspaper Company Ltd., Lytham, 1909 (ilk ve tek baskı). [8], 347, [5] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 14 levha fotoğraf, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. İngiltere’de taşra baskısı olarak yayınlanan bu kitapta konu edilen yerler 1896 ile 1907 arasında ziyaret edilmiş ve ilk defa Lytham Standard gazetesinde tefrika edilmiştir. Efes, İzmir, Patmos, İstanbul ve daha birçok Akdeniz şehri yazarın gezdiği yerlerin arasındadır. Efes (s 15-22), İzmir (s 23-29), İstanbul (s 146-208). Ayrıca Athens to Constantinople (s 134-145) bölümünde yol üzerindeki Tenedos, Çanakkale, Gelibolu, Truva, Kapıdağ Yarımadası gibi yerlerden bahseder. Efes gezisinden İzmir’e dönüşte vapurunu kaçırınca Avusturya Lloyd’un sonraki vapuruna kadar iki hafta süreyle Grand Hotel Huck’da kalan yazar İzmir’i etraflıca tanıma imkanını bulur. Yazar İstanbul’da ise Grand Hotel de Londres’de kalır. Yazar gezdiği yerleri anlattığı seyahatnamesini tarihsel bilgilerle zenginleştirmiştir.

    TLSatıldı
  • Bir Fransız madamın 1816-1819 tarihli Boğaziçi mektupları-[Marie Thérèse Aldegonde Hennet], Lettres sur le Bosphore, ou Relation d’un Voyage en Différentes Parties de l’Orient Pendant les Années 1816 a 1819, Chez Domère, Paris, 1821 (1. baskı) . 446 s, başlık s önünde 1 gravür, sayfaları kesilmemiş durumda, 20.5 x 12.5 cm, kağıt muhafazasında. 1816-1820 yılları arasında İstanbul’da görev yapan Fransız elçisi Duc de Rivière’in (Charles François Riffardeau de Rivière) kayınvalidesi olan yazar kızı Antoinette Marie-Louise Colette de La Ferté-Meung (1776-1860) ve damadını ziyaret etmek üzere İstanbul’a gelir. Dönemin modasına uygun olarak mektup biçiminde kaleme alınmış olan bu gezi notları öykü ve anekdotlardan oluşur ve döneminin İstanbul’unu bir Fransız kadınının yaklaşımıyla anlatmaktadır. Kitabın metni genişletilmiş 2. baskısı 1822 yılında basılmıştır. Blackmer 941, Atabey 655

    Lot No: 71

    Lot: 71

    Bir Fransız madamın 1816-1819 tarihli Boğaziçi mektupları-[Marie Thérèse Aldegonde Hennet], Lettres sur le Bosphore, ou Relation d’un Voyage en Différentes Parties de l’Orient Pendant les Années 1816 a 1819, Chez Domère, Paris, 1821 (1. baskı) . 446 s, başlık s önünde 1 gravür, sayfaları kesilmemiş durumda, 20.5 x 12.5 cm, kağıt muhafazasında. 1816-1820 yılları arasında İstanbul’da görev yapan Fransız elçisi Duc de Rivière’in (Charles François Riffardeau de Rivière) kayınvalidesi olan yazar kızı Antoinette Marie-Louise Colette de La Ferté-Meung (1776-1860) ve damadını ziyaret etmek üzere İstanbul’a gelir. Dönemin modasına uygun olarak mektup biçiminde kaleme alınmış olan bu gezi notları öykü ve anekdotlardan oluşur ve döneminin İstanbul’unu bir Fransız kadınının yaklaşımıyla anlatmaktadır. Kitabın metni genişletilmiş 2. baskısı 1822 yılında basılmıştır. Blackmer 941, Atabey 655

    TLSatıldı
  • Robert Arthur Amold Levant-R[obert]. Arthur Arnold, From the Levant, The Black Sea, and The Danube, Chapman and Hall, London, 1868. 2 cilt: xi, 330 ; viii, 312 s, ex-library, 20 x 14 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Blackmer ve Atabey’de yok, Weber I/664. Seyahatnamenin 1. cildinin tamamı Yunanistan’a, 2. cildin ilk 4 bölümü (s 1-145) ise İstanbul’a ayrılmıştır. Mr. Arnold is fairly entitled to the praise of having produced a pleasant and readable record of his travels in regions which have been described quite often enough to make this by no means an easy task. He really has something to say about the places he has visited. Wherever he has gone he has kept his eyes and ears open, and striven, as far as possible, to find out what manner of life the people were leading,—what they were doing and thinking about. The book consists, Mr. Arnold tells us in an advertisement, of letters "entirely written en route," and he has preferred to leave these as they originally stood, as thereby securing to the reader “actual impressions of the traveller in the words called up by present scenes and incidents." Without at all undervaluing this advantage, we think that too much has been sacrificed to it. The work would certainly have been improved by judicious compression ; and though the style is, in the main, fresh and flowing, it is sometimes unstudied to carelessness, and the haste of composition has betrayed Mr. Arnold into one or two slips of the pen which ever so little reflection would have prevented. Nearly the whole of the first volume is devoted to Mr. Arnold's impressions of the political and social condition and prospects of modern Greece. İstanbul’a dair sıradığı ve ilginç izlenimler. Arnold, sıcak bir Mayıs günü sabahında gemiyle Marmara Denizi’ne geldiklerinde gördükleri karşısında bir hayli etkilenir. İstanbul’u ilk bakışta Venedik’e benzeten yazarın, ilk olarak Aya Sofya ile çevresinde göğe yükselen minareler dikkatini çeker. Marmara denizinde yol alan gemiler ve renk renk kayıklar adeta birer renk cümbüşü yaratmaktadır. Uzakta görünen Üsküdar ve ardında yükselen ağaçlar adeta şehri bir yağlıboya tablo gibi göstermektedir. Geminin Haliç’e demir atması ile birlikte etrafını irili ufaklı kayıklar sarar. Bunlar yolcuları kıyıya çıkartmak içindir ve her kayıkçı birbirinden bağımsız rengarenk yerel kıyafetler giymektedir. İlk bakışta Venedik’teki gondolları anımsatan bu kayıklar sadece iki kişi taşımakta, bir dümeni ve herhangi bir güvenlik önlemi bulunmamaktadır. Gemid’den aşağıya merdiven sarkıtılmasıyla birlikte yolcular bu kayıklar vasıtası ile kıyıya, gümrüğün olduğu yere çıkarlar. Arnold, yolcuların beraberinde getirdikleri yüklerin nasıl taşınacağını düşünürken, yetkillerin seslenmesi ile birlikte hamal diye tabir edilen, sırtında deriden bir taşıma aparatının olduğu ve kafalarında fes bulunan insanların geldiğini şaşkınlıkla görür. Hamallar aynı bir deve misali sırtlarında yük taşımakta ve bu esnada yüzleri devamlı surette yere dönük durmaktadır. Sonunda İstanbul’un dar, pis ve kalabalık sokakları ile kaldırımlarını aşarak o dönem otellerin çoğunlukla bulunduğu Pera bölgesine ulaşırlar. Burada her dinden insanı görmek mümkündür ve çok renkli bir insan profiline sahiptir. Gemiden görülen şehir manzarası ile bu bölgeden görülen birbirinden farklıdır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış şehir adeta yükselen minareler, deniz kıyısında yer alan ahşap evler, denizde yol alan irili ufaklı gemiler ile bir resim gibidir. Arnold, onlara şehri gezdiren rehber ile birlikte Üsküdar’a gidecekleri kayıklara binerler. İstanbul’da bulunan evlerin neredeyse yarısı ve Üsküdar’daki evlerin tamamı ahşaptır. Rumların evlerini kırmızı renge, Yahudilerin ise siyah renge boyama mecburiyetlerinden bahsederken kalanlarda ise çoğunluk yeşil rengin hakim olduğunu belirtir. Türk kadınları arasındaki son moda ise küçük ve hafif bir şapka ile hemen üzerinde önce kaşlara kadar inen ve yine ardından çeneyi ve ağzı kapatan beyaz transparan peçedir. Bazılarına göre transparan olan bu peçe kadınları daha da çekici yapmaktadır. Üsküdar’da ahşap evlerin arasından yol alarak İstanbul’un en büyük Türk mezarlığına gelirler. Bu kısım oldukça ilginçtir ki mezarlıkta herhangi bir duvar veya çit bulunmamaktadır. Çünkü burası sürekli genişlemekte, ve hiç kimse bu genişlemenin bir sınırı olup olmadığını bilmemektedir. Mezarlığın dışında ise mezar taşları ile ilgili uğraşan esnafın varlığına dikkat çeker. Hepsi de büyük ebatlı Marmara mermerinden yapılmış mezar taşları ile uğraşmakta ve bazılarında özellikle tepesinde Sarık bulunan ve ince işleme gerektiren mermerleri işlemektedir. Arnold, kitabında dönemin İstanbul’una ait daha bir çok konuda ilginç izlenimlere yer vermektedir. Sir Robert Arthur Arnold (1833-1902) İngiliz liberal politikacı ve yazardı. Through Persia by Caravan (New York, 1877) başlıklı bir kitabı daha vardır. Weber I/664, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 72

    Lot: 72

    Robert Arthur Amold Levant-R[obert]. Arthur Arnold, From the Levant, The Black Sea, and The Danube, Chapman and Hall, London, 1868. 2 cilt: xi, 330 ; viii, 312 s, ex-library, 20 x 14 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Blackmer ve Atabey’de yok, Weber I/664. Seyahatnamenin 1. cildinin tamamı Yunanistan’a, 2. cildin ilk 4 bölümü (s 1-145) ise İstanbul’a ayrılmıştır. Mr. Arnold is fairly entitled to the praise of having produced a pleasant and readable record of his travels in regions which have been described quite often enough to make this by no means an easy task. He really has something to say about the places he has visited. Wherever he has gone he has kept his eyes and ears open, and striven, as far as possible, to find out what manner of life the people were leading,—what they were doing and thinking about. The book consists, Mr. Arnold tells us in an advertisement, of letters "entirely written en route," and he has preferred to leave these as they originally stood, as thereby securing to the reader “actual impressions of the traveller in the words called up by present scenes and incidents." Without at all undervaluing this advantage, we think that too much has been sacrificed to it. The work would certainly have been improved by judicious compression ; and though the style is, in the main, fresh and flowing, it is sometimes unstudied to carelessness, and the haste of composition has betrayed Mr. Arnold into one or two slips of the pen which ever so little reflection would have prevented. Nearly the whole of the first volume is devoted to Mr. Arnold's impressions of the political and social condition and prospects of modern Greece. İstanbul’a dair sıradığı ve ilginç izlenimler. Arnold, sıcak bir Mayıs günü sabahında gemiyle Marmara Denizi’ne geldiklerinde gördükleri karşısında bir hayli etkilenir. İstanbul’u ilk bakışta Venedik’e benzeten yazarın, ilk olarak Aya Sofya ile çevresinde göğe yükselen minareler dikkatini çeker. Marmara denizinde yol alan gemiler ve renk renk kayıklar adeta birer renk cümbüşü yaratmaktadır. Uzakta görünen Üsküdar ve ardında yükselen ağaçlar adeta şehri bir yağlıboya tablo gibi göstermektedir. Geminin Haliç’e demir atması ile birlikte etrafını irili ufaklı kayıklar sarar. Bunlar yolcuları kıyıya çıkartmak içindir ve her kayıkçı birbirinden bağımsız rengarenk yerel kıyafetler giymektedir. İlk bakışta Venedik’teki gondolları anımsatan bu kayıklar sadece iki kişi taşımakta, bir dümeni ve herhangi bir güvenlik önlemi bulunmamaktadır. Gemid’den aşağıya merdiven sarkıtılmasıyla birlikte yolcular bu kayıklar vasıtası ile kıyıya, gümrüğün olduğu yere çıkarlar. Arnold, yolcuların beraberinde getirdikleri yüklerin nasıl taşınacağını düşünürken, yetkillerin seslenmesi ile birlikte hamal diye tabir edilen, sırtında deriden bir taşıma aparatının olduğu ve kafalarında fes bulunan insanların geldiğini şaşkınlıkla görür. Hamallar aynı bir deve misali sırtlarında yük taşımakta ve bu esnada yüzleri devamlı surette yere dönük durmaktadır. Sonunda İstanbul’un dar, pis ve kalabalık sokakları ile kaldırımlarını aşarak o dönem otellerin çoğunlukla bulunduğu Pera bölgesine ulaşırlar. Burada her dinden insanı görmek mümkündür ve çok renkli bir insan profiline sahiptir. Gemiden görülen şehir manzarası ile bu bölgeden görülen birbirinden farklıdır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış şehir adeta yükselen minareler, deniz kıyısında yer alan ahşap evler, denizde yol alan irili ufaklı gemiler ile bir resim gibidir. Arnold, onlara şehri gezdiren rehber ile birlikte Üsküdar’a gidecekleri kayıklara binerler. İstanbul’da bulunan evlerin neredeyse yarısı ve Üsküdar’daki evlerin tamamı ahşaptır. Rumların evlerini kırmızı renge, Yahudilerin ise siyah renge boyama mecburiyetlerinden bahsederken kalanlarda ise çoğunluk yeşil rengin hakim olduğunu belirtir. Türk kadınları arasındaki son moda ise küçük ve hafif bir şapka ile hemen üzerinde önce kaşlara kadar inen ve yine ardından çeneyi ve ağzı kapatan beyaz transparan peçedir. Bazılarına göre transparan olan bu peçe kadınları daha da çekici yapmaktadır. Üsküdar’da ahşap evlerin arasından yol alarak İstanbul’un en büyük Türk mezarlığına gelirler. Bu kısım oldukça ilginçtir ki mezarlıkta herhangi bir duvar veya çit bulunmamaktadır. Çünkü burası sürekli genişlemekte, ve hiç kimse bu genişlemenin bir sınırı olup olmadığını bilmemektedir. Mezarlığın dışında ise mezar taşları ile ilgili uğraşan esnafın varlığına dikkat çeker. Hepsi de büyük ebatlı Marmara mermerinden yapılmış mezar taşları ile uğraşmakta ve bazılarında özellikle tepesinde Sarık bulunan ve ince işleme gerektiren mermerleri işlemektedir. Arnold, kitabında dönemin İstanbul’una ait daha bir çok konuda ilginç izlenimlere yer vermektedir. Sir Robert Arthur Arnold (1833-1902) İngiliz liberal politikacı ve yazardı. Through Persia by Caravan (New York, 1877) başlıklı bir kitabı daha vardır. Weber I/664, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Ünlü Bir İngiliz'in Mekke Seyahatnamesi-Belin de Launay, Voyages du Capitaine Burton a la Mecque, aux Grands Lacs d'Afrique et chez les Mormons, Abrégés par J. Bélin-de-Launay d'après le texte original et les traductions de Mme H. Loreau, Hachette, Paris, 1872. xvi, 336 s, 3 harita, metin dışında 12 tahta baskı gravür, 18 x 11 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı, ön kapağı desenli bez cildinde. Jules Belin de Launay’ın (1814-1883) Sir Richard Francis Burton’un (1821-1890) Mekke seyahatnamesinin orijinal İngilizce metni ve H. Loreau tarafından yapılan Fransızca çevirisine dayanarak hazırladığı özeti. Richard Burton’un iki ciltlik Personal Narrative of a Pilgrimage to al Madinah and Mecca adlı eseri 1855’de yayınladı.

    Lot No: 73

    Lot: 73

    Ünlü Bir İngiliz'in Mekke Seyahatnamesi-Belin de Launay, Voyages du Capitaine Burton a la Mecque, aux Grands Lacs d'Afrique et chez les Mormons, Abrégés par J. Bélin-de-Launay d'après le texte original et les traductions de Mme H. Loreau, Hachette, Paris, 1872. xvi, 336 s, 3 harita, metin dışında 12 tahta baskı gravür, 18 x 11 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı, ön kapağı desenli bez cildinde. Jules Belin de Launay’ın (1814-1883) Sir Richard Francis Burton’un (1821-1890) Mekke seyahatnamesinin orijinal İngilizce metni ve H. Loreau tarafından yapılan Fransızca çevirisine dayanarak hazırladığı özeti. Richard Burton’un iki ciltlik Personal Narrative of a Pilgrimage to al Madinah and Mecca adlı eseri 1855’de yayınladı.

    TLSatıldı
  • 18. Yüzyılda İstanbul Ve Boğaziçi-[Gugas] Ingigian, Nachrichten über den Thrazischen Bosporus oder die Straße von Constantinopel, im Verlage des Landes-Industrie-Comptoirs, Weimar, 1814. viii, 218 s, 20.5 x 12.5 cm, döneminin karton cildinde. Fransızca’dan Almanca’ya çeviren: Karl Ludwig Adanson. Bibliothek der neuesten und wichtigsten Reisebeschreibungen zur Erweiterung der Erdkunde dizisinin 50. kitabı olarak yayınlanmıştır. İnciciyan bu kitabına "Bizans Sayfiyeleri" adını veriyor ama gerçekte bir Boğaziçi tarihi ve coğrafyası bu. Biz bu nedenle "Boğaziçi Sayfiyeleri" adını benimsiyoruz. Yazılış tarihi olan 1794 yılına kadar olan dönemi kapsıyor. Yazar kitabının giriş bölümünde İstanbul Boğazının bir su yolu olarak tüm tarih boyunca önemine değiniyor. Boğaziçinde Bizans döneminde sayfiyeler, imparatorların ve soylu kişilerin yazlık sarayları bulunduğunu izlenimini ediniyoruz ilk bakışta. Ama kitabı dikkatle incelediğimizde, Bizans dönemindeki sayfiyelerin ve yazlık sarayların daha çok Trakya'da, surdışında, Marmara Denizinin Anadolu ve Rumeli kıyılarında bulunduğunu görüyoruz. Boğaziçinin yazlıklara açılması, saraylar yapılması, buradaki yerleşim yerlerinin önem kazanması daha çok Türkler döneminde gerçekleşiyor. Inciciyan Boğaziçini ya da İstanbul Boğazını anlatırken kendinden önce neler yazıldığını ve başka kitaplarda ne gibi bilgiler verildiğini inceliyor. Bunlardaki ön bilgileri aktardıktan sonra kendi gözlemlerini sıralıyor. Kendinden önce gelen yazarların verdiği bilgilere de eleştirel bir gözle yaklaşıyor. Kimi zaman onların yanlışlarını çıkarıyor ortaya. Böylece yazıldığı çağa göre bilimsel sayılabilecek bir çalışma buluyoruz bu kitapta. İnciciyan'ın kendi gözlemleri olarak anlattıkları, kimi zaman dipnot biçiminde verdiği bilgiler Boğaziçinin ve İstanbul'un tarihine, o çağdaki toplum yaşamına ışık tutuyor. İnciciyan kitabında Boğaziçini her yönüyle ele alıyor. Boğaziçi ya da Bosphorus adının kaynakları ile ilgili söylenceleri sıralıyor. Boğaz'ın nasıl açılmış olabileceği konusundaki kuramları, Boğazdaki akıntıları, bu akıntıların nedenlerini, Boğaziçi'nin iklimi ve toprak yapısını, Boğaz'ın uzunluğu ve genişliği dahil tüm coğrafyasını, burunlar, körfezler, yerleşim yerleri dahil bütünüyle ve ayrıntılarıyla sergiliyor. Genel bir girişten sonra Boğaziçindeki köyler, yerleşim yerleri manzume biçiminde anlatılıyor. Buradaki şiirsel yapıyla yazarın Boğaziçine tutkunluğu da çıkıyor ortaya.  1828 başlarında İstanbul’daki Katolik Ermeniler Ankara’ya sürgün edildiklerinden İstanbul’da kalmayı sakıncalı gördü ve Venedik’e döndü. Kısa bir zaman sonra Rahip Kapriel Avedikyan’ın vefatı ile boşalan taikatın başkan vekili olarak seçildi ve bu görevde iken vefat etti. Atabey 605 (Fransızca baskı)

    Lot No: 74

    Lot: 74

    18. Yüzyılda İstanbul Ve Boğaziçi-[Gugas] Ingigian, Nachrichten über den Thrazischen Bosporus oder die Straße von Constantinopel, im Verlage des Landes-Industrie-Comptoirs, Weimar, 1814. viii, 218 s, 20.5 x 12.5 cm, döneminin karton cildinde. Fransızca’dan Almanca’ya çeviren: Karl Ludwig Adanson. Bibliothek der neuesten und wichtigsten Reisebeschreibungen zur Erweiterung der Erdkunde dizisinin 50. kitabı olarak yayınlanmıştır. İnciciyan bu kitabına "Bizans Sayfiyeleri" adını veriyor ama gerçekte bir Boğaziçi tarihi ve coğrafyası bu. Biz bu nedenle "Boğaziçi Sayfiyeleri" adını benimsiyoruz. Yazılış tarihi olan 1794 yılına kadar olan dönemi kapsıyor. Yazar kitabının giriş bölümünde İstanbul Boğazının bir su yolu olarak tüm tarih boyunca önemine değiniyor. Boğaziçinde Bizans döneminde sayfiyeler, imparatorların ve soylu kişilerin yazlık sarayları bulunduğunu izlenimini ediniyoruz ilk bakışta. Ama kitabı dikkatle incelediğimizde, Bizans dönemindeki sayfiyelerin ve yazlık sarayların daha çok Trakya'da, surdışında, Marmara Denizinin Anadolu ve Rumeli kıyılarında bulunduğunu görüyoruz. Boğaziçinin yazlıklara açılması, saraylar yapılması, buradaki yerleşim yerlerinin önem kazanması daha çok Türkler döneminde gerçekleşiyor. Inciciyan Boğaziçini ya da İstanbul Boğazını anlatırken kendinden önce neler yazıldığını ve başka kitaplarda ne gibi bilgiler verildiğini inceliyor. Bunlardaki ön bilgileri aktardıktan sonra kendi gözlemlerini sıralıyor. Kendinden önce gelen yazarların verdiği bilgilere de eleştirel bir gözle yaklaşıyor. Kimi zaman onların yanlışlarını çıkarıyor ortaya. Böylece yazıldığı çağa göre bilimsel sayılabilecek bir çalışma buluyoruz bu kitapta. İnciciyan'ın kendi gözlemleri olarak anlattıkları, kimi zaman dipnot biçiminde verdiği bilgiler Boğaziçinin ve İstanbul'un tarihine, o çağdaki toplum yaşamına ışık tutuyor. İnciciyan kitabında Boğaziçini her yönüyle ele alıyor. Boğaziçi ya da Bosphorus adının kaynakları ile ilgili söylenceleri sıralıyor. Boğaz'ın nasıl açılmış olabileceği konusundaki kuramları, Boğazdaki akıntıları, bu akıntıların nedenlerini, Boğaziçi'nin iklimi ve toprak yapısını, Boğaz'ın uzunluğu ve genişliği dahil tüm coğrafyasını, burunlar, körfezler, yerleşim yerleri dahil bütünüyle ve ayrıntılarıyla sergiliyor. Genel bir girişten sonra Boğaziçindeki köyler, yerleşim yerleri manzume biçiminde anlatılıyor. Buradaki şiirsel yapıyla yazarın Boğaziçine tutkunluğu da çıkıyor ortaya. 1828 başlarında İstanbul’daki Katolik Ermeniler Ankara’ya sürgün edildiklerinden İstanbul’da kalmayı sakıncalı gördü ve Venedik’e döndü. Kısa bir zaman sonra Rahip Kapriel Avedikyan’ın vefatı ile boşalan taikatın başkan vekili olarak seçildi ve bu görevde iken vefat etti. Atabey 605 (Fransızca baskı)

    TLSatıldı
  • Nazım Hikmet’in Romence Baskısı-Nazim Hikmet, Romanticii, Editura Pentru Literatură Universală, Bucureşti, 1965. 260, [3] s, 16 x 11 cm, kağıt kapağında. Çevirmenler: Virgil Teodorescu ; Ruse N. Nedelea. Kapak resmi Săbin Balaşa tarafından yapılmıştır.

    Lot No: 75

    Lot: 75

    Nazım Hikmet’in Romence Baskısı-Nazim Hikmet, Romanticii, Editura Pentru Literatură Universală, Bucureşti, 1965. 260, [3] s, 16 x 11 cm, kağıt kapağında. Çevirmenler: Virgil Teodorescu ; Ruse N. Nedelea. Kapak resmi Săbin Balaşa tarafından yapılmıştır.

    TLSatıldı
  • İran Şahının İstanbul Dahil Geniş Ölçekli Seyahatleri-Charles-Malo (editör), Voyages de Nadir-Shah en Europe, en Asie de 1840 à 1843, R. Pornin et cie, Tours, 1845 (ilk ve tek baskı). viii, 392 s, künye s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür, metin dışında 2 çelik baskı gravür, 1 çelik baskı gravürlü ekstra künye sayfası, 22 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. 
Fransız tarihçi Charles Malo (1790-1871) Hint-İran prensi Abul-Taleb Mirza’nın 1819’da basılan seyahatnamesinin editörlüğünü yapmıştı.
En un chassé croisé de représentations, le journaliste Charles Malo (1790-1871) insiste en sur le pittoresque du récit de voyage d’un prince indien, lointain rejeton homonyme de l’empereur perse Nadir Shah (1688-1747). Il en aurait donné en 1845 la traduction française à partir d’un récit en persan imprimé à Calcutta. Dans sa préface, il salue le caractère exotique du regard naïf d’un « touriste pur sang » venu d’un monde lointain.
İran prensi Nadir Şah’ın üç yıl süren seyahatlerini konu alan elimizdeki kitapta İzmir, İstanbul ve Anadolu (L’île de Malte – Les Cyclades – Smyrne (s 225-248) ; Les Dardanelles – Scutari – Constantinople (s 249-286) ; Excursions dans l’Asie Mineure et le Kurdistan (s 287-319)) ile birlikte daha birçok yere ait seyahat izlenimlerine yer verilmektedir.

TABLE DES MATIÈRES
CHAPITRE I. Nadir-Shah – Départ de Calcutta – Les îles Nicobar
CHAPITRE II. Les Tropiques – Madagascar – Le Cap de Bonne-Espérance
CHAPITRE III. La vie de passager – Une fête en Perse – Bénarès – Les Rajports
CHAPITRE IV. Une foire dans l’Inde – Carnaval en Orient – Relâche à Saint-Hélène
CHAPITRE V. Longwood – Les îles Canaries – Pêche au requin – Ténériffe
CHAPITRE VI. La baie de Cork – Dublin – Les Irlandais
CHAPITRE VII. Londres – Windsor
CHAPITRE VIII. Industrie, mœurs et lois anglaises
CHAPITRE IX. Nadir-Shah en France – Paris – Impressions naïves
CHAPITRE X. Lyon – Marseille – Naples
CHAPITRE XI. L’île de Malte – Les Cyclades – Smyrne
CHAPITRE XII. Les Dardanelles – Scutari – Constantinople
CHAPITRE XIII. Excursions dans l'Asie-Mineure et le Kurdistan
CHAPITRE XIV. Bagdad – Pieux pèlerinages – Bassora
CHAPITRE XV. Le golfe Persique – Côtes de la mer Rouge
CHAPITRE XVI ET DERNIER. Une trombe en mer – Bombay – Calcutta

    Lot No: 76

    Lot: 76

    İran Şahının İstanbul Dahil Geniş Ölçekli Seyahatleri-Charles-Malo (editör), Voyages de Nadir-Shah en Europe, en Asie de 1840 à 1843, R. Pornin et cie, Tours, 1845 (ilk ve tek baskı). viii, 392 s, künye s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür, metin dışında 2 çelik baskı gravür, 1 çelik baskı gravürlü ekstra künye sayfası, 22 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. Fransız tarihçi Charles Malo (1790-1871) Hint-İran prensi Abul-Taleb Mirza’nın 1819’da basılan seyahatnamesinin editörlüğünü yapmıştı. En un chassé croisé de représentations, le journaliste Charles Malo (1790-1871) insiste en sur le pittoresque du récit de voyage d’un prince indien, lointain rejeton homonyme de l’empereur perse Nadir Shah (1688-1747). Il en aurait donné en 1845 la traduction française à partir d’un récit en persan imprimé à Calcutta. Dans sa préface, il salue le caractère exotique du regard naïf d’un « touriste pur sang » venu d’un monde lointain. İran prensi Nadir Şah’ın üç yıl süren seyahatlerini konu alan elimizdeki kitapta İzmir, İstanbul ve Anadolu (L’île de Malte – Les Cyclades – Smyrne (s 225-248) ; Les Dardanelles – Scutari – Constantinople (s 249-286) ; Excursions dans l’Asie Mineure et le Kurdistan (s 287-319)) ile birlikte daha birçok yere ait seyahat izlenimlerine yer verilmektedir. TABLE DES MATIÈRES CHAPITRE I. Nadir-Shah – Départ de Calcutta – Les îles Nicobar CHAPITRE II. Les Tropiques – Madagascar – Le Cap de Bonne-Espérance CHAPITRE III. La vie de passager – Une fête en Perse – Bénarès – Les Rajports CHAPITRE IV. Une foire dans l’Inde – Carnaval en Orient – Relâche à Saint-Hélène CHAPITRE V. Longwood – Les îles Canaries – Pêche au requin – Ténériffe CHAPITRE VI. La baie de Cork – Dublin – Les Irlandais CHAPITRE VII. Londres – Windsor CHAPITRE VIII. Industrie, mœurs et lois anglaises CHAPITRE IX. Nadir-Shah en France – Paris – Impressions naïves CHAPITRE X. Lyon – Marseille – Naples CHAPITRE XI. L’île de Malte – Les Cyclades – Smyrne CHAPITRE XII. Les Dardanelles – Scutari – Constantinople CHAPITRE XIII. Excursions dans l'Asie-Mineure et le Kurdistan CHAPITRE XIV. Bagdad – Pieux pèlerinages – Bassora CHAPITRE XV. Le golfe Persique – Côtes de la mer Rouge CHAPITRE XVI ET DERNIER. Une trombe en mer – Bombay – Calcutta

    TLSatıldı
  • 6-7 Eylül Olayları-Hélène Chassay, Tale of Istanbul, Privately Printed for the Author at the Caravel Press, London, 1955. Çift renk başlık sayfası, 45, [3] s, metin içinde 4 tam sayfa resim, yazarından ithaf imzalı “To Billy with love from Hélène”, 19 x 14 cm, şömizli kağıt kapağında. Resimler Ian Burford Bowhay tarafından yapılmıştır. 6-7 Eylül olaylarına şahit olan yazar birinci elden gözlemlerini anlatmaktadır. Kaydı sadece üç kurumsal kütüphanede görülebilen son derece nadir bir kitaptır.

    Lot No: 77

    Lot: 77

    6-7 Eylül Olayları-Hélène Chassay, Tale of Istanbul, Privately Printed for the Author at the Caravel Press, London, 1955. Çift renk başlık sayfası, 45, [3] s, metin içinde 4 tam sayfa resim, yazarından ithaf imzalı “To Billy with love from Hélène”, 19 x 14 cm, şömizli kağıt kapağında. Resimler Ian Burford Bowhay tarafından yapılmıştır. 6-7 Eylül olaylarına şahit olan yazar birinci elden gözlemlerini anlatmaktadır. Kaydı sadece üç kurumsal kütüphanede görülebilen son derece nadir bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • Anthony Zurbonsen Avrupa'da Dolaşmak-A[nthony]. Zurbonsen, Rambles Through Europe, The Holy Land and Egypt, B. Herder, St. Louis, 1903. [2], 234 s, metin dışında 12 tek sayfa, 1 çift sayfa levha, ex-library, 20 x 12.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Almanya doğumlu Amerikalı rahip Anthony Zurbonsen’in (1860-1927) Almanya, Avusturya, Macaristan, Balkan ülkeleri, İstanbul (s 67-94), Filistin ve Mısır seyahanamesi. Pera Palas otelinde kalan yazar kitabında İstanbul’u sokak köpekleri, şehir içinde hammallarca ve at ile eşek gibi hayvanlarca yapılan taşımacılığı, gezip gördüğü yerleri yazar. Yazar İstanbul’a gelişinde gümrükte karşılaştığı manzarayı kitabında şöyle aktarır: “This done the customs officers commenced their work. They ransacked our few belongings, unpacking and examining almost every article, but found nothing suspicious looking or dutiable until they came upon our harmless guide books. Ha! Important discovery! Our breviaries remained unmolested, but the poor guidebooks were ruthlessly confiscated, carefully tied together with strong twine and sent to customs headquarters. With a grim smile of satisfaction, as though he had thwarted a plot or saved the country by the timely discovery of impending danger, the Turk motioned to us that we might now go about our business. I remonstrated with him at the confiscation of our books. I argued, and even threatened him with Uncle Sam's vengeance, but all to no avail. The books were “corpus delicti."” (s 70 vd) Birkaç gün sonra…. “One day my friend being indisposed, I sallied forth with the dragoman alone. The confiscation of our guide books had been neither forgotten nor forgiven, and the object of our quest that morning was their release from Mohammedan captivity. We bore down upon the customhouse determined to conquer. There they were, our proscribed and imprisoned friends, sharing the doom of others of their kind, all waiting to be liberated by their owners. After a forceful parley with the official, success was mine, and our faithful companions from Germany were safely stowed in the inner pocket of my coat. Jubilant over this victory we started for the “Achmed” mosque.” (s 85)

    Lot No: 78

    Lot: 78

    Anthony Zurbonsen Avrupa'da Dolaşmak-A[nthony]. Zurbonsen, Rambles Through Europe, The Holy Land and Egypt, B. Herder, St. Louis, 1903. [2], 234 s, metin dışında 12 tek sayfa, 1 çift sayfa levha, ex-library, 20 x 12.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Almanya doğumlu Amerikalı rahip Anthony Zurbonsen’in (1860-1927) Almanya, Avusturya, Macaristan, Balkan ülkeleri, İstanbul (s 67-94), Filistin ve Mısır seyahanamesi. Pera Palas otelinde kalan yazar kitabında İstanbul’u sokak köpekleri, şehir içinde hammallarca ve at ile eşek gibi hayvanlarca yapılan taşımacılığı, gezip gördüğü yerleri yazar. Yazar İstanbul’a gelişinde gümrükte karşılaştığı manzarayı kitabında şöyle aktarır: “This done the customs officers commenced their work. They ransacked our few belongings, unpacking and examining almost every article, but found nothing suspicious looking or dutiable until they came upon our harmless guide books. Ha! Important discovery! Our breviaries remained unmolested, but the poor guidebooks were ruthlessly confiscated, carefully tied together with strong twine and sent to customs headquarters. With a grim smile of satisfaction, as though he had thwarted a plot or saved the country by the timely discovery of impending danger, the Turk motioned to us that we might now go about our business. I remonstrated with him at the confiscation of our books. I argued, and even threatened him with Uncle Sam's vengeance, but all to no avail. The books were “corpus delicti."” (s 70 vd) Birkaç gün sonra…. “One day my friend being indisposed, I sallied forth with the dragoman alone. The confiscation of our guide books had been neither forgotten nor forgiven, and the object of our quest that morning was their release from Mohammedan captivity. We bore down upon the customhouse determined to conquer. There they were, our proscribed and imprisoned friends, sharing the doom of others of their kind, all waiting to be liberated by their owners. After a forceful parley with the official, success was mine, and our faithful companions from Germany were safely stowed in the inner pocket of my coat. Jubilant over this victory we started for the “Achmed” mosque.” (s 85)

    TLSatıldı
  • Istanbul Guide-Y. Gross ve N. Ülken, Sander’s Pocket Guide Istanbul, Sander Yayınları, Istanbul, 1976 (3. baskı). 64 s, metin içinde çizim ve haritalar, indeks, 19 x 12 cm, kağıt kapağında. Originally prepared by Polyglott-Redaktion. Author: Dr. Horst J. Becker. Illustrations: Karl Bauer-Oltsch and Ib Withen. Maps and Plans: Ferdinand Helm English version prepared by: Y. Gross and N. Ülken

    Lot No: 79

    Lot: 79

    Istanbul Guide-Y. Gross ve N. Ülken, Sander’s Pocket Guide Istanbul, Sander Yayınları, Istanbul, 1976 (3. baskı). 64 s, metin içinde çizim ve haritalar, indeks, 19 x 12 cm, kağıt kapağında. Originally prepared by Polyglott-Redaktion. Author: Dr. Horst J. Becker. Illustrations: Karl Bauer-Oltsch and Ib Withen. Maps and Plans: Ferdinand Helm English version prepared by: Y. Gross and N. Ülken

    TLSatıldı
  • Türkiye Ve Türkler-Stanwood Cobb, The Real Turk, The Pilgrim Press, Boston, New York, Chicago. 1914 (ilk ve tek baskı). xv, 301 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 19 levha, 21 x 14.5 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde. Harvard Üniversitesi’nde tarih ve din felsefesi eğitimi alan Stanwood Cobb, İstanbul Robert Koleji’nde çalıştı. Amerikalıların Türklere ve İslamiyet’e sempatiyle bakmasını sağlayan kitapta Türkiye’de yaşadıklarını, tecrübelerini ve gözlemlerini kaleme alır. Jön Türk Partisi’nin doğuşuna ve Abdülhamid’in düşüşüne tanıklık eden bir dönemde Türkiye’de olaylarla dolu üç yıl geçirme fırsatına sahip olur. Cobb kitabının önsözünde, bir ırkın geleceğiyle ilgili yeterli bir fikir oluşturabilmek için kişinin o ırk üzerinde bizzat çalışmış ve o milletin ruhuna aşina olması gerekir diye yazar. Cobb, Türk insanının imkanlarını incelemek ve birlikte yaşadığı ırklarla -Rum, Yahudi, Ermeni ve Bulgar- karşılaştırmak için mükemmel olanaklara sahip olduğunu söylemektedir. Bu kitap Gerçek Türkler (İstanbul, 2006) başlığıyla Türkçe olarak da yayınlamıştır.

    Lot No: 80

    Lot: 80

    Türkiye Ve Türkler-Stanwood Cobb, The Real Turk, The Pilgrim Press, Boston, New York, Chicago. 1914 (ilk ve tek baskı). xv, 301 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 19 levha, 21 x 14.5 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde. Harvard Üniversitesi’nde tarih ve din felsefesi eğitimi alan Stanwood Cobb, İstanbul Robert Koleji’nde çalıştı. Amerikalıların Türklere ve İslamiyet’e sempatiyle bakmasını sağlayan kitapta Türkiye’de yaşadıklarını, tecrübelerini ve gözlemlerini kaleme alır. Jön Türk Partisi’nin doğuşuna ve Abdülhamid’in düşüşüne tanıklık eden bir dönemde Türkiye’de olaylarla dolu üç yıl geçirme fırsatına sahip olur. Cobb kitabının önsözünde, bir ırkın geleceğiyle ilgili yeterli bir fikir oluşturabilmek için kişinin o ırk üzerinde bizzat çalışmış ve o milletin ruhuna aşina olması gerekir diye yazar. Cobb, Türk insanının imkanlarını incelemek ve birlikte yaşadığı ırklarla -Rum, Yahudi, Ermeni ve Bulgar- karşılaştırmak için mükemmel olanaklara sahip olduğunu söylemektedir. Bu kitap Gerçek Türkler (İstanbul, 2006) başlığıyla Türkçe olarak da yayınlamıştır.

    TLSatıldı
  • Kahire Ve Mısır Üzerine Bol Resimli Nadir Bir Kitap-Gaston Migeon, Le Caire, le Nil et Memphis, Librairie Renouard, Paris, 1928. 160 s, metin içinde 130 fotoğraf, 26 x 19 cm, yayıncısının bez cildinde. Les Villes d'Art Célèbres dizisi içinde basılmıştır. Art Nouveau tarzındaki cilt illustrasyonu ve kuşe kağıda basılan net fotoğrafları ile dikkat çekmektedir. 
TABLE DES MATIÈRES
CHAPITRE I. Le Nil. - Le fleuve et la vallée
CHAPITRE II. Le Caire pittoresque ancien et moderne
CHAPITRE III. Les mosquées-tombeaux du Caire
CHAPITRE IV. Tombeaux des Khalifes et tombeaux des Mammlouks
CHAPITRE V. Le vieux Caire (Foustat). -Les couvents coptes. - Roda et le nilomètre. - Héliopolis
CHAPITRE VI. Les Pyramides. Le Sphinx
CHAPITRE VII. Memphis, – Saqqarah et le Sérapeum
CHAPITRE VIII. Les musées du Caire
I. L’art égyptien antique
II. Orfėvrerie et bijoux
III. Les arts industriels musulmans au musée
IV. La Bibliothèque royale du Caire

    Lot No: 81

    Lot: 81

    Kahire Ve Mısır Üzerine Bol Resimli Nadir Bir Kitap-Gaston Migeon, Le Caire, le Nil et Memphis, Librairie Renouard, Paris, 1928. 160 s, metin içinde 130 fotoğraf, 26 x 19 cm, yayıncısının bez cildinde. Les Villes d'Art Célèbres dizisi içinde basılmıştır. Art Nouveau tarzındaki cilt illustrasyonu ve kuşe kağıda basılan net fotoğrafları ile dikkat çekmektedir. TABLE DES MATIÈRES CHAPITRE I. Le Nil. - Le fleuve et la vallée CHAPITRE II. Le Caire pittoresque ancien et moderne CHAPITRE III. Les mosquées-tombeaux du Caire CHAPITRE IV. Tombeaux des Khalifes et tombeaux des Mammlouks CHAPITRE V. Le vieux Caire (Foustat). -Les couvents coptes. - Roda et le nilomètre. - Héliopolis CHAPITRE VI. Les Pyramides. Le Sphinx CHAPITRE VII. Memphis, – Saqqarah et le Sérapeum CHAPITRE VIII. Les musées du Caire I. L’art égyptien antique II. Orfėvrerie et bijoux III. Les arts industriels musulmans au musée IV. La Bibliothèque royale du Caire

    TLSatıldı
  • Türkiye Üzerine Çok Nadir Bir Rehber Kitap-[Josiah Conder], The Modern Traveller. A Popular Description, Geographical, Historical, and Topographical, of the Various Countries of the Globe, Turkey, James Duncan, London, 1827 (2. baskı). 356 s, başlık s önünde 1 gravür, metin dışında 1 harita, 2 gravür, 1 ex-libris etiketi, 15 x 9 cm, yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu döneminin deri cildinde. Josiah Conder (1789-1855) yazar ve kitapçıdır. Müzayedede sunduğumuz eser Türkiye’yi gezecek seyyahlara rehber olmak üzere yazılmıştır. 
Conder, otuz cilt tutan her biri ayrı bir ülkeye ait seriyi İngiltere’den dışarı çıkmadan, ancak sayısız kaynağı yorulmadan tarayarak hazırladı. Türkiye için kaynak ararken karşılaştığı kitapların bolluğu karşısında şaşkınlığa uğramıştı. 
Blackmer 393

CONTENTS:

Boundaries of European Turkey
Ancient and Modern Divisions
Population of the Turkish Empire
Political Divisions
Origin of the Turks
History of the Ottoman Empire
Causes of the Greatness and Decline of the Ottoman Power
Description of Constantinople
Population of the Capital
- The Armenians
- The Fanariotes
- The Osmanlies
- The Jews
Environs of Constantinople
The Bosphorus
Gallipoli
The Hellespont
From Constantinople to Adrianople
Adrianople
From Adrianople to Rudshuk
History of the Bulgarians
From Belgrade to Adrianople
From Constantinople to Salonika
Salonika
Mount Athos
From Salonica to Larissa
The Vale of Tempe
Larissa
Meteora
Ioannina
Conclusion

    Lot No: 82

    Lot: 82

    Türkiye Üzerine Çok Nadir Bir Rehber Kitap-[Josiah Conder], The Modern Traveller. A Popular Description, Geographical, Historical, and Topographical, of the Various Countries of the Globe, Turkey, James Duncan, London, 1827 (2. baskı). 356 s, başlık s önünde 1 gravür, metin dışında 1 harita, 2 gravür, 1 ex-libris etiketi, 15 x 9 cm, yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu döneminin deri cildinde. Josiah Conder (1789-1855) yazar ve kitapçıdır. Müzayedede sunduğumuz eser Türkiye’yi gezecek seyyahlara rehber olmak üzere yazılmıştır. Conder, otuz cilt tutan her biri ayrı bir ülkeye ait seriyi İngiltere’den dışarı çıkmadan, ancak sayısız kaynağı yorulmadan tarayarak hazırladı. Türkiye için kaynak ararken karşılaştığı kitapların bolluğu karşısında şaşkınlığa uğramıştı. Blackmer 393 CONTENTS: Boundaries of European Turkey Ancient and Modern Divisions Population of the Turkish Empire Political Divisions Origin of the Turks History of the Ottoman Empire Causes of the Greatness and Decline of the Ottoman Power Description of Constantinople Population of the Capital - The Armenians - The Fanariotes - The Osmanlies - The Jews Environs of Constantinople The Bosphorus Gallipoli The Hellespont From Constantinople to Adrianople Adrianople From Adrianople to Rudshuk History of the Bulgarians From Belgrade to Adrianople From Constantinople to Salonika Salonika Mount Athos From Salonica to Larissa The Vale of Tempe Larissa Meteora Ioannina Conclusion

    TLSatıldı
  • İngiliz Yazarın Kaleminden Rehber Niteliğinde İstanbul Seyahatnamesi-Frances [Minto] Elliot, Diary of an Idle Woman Constantinople, Croscup & Sterling Co, New York, MDCCCXCVII [1897]. Çift renkli başlık sayfası, 350, [1] s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 2 levha, indeks, sayfaları açılmamış durumda, 16.5 x 12 cm, döneminin sırtı tümsekli, sırtı ve köşeleri deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu, sayfalarının üst kenarı altın yaldızlı cildinde. Sadece 100 nüsha basılan Florentine Edition’un 48 №’lu nüshası. The Historical and Descriptive Works of Frances Elliot dizinde yayınlanmıştır. 1. baskı 1893 yılında basılmıştır. Bu baskıda 1893 yılında Bernhard Tauchnitz tarafından Leipzig’da basılan baskının kalıpları kullanılmıştır. Ancak bu baskıdaki 3 levha Leipzig baskısında bulunmaz. Bu kitap turist rehberi, tarih kitabı ve seyahatnamenin özelliklerini birleştiren ilginç bir kitaptır. Yazar Orient Express ile geldiği İstanbul’u Spiro isimli Rum dragomanın yardımı ile gezmiştir. Pera’da Hotel Royal’da kalmış, havaların ısınması ile birlikte Tarabya’da Petali’nin oteline geçmiştir. Frances Minto Elliot (1820–1898) was a prolific English writer, primarily of non-fiction works on the social history of Italy, Spain, and France and travelogues.

    Lot No: 83

    Lot: 83

    İngiliz Yazarın Kaleminden Rehber Niteliğinde İstanbul Seyahatnamesi-Frances [Minto] Elliot, Diary of an Idle Woman Constantinople, Croscup & Sterling Co, New York, MDCCCXCVII [1897]. Çift renkli başlık sayfası, 350, [1] s, başlık s önünde baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 2 levha, indeks, sayfaları açılmamış durumda, 16.5 x 12 cm, döneminin sırtı tümsekli, sırtı ve köşeleri deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu, sayfalarının üst kenarı altın yaldızlı cildinde. Sadece 100 nüsha basılan Florentine Edition’un 48 №’lu nüshası. The Historical and Descriptive Works of Frances Elliot dizinde yayınlanmıştır. 1. baskı 1893 yılında basılmıştır. Bu baskıda 1893 yılında Bernhard Tauchnitz tarafından Leipzig’da basılan baskının kalıpları kullanılmıştır. Ancak bu baskıdaki 3 levha Leipzig baskısında bulunmaz. Bu kitap turist rehberi, tarih kitabı ve seyahatnamenin özelliklerini birleştiren ilginç bir kitaptır. Yazar Orient Express ile geldiği İstanbul’u Spiro isimli Rum dragomanın yardımı ile gezmiştir. Pera’da Hotel Royal’da kalmış, havaların ısınması ile birlikte Tarabya’da Petali’nin oteline geçmiştir. Frances Minto Elliot (1820–1898) was a prolific English writer, primarily of non-fiction works on the social history of Italy, Spain, and France and travelogues.

    TLSatıldı
  • ÇOK NADİR BİR İSTANBUL SEYAHATNAMESİ-James E. P. Boulden, An American Among the Orientals, including an Audience with the Sultan and a Visit to the Interior of a Turkish Harem, Lindsay & Blakiston, Philadelphia, 1855. xxiv, 178, [12] s, ex-library, 19 x 12 cm, bez cildinde. 28 bölümden oluşan bu küçük ama şaşırtıcı bir kitap gayet yalın ve hoş bir üslupla yazılmıştır. James E. P. Boulden’in (c. 1826-?) David Porter’in döneminde İstanbul’daki Amerikan delegasyonunun bir resmî memuru olduğu söylenmektedir. Yazar İstanbul’da birkaç ay kalarak sosyal yapısı, günlük yaşantısı, gelenek ve görenekleri ile gözlemleme olanağı bulmuştur. Sultan Abdülmecid’in huzuruna kabul edilen ve Fuat Efendi’nin haremine giren, bu arada bir Türk düğününe katılan yazar İstanbul’un içine ve yakın çevresine dair gözlemlerini bütün ayrıntılarıyla kitabına alarak ekzotik bir şehre gelen bir Amerikalının heyecanını kitabın sayfalarında açığa vurmaktadır. İstanbul’un yangın ve tulumbacılarını, dar ve kirli sokaklarını, hamam âdetlerini, Selamlık merasimini, çeşitli dinlerin mezarlık ve defin âdetlerini, Türklerin misafir ağırlarken gösterdikleri incelikleri, dinî inançların günlük hayattaki yansımalarını, eğlendirici bir dille anlatırken ülkeye girerken pasaport sorulmadığı gibi ilginç gerçekleri de satır aralarında okuyucusuyla paylaşır. Elimizdeki kitap yazarın basılan yegane eseridir. Blackmer 182

    Lot No: 84

    Lot: 84

    ÇOK NADİR BİR İSTANBUL SEYAHATNAMESİ-James E. P. Boulden, An American Among the Orientals, including an Audience with the Sultan and a Visit to the Interior of a Turkish Harem, Lindsay & Blakiston, Philadelphia, 1855. xxiv, 178, [12] s, ex-library, 19 x 12 cm, bez cildinde. 28 bölümden oluşan bu küçük ama şaşırtıcı bir kitap gayet yalın ve hoş bir üslupla yazılmıştır. James E. P. Boulden’in (c. 1826-?) David Porter’in döneminde İstanbul’daki Amerikan delegasyonunun bir resmî memuru olduğu söylenmektedir. Yazar İstanbul’da birkaç ay kalarak sosyal yapısı, günlük yaşantısı, gelenek ve görenekleri ile gözlemleme olanağı bulmuştur. Sultan Abdülmecid’in huzuruna kabul edilen ve Fuat Efendi’nin haremine giren, bu arada bir Türk düğününe katılan yazar İstanbul’un içine ve yakın çevresine dair gözlemlerini bütün ayrıntılarıyla kitabına alarak ekzotik bir şehre gelen bir Amerikalının heyecanını kitabın sayfalarında açığa vurmaktadır. İstanbul’un yangın ve tulumbacılarını, dar ve kirli sokaklarını, hamam âdetlerini, Selamlık merasimini, çeşitli dinlerin mezarlık ve defin âdetlerini, Türklerin misafir ağırlarken gösterdikleri incelikleri, dinî inançların günlük hayattaki yansımalarını, eğlendirici bir dille anlatırken ülkeye girerken pasaport sorulmadığı gibi ilginç gerçekleri de satır aralarında okuyucusuyla paylaşır. Elimizdeki kitap yazarın basılan yegane eseridir. Blackmer 182

    TLSatıldı
  • Avrupa Seyahatnamesi-Adelaide J. Hall, Two Travelers in Europe: a Unique Story Told By One of Them. What They Saw And How They Lived While Traveling Among the Half-Civilized People of Morocco, The Peasants of Italy and France, as Well as the Educated Classes of Spain, Greece, and Other Countries, Hampten Publishing Co., Springfield, Mass., 1898. xvi, 510 s, başlık s önünde 1 levha, baştan sona resimli, 25 x 18 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde

    Lot No: 85

    Lot: 85

    Avrupa Seyahatnamesi-Adelaide J. Hall, Two Travelers in Europe: a Unique Story Told By One of Them. What They Saw And How They Lived While Traveling Among the Half-Civilized People of Morocco, The Peasants of Italy and France, as Well as the Educated Classes of Spain, Greece, and Other Countries, Hampten Publishing Co., Springfield, Mass., 1898. xvi, 510 s, başlık s önünde 1 levha, baştan sona resimli, 25 x 18 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Seyahatname - Yazarından İmzalı-Edgar M. Condit, Two Years in Three Continents: Experiences, Impressions and Observations of Two American Abroad, Fleming H. Revell Company, Chicago, New York, Toronto, London, Edinburgh, 1904. 626 s, metin dışında 16 levha, indeks, yazarından ithaf imzalı (kitabın içinde yazı var), 23 x 14.5 cm, yayıncısının sırtı ay-yıldızlı dekoratif cildinde. 
XXV. Cities of the Turk – Smyrna and Constantinople (s 301-313) ve XXVI. Home of the Sultan and His Repulsive Environment (s 314-326) başlıklı iki bölümde İstanbul ve İzmir anlatılmaktadır. 

CONTENTS:
Part I
I. Touring Through Ireland and Scotland 
II. Interesting Characteristics English Towns and Cities 
III. Paris the Beautiful, Its Palaces and Art 
IV. A Visit to Belgium and Holland Cities
V. Holland Continued – Includes Visit to Denmark 
VI. Touring in the Mountains of Norway 
VII. Stockholm – Baltic Sea Trip – St. Petersburg
VIII. Moscow – Russian Country and Its Peasant Life 
IX. What One Sees in Berlin and Dresden 
X. Six Other German Cities and the Rhine District 
XI. A Pathetic Chapter of Personal History 
XII. Switzerland via Heidelberg and Strasburg 
XIII. Italy's Ancient Cities – Milan – Venice
XIV. Three Weeks in Florence – Her Art and Heroes 
XV. Rome and Her Ruins – Her Ancient Suburbs and Monuments
XVI. Naples and Her Interesting Neighbors 
XVII. A Month in Spain – Gibraltar – Granada – The Alhambra 
XVIII. Seville – Her History- Her Artists and Cathedral- Cordova's Mosque – Madrid, the Capital City
XIX. Ancient Toledo – Palace of the Royal Dead of Spain 
XX. Mediterranean Trip Egypt – 600 Miles up the Nile 
XXI. Egypt's Ancient Cities, Monuments and Temples 
XXII. Our Tour Through Palestine – Visit in Syria
XXIII. The Greek and His Once Great Cities 
XXIV. The Greece One Sees To-day in a Five Weeks' Tour 
XXV. Cities of the Turk – Smyrna and Constantinople
XXVI. Home of the Sultan and His Repulsive Environment 
XXVII. Bulgaria-Hungary, Its Country, People and Cities
XXVIII. Vienna – The A.ustrian and His Capital City 
XXIX. Vienna as Seen During a Five Weeks' Sojourn
XXX. Among the Bohemians – Unique Prague and Carlsbad 
XXXI. Bavaria – Old Nuremberg – A Week in Munich

Part II
XXXII. En Route to Japan – Charming Moravia – The Trans-Siberian Route T 
XXXIII. Russia's Great Wheat Fields – Picturesque Siberia, Central Asia, Manchuria, Country and Cities 
XXXIV. Across Japan Sea Into the "Sunrise Land" 
XXXV. The Real Jap in His Own Island Home
XXXVI. The New Japan as Seen From Tokio
XXXVII. Present Habits and Customs, Japanese People 
XXXVIII. Yokahama – Kioto, the Old Capital and Its Institutions 
XXXIX. Pay of Japanese Soldiers – Visit lo Osaka – Kobe College, Etc. 
XL. "Homeward Bound" – Shanghai – China's Financial System 
XLL Hong Kong – China as Seen at Canton, During Tep Days
XLII. Habits and Customs of the Celestial – "The Malayan" 
XLIII. Touring India and Ceylon – Madura and South India
XLIV. Trichinopoly – Madras – Bombay and the Parsee 
XLV. Hindoo Religion, Life and Customs as Seen at Bombay 
XLVI. Ruins of Ancient Delhi – The Taj Mahal of Agra 
XLVII. Benares, India's Religious Center – Mighty Himalayas
XLVIII. Observations En Route, India, Ceylon – Steamer Guests – Aden, Suez, Naples and a First Visit to Genoa 
XLIX. Backward Glances Along the Corridors of Memory
Observations, Facts and Impressions gleaned while visiting Christian Missions, Schools and Colleges in -so-called "Heathen Lands" will be found in Chapters Nos. XXI, XXV, XXVI, XXX, XXXVI, 
XXXVIII, XXXIX, XLI, XLIII, XLV. 


ILLUSTRATIONS

Ivy-covered ruins, Kilcrea Abbey, Ireland
Landscape along our coaching trip, Ireland
Beautiful Paris – a memorial church"
Garden of the Tuileries
Scenery along our Norway mountain drive
The author and his wife
The Lord always has been pretty good to 'Lizy’ and me
Architecture for which architect's eyes were cut out
The Kremlin at Moscow
Sister of Napoleon Bonaparte – sculpture by Canova
Cappuccini Cemetery decorations, Rome
Section of the Alhambra, Granada, Spain 
Interior of Mosque, Cordova, Spain (see page 213)
Irrigation along the Nile, Egypt
Suburbs of Colombo, Ceylon 
Monument where Napoleon met his "Waterloo" (see page 60)
Mohammedan Mosque on grounds of Solomon's Temple
Mosque and its environment, Constantinople
An interior view of the Mosque, Constantinople
Rathaus (City Hall), Vienna
Sectional view of Potsdam, Ger. (see page 106)
Bridge at Prague, Bohemia – the "Pilgrim's" Mecca
The Bear Pit, Berne, Switzerland (see page 136)
How the Japanese mother carries her baby
A Japanese Shinto Temple
Hindu Temple, Madura, India
Hall of 1,000 pillars, Trichinopoly Temple, India (see page 547)
Section Shah Jehan's Palace, Delhi, India
Palace (?) of the average Hindu
Taj Mahal – world's masterpiece in architecture

    Lot No: 86

    Lot: 86

    Çok Nadir Bir Seyahatname - Yazarından İmzalı-Edgar M. Condit, Two Years in Three Continents: Experiences, Impressions and Observations of Two American Abroad, Fleming H. Revell Company, Chicago, New York, Toronto, London, Edinburgh, 1904. 626 s, metin dışında 16 levha, indeks, yazarından ithaf imzalı (kitabın içinde yazı var), 23 x 14.5 cm, yayıncısının sırtı ay-yıldızlı dekoratif cildinde. XXV. Cities of the Turk – Smyrna and Constantinople (s 301-313) ve XXVI. Home of the Sultan and His Repulsive Environment (s 314-326) başlıklı iki bölümde İstanbul ve İzmir anlatılmaktadır. CONTENTS: Part I I. Touring Through Ireland and Scotland II. Interesting Characteristics English Towns and Cities III. Paris the Beautiful, Its Palaces and Art IV. A Visit to Belgium and Holland Cities V. Holland Continued – Includes Visit to Denmark VI. Touring in the Mountains of Norway VII. Stockholm – Baltic Sea Trip – St. Petersburg VIII. Moscow – Russian Country and Its Peasant Life IX. What One Sees in Berlin and Dresden X. Six Other German Cities and the Rhine District XI. A Pathetic Chapter of Personal History XII. Switzerland via Heidelberg and Strasburg XIII. Italy's Ancient Cities – Milan – Venice XIV. Three Weeks in Florence – Her Art and Heroes XV. Rome and Her Ruins – Her Ancient Suburbs and Monuments XVI. Naples and Her Interesting Neighbors XVII. A Month in Spain – Gibraltar – Granada – The Alhambra XVIII. Seville – Her History- Her Artists and Cathedral- Cordova's Mosque – Madrid, the Capital City XIX. Ancient Toledo – Palace of the Royal Dead of Spain XX. Mediterranean Trip Egypt – 600 Miles up the Nile XXI. Egypt's Ancient Cities, Monuments and Temples XXII. Our Tour Through Palestine – Visit in Syria XXIII. The Greek and His Once Great Cities XXIV. The Greece One Sees To-day in a Five Weeks' Tour XXV. Cities of the Turk – Smyrna and Constantinople XXVI. Home of the Sultan and His Repulsive Environment XXVII. Bulgaria-Hungary, Its Country, People and Cities XXVIII. Vienna – The A.ustrian and His Capital City XXIX. Vienna as Seen During a Five Weeks' Sojourn XXX. Among the Bohemians – Unique Prague and Carlsbad XXXI. Bavaria – Old Nuremberg – A Week in Munich Part II XXXII. En Route to Japan – Charming Moravia – The Trans-Siberian Route T XXXIII. Russia's Great Wheat Fields – Picturesque Siberia, Central Asia, Manchuria, Country and Cities XXXIV. Across Japan Sea Into the "Sunrise Land" XXXV. The Real Jap in His Own Island Home XXXVI. The New Japan as Seen From Tokio XXXVII. Present Habits and Customs, Japanese People XXXVIII. Yokahama – Kioto, the Old Capital and Its Institutions XXXIX. Pay of Japanese Soldiers – Visit lo Osaka – Kobe College, Etc. XL. "Homeward Bound" – Shanghai – China's Financial System XLL Hong Kong – China as Seen at Canton, During Tep Days XLII. Habits and Customs of the Celestial – "The Malayan" XLIII. Touring India and Ceylon – Madura and South India XLIV. Trichinopoly – Madras – Bombay and the Parsee XLV. Hindoo Religion, Life and Customs as Seen at Bombay XLVI. Ruins of Ancient Delhi – The Taj Mahal of Agra XLVII. Benares, India's Religious Center – Mighty Himalayas XLVIII. Observations En Route, India, Ceylon – Steamer Guests – Aden, Suez, Naples and a First Visit to Genoa XLIX. Backward Glances Along the Corridors of Memory Observations, Facts and Impressions gleaned while visiting Christian Missions, Schools and Colleges in -so-called "Heathen Lands" will be found in Chapters Nos. XXI, XXV, XXVI, XXX, XXXVI, XXXVIII, XXXIX, XLI, XLIII, XLV. ILLUSTRATIONS Ivy-covered ruins, Kilcrea Abbey, Ireland Landscape along our coaching trip, Ireland Beautiful Paris – a memorial church" Garden of the Tuileries Scenery along our Norway mountain drive The author and his wife The Lord always has been pretty good to 'Lizy’ and me Architecture for which architect's eyes were cut out The Kremlin at Moscow Sister of Napoleon Bonaparte – sculpture by Canova Cappuccini Cemetery decorations, Rome Section of the Alhambra, Granada, Spain Interior of Mosque, Cordova, Spain (see page 213) Irrigation along the Nile, Egypt Suburbs of Colombo, Ceylon Monument where Napoleon met his "Waterloo" (see page 60) Mohammedan Mosque on grounds of Solomon's Temple Mosque and its environment, Constantinople An interior view of the Mosque, Constantinople Rathaus (City Hall), Vienna Sectional view of Potsdam, Ger. (see page 106) Bridge at Prague, Bohemia – the "Pilgrim's" Mecca The Bear Pit, Berne, Switzerland (see page 136) How the Japanese mother carries her baby A Japanese Shinto Temple Hindu Temple, Madura, India Hall of 1,000 pillars, Trichinopoly Temple, India (see page 547) Section Shah Jehan's Palace, Delhi, India Palace (?) of the average Hindu Taj Mahal – world's masterpiece in architecture

    TLSatıldı
  • 1866'te Yunanistan - Yazarından İmzalı-A[ntoine]. Grenier, La Grèce en 1863, E. Dentu, Paris, 1863. 256 s, yazarından ithaf imzalı, 18 x 12 cm, döneminin sırtı deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde. Antoine Grenier (1823-1881) est un helléniste puis journaliste français. Weber I/613
İçindekiler:
CHAPITRE I.
Aspect de la Grèce, Le paysage attique. Les officiers de Crimée et les professeurs d'esthétique. Sparte, o ubi campi! Corinthe, Athènes, Les rues, les maisons, les chiens, Euripide, les pourceaux. Ventose et pluviôse. L'été. Beauté du ciel. Vertus de la soupe, Du chapitre des glaces dans Aristote. Villégiature. Ruines antiques. Mycènes et Tirynthe. Eschyle cicerone. L'art ancien. L'art moderne. Les Allemands.
CHAPITRE II.
Type, Les hommes, aigles et renards. Dégénérescence du nez. Courir est chose contraire aux bienséances. Petit lever d’Agamemnon, Le parti des redingotes et celui des fustanelles. Mauvais effet que produisent de grands homines. De l'ataraxie, Un gouvernement en train de fumer reçoit de fâcheuses nouvelles. Pauvreté et orgueil, Anciens et modernes. Les femmes. Démarche de l'oie. Cages en cuir. mal de mer a sa poésie. La marche des Druides, Un bal à la cour. Sire et Monsieur. Oeil du Midi, Un amour de Mouchtar-Pacha, Savante retraite d'un général grec, Le 21 d'un préfet de l'Attique. Chanvre suédois et cirage égyptien, Des institutrices, Gentilhommerie, Fanar, sport. Paon qui a volé les plumes de la corneille, La fille du percepteur de Marathon. La Marseillaise grecque.
CHAPITRE III. Littérature. Langue. Arts. Ce qu'on cherche et ce qu'on ne trouve pas. Comment on devient ministre des affaires étrangères, De l'invention de la lyre.- Encore la Marche des Druides, Travaux d'assainissement grammatical, Du renflouage de l'infinitif. Du poulo. Marmiton licencié en droit, Huîtres de la Méditerranée, Studiosa juventus, Gouvernement du couteau. 
CHAPITRE IV.
Hercule, Thésée et le roi Othon, A quoi sert le manque de gendarmes, D'où proviennent les amoureuses du théâtre de Plaute, Effets civilisateurs du livre de M. About, Le Roi des Montagnes, Ce qui est réservé aux Milordi. Conve on avec un bandit, Comment on se débarrasse d'un brigand scandaleux, - D’un peintre pris pour le bourreau, Manière de conserver un pendu.
CHAPITRE V.
État social et meurs politiques. Point de départ de la Grèce contemporaine, Asile de Romulus, Un barbier chef de bataillon. Général qui plaide en séparation, De la mine de mesdames les Députées, quand une Chambre est dissoute. Grands hommes qui ne savent pas signer. De la passion d'être ministre, Quel métier c'est. Éléments hétérogènes: Orient et Occident, barbarie et civilisation, féodalité et démocratie. Train de vie d'un chef de clan, Il n'y a de joie au cour que par le tabac, Tours autochthones de maquignonnage électoral
CHAPITRE VI.
Du rhythme des insurrections en Grèce. Les mangeurs de Turcs. Insurrection de Nauplie et ses suites, Nuit du 22-23 octobre 1862. 

CHAPITRE VII.
Le roi Othon, Le reine Amélie, Retour ur la passé, Coletti Statistique. Population, Les Valaques, Agriculture, Ponts-et-chaussées. Administration des eaux et forets, La charrue de Triptoleme. Du raisin de Corinthe. Races d'animaux. Du paysan grec, Orangoutang en mariée, Des khani. Histoire d'un fromage de Brie et d'un pâté de foie gras.
CHAPITRE IX.
Suite de la statistique, Industrie. Commerce, Marine marchande, Les Grecs voituriers de la Méditerranée. Du percement de l'isthme de Corinthe. Ovide. Finances, D'un Clichy international.
CHAPITRE X.
Suite de la statistique, Armée grecque, Du sous-pied et de la baionnette en Orient, Des canons ne supposent pas toujours de la poudre. Il faut en revenir aux murailles de bois. Un empereur qui craint le mal de mer. Sysa tème d'avancement dans l'armée grecque. Du clergé. Ultramontains et Gallicans en Grèce. Des très-saints ettrès-savants moines grecs. De leur yin blanc et de leurs manuscrits. Si un prince protestant convient mieux aux Grecs qu’un prince catholique. Justice. Instruction publique. -- Desiderata.
CHAPITRE XI.
Les partis en Grèce. Parti russe. Parti anglais, Parti français, Parti bavarois.
CHAPITRE XII Des Iles Ioniennes. Espérances et veu de l'Europe en confiant aux Anglais le protectorat des Iles Ioniennes. Sentiments des Ioniens sur la question. Opiniâtreté des journaux anglais à défendre le droit et l'utilité de ce protectorat avant le 23 octobre. Palinodie. De l'offre faite aux Anglais par les Ioniens. Du Slavisme et de l'Hellénisme, Russie et Angleterre. Les prétentions des Italiens sur les Iles Ioniennes. Un mot de Fra Paolo Sarpi. 
CHAPITRE XIII. 
De la Grande Idée. De la Grande Idée chez les ministres, chez Ies journalistes et chez les vignerons. La question d'Orient traîne dans l'histoire depuis la guerre de Troie. Des nombreuses bévues de la Conférence de Londres. Piémont et Grèce, parallèle. Des pour et des contre de la Grande Idée. - De l'opinion des Turcs, des rajahs et de l'Europe. Le principe de non-intervention est-il applicable à la Grèce ? Refroidissement du philbellénisme. A qui la faute?

    Lot No: 87

    Lot: 87

    1866'te Yunanistan - Yazarından İmzalı-A[ntoine]. Grenier, La Grèce en 1863, E. Dentu, Paris, 1863. 256 s, yazarından ithaf imzalı, 18 x 12 cm, döneminin sırtı deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde. Antoine Grenier (1823-1881) est un helléniste puis journaliste français. Weber I/613 İçindekiler: CHAPITRE I. Aspect de la Grèce, Le paysage attique. Les officiers de Crimée et les professeurs d'esthétique. Sparte, o ubi campi! Corinthe, Athènes, Les rues, les maisons, les chiens, Euripide, les pourceaux. Ventose et pluviôse. L'été. Beauté du ciel. Vertus de la soupe, Du chapitre des glaces dans Aristote. Villégiature. Ruines antiques. Mycènes et Tirynthe. Eschyle cicerone. L'art ancien. L'art moderne. Les Allemands. CHAPITRE II. Type, Les hommes, aigles et renards. Dégénérescence du nez. Courir est chose contraire aux bienséances. Petit lever d’Agamemnon, Le parti des redingotes et celui des fustanelles. Mauvais effet que produisent de grands homines. De l'ataraxie, Un gouvernement en train de fumer reçoit de fâcheuses nouvelles. Pauvreté et orgueil, Anciens et modernes. Les femmes. Démarche de l'oie. Cages en cuir. mal de mer a sa poésie. La marche des Druides, Un bal à la cour. Sire et Monsieur. Oeil du Midi, Un amour de Mouchtar-Pacha, Savante retraite d'un général grec, Le 21 d'un préfet de l'Attique. Chanvre suédois et cirage égyptien, Des institutrices, Gentilhommerie, Fanar, sport. Paon qui a volé les plumes de la corneille, La fille du percepteur de Marathon. La Marseillaise grecque. CHAPITRE III. Littérature. Langue. Arts. Ce qu'on cherche et ce qu'on ne trouve pas. Comment on devient ministre des affaires étrangères, De l'invention de la lyre.- Encore la Marche des Druides, Travaux d'assainissement grammatical, Du renflouage de l'infinitif. Du poulo. Marmiton licencié en droit, Huîtres de la Méditerranée, Studiosa juventus, Gouvernement du couteau. CHAPITRE IV. Hercule, Thésée et le roi Othon, A quoi sert le manque de gendarmes, D'où proviennent les amoureuses du théâtre de Plaute, Effets civilisateurs du livre de M. About, Le Roi des Montagnes, Ce qui est réservé aux Milordi. Conve on avec un bandit, Comment on se débarrasse d'un brigand scandaleux, - D’un peintre pris pour le bourreau, Manière de conserver un pendu. CHAPITRE V. État social et meurs politiques. Point de départ de la Grèce contemporaine, Asile de Romulus, Un barbier chef de bataillon. Général qui plaide en séparation, De la mine de mesdames les Députées, quand une Chambre est dissoute. Grands hommes qui ne savent pas signer. De la passion d'être ministre, Quel métier c'est. Éléments hétérogènes: Orient et Occident, barbarie et civilisation, féodalité et démocratie. Train de vie d'un chef de clan, Il n'y a de joie au cour que par le tabac, Tours autochthones de maquignonnage électoral CHAPITRE VI. Du rhythme des insurrections en Grèce. Les mangeurs de Turcs. Insurrection de Nauplie et ses suites, Nuit du 22-23 octobre 1862. CHAPITRE VII. Le roi Othon, Le reine Amélie, Retour ur la passé, Coletti Statistique. Population, Les Valaques, Agriculture, Ponts-et-chaussées. Administration des eaux et forets, La charrue de Triptoleme. Du raisin de Corinthe. Races d'animaux. Du paysan grec, Orangoutang en mariée, Des khani. Histoire d'un fromage de Brie et d'un pâté de foie gras. CHAPITRE IX. Suite de la statistique, Industrie. Commerce, Marine marchande, Les Grecs voituriers de la Méditerranée. Du percement de l'isthme de Corinthe. Ovide. Finances, D'un Clichy international. CHAPITRE X. Suite de la statistique, Armée grecque, Du sous-pied et de la baionnette en Orient, Des canons ne supposent pas toujours de la poudre. Il faut en revenir aux murailles de bois. Un empereur qui craint le mal de mer. Sysa tème d'avancement dans l'armée grecque. Du clergé. Ultramontains et Gallicans en Grèce. Des très-saints ettrès-savants moines grecs. De leur yin blanc et de leurs manuscrits. Si un prince protestant convient mieux aux Grecs qu’un prince catholique. Justice. Instruction publique. -- Desiderata. CHAPITRE XI. Les partis en Grèce. Parti russe. Parti anglais, Parti français, Parti bavarois. CHAPITRE XII Des Iles Ioniennes. Espérances et veu de l'Europe en confiant aux Anglais le protectorat des Iles Ioniennes. Sentiments des Ioniens sur la question. Opiniâtreté des journaux anglais à défendre le droit et l'utilité de ce protectorat avant le 23 octobre. Palinodie. De l'offre faite aux Anglais par les Ioniens. Du Slavisme et de l'Hellénisme, Russie et Angleterre. Les prétentions des Italiens sur les Iles Ioniennes. Un mot de Fra Paolo Sarpi. CHAPITRE XIII. De la Grande Idée. De la Grande Idée chez les ministres, chez Ies journalistes et chez les vignerons. La question d'Orient traîne dans l'histoire depuis la guerre de Troie. Des nombreuses bévues de la Conférence de Londres. Piémont et Grèce, parallèle. Des pour et des contre de la Grande Idée. - De l'opinion des Turcs, des rajahs et de l'Europe. Le principe de non-intervention est-il applicable à la Grèce ? Refroidissement du philbellénisme. A qui la faute?

    TLSatıldı
  • Türkiye Seyahatnamesi-Henry M[artyn]. Field, the Greek Islands and Turkey After the War, Charles Scribner’s Sons, New York, 1888 (4. baskı). vi, [1], [9-] 228, [5] s, metin dışında 2 gravür, 3 harita, 21 x 13.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Türkiye ve Yunan Adaları. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Türkiye, Ege Adaları ve Ortadoğu ülkelerini tekrar dolaşan Field savaşın getirdiği değişiklikleri de kitabında yansıtmaktadır. Kitapta misyonerlik çalışmalarına, savaş ve savaş sonrası barış anlaşması sürecine, İstanbul’daki Hristiyanların yaşamlarına geniş yer ayrılmıştır. Blackmer 594 (1. baskı)

    Lot No: 88

    Lot: 88

    Türkiye Seyahatnamesi-Henry M[artyn]. Field, the Greek Islands and Turkey After the War, Charles Scribner’s Sons, New York, 1888 (4. baskı). vi, [1], [9-] 228, [5] s, metin dışında 2 gravür, 3 harita, 21 x 13.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Türkiye ve Yunan Adaları. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Türkiye, Ege Adaları ve Ortadoğu ülkelerini tekrar dolaşan Field savaşın getirdiği değişiklikleri de kitabında yansıtmaktadır. Kitapta misyonerlik çalışmalarına, savaş ve savaş sonrası barış anlaşması sürecine, İstanbul’daki Hristiyanların yaşamlarına geniş yer ayrılmıştır. Blackmer 594 (1. baskı)

    TLSatıldı
  • Leila Hanoum Histoire de Tous Pays-Léila Hanoum [Adrienne Piazzi], Histoires de Tous Pays, A. Picard et Kaan, Paris, tarihsiz. (5. baskı). 207, [1] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin içinde birçok gravür, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 22.5 x 13.5 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı dekoratif bez cildinde. Kitap, Les Mésaventures d’Afif Mollah ve Fatizza la Brahmine olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır. Resimler Génilloud tarafından yapılmıştır. Adrienne Piazzi: (1854-?) Romancière. Adrienne Delcombre (ou Delcambre), née à Paris, épouse de Carlo Piazzi, administrateur du journal "Le Matin"

    Lot No: 89

    Lot: 89

    Leila Hanoum Histoire de Tous Pays-Léila Hanoum [Adrienne Piazzi], Histoires de Tous Pays, A. Picard et Kaan, Paris, tarihsiz. (5. baskı). 207, [1] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin içinde birçok gravür, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 22.5 x 13.5 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı dekoratif bez cildinde. Kitap, Les Mésaventures d’Afif Mollah ve Fatizza la Brahmine olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır. Resimler Génilloud tarafından yapılmıştır. Adrienne Piazzi: (1854-?) Romancière. Adrienne Delcombre (ou Delcambre), née à Paris, épouse de Carlo Piazzi, administrateur du journal "Le Matin"

    TLSatıldı
  • Nazım Hikmet Şiirlerinin Romence Baskısı-Nazim Hikmet, Cîntec la Masa Soarelui, Biblioteca Pentru Toți, Bucureşti, 1977. xxviii, [4], 260, [1] s, 16.5 x 12.5 cm, kağıt kapağında.

    Lot No: 90

    Lot: 90

    Nazım Hikmet Şiirlerinin Romence Baskısı-Nazim Hikmet, Cîntec la Masa Soarelui, Biblioteca Pentru Toți, Bucureşti, 1977. xxviii, [4], 260, [1] s, 16.5 x 12.5 cm, kağıt kapağında.

    TLSatıldı
  • Kuzey Afrika Ve Osmanlılar - 300 Adetlik Sınırlı Baskı-Geronymo Brun, Levantamiento de Dos Galeras de la Escuadra de Yussuf Bey Piloto Real del Gran Turco - con muerte de 340 Turcos y liberación de 430 Cristianos. Año de MDXC. Reimpresion del original redoctado por Gerónimo Brun. Versión al inglés de C. V. Malfatti. Transcripción de documentos contemporáneos. Sociedad Alianza de Artes Gráficas, Barcelona, 1960. 82, [6] s, başlık s önünde 1 levha, metin içinde resim ve haritalar, indeks, 26 x 17.5 cm, yayıncısının sırtı bez kapakları karton cildinde. S 7-38 İspanyolca metin, s 39 vd İngilizce metin şu başlık sayfasının ardından: Mutiny off Algiers on the Galleys Capitana and Patrona of the Squadron of Yussuf Bey Royal Pilot of the Grand Turk A. D. MDXC as Related by Geronymo Brun – Translated into English for the first time and published by C. V. Malfatti. 300 adetten oluşan sınırlı baskının 129 №lu nüshası.

    Lot No: 91

    Lot: 91

    Kuzey Afrika Ve Osmanlılar - 300 Adetlik Sınırlı Baskı-Geronymo Brun, Levantamiento de Dos Galeras de la Escuadra de Yussuf Bey Piloto Real del Gran Turco - con muerte de 340 Turcos y liberación de 430 Cristianos. Año de MDXC. Reimpresion del original redoctado por Gerónimo Brun. Versión al inglés de C. V. Malfatti. Transcripción de documentos contemporáneos. Sociedad Alianza de Artes Gráficas, Barcelona, 1960. 82, [6] s, başlık s önünde 1 levha, metin içinde resim ve haritalar, indeks, 26 x 17.5 cm, yayıncısının sırtı bez kapakları karton cildinde. S 7-38 İspanyolca metin, s 39 vd İngilizce metin şu başlık sayfasının ardından: Mutiny off Algiers on the Galleys Capitana and Patrona of the Squadron of Yussuf Bey Royal Pilot of the Grand Turk A. D. MDXC as Related by Geronymo Brun – Translated into English for the first time and published by C. V. Malfatti. 300 adetten oluşan sınırlı baskının 129 №lu nüshası.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir İstanbul Rehberi-Sigismond Wallace, Sur le Danube de Vienne à Constantinople et aux Dardanelles, L. C. Zamarski & C. Dittmarsch, Vienne, 1864. 208 s, başlık s önünde 1 tahta baskı levha, metin dışında 19 tahta baskı levha, 2 katlanır harita (Budapeşte ve İstanbul), indeks, 18.5 x 12.5 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. Kitabın s 119’dan sonrası bütünüyle İstanbul’a ayrılmıştır. Kitabın Auf der Donau von Wien nach Constantinopel und nach den Dardanellen başlıklı Almanca baskısı da aynı yıl Viyana’da basılmıştır. Kitaptaki Entrée du Bosphore en venant de la Mer Noire, Constantinople, l’Intérieur de l’Aja Sofia, la Mosquée de Soliman, la Cîterne de 1001 Colonnes, Kiz Koulasi - la Tour de Léandre, ou la Tour de la Vierge, La Grand Cimètière à Scutari, le Palais de Saïd-Pacha, Anadoli-Hissar ou ke Château d’Asie, Nouveau Palais de Mahmoud II, le Tombeau du Sultan Mahomed à Brousse (Asie-Mineure) başlıklı gravürler ile katlanır haritalardan biri İstanbul ile ilgilidir. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok. 
"Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand, très bien documenté sur les transports par chemin de fer et surtout par bateau à vapeur sur le Danube. Alliant précision et "Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand, précis, très au fait des transports par chemin de fer et surtout par vapeur sur le Danube"Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand.précis et au fait du transport par chemin de fer et surtout par bateau à vapeur sur le Danube, riche en références historiques et géographiques.

    Lot No: 92

    Lot: 92

    Çok Nadir Bir İstanbul Rehberi-Sigismond Wallace, Sur le Danube de Vienne à Constantinople et aux Dardanelles, L. C. Zamarski & C. Dittmarsch, Vienne, 1864. 208 s, başlık s önünde 1 tahta baskı levha, metin dışında 19 tahta baskı levha, 2 katlanır harita (Budapeşte ve İstanbul), indeks, 18.5 x 12.5 cm, yayıncısının ön yüzü desenli bez cildinde. Kitabın s 119’dan sonrası bütünüyle İstanbul’a ayrılmıştır. Kitabın Auf der Donau von Wien nach Constantinopel und nach den Dardanellen başlıklı Almanca baskısı da aynı yıl Viyana’da basılmıştır. Kitaptaki Entrée du Bosphore en venant de la Mer Noire, Constantinople, l’Intérieur de l’Aja Sofia, la Mosquée de Soliman, la Cîterne de 1001 Colonnes, Kiz Koulasi - la Tour de Léandre, ou la Tour de la Vierge, La Grand Cimètière à Scutari, le Palais de Saïd-Pacha, Anadoli-Hissar ou ke Château d’Asie, Nouveau Palais de Mahmoud II, le Tombeau du Sultan Mahomed à Brousse (Asie-Mineure) başlıklı gravürler ile katlanır haritalardan biri İstanbul ile ilgilidir. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok. "Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand, très bien documenté sur les transports par chemin de fer et surtout par bateau à vapeur sur le Danube. Alliant précision et "Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand, précis, très au fait des transports par chemin de fer et surtout par vapeur sur le Danube"Or celui qui a l'intention de faire un voyage à Constantinople et à l'Orient, en partant de Vienne, qui est maître de son temps, fera bien de suivre notre avis et de se servir des bateaux à vapeur, qui font le trajet en aval de Vienne à Czernavoda (ou Galaz) d'où l'on se rend en chemin de fer à Kustendje et de là à Constantinople en 18 heures de voyage sur mer." Guide du Dr Sigismond Wallace traduit de son ouvrage allemand.précis et au fait du transport par chemin de fer et surtout par bateau à vapeur sur le Danube, riche en références historiques et géographiques.

    TLSatıldı
  • ABD’nin Osmanlı Ortaelçisinin Anıları-Samuel S[ullivan]. Cox, Diversions of a Diplomat in Turkey, Charles L. Webster & Co. New York, 1887 (1. baskı). xix, 685 s, başlık s önünde 1 çelik baskı levha (yazarın portresi), metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli taşbaskı levha, metin içinde 109 ağaç klişe baskı levha (resim, çizim, harita), 24 x 15 cm, lüks deri cildinde. 1885-1886 yılları arasında ABD’nin İstanbul ortaelçisi olarak görev yapan Samuel S. Cox’un (1824-1889) Türkiye anıları. Kitabın 2. baskısı 1893 yılında yapılmıştır. Sultan 2. Abdülhamid’in iktidarını da kapsayan 1880’li yıllar, Osmanlı Devleti’nin içeride ve dışarıda birçok problemle baş etmeye çalıştığı ve ekonomik olarak da darboğazda olduğu yıllardır. Tam da bu yıllarda, önemi artan Osmanlı-Amerika ilişkilerine yönelik önemli bir gelişme yaşandı ve uzun yıllar kongrede görev yaparak saygın bir politikacı olarak kabul gören Samuel Cox başkan tarafından Osmanlı sefiri olarak atandı. Samuel Cox, Demokratlar adına birçok kez seçimlerde galip gelerek Lincoln dönemi de dâhil olmak üzere kongre üyeliği yapmıştı. Çevresi tarafından oldukça mücadeleci fakat buna rağmen saygılı ve iyi huylu olduğu bilinen Samuel Cox’un Osmanlı’daki elçilik görevi, 1884 yılında Demokrat Başkan Grover Cleveland başkan olmasıyla mümkün oldu. Onun bu göreve getirilmesindeki en büyük etken Türklerle ilgili sahip olduğu bilgi birikimi, ilgisi ve 1881 yılında bizzat Sultan Abdülhamid ile görüşmüş olmasıdır. Evliğinin hemen akabinde çıktığı balayı turunda 1851 yılında ilk kez Osmanlı’yı ziyaret eden Cox, burada Sultan Abdülhamid’i daha çocukken babası Abdümecid’in yanında görmüştür. Yıllar sonra Sultan Abdülhamid ile köklü bir dostluk geliştirecek olan Cox, Avrupa seyahatini A Buckeye Abroad başlıklı kitapta anlatmış ve kitabın 50 sayfasını Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili gözlemlerine ayırmıştı. Cox ilk ziyaretinde, şehrin kubbe ve manzaralarına dair muhteşem bir görünüme sahip olduğunu söylemekle birlikte caddelerin oldukça pis ve başıboş köpeklerle dolu olduğunu belirmiştir. Hatta New York’un arka sokaklarının bile İstanbul’un en güzel caddesinden daha bakımlı olduğunu iddia etmiştir. Ardından 1881 yılında çıktığı üçüncü Avrupa gezisinde İstanbul’da o günün ABD elçisi Lew Wallace tarafından ağırlanan Cox, geçen 30 senede şehrin değiştiğini ve daha modern bir hâl almış olduğunu gördü. Burada Sultan Abdülhamid’in huzuruna da çıkmış ve etkisinde kaldığını ifade etmişti. Abdülhamid’in kişiliğinden oldukça etkilenen Cox’un 1851 ve 1881 ziyaretleri onun Türkleri tanıması açısından ve İstanbul’a atanması bakımından büyük önem arz etmektedir. 29 Temmuz 1885’de İstanbul’a gelişiyle birlikte Tarabya’daki elçilik konutuna yerleşmiş ve Sultan Abdülhamid’in huzuruna çıkmak için 30 güne yakın beklemiştir. Selefi Wallace’ın huzura kabul için 50 gün beklediğini bilen Cox’a göre, bu tür merasimlerdeki bekletmeler Amerikan görgü kurallarına göre oldukça tuhaftır. Cox, kitabında saraya giderken ve kabulü esnasındaki bütün ayrıntılara tek tek yer verirken önünden geçtikleri Dolmabahçe Sarayı’nı ‘’dünyada eşi ve benzeri olmayan yapı’’ olarak tanımlamıştır. Yıldız Sarayı’na geldiklerinde kendilerini Plevne gazisi Osman Paşa karşılamış ve sarayın bütün ihtişamı içerisinde sultan huzuruna varmışlardır.  kalede kalmadığını da sözlerine eklemiştir.23Cox eserinde sık sık Türk halkının eğlence anlayışına da değinir. Ona göre Türkler eğlence işleri için fazlasıyla düşüncelidir zira üst düzey devlet adamlarının katıldığı akşam davetlerinde, Türk paşalar oldukça ketum ve ölçülü bir görünümdedir.24Halk ise genellikle evlerinde akşam vakti ailecek buluşmaları ve sohbetleri tercih etmektedir. Erken yatıp erken kalkarlar ve akşam yemeğini çok ender olarak tek başlarına yerler. Halkla ilgili daha derin incelemelere bakıldığında o dönem sosyal bir aristokrasi bulunmamakla birlikte bir para aristokrasisinden bahsedilmektedir. Cox, kitabında sıkça yer verdiği Nasreddin Hoca fıkralarıyla hem Türk mizah anlayışına vurgu yapar hem de bazı tarihsel gerçekliklere değinir. Anlatılan bütün bu detaylar Cox’un görevi süresindeki gözlemleridir. 1.5 yılı aşkın, kısa olarak değerlendirilebilecek bir dönemde görev yapan Cox’un anlattıkları Türk halkının imajı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Farklı zamanlarda bulunduğu payitaht İstanbul’unda oldukça farklı gözlem ve yorumlarda bulunan sefir, her fırsatta Türk halkının bahsedildiği gibi kaba ve kötü olmadığını anlatmaya çalışmış hatta Ermeni ve Rumlarla olan kıyaslamalarında da Türkler lehine önemli aktarımlarda bulunmuştur. Sultan Abdülhamid tarafından birçok kez makama kabul edilen Cox, sultanın ilgi alanları, duruşu, zevkleri ve o günün siyasetini okuma biçimini analiz ederek bizlere aktarmıştır. Bundan sonraki kısımda Türk Amerikan ilişkileri genel hatlarıyla ele alınırken Sultan Abdülhamid dönemindeki ilişki biçimi ağırlıklı olmak üzere yer yer sefir Cox’un müdahale ve çalışmalarına da değinilecektir. Sefirin, sultanla ve ülkesiyle kurduğu bağa karşın yeri geldiğine Amerikan çıkarlarını sonuna kadar savunmaktan ve Osmanlı aleyhine çalışmalarda bulunmaktan kaçınmadığı görülecektir.

    Lot No: 93

    Lot: 93

    ABD’nin Osmanlı Ortaelçisinin Anıları-Samuel S[ullivan]. Cox, Diversions of a Diplomat in Turkey, Charles L. Webster & Co. New York, 1887 (1. baskı). xix, 685 s, başlık s önünde 1 çelik baskı levha (yazarın portresi), metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 1 renkli taşbaskı levha, metin içinde 109 ağaç klişe baskı levha (resim, çizim, harita), 24 x 15 cm, lüks deri cildinde. 1885-1886 yılları arasında ABD’nin İstanbul ortaelçisi olarak görev yapan Samuel S. Cox’un (1824-1889) Türkiye anıları. Kitabın 2. baskısı 1893 yılında yapılmıştır. Sultan 2. Abdülhamid’in iktidarını da kapsayan 1880’li yıllar, Osmanlı Devleti’nin içeride ve dışarıda birçok problemle baş etmeye çalıştığı ve ekonomik olarak da darboğazda olduğu yıllardır. Tam da bu yıllarda, önemi artan Osmanlı-Amerika ilişkilerine yönelik önemli bir gelişme yaşandı ve uzun yıllar kongrede görev yaparak saygın bir politikacı olarak kabul gören Samuel Cox başkan tarafından Osmanlı sefiri olarak atandı. Samuel Cox, Demokratlar adına birçok kez seçimlerde galip gelerek Lincoln dönemi de dâhil olmak üzere kongre üyeliği yapmıştı. Çevresi tarafından oldukça mücadeleci fakat buna rağmen saygılı ve iyi huylu olduğu bilinen Samuel Cox’un Osmanlı’daki elçilik görevi, 1884 yılında Demokrat Başkan Grover Cleveland başkan olmasıyla mümkün oldu. Onun bu göreve getirilmesindeki en büyük etken Türklerle ilgili sahip olduğu bilgi birikimi, ilgisi ve 1881 yılında bizzat Sultan Abdülhamid ile görüşmüş olmasıdır. Evliğinin hemen akabinde çıktığı balayı turunda 1851 yılında ilk kez Osmanlı’yı ziyaret eden Cox, burada Sultan Abdülhamid’i daha çocukken babası Abdümecid’in yanında görmüştür. Yıllar sonra Sultan Abdülhamid ile köklü bir dostluk geliştirecek olan Cox, Avrupa seyahatini A Buckeye Abroad başlıklı kitapta anlatmış ve kitabın 50 sayfasını Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili gözlemlerine ayırmıştı. Cox ilk ziyaretinde, şehrin kubbe ve manzaralarına dair muhteşem bir görünüme sahip olduğunu söylemekle birlikte caddelerin oldukça pis ve başıboş köpeklerle dolu olduğunu belirmiştir. Hatta New York’un arka sokaklarının bile İstanbul’un en güzel caddesinden daha bakımlı olduğunu iddia etmiştir. Ardından 1881 yılında çıktığı üçüncü Avrupa gezisinde İstanbul’da o günün ABD elçisi Lew Wallace tarafından ağırlanan Cox, geçen 30 senede şehrin değiştiğini ve daha modern bir hâl almış olduğunu gördü. Burada Sultan Abdülhamid’in huzuruna da çıkmış ve etkisinde kaldığını ifade etmişti. Abdülhamid’in kişiliğinden oldukça etkilenen Cox’un 1851 ve 1881 ziyaretleri onun Türkleri tanıması açısından ve İstanbul’a atanması bakımından büyük önem arz etmektedir. 29 Temmuz 1885’de İstanbul’a gelişiyle birlikte Tarabya’daki elçilik konutuna yerleşmiş ve Sultan Abdülhamid’in huzuruna çıkmak için 30 güne yakın beklemiştir. Selefi Wallace’ın huzura kabul için 50 gün beklediğini bilen Cox’a göre, bu tür merasimlerdeki bekletmeler Amerikan görgü kurallarına göre oldukça tuhaftır. Cox, kitabında saraya giderken ve kabulü esnasındaki bütün ayrıntılara tek tek yer verirken önünden geçtikleri Dolmabahçe Sarayı’nı ‘’dünyada eşi ve benzeri olmayan yapı’’ olarak tanımlamıştır. Yıldız Sarayı’na geldiklerinde kendilerini Plevne gazisi Osman Paşa karşılamış ve sarayın bütün ihtişamı içerisinde sultan huzuruna varmışlardır. kalede kalmadığını da sözlerine eklemiştir.23Cox eserinde sık sık Türk halkının eğlence anlayışına da değinir. Ona göre Türkler eğlence işleri için fazlasıyla düşüncelidir zira üst düzey devlet adamlarının katıldığı akşam davetlerinde, Türk paşalar oldukça ketum ve ölçülü bir görünümdedir.24Halk ise genellikle evlerinde akşam vakti ailecek buluşmaları ve sohbetleri tercih etmektedir. Erken yatıp erken kalkarlar ve akşam yemeğini çok ender olarak tek başlarına yerler. Halkla ilgili daha derin incelemelere bakıldığında o dönem sosyal bir aristokrasi bulunmamakla birlikte bir para aristokrasisinden bahsedilmektedir. Cox, kitabında sıkça yer verdiği Nasreddin Hoca fıkralarıyla hem Türk mizah anlayışına vurgu yapar hem de bazı tarihsel gerçekliklere değinir. Anlatılan bütün bu detaylar Cox’un görevi süresindeki gözlemleridir. 1.5 yılı aşkın, kısa olarak değerlendirilebilecek bir dönemde görev yapan Cox’un anlattıkları Türk halkının imajı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Farklı zamanlarda bulunduğu payitaht İstanbul’unda oldukça farklı gözlem ve yorumlarda bulunan sefir, her fırsatta Türk halkının bahsedildiği gibi kaba ve kötü olmadığını anlatmaya çalışmış hatta Ermeni ve Rumlarla olan kıyaslamalarında da Türkler lehine önemli aktarımlarda bulunmuştur. Sultan Abdülhamid tarafından birçok kez makama kabul edilen Cox, sultanın ilgi alanları, duruşu, zevkleri ve o günün siyasetini okuma biçimini analiz ederek bizlere aktarmıştır. Bundan sonraki kısımda Türk Amerikan ilişkileri genel hatlarıyla ele alınırken Sultan Abdülhamid dönemindeki ilişki biçimi ağırlıklı olmak üzere yer yer sefir Cox’un müdahale ve çalışmalarına da değinilecektir. Sefirin, sultanla ve ülkesiyle kurduğu bağa karşın yeri geldiğine Amerikan çıkarlarını sonuna kadar savunmaktan ve Osmanlı aleyhine çalışmalarda bulunmaktan kaçınmadığı görülecektir.

    TLSatıldı
  • Francis Nicholson-F[rancis]. N[icholson]. Heazell ve [Jessie Payne Smith] Margoliouth (editörler), Kurds & Christians, Wells Gardner, Darton Ltd & Co. Ltd, London, 1913 (ilk ve tek baskı). ix, [3], 239, [5] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 16 levha, 1 harita, indeks, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. This book is a compilation of letters, narratives of journeys and local traditions, and various documents pertaining to the Archbishop of Canterbury's Mission to the Assyrian Church of the East. Almanya’da 3 kurumsal kütüphane dışında dünyada hiçbir kütüphanede kaydı olmayan son derece nadir bir kitaptır.

    Lot No: 94

    Lot: 94

    Francis Nicholson-F[rancis]. N[icholson]. Heazell ve [Jessie Payne Smith] Margoliouth (editörler), Kurds & Christians, Wells Gardner, Darton Ltd & Co. Ltd, London, 1913 (ilk ve tek baskı). ix, [3], 239, [5] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 16 levha, 1 harita, indeks, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. This book is a compilation of letters, narratives of journeys and local traditions, and various documents pertaining to the Archbishop of Canterbury's Mission to the Assyrian Church of the East. Almanya’da 3 kurumsal kütüphane dışında dünyada hiçbir kütüphanede kaydı olmayan son derece nadir bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • 1670'lerde Akdeniz Ve Ortadoğu'da Seyahatler-Henry Teonge (metin yazarı), G. E. Manwaring (editör), The Diary of Henry Teonge. Chaplin on Board H.M.'s Ships Assistance, Bristol, and Royal Oak 1675-1679, Harper & Brothers, New York and London, 1927. x, 318, [1] s, metin dışında 8 levha, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Danison Ross ve Eileen Power editörlüğünde yayınlanan The Broadway Travellers dizisi içinde yayınlanmıştır. Henry Teonge (1621-1690) İngiliz rahip ve Kraliyet Donanması papazıdır. Akdeniz’de 1675-1676 ve 1678-1679 tarihleri arasında yaptığı iki seyahat hakkında detaylı günlükler tutmuştur. Müzayedeye sunduğumuz bu eserde yer alan günlükler de yazarın ölümünden sonra Sir E. Denison Ross ve Eileen Power tarafından derlenmiştir. İlk seyahati ile ilgili yaşadığı en büyük sıkıntı gemiyle yapacağı yolculuk için yeterli paranın olmayışı ve bu uğurda para bulmak için verdiği mücadeledir. Bu günlük Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya düzenlenen iki seyahat ile ilgili adeta canlı bir tanık niteliğindedir. Teonge deniz yaşamına özellikle de içme ve yemek konusuna çocuksu bir coşku ile yaklaşır. Fırsat buldukça seyahatin ilk bölümünü oluşturan Malta ve Kıbrıs seyahatleriyle ilgili olarak özellikle bu iki bölgenin savunmalarına geniş bir yer ayıran yazar ayrıca at üzerinde İskenderun’dan başlayıp Halep’e uzanan yolculuğuna da değinir. Teonge’nin seyahatleri ile ilgili tutmuş olduğu bu günlük onun ölümünün ardından muhtemelen 1699-1700 arasında Warwick Belediye Başkanı olan John Holyoake’nin eline geçti. 1825 yılına kadar basımı yapılmadı. Sahte olduğu iddialarına müteakiben el yazması eser aniden ortadan kayboldu ve daha sonra 1918 yılında Londra’daki Sotheby’s müzayedesinde yeniden ortaya çıktı. 1927 yılında akademik sürümü Eileen Power ve Edward Denison Ross tarafından yeniden düzenlendi ve 2005 yılında yeniden basıldı.

    Lot No: 95

    Lot: 95

    1670'lerde Akdeniz Ve Ortadoğu'da Seyahatler-Henry Teonge (metin yazarı), G. E. Manwaring (editör), The Diary of Henry Teonge. Chaplin on Board H.M.'s Ships Assistance, Bristol, and Royal Oak 1675-1679, Harper & Brothers, New York and London, 1927. x, 318, [1] s, metin dışında 8 levha, 22 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Danison Ross ve Eileen Power editörlüğünde yayınlanan The Broadway Travellers dizisi içinde yayınlanmıştır. Henry Teonge (1621-1690) İngiliz rahip ve Kraliyet Donanması papazıdır. Akdeniz’de 1675-1676 ve 1678-1679 tarihleri arasında yaptığı iki seyahat hakkında detaylı günlükler tutmuştur. Müzayedeye sunduğumuz bu eserde yer alan günlükler de yazarın ölümünden sonra Sir E. Denison Ross ve Eileen Power tarafından derlenmiştir. İlk seyahati ile ilgili yaşadığı en büyük sıkıntı gemiyle yapacağı yolculuk için yeterli paranın olmayışı ve bu uğurda para bulmak için verdiği mücadeledir. Bu günlük Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya düzenlenen iki seyahat ile ilgili adeta canlı bir tanık niteliğindedir. Teonge deniz yaşamına özellikle de içme ve yemek konusuna çocuksu bir coşku ile yaklaşır. Fırsat buldukça seyahatin ilk bölümünü oluşturan Malta ve Kıbrıs seyahatleriyle ilgili olarak özellikle bu iki bölgenin savunmalarına geniş bir yer ayıran yazar ayrıca at üzerinde İskenderun’dan başlayıp Halep’e uzanan yolculuğuna da değinir. Teonge’nin seyahatleri ile ilgili tutmuş olduğu bu günlük onun ölümünün ardından muhtemelen 1699-1700 arasında Warwick Belediye Başkanı olan John Holyoake’nin eline geçti. 1825 yılına kadar basımı yapılmadı. Sahte olduğu iddialarına müteakiben el yazması eser aniden ortadan kayboldu ve daha sonra 1918 yılında Londra’daki Sotheby’s müzayedesinde yeniden ortaya çıktı. 1927 yılında akademik sürümü Eileen Power ve Edward Denison Ross tarafından yeniden düzenlendi ve 2005 yılında yeniden basıldı.

    TLSatıldı
  • Anadolu Bilim Tarihi Açısından Son Derece Önemli Ve Nadir Bir Kitap-William Jardine Bart, Memoirs of Hugh Edwin Strickland, M.A. Fellow of the Royal, Linnean, Geological and Royal Geographical Societies, etc. etc. Deputy Reader of Geology in Oxford, John van Voorst, London, MDCCCLVIII [1858]. vi, [1], cclxv [265] s, metin dışında 8 levha, metin içinde 23 tahta klişe gravür; 441 s, 10 levha, 18 tahta klişe gravür, 26 x 15.5 cm, bez cildinde. This memoir recounts the life and work of the natural historian and geologist Hugh Edwin Strickland (1811-1853). Written by his father-in-law, the Scottish naturalist Sir William Jardine (1800-1874), the book covers Strickland's early childhood, his education at Oxford, his involvement in and influence upon the establishment of the Ray Society and his notable academic pursuits in natural history before his life was tragically cut short by a freak railway accident in 1853, when he was just forty-two. The reader will gain an insight into Strickland's character, his scientific acquaintances, including Henslow and Darwin, and his wide-ranging interests in the area of natural history, including geology, zoology, palaeontology and especially ornithology, demonstrated by his study The Dodo and its Kindred (1848). Drawing upon revealing and informative extracts from Strickland's journals throughout, the book also contains a wide selection of Strickland's shorter scientific writings. Hugh Edwin Strickland (1811-1853) 19. yüzyılın önde gelen doğabilimcilerindendir, fakat doğa tarihinin pek çok diğer dalında da ismi öne çıkar. Özellikle zooloji ve ornitoloji üzerine ilgili olan Strickland’in altı binden fazla türü içeren kuş koleksiyonu ve üçbin belge ve yazışması Cambridge Üniversitesi - Zooloji Müzesi’nin bünyesindedir. Oxford Oriel College’da öğrenim gördü. 1835 yılında Cracombe’de katıldığı bir sohbette Hamilton’ın Küçük Asya’ya seyahat etmeyi planladığını öğrendi ve geziye kendisi de -klasik önem taşıyan antik kentlere ziyaret ve güney Avrupa jeoloji ve ornitolojisini incelemek üzere davet edildi. Aynı yıl Fransa ve İtalya’nın güneyinden, günümüz Türkiye’sinin batı kıyılarına kadar seyahat etti. Döndükten bir süre sonra, 1853 yılında demiryolu kenarında jeolojik katmanları araştırırken bir tren kazası sonucu 42 yaşındayken hayatını kaybetti. Müzayedemizde sunulan mufassal boyuttaki eser iki ana bölümden oluşmaktadır. Romen rakamları ile numaralandırılan 1. bölüm Hugh Edwin Strickland’ın kayınpederi Sir William Jardine Bart tarafından nakledilen biyografisi ve geziyazılarını, Latin harfleriyle numaralandırılan ikinci bölüm (Selections from the Scientific Writings [Bilimsel Yazılarından Seçmeler]) başlıklı bölüm ise jeoloji, zooloji, botanik, paleontoloji ve özellikle de ornitoloji hakkındaki bilimsel yazılarını içerir. S lxxxviii [88] ile clvi [156] arasındaki bölümde 1835-1836 tarihli İzmir, Manisa, Aydın, İstanbul, Gediz gezileri, sonraki bölümde is (s clvii [157] - cxcv [195]) bu gezide yapılan gözlemlerin bilimsel sonuçları anlatılır. Bu bölümde Emberiza Cineracea’nın (boz kirazkuşu) renkli bir gravürü sunulmuştur. Memoirs on the Geology of Asia Minor [Anadolu Jeolojisi üzerine hatıralar] (2. bölüm, s 1-78) başlıklı bölümde Boğaziçi, İzmir, Batı Anadolu, Zante ve Kefalonya adalarının jeolojisi anlatılır. List of the Birds Noticed or Obtained in Asia Minor in the Winter of 1835 and the Spring of 1836 (s 223-228), On the Rediscovery of Halcyon Smyrnensis (Linn.) in Asia Minor (s 316-318), Ancient Colossal Stutatue Near Magnesia (s 433-435) kitapta ülkemiz bilim tarihini ilgilendiren diğer başlıklardır. Kitap, “Turkish Cemetary, Smyrna” gibi Batı Anadolu temalı birçok gravürle zenginleştirilmiştir.

    Lot No: 96

    Lot: 96

    Anadolu Bilim Tarihi Açısından Son Derece Önemli Ve Nadir Bir Kitap-William Jardine Bart, Memoirs of Hugh Edwin Strickland, M.A. Fellow of the Royal, Linnean, Geological and Royal Geographical Societies, etc. etc. Deputy Reader of Geology in Oxford, John van Voorst, London, MDCCCLVIII [1858]. vi, [1], cclxv [265] s, metin dışında 8 levha, metin içinde 23 tahta klişe gravür; 441 s, 10 levha, 18 tahta klişe gravür, 26 x 15.5 cm, bez cildinde. This memoir recounts the life and work of the natural historian and geologist Hugh Edwin Strickland (1811-1853). Written by his father-in-law, the Scottish naturalist Sir William Jardine (1800-1874), the book covers Strickland's early childhood, his education at Oxford, his involvement in and influence upon the establishment of the Ray Society and his notable academic pursuits in natural history before his life was tragically cut short by a freak railway accident in 1853, when he was just forty-two. The reader will gain an insight into Strickland's character, his scientific acquaintances, including Henslow and Darwin, and his wide-ranging interests in the area of natural history, including geology, zoology, palaeontology and especially ornithology, demonstrated by his study The Dodo and its Kindred (1848). Drawing upon revealing and informative extracts from Strickland's journals throughout, the book also contains a wide selection of Strickland's shorter scientific writings. Hugh Edwin Strickland (1811-1853) 19. yüzyılın önde gelen doğabilimcilerindendir, fakat doğa tarihinin pek çok diğer dalında da ismi öne çıkar. Özellikle zooloji ve ornitoloji üzerine ilgili olan Strickland’in altı binden fazla türü içeren kuş koleksiyonu ve üçbin belge ve yazışması Cambridge Üniversitesi - Zooloji Müzesi’nin bünyesindedir. Oxford Oriel College’da öğrenim gördü. 1835 yılında Cracombe’de katıldığı bir sohbette Hamilton’ın Küçük Asya’ya seyahat etmeyi planladığını öğrendi ve geziye kendisi de -klasik önem taşıyan antik kentlere ziyaret ve güney Avrupa jeoloji ve ornitolojisini incelemek üzere davet edildi. Aynı yıl Fransa ve İtalya’nın güneyinden, günümüz Türkiye’sinin batı kıyılarına kadar seyahat etti. Döndükten bir süre sonra, 1853 yılında demiryolu kenarında jeolojik katmanları araştırırken bir tren kazası sonucu 42 yaşındayken hayatını kaybetti. Müzayedemizde sunulan mufassal boyuttaki eser iki ana bölümden oluşmaktadır. Romen rakamları ile numaralandırılan 1. bölüm Hugh Edwin Strickland’ın kayınpederi Sir William Jardine Bart tarafından nakledilen biyografisi ve geziyazılarını, Latin harfleriyle numaralandırılan ikinci bölüm (Selections from the Scientific Writings [Bilimsel Yazılarından Seçmeler]) başlıklı bölüm ise jeoloji, zooloji, botanik, paleontoloji ve özellikle de ornitoloji hakkındaki bilimsel yazılarını içerir. S lxxxviii [88] ile clvi [156] arasındaki bölümde 1835-1836 tarihli İzmir, Manisa, Aydın, İstanbul, Gediz gezileri, sonraki bölümde is (s clvii [157] - cxcv [195]) bu gezide yapılan gözlemlerin bilimsel sonuçları anlatılır. Bu bölümde Emberiza Cineracea’nın (boz kirazkuşu) renkli bir gravürü sunulmuştur. Memoirs on the Geology of Asia Minor [Anadolu Jeolojisi üzerine hatıralar] (2. bölüm, s 1-78) başlıklı bölümde Boğaziçi, İzmir, Batı Anadolu, Zante ve Kefalonya adalarının jeolojisi anlatılır. List of the Birds Noticed or Obtained in Asia Minor in the Winter of 1835 and the Spring of 1836 (s 223-228), On the Rediscovery of Halcyon Smyrnensis (Linn.) in Asia Minor (s 316-318), Ancient Colossal Stutatue Near Magnesia (s 433-435) kitapta ülkemiz bilim tarihini ilgilendiren diğer başlıklardır. Kitap, “Turkish Cemetary, Smyrna” gibi Batı Anadolu temalı birçok gravürle zenginleştirilmiştir.

    TLSatıldı
  • Bir İngiliz Kontunun Türk Ve Yunan Sularındaki Serüvenleri-[George William Frederick Howard] Earl of Carlisle, Diary in Turkish and Greek Waters, Hickling, Swan, and Brown, Boston, 1855. xviii, 299 s, başlık önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 6 levha, metin içinde tahta baskı gravürler, 19.5 x 11.5 cm, modern bez cildinde. Kitabın 1. baskısı 1854’te Londra’da yapılmıştır. Elimizdeki baskıya metnin editörlüğünü yapan Cornelius Conway Felton’un önsözü eklenmiştir. Bu yazı Londra baskısında yoktur. Elimizdeki baskıyı üstün kılan bir diğer özellik ise Londra 1854 baskısının gravür olmadan basılmış olmasıdır. 1853 yılında Tuna nehrini takiben Viyana ve Karadeniz üzerinden İstanbul Boğazı’na ulaşan Carlisle Kontu’nun günlüğü. Eserde Tuna nehrinin denize döküldüğü noktadan başlayarak, İstanbul Boğazı, Tarabya’daki İngiliz Elçiliği, Büyükdere, Erenköy, Bursa, Çanakkale ve Ege Adaları yolu ile İzmir ve Yunanistan anlatılıyor. Kitap, İstanbul’da bulunduğu sıralarda meşhur İngiliz Elçisi Lord Stratford Canning ile yakın dostluk kuran Carlisle kontu G. W. F. Howard’ın, İstanbul halkı ve diplomatik çevreleri hakkındaki ilginç izlenimlerini aktarıyor. Kitabın Türkçe edisyonu Türk Sularında Seyahat (İstanbul, 1978) başlıklı kitaptır. Blackmer 835 (London, 1854 baskısı)
Yazarın seyahatinde izlediği rota şu şekildedir: Cologne, The Rhine, Dresden, The Elbe, Prague, Vienna, The Danube, Pesth, Galatz, Sulina, Varna, Constantinople, Therapia, Broussa, The Hellespont, Besika Bay, Tchigri, Eren-keuy, Troy, Buyukdère, The Bosphorus, Smyrna, Rhodes, Calimno, Scio, Mitylene, The Dardanelles, Sea of Marmora, Syra, Cyclades, The Piraeus, Athens, Eleusis, Marathon, Phyle, Adalia, Alexandretta, Syria, Tripoli, Beyrout, The Lebanon, The Nile, Alexandria, Malta, Corfu, Chaonia, Saronic Gulf, The Argolid, Sunium, Gulf of Volo, Mount Pelion, Kavarna Bay, Corinth, Patras, Venice, Verona, Milan, Como, St. Gothard, Switzerland

    Lot No: 97

    Lot: 97

    Bir İngiliz Kontunun Türk Ve Yunan Sularındaki Serüvenleri-[George William Frederick Howard] Earl of Carlisle, Diary in Turkish and Greek Waters, Hickling, Swan, and Brown, Boston, 1855. xviii, 299 s, başlık önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 6 levha, metin içinde tahta baskı gravürler, 19.5 x 11.5 cm, modern bez cildinde. Kitabın 1. baskısı 1854’te Londra’da yapılmıştır. Elimizdeki baskıya metnin editörlüğünü yapan Cornelius Conway Felton’un önsözü eklenmiştir. Bu yazı Londra baskısında yoktur. Elimizdeki baskıyı üstün kılan bir diğer özellik ise Londra 1854 baskısının gravür olmadan basılmış olmasıdır. 1853 yılında Tuna nehrini takiben Viyana ve Karadeniz üzerinden İstanbul Boğazı’na ulaşan Carlisle Kontu’nun günlüğü. Eserde Tuna nehrinin denize döküldüğü noktadan başlayarak, İstanbul Boğazı, Tarabya’daki İngiliz Elçiliği, Büyükdere, Erenköy, Bursa, Çanakkale ve Ege Adaları yolu ile İzmir ve Yunanistan anlatılıyor. Kitap, İstanbul’da bulunduğu sıralarda meşhur İngiliz Elçisi Lord Stratford Canning ile yakın dostluk kuran Carlisle kontu G. W. F. Howard’ın, İstanbul halkı ve diplomatik çevreleri hakkındaki ilginç izlenimlerini aktarıyor. Kitabın Türkçe edisyonu Türk Sularında Seyahat (İstanbul, 1978) başlıklı kitaptır. Blackmer 835 (London, 1854 baskısı) Yazarın seyahatinde izlediği rota şu şekildedir: Cologne, The Rhine, Dresden, The Elbe, Prague, Vienna, The Danube, Pesth, Galatz, Sulina, Varna, Constantinople, Therapia, Broussa, The Hellespont, Besika Bay, Tchigri, Eren-keuy, Troy, Buyukdère, The Bosphorus, Smyrna, Rhodes, Calimno, Scio, Mitylene, The Dardanelles, Sea of Marmora, Syra, Cyclades, The Piraeus, Athens, Eleusis, Marathon, Phyle, Adalia, Alexandretta, Syria, Tripoli, Beyrout, The Lebanon, The Nile, Alexandria, Malta, Corfu, Chaonia, Saronic Gulf, The Argolid, Sunium, Gulf of Volo, Mount Pelion, Kavarna Bay, Corinth, Patras, Venice, Verona, Milan, Como, St. Gothard, Switzerland

    TLSatıldı
  • Türkler Ve Türk Haremi Üzerine Çok Nadir Bir Seyahatname-Annie Jane [Tennant] Harvey, Turkish Harems & Circassian Homes, Hurst & Blackett, London, 1871 (ilk ve tek baskı). Başlık s önünde 1 renkli taşbaskı levha, renkli taşbaskı levhadan oluşan başlık s, x, 307 s, 21.5 x 13 cm, döneminin yan sayfaları ve kapakları ebrulu, sırtı tümsekli deri (yenilenmiş) cildinde. 
Bu eserin Türkische Harems & Circassische Heimath (Leipzig, 1872) başlıklı Almanca baskısı da yapılmıştır. 
Blackmer 791
Annie Jane Tennant Harvey (1825-1898) kitabında büyüsüne kapıldığı İstanbul’u, Türk kültürünü, görgü kurallarını, adet ve geleneklerini, haremini, kadınını adeta hayal alemindeki bir masal diyarıymış gibi anlatır. 
Yazar Claymore isimli yelkenli yatla Marmara Denizi üzerinden İstanbul’a gelir. Yapılan gezi turistiktir. 
Yazarın Türklerle ilgili olarak yazdıkları olabildiği kadar olumludur. Yazar her vesile ile çok sıcak ve samimi duygularla andığı Türkleri herhangi bir önyargı beslemeden anlatmıştır. 
Kitapta giyim-kuşam tanımları son derece detaylı, canlı ve zengindir. 
Yazar ziyaret ettiği Osmanlı devlet adamı ve kalburüstü kişilerin isimlerini açık etmemeyi tercih etmiş, sadece R— Paşa, F— Paşa, Madam R— gibi inisiyalleri vermekle yetinmiştir. 
The Harem başlıklı 4. bölümde yazarın bir Paşa’nın Boğaziçi sahilindeki yalısının harem dairesine yaptığı ziyaret ile kadınlar hamamındaki banyo deneyimi anlatılır. Bu bölümde Türklerin misafirlerine uyguladığı ağırlama adabı tüm tafsilatı ile olabildiği kadar canlı olarak anlatılır (s 54-69). Yazarın hamam tecrübesi de yazarın etrafında olan biten herşeyi tüm yalınlığı ile anlattığı keyifle okunan bölümlerden biridir. Bu bölümde kadınların çiçek ve meyvalardan üretilen parfümlere olan ilgisi de anlatılır. Yazar hamamdaki yüzü aşkın kadın içinde bir Gürcü kadını ile birkaç kömür karası Nübyeli köleden başka çekici/güzel kadın görememesinden hayal kırıklığı yaşadığını söylemeden edemez. 
Sonraki bölümde Avrupalıların Valley of the Sultan (Hünkâr İskelesi-Beykoz) ve Sweet Waters of Asia (Asya’nın Tatlı Suları) yani Göksü’daki gezintileri, diğer bir deyişle Türklerin tenezzüh kültürü anlatılır. Sıcak yaz günlerinin başta Tarabya ve Büyükdere olmak üzere Boğaziçi’ndeki yalı ve konaklarda geçirilmesi, çeşitli Osmanlı paşaları ile olan tanışıklıklar da bu bölümde işlenen konular arasındadır. 
6. bölümde A— Paşa’nın Anokoi’deki (Arnavutköy ?) köşkündeki kuş sütünün eksik olmadığı, altın ve gümüş sofra takımlarının kullanıldığı, canlı müzikli yemek daveti anlatılır. Yazar burada Osmanlıların akan zamana ayak uydurduklarını şöyle anlatır:

    Lot No: 98

    Lot: 98

    Türkler Ve Türk Haremi Üzerine Çok Nadir Bir Seyahatname-Annie Jane [Tennant] Harvey, Turkish Harems & Circassian Homes, Hurst & Blackett, London, 1871 (ilk ve tek baskı). Başlık s önünde 1 renkli taşbaskı levha, renkli taşbaskı levhadan oluşan başlık s, x, 307 s, 21.5 x 13 cm, döneminin yan sayfaları ve kapakları ebrulu, sırtı tümsekli deri (yenilenmiş) cildinde. Bu eserin Türkische Harems & Circassische Heimath (Leipzig, 1872) başlıklı Almanca baskısı da yapılmıştır. Blackmer 791 Annie Jane Tennant Harvey (1825-1898) kitabında büyüsüne kapıldığı İstanbul’u, Türk kültürünü, görgü kurallarını, adet ve geleneklerini, haremini, kadınını adeta hayal alemindeki bir masal diyarıymış gibi anlatır. Yazar Claymore isimli yelkenli yatla Marmara Denizi üzerinden İstanbul’a gelir. Yapılan gezi turistiktir. Yazarın Türklerle ilgili olarak yazdıkları olabildiği kadar olumludur. Yazar her vesile ile çok sıcak ve samimi duygularla andığı Türkleri herhangi bir önyargı beslemeden anlatmıştır. Kitapta giyim-kuşam tanımları son derece detaylı, canlı ve zengindir. Yazar ziyaret ettiği Osmanlı devlet adamı ve kalburüstü kişilerin isimlerini açık etmemeyi tercih etmiş, sadece R— Paşa, F— Paşa, Madam R— gibi inisiyalleri vermekle yetinmiştir. The Harem başlıklı 4. bölümde yazarın bir Paşa’nın Boğaziçi sahilindeki yalısının harem dairesine yaptığı ziyaret ile kadınlar hamamındaki banyo deneyimi anlatılır. Bu bölümde Türklerin misafirlerine uyguladığı ağırlama adabı tüm tafsilatı ile olabildiği kadar canlı olarak anlatılır (s 54-69). Yazarın hamam tecrübesi de yazarın etrafında olan biten herşeyi tüm yalınlığı ile anlattığı keyifle okunan bölümlerden biridir. Bu bölümde kadınların çiçek ve meyvalardan üretilen parfümlere olan ilgisi de anlatılır. Yazar hamamdaki yüzü aşkın kadın içinde bir Gürcü kadını ile birkaç kömür karası Nübyeli köleden başka çekici/güzel kadın görememesinden hayal kırıklığı yaşadığını söylemeden edemez. Sonraki bölümde Avrupalıların Valley of the Sultan (Hünkâr İskelesi-Beykoz) ve Sweet Waters of Asia (Asya’nın Tatlı Suları) yani Göksü’daki gezintileri, diğer bir deyişle Türklerin tenezzüh kültürü anlatılır. Sıcak yaz günlerinin başta Tarabya ve Büyükdere olmak üzere Boğaziçi’ndeki yalı ve konaklarda geçirilmesi, çeşitli Osmanlı paşaları ile olan tanışıklıklar da bu bölümde işlenen konular arasındadır. 6. bölümde A— Paşa’nın Anokoi’deki (Arnavutköy ?) köşkündeki kuş sütünün eksik olmadığı, altın ve gümüş sofra takımlarının kullanıldığı, canlı müzikli yemek daveti anlatılır. Yazar burada Osmanlıların akan zamana ayak uydurduklarını şöyle anlatır:

    TLSatıldı
  • 1843 Yılında Ortadoğu’da Seyahatler-Ant[oine] M[arie]. Chenavard, Relation du Voyage fait en 1843-44, en Grèce et dans le Levant, Léon Boitel, Lyon, 1846 (1. baskı). [8], 173, [2] s, 23 x 15 cm, yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. Lyon Kraliyet Güzel Sanatlar Okulu’nda profesör olan mimar Antoine Marie Chenavard, Eski Yunan sanatlarının hayrandır. Bu nedenle hiçbir maddi çıkar gözetmeden Eski Yunan sanatını incelemeye karar vermiş ve Eylül 1843 ile Ocak 1844 tarihleri arasında Anadolu ve Yunanistan’da kalmış, ayrıca Mısır’a da uğramıştır. Bu seyahatte yazarın yanında Pantheon’u dekore eden bir sanatçı olan erkek kardeşi Paul, mimar Dalgabio ve ünlü ressam Etienne Rey de bulunmuştur. Chenavard, bu yolculuklarda Atina, Delphes, Korfu, İthaka adası, Truva, İzmir ve Efes gibi antik Yunan uygarlığının Ege havzasındaki en önemli merkezlerinin yanısıra Kahire ve Memphis gibi Kuzey Afrika’daki örneklerini birer birer gezmiştir. Eserde yukarıda sayılan merkezlerin yanı sıra Marmara Havzası, İstanbul ve Galata’ya da değinilmektedir. Blackmer 332

    Lot No: 99

    Lot: 99

    1843 Yılında Ortadoğu’da Seyahatler-Ant[oine] M[arie]. Chenavard, Relation du Voyage fait en 1843-44, en Grèce et dans le Levant, Léon Boitel, Lyon, 1846 (1. baskı). [8], 173, [2] s, 23 x 15 cm, yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. Lyon Kraliyet Güzel Sanatlar Okulu’nda profesör olan mimar Antoine Marie Chenavard, Eski Yunan sanatlarının hayrandır. Bu nedenle hiçbir maddi çıkar gözetmeden Eski Yunan sanatını incelemeye karar vermiş ve Eylül 1843 ile Ocak 1844 tarihleri arasında Anadolu ve Yunanistan’da kalmış, ayrıca Mısır’a da uğramıştır. Bu seyahatte yazarın yanında Pantheon’u dekore eden bir sanatçı olan erkek kardeşi Paul, mimar Dalgabio ve ünlü ressam Etienne Rey de bulunmuştur. Chenavard, bu yolculuklarda Atina, Delphes, Korfu, İthaka adası, Truva, İzmir ve Efes gibi antik Yunan uygarlığının Ege havzasındaki en önemli merkezlerinin yanısıra Kahire ve Memphis gibi Kuzey Afrika’daki örneklerini birer birer gezmiştir. Eserde yukarıda sayılan merkezlerin yanı sıra Marmara Havzası, İstanbul ve Galata’ya da değinilmektedir. Blackmer 332

    TLSatıldı
  • Emile Sageret Jön Türk Devriminin Ardından Doğu'da bir Haç Yolculuğu-É[mile]. Sageret, Un Pelerinage en Orient au Lendemain de la Révolution Jeune-Turque, Editions Spes, Paris, 1923 (ilk ve tek baskı). viii, 304, [2] s, 22.7 x 14 cm, kağıt kapağında. Marsilya, Atina, İstanbul (s 28-52), Yafa, Kudüs, Galile, Mısır, Malta, Napoli. Nadir bir seyahatnamedir. Émile Sageret (1864-1935)

    Lot No: 100

    Lot: 100

    Emile Sageret Jön Türk Devriminin Ardından Doğu'da bir Haç Yolculuğu-É[mile]. Sageret, Un Pelerinage en Orient au Lendemain de la Révolution Jeune-Turque, Editions Spes, Paris, 1923 (ilk ve tek baskı). viii, 304, [2] s, 22.7 x 14 cm, kağıt kapağında. Marsilya, Atina, İstanbul (s 28-52), Yafa, Kudüs, Galile, Mısır, Malta, Napoli. Nadir bir seyahatnamedir. Émile Sageret (1864-1935)

    TLSatıldı
  • Bilinmeyen Bir İstanbul Seyahatnamesi-W[elbore]. St. Clair-Baddeley, Travel-Tide, Sampson Low, Marston, Searle & Rivington Limited, London 1889. ix, [1], 270 s, indeks, ex-library, 21.5 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. İçindekiler: Monte-Casino, Bergamo, Carmagnola (1390-1432), Bulgaria, Buenos Aires, To Corfu, The Ass, A Word on the Music of Wagner, Como, Constantinople, Botzen to Landro viâ Cadore, Tunis, Hungarian Gipsy-Music. Constantinople başlıklı uzun bölümde (s 179-202) küçük bir bahşişin tüm gümrük işlemini kolaylaştırdığı yazılır. Galata Mevlevihanesi ziyaret edilir ve dervişlerin ve yaptıkları sema gösterisinin ayrıntılı bir tasviri yapılır. Welbore St. Clair-Baddeley (1856-1945) was a poet, dramatist, world traveller, amateur archaeologist and historian.

    Lot No: 101

    Lot: 101

    Bilinmeyen Bir İstanbul Seyahatnamesi-W[elbore]. St. Clair-Baddeley, Travel-Tide, Sampson Low, Marston, Searle & Rivington Limited, London 1889. ix, [1], 270 s, indeks, ex-library, 21.5 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. İçindekiler: Monte-Casino, Bergamo, Carmagnola (1390-1432), Bulgaria, Buenos Aires, To Corfu, The Ass, A Word on the Music of Wagner, Como, Constantinople, Botzen to Landro viâ Cadore, Tunis, Hungarian Gipsy-Music. Constantinople başlıklı uzun bölümde (s 179-202) küçük bir bahşişin tüm gümrük işlemini kolaylaştırdığı yazılır. Galata Mevlevihanesi ziyaret edilir ve dervişlerin ve yaptıkları sema gösterisinin ayrıntılı bir tasviri yapılır. Welbore St. Clair-Baddeley (1856-1945) was a poet, dramatist, world traveller, amateur archaeologist and historian.

    TLSatıldı
  • Yüzyılın Başında İstanbul Ve Osmanlı İmparatorluğu-Richard Davey, the Sultan and His Subjects, E. P. Dutton & Co, New York, 1897 (1. baskı). 2 cilt: xvi, 364 s, başlık s önünde pelür kağıdıile korunmuş 1 levha ; vi, 371 s, başlık s önünde 1 katlanır panorama, metin dışında 1 levha, 1 katlanır harita, indeks, 23 x 14.5 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. 
II. Abdülhamid Türkiye’sinin çok renkli ve ayrıntılı bir tablosu. 
İngiliz yazar Davey, bu eserini yazarken esas olarak İstanbul'a yaptığı gezideki gözlemlerinden hareket etmiştir. Ayrıca yüzlerce kaynak tarayan yazar, vardığı sonuçları İstanbul'daki ve İngiltere'deki dostlarıyla mektuplaşıp tartışarak bu ünlü eserini meydana getirmiştir. Kitabın esas ekseni, II. Abdülhamid'in toplumdaki ve siyasal hayattaki konumu, Osmanlı İmparatorluğu'nun birbirinden farklı kültürel ve etnik unsurları, ve Osmanlı reformları üzerine kurulmuştur. Aynı zamanda tüm Müslümanların halifesi olan II. Abdülhamid'i Papa'ya benzeten yazar, Şeyhülislam'dan sıradan dervişlere kadar din örgütlenmesi içinde ya da çevresinde yer alan unsurları da batıdaki ruhban sınıfı ile karşılaştırır. Buradan hareketle Türkiye'de İslâmiyet'i tartışan yazar, Osmanlı'nın geleceği üzerine varsayımlarda bulunur. Yazarın İstanbul ile ilgili tesbitleri kitabın diğer önemli tarafıdır. İstanbul'daki Hristiyanlar, Rum, Ermeni ve Musevi toplumu, Türklerin kutsal semtleri, surlar, yangınlar, Karagöz ve diğer sahne sanatları ayrı bölümler halinde anlatılmış ve İstanbul'un 1810’lardan itibaren tablosu çizilmiştir. Bursa hakkında bir bölüm de içeren kitap, bir gravür ve bir katlanan harita ile zenginleştirilmiştir. Davey’in İstanbul seyahatlerindeki gözlemlerinden ve taradığı yüzlerce kaynaktan oluşturduğu yapıt oldukça ayrıntılıdır. Kitapta yer alan Bektaşilik ve Masonluk ilişkisi oldukça tartışmalı ve ilginçtir. Abdülhamid’i Papa’ya benzeten yazar Şeyhülislam ve diğer dinî görevlileri ile karşılaştırıp buradan İslâmiyeti tartışmaya başlar. İstanbul’daki Musevi, Türk, Ermeni, Rum toplumunu Karagöz’ü, kutsal mekânları, yangınları oldukça ayrıntılı ve canlı bir üslupla anlatır. Kitapta ayrıca Bursa ile ilgili bir bölüm de bulunmaktadır.
Richard Patrick Boyle Davey (1848-1911) was an English author and journalist.

AUTHOR’S NOTE

Tue following chapters embody the results of an earnest attempt to set forth the chief characteristics of those heterogeneous nationalities which have, in process of time and by virtue of conquest, fallen under the dominion of the Sultans. The work deals with the Turkish people generally, but chiefly with the Turks of Constantinople. 





The Author has studied his subject with a serious desire to bring before the intelligent reading public of this country such facts, and such anecdotes (elucidating and explaining facts), as may enable an impartial reader to form a fair conclusion as to the present condition, and the probable destiny, of that great Oriental Empire, on whose action and fate so much of the peace and welfare of Western Europe depends. To attain such a purpose, a knowledge of the life and manners of the Turks, and of the Eastern Christians, and of their religious and political views, is indispensable. And the writer of this book offers as an excuse for these two bulky volumes, that his researches on the spot, as well as in every attainable work of authority on a subject so wide, so deep, and so important, could not, with justice, be compressed into a smaller space. On the other hand, each chapter of this book could easily be developed into a thick volume by itself, and yet not exhaust its subject. 

The orthography of Eastern words is a difficult and delicate subject. It has been treated, in these pages, in a way that, it is hoped, will make easy reading for the unlearned, and not offend the Oriental scholar. In most cases the phonetic equivalent of Arabic and Turkish words has been given, to the best of the Author’s ability. But for certain well-known terms, such as the name of the Prophet, the old-fashioned orthography of Mahomet, instead of the more recent Mohammed, has been retained, as being the most familiar, and therefore the most convenient, to the ordinary reader. It may, perhaps, be added, that the spelling of Oriental words is an unsettled and contentious matter, and it will frequently be noticed that the same name is written differently by German, French, Spanish, Italian, and English authorities, each trustworthy enough as to his information, but each rendering the word as it strikes his own ear. 

In conclusion, cordial thanks are offered to those who, by their advice and experience, have contributed to the composition of this book, especially to the friends in Constantinople and in England who have kindly assisted the Author in the collection of facts, and through whose good offices he has been able to see and hear much that must, otherwise, have escaped his observation. 

RICHARD DAVEY

CONTENTS

Vol 1:

Chapter I. The Sultan’s Court and Hareem
Chapter II. The Sultan and His Priests
Chapter III. A Brief History of Reform in Turkey
Chapter IV. In the Hareem
Chapter V. The Failure of Islam
Chapter VI.The Latter-Day Turks
Chapter VII. Round and About Stambul
Chapter VIII. Hiangen Var
Chapter IX. A Nineteenth Century Grand Vizir
Chapter X. Karagheuz and the Stage in Turkey 

Vol 2: 
Chapter I. Sancta Sophia 
Chapter II. The Christians in Constantinople
Chapter III. The Greeks
Chapter IV. The Armenians 
Chapter V. The Jews in Constantinople 
Chapter VI. Brusa
Chapter VII. A Sacred Village of the Turks 
Chapter VIII. A Saunter by the Walls of Constantinople
Chapter IX. Constantinople in 1810
Chapter X. In the By-Ways of Modern Stambul
Chronological List of Emperors and Sultans

    Lot No: 102

    Lot: 102

    Yüzyılın Başında İstanbul Ve Osmanlı İmparatorluğu-Richard Davey, the Sultan and His Subjects, E. P. Dutton & Co, New York, 1897 (1. baskı). 2 cilt: xvi, 364 s, başlık s önünde pelür kağıdıile korunmuş 1 levha ; vi, 371 s, başlık s önünde 1 katlanır panorama, metin dışında 1 levha, 1 katlanır harita, indeks, 23 x 14.5 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. II. Abdülhamid Türkiye’sinin çok renkli ve ayrıntılı bir tablosu. İngiliz yazar Davey, bu eserini yazarken esas olarak İstanbul'a yaptığı gezideki gözlemlerinden hareket etmiştir. Ayrıca yüzlerce kaynak tarayan yazar, vardığı sonuçları İstanbul'daki ve İngiltere'deki dostlarıyla mektuplaşıp tartışarak bu ünlü eserini meydana getirmiştir. Kitabın esas ekseni, II. Abdülhamid'in toplumdaki ve siyasal hayattaki konumu, Osmanlı İmparatorluğu'nun birbirinden farklı kültürel ve etnik unsurları, ve Osmanlı reformları üzerine kurulmuştur. Aynı zamanda tüm Müslümanların halifesi olan II. Abdülhamid'i Papa'ya benzeten yazar, Şeyhülislam'dan sıradan dervişlere kadar din örgütlenmesi içinde ya da çevresinde yer alan unsurları da batıdaki ruhban sınıfı ile karşılaştırır. Buradan hareketle Türkiye'de İslâmiyet'i tartışan yazar, Osmanlı'nın geleceği üzerine varsayımlarda bulunur. Yazarın İstanbul ile ilgili tesbitleri kitabın diğer önemli tarafıdır. İstanbul'daki Hristiyanlar, Rum, Ermeni ve Musevi toplumu, Türklerin kutsal semtleri, surlar, yangınlar, Karagöz ve diğer sahne sanatları ayrı bölümler halinde anlatılmış ve İstanbul'un 1810’lardan itibaren tablosu çizilmiştir. Bursa hakkında bir bölüm de içeren kitap, bir gravür ve bir katlanan harita ile zenginleştirilmiştir. Davey’in İstanbul seyahatlerindeki gözlemlerinden ve taradığı yüzlerce kaynaktan oluşturduğu yapıt oldukça ayrıntılıdır. Kitapta yer alan Bektaşilik ve Masonluk ilişkisi oldukça tartışmalı ve ilginçtir. Abdülhamid’i Papa’ya benzeten yazar Şeyhülislam ve diğer dinî görevlileri ile karşılaştırıp buradan İslâmiyeti tartışmaya başlar. İstanbul’daki Musevi, Türk, Ermeni, Rum toplumunu Karagöz’ü, kutsal mekânları, yangınları oldukça ayrıntılı ve canlı bir üslupla anlatır. Kitapta ayrıca Bursa ile ilgili bir bölüm de bulunmaktadır. Richard Patrick Boyle Davey (1848-1911) was an English author and journalist. AUTHOR’S NOTE Tue following chapters embody the results of an earnest attempt to set forth the chief characteristics of those heterogeneous nationalities which have, in process of time and by virtue of conquest, fallen under the dominion of the Sultans. The work deals with the Turkish people generally, but chiefly with the Turks of Constantinople. The Author has studied his subject with a serious desire to bring before the intelligent reading public of this country such facts, and such anecdotes (elucidating and explaining facts), as may enable an impartial reader to form a fair conclusion as to the present condition, and the probable destiny, of that great Oriental Empire, on whose action and fate so much of the peace and welfare of Western Europe depends. To attain such a purpose, a knowledge of the life and manners of the Turks, and of the Eastern Christians, and of their religious and political views, is indispensable. And the writer of this book offers as an excuse for these two bulky volumes, that his researches on the spot, as well as in every attainable work of authority on a subject so wide, so deep, and so important, could not, with justice, be compressed into a smaller space. On the other hand, each chapter of this book could easily be developed into a thick volume by itself, and yet not exhaust its subject. The orthography of Eastern words is a difficult and delicate subject. It has been treated, in these pages, in a way that, it is hoped, will make easy reading for the unlearned, and not offend the Oriental scholar. In most cases the phonetic equivalent of Arabic and Turkish words has been given, to the best of the Author’s ability. But for certain well-known terms, such as the name of the Prophet, the old-fashioned orthography of Mahomet, instead of the more recent Mohammed, has been retained, as being the most familiar, and therefore the most convenient, to the ordinary reader. It may, perhaps, be added, that the spelling of Oriental words is an unsettled and contentious matter, and it will frequently be noticed that the same name is written differently by German, French, Spanish, Italian, and English authorities, each trustworthy enough as to his information, but each rendering the word as it strikes his own ear. In conclusion, cordial thanks are offered to those who, by their advice and experience, have contributed to the composition of this book, especially to the friends in Constantinople and in England who have kindly assisted the Author in the collection of facts, and through whose good offices he has been able to see and hear much that must, otherwise, have escaped his observation. RICHARD DAVEY CONTENTS Vol 1: Chapter I. The Sultan’s Court and Hareem Chapter II. The Sultan and His Priests Chapter III. A Brief History of Reform in Turkey Chapter IV. In the Hareem Chapter V. The Failure of Islam Chapter VI.The Latter-Day Turks Chapter VII. Round and About Stambul Chapter VIII. Hiangen Var Chapter IX. A Nineteenth Century Grand Vizir Chapter X. Karagheuz and the Stage in Turkey Vol 2: Chapter I. Sancta Sophia Chapter II. The Christians in Constantinople Chapter III. The Greeks Chapter IV. The Armenians Chapter V. The Jews in Constantinople Chapter VI. Brusa Chapter VII. A Sacred Village of the Turks Chapter VIII. A Saunter by the Walls of Constantinople Chapter IX. Constantinople in 1810 Chapter X. In the By-Ways of Modern Stambul Chronological List of Emperors and Sultans

    TLSatıldı
  • Jean Giraudeau-J[ean]. Giraudeau [de St-Gervais], L'Italie, la Sicile, Malte, La Grèce, l'Archipel, les Iles Ioniennes et la Turquie, Souvenirs de Voyage Historiques et Anecdotiques, Chez l’Auteur, Paris, 1835 (2. baskı). 404 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 14 taşbaskı gravür (ikisi katlanır), metin içinde 10 tahta baskı vinyet, metin sonunda 10 tahta baskı gravüre haiz 2 levha, 22 x 14.5 cm, kağıt kapağında. 1. baskı da aynı yıl yapılmıştı. Bu baskı birinci baskının formalarının yeni bir künye sayfası ile birleştirilmesi suretiyle oluşturulmuştur. Ulaşım araçlarında buhar kullanımının uygulanışı avare gezginleri gitgide hareket halinde turistlere dönüştürür. Bu dinamik değişim ilk buharlı yatın Doğu sularına görkemli girişine yol açar (Nisan-Ağustos 1833). Doğu'ya buharlı vapurla yapılan bu ilk "kruvaziyer" (yat gezisi) mimar Jean-Baptiste Marchebeus tarafından organize edilir. Gezi notları Marchebeus'un kendisi ve Fransız doktor J. Giraudeau de St. Gervais (1802-1861) tarafından kaleme alınır, metin ilk olarak Giraudeau tarafından 1835 yılında yayınlanır. Marchebeus'un kitabı ise bu baskıdan 4 yıl sonra yayınlanır: Voyage de Paris à Constantinople par Bateau à Vapeur (Paris, 1839) Kitapta Nisan-Ağustos 1833’de François Ier buharlısı ile yapılan seyahat anlatılır. Gemide yakın zamanda taç giyen Yunanistan Kralı Otto’nun kardeşi Bavyeralı Maximillan, Baron Seidlitz, Düşes de Berry, diplomatlar ve Maximillan’ın maiyetindeki diğer Bavyeralılar bulunuyordu. Gezide şu güzergah takip edilmiştir: İyon Denizi adaları, Parnassus, Peloponnes, Hidra, Poros ve Spetsai, Korint, Atina, İzmir, Midilli, Truva, İstanbul, Sakız (Chios) adası, Syra ve Paros adaları. Jean Giraudeau (1801-1861) est un médecin français. Il fut chevalier de la Légion d'honneur. Né le 14 brumaire an X à Saint-Gervais, Jean Giraudeau est fils de Jean Giraudeau et de Geneviève Bergier. Après des études au collège de Châtellerault, Jean part étudier à Paris. En 1821, il est étudiant en droit mais abandonne bientôt cette discipline pour se consacrer à la médecine: en 1825, il est reçu docteur avec une thèse consacrée aux affections syphilitiques. En peu de temps il acquit une certaine célébrité et grossit sa fortune avec des annonces ou des publicités médicales qui, fructueuses pendant quelques années, lui coûtèrent 150 000 francs par an si l'on en croit ses biographes Germain Sarrut et Edme-Théodore Bourg. Il écrivit aussi plusieurs ouvrages de médecine qui ont été traduits en de nombreuses langues. Jean Giraudeau s'intéressa aussi à l'histoire locale de sa région natale. Jean Giraudeau obtint, par une décision du 4 mai 1859, le droit de changer son nom en "Giraudeau-Saint-Gervais"1. Cette décision fut confirmée par un jugement du tribunal civil de première instance de Châtellerault du 25 juin 18602. Bien avant cette date, il avait publié la plupart de ses ouvrages sous le nom de "Giraudeau de Saint-Gervais". Weber I/230 (1. baskı), Blackmer 692, Atabey’de yok. Kitapta Türkiye ile ilgili taşbaskısı levhaların başlıkları şöyledir: Un prètre Turc bravau l’impécation d’un Grec, Une Mosquée Turque à Smyrne, Cérémonie de l’ablution, Arrivée d’un Marchand d’Esclaves à Constantinople, Funérailles des Turcs, Halte de troupes régulières et irrégulières, Bain des [okunmuyor] (Kadınlar hahamı)

    Lot No: 103

    Lot: 103

    Jean Giraudeau-J[ean]. Giraudeau [de St-Gervais], L'Italie, la Sicile, Malte, La Grèce, l'Archipel, les Iles Ioniennes et la Turquie, Souvenirs de Voyage Historiques et Anecdotiques, Chez l’Auteur, Paris, 1835 (2. baskı). 404 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 14 taşbaskı gravür (ikisi katlanır), metin içinde 10 tahta baskı vinyet, metin sonunda 10 tahta baskı gravüre haiz 2 levha, 22 x 14.5 cm, kağıt kapağında. 1. baskı da aynı yıl yapılmıştı. Bu baskı birinci baskının formalarının yeni bir künye sayfası ile birleştirilmesi suretiyle oluşturulmuştur. Ulaşım araçlarında buhar kullanımının uygulanışı avare gezginleri gitgide hareket halinde turistlere dönüştürür. Bu dinamik değişim ilk buharlı yatın Doğu sularına görkemli girişine yol açar (Nisan-Ağustos 1833). Doğu'ya buharlı vapurla yapılan bu ilk "kruvaziyer" (yat gezisi) mimar Jean-Baptiste Marchebeus tarafından organize edilir. Gezi notları Marchebeus'un kendisi ve Fransız doktor J. Giraudeau de St. Gervais (1802-1861) tarafından kaleme alınır, metin ilk olarak Giraudeau tarafından 1835 yılında yayınlanır. Marchebeus'un kitabı ise bu baskıdan 4 yıl sonra yayınlanır: Voyage de Paris à Constantinople par Bateau à Vapeur (Paris, 1839) Kitapta Nisan-Ağustos 1833’de François Ier buharlısı ile yapılan seyahat anlatılır. Gemide yakın zamanda taç giyen Yunanistan Kralı Otto’nun kardeşi Bavyeralı Maximillan, Baron Seidlitz, Düşes de Berry, diplomatlar ve Maximillan’ın maiyetindeki diğer Bavyeralılar bulunuyordu. Gezide şu güzergah takip edilmiştir: İyon Denizi adaları, Parnassus, Peloponnes, Hidra, Poros ve Spetsai, Korint, Atina, İzmir, Midilli, Truva, İstanbul, Sakız (Chios) adası, Syra ve Paros adaları. Jean Giraudeau (1801-1861) est un médecin français. Il fut chevalier de la Légion d'honneur. Né le 14 brumaire an X à Saint-Gervais, Jean Giraudeau est fils de Jean Giraudeau et de Geneviève Bergier. Après des études au collège de Châtellerault, Jean part étudier à Paris. En 1821, il est étudiant en droit mais abandonne bientôt cette discipline pour se consacrer à la médecine: en 1825, il est reçu docteur avec une thèse consacrée aux affections syphilitiques. En peu de temps il acquit une certaine célébrité et grossit sa fortune avec des annonces ou des publicités médicales qui, fructueuses pendant quelques années, lui coûtèrent 150 000 francs par an si l'on en croit ses biographes Germain Sarrut et Edme-Théodore Bourg. Il écrivit aussi plusieurs ouvrages de médecine qui ont été traduits en de nombreuses langues. Jean Giraudeau s'intéressa aussi à l'histoire locale de sa région natale. Jean Giraudeau obtint, par une décision du 4 mai 1859, le droit de changer son nom en "Giraudeau-Saint-Gervais"1. Cette décision fut confirmée par un jugement du tribunal civil de première instance de Châtellerault du 25 juin 18602. Bien avant cette date, il avait publié la plupart de ses ouvrages sous le nom de "Giraudeau de Saint-Gervais". Weber I/230 (1. baskı), Blackmer 692, Atabey’de yok. Kitapta Türkiye ile ilgili taşbaskısı levhaların başlıkları şöyledir: Un prètre Turc bravau l’impécation d’un Grec, Une Mosquée Turque à Smyrne, Cérémonie de l’ablution, Arrivée d’un Marchand d’Esclaves à Constantinople, Funérailles des Turcs, Halte de troupes régulières et irrégulières, Bain des [okunmuyor] (Kadınlar hahamı)

    TLSatıldı
  • İlk Türkçe Seyahatname Olan Mir'at-Ül Memalik’in İngilizce Baskısı-Sidi Ali Reïs [Seydi Ali Reis], The Travels and Adventures of the Turkish Admiral Sidi Ali Reïs in India, Afghanistan, Central Asia, and Persia, during the Years 1553-1556, Luzac, London, 1899. xviii, 123, [5], [29] s (yayıncı katalogu), 20 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Ünlü şarkiyatçı Arminius Vambéry tarafından İngilizce’ye çevrilen bu eser Kaptan-ı Deryalık rütbesine kadar yükselmiş bir Osmanlı denizcisi olan Seydi Ali Reis’in 1553-1556 yılları arasında Hindistan, Afganistan, Orta Asya ve İran’a yaptığı seyahatlerin ve maceraların konu edildiği nadir bir seyahatnamedir. Mensur ve manzum şekilde yazılan ve Mir'at-ül Memalik (Ülkelerin Aynası) olarak tanınan bu eser ilk Türkçe seyahatname olma özelliğini taşır. Seydi Ali Reis kitabı yazma sebebini şöyle anlatır: “Cihanın hakanı olan Sultan Süleyman Han, İran seferine çıkmak üzere kışı Haleb şehrinde geçiriyorlardu. Bu sırada beni ansızın Mısır kapdanlığına tayin buyurdular. Vazifem, Basra limanında bulunan Mısır donanmasını alıp Süveyş limanına getirmekti. Basra'da yatan 15 parça kadırgayı Hind denizlerinden aşırıp Mısır'a götürecektim. İşte bu vazife, büyük bir maceraya sebep oldu ve aklıma bile getirmediğim seyahatlere zemin hazırladı. Bu seyahatleri, «Mîrâtu'l - Memâlik» adını verdiğim bu kitapta anlattım.” Vambery kitaba bir giriş yazısı da eklemiş, ayrıca orijinal baskıda Necib Asım tarafından yazılan önsözü de notlarla zenginleştirerek kitabına eklemiştir. 
Blackmer ve Atabey’de yok. 

CONTENTS
Introduction 
Preface of the Turkish Publisher 
I. 
II. The Beginning of the Story 
III. About what happened in Basrah 
IV. What took place in the Sea of Ormuz
V. What we suffered in the Indian Ocean
VI. What happened in the Province of Gujarat
VII. What befell us in the Province of Sind
VIII. My Experiences in Hindustan 
XI [sic]. Our Experience in Bakhtar-Zemin. i. e. in Kabulistan 
XII. The Condition ot Badakshan and Khatlan
XIII. Events in Turan, i. e. Transoxania 
XIV. Our Experiences in Ivharezm and Deshti-Kipchak 
XV. Our Fate in Khorasan 
XVI. Our Vicissitudes in Irak-Adjem 
XVII. The rest of our Adventures

    Lot No: 104

    Lot: 104

    İlk Türkçe Seyahatname Olan Mir'at-Ül Memalik’in İngilizce Baskısı-Sidi Ali Reïs [Seydi Ali Reis], The Travels and Adventures of the Turkish Admiral Sidi Ali Reïs in India, Afghanistan, Central Asia, and Persia, during the Years 1553-1556, Luzac, London, 1899. xviii, 123, [5], [29] s (yayıncı katalogu), 20 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Ünlü şarkiyatçı Arminius Vambéry tarafından İngilizce’ye çevrilen bu eser Kaptan-ı Deryalık rütbesine kadar yükselmiş bir Osmanlı denizcisi olan Seydi Ali Reis’in 1553-1556 yılları arasında Hindistan, Afganistan, Orta Asya ve İran’a yaptığı seyahatlerin ve maceraların konu edildiği nadir bir seyahatnamedir. Mensur ve manzum şekilde yazılan ve Mir'at-ül Memalik (Ülkelerin Aynası) olarak tanınan bu eser ilk Türkçe seyahatname olma özelliğini taşır. Seydi Ali Reis kitabı yazma sebebini şöyle anlatır: “Cihanın hakanı olan Sultan Süleyman Han, İran seferine çıkmak üzere kışı Haleb şehrinde geçiriyorlardu. Bu sırada beni ansızın Mısır kapdanlığına tayin buyurdular. Vazifem, Basra limanında bulunan Mısır donanmasını alıp Süveyş limanına getirmekti. Basra'da yatan 15 parça kadırgayı Hind denizlerinden aşırıp Mısır'a götürecektim. İşte bu vazife, büyük bir maceraya sebep oldu ve aklıma bile getirmediğim seyahatlere zemin hazırladı. Bu seyahatleri, «Mîrâtu'l - Memâlik» adını verdiğim bu kitapta anlattım.” Vambery kitaba bir giriş yazısı da eklemiş, ayrıca orijinal baskıda Necib Asım tarafından yazılan önsözü de notlarla zenginleştirerek kitabına eklemiştir. Blackmer ve Atabey’de yok. CONTENTS Introduction Preface of the Turkish Publisher I. II. The Beginning of the Story III. About what happened in Basrah IV. What took place in the Sea of Ormuz V. What we suffered in the Indian Ocean VI. What happened in the Province of Gujarat VII. What befell us in the Province of Sind VIII. My Experiences in Hindustan XI [sic]. Our Experience in Bakhtar-Zemin. i. e. in Kabulistan XII. The Condition ot Badakshan and Khatlan XIII. Events in Turan, i. e. Transoxania XIV. Our Experiences in Ivharezm and Deshti-Kipchak XV. Our Fate in Khorasan XVI. Our Vicissitudes in Irak-Adjem XVII. The rest of our Adventures

    TLSatıldı
  • Thomas Allom Gravürlerini Yer Aldığı Nadir Bir Kitap-Robert Walsh [metin yazarı] & Thomas Allom [gravürler], Constantinople and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor Illustrated. In a Series of Drawings from Nature by Thomas Allom with an Historical Account of Constantinople, and Descriptions of the Plates, by the Rev. Robert Walsh, LL.D. Chaplain to the British Embassy at the the Ottoman Porte, First, London, tarihsiz [c. 1838]. 2 cilt birarada: first series: xxxvi, 84 s. 46 gravür, 1 İstanbul haritası; second series: 100 s, 50 gravür, 1 Akdeniz haritası, 28 x 21 cm, döneminin dekoratif deri cildinde. Thomas Allom (1804-1872) 19. yüzyılda gravürlü kitap geleneğininin en önemli ressamlarından biridir. Mimar Francis Goodwin’in yanında çalışmıştır. Institute of British Architects’in kurucu üyeleri arasındadır. Allom’un resimleri pekçok seyahatnamede gravür olarak yer almıştır. Koleksiyonerler tarafından her zaman aranan bir kitap olan Syria, The Holy Land, Asia Minor illustrated’i de Thomas Allom resimlemiştir. Kitabın A. Kaiser tarafından yapılan Almanca çevirisi Konstantinopel in und seine Umgebungen (Leipzig, 1841) başlığıyla yayınlanmıştır. Allom’un gravürlerinin kullanıldığı ancak metnini Leon Galibert ile C. Pelle’in yazdığı Fransızca kitap Constantinople Ancienne et Moderne, comprenant aussi les Sept Eglises de l’Asie Mineure (Paris, [1838]) başlığıyla, metnini A. Baratta’nın yazdığı İtalyanca baskı ise Costantinopoli Effigiata Descritta (Torino, 1840) başlığı ile basılmıştır. Thomas Allom İstanbul’da bulunduğu sıralarda İngiltere büyükelçisi Lord Stratford Canning’den yakınlık görmüş, elçilikte görev yapan din adamı ve araştırmacı Robert Walsh’ın rehberliğinde İstanbul’un tarihi yapısı üzerine önemli bilgiler alarak bu gizemli kentin meydanlarında, sokaklarında birbirinden güzel, pitoresk resimler çizmiştir. Bu resimler, o dönem İstanbul kentinin mimari yapısından tarihî köşelerine, geleneksel yaşamından insanlarına kadar çok zengin ve detaylı bilgiler verir. Thomas Allom’un çizdiği İstanbul resimleri arasında Boğaz ve Haliç manzaraları, mezarlıklar, Sultanahmet Meydanı ve çevresi, kilise ve ayazmalar, surlar, kahvehaneler, hamamlar önemli bir yer tutar. Resimlerinde görülen İstanbul manzaraları sayesinde, günümüze dek birçok mimari yapının kaybolup silindiği veya gördüğü değişiklikler çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilir. Ressamın İstanbul’da bulunduğu yıllarda Kızkulesi henüz ahşap bir yapıdan ibarettir ve Ahırkapı önlerini balıkçı dalyanları süslemektedir. Nuruosmaniye semtinde yer alan, kölelerin alınıp satıldığı Esir Pazarı’ndaki Esirci Han’dan da günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Robert Walsh’ın uzun yıllar yaptığı araştırmalara dayanarak kaleme aldığı Osmanlı ülkesindeki izlenimleri Thomas Allom’un gravürleri ile birleşerek müzayedeye sunulan Constantinople and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor [İstanbul ve Anadolu’da Yedi Kilise] başlıklı iki ciltten meydana gelen bu eseri meydana getirmiştir. Blackmer 1766, Atabey 1316

    Lot No: 105

    Lot: 105

    Thomas Allom Gravürlerini Yer Aldığı Nadir Bir Kitap-Robert Walsh [metin yazarı] & Thomas Allom [gravürler], Constantinople and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor Illustrated. In a Series of Drawings from Nature by Thomas Allom with an Historical Account of Constantinople, and Descriptions of the Plates, by the Rev. Robert Walsh, LL.D. Chaplain to the British Embassy at the the Ottoman Porte, First, London, tarihsiz [c. 1838]. 2 cilt birarada: first series: xxxvi, 84 s. 46 gravür, 1 İstanbul haritası; second series: 100 s, 50 gravür, 1 Akdeniz haritası, 28 x 21 cm, döneminin dekoratif deri cildinde. Thomas Allom (1804-1872) 19. yüzyılda gravürlü kitap geleneğininin en önemli ressamlarından biridir. Mimar Francis Goodwin’in yanında çalışmıştır. Institute of British Architects’in kurucu üyeleri arasındadır. Allom’un resimleri pekçok seyahatnamede gravür olarak yer almıştır. Koleksiyonerler tarafından her zaman aranan bir kitap olan Syria, The Holy Land, Asia Minor illustrated’i de Thomas Allom resimlemiştir. Kitabın A. Kaiser tarafından yapılan Almanca çevirisi Konstantinopel in und seine Umgebungen (Leipzig, 1841) başlığıyla yayınlanmıştır. Allom’un gravürlerinin kullanıldığı ancak metnini Leon Galibert ile C. Pelle’in yazdığı Fransızca kitap Constantinople Ancienne et Moderne, comprenant aussi les Sept Eglises de l’Asie Mineure (Paris, [1838]) başlığıyla, metnini A. Baratta’nın yazdığı İtalyanca baskı ise Costantinopoli Effigiata Descritta (Torino, 1840) başlığı ile basılmıştır. Thomas Allom İstanbul’da bulunduğu sıralarda İngiltere büyükelçisi Lord Stratford Canning’den yakınlık görmüş, elçilikte görev yapan din adamı ve araştırmacı Robert Walsh’ın rehberliğinde İstanbul’un tarihi yapısı üzerine önemli bilgiler alarak bu gizemli kentin meydanlarında, sokaklarında birbirinden güzel, pitoresk resimler çizmiştir. Bu resimler, o dönem İstanbul kentinin mimari yapısından tarihî köşelerine, geleneksel yaşamından insanlarına kadar çok zengin ve detaylı bilgiler verir. Thomas Allom’un çizdiği İstanbul resimleri arasında Boğaz ve Haliç manzaraları, mezarlıklar, Sultanahmet Meydanı ve çevresi, kilise ve ayazmalar, surlar, kahvehaneler, hamamlar önemli bir yer tutar. Resimlerinde görülen İstanbul manzaraları sayesinde, günümüze dek birçok mimari yapının kaybolup silindiği veya gördüğü değişiklikler çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilir. Ressamın İstanbul’da bulunduğu yıllarda Kızkulesi henüz ahşap bir yapıdan ibarettir ve Ahırkapı önlerini balıkçı dalyanları süslemektedir. Nuruosmaniye semtinde yer alan, kölelerin alınıp satıldığı Esir Pazarı’ndaki Esirci Han’dan da günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Robert Walsh’ın uzun yıllar yaptığı araştırmalara dayanarak kaleme aldığı Osmanlı ülkesindeki izlenimleri Thomas Allom’un gravürleri ile birleşerek müzayedeye sunulan Constantinople and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor [İstanbul ve Anadolu’da Yedi Kilise] başlıklı iki ciltten meydana gelen bu eseri meydana getirmiştir. Blackmer 1766, Atabey 1316

    TLSatıldı
  • İstanbul, Marmara Bölgesi, Eskişehir Ve Ankara'yı Kapsayan Son Derece Nadir Bir Seyahatname-Mary A[delaide]. Walker, Old Tracks and New Landmarks: Wayside Sketches in Crete, Macedonia, Mitylene, etc, Richard Bentley, London, 1897. xv, 365 s, başlık s önüünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 24 levha, 23 x 15 cm, yayıncısının bez cildinde. 
Bu seyahatname, yazarın 1857, 1866, 1872, 1886 ve 1896 yıllarına ait seyahat notlarına yer verir. Kitabın adında belirtilmemiş olsa da yazarın İstanbul (Haydarpaşa, Kadıköy, Kızıltoprak, Moda, Merdivenköy, Fenerbahçe, Bostancı, Tuzla) Marmara Bölgesi (Gebze, Eskihisar, Hereke, İzmit Körfezi, İzmit, Sapanca, Mudanya, Bursa) ile Eskişehir ve Ankara’da gerçekleşen seyahatleri kitapta önemli yer tutar (s 1-132). Kitabın Türkiye'ye ayrılan sayfaları Haïdar Pasha in 1857, On the Road to Ismidt, 1880, Ismidt, From Ismidt to Angora, The Plains of Angora, Angora, History of Ancyra, Summer Days in Chalcedon, 1865, Under the Oaks of Merdivenkeuy, Broussa in 1866, The Kebab Shop, Broussa in 1886 ve Broussa in 1896 başlıklarının altında toplanmaktadır. Kitapta yazarın farklı tarihlerde yaptığı seyahatlere ait notları biraraya getirilmektedir. Yazar gezdiği yerlerde zaman içinde meydana gelen değişimleri anlatarak okuyucuyu adeta bir zaman makinesinden geçirir. Örneğin Haydarpaşa’da 1857 ile 1880 arasındaki değişimler inanılmaz boyutlardadır. 1857’de Haydarpaşa’da çınarlarının altında oturanların kahvelerini yudumladığı, nargilelerini tüttürdüğü iki koruluk bulunmaktadır. Kıyıya yakın bir yerde çoktan yokolmuş durumdaki Ayia Eufemia kilisesinden kalmış olabilecek yıkıntıları ve bir demir kapı ile korunan sağlam durumdaki kilisenin ayazmasını görür ve ayazmanın bir resmini kitabına ekler. 1880 yılına gelindiğinde, Haydarpaşa’dan başlayan demiryolu hattı bu güzel semtin tabî güzelliğini alıp götürmüş, çınarlar ortadan kalkmış, etrafı çirkin görünümlü evler doldurmuştur. Walker, demiryolunun yanıbaşında Kadıköy yönüne uzanan bir insan boyu yüksekliğinde kemerli bir tünelden bahseder. Demiryolu inşaatı sırasında meydana çıkan arkeolojik buluntular kaybolup gitmişken bu tünel her nasılsa dikkatlerden kaçmıştır. Nihai varış noktasının Ankara olduğu tren yolculuğunda seyahat boyunca gördüklerini anlatan Walker, çavuş üzümü ve kirazı ile meşhur Kızıltoprak’tan ve çevresi Bizans döneminin kayda değer arkeolojik eserlerine ev sahipliği yapan Bostancı Köprüsü’nden geçer. Yol boyunca Gebze ve İzmit gibi yerlerde verilen molalada görülenler ayrıntılı olarak tasvir edilir. Walker, 1865 yazını geçirdiği Moda’ya da geniş yer ayırır ve Moda’nın yakın zamanlara kadar yerleşimin olmadığı, bağları ile ünlü kırsal bir yer olduğunu, bu arada dağılmış bir mezarlığa ev sahipliği yaptığını yazar. Mary Adelaide Walker, hayatının ömenli bir bölümünü (1856-1904) İstanbul’da geçirmiş İngiliz ressam ve yazardır. İstanbul, Anadolu, Balkan ülkeleri ve Ege Adalarına yaptığı seyahatleri Through Macedonia to the Albanian Lakes (1864), Eastern Life and Scenery, With Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania (London, 1886) ve Untrodden Paths in Roumania (London, 1888) gibi seyahatnamelerinde anlatır. Modern dönemin kitap eleştirmenleri Mary Adelaide Walker gibi sapa ve tehlikeli yerleri gezen Viktorya döneminin bayan gezgin grubunu yeni yeni takdir etmeye başlamıştır. 
Blackmer 1759

    Lot No: 106

    Lot: 106

    İstanbul, Marmara Bölgesi, Eskişehir Ve Ankara'yı Kapsayan Son Derece Nadir Bir Seyahatname-Mary A[delaide]. Walker, Old Tracks and New Landmarks: Wayside Sketches in Crete, Macedonia, Mitylene, etc, Richard Bentley, London, 1897. xv, 365 s, başlık s önüünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 24 levha, 23 x 15 cm, yayıncısının bez cildinde. Bu seyahatname, yazarın 1857, 1866, 1872, 1886 ve 1896 yıllarına ait seyahat notlarına yer verir. Kitabın adında belirtilmemiş olsa da yazarın İstanbul (Haydarpaşa, Kadıköy, Kızıltoprak, Moda, Merdivenköy, Fenerbahçe, Bostancı, Tuzla) Marmara Bölgesi (Gebze, Eskihisar, Hereke, İzmit Körfezi, İzmit, Sapanca, Mudanya, Bursa) ile Eskişehir ve Ankara’da gerçekleşen seyahatleri kitapta önemli yer tutar (s 1-132). Kitabın Türkiye'ye ayrılan sayfaları Haïdar Pasha in 1857, On the Road to Ismidt, 1880, Ismidt, From Ismidt to Angora, The Plains of Angora, Angora, History of Ancyra, Summer Days in Chalcedon, 1865, Under the Oaks of Merdivenkeuy, Broussa in 1866, The Kebab Shop, Broussa in 1886 ve Broussa in 1896 başlıklarının altında toplanmaktadır. Kitapta yazarın farklı tarihlerde yaptığı seyahatlere ait notları biraraya getirilmektedir. Yazar gezdiği yerlerde zaman içinde meydana gelen değişimleri anlatarak okuyucuyu adeta bir zaman makinesinden geçirir. Örneğin Haydarpaşa’da 1857 ile 1880 arasındaki değişimler inanılmaz boyutlardadır. 1857’de Haydarpaşa’da çınarlarının altında oturanların kahvelerini yudumladığı, nargilelerini tüttürdüğü iki koruluk bulunmaktadır. Kıyıya yakın bir yerde çoktan yokolmuş durumdaki Ayia Eufemia kilisesinden kalmış olabilecek yıkıntıları ve bir demir kapı ile korunan sağlam durumdaki kilisenin ayazmasını görür ve ayazmanın bir resmini kitabına ekler. 1880 yılına gelindiğinde, Haydarpaşa’dan başlayan demiryolu hattı bu güzel semtin tabî güzelliğini alıp götürmüş, çınarlar ortadan kalkmış, etrafı çirkin görünümlü evler doldurmuştur. Walker, demiryolunun yanıbaşında Kadıköy yönüne uzanan bir insan boyu yüksekliğinde kemerli bir tünelden bahseder. Demiryolu inşaatı sırasında meydana çıkan arkeolojik buluntular kaybolup gitmişken bu tünel her nasılsa dikkatlerden kaçmıştır. Nihai varış noktasının Ankara olduğu tren yolculuğunda seyahat boyunca gördüklerini anlatan Walker, çavuş üzümü ve kirazı ile meşhur Kızıltoprak’tan ve çevresi Bizans döneminin kayda değer arkeolojik eserlerine ev sahipliği yapan Bostancı Köprüsü’nden geçer. Yol boyunca Gebze ve İzmit gibi yerlerde verilen molalada görülenler ayrıntılı olarak tasvir edilir. Walker, 1865 yazını geçirdiği Moda’ya da geniş yer ayırır ve Moda’nın yakın zamanlara kadar yerleşimin olmadığı, bağları ile ünlü kırsal bir yer olduğunu, bu arada dağılmış bir mezarlığa ev sahipliği yaptığını yazar. Mary Adelaide Walker, hayatının ömenli bir bölümünü (1856-1904) İstanbul’da geçirmiş İngiliz ressam ve yazardır. İstanbul, Anadolu, Balkan ülkeleri ve Ege Adalarına yaptığı seyahatleri Through Macedonia to the Albanian Lakes (1864), Eastern Life and Scenery, With Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania (London, 1886) ve Untrodden Paths in Roumania (London, 1888) gibi seyahatnamelerinde anlatır. Modern dönemin kitap eleştirmenleri Mary Adelaide Walker gibi sapa ve tehlikeli yerleri gezen Viktorya döneminin bayan gezgin grubunu yeni yeni takdir etmeye başlamıştır. Blackmer 1759

    TLSatıldı
  • İstanbul'daki Venedik Sarayını Sınırlı Sayıdaki Limitli Nüshası-Tommaso Bertelè, Umberto Dorini ve Giovanni Bertelè, Il Palazzo degli Ambasciatori di Venezia a Costantinopoli e le sue Antiche Memorie: Ricerche Storiche con Documenti Inediti e 185 Illustrazioni, Casa Editrice Apollo, Bologna, MCMXXXII [1932]. 445 s, metin içinde 185 resim (harita, plan, fotoğraf, döküman, vs), 30 x 22 cm, bez cildinde. 350 adetlik sınırlı baskının 328 №’lu nüshası. Venedik Sarayı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde 16. yüzyıldan itibaren Venedik elçilerinin (balyoslarının) konutu olarak kullanılagelmiş ve günümüzde İtalyan Başkonsolosu'nun ikametgâhı olarak kullanılan yapıdır. Üç katlı yapı, başlıklı sütunların taşıdığı çıkma biçimindeki terası, üçgen alınlığı, pencere düzeni, iç ve dış bezemeleriyle neoklasik üsluptadır. Elçilik sarayı olarak Venedik balyosu tarafından kiralanan yapının, 16. yüzyıldaki sahipleri bilinmez, 17. yüzyılda Venedik Cumhuriyeti'ne mensup bir tercümanın oğlu Sebastiano Salvago ile Zoia (Gioia veya Giorgia) Salvago adında bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. Yapı, 1746’da Venedik Balyosu tarafından satın alındı. 1780-1781'de kapsamlı bir restorasyona sonucu yapı, neo-klasik üslupta temelden yeniden inşa edilmiştir. Yapı, önce Venedik'in sonrasında ise birleşen İtalya'nın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ve modern Türkiye'deki varlıklarının bir sembolü olarak görülmüştür. 1797'de Venedik'in Avusturya'ya teslim olmasından sonra Avusturya tarafından işgal edilen saray, 1806’da Venedik Sarayı Fransızlara geçti; 1815'te Viyana Antlaşması ile tekrar Avusturyalılar'a geçti ve bir yüzyıl Avusturya egemenliğinde kaldı. Bu dönemde genel formunu değiştirmeyen geniş çaplı bir restorasyon gerçekleştirildi. Venedik, 1866'da bağımsızlığını kazandı ancak saray Avusturya’da kalmaya devam etti. 1914-1918 arasında eski yapının temelleri üzerinde yeniden inşa edildi. Bu yeniden inşa sürecinde sarayın genel yapısı korundu. I. Dünya Savaşı'ndan galip çıkan İtalya, Venedik Sarayı'nı geri almak için girişimlerde bulundu. Yapı, İtalyan Dışişleri Bakanlığı’nın emriyle 1 Aralık 1918'de, İtalyan Deniz Kuvvetleri tarafından işgal edildi; 27 Mart 1919'da yüksek komiser kararı ile İtalyan Elçiliği, sarayı ve tüm ilgili yapıları resmen teslim almıştır. 1919'dan 1936'ya kadar İtalyan Büyükelçisi’nin İstanbul'daki ikametgâhı olarak tahsis edilen saray, o günden bu yana bu işlevinin yanı sıra İtalya Başkonsolosluğu ikametgâhı olarak da kullanılır.

    Lot No: 107

    Lot: 107

    İstanbul'daki Venedik Sarayını Sınırlı Sayıdaki Limitli Nüshası-Tommaso Bertelè, Umberto Dorini ve Giovanni Bertelè, Il Palazzo degli Ambasciatori di Venezia a Costantinopoli e le sue Antiche Memorie: Ricerche Storiche con Documenti Inediti e 185 Illustrazioni, Casa Editrice Apollo, Bologna, MCMXXXII [1932]. 445 s, metin içinde 185 resim (harita, plan, fotoğraf, döküman, vs), 30 x 22 cm, bez cildinde. 350 adetlik sınırlı baskının 328 №’lu nüshası. Venedik Sarayı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde 16. yüzyıldan itibaren Venedik elçilerinin (balyoslarının) konutu olarak kullanılagelmiş ve günümüzde İtalyan Başkonsolosu'nun ikametgâhı olarak kullanılan yapıdır. Üç katlı yapı, başlıklı sütunların taşıdığı çıkma biçimindeki terası, üçgen alınlığı, pencere düzeni, iç ve dış bezemeleriyle neoklasik üsluptadır. Elçilik sarayı olarak Venedik balyosu tarafından kiralanan yapının, 16. yüzyıldaki sahipleri bilinmez, 17. yüzyılda Venedik Cumhuriyeti'ne mensup bir tercümanın oğlu Sebastiano Salvago ile Zoia (Gioia veya Giorgia) Salvago adında bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. Yapı, 1746’da Venedik Balyosu tarafından satın alındı. 1780-1781'de kapsamlı bir restorasyona sonucu yapı, neo-klasik üslupta temelden yeniden inşa edilmiştir. Yapı, önce Venedik'in sonrasında ise birleşen İtalya'nın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ve modern Türkiye'deki varlıklarının bir sembolü olarak görülmüştür. 1797'de Venedik'in Avusturya'ya teslim olmasından sonra Avusturya tarafından işgal edilen saray, 1806’da Venedik Sarayı Fransızlara geçti; 1815'te Viyana Antlaşması ile tekrar Avusturyalılar'a geçti ve bir yüzyıl Avusturya egemenliğinde kaldı. Bu dönemde genel formunu değiştirmeyen geniş çaplı bir restorasyon gerçekleştirildi. Venedik, 1866'da bağımsızlığını kazandı ancak saray Avusturya’da kalmaya devam etti. 1914-1918 arasında eski yapının temelleri üzerinde yeniden inşa edildi. Bu yeniden inşa sürecinde sarayın genel yapısı korundu. I. Dünya Savaşı'ndan galip çıkan İtalya, Venedik Sarayı'nı geri almak için girişimlerde bulundu. Yapı, İtalyan Dışişleri Bakanlığı’nın emriyle 1 Aralık 1918'de, İtalyan Deniz Kuvvetleri tarafından işgal edildi; 27 Mart 1919'da yüksek komiser kararı ile İtalyan Elçiliği, sarayı ve tüm ilgili yapıları resmen teslim almıştır. 1919'dan 1936'ya kadar İtalyan Büyükelçisi’nin İstanbul'daki ikametgâhı olarak tahsis edilen saray, o günden bu yana bu işlevinin yanı sıra İtalya Başkonsolosluğu ikametgâhı olarak da kullanılır.

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe'nun Meşhur İstanbul Ve Boğaz Kitabı-[Julia] Pardoe, the Beauties of the Bosphorus. Illustrated in a series of views of Constantinople and its environs, from original drawings by W. H. Bartlett. George Virtue, London, 1838. xii, 172 s, 87 çelik baskı gravür, 28 x 21 cm, döneminin sırı tamirli bez cildinde. Miss Julia Pardoe (1806-1862) tanınmış bir İngiliz yazarıdır. Yazmaya ondört yaşındayken şiirle başlamıştır. Bunun ardından yazdığı romanlar da çok beğenildi. Anılarını ve gezi notlarını yayımladı. Geçirdiği bir hastalık sonucu, güney ülkelerine yolculuklar yapmak zorunda kaldı. İlk gezisini Portekiz’e yapan yazar, bu ülkeyle ilgili gözlemlerini Traits and traditions of Portugal (Portekiz’in Destanları ve Gelenekleri) adlı kitabında topladı. Miss Pardoe 1835 yılında İstanbul’a geldi. Gerçek amacı Yunanistan, Türkiye ve Mısır’ı görmekti. Ancak, İstanbul’a gelince şehrin büyüsüne kapılarak dokuz ay boyunca İstanbul’da kaldı. Sultan 2. Mahmud’un başta olduğu bu dönemde İstanbul’un eşsiz doğa güzellikleriyle dolu Boğaziçi’ni, halkın eğlence yerlerini, anıtlarını ve çarşılarını dolaşmış, bayram ve Saray’ın düğün alaylarına katılmış, çeşitli sosyal konumdaki kişilerin konaklarında bulunmuştur. Ayrıca Bursa ve Uludağ yöresine de gitmiştir. Bütün bu yaşadıklarını büyük yansızlıkla yazıya döken, doğaya ve şiire tutkun Pardoe, gördüklerini en ince ayrıntısıyla adeta resmeder gibi betimlemiştir. Özellikle Batı’da var olan Osmanlı ile ilgili yanlış ve olumsuz kanıları, haksız önyargıları silmiş oldu. Eşsiz gözlem gücü, ince sezgi kabiliyeti ve derin duygu yoğunluğu, ülkemizi ve insanlarını bütün içtenliğiyle sevip sarılmasıyla birleşince müzayedemizde sunduğumuz bu eşsiz kitap gerçeğe dönüşmüş oldu. Kitabın gravürlerini çizen William Bartlett (1809-1854) ünlü İngiliz gravür sanatçısıdır. John Britton’un yanında ustalaştı. Britanya adasını baştanbaşa dolaştı. 1840’ların ortalarından itibaren Balkanları ve Ortadoğu’yu gezdi. 1835 ile 1852 arasında Amerika Birleşik Devletleri’ne dört seyahat yaptı. (1809 – 1854). İlk resimleri 1831-1833 yıllarında Londra’da Kraliyet Akademisi’nde sergilendi. Kitaplara çizdiği desenlerle tanındı. Bu alandaki istekler dolayısıyla birçok ülkeyi gezdi. Bartlett, J. Pardoe’nin kitabını resimlemek için 1835’te İstanbul’a geldi. Hazırladığı 87 gravür İstanbul’un o yıllardaki görünümünü aksettirmesi bakımından bugün birer belge durumundadır. Çeliğe hakkederek basılmış bu gravürler değişik hakkakler tarafından işlendiğinden kaliteleri farklıdır. Ayrıca hakkakler gravürleri zaman zaman orijinallerinden değişik biçimde işlemişlerdir. Bartlett’in büyük bir ustalıkla çizdiği resimler Miss Pardoe’nin mükemmel metni ile birleşince the Beauties of the Bosphorus, gravürlü İstanbul kitapları arasında müstesna bir yere sahip olmuştur. Blackmer 1254, Atabey 922

    Lot No: 108

    Lot: 108

    Miss Pardoe'nun Meşhur İstanbul Ve Boğaz Kitabı-[Julia] Pardoe, the Beauties of the Bosphorus. Illustrated in a series of views of Constantinople and its environs, from original drawings by W. H. Bartlett. George Virtue, London, 1838. xii, 172 s, 87 çelik baskı gravür, 28 x 21 cm, döneminin sırı tamirli bez cildinde. Miss Julia Pardoe (1806-1862) tanınmış bir İngiliz yazarıdır. Yazmaya ondört yaşındayken şiirle başlamıştır. Bunun ardından yazdığı romanlar da çok beğenildi. Anılarını ve gezi notlarını yayımladı. Geçirdiği bir hastalık sonucu, güney ülkelerine yolculuklar yapmak zorunda kaldı. İlk gezisini Portekiz’e yapan yazar, bu ülkeyle ilgili gözlemlerini Traits and traditions of Portugal (Portekiz’in Destanları ve Gelenekleri) adlı kitabında topladı. Miss Pardoe 1835 yılında İstanbul’a geldi. Gerçek amacı Yunanistan, Türkiye ve Mısır’ı görmekti. Ancak, İstanbul’a gelince şehrin büyüsüne kapılarak dokuz ay boyunca İstanbul’da kaldı. Sultan 2. Mahmud’un başta olduğu bu dönemde İstanbul’un eşsiz doğa güzellikleriyle dolu Boğaziçi’ni, halkın eğlence yerlerini, anıtlarını ve çarşılarını dolaşmış, bayram ve Saray’ın düğün alaylarına katılmış, çeşitli sosyal konumdaki kişilerin konaklarında bulunmuştur. Ayrıca Bursa ve Uludağ yöresine de gitmiştir. Bütün bu yaşadıklarını büyük yansızlıkla yazıya döken, doğaya ve şiire tutkun Pardoe, gördüklerini en ince ayrıntısıyla adeta resmeder gibi betimlemiştir. Özellikle Batı’da var olan Osmanlı ile ilgili yanlış ve olumsuz kanıları, haksız önyargıları silmiş oldu. Eşsiz gözlem gücü, ince sezgi kabiliyeti ve derin duygu yoğunluğu, ülkemizi ve insanlarını bütün içtenliğiyle sevip sarılmasıyla birleşince müzayedemizde sunduğumuz bu eşsiz kitap gerçeğe dönüşmüş oldu. Kitabın gravürlerini çizen William Bartlett (1809-1854) ünlü İngiliz gravür sanatçısıdır. John Britton’un yanında ustalaştı. Britanya adasını baştanbaşa dolaştı. 1840’ların ortalarından itibaren Balkanları ve Ortadoğu’yu gezdi. 1835 ile 1852 arasında Amerika Birleşik Devletleri’ne dört seyahat yaptı. (1809 – 1854). İlk resimleri 1831-1833 yıllarında Londra’da Kraliyet Akademisi’nde sergilendi. Kitaplara çizdiği desenlerle tanındı. Bu alandaki istekler dolayısıyla birçok ülkeyi gezdi. Bartlett, J. Pardoe’nin kitabını resimlemek için 1835’te İstanbul’a geldi. Hazırladığı 87 gravür İstanbul’un o yıllardaki görünümünü aksettirmesi bakımından bugün birer belge durumundadır. Çeliğe hakkederek basılmış bu gravürler değişik hakkakler tarafından işlendiğinden kaliteleri farklıdır. Ayrıca hakkakler gravürleri zaman zaman orijinallerinden değişik biçimde işlemişlerdir. Bartlett’in büyük bir ustalıkla çizdiği resimler Miss Pardoe’nin mükemmel metni ile birleşince the Beauties of the Bosphorus, gravürlü İstanbul kitapları arasında müstesna bir yere sahip olmuştur. Blackmer 1254, Atabey 922

    TLSatıldı
  • Birans İmparatorunuun Romanı-[Anonim], Mahmoud, Harper & Brothers, New York, 1836. 2 cilt: 276 ; 274, [6] s, ex-libris etiketi, 19 x 11.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. 3 ciltten oluşan 1. baskı Londra’da 1835 yılında yapılmıştır. Novel of a Greek Constantine, later Mahmoud, Morozi in Istamboul, Smyrna, et al. ADVERTISEMENT: The whole of the following narrative is a combination of facts derived from private sources or from personal observation. With the exception of a few of the inferior characters, and the trifling accessories necessary to blend the materials and impart a unity to the rather complex web of the narrative, the whole may be relied upon as perfectly true. The events detailed in these volumes, so far from being improbable, constitute the everyday pictures of Eastern life.

    Lot No: 109

    Lot: 109

    Birans İmparatorunuun Romanı-[Anonim], Mahmoud, Harper & Brothers, New York, 1836. 2 cilt: 276 ; 274, [6] s, ex-libris etiketi, 19 x 11.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. 3 ciltten oluşan 1. baskı Londra’da 1835 yılında yapılmıştır. Novel of a Greek Constantine, later Mahmoud, Morozi in Istamboul, Smyrna, et al. ADVERTISEMENT: The whole of the following narrative is a combination of facts derived from private sources or from personal observation. With the exception of a few of the inferior characters, and the trifling accessories necessary to blend the materials and impart a unity to the rather complex web of the narrative, the whole may be relied upon as perfectly true. The events detailed in these volumes, so far from being improbable, constitute the everyday pictures of Eastern life.

    TLSatıldı
  • Osmanlı Döneminde Eğitim Sistemi, Türk Kadını Ve Aile Düzeni-H[ester]. D[onaldson]. Jenkins, Behind Turkish Lattices, Collins’ Clear-Type Press, London & Glasgow, tarihsiz [c. 1915]. 222, [1] s, metin dışında 7 resim, 16 x 10.5 cm, bez cildinde. Kafeslerin ardındaki Türk kadını. Hester Donaldson Jenkins (1869-1941), 1900-1909 arasında Üsküdar Amerikan kolejinde öğretmendi. Kitabında 2. Meşrutiyet ile gelen yeni dönemde İstanbul’da eğitim verdiği öğrenciler ve aileleri üzerinde yaptığı gözlemlere yer verir, tipik bir Müslüman kadının yaşam şekillerinden kesitler sunar. Eğitim sistemi, evlilik, poligami, boşanma gibi konulara girerek Batılıların Osmanlı üzerindeki yanlış algılarını düzeltmeye çalışır. Jenkins, kızların okul hayatı, aile içinde kadın, Türk evleri, sokakta ve alışverişte Türk kadınları gibi konulara girerek Türk kadının aile içindeki ve sosyal yaşamdaki konumunu anlatır.

    Lot No: 110

    Lot: 110

    Osmanlı Döneminde Eğitim Sistemi, Türk Kadını Ve Aile Düzeni-H[ester]. D[onaldson]. Jenkins, Behind Turkish Lattices, Collins’ Clear-Type Press, London & Glasgow, tarihsiz [c. 1915]. 222, [1] s, metin dışında 7 resim, 16 x 10.5 cm, bez cildinde. Kafeslerin ardındaki Türk kadını. Hester Donaldson Jenkins (1869-1941), 1900-1909 arasında Üsküdar Amerikan kolejinde öğretmendi. Kitabında 2. Meşrutiyet ile gelen yeni dönemde İstanbul’da eğitim verdiği öğrenciler ve aileleri üzerinde yaptığı gözlemlere yer verir, tipik bir Müslüman kadının yaşam şekillerinden kesitler sunar. Eğitim sistemi, evlilik, poligami, boşanma gibi konulara girerek Batılıların Osmanlı üzerindeki yanlış algılarını düzeltmeye çalışır. Jenkins, kızların okul hayatı, aile içinde kadın, Türk evleri, sokakta ve alışverişte Türk kadınları gibi konulara girerek Türk kadının aile içindeki ve sosyal yaşamdaki konumunu anlatır.

    TLSatıldı
  • Cumhuriyet'in İlk Yıllarında İstanbul Ve Türkiye-Arnold Bennett, Mediterranean Scenes, Rome-Greece-Constantinople, Cassell anf Company Limited, London, 1928. 83, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 39 levha, 1 ex-libris etiketi, 26 x 20 cm, yayıncısının bez cildinde. 2 kenarı kesilmemiş filigranlı özel kağıda basılmıştır. 1.000 adetlik sınırlı baskının 738 №’lusudur. Kitaptaki levhaların 13’ü İstanbul ile ilgilidir. İngiliz romancı Arnold Bennett’in (1867-1931) çok nadir Yunanistan ve Türkiye seyahatnamesi. 19 bölümden oluşan kitabın birer bölümü Çanakkale (s 59-61) ve İstanbul’a (s 62-73) ayrılmıştır. Bennett’in İstanbul tasvirleri oldukça ilgi çekicidir. Üç yıl önceki Şapka Kanunu sayesinde sokaklarda fes görmek imkânsız hale gelmiştir. Çarşaftan kurtulan kadınlar sokaklarda özgürce dolaşabilmektedir. Aya Sofya’yı uzun uzun anlatan Bennett Türklerin mimaride ileri gittiklerini, Sultan Ahmed Camisinin de bunun ispatı olduğunu yazar. Yıldız Sarayı’nda açılan Casino’ya gider, Osmanlı dönemindeki ihtişamından eser kalmayan Boğaziçi’nin kiralık ve satılık evlerle dolu olduğunu görür. Cumhuriyet’in ülkeye, şehre ve insanların kültürel ve sosyal hayatlarına getirdiği değişimlerden söz eder. Bennet’in kitabı Cumhuriyet’in ilk beş yılında meydana gelen değişimlere getirdiği çarpıcı tespit ve yorumlarla dikkat çeken nadir ve sıra dışı bir kitaptır. Kitaptaki ex-libris etiketi Londra’nın bir zamanlar önde gelen sigortacılarından Arthur Digby Besant’a (1869 – 1960) aittir. 
Yıldız Sarayı’ndaki Casino’nın anlatıldığı bölüm (s 67 vd)
Prominent among the ingenious ideas of the new Turkish regime has been the transformation of one of the seven palaces in the vast sultanic enclosure near the city into a municipal casino. The extinguished sultans appear to have had quite a habit of building white palaces ; and as sultans were not fond of travel, all the palaces are close together. There are I don't know how many within and just without the sacred enclosure. Any pretext served for putting up a palace. The present casino was built, it is said, to house the German Emperor when he announced the Imperial intention to honour a brother monarch with a visit. It is a large structure, utterly without originality, garishly and tastelessly decorated: with one good characteristic, symmetry. Here you can have a thé dansant, you can dine, and you can gamble. The park is enormous: thirty-six miles of carriage roads ; and under the old regime it must have been a stronghold. Even under the new regime, you pass through gateway after gateway, and are interrogated by officials. So that you have to take some trouble in order to reach pleasure,— the food, the wine (wine in a sultan's palace l), the houris, the cabaret show, and the roulette and chemin de fer tables, and night-life generally.
The huge gaming-saloon is a quiet, Oriental flattery of Monte Carlo. The croupiers say "rien ne va plus" and call the winning numbers with such nonchalance that you can scarcely hear them. On the whole an effect of sadness, of wistful melancholy. There is a café with cocktails, and a reading-room with Turkish illustrated dailies, whose make-up is obviously modelled on that of the largest circulations of Western Europe. The Turk is determined to be European in all possible ways. And the entire affair, set in the very midst of scenes of autocratic rule, whose splendours, voluptuousness, slavery, intrigue, corruption, assassinations, were in plenary activity only a few years ago I Never was a more theatrical and effective denial of an accepted axiom than this denial of the statement that East is East and West is West and never the twain shall meet I After this you feel that anything might happen. The instability of the most ancient institutions is demonstrated. No gradualness in the process of change. It is accomplished, as you might say, in a night, and accomplished past return… And when you leave the place you are escorted to your car by an attendant whose high sneaky intonations clearly indicate that he had quite another duty under the old regime.

    Lot No: 111

    Lot: 111

    Cumhuriyet'in İlk Yıllarında İstanbul Ve Türkiye-Arnold Bennett, Mediterranean Scenes, Rome-Greece-Constantinople, Cassell anf Company Limited, London, 1928. 83, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 39 levha, 1 ex-libris etiketi, 26 x 20 cm, yayıncısının bez cildinde. 2 kenarı kesilmemiş filigranlı özel kağıda basılmıştır. 1.000 adetlik sınırlı baskının 738 №’lusudur. Kitaptaki levhaların 13’ü İstanbul ile ilgilidir. İngiliz romancı Arnold Bennett’in (1867-1931) çok nadir Yunanistan ve Türkiye seyahatnamesi. 19 bölümden oluşan kitabın birer bölümü Çanakkale (s 59-61) ve İstanbul’a (s 62-73) ayrılmıştır. Bennett’in İstanbul tasvirleri oldukça ilgi çekicidir. Üç yıl önceki Şapka Kanunu sayesinde sokaklarda fes görmek imkânsız hale gelmiştir. Çarşaftan kurtulan kadınlar sokaklarda özgürce dolaşabilmektedir. Aya Sofya’yı uzun uzun anlatan Bennett Türklerin mimaride ileri gittiklerini, Sultan Ahmed Camisinin de bunun ispatı olduğunu yazar. Yıldız Sarayı’nda açılan Casino’ya gider, Osmanlı dönemindeki ihtişamından eser kalmayan Boğaziçi’nin kiralık ve satılık evlerle dolu olduğunu görür. Cumhuriyet’in ülkeye, şehre ve insanların kültürel ve sosyal hayatlarına getirdiği değişimlerden söz eder. Bennet’in kitabı Cumhuriyet’in ilk beş yılında meydana gelen değişimlere getirdiği çarpıcı tespit ve yorumlarla dikkat çeken nadir ve sıra dışı bir kitaptır. Kitaptaki ex-libris etiketi Londra’nın bir zamanlar önde gelen sigortacılarından Arthur Digby Besant’a (1869 – 1960) aittir. Yıldız Sarayı’ndaki Casino’nın anlatıldığı bölüm (s 67 vd) Prominent among the ingenious ideas of the new Turkish regime has been the transformation of one of the seven palaces in the vast sultanic enclosure near the city into a municipal casino. The extinguished sultans appear to have had quite a habit of building white palaces ; and as sultans were not fond of travel, all the palaces are close together. There are I don't know how many within and just without the sacred enclosure. Any pretext served for putting up a palace. The present casino was built, it is said, to house the German Emperor when he announced the Imperial intention to honour a brother monarch with a visit. It is a large structure, utterly without originality, garishly and tastelessly decorated: with one good characteristic, symmetry. Here you can have a thé dansant, you can dine, and you can gamble. The park is enormous: thirty-six miles of carriage roads ; and under the old regime it must have been a stronghold. Even under the new regime, you pass through gateway after gateway, and are interrogated by officials. So that you have to take some trouble in order to reach pleasure,— the food, the wine (wine in a sultan's palace l), the houris, the cabaret show, and the roulette and chemin de fer tables, and night-life generally. The huge gaming-saloon is a quiet, Oriental flattery of Monte Carlo. The croupiers say "rien ne va plus" and call the winning numbers with such nonchalance that you can scarcely hear them. On the whole an effect of sadness, of wistful melancholy. There is a café with cocktails, and a reading-room with Turkish illustrated dailies, whose make-up is obviously modelled on that of the largest circulations of Western Europe. The Turk is determined to be European in all possible ways. And the entire affair, set in the very midst of scenes of autocratic rule, whose splendours, voluptuousness, slavery, intrigue, corruption, assassinations, were in plenary activity only a few years ago I Never was a more theatrical and effective denial of an accepted axiom than this denial of the statement that East is East and West is West and never the twain shall meet I After this you feel that anything might happen. The instability of the most ancient institutions is demonstrated. No gradualness in the process of change. It is accomplished, as you might say, in a night, and accomplished past return… And when you leave the place you are escorted to your car by an attendant whose high sneaky intonations clearly indicate that he had quite another duty under the old regime.

    TLSatıldı
  • Yeni Bitkiler Bulmak İçin 1700 Yılında Anadolu’yu Gezen Bir Seyyahın Seyahatnamesi-Joseph Pitton de Tournefort, Relation d’un Voyage du Levant fait par ordre du Roi, Amsterdam, Aux dépens de La Compagnie, MDCCXVIII [1718] [3. baskı]. 2 cilt tek bir kitap içerisinde: 188, [1], 208, [2] s, 152 gravür, 1. cilt içerisinde 2 katlanır harita, 2. cilt içerisinde 1 katlanır harita, 25 x 20 cm, döneminin deri cildinde. Fransa krallık bahçelerinin, başka bir deyişle günümüzdeki Doğa Tarihi Müzesi’nin bitkibilimcisi Joseph Piton de Tournefort, bu kurumun düzenlediği araştırma gezilerinin öncüsüdür. 14. Louis ve bakanı Pontchartrain’in buyruğuyla yeni bitkiler bulmak göreviyle 1700’de Levant’a gönderilen Tournefort, yalnızca bitkibilimcilik görevini yapmakla yetinmemiş, doğmakta olan Aydınlanma çağının Doğu insanları ve toplumlarına yönelik yeni bakışını da biçimlendirmiştir. Anlatısının 1. cildi, Ege Adaları’nın hemen hemen eksiksiz bir incelemesini kapsar. Otuz beş ada ve adacığı ziyaret eder ve başka adaları da yerinde derlediği bilgilerle betimler. Tournefort bu adalara günümüzün bir turisti gibi bakmaz, bunun yerine rüzgarların ve korsanların kemirdiği bir toplumu, salgın hastalıkları, bâtıl inançları, günlük yaşamları ve acımasız yöneticileri ile ilk kez açık seçik gözler önüne serer. Tournefort 2. ciltte önce uzun uzun İstanbul’u anlatır. Sonra da Anadolu’ya boydan boya aşarak bizi 18. yüzyılın hemen başlarındaki Tokat, Trabzon, Kars, Ağrı, Amasya, Ankara, Erzurum, Bursa ve İzmir ile yüzlerce Osmanlı kasabasına götürür. Tournefort kendini Osmanlı topraklarıyla da sınırlamaz, Tiflis ve Erivan’a (Revan) kadar gider ve ona tamamen yabancı bir dünyayı yorumlamaya çalışır. Gezileri sırasında İran’ı Batıya bağlayan ve Anadolu boyunca uzayıp giden büyük kervan yollarını kullanır, ilk bakışta birbirine karşıt gibi görünen, ama aslında hep birbirine bağımlı olan ve birbirini tamamlayan Doğu ve Batı dünyaları arasındaki bağların önemini vurgular. Atabey 959 [1. baskı], Blackmer 1326 [1. baskı]

    Lot No: 112

    Lot: 112

    Yeni Bitkiler Bulmak İçin 1700 Yılında Anadolu’yu Gezen Bir Seyyahın Seyahatnamesi-Joseph Pitton de Tournefort, Relation d’un Voyage du Levant fait par ordre du Roi, Amsterdam, Aux dépens de La Compagnie, MDCCXVIII [1718] [3. baskı]. 2 cilt tek bir kitap içerisinde: 188, [1], 208, [2] s, 152 gravür, 1. cilt içerisinde 2 katlanır harita, 2. cilt içerisinde 1 katlanır harita, 25 x 20 cm, döneminin deri cildinde. Fransa krallık bahçelerinin, başka bir deyişle günümüzdeki Doğa Tarihi Müzesi’nin bitkibilimcisi Joseph Piton de Tournefort, bu kurumun düzenlediği araştırma gezilerinin öncüsüdür. 14. Louis ve bakanı Pontchartrain’in buyruğuyla yeni bitkiler bulmak göreviyle 1700’de Levant’a gönderilen Tournefort, yalnızca bitkibilimcilik görevini yapmakla yetinmemiş, doğmakta olan Aydınlanma çağının Doğu insanları ve toplumlarına yönelik yeni bakışını da biçimlendirmiştir. Anlatısının 1. cildi, Ege Adaları’nın hemen hemen eksiksiz bir incelemesini kapsar. Otuz beş ada ve adacığı ziyaret eder ve başka adaları da yerinde derlediği bilgilerle betimler. Tournefort bu adalara günümüzün bir turisti gibi bakmaz, bunun yerine rüzgarların ve korsanların kemirdiği bir toplumu, salgın hastalıkları, bâtıl inançları, günlük yaşamları ve acımasız yöneticileri ile ilk kez açık seçik gözler önüne serer. Tournefort 2. ciltte önce uzun uzun İstanbul’u anlatır. Sonra da Anadolu’ya boydan boya aşarak bizi 18. yüzyılın hemen başlarındaki Tokat, Trabzon, Kars, Ağrı, Amasya, Ankara, Erzurum, Bursa ve İzmir ile yüzlerce Osmanlı kasabasına götürür. Tournefort kendini Osmanlı topraklarıyla da sınırlamaz, Tiflis ve Erivan’a (Revan) kadar gider ve ona tamamen yabancı bir dünyayı yorumlamaya çalışır. Gezileri sırasında İran’ı Batıya bağlayan ve Anadolu boyunca uzayıp giden büyük kervan yollarını kullanır, ilk bakışta birbirine karşıt gibi görünen, ama aslında hep birbirine bağımlı olan ve birbirini tamamlayan Doğu ve Batı dünyaları arasındaki bağların önemini vurgular. Atabey 959 [1. baskı], Blackmer 1326 [1. baskı]

    TLSatıldı
  • Osmanlı Döneminde Mısır, Filistin Ve Lübnan Seyahatnamesi-Félix Bovet, Voyage en Terre Sainte, Ls Meyer et cie, Neuchatel, 1864 (2. baskı). 475 s, metin sonunda 2 katlanır harita, 21.5 x 14 cm, sırtı deri, sayfa kenarları ebrulu, kapakları karton cildinde. Félix Bovet (1824-1903) İsviçreli edebiyatçı, edebiyat eleştirmeni ve kütüphanecisidir. Neuchâtel Üniversitesi'nde Fransızca ve İbranice edebiyatı profesörüydü. "Revue Suisse" dergisinde editörlük yapmıştı. Bu eser, döneminde İngilizce, Almanca, İtalyanca, Felemenkçe gibi Batı dillerine çevrilmiş çok önemli bir seyahatnamedir.

    Lot No: 113

    Lot: 113

    Osmanlı Döneminde Mısır, Filistin Ve Lübnan Seyahatnamesi-Félix Bovet, Voyage en Terre Sainte, Ls Meyer et cie, Neuchatel, 1864 (2. baskı). 475 s, metin sonunda 2 katlanır harita, 21.5 x 14 cm, sırtı deri, sayfa kenarları ebrulu, kapakları karton cildinde. Félix Bovet (1824-1903) İsviçreli edebiyatçı, edebiyat eleştirmeni ve kütüphanecisidir. Neuchâtel Üniversitesi'nde Fransızca ve İbranice edebiyatı profesörüydü. "Revue Suisse" dergisinde editörlük yapmıştı. Bu eser, döneminde İngilizce, Almanca, İtalyanca, Felemenkçe gibi Batı dillerine çevrilmiş çok önemli bir seyahatnamedir.

    TLSatıldı
  • 1894'te İstanbul-[Anonim], Les Deux Caravanes Scolaires. La Savoie la Suisse l'Italie la Turquie et la Grèce, Visitées par un Groupe d’étudiants de la Maison d’Arcueil, Souvenirs Personnels, Pittoresques et Anecdotiques, Maison du Bon Livre, Lille, Oeuvre de Saint-Charles, Grammont (Belgique), tarihsiz [c 1894]. 261 s, başlık s önünde 1 tahta baskı gravür, metin dışında 11 tahta baskı gravür, metin içinde 1 tahta baskı gravür, 1 mükafat etiketi, 25 x 16 cm, kağıt kapağında. Bir grup öğrencinin demiryolu ile yaptığı seyahatin notları. Kitap, La Grande-Chartreuse, la Savoie, La Suisse, l’Italie (s 9-132) ve La Turquie, le Mont Athos, la Grèce (s 133-261) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Seyahat 1894 İstanbul depreminden hemen sonra yapılmıştır. Lecocq-Paşa’nın mihmandarlığında Selamlık törenine katılan öğrenciler törende gördüklerini detaylı bir şekilde anlatır. Kapalıçarşı’da depremin yol açtığı tahribata şahit olurlar, yandan çarklı ile Boğaz’ı gezer, Tarabya’daki Fransız yazlık sarayında misafir olurlar, Göksu’da halka karışırlar, Galata Kulesine çıkarlar, Büyükada gezisintinde Hôtel de Calypso’da yemek yedikten sonra eşek sırtında Ada’nın tepelerine çıkarlar. worldcat.org’a göre dünyada sadece 3 kurumsal kütüphanede kaydı vardır.
Bu kitabın sadece 2. bölümünü içeren aynı yayınevi tarafından yapılan tarihsiz bir baskısı vardır: De Paris à Athènes. La Turquie, le Mont Athos, la Grèce. Souvenirs d’une Excursion de Vacances recueillis par un des Directeurs de la Caravane. 
Her iki baskıda da tipografik olarak bağlanan aynı sayfalar (bazı ufak değişikliklerle) kullanılmıştır.

    Lot No: 114

    Lot: 114

    1894'te İstanbul-[Anonim], Les Deux Caravanes Scolaires. La Savoie la Suisse l'Italie la Turquie et la Grèce, Visitées par un Groupe d’étudiants de la Maison d’Arcueil, Souvenirs Personnels, Pittoresques et Anecdotiques, Maison du Bon Livre, Lille, Oeuvre de Saint-Charles, Grammont (Belgique), tarihsiz [c 1894]. 261 s, başlık s önünde 1 tahta baskı gravür, metin dışında 11 tahta baskı gravür, metin içinde 1 tahta baskı gravür, 1 mükafat etiketi, 25 x 16 cm, kağıt kapağında. Bir grup öğrencinin demiryolu ile yaptığı seyahatin notları. Kitap, La Grande-Chartreuse, la Savoie, La Suisse, l’Italie (s 9-132) ve La Turquie, le Mont Athos, la Grèce (s 133-261) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Seyahat 1894 İstanbul depreminden hemen sonra yapılmıştır. Lecocq-Paşa’nın mihmandarlığında Selamlık törenine katılan öğrenciler törende gördüklerini detaylı bir şekilde anlatır. Kapalıçarşı’da depremin yol açtığı tahribata şahit olurlar, yandan çarklı ile Boğaz’ı gezer, Tarabya’daki Fransız yazlık sarayında misafir olurlar, Göksu’da halka karışırlar, Galata Kulesine çıkarlar, Büyükada gezisintinde Hôtel de Calypso’da yemek yedikten sonra eşek sırtında Ada’nın tepelerine çıkarlar. worldcat.org’a göre dünyada sadece 3 kurumsal kütüphanede kaydı vardır. Bu kitabın sadece 2. bölümünü içeren aynı yayınevi tarafından yapılan tarihsiz bir baskısı vardır: De Paris à Athènes. La Turquie, le Mont Athos, la Grèce. Souvenirs d’une Excursion de Vacances recueillis par un des Directeurs de la Caravane. Her iki baskıda da tipografik olarak bağlanan aynı sayfalar (bazı ufak değişikliklerle) kullanılmıştır.

    TLSatıldı
  • Richard Burgess Konstantinopolis ve Yunan Hıristiyanlığı-Richard Burgess, Constantinople and Greek Christianity: A Lecture Delivered before the Young Men's Christian Association, in Exeter Hall, Tuesday evening, January 9th, 1855, Petter and Galpin, London, 1855. S 239-288, 18.5 x 12 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı deri cildinde. Hristiyan ilahiyatı temalı birkaç kitap ile beraber ciltlenmiştir. Richard Burgess (1796-1881), biblical scholar.

    Lot No: 115

    Lot: 115

    Richard Burgess Konstantinopolis ve Yunan Hıristiyanlığı-Richard Burgess, Constantinople and Greek Christianity: A Lecture Delivered before the Young Men's Christian Association, in Exeter Hall, Tuesday evening, January 9th, 1855, Petter and Galpin, London, 1855. S 239-288, 18.5 x 12 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı deri cildinde. Hristiyan ilahiyatı temalı birkaç kitap ile beraber ciltlenmiştir. Richard Burgess (1796-1881), biblical scholar.

    TLSatıldı
  • Anadolu Kırsalında Seyahatler-W[illiam]. M[itchell]. Ramsay, Impressions of Turkey During Twelve Years’ Wanderings, Hodder and Stoughton, London, 1897 (ilk ve tek baskı). xii, 296, [2] [yayıncı ilanı] s,ex-library, 20.5 x 14 cm, yayıncısının sayfalarının üst kenarı yaldızlı bez cildinde. 
Sir William Mitchell Ramsay (1851-1939) Hristiyanlığın ilk dönemlerine dair araştırmalar yapan ünlü İskoç arkeoloğudur. Misyon’da görev almamış olsa bile eserlerinin konuları misyon amaçlarına yatkın veya paralelinde olan kuvvetli bir dindardır. 1880’den sonra Anadolu’da kapsamlı geziler yaptı ve burada bulunduğu sıralarda Anadolu’da özellikle Anglo-Sakson misyonerleri yoğun faaliyet göstermektedirler. Anadolu’da elde ettiği bilgiler Aziz Pavlus’un Anadolu’da yaptığı geziler ve erken dönem Roma Hristiyanlığı tarihi konusunda uzmanlaşmasını ve bu konuda otorite olarak tanınmasını sağladı. Ramsay, müzayedeye sunduğumuz kitabında Türk köylüsünü, Türkmenleri, Yürükleri, Avşarları, Çerkesleri, Ermenileri, Rumları ve Kürtleri tanıtmaya çalışmakta, yönetim ve görevlileri, Gregoryen ve Protestan Ermenileri, Amerikan misyonerlerini ve Rumların durumunu anlatmaktadır. Çok karışık bir dönemin iyice bilinmeyen yönlerini açıklayan kaynak bir kitaptır. 
Ramsay’ın diğer kitapları arasında Historical Geography of Asia Minor (1890), the Church in the Roman Empire (1893), the Cities and Bishoprics of Phrygia (2 cilt, 1895), St Paul the Traveller and the Roman Citizen (1895), Was Christ born at Bethlehem? (1898), the Letters to the Seven Churches of Asia (1905) sayılabilir. Eşi Lady Ramsay, bu seyahatlerin birçoğunda bulunmuş ve Everyday Life Turkey (1897) isimli kitabı yazmıştır. 
Blackmer 1383

    Lot No: 116

    Lot: 116

    Anadolu Kırsalında Seyahatler-W[illiam]. M[itchell]. Ramsay, Impressions of Turkey During Twelve Years’ Wanderings, Hodder and Stoughton, London, 1897 (ilk ve tek baskı). xii, 296, [2] [yayıncı ilanı] s,ex-library, 20.5 x 14 cm, yayıncısının sayfalarının üst kenarı yaldızlı bez cildinde. Sir William Mitchell Ramsay (1851-1939) Hristiyanlığın ilk dönemlerine dair araştırmalar yapan ünlü İskoç arkeoloğudur. Misyon’da görev almamış olsa bile eserlerinin konuları misyon amaçlarına yatkın veya paralelinde olan kuvvetli bir dindardır. 1880’den sonra Anadolu’da kapsamlı geziler yaptı ve burada bulunduğu sıralarda Anadolu’da özellikle Anglo-Sakson misyonerleri yoğun faaliyet göstermektedirler. Anadolu’da elde ettiği bilgiler Aziz Pavlus’un Anadolu’da yaptığı geziler ve erken dönem Roma Hristiyanlığı tarihi konusunda uzmanlaşmasını ve bu konuda otorite olarak tanınmasını sağladı. Ramsay, müzayedeye sunduğumuz kitabında Türk köylüsünü, Türkmenleri, Yürükleri, Avşarları, Çerkesleri, Ermenileri, Rumları ve Kürtleri tanıtmaya çalışmakta, yönetim ve görevlileri, Gregoryen ve Protestan Ermenileri, Amerikan misyonerlerini ve Rumların durumunu anlatmaktadır. Çok karışık bir dönemin iyice bilinmeyen yönlerini açıklayan kaynak bir kitaptır. Ramsay’ın diğer kitapları arasında Historical Geography of Asia Minor (1890), the Church in the Roman Empire (1893), the Cities and Bishoprics of Phrygia (2 cilt, 1895), St Paul the Traveller and the Roman Citizen (1895), Was Christ born at Bethlehem? (1898), the Letters to the Seven Churches of Asia (1905) sayılabilir. Eşi Lady Ramsay, bu seyahatlerin birçoğunda bulunmuş ve Everyday Life Turkey (1897) isimli kitabı yazmıştır. Blackmer 1383

    TLSatıldı
  • Hindistan'dan İstanbul'a Uzanan Şık Ciltli Bir Seyahatname-A. Locher, With Star and Crescent: a Full and Authentic Account of a Recent Journey with a Caravan from Bombay to Constantinople, Comprising a Description of the Country, the People, and Interesting Adventures with the Natives, Æthna Publishing Company, Philadelphia 1889. 634 s, yayıncısının desenli bez cildinde. A. Locher bu seyahatnamede, yanında bir Fransızla birlikte, Bombay’dan başlayıp İstanbul’da son bulan kervan yolculuklarını aktarmaktadır. Gezilen yerler ve oralarda yaşayan halklar ayrıntılı bir biçimde akıcı bir dille betimlenmiştir. Anlatılanların büyük bir kısmı Bağdat ve çevresi ile Şam’ı kapsamaktadır. Doğu Anadolu üzerine kaynak kitaplardan biridir. Basra, Bağdat, Kuzey ırak (Erbil), Nizip, Mardin, Diyarbakır, Halep ve İskenderun’u içine alan kervan yolculuğu. Kitap, Bombay’dan (Mumbai), Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya kervanla yapılan ve İstanbul’da sıona eren seyahatin ilginç öyküsüdür. Yerli halklarla yakın temasta bulunan A. Locher’in seyahatnamesi deseni cildi ile dikkat çekmektedir.

    Lot No: 117

    Lot: 117

    Hindistan'dan İstanbul'a Uzanan Şık Ciltli Bir Seyahatname-A. Locher, With Star and Crescent: a Full and Authentic Account of a Recent Journey with a Caravan from Bombay to Constantinople, Comprising a Description of the Country, the People, and Interesting Adventures with the Natives, Æthna Publishing Company, Philadelphia 1889. 634 s, yayıncısının desenli bez cildinde. A. Locher bu seyahatnamede, yanında bir Fransızla birlikte, Bombay’dan başlayıp İstanbul’da son bulan kervan yolculuklarını aktarmaktadır. Gezilen yerler ve oralarda yaşayan halklar ayrıntılı bir biçimde akıcı bir dille betimlenmiştir. Anlatılanların büyük bir kısmı Bağdat ve çevresi ile Şam’ı kapsamaktadır. Doğu Anadolu üzerine kaynak kitaplardan biridir. Basra, Bağdat, Kuzey ırak (Erbil), Nizip, Mardin, Diyarbakır, Halep ve İskenderun’u içine alan kervan yolculuğu. Kitap, Bombay’dan (Mumbai), Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya kervanla yapılan ve İstanbul’da sıona eren seyahatin ilginç öyküsüdür. Yerli halklarla yakın temasta bulunan A. Locher’in seyahatnamesi deseni cildi ile dikkat çekmektedir.

    TLSatıldı
  • Ortadoğu Seyahatnamesi-Charles McCormick Reeve, How We Went and What We Saw: A Flying Trip through Egypt, Syria, and the Ægean Islands, G. P. Putnam's, New York, London, 1891. vii, 397 s, ön kapak içinde 1 ex-libris etiketi, 22.5 x 15 cm, sayfalarının üst kenarlı altın yaldızlı, ön kapağı altın yaldızlı desenli karton cildinde. 
Chapter I. Minneapolis to Brindisi
Chapter II. Brindisi to Alexandria
Chapter III. Alexandria
Chapter IV. Cairo 
Chapter V. Ascent of the Pyramids
Chapter VI. Egypt as it is
Chapter VII. Up the Nile
Chapter VIII. Sakkarah, Beni-Hassan, and Denderah
Chapter IX. Thebes and Karnak 
Chapter X. Edfoo, Philiey and Back to Cairo
Chapter XI. Cairo (concluded)
Chapter XII. Egypt as it Was
Chapter XIII. Cairo to Beyrout
Chapter XIV. Beyrout
Chapter XV. The Druses
Chapter XVI. Beyrout to Baalbec — Baalbec
Chapter XVII. The Mills of Baalbec — Baalbec to Damascus
Chapter XVIII. Damascus
Chapter XIX. Damascus (continued)
Chapter XX. Damascus (concluded)
Chapter XXI. Beyrout, St. George, and the Dog River
Chapter XXII. Cyprus, Rhodes, and the Ægean Islands
Chapter XXIII. Smyrna and the Bosphorus
Chapter XXIV. Constantinople
Chapter XXV. Constantinople (concluded)
Chapter XXVI. Athens
Chapter XXVII. Athens (concluded)
Chapter XXVIII. Practical Hints

    Lot No: 118

    Lot: 118

    Ortadoğu Seyahatnamesi-Charles McCormick Reeve, How We Went and What We Saw: A Flying Trip through Egypt, Syria, and the Ægean Islands, G. P. Putnam's, New York, London, 1891. vii, 397 s, ön kapak içinde 1 ex-libris etiketi, 22.5 x 15 cm, sayfalarının üst kenarlı altın yaldızlı, ön kapağı altın yaldızlı desenli karton cildinde. Chapter I. Minneapolis to Brindisi Chapter II. Brindisi to Alexandria Chapter III. Alexandria Chapter IV. Cairo Chapter V. Ascent of the Pyramids Chapter VI. Egypt as it is Chapter VII. Up the Nile Chapter VIII. Sakkarah, Beni-Hassan, and Denderah Chapter IX. Thebes and Karnak Chapter X. Edfoo, Philiey and Back to Cairo Chapter XI. Cairo (concluded) Chapter XII. Egypt as it Was Chapter XIII. Cairo to Beyrout Chapter XIV. Beyrout Chapter XV. The Druses Chapter XVI. Beyrout to Baalbec — Baalbec Chapter XVII. The Mills of Baalbec — Baalbec to Damascus Chapter XVIII. Damascus Chapter XIX. Damascus (continued) Chapter XX. Damascus (concluded) Chapter XXI. Beyrout, St. George, and the Dog River Chapter XXII. Cyprus, Rhodes, and the Ægean Islands Chapter XXIII. Smyrna and the Bosphorus Chapter XXIV. Constantinople Chapter XXV. Constantinople (concluded) Chapter XXVI. Athens Chapter XXVII. Athens (concluded) Chapter XXVIII. Practical Hints

    TLSatıldı
  • Jean Rene Durdent Türkiye'nin Tarihi Güzellikleri-J[ean] R[ene] Durdent, Beautés de l’Histoire de Turquie; Comprenant les faits les plus remarquables de l’histoire Musulmane, depuis Mahomet, les califes, ses successeurs, et les souverains de l’Empire Ottoman jusqu’à nos jours, Alexis Eymery, Paris, 1818 (2. baskı). [2], [7-] 476, 4 [yayıncı ilanı], [2] s, metin dışında 6 bakır baskı gravür, 17 x 10 cm, döneminin yan sayfaları ebrulu, sayfa kenarları ve kapakları altın yaldızlı deri cildinde. Jean René Durdent (1776-1819) 19. yüzyıl Fransız edebiyatının bilinen isimlerindendir. Durdent bu kitabında Hz. Muhammed zamanından 1808 yılına kadar olan dönemde Müslümanların ve Osmanlılar’ın tarihini, yaptıkları savaşları, halifeleri, padişahları ve yaşam tarzlarını incelemektedir. Özellikle savaşlara ağırlık vermiş ve bunları ayrıntılı biçimde anlatmıştır.

    Lot No: 119

    Lot: 119

    Jean Rene Durdent Türkiye'nin Tarihi Güzellikleri-J[ean] R[ene] Durdent, Beautés de l’Histoire de Turquie; Comprenant les faits les plus remarquables de l’histoire Musulmane, depuis Mahomet, les califes, ses successeurs, et les souverains de l’Empire Ottoman jusqu’à nos jours, Alexis Eymery, Paris, 1818 (2. baskı). [2], [7-] 476, 4 [yayıncı ilanı], [2] s, metin dışında 6 bakır baskı gravür, 17 x 10 cm, döneminin yan sayfaları ebrulu, sayfa kenarları ve kapakları altın yaldızlı deri cildinde. Jean René Durdent (1776-1819) 19. yüzyıl Fransız edebiyatının bilinen isimlerindendir. Durdent bu kitabında Hz. Muhammed zamanından 1808 yılına kadar olan dönemde Müslümanların ve Osmanlılar’ın tarihini, yaptıkları savaşları, halifeleri, padişahları ve yaşam tarzlarını incelemektedir. Özellikle savaşlara ağırlık vermiş ve bunları ayrıntılı biçimde anlatmıştır.

    TLSatıldı
  • Tavernier’nin Ünlü Seyahatnamesi Toplam 3 Cilt İki Ayrı Kitap (2 Ciltlik Ve Tek Ciltlik Nadir Kitap Birarada)-Jean Baptiste Tavernier, Les Six Voyages de Jean Baptiste Tavernier en Turquie, en Perse, et aux Indes. Pendant l’espace de quarante ans, & par toutes les routes que l'on peut tenir : accompagnez d'observations particulieres sur la qualité, la religion, le gouvernement, les coutumes & le commerce de chaque païs ; avec les figures, le poids, & la valeur de monnoyes qui y ont cours, Survant la Copie, Paris, MDCXCII [1692]-MDCCXII [1712] . 3 cilt: 1. cilt, [16], 782, [10] s, 11 gravür (9’u katlanır); 2. cilt, [6], 616 s, 27 gravür (20’si katlanır); 3. cilt, [6], 564, [3] s, 2 katlanır harita, 8 katlanır gravür, 16 x 10 cm, döneminin deri ciltlerinde. 3. Cildin künye sayfası: Recueil de plusieurs Relations et traites singuliers & curieux… avec la Relation de k’interşeur du Serrail du Grand Seigneur. Jean-Baptiste Tavernier (1605-1689) bir Fransız tüccarıdır. Oldukça genç yaşlardan itibaren seyahatlere başlamıştır. Önce Avrupa’yı dolaşan Tavernier, sonra Filistin ve Kudüs’ü gezmek üzere Ratisbon’dan hareket eden bir grup ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. Ancak İstanbul’a vardıktan sonra Kudüs’e gitmekten vazgeçmiştir. İstanbul’da bulunduğu süre zarfında İran’a devam etmek için uygun bir kervanın hareketini beklemeye başlamıştır. Tavernier bu arada hem şehri gezmişi hem de Topkapı Sarayı ve Harem Dairesi hakkında biri Fransız, diğeri İtalyan kökenli iki saray hizmetkarınan edindiği bilgileri doğrudan gözlemleriyle takviye ederek bu eseri kaleme almıştır. Tavernier’in bu eseri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devri olan 17. yüzyılda, imparatorluk yaşamını ve saray düzenini bir batılı gözüyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Topkapı Sarayı hakkında verilen bilgiler kitaba bir belge niteliği kazandırmaktadır. Blackmer 1631 [La Haye, 1718 baskısı], Atabey 1200 [Paris, 1682-1686 baskısı]

    Lot No: 120

    Lot: 120

    Tavernier’nin Ünlü Seyahatnamesi Toplam 3 Cilt İki Ayrı Kitap (2 Ciltlik Ve Tek Ciltlik Nadir Kitap Birarada)-Jean Baptiste Tavernier, Les Six Voyages de Jean Baptiste Tavernier en Turquie, en Perse, et aux Indes. Pendant l’espace de quarante ans, & par toutes les routes que l'on peut tenir : accompagnez d'observations particulieres sur la qualité, la religion, le gouvernement, les coutumes & le commerce de chaque païs ; avec les figures, le poids, & la valeur de monnoyes qui y ont cours, Survant la Copie, Paris, MDCXCII [1692]-MDCCXII [1712] . 3 cilt: 1. cilt, [16], 782, [10] s, 11 gravür (9’u katlanır); 2. cilt, [6], 616 s, 27 gravür (20’si katlanır); 3. cilt, [6], 564, [3] s, 2 katlanır harita, 8 katlanır gravür, 16 x 10 cm, döneminin deri ciltlerinde. 3. Cildin künye sayfası: Recueil de plusieurs Relations et traites singuliers & curieux… avec la Relation de k’interşeur du Serrail du Grand Seigneur. Jean-Baptiste Tavernier (1605-1689) bir Fransız tüccarıdır. Oldukça genç yaşlardan itibaren seyahatlere başlamıştır. Önce Avrupa’yı dolaşan Tavernier, sonra Filistin ve Kudüs’ü gezmek üzere Ratisbon’dan hareket eden bir grup ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. Ancak İstanbul’a vardıktan sonra Kudüs’e gitmekten vazgeçmiştir. İstanbul’da bulunduğu süre zarfında İran’a devam etmek için uygun bir kervanın hareketini beklemeye başlamıştır. Tavernier bu arada hem şehri gezmişi hem de Topkapı Sarayı ve Harem Dairesi hakkında biri Fransız, diğeri İtalyan kökenli iki saray hizmetkarınan edindiği bilgileri doğrudan gözlemleriyle takviye ederek bu eseri kaleme almıştır. Tavernier’in bu eseri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devri olan 17. yüzyılda, imparatorluk yaşamını ve saray düzenini bir batılı gözüyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Topkapı Sarayı hakkında verilen bilgiler kitaba bir belge niteliği kazandırmaktadır. Blackmer 1631 [La Haye, 1718 baskısı], Atabey 1200 [Paris, 1682-1686 baskısı]

    TLSatıldı
  • Turistlere Yönelik İstanbul Seyahat Rehberi-William Holden Hutton, Constantinople. the Story of the Old Capital of the Empire, J. M. Dent, London 1909 (3. baskı). xvi, 343 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin sonunda 1 katlanır harita, metin dışında birçok resim, 17.5 x 11 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Mediaeval Towns (Ortaçağ kentleri) serisi içerinde basılan kitap İstanbul’a gelecek turistlere alelade bir seyahat rehberinden öte bilgiler sunmaktadır. İstanbul’u Bizans dönemi ve Türklerin egemenliğinde İstanbul olarak iki ayrı bölümde inceleyen kitapta istanbul’un Bizans’tan itibaren tarihi, topografyası ve eski eserleri bakımından oldukça detaylı bilgiler vermiştir. Hammer, Gibbon, Millingen gibi İstanbul üzerine ciddi çalışmaları bulunan yazarları inceleyerek çalışmasını vücuda getiren Hutton (1860-1930), eserinde İstanbul’un tarihsel yapılarını ve önemli yerlerini gösteren Sydney Cooper tarafından hazırlanmış illüstrasyonlara ve fotoğraflara yer vermiştir. Kitabın sonunda detaylı bir İstanbul haritası bulunmaktadır. Dönemin en popüler gezgin rehberlerindendir.

    Lot No: 121

    Lot: 121

    Turistlere Yönelik İstanbul Seyahat Rehberi-William Holden Hutton, Constantinople. the Story of the Old Capital of the Empire, J. M. Dent, London 1909 (3. baskı). xvi, 343 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin sonunda 1 katlanır harita, metin dışında birçok resim, 17.5 x 11 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Mediaeval Towns (Ortaçağ kentleri) serisi içerinde basılan kitap İstanbul’a gelecek turistlere alelade bir seyahat rehberinden öte bilgiler sunmaktadır. İstanbul’u Bizans dönemi ve Türklerin egemenliğinde İstanbul olarak iki ayrı bölümde inceleyen kitapta istanbul’un Bizans’tan itibaren tarihi, topografyası ve eski eserleri bakımından oldukça detaylı bilgiler vermiştir. Hammer, Gibbon, Millingen gibi İstanbul üzerine ciddi çalışmaları bulunan yazarları inceleyerek çalışmasını vücuda getiren Hutton (1860-1930), eserinde İstanbul’un tarihsel yapılarını ve önemli yerlerini gösteren Sydney Cooper tarafından hazırlanmış illüstrasyonlara ve fotoğraflara yer vermiştir. Kitabın sonunda detaylı bir İstanbul haritası bulunmaktadır. Dönemin en popüler gezgin rehberlerindendir.

    TLSatıldı
  • Lewen Francis Barrington Weldon-L[ewen]. [Francis]. B[arrington]. Weldon, “Hard Lying” Eastern Mediterranean 1914-1919. Herbet Jenkins, London, MCMXXV [1925]. ix, 246 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın fotoğrafı), metin dışındaki 15 levhada 22 fotoğraf, 1 katlanır harita, indeks, 21.5 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Lewen Francis Barrington Weldon’un (1875-1958) 1914-1919 arasında tuttuğu günlüğünden oluşan bu kitap bu dönemde İngilizlerin Doğu Akdeniz’deki askeri faaliyetleri ve özellikle Çanakkale Savaşı hakkında birinci elden bilgiler vermektedir. Yazar Çanakkale Savaşında deniz uçakları için bir üst görevi gören Anne gemisinin kumandanıydı. Weldon's story is largely that of the ship, "Aenne Rickmers", renamed "Anne" during the course of the First World War. "HMS Anne was a seaplane carrier of the Royal Navy used during World War I. Converted from the captured German freighter Aenne Rickmers, the ship's two aircraft conducted aerial reconnaissance, observation and bombing missions in the Eastern Mediterranean and Red Sea during 1915-17 even though the ship was not commissioned into the Royal Navy until mid-1915. She was decommissioned in late 1917.

    Lot No: 122

    Lot: 122

    Lewen Francis Barrington Weldon-L[ewen]. [Francis]. B[arrington]. Weldon, “Hard Lying” Eastern Mediterranean 1914-1919. Herbet Jenkins, London, MCMXXV [1925]. ix, 246 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın fotoğrafı), metin dışındaki 15 levhada 22 fotoğraf, 1 katlanır harita, indeks, 21.5 x 14 cm, yayıncısının bez cildinde. Lewen Francis Barrington Weldon’un (1875-1958) 1914-1919 arasında tuttuğu günlüğünden oluşan bu kitap bu dönemde İngilizlerin Doğu Akdeniz’deki askeri faaliyetleri ve özellikle Çanakkale Savaşı hakkında birinci elden bilgiler vermektedir. Yazar Çanakkale Savaşında deniz uçakları için bir üst görevi gören Anne gemisinin kumandanıydı. Weldon's story is largely that of the ship, "Aenne Rickmers", renamed "Anne" during the course of the First World War. "HMS Anne was a seaplane carrier of the Royal Navy used during World War I. Converted from the captured German freighter Aenne Rickmers, the ship's two aircraft conducted aerial reconnaissance, observation and bombing missions in the Eastern Mediterranean and Red Sea during 1915-17 even though the ship was not commissioned into the Royal Navy until mid-1915. She was decommissioned in late 1917.

    TLSatıldı
  • 1870'lerde Türkiye Ve Yunanistan-Alfred Gilliéron, Grèce & Turquie, Notes de Voyage, l'Epire - Janina - Ithaque - Delphes - Le Parnasse - Athenes - Grecs et Turcs, Librairie Sandoz et Fischbacher, Paris ; Librairie Générale J. Sandoz, Neuchatel ; Librairie Desrogis, Genève, 1877 (ilk ve tek baskı). xv, 307 s, metin dışında 4 gravür, 18.5 x 11.5 cm, döneminin sırtı tümsekli deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde.
Alfred Gilliéron, docteur en philosophie, professeur de langue ot littérature grecques à l'Académie de Neuchâtel,
Weber I/767

    Lot No: 123

    Lot: 123

    1870'lerde Türkiye Ve Yunanistan-Alfred Gilliéron, Grèce & Turquie, Notes de Voyage, l'Epire - Janina - Ithaque - Delphes - Le Parnasse - Athenes - Grecs et Turcs, Librairie Sandoz et Fischbacher, Paris ; Librairie Générale J. Sandoz, Neuchatel ; Librairie Desrogis, Genève, 1877 (ilk ve tek baskı). xv, 307 s, metin dışında 4 gravür, 18.5 x 11.5 cm, döneminin sırtı tümsekli deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde. Alfred Gilliéron, docteur en philosophie, professeur de langue ot littérature grecques à l'Académie de Neuchâtel, Weber I/767

    TLSatıldı
  • Çok Ünlü Bir Türkiye Seyahatnamesi-Robert Walpole (editör), Travels in Various Countries of the East; being a Continuation of Memoirs Relating to European and Asiatic Turkey, Longman, Hurst, Rees, Orme and Brown, London, 1820 (ilk ve tek baskı). xxi, [3], 603, 8 s, başlık s önünde 1 harita, metin dışında 11 levha (bazıları katlanır), metin dışında 1 harita, metin içinde 1 vinyet, 28.5 x 21.5 cm, yan sayfaları ebrulu sırtı tümsekli modern deri cildinde. 
Blackmer 1763, Atabey 1311

19. yüzyıl başlarında, Yunanistan hakkında bilgilenmeye çalışan devrin gezginleri antik Yunanistan'dan başka özgürlük öncesi çağdaş ülkeyi de araştırmalarına katmışlardı. Büyük Britanya'nın ilk başbakanı sayılan birinci Oxford kontu Sir Robert Walpole'un soyundan gelen Robert Walpole (1781-1856) (okunuş: Uolpol) 1803 yılı civarında başladığı Doğu yolculuğundan 1808 yılında döner. 1817'de yayınladığı ve yunan antik dönem kalıntıları üzerine yazdığı metinleri ve incelemeleri içeren değerli ilk kitabını iki tane daha (1818,1820) zenginleştirilmiş baskı izler. Walpole'un bu kitabında okuduğumuz metinlerin çoğu başka hiç bir yerde yada bağımsız metin olarak yayınlanmış değil. Sözkonusu baskıda ayrıca W.M. Leake, W.G. Browne, J. Hawkins, Cockerell, Hunt, Wilkins ve Sibthorp'un yazmış olduğu önemli makaleler de yer almaktadır.
Bu makaleler tam olarak şunlardır: Hawkins'in Zakinthos'ta elde edilen katran hakkında bir makalesi; Wilkins'in Parthenon tapınağındaki kabartma yontular hakkında bir incelemesi; Sibthorp'un yunan kültürü denizlerinde yaptığı ilk yolculuktan Prens adaları, Çanakkale Boğazı, Kıbrıs, Leros, Patmos, Kimolos, Euboia (Eğriboz), Aynoroz, Korent kanalı betimlemeleri; gine Sibthorp'un yolculuğunun devamında İstanbul, Çanakkale, Gökçeada (İmroz) ve yeniden Aynoroz, daha sonra ise Skiathos, Volos, Boeotia ziyareti; gine Sibthorp'un başka bir makalesinde Peloponez'de ziyaret ettiği Elis, Arkadia, Argolida, Lakonia, Messinia yöreleri, Kefalonya, İthaka, Leukada adaları ile Nikopolis ve Korfu hakkında notları yer almakta. Nitekim doğa tarihine ilişkin gözlemler içeren başka bir makale de Sibthorp'un kaleminden çıkmıştır; Whittington'un Patmos adasındaki akropolis harabelerindeki buluntular hakkında makalesi; Hunt'ın Limnos (Limni) adası hakkında bir incelemesi; Col. Squire'in Suriye'ye yaptığı yolculuğun betimi; W.G. Browne'un iki makalesinde Anadolu'da yaptığı yolculuğun anlatısı [İzmit (Nikomedea), Bursa, Afyonkarahisar, Konya, Antakya, Laodikeia, Kıbrıs, İzmir, İznik, İstanbul] ve İstanbul'da kaldığı süre içinde yaptığı gözlemler; ayrıca Browne'un İzmir'de 1780, 1790, 1800, 1810 yıllarında fiyatlar hakkında bir incelemesi; W. M. Leake, iki makalede Anadolu gezisinin bir betimine ve aynı yörenin coğrafyası hakkında bir incelemeye imzasını atar; J. Hawkins'in dört tane incelemesi ise İstanbul polisi; Euboea'da bir antik tapınak; Ege adalarında yasalar ve adetler; Dodona antik siti hakkındadır; Ed.D. Clarke Mısır'dan antik bir kabartma yontu hakkında bir mektuba, J.W. Fazarkeley Süveyş'ten Sina dağına yaptığı yolculuğu anlatan yazısına, Cockerell ise Girit labirenti hakkında bir makaleye imzasını atmaktadır.
Walpole'un, müstakil bir yayın oluşturamayacak uzunlukta olan tüm bu küçük seyahatname ve makaleleri tek bir ciltte bir araya getirmek gibi zamanı için ilerici olan bu fikri sayesinde, aksi taktirde büyük bir olasılıkla ailevi bırakıtlar olarak ya da özel kitaplıklarda el yazması halinde oraya buraya savrulacak olan birçok bilgi korunup sonraki nesillere devredilebildi.

    Lot No: 124

    Lot: 124

    Çok Ünlü Bir Türkiye Seyahatnamesi-Robert Walpole (editör), Travels in Various Countries of the East; being a Continuation of Memoirs Relating to European and Asiatic Turkey, Longman, Hurst, Rees, Orme and Brown, London, 1820 (ilk ve tek baskı). xxi, [3], 603, 8 s, başlık s önünde 1 harita, metin dışında 11 levha (bazıları katlanır), metin dışında 1 harita, metin içinde 1 vinyet, 28.5 x 21.5 cm, yan sayfaları ebrulu sırtı tümsekli modern deri cildinde. Blackmer 1763, Atabey 1311 19. yüzyıl başlarında, Yunanistan hakkında bilgilenmeye çalışan devrin gezginleri antik Yunanistan'dan başka özgürlük öncesi çağdaş ülkeyi de araştırmalarına katmışlardı. Büyük Britanya'nın ilk başbakanı sayılan birinci Oxford kontu Sir Robert Walpole'un soyundan gelen Robert Walpole (1781-1856) (okunuş: Uolpol) 1803 yılı civarında başladığı Doğu yolculuğundan 1808 yılında döner. 1817'de yayınladığı ve yunan antik dönem kalıntıları üzerine yazdığı metinleri ve incelemeleri içeren değerli ilk kitabını iki tane daha (1818,1820) zenginleştirilmiş baskı izler. Walpole'un bu kitabında okuduğumuz metinlerin çoğu başka hiç bir yerde yada bağımsız metin olarak yayınlanmış değil. Sözkonusu baskıda ayrıca W.M. Leake, W.G. Browne, J. Hawkins, Cockerell, Hunt, Wilkins ve Sibthorp'un yazmış olduğu önemli makaleler de yer almaktadır. Bu makaleler tam olarak şunlardır: Hawkins'in Zakinthos'ta elde edilen katran hakkında bir makalesi; Wilkins'in Parthenon tapınağındaki kabartma yontular hakkında bir incelemesi; Sibthorp'un yunan kültürü denizlerinde yaptığı ilk yolculuktan Prens adaları, Çanakkale Boğazı, Kıbrıs, Leros, Patmos, Kimolos, Euboia (Eğriboz), Aynoroz, Korent kanalı betimlemeleri; gine Sibthorp'un yolculuğunun devamında İstanbul, Çanakkale, Gökçeada (İmroz) ve yeniden Aynoroz, daha sonra ise Skiathos, Volos, Boeotia ziyareti; gine Sibthorp'un başka bir makalesinde Peloponez'de ziyaret ettiği Elis, Arkadia, Argolida, Lakonia, Messinia yöreleri, Kefalonya, İthaka, Leukada adaları ile Nikopolis ve Korfu hakkında notları yer almakta. Nitekim doğa tarihine ilişkin gözlemler içeren başka bir makale de Sibthorp'un kaleminden çıkmıştır; Whittington'un Patmos adasındaki akropolis harabelerindeki buluntular hakkında makalesi; Hunt'ın Limnos (Limni) adası hakkında bir incelemesi; Col. Squire'in Suriye'ye yaptığı yolculuğun betimi; W.G. Browne'un iki makalesinde Anadolu'da yaptığı yolculuğun anlatısı [İzmit (Nikomedea), Bursa, Afyonkarahisar, Konya, Antakya, Laodikeia, Kıbrıs, İzmir, İznik, İstanbul] ve İstanbul'da kaldığı süre içinde yaptığı gözlemler; ayrıca Browne'un İzmir'de 1780, 1790, 1800, 1810 yıllarında fiyatlar hakkında bir incelemesi; W. M. Leake, iki makalede Anadolu gezisinin bir betimine ve aynı yörenin coğrafyası hakkında bir incelemeye imzasını atar; J. Hawkins'in dört tane incelemesi ise İstanbul polisi; Euboea'da bir antik tapınak; Ege adalarında yasalar ve adetler; Dodona antik siti hakkındadır; Ed.D. Clarke Mısır'dan antik bir kabartma yontu hakkında bir mektuba, J.W. Fazarkeley Süveyş'ten Sina dağına yaptığı yolculuğu anlatan yazısına, Cockerell ise Girit labirenti hakkında bir makaleye imzasını atmaktadır. Walpole'un, müstakil bir yayın oluşturamayacak uzunlukta olan tüm bu küçük seyahatname ve makaleleri tek bir ciltte bir araya getirmek gibi zamanı için ilerici olan bu fikri sayesinde, aksi taktirde büyük bir olasılıkla ailevi bırakıtlar olarak ya da özel kitaplıklarda el yazması halinde oraya buraya savrulacak olan birçok bilgi korunup sonraki nesillere devredilebildi.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Osmanlı Seyahatnamesi-Aaron Hill, A Full and Just Account of the Present State of the Ottoman Empire in all its Branches: with Government, and Policy, Religion, Customs, and Way of Living of the Turks in General. Faithfully Related from a Serios Observation Taken in Many Years Travels through those Centuries, G. Parker, London, 1733. [2], [312 s], 6 tam sayfaya gravür, 31 x 20 cm, lüks deri cildinde. Aaron Hill (1685-1750) İngiliz yazardır. Westminster okulundaki eğitiminin ardından doğuya yönelir. 17 tane oyunun yazarı olan Hill’in değişik tarz ve özellikte şiirleri de mevcuttur. Henüz 24 yaşında iken Theatre Royal’da yöneticilik görevinde bulunan Hill, daha sonrasında bilinmeyen nedenlerle işinden kovulur. George Frideric Handel’in Rinaldo adlı ilk İtalyan Operası’nın prömiyerini ilk kez Londra izleyicisi için sahnelemiştir. Hill’in deneme, mektup ve şiirlerinden oluşan bir koleksiyonu ölümünün ardından 1753’de, dramatik eserleri de 1760 yılında yayımlanmıştır. Aaron Hill, 1700 yılında henüz 14 yaşındayken, büyükannesinin desteğiyle, o sıralarda İstanbul’da elçi olarak bulunan akrabası Lord Paget’i ziyaret etmek üzere yola çıkar. İstanbul’da Lord Paget’in yanına refakatçi olarak atadığı bir rahibin rehberliğinde Yunanistan, Mısır ve Filistin’i gezmiştir. Seyahatnamenin 1. baskısı 1709 yılında yayınlanmıştır. Hill, çok genç olmasına rağmen, doğu seyahatinde kendinden önceki seyyahların gözünde kaçan ilginç konuları incelemiş, toplumsal yaşam, gelenekler, sosyal, kültürel, idari ve ekonomik durumu ayrıntılarıyla anlatmıştır. Hill kitabı basıldığında sadece 24 yaşındaydı. Blackmer 817 (2. baskı), Atabey 581

    Lot No: 125

    Lot: 125

    Çok Nadir Bir Osmanlı Seyahatnamesi-Aaron Hill, A Full and Just Account of the Present State of the Ottoman Empire in all its Branches: with Government, and Policy, Religion, Customs, and Way of Living of the Turks in General. Faithfully Related from a Serios Observation Taken in Many Years Travels through those Centuries, G. Parker, London, 1733. [2], [312 s], 6 tam sayfaya gravür, 31 x 20 cm, lüks deri cildinde. Aaron Hill (1685-1750) İngiliz yazardır. Westminster okulundaki eğitiminin ardından doğuya yönelir. 17 tane oyunun yazarı olan Hill’in değişik tarz ve özellikte şiirleri de mevcuttur. Henüz 24 yaşında iken Theatre Royal’da yöneticilik görevinde bulunan Hill, daha sonrasında bilinmeyen nedenlerle işinden kovulur. George Frideric Handel’in Rinaldo adlı ilk İtalyan Operası’nın prömiyerini ilk kez Londra izleyicisi için sahnelemiştir. Hill’in deneme, mektup ve şiirlerinden oluşan bir koleksiyonu ölümünün ardından 1753’de, dramatik eserleri de 1760 yılında yayımlanmıştır. Aaron Hill, 1700 yılında henüz 14 yaşındayken, büyükannesinin desteğiyle, o sıralarda İstanbul’da elçi olarak bulunan akrabası Lord Paget’i ziyaret etmek üzere yola çıkar. İstanbul’da Lord Paget’in yanına refakatçi olarak atadığı bir rahibin rehberliğinde Yunanistan, Mısır ve Filistin’i gezmiştir. Seyahatnamenin 1. baskısı 1709 yılında yayınlanmıştır. Hill, çok genç olmasına rağmen, doğu seyahatinde kendinden önceki seyyahların gözünde kaçan ilginç konuları incelemiş, toplumsal yaşam, gelenekler, sosyal, kültürel, idari ve ekonomik durumu ayrıntılarıyla anlatmıştır. Hill kitabı basıldığında sadece 24 yaşındaydı. Blackmer 817 (2. baskı), Atabey 581

    TLSatıldı
  • İstanbul'un En Eski Tursit Rehberi-[Heinrich August Ottokar] Reichard, Guide des Voyageurs en Allemagne, en Hongrie et à Constantinople, au Bureau d’Industrie, Weimar, 1817 (8. baskı). xii, 476 s, 3 katlanır harita, indeks, 17 x 9.5 cm, yan sayfaları yenilenmiş döneminin karton cildinde. Kitabın 1. baskısı 1793 yılında yapılmıştır. Almanya, Macaristan ve İstanbul’u gezecek seyyahlar için bir rehber özelliğindeki kitabın s 440’dan sonrası İstanbul’a ayrılmıştır. Alman yazar ve tiyatro direktörü Heinrich August Ottokar Reichard (1751-1828) tarafından Melling, Pertusier, Dallaway, d’Ohsson, LeChevalier gibi dönemin önemli yazarlarının eserlerine dayanılarak hazırlanan İstanbul bölümü seyyahlara yönelik olarak basılan en eski İstanbul rehberidir. Kitapta İstanbul’un kütüphaneleri şöyle anlatılıyor: Bibliothèques: L'abbé Toderini, dans son ouvrage sur la litérature des Turcs, en compte 13, ou Kuttubchans, en y comprenant celle du sérail, dans laquelle persoune ne peut entrer. Mr. Murrhard donne la liste de 55 bibliothèques accessibles aux étrangers, à commencer celle de Ste. Sophie. On distingue une autre sous le nom de Solimanie Jamasy. Mais la plus admirée pour le goût et l'élégance, est celle, qui doit son établissement à Raghib - Pacha, qui avait été d'abord grand - visir et qui finit par payer de sa tête la gloire bien due à ses vertus et ses institutions. Le batiment de cette derniere bibliothèque est situé au milieu d'une cour de marbre, de forme carrée, spacieuse et proprement tenue. Au centre de l'édifice s'élève le tombeau qui contient les restes de Raghib. Autour de la salle sont rangés des livres en grand nombre. La bibliothèque est fournie en outre de siéges commodes, de riches tapis, et de coussins à l'usage de ceux qui viennent y lire. On y trouve toujours un bibliothécaire. La salle est très - claire, et la plus grande tranquillité régne à Pentour, De l'autre côté de la rue est une école fondée par le même Pacha, On voit ä Constantinople une sorte de marché fort grand, où se vendent des livres. (s 447 vd)

    Lot No: 126

    Lot: 126

    İstanbul'un En Eski Tursit Rehberi-[Heinrich August Ottokar] Reichard, Guide des Voyageurs en Allemagne, en Hongrie et à Constantinople, au Bureau d’Industrie, Weimar, 1817 (8. baskı). xii, 476 s, 3 katlanır harita, indeks, 17 x 9.5 cm, yan sayfaları yenilenmiş döneminin karton cildinde. Kitabın 1. baskısı 1793 yılında yapılmıştır. Almanya, Macaristan ve İstanbul’u gezecek seyyahlar için bir rehber özelliğindeki kitabın s 440’dan sonrası İstanbul’a ayrılmıştır. Alman yazar ve tiyatro direktörü Heinrich August Ottokar Reichard (1751-1828) tarafından Melling, Pertusier, Dallaway, d’Ohsson, LeChevalier gibi dönemin önemli yazarlarının eserlerine dayanılarak hazırlanan İstanbul bölümü seyyahlara yönelik olarak basılan en eski İstanbul rehberidir. Kitapta İstanbul’un kütüphaneleri şöyle anlatılıyor: Bibliothèques: L'abbé Toderini, dans son ouvrage sur la litérature des Turcs, en compte 13, ou Kuttubchans, en y comprenant celle du sérail, dans laquelle persoune ne peut entrer. Mr. Murrhard donne la liste de 55 bibliothèques accessibles aux étrangers, à commencer celle de Ste. Sophie. On distingue une autre sous le nom de Solimanie Jamasy. Mais la plus admirée pour le goût et l'élégance, est celle, qui doit son établissement à Raghib - Pacha, qui avait été d'abord grand - visir et qui finit par payer de sa tête la gloire bien due à ses vertus et ses institutions. Le batiment de cette derniere bibliothèque est situé au milieu d'une cour de marbre, de forme carrée, spacieuse et proprement tenue. Au centre de l'édifice s'élève le tombeau qui contient les restes de Raghib. Autour de la salle sont rangés des livres en grand nombre. La bibliothèque est fournie en outre de siéges commodes, de riches tapis, et de coussins à l'usage de ceux qui viennent y lire. On y trouve toujours un bibliothécaire. La salle est très - claire, et la plus grande tranquillité régne à Pentour, De l'autre côté de la rue est une école fondée par le même Pacha, On voit ä Constantinople une sorte de marché fort grand, où se vendent des livres. (s 447 vd)

    TLSatıldı
  • British Museum’daki Türkçe Yazmaların Envanteri-Charles [Pierre Henri] Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Museum, Longmans & Co., B. Quaritch, Asher & Co., Trübner Co., London, 1888. xi, 345 s, 33 x 27 cm (folyo), bez cildinde. Din, tarih, bilim ve sanat, dilbilim, şiirler, Türki ya da Doğu Türkçesi bölüm başlıkları altında toplanan yazmalar, katlogun sonunda kişi adlarına, konularına ve kodlarına göre indekslenmiştir. Her yazmanın künyesi ve ayrıntılı açıklaması, metinden örnek bir bölümle birlikte verilmiştir. Charles Pierre Henri Rieu (1820-1902) İsviçreli oryantalistir. Çok nadir bir kitaptır.

    Lot No: 127

    Lot: 127

    British Museum’daki Türkçe Yazmaların Envanteri-Charles [Pierre Henri] Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Museum, Longmans & Co., B. Quaritch, Asher & Co., Trübner Co., London, 1888. xi, 345 s, 33 x 27 cm (folyo), bez cildinde. Din, tarih, bilim ve sanat, dilbilim, şiirler, Türki ya da Doğu Türkçesi bölüm başlıkları altında toplanan yazmalar, katlogun sonunda kişi adlarına, konularına ve kodlarına göre indekslenmiştir. Her yazmanın künyesi ve ayrıntılı açıklaması, metinden örnek bir bölümle birlikte verilmiştir. Charles Pierre Henri Rieu (1820-1902) İsviçreli oryantalistir. Çok nadir bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • Dekoratif Cildinde Çok Hoş Bir Yunanistan Kitabı-P. Mahaffy, Rambles and Studies in Greece, Henry & Coates, Philadelphia, 1900. xviii, 535 s, metin dışında 30 levha, 1 katlanır harita, 20 x 13 cm, sayfa kenarları yaldızlı lüks deri cildinde. Yunanistan anakarasında yapılan seyahatler anlatılmaktadır.

    Lot No: 128

    Lot: 128

    Dekoratif Cildinde Çok Hoş Bir Yunanistan Kitabı-P. Mahaffy, Rambles and Studies in Greece, Henry & Coates, Philadelphia, 1900. xviii, 535 s, metin dışında 30 levha, 1 katlanır harita, 20 x 13 cm, sayfa kenarları yaldızlı lüks deri cildinde. Yunanistan anakarasında yapılan seyahatler anlatılmaktadır.

    TLSatıldı
  • 1910'larda İstanbul - Yazarından İmzalı-Jules Bauzon ve Georges [Léon] Zipfel, Impressions et Souvenirs de Voyage, Budapesth, Constantinople, Athènes, Chalon-sur-Saone, E. Bertrand, 1910. 175, [4] s, 10 levha, 25.5 x 16.5 cm, Georges Zipfel’den ithaf imzalı, kağıt kapağında. 
Bu nadir seyahatnamede İstanbul’a geniş yer ayrılmakta (s 70-127), payitahtın başkentine ayrılan beş bölümde Boğaziçi, Galata, Eyüp, Tarihi Yarımada, Prens Adaları, Yedikule, Yıldız Sarayı gibi yerler anlatılmaktadır. Kitapta İzmir’e de ayrı bir bölüm ayrılmıştır. Kolay okunan çok hoş bir seyahatnamedir.

    Lot No: 129

    Lot: 129

    1910'larda İstanbul - Yazarından İmzalı-Jules Bauzon ve Georges [Léon] Zipfel, Impressions et Souvenirs de Voyage, Budapesth, Constantinople, Athènes, Chalon-sur-Saone, E. Bertrand, 1910. 175, [4] s, 10 levha, 25.5 x 16.5 cm, Georges Zipfel’den ithaf imzalı, kağıt kapağında. Bu nadir seyahatnamede İstanbul’a geniş yer ayrılmakta (s 70-127), payitahtın başkentine ayrılan beş bölümde Boğaziçi, Galata, Eyüp, Tarihi Yarımada, Prens Adaları, Yedikule, Yıldız Sarayı gibi yerler anlatılmaktadır. Kitapta İzmir’e de ayrı bir bölüm ayrılmıştır. Kolay okunan çok hoş bir seyahatnamedir.

    TLSatıldı
  • 1610 Tarihli İstanbul Seyahatnamesi. Sadece 100 Nüsha Basılan Bir Seyahatname-William Lithgow, the Total Discourse of the Rare Adventures & Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayles from Scotland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica, James MacLehose and Sons, Glasgow, MCMVI [1906]. xxvi, 449 s, başlık s önünde 1 gravür faksimilesi levha, metin dışında 11 levha (1’i katlanır, çoğu gravür faksimilesi), indeks, 23 x 15 cm, sırtı karton, ön yüzü armalı bez cildinde. Sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, diğer kenarları kesilmemiş durumda.
El yapımı filigranlı kağıda sadece 100 adet yapılan baskının 72 №’lusu. (One hundred copies of this book have been printed on hand-made paper for sale in Great Britain and Ireland of which this is No. 72)
Çok erken sayılabilecek bir dönemde Avrupa’yı baştan sona kat ederek çok maceralı yolculuklar yapan William Lithgow’un (1582-?) seyahatnamesi. İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
Lithgow seyahatnamesinin başlığında kullanılan “adventures and painful peregrinations” ifadesi 17. yüzyılda Akdeniz’e gelen İngiliz seyyahlar tarafından yazılmış seyahatnamelerin içeriğinin İngiliz okurlara yansıtılışının özeti niteliğindedir. Zira metinlerde aktarılan tecrübe ve görüşler yeni ve çok farklı bir mekân olan Akdeniz’de yaşanan çeşitli “maceraları”, hem de bu maceralar yaşanırken katlanılması gereken acı dolu zorlukları ifade eder şekildedir. 
İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
William Lithgow, İskoçya’da Lanark’da doğdu. Lanark’ta tüccarlık yapan James Lithgow ile eşi Alison Grahame ın üç çocuğunun en büyüğüdür. Ailesinin, İskoçya krallık tacının varisleri arasında yer alan Hamilton ailesine yakınlığı ve onlar tarafından himaye edilmesi Lithgow’a hem İskoç sarayında hem de Londra’dayken sarayda saygınlık kazandırmıştır. 1645’te öldüğü tahmin edilmektedir. Lithgow, doğduğu şehirdeki ilköğrenimi sırasında klasik eğitim ve Kitab-ı Mukaddes bilgisi konusunda eğitim aldı. İlköğrenimini tamamladıktan sonra terzilik mesleğine başlayan Lithgow, sabır gerektiren bu mesleği icra etmekte zorlandı. Terzilik gibi bir mesleğin kendi fıtratına uygun olmadığını anlayarak atalarının yaban diyarlara seyahatin genç bir adamın dünyadaki bilgeliği ve adaleti anlaması yolunda gerekli temeli teşkil ettiğini belirttikleri gibi entellektüel ufkunu açmak amacıyla genç yaşında düşlerini gerçekleştirmesi için umut ve kaynak sağladı. Lithgow, seyahat etmenin önemi ve gerekliliğinden bahsettikten sonra benim seyahat etmemin asıl sebebine gelecek olursam, diyerek insanın fıtratı yabancı diyarlardan haber almaya içten içe meyilli ve her zaman buna meraklıdır, ayrıca garip ve sık sık gidilmeyen krallıkları görüp bunlar hakkında bilgi edinmekten etkilenir, diyerek seyahat etmesinin manevi gerekçesini açıklar. 
Lithgow, genç yaşta seyahat etmeye başlamıştı. Başlangıçta entellektüel ufkunu genişletmek amacını güdüyordu. Sonraları ise görüşleri farklılaşmıştı ve ülkesinde kalıp, devlette hiçbir garantisi olmayan görevlere getirilmiş kişileri papaganlıkla suçluyor, kişisel gelişim açısından seyahat etmenin önemini vurguluyordu.

Lithgow’u seyahate yönlendiren başka bir olay ise yaşadığı aşktır. Bonningtonlu bir çiftçinin kızı olan Miss Lockhart ile yaşadığı aşk, aileler tarafından uygun görülmemiş ve kızın erkek kardeşleri Lithgow’un kulak kepçelerini keserek onu cezalandırmışlardır. Aynı zamanda şair olan Lithgow’un şiirlerinin editörü James Maidment’e göre Lithgow, bu olaydan sonra kesik kepçe Willie olarak anılmıştır. Lithgow, bu acı olay sebebiyle öz bilincinin arttığını ve özünü toprağından ayırıp acılarından kurtulup yabancılarla eğlenmek, yıkıcı kötü talihin herhangi bir aşikâr nesnesini gündelik bir gözle incelemeyi seçtiğini belirtir. 

Seyahat nedenleri bu şekilde özetlenebilecek olan Lithgow’un ilk seyahatini Orkney ve Shetland da daha sonra kıta Avrupasında Almanya, Bohemya, İsviçre ve Alçak Ülkeler’e yapmış, bu seyahatini Nisan 1608’de Paris’te noktalandırmıştır. Burada on ay kalıp Fransızca öğrendikten sonra Mart 1609’da Paris’ten yola çıkarak Akdeniz ve Orta Avrupa’ya yapacağı üç seyahatin ilkine başlar. Bu seyahatin notları A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614’de Londra da yayınlanmıştır. Lithgow’un ilk seyahati 1609 da başlayıp 1612 de tamamlanmıştır. İkinci seyahati 1614 yılında çıktığı seyahattir. Üçüncü seyahati 1619-1621 ise yılları arasındadır. Bu seyahatte seyyah İspanya üzerinden Malaga’ya gitmiştir. Ancak, Malaga’ya gelir gelmez casuslukla suçlanıp yakalanır, parasının tamamı çalınır, bir şaraphanede işkence görür. Hapse atılır. Hapishanede Türk bir köle ve Hintli bir aşçı ile birlikte soğuk ve kötü koşullara direnir. Notları bir İngiliz rahip tarafından İspanyolca’ya çevrilir ve İspanyol monarşisi hakkındaki görüşleri nedeniyle Granada’da yakılarak ölüm cezasına çarptırılmasına karar verilir. 

Lithgow’un durumunu duyan bir arkadaşının Hollandalı hizmetçisi gidip İngiliz konsolosuna haber vermiştir. Konsolos, Lithgow’u kurtarıp İngiliz donanmasına ait bir gemiye bindirip ülkesine gönderir. İngiltere’ye varınca işkence görmüş vücudunu kamusal alanda gösterir.

Ülkesine döndükten sonra yazarlığa devam ederek kitaplarını yayınlamıştır 1645 yılından sonra Lithgow’un hayatı hakkında bilgi bulunmamakta ve bu yıl vefat ettiği düşünülmektedir. Hem İskoçya da hem de İngiltere’de çok göz önünde olmuş bir yazarın birden bire izinin kesilmesi ayrıca dikkat çekicidir. 

William Lithgow, birinci seyahatinin notlarını A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614 yılında yayınlattı. Bu kitabı, Kral I. James’e, Somerset Dükü Robert Kerr’e ve onun eşine ithaf etmişti. Bu eser, 1616’da yeniden basılmıştır. Eserin gözden geçirilip genişletilmiş versiyonu ile ikinci ve üçüncü seyahatlerin kısmen anlatıldığı bir metin ise 1623’te yayınlanmıştır. 1623 versiyonuna Lithgow’un Sicilya, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa, İrlanda ve İspanya’ya yaptığı seyahatleriyle ilgili notların genişletilmiş versiyonunun eklenmesi suretiyle ortaya çıkan eser ise The Total Discourse, of the Rare Adventures, and Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayls, from Scothland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica. Perfited by Three Dear Boughte Voyages in Surveighing of Forty Eight Kingdomes Ancient and Moderne, Twenty One Rei-publickes, Ten Absolute Principalities, with Two Hundred Lands The Particular Names whereof are Described in Each Argument of the Ten Divisions of His History And it also Divided in Three Bookes, Two whereof Never Heretofore Published Wherein is Contained an Exact Relation of the Lawes, Religion, Policies and Government of all their Princes, Potentates and People. Together with the Grievous Tortures He Suffered by the Inquisition of Malaga in Spaine, His Miraculous Discovery and Delivery Thence: And of His Last and Late Returne from the Northerne Iles adıyla 1632 yılında ise yine yayıncı Nicholes Okes tarafından yayınlanmıştır. Eser, Kral I. Charles’a ithaf edilmiş olup 1632 den sonraki 180 yıl içinde Londra ve Edinburg da toplam dört kez daha basılmıştır. 18. yüzyıl başında Glasgow ve Falkirk’te cep kitabı formatında basılmıştır 1650’li yıllarda Amsterdam’da Felemenkçe çevirisi yayınlanan eser, Hollanda’da bu çeviriyle dört kez basılmış, sonraki yıllarda çevirinin çeşitli versiyonları yayınlanmıştır. J. R. Burns’ün Lithgow’un eseri üzerine yazdığı William Lithgow s Total Discourse 1632 and his Science of the World : A Seventeenth-Century Protestant Traveller s View of Europe and the Near East, adlı doktora tezine göre, seyahatnamenin 1614 baskısı ile son şekli olan 1632 baskısı arasında bilgi eklemeleri nedeniyle farkların bulunmasının nedeni, geçen zaman zarfında Lithgow’un kişiliğinin yanı sıra görüşlerinin de değişmesidir. Burns’e göre, Lithgow kendisini Protestan bir hacı olarak vurgulamak amacında olduğundan 1632 versiyonunda Lithgow un anlatımında anti-katolik ton daha ağır basar, seyyah önceki versiyonlarda eksik kalan bilgiler tamamlayarak, Avrupa ve Akdeniz de siyasi, coğrafi, antropolojik ve bilimsel bilginin mükemmel bir toplayıcısı olarak karşımıza çıkar. Lithgow’un eserine olan ilgi, konunun ilgi çekiciliğinin yanısıra yazarın üslubunda sıklıkla aşırılığa kaçan abartı, ölmek üzereyken kurtulması, Kitab-ı Mukaddes ten ve klasikçağ metinlerindeki betimleyici malzemeye ek olarak döneminin güncel kaynaklarını da kullanmasıdır. Lithgow’un, Protestan olduğu için Malaga’da İspanyollar’ın işkencesine maruz kalarak ölümle burun buruna gelmesini etkileyici bir şekilde anlatması, Büyük Britanya da okurun ilgisini çekmiştir. Yazar, eserini Katolik fanatikliğinin anlatımı olarak okunacak şekilde kaleme almış ve bunu önsözünde ifade etmiştir. Katolikliğin yanısıra, Ortodoks Hıristiyanları, Yahudileri ve Müslümanları da beğenmez; ancak seyahati boyunca bu üç gruptan da misafirperverlik ve nezaket gördüğünü belirtir.

    Lot No: 130

    Lot: 130

    1610 Tarihli İstanbul Seyahatnamesi. Sadece 100 Nüsha Basılan Bir Seyahatname-William Lithgow, the Total Discourse of the Rare Adventures & Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayles from Scotland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica, James MacLehose and Sons, Glasgow, MCMVI [1906]. xxvi, 449 s, başlık s önünde 1 gravür faksimilesi levha, metin dışında 11 levha (1’i katlanır, çoğu gravür faksimilesi), indeks, 23 x 15 cm, sırtı karton, ön yüzü armalı bez cildinde. Sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, diğer kenarları kesilmemiş durumda. El yapımı filigranlı kağıda sadece 100 adet yapılan baskının 72 №’lusu. (One hundred copies of this book have been printed on hand-made paper for sale in Great Britain and Ireland of which this is No. 72) Çok erken sayılabilecek bir dönemde Avrupa’yı baştan sona kat ederek çok maceralı yolculuklar yapan William Lithgow’un (1582-?) seyahatnamesi. İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder. Lithgow seyahatnamesinin başlığında kullanılan “adventures and painful peregrinations” ifadesi 17. yüzyılda Akdeniz’e gelen İngiliz seyyahlar tarafından yazılmış seyahatnamelerin içeriğinin İngiliz okurlara yansıtılışının özeti niteliğindedir. Zira metinlerde aktarılan tecrübe ve görüşler yeni ve çok farklı bir mekân olan Akdeniz’de yaşanan çeşitli “maceraları”, hem de bu maceralar yaşanırken katlanılması gereken acı dolu zorlukları ifade eder şekildedir. İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder. William Lithgow, İskoçya’da Lanark’da doğdu. Lanark’ta tüccarlık yapan James Lithgow ile eşi Alison Grahame ın üç çocuğunun en büyüğüdür. Ailesinin, İskoçya krallık tacının varisleri arasında yer alan Hamilton ailesine yakınlığı ve onlar tarafından himaye edilmesi Lithgow’a hem İskoç sarayında hem de Londra’dayken sarayda saygınlık kazandırmıştır. 1645’te öldüğü tahmin edilmektedir. Lithgow, doğduğu şehirdeki ilköğrenimi sırasında klasik eğitim ve Kitab-ı Mukaddes bilgisi konusunda eğitim aldı. İlköğrenimini tamamladıktan sonra terzilik mesleğine başlayan Lithgow, sabır gerektiren bu mesleği icra etmekte zorlandı. Terzilik gibi bir mesleğin kendi fıtratına uygun olmadığını anlayarak atalarının yaban diyarlara seyahatin genç bir adamın dünyadaki bilgeliği ve adaleti anlaması yolunda gerekli temeli teşkil ettiğini belirttikleri gibi entellektüel ufkunu açmak amacıyla genç yaşında düşlerini gerçekleştirmesi için umut ve kaynak sağladı. Lithgow, seyahat etmenin önemi ve gerekliliğinden bahsettikten sonra benim seyahat etmemin asıl sebebine gelecek olursam, diyerek insanın fıtratı yabancı diyarlardan haber almaya içten içe meyilli ve her zaman buna meraklıdır, ayrıca garip ve sık sık gidilmeyen krallıkları görüp bunlar hakkında bilgi edinmekten etkilenir, diyerek seyahat etmesinin manevi gerekçesini açıklar. Lithgow, genç yaşta seyahat etmeye başlamıştı. Başlangıçta entellektüel ufkunu genişletmek amacını güdüyordu. Sonraları ise görüşleri farklılaşmıştı ve ülkesinde kalıp, devlette hiçbir garantisi olmayan görevlere getirilmiş kişileri papaganlıkla suçluyor, kişisel gelişim açısından seyahat etmenin önemini vurguluyordu. Lithgow’u seyahate yönlendiren başka bir olay ise yaşadığı aşktır. Bonningtonlu bir çiftçinin kızı olan Miss Lockhart ile yaşadığı aşk, aileler tarafından uygun görülmemiş ve kızın erkek kardeşleri Lithgow’un kulak kepçelerini keserek onu cezalandırmışlardır. Aynı zamanda şair olan Lithgow’un şiirlerinin editörü James Maidment’e göre Lithgow, bu olaydan sonra kesik kepçe Willie olarak anılmıştır. Lithgow, bu acı olay sebebiyle öz bilincinin arttığını ve özünü toprağından ayırıp acılarından kurtulup yabancılarla eğlenmek, yıkıcı kötü talihin herhangi bir aşikâr nesnesini gündelik bir gözle incelemeyi seçtiğini belirtir. Seyahat nedenleri bu şekilde özetlenebilecek olan Lithgow’un ilk seyahatini Orkney ve Shetland da daha sonra kıta Avrupasında Almanya, Bohemya, İsviçre ve Alçak Ülkeler’e yapmış, bu seyahatini Nisan 1608’de Paris’te noktalandırmıştır. Burada on ay kalıp Fransızca öğrendikten sonra Mart 1609’da Paris’ten yola çıkarak Akdeniz ve Orta Avrupa’ya yapacağı üç seyahatin ilkine başlar. Bu seyahatin notları A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614’de Londra da yayınlanmıştır. Lithgow’un ilk seyahati 1609 da başlayıp 1612 de tamamlanmıştır. İkinci seyahati 1614 yılında çıktığı seyahattir. Üçüncü seyahati 1619-1621 ise yılları arasındadır. Bu seyahatte seyyah İspanya üzerinden Malaga’ya gitmiştir. Ancak, Malaga’ya gelir gelmez casuslukla suçlanıp yakalanır, parasının tamamı çalınır, bir şaraphanede işkence görür. Hapse atılır. Hapishanede Türk bir köle ve Hintli bir aşçı ile birlikte soğuk ve kötü koşullara direnir. Notları bir İngiliz rahip tarafından İspanyolca’ya çevrilir ve İspanyol monarşisi hakkındaki görüşleri nedeniyle Granada’da yakılarak ölüm cezasına çarptırılmasına karar verilir. Lithgow’un durumunu duyan bir arkadaşının Hollandalı hizmetçisi gidip İngiliz konsolosuna haber vermiştir. Konsolos, Lithgow’u kurtarıp İngiliz donanmasına ait bir gemiye bindirip ülkesine gönderir. İngiltere’ye varınca işkence görmüş vücudunu kamusal alanda gösterir. Ülkesine döndükten sonra yazarlığa devam ederek kitaplarını yayınlamıştır 1645 yılından sonra Lithgow’un hayatı hakkında bilgi bulunmamakta ve bu yıl vefat ettiği düşünülmektedir. Hem İskoçya da hem de İngiltere’de çok göz önünde olmuş bir yazarın birden bire izinin kesilmesi ayrıca dikkat çekicidir. William Lithgow, birinci seyahatinin notlarını A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614 yılında yayınlattı. Bu kitabı, Kral I. James’e, Somerset Dükü Robert Kerr’e ve onun eşine ithaf etmişti. Bu eser, 1616’da yeniden basılmıştır. Eserin gözden geçirilip genişletilmiş versiyonu ile ikinci ve üçüncü seyahatlerin kısmen anlatıldığı bir metin ise 1623’te yayınlanmıştır. 1623 versiyonuna Lithgow’un Sicilya, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa, İrlanda ve İspanya’ya yaptığı seyahatleriyle ilgili notların genişletilmiş versiyonunun eklenmesi suretiyle ortaya çıkan eser ise The Total Discourse, of the Rare Adventures, and Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayls, from Scothland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica. Perfited by Three Dear Boughte Voyages in Surveighing of Forty Eight Kingdomes Ancient and Moderne, Twenty One Rei-publickes, Ten Absolute Principalities, with Two Hundred Lands The Particular Names whereof are Described in Each Argument of the Ten Divisions of His History And it also Divided in Three Bookes, Two whereof Never Heretofore Published Wherein is Contained an Exact Relation of the Lawes, Religion, Policies and Government of all their Princes, Potentates and People. Together with the Grievous Tortures He Suffered by the Inquisition of Malaga in Spaine, His Miraculous Discovery and Delivery Thence: And of His Last and Late Returne from the Northerne Iles adıyla 1632 yılında ise yine yayıncı Nicholes Okes tarafından yayınlanmıştır. Eser, Kral I. Charles’a ithaf edilmiş olup 1632 den sonraki 180 yıl içinde Londra ve Edinburg da toplam dört kez daha basılmıştır. 18. yüzyıl başında Glasgow ve Falkirk’te cep kitabı formatında basılmıştır 1650’li yıllarda Amsterdam’da Felemenkçe çevirisi yayınlanan eser, Hollanda’da bu çeviriyle dört kez basılmış, sonraki yıllarda çevirinin çeşitli versiyonları yayınlanmıştır. J. R. Burns’ün Lithgow’un eseri üzerine yazdığı William Lithgow s Total Discourse 1632 and his Science of the World : A Seventeenth-Century Protestant Traveller s View of Europe and the Near East, adlı doktora tezine göre, seyahatnamenin 1614 baskısı ile son şekli olan 1632 baskısı arasında bilgi eklemeleri nedeniyle farkların bulunmasının nedeni, geçen zaman zarfında Lithgow’un kişiliğinin yanı sıra görüşlerinin de değişmesidir. Burns’e göre, Lithgow kendisini Protestan bir hacı olarak vurgulamak amacında olduğundan 1632 versiyonunda Lithgow un anlatımında anti-katolik ton daha ağır basar, seyyah önceki versiyonlarda eksik kalan bilgiler tamamlayarak, Avrupa ve Akdeniz de siyasi, coğrafi, antropolojik ve bilimsel bilginin mükemmel bir toplayıcısı olarak karşımıza çıkar. Lithgow’un eserine olan ilgi, konunun ilgi çekiciliğinin yanısıra yazarın üslubunda sıklıkla aşırılığa kaçan abartı, ölmek üzereyken kurtulması, Kitab-ı Mukaddes ten ve klasikçağ metinlerindeki betimleyici malzemeye ek olarak döneminin güncel kaynaklarını da kullanmasıdır. Lithgow’un, Protestan olduğu için Malaga’da İspanyollar’ın işkencesine maruz kalarak ölümle burun buruna gelmesini etkileyici bir şekilde anlatması, Büyük Britanya da okurun ilgisini çekmiştir. Yazar, eserini Katolik fanatikliğinin anlatımı olarak okunacak şekilde kaleme almış ve bunu önsözünde ifade etmiştir. Katolikliğin yanısıra, Ortodoks Hıristiyanları, Yahudileri ve Müslümanları da beğenmez; ancak seyahati boyunca bu üç gruptan da misafirperverlik ve nezaket gördüğünü belirtir.

    TLSatıldı
  • Robert Walsh’in A Residence At Constantinople’in Gölgesinde Kalan Seyahatnamesi-R[obert]. Walsh, Voyage en Turquie et a Constantinople, Frères Reycend, Turin, 1829. 2 cilt tek cilt birlikteliğinde, 191, 200 s, 13 x 9 cm, döneminin sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. İngilizce’den çeviren: H. Vilmain ve E. Rives. Robert Walsh’in Narrative of a Journey from Constantinople to England (London, 1828) başlıklı seyahatnamesinin Torino’da basılan Fransızca çevirisi. R. Walsh, İstanbul’a 1821 yılında İngiliz elçiliğinin rahibi olarak gelmişti. Walsh 1830 yılında İstanbul’a tekrar gelmiş ve 1835’e kadar şehirde kalmıştır. Bu ikinci ikâmetinin sonucunda ünlü A Residence at Constantinople (London, 1836) basılmıştır. İrlanda asıllı Robert Walsh (1772-1852) Dublin'deki Trinity College'de okudu ve İrlanda kilisesine rahip olarak atandı. Saint Petersburg'daki Britanya sefaretinde ve İstanbul'da Lord Strangford sefareti sırasında (1821-1824 ve 1830-1835) birkaç yıl rahiplik görevinde bulundu. Bu eser Walsh'ın Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul'daki ilk ikametinden sonra 1824-1825 arasındaki İngiltere'ye dönüş yolculuğunu anlatıyor. İşlediği son derece ilginç konular arasında azınlıklar (Yahudiler, Rumlar), Türklerde kahve kültürü, kağıt üretimi ve matbacılık, imparatorluk toprakları içerisinde yolculuk şartları, Tepedelenli Ali Paşa ve ölümü, Yeniçeri katliamı, İstanbul su kemerleri ve sarnıçları ile Doğu Trakya bölgesinden iki imparatorluğun -Bizans ve Osmanlı-başkenti olan bu şehre bağlanan su şebekesi, Doğu Trakya'daki antik kalıntılar ve Hristiyan kiliseleri, Bulgaristan’ın doğası ve manzaraları, Boğdan (Moldova), Eflak (Ulah) yöreleri, Budapeşte ile Viyana'daki Rumlar ile ilgili gözlemleri yer almaktadır. Blackmer 1764 (2. İngilizce baskı), Atabey 1314 (Paris, 1828 baskısı)

    Lot No: 131

    Lot: 131

    Robert Walsh’in A Residence At Constantinople’in Gölgesinde Kalan Seyahatnamesi-R[obert]. Walsh, Voyage en Turquie et a Constantinople, Frères Reycend, Turin, 1829. 2 cilt tek cilt birlikteliğinde, 191, 200 s, 13 x 9 cm, döneminin sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. İngilizce’den çeviren: H. Vilmain ve E. Rives. Robert Walsh’in Narrative of a Journey from Constantinople to England (London, 1828) başlıklı seyahatnamesinin Torino’da basılan Fransızca çevirisi. R. Walsh, İstanbul’a 1821 yılında İngiliz elçiliğinin rahibi olarak gelmişti. Walsh 1830 yılında İstanbul’a tekrar gelmiş ve 1835’e kadar şehirde kalmıştır. Bu ikinci ikâmetinin sonucunda ünlü A Residence at Constantinople (London, 1836) basılmıştır. İrlanda asıllı Robert Walsh (1772-1852) Dublin'deki Trinity College'de okudu ve İrlanda kilisesine rahip olarak atandı. Saint Petersburg'daki Britanya sefaretinde ve İstanbul'da Lord Strangford sefareti sırasında (1821-1824 ve 1830-1835) birkaç yıl rahiplik görevinde bulundu. Bu eser Walsh'ın Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul'daki ilk ikametinden sonra 1824-1825 arasındaki İngiltere'ye dönüş yolculuğunu anlatıyor. İşlediği son derece ilginç konular arasında azınlıklar (Yahudiler, Rumlar), Türklerde kahve kültürü, kağıt üretimi ve matbacılık, imparatorluk toprakları içerisinde yolculuk şartları, Tepedelenli Ali Paşa ve ölümü, Yeniçeri katliamı, İstanbul su kemerleri ve sarnıçları ile Doğu Trakya bölgesinden iki imparatorluğun -Bizans ve Osmanlı-başkenti olan bu şehre bağlanan su şebekesi, Doğu Trakya'daki antik kalıntılar ve Hristiyan kiliseleri, Bulgaristan’ın doğası ve manzaraları, Boğdan (Moldova), Eflak (Ulah) yöreleri, Budapeşte ile Viyana'daki Rumlar ile ilgili gözlemleri yer almaktadır. Blackmer 1764 (2. İngilizce baskı), Atabey 1314 (Paris, 1828 baskısı)

    TLSatıldı
  • Arabistan-İstanbul Seyahatnamesi-Grattan Geary, Through Asiatic Turkey Narrative of a Journey from Bombay to the Bosphorus, Sampson, Low, Marston, Searle & Rivington, London, 1878 (1. baskı). 2 cilt: xv, 339 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 6 levha, 1 katlanır harita ; x, [2], 356 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 2 levha, ex-library, 19.5 x 12.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. 
Grattan Geary (1835-1900), The Times of India gazetesinin editörüydü. Geary, üç ay süren seyahatinde Paşa veya yüksek düzeydeki devlet adamları kadar banker, tüccar ve dükkan sahipleriyle, köylü ve askerlerle de görüşmüştür. Kitap, Körfez Ülkeleri (Umman, Bahreyn vs), Irak, Kürdistan ve Anadolu üzerinden İstanbul’da sonlanmaktadır. Maskat, Bağdat, Kerbela, Musul, Kerkül, Erbil, Zaho, Nusaybin, Mardin, Amid (Diyarbakır), Urfa, Halep, İskenderun, Mersin, Tarsus, Adana, Rodos, İstanbul yapılan seyahatin nirengi noktaları olarak göze çarpıyor. İstanbul’a ayrılan bölümde şehrin pek de iç açıcı bir tablo çizmediğine şahit oluyoruz. Rus işgali ile burun buruna gelen İstanbul’da büyük bir muhacir sorunu yaşanmakta, hergün yüzlercesi salgın hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmekte, hastaneler yaralılarla dolup taşmakta ve sağlık personeli ihtiyacının tavana vurduğu bu günlerde hasta ve yaralılarla yeterince ilgilenilemektedir. Şehrin hastane ve sağlık personeli ile ilgili bilgilerin olayca detaylı verildiği bölüm şavaşı etkilerinin şiddetinin anlaşılmasını sağlıyor. 
Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 132

    Lot: 132

    Arabistan-İstanbul Seyahatnamesi-Grattan Geary, Through Asiatic Turkey Narrative of a Journey from Bombay to the Bosphorus, Sampson, Low, Marston, Searle & Rivington, London, 1878 (1. baskı). 2 cilt: xv, 339 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 6 levha, 1 katlanır harita ; x, [2], 356 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 2 levha, ex-library, 19.5 x 12.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Grattan Geary (1835-1900), The Times of India gazetesinin editörüydü. Geary, üç ay süren seyahatinde Paşa veya yüksek düzeydeki devlet adamları kadar banker, tüccar ve dükkan sahipleriyle, köylü ve askerlerle de görüşmüştür. Kitap, Körfez Ülkeleri (Umman, Bahreyn vs), Irak, Kürdistan ve Anadolu üzerinden İstanbul’da sonlanmaktadır. Maskat, Bağdat, Kerbela, Musul, Kerkül, Erbil, Zaho, Nusaybin, Mardin, Amid (Diyarbakır), Urfa, Halep, İskenderun, Mersin, Tarsus, Adana, Rodos, İstanbul yapılan seyahatin nirengi noktaları olarak göze çarpıyor. İstanbul’a ayrılan bölümde şehrin pek de iç açıcı bir tablo çizmediğine şahit oluyoruz. Rus işgali ile burun buruna gelen İstanbul’da büyük bir muhacir sorunu yaşanmakta, hergün yüzlercesi salgın hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmekte, hastaneler yaralılarla dolup taşmakta ve sağlık personeli ihtiyacının tavana vurduğu bu günlerde hasta ve yaralılarla yeterince ilgilenilemektedir. Şehrin hastane ve sağlık personeli ile ilgili bilgilerin olayca detaylı verildiği bölüm şavaşı etkilerinin şiddetinin anlaşılmasını sağlıyor. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Osmanlı Son Dönem Kalem Arbabından Çerkeşşeyhizade Halil Halid'in Hatıratı-Halil Halid, the Diary of a Turk, Adam and Charles Black, London, 1903 (ilk ve tek baskı). vi, [2], 269, [2] [yayıncı katalogu] s, başlık s önünde 1 levha, metindışında 20 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. 
Osmanlı son dönem kalem erbabından Çerkeşşeyhizade Halil Halid’in (1869-1931) hatıratı… 
Son dönem Osmanlı kalem erbabından Çerkeşşeyhizâde Halil Halid'in (1869-1931) Ruzname'si müellifin üslup sahibi bir yazar olmasının yanı sıra dönemin siyasî olaylarına nüfüz kabiliyetini göstermesi açısından da dikkat çekici unsurlar taşımaktadır. 
İlmiye sınıfına ve tasavvuf çevrelerine mensup bir ailenin ferdi olarak çalkantılı bir gençlik döneminden sonra ailevi meseleler ve hürriyet taraftarlığı nedeniyle dönemin siyasi atmosferinde barınamayacağını düşünen Halil Halid 1894 yılında İngiltere'ye firar etmiş ve 1911 yılına kadar bu ülkede yaşamını sürdürmüştür. Bu süre zarfinda bir yandan rejim muhalifi olmasına karşın Londra'daki Osmanlı sefaretinde vazife almış,' diğer yandan "Cambridge'de görevli ilk Türk hoca" unvanıyla bu okulda Türkçe dersleri vermiştir. Bu göreve getirilmesinde o sıralar ayn sefarette görevli olan diğer bir Jön, Şair-i Azam Abdülhak Hâmid (Tarhan)'ın İngiliz müsteşriği E. J. W. Gibb nezdinde tavassutu etkili olmuştur. 
Halil Halid'in Ruzname'si, başlığının ifade ettiği gibi bir günlük olmaktan ziyade İngiltere'ye kaçışına kadarki hayatını anlattığı bir hatırat mahiyetindedir. Ruzname İngiliz halkını Osmanlı toplumu hakkında bilgilendirici ve Osmanlı'ya karşı onlarda oluşan bazı önyargıları bertaraf etmeye yönelik kısmen savunmacı bir üslup taşır. Bununla birlikte yetişmesi, aile çevresi günlük hayat ve eğitim müesseselerine dair verdigi bilgiler Türk okuyucu açısından da ilgilenilmeyi fazlasıyla haketmektedir. 
Ruzname'nin bu açıdan belki de en ilginç kısımlarından biri biraz da gönülsüzce ve amcasının zorlamasıyla Küçük Ayasofya Medresesi'nde beş yıl tahsil gören yazarın medreseden ayrılısını tasvir ettiği bölümdür. Tanzimat döneminden itibaren eğitimdeki ikiliğin doğurduğu gerilimleri, devlet yapısı ve egitim hayatındaki reformların medrese mensuplarının psikolojisine nasıl yansıdığını bu “zoraki softa”nın satır aralarından okumak mümkündür. Halil Halid kendi ifadesiyle “vakit israfindan başka bir şey olmayan”, “eskiye ait” ve asla unutmayacağını söylediği istıraplı bir hayattan sonra medreseden ayrılma kararı alır. Bu kararı almasında hiç şüphesiz psikolojik saiklerin yanı sıra gerçekleştirdiği Beyrut gezisinde modern mektep mezunlarının gayet iyi maaşlarla devlet hizmetine alındığını görmesi, yani maişet kaygısı da rol oynamıştır. Zaten medreseye intisabında Sultan II. Mahmud'un ilmiye sınıfına mensup dedesine bağışladığı mülkleri geri alma ümidi de etkili olmuştur. Zira bu hak ancak ilmiye sınıfına mensup varislerin varlığı durumunda sözkonusu olabilecektir. İstikametini belirleyerek ilk adım olarak medresedeki odasını muhafaza etmekle birlikte Hukuk Mektebi'ne devam eder ve 1893'te bu okulu bitirir. Sonrasında, Tanpınar'ın XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi ndeki setre pantolon giyip Mustafa Reşid Paşa'nın maiyetinde diplomatik misyona geçen ve “mesleğine ihanet eden” Cevdet Paşa tasvirine uygun biçimde, Avrupai kıyafetleri giyerek “asri bir görünüme sahip olmanın ihtirası ile yanan” Halil Halid medrese ile irtibatının en büyük delili olan kisve-i ilmiyeyi terk eder ; Beyoğlu'na giderek bir Yahudi tüccardan Avusturya malı kıyafetler alır ve özlemini çektiği çağdaş görünüme kavuşur. Burada șu hususu vurgulamak gerekir ki daha İngiltere'ye kaçmadan içki perhizini de bozduğunu söyleyen Halil Halid için mesele basit bir kıyafet meselesi değildir. O bir zihniyet ve yaşama biçimi olarak “eski”den kaçmak ve “yeni”ye yelken açmak istemektedir. Ne var ki talihin garip bir cilvesiyle Halil Halid'in hayıfla söz ettiği bu yıllar, ileride muhkem dili ve muhakemesiyle tanınan bir yazar olmasında ve başta İslam kültürü olmak üzere entellektüel birikiminin şekillenmesinde belirleyici olacaktır. 
Gerek Sultan II. Mahmud'un dedesine bağışladığı mülkleri geri alamamanın getirdiği öfke ve inkisar, gerekse dönemin hürriyetperver akımlarından etkilenmesi sebebiyle Halil Halid, benzerlerine Jöntürk edebiyatında sıkça rastlanan aşırı Abdülhamid muhalifi bir dil kullanmıştır. Abdülhamid'i “ruh hastası” ve "İslam'ın en amansız düşmanı olarak” tavsif ederek yerden yere vurması, olur olmaz her konuda eleştirmesi yetmiyormuş gibi annesinin Ermeni olduğu yolunda – aslında kendisinin de pek inanmadığı – bir söylentiden söz eder ve onu görüş ve seciye itibarıyla Türkten ziyade bir Ermeniye benzetir. Tabir caizse gözü kapalı bir Abdülhamid muhalifliği Ruzname'nin ana motifini oluşturur. Ruzname, insanları hayatlarının sadece belli dönemlerinde ve bilhassa gençliklerinde yazdıkları ile değerlendirmenin ne kadar yetersiz olduğunu gösteren canlı bir örnektir. 
Halil Halid'in kitaplarının çoğunun o dönemde Arapça ve Urducaya çevrilmiş olması (sadece elinizdeki Ruzna- menin Urducaya iki ayrı çevirisi yapılmıştır), onun yaşadığı dönemin İslâm dünyasındaki etkisini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Gerek etkili kalemi gerekse de eylemci kişiliği İngiliz yönetimini de rahatsız etmiş ve Abdülhak Şinasi Hisar'ın vefatı üzerine yazdığı yazıdan anlaşıldığına göre, 1914'te onun Hindistan şehbenderliğinden ayrılması için Babiali üzerinde baskı yapmak kabilinden birtakım tedbirlerin alınmasına neden olmuştur. 
Kitabın Türkçe baskısı Bir Türk’ün Ruznamesi (İstanbul, 2008) başlıklı kitaptır. 

PREFACE 

Although no Western Power has ever played a greater part in the problenvs of the Ottoman Empire than Great Britain, yet in no other country in Western Europe is Turkey more grossly misunderstood. I have been many times asked by my English acquaintances to write a book on Turkey from a Turkish point of view, and two ways of writing were suggested to me ; the one was to compile a detailed work, the other to write a small and light book. To take the former advice was not possible to me, as I found myself incapable of producing a great and technical work. Besides, I thought that after all a small and lightly written volume would have a larger circle of readers, and by its help I could to some extent correct some of the mistaken ideas prevailing in England about Turkey. Therefore I began to write this little volume in the form of a book of travel, and I now bring it out under the title of The Diary of a Turk. By this means I have been able to talk a little on many matters connected with Turkey. Let the critic find other points in this book on which to express his opinion, but do not let him charge me with ignorance of the fact that the somewhat unexciting experiences of an unknown man may be only of slight interest to the public. 
In the chapter on women’s affairs I have quoted a few paragraphs from two articles which I contributed some time ago to two London weeklies, the Queen and the Leufy, I render my thanks to the Editors of these papers for kindly permitting me to reproduce them here. 
H. H.

CONTENTS 

CHAPTER I. My Home in Asia Minor. My Asiatic origin – My greatgrandfather’s religious order – His miracles – My grandfather and Sultan Mahmud II. – An ordeal by wine – My father’s charitable exfravagance – His death – Primitive surgery in Asia Minors – The original home of vaccination – My mother’s European ancestors – Writing a forbidden accomplishment for women

CHAPTER II. At School and in the Harem. My hatred of lessons – Compulsory attendance at school – The bastinado in schools – My own experience of it – How schoolgirls are punished – The old-fashioned implement for beating – “The rod is a gift from Heaven” – I help to kidnap a bride – My mother’s grief at my behaviour – I am handed over to a stern uncle in consequence – My uncle’s wives – Etiquette in the harem – first cigarette – Bastinado again – I am shut out of the harem – The practice of polygamy – Its popularity estimated – The European system

CHAPTER III. The Harem and Women in the East. True meaning of the word harem – Eastern houses divided into two parts – Male members of the family only allowed to enter the female quarter – Seclusion of women stricter among the well-to-do – Seclusion not wholly due to religion of Islam – Life in the harem – Occupations of its inmates – Misrepresentation of the system in England – Royal harems – Custom doomed to disappear – Circassian women – Reasons for their popularity as wives – How a woman gets engaged – Some marriage customs – Marriage a more civil proceeding than religious – The bridegroom – His too friendly friends – Shopping in the harems – Female pedlars – Some of them Europeans – A considerable trade

CHAPTER IV. I Go to Constantinople and Pursue My Studies. The discomforts of travelling – Precautions against brigands – Village hospitality – Bad condition of inns and hotels – Broussa, the first capital of the Ottoman 
Empire – Constantinople – The ‘parish’ of the conqueror – First impressions of the European quarter – The question of my education – Seats of learning, old and new – I am forced to choose the old – I become a sort of monk – The distinctive dress – Description of the old-fashioned colleges – The Their position and influence
 
CHAPTER V. A New Profession and the Question of Conscription. First moderation of my prejudice against Europeans – The Levantine guide – The truth is not in him – I begin to wish to visit England – A summer trip to Asia Minor – A British consul – His wife and my mother – A trip in the Eastern Mediterranean – Thoughts of a more profitable career – I join a law college – The law of Turkey – Untrustworthiness of English books of reference – Turkish law courts – A quasi-religious magistracy – Palace influence over justice – I am called to serve in the army – I obtain exemption with much difficulty – Methods of conscription – Native Christians not allowed to serve – The wisdom of this policy

CHAPTER VI. Turkey’s Internal Dangers. The anomalous position of foreigners in Turkey – Capitulation privileges – The Porte has no jurisdiction over foreign criminals – Attempts to modify the anomaly – Reason for their failure to be found in the Sultan’s misrule – The independence of Turkey a mere fiction – The native Christians – Their separatist aspirations – Their treasonable acts – Their English apologists – Tolerant policy of the Turks – Dangers of this tolerance – The Armenians – Their ancient privileges – The massacres – Their present position
 
CHAPTER VII. A New Costume and a New Career. I adopt European dress – The standard of civilisation – English clothes ‘made in Austria’’ – European dress first adopted under Sultan Mahmud – My vain attempts to get an appointment – Requisite qualifications for Government employment, bribery ana espionage – The only livelihood possible for educated men – I become a lawyer – I penetrate high official quarters
 
CHAPTER VIII. The Sublime Porte and Yildiz Kiosk. The Porte the old centre of authority – The Ministers’ present degraded position – A conversational opening – Meaning of ‘Yildiz Kiosk’ – The Sultan’s Armenian appearance – The reasons for his living at Yildiz – A fortified palace – Its gardens and forest – The ‘Charitable Hotel-keeper’ – The apartments of the palace – Governing bodies in it – A cosmopolitan crew – Expenses of the Household – The Sultan’s Civil List managed by Armenians

CHAPTER IX. The Ceremony of the Selamlik. The old right of appeal to the Sultan’s person a thing of the past – He only leaves his palace once a week – The selamlik – Religious ceremonies and the sacred caravan – Its departure for Mecca – A military display Abd-ul-Hamid’s mosque – Its convenient proximity to the palace – A study in precaution – Dwarfs in the palace

CHAPTER X. The Sultan’s Policy. The Sultan’s personal power – The unimportance of territories – “Aprés moi le deluge “ – Interested Europe – The poor native Christians – ‘Squeezability’ of the Sultan – Every man has his price – Bakhsheesh and decorations – The Sultan’s vast ability – His favourite literature

CHAPTER XI. The Struggle with Young-Turkey. The Sultan’s opponents – His manner of dealing with them – The ‘humanity’ of Europe – Attempts on the Sultan’s life – Lack of organisation in Young-Turkey – A refuge for the reformers in England – The short-lived Parliament suppressed by the Sultan – Opposition of English Russophiles to Turkish schemes of reform – What Young-Turkey wanted – Persecution of Young-Turks – A long tale of victims – The possibility of a revival

CHAPTER XII. England and the Caliphate. Abd-ul-Hamid’s use of his power as Caliph – What the Moslems think of him – British Mohammedan subjects – The validity of the Ottoman claims to the Caliphate – The mistaken policy of British Statesmen in opposing them – Danger of alienating the Mohammedan world – The errors of English writers

CHAPTER XIII. A Last Visit to Asia Minor. I become an object of interest to the Palace spies – I therefore leave Constantinople for a time – England and the Anatolian Railway – Prosperous whitewash and a deceitful governor – Bureaucratic changes in Asia Minor – The measures for restricting large gatherings of the people – Wedding entertainments diminished – The war-game of Jareed – My mother’s objections to my visiting England – A perversion of the truth on my part

CHAPTER XIV. A Spy in a Bath. The Turkish bath – Some of its features – Great number of baths in Constantinople – Women’s baths and a proverb – Evening parties at the bath – I encounter a spy in a bath – He is well informed about me – I am alarmed – I appeal to an Englishman for help in escaping – The ‘cursed country’ 

CHAPTER XV. Flight to England. I obtain a passage on a merchant vessel – A fortune of forty pounds – The people on board the ship – The difficulty of conversation – English cooking – Coffee and pig ! – Gibraltar, a first impression of British soldiers – From Hull to London – An instance of feminine courtesy – Lost in the Underground – Olympia – An interview with the Turkish Ambassador – A promise of justice conditional on my return to Turkey

CHAPTER XVI. A Return and a Second Flight. Christian Ambassadors accredited to England by the Sultan – I am strongly urged to return – A question of money and health – I consent and go back to Constantinople – At the palace of Vildiz – A ‘private salary’ and an eppointment – A suggestion of espionage work – A warning – Broken promises move me to try and escape again – My plan – I sign on before the mast at the British Consulate – On a paraffin boat without luggage – I reach Liverpool in safety



ILLUSTRATIONS 

Princes in Lancers’ Uniform
A Picknicking Resort 
A Village Wedding Procession
A Turkish Cemetery
Officers of Lancers
Hamidieh Mosque
An Old Seraglio 
A Wrestling Match in Olden Days

    Lot No: 133

    Lot: 133

    Osmanlı Son Dönem Kalem Arbabından Çerkeşşeyhizade Halil Halid'in Hatıratı-Halil Halid, the Diary of a Turk, Adam and Charles Black, London, 1903 (ilk ve tek baskı). vi, [2], 269, [2] [yayıncı katalogu] s, başlık s önünde 1 levha, metindışında 20 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Osmanlı son dönem kalem erbabından Çerkeşşeyhizade Halil Halid’in (1869-1931) hatıratı… Son dönem Osmanlı kalem erbabından Çerkeşşeyhizâde Halil Halid'in (1869-1931) Ruzname'si müellifin üslup sahibi bir yazar olmasının yanı sıra dönemin siyasî olaylarına nüfüz kabiliyetini göstermesi açısından da dikkat çekici unsurlar taşımaktadır. İlmiye sınıfına ve tasavvuf çevrelerine mensup bir ailenin ferdi olarak çalkantılı bir gençlik döneminden sonra ailevi meseleler ve hürriyet taraftarlığı nedeniyle dönemin siyasi atmosferinde barınamayacağını düşünen Halil Halid 1894 yılında İngiltere'ye firar etmiş ve 1911 yılına kadar bu ülkede yaşamını sürdürmüştür. Bu süre zarfinda bir yandan rejim muhalifi olmasına karşın Londra'daki Osmanlı sefaretinde vazife almış,' diğer yandan "Cambridge'de görevli ilk Türk hoca" unvanıyla bu okulda Türkçe dersleri vermiştir. Bu göreve getirilmesinde o sıralar ayn sefarette görevli olan diğer bir Jön, Şair-i Azam Abdülhak Hâmid (Tarhan)'ın İngiliz müsteşriği E. J. W. Gibb nezdinde tavassutu etkili olmuştur. Halil Halid'in Ruzname'si, başlığının ifade ettiği gibi bir günlük olmaktan ziyade İngiltere'ye kaçışına kadarki hayatını anlattığı bir hatırat mahiyetindedir. Ruzname İngiliz halkını Osmanlı toplumu hakkında bilgilendirici ve Osmanlı'ya karşı onlarda oluşan bazı önyargıları bertaraf etmeye yönelik kısmen savunmacı bir üslup taşır. Bununla birlikte yetişmesi, aile çevresi günlük hayat ve eğitim müesseselerine dair verdigi bilgiler Türk okuyucu açısından da ilgilenilmeyi fazlasıyla haketmektedir. Ruzname'nin bu açıdan belki de en ilginç kısımlarından biri biraz da gönülsüzce ve amcasının zorlamasıyla Küçük Ayasofya Medresesi'nde beş yıl tahsil gören yazarın medreseden ayrılısını tasvir ettiği bölümdür. Tanzimat döneminden itibaren eğitimdeki ikiliğin doğurduğu gerilimleri, devlet yapısı ve egitim hayatındaki reformların medrese mensuplarının psikolojisine nasıl yansıdığını bu “zoraki softa”nın satır aralarından okumak mümkündür. Halil Halid kendi ifadesiyle “vakit israfindan başka bir şey olmayan”, “eskiye ait” ve asla unutmayacağını söylediği istıraplı bir hayattan sonra medreseden ayrılma kararı alır. Bu kararı almasında hiç şüphesiz psikolojik saiklerin yanı sıra gerçekleştirdiği Beyrut gezisinde modern mektep mezunlarının gayet iyi maaşlarla devlet hizmetine alındığını görmesi, yani maişet kaygısı da rol oynamıştır. Zaten medreseye intisabında Sultan II. Mahmud'un ilmiye sınıfına mensup dedesine bağışladığı mülkleri geri alma ümidi de etkili olmuştur. Zira bu hak ancak ilmiye sınıfına mensup varislerin varlığı durumunda sözkonusu olabilecektir. İstikametini belirleyerek ilk adım olarak medresedeki odasını muhafaza etmekle birlikte Hukuk Mektebi'ne devam eder ve 1893'te bu okulu bitirir. Sonrasında, Tanpınar'ın XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi ndeki setre pantolon giyip Mustafa Reşid Paşa'nın maiyetinde diplomatik misyona geçen ve “mesleğine ihanet eden” Cevdet Paşa tasvirine uygun biçimde, Avrupai kıyafetleri giyerek “asri bir görünüme sahip olmanın ihtirası ile yanan” Halil Halid medrese ile irtibatının en büyük delili olan kisve-i ilmiyeyi terk eder ; Beyoğlu'na giderek bir Yahudi tüccardan Avusturya malı kıyafetler alır ve özlemini çektiği çağdaş görünüme kavuşur. Burada șu hususu vurgulamak gerekir ki daha İngiltere'ye kaçmadan içki perhizini de bozduğunu söyleyen Halil Halid için mesele basit bir kıyafet meselesi değildir. O bir zihniyet ve yaşama biçimi olarak “eski”den kaçmak ve “yeni”ye yelken açmak istemektedir. Ne var ki talihin garip bir cilvesiyle Halil Halid'in hayıfla söz ettiği bu yıllar, ileride muhkem dili ve muhakemesiyle tanınan bir yazar olmasında ve başta İslam kültürü olmak üzere entellektüel birikiminin şekillenmesinde belirleyici olacaktır. Gerek Sultan II. Mahmud'un dedesine bağışladığı mülkleri geri alamamanın getirdiği öfke ve inkisar, gerekse dönemin hürriyetperver akımlarından etkilenmesi sebebiyle Halil Halid, benzerlerine Jöntürk edebiyatında sıkça rastlanan aşırı Abdülhamid muhalifi bir dil kullanmıştır. Abdülhamid'i “ruh hastası” ve "İslam'ın en amansız düşmanı olarak” tavsif ederek yerden yere vurması, olur olmaz her konuda eleştirmesi yetmiyormuş gibi annesinin Ermeni olduğu yolunda – aslında kendisinin de pek inanmadığı – bir söylentiden söz eder ve onu görüş ve seciye itibarıyla Türkten ziyade bir Ermeniye benzetir. Tabir caizse gözü kapalı bir Abdülhamid muhalifliği Ruzname'nin ana motifini oluşturur. Ruzname, insanları hayatlarının sadece belli dönemlerinde ve bilhassa gençliklerinde yazdıkları ile değerlendirmenin ne kadar yetersiz olduğunu gösteren canlı bir örnektir. Halil Halid'in kitaplarının çoğunun o dönemde Arapça ve Urducaya çevrilmiş olması (sadece elinizdeki Ruzna- menin Urducaya iki ayrı çevirisi yapılmıştır), onun yaşadığı dönemin İslâm dünyasındaki etkisini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Gerek etkili kalemi gerekse de eylemci kişiliği İngiliz yönetimini de rahatsız etmiş ve Abdülhak Şinasi Hisar'ın vefatı üzerine yazdığı yazıdan anlaşıldığına göre, 1914'te onun Hindistan şehbenderliğinden ayrılması için Babiali üzerinde baskı yapmak kabilinden birtakım tedbirlerin alınmasına neden olmuştur. Kitabın Türkçe baskısı Bir Türk’ün Ruznamesi (İstanbul, 2008) başlıklı kitaptır. PREFACE Although no Western Power has ever played a greater part in the problenvs of the Ottoman Empire than Great Britain, yet in no other country in Western Europe is Turkey more grossly misunderstood. I have been many times asked by my English acquaintances to write a book on Turkey from a Turkish point of view, and two ways of writing were suggested to me ; the one was to compile a detailed work, the other to write a small and light book. To take the former advice was not possible to me, as I found myself incapable of producing a great and technical work. Besides, I thought that after all a small and lightly written volume would have a larger circle of readers, and by its help I could to some extent correct some of the mistaken ideas prevailing in England about Turkey. Therefore I began to write this little volume in the form of a book of travel, and I now bring it out under the title of The Diary of a Turk. By this means I have been able to talk a little on many matters connected with Turkey. Let the critic find other points in this book on which to express his opinion, but do not let him charge me with ignorance of the fact that the somewhat unexciting experiences of an unknown man may be only of slight interest to the public. In the chapter on women’s affairs I have quoted a few paragraphs from two articles which I contributed some time ago to two London weeklies, the Queen and the Leufy, I render my thanks to the Editors of these papers for kindly permitting me to reproduce them here. H. H. CONTENTS CHAPTER I. My Home in Asia Minor. My Asiatic origin – My greatgrandfather’s religious order – His miracles – My grandfather and Sultan Mahmud II. – An ordeal by wine – My father’s charitable exfravagance – His death – Primitive surgery in Asia Minors – The original home of vaccination – My mother’s European ancestors – Writing a forbidden accomplishment for women CHAPTER II. At School and in the Harem. My hatred of lessons – Compulsory attendance at school – The bastinado in schools – My own experience of it – How schoolgirls are punished – The old-fashioned implement for beating – “The rod is a gift from Heaven” – I help to kidnap a bride – My mother’s grief at my behaviour – I am handed over to a stern uncle in consequence – My uncle’s wives – Etiquette in the harem – first cigarette – Bastinado again – I am shut out of the harem – The practice of polygamy – Its popularity estimated – The European system CHAPTER III. The Harem and Women in the East. True meaning of the word harem – Eastern houses divided into two parts – Male members of the family only allowed to enter the female quarter – Seclusion of women stricter among the well-to-do – Seclusion not wholly due to religion of Islam – Life in the harem – Occupations of its inmates – Misrepresentation of the system in England – Royal harems – Custom doomed to disappear – Circassian women – Reasons for their popularity as wives – How a woman gets engaged – Some marriage customs – Marriage a more civil proceeding than religious – The bridegroom – His too friendly friends – Shopping in the harems – Female pedlars – Some of them Europeans – A considerable trade CHAPTER IV. I Go to Constantinople and Pursue My Studies. The discomforts of travelling – Precautions against brigands – Village hospitality – Bad condition of inns and hotels – Broussa, the first capital of the Ottoman Empire – Constantinople – The ‘parish’ of the conqueror – First impressions of the European quarter – The question of my education – Seats of learning, old and new – I am forced to choose the old – I become a sort of monk – The distinctive dress – Description of the old-fashioned colleges – The Their position and influence CHAPTER V. A New Profession and the Question of Conscription. First moderation of my prejudice against Europeans – The Levantine guide – The truth is not in him – I begin to wish to visit England – A summer trip to Asia Minor – A British consul – His wife and my mother – A trip in the Eastern Mediterranean – Thoughts of a more profitable career – I join a law college – The law of Turkey – Untrustworthiness of English books of reference – Turkish law courts – A quasi-religious magistracy – Palace influence over justice – I am called to serve in the army – I obtain exemption with much difficulty – Methods of conscription – Native Christians not allowed to serve – The wisdom of this policy CHAPTER VI. Turkey’s Internal Dangers. The anomalous position of foreigners in Turkey – Capitulation privileges – The Porte has no jurisdiction over foreign criminals – Attempts to modify the anomaly – Reason for their failure to be found in the Sultan’s misrule – The independence of Turkey a mere fiction – The native Christians – Their separatist aspirations – Their treasonable acts – Their English apologists – Tolerant policy of the Turks – Dangers of this tolerance – The Armenians – Their ancient privileges – The massacres – Their present position CHAPTER VII. A New Costume and a New Career. I adopt European dress – The standard of civilisation – English clothes ‘made in Austria’’ – European dress first adopted under Sultan Mahmud – My vain attempts to get an appointment – Requisite qualifications for Government employment, bribery ana espionage – The only livelihood possible for educated men – I become a lawyer – I penetrate high official quarters CHAPTER VIII. The Sublime Porte and Yildiz Kiosk. The Porte the old centre of authority – The Ministers’ present degraded position – A conversational opening – Meaning of ‘Yildiz Kiosk’ – The Sultan’s Armenian appearance – The reasons for his living at Yildiz – A fortified palace – Its gardens and forest – The ‘Charitable Hotel-keeper’ – The apartments of the palace – Governing bodies in it – A cosmopolitan crew – Expenses of the Household – The Sultan’s Civil List managed by Armenians CHAPTER IX. The Ceremony of the Selamlik. The old right of appeal to the Sultan’s person a thing of the past – He only leaves his palace once a week – The selamlik – Religious ceremonies and the sacred caravan – Its departure for Mecca – A military display Abd-ul-Hamid’s mosque – Its convenient proximity to the palace – A study in precaution – Dwarfs in the palace CHAPTER X. The Sultan’s Policy. The Sultan’s personal power – The unimportance of territories – “Aprés moi le deluge “ – Interested Europe – The poor native Christians – ‘Squeezability’ of the Sultan – Every man has his price – Bakhsheesh and decorations – The Sultan’s vast ability – His favourite literature CHAPTER XI. The Struggle with Young-Turkey. The Sultan’s opponents – His manner of dealing with them – The ‘humanity’ of Europe – Attempts on the Sultan’s life – Lack of organisation in Young-Turkey – A refuge for the reformers in England – The short-lived Parliament suppressed by the Sultan – Opposition of English Russophiles to Turkish schemes of reform – What Young-Turkey wanted – Persecution of Young-Turks – A long tale of victims – The possibility of a revival CHAPTER XII. England and the Caliphate. Abd-ul-Hamid’s use of his power as Caliph – What the Moslems think of him – British Mohammedan subjects – The validity of the Ottoman claims to the Caliphate – The mistaken policy of British Statesmen in opposing them – Danger of alienating the Mohammedan world – The errors of English writers CHAPTER XIII. A Last Visit to Asia Minor. I become an object of interest to the Palace spies – I therefore leave Constantinople for a time – England and the Anatolian Railway – Prosperous whitewash and a deceitful governor – Bureaucratic changes in Asia Minor – The measures for restricting large gatherings of the people – Wedding entertainments diminished – The war-game of Jareed – My mother’s objections to my visiting England – A perversion of the truth on my part CHAPTER XIV. A Spy in a Bath. The Turkish bath – Some of its features – Great number of baths in Constantinople – Women’s baths and a proverb – Evening parties at the bath – I encounter a spy in a bath – He is well informed about me – I am alarmed – I appeal to an Englishman for help in escaping – The ‘cursed country’ CHAPTER XV. Flight to England. I obtain a passage on a merchant vessel – A fortune of forty pounds – The people on board the ship – The difficulty of conversation – English cooking – Coffee and pig ! – Gibraltar, a first impression of British soldiers – From Hull to London – An instance of feminine courtesy – Lost in the Underground – Olympia – An interview with the Turkish Ambassador – A promise of justice conditional on my return to Turkey CHAPTER XVI. A Return and a Second Flight. Christian Ambassadors accredited to England by the Sultan – I am strongly urged to return – A question of money and health – I consent and go back to Constantinople – At the palace of Vildiz – A ‘private salary’ and an eppointment – A suggestion of espionage work – A warning – Broken promises move me to try and escape again – My plan – I sign on before the mast at the British Consulate – On a paraffin boat without luggage – I reach Liverpool in safety ILLUSTRATIONS Princes in Lancers’ Uniform A Picknicking Resort A Village Wedding Procession A Turkish Cemetery Officers of Lancers Hamidieh Mosque An Old Seraglio A Wrestling Match in Olden Days

    TLSatıldı
  • Bir Fransız Papazın İstanbul İzlenimleri-Charles Berton, Quatre Années en Orient et en Italie, ou Constantinople, Jérusalem et Rome en 1848, 1849, 1850, 1851, Louis Vivès, Paris, 1860 (2. baskı). [2] [5-] 472 s, 1 ex-libris etiketi, 22 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları kırmızı boyalı bez cildinde. 1. baskı 1854 yılında yapılmıştır. Fransa’daki Amiens Katedrali papazı Charles Berton’un (1825-1866) İstanbul, Kudüs ve Roma’da geçirdiği dört yıl boyunca edindiği izlenimleri, yaptığı araştırma ve incelemelerle birleştirerek kaleme aldığı eseridir. Kitap İstanbul’u ve İstanbulluların geleneklerini, yaşam tarzlarını, giyim-kuşamlarını, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çeşitli ırkları ele almaktadır. Yazar Türklerin dillerini de incelemiş ve bu dille İbranice, Arapça, Farsça ve Ermenice arasındaki paralellikleri ve farkları okuyucuya aktarmıştır. Bir başka bölümde Türkiye üzerine yazılan eserlerin eleştirisini yapmaktadır. Daha sonra İzmir, Beyrut, Kudüs, Betlehem, Filistin, Suriye, Lübnan, Mısır ve Roma’ya giden yazar, gezdiği yerler hakkında bilgiler vermektedir. Blackmer ve Atabey’de yok. 
İçindekiler (sadece Türkiye ile ilgili bölümler)
V. Constantinople, Premières impressions, Vue magnifique, Rues affreuses, Caïks, Avantages et inconvénients divers, Cérémonial des visites, Costume des femmes, Quais présents et avenir 
VI. Constantinople, Topographie, Population, Principaux monuments, Sainte-Sophie
VII. Usages des Turcs, Physionomie des diverses races, Bains turcs, Polygamie, Incendies, Ramazan, Les fous, Les repas, Les enterrements 
VIII. Les Francs, Inconvénients du séjour de Péra, Diflusion de la langue française, Situation morale des Francs et des autres races chrétiennes, Luxe, Gains excessifs, Théâtre, Mauvais livres, Réunions mondaines, Passions politiques, Caractère domestique du culte, Etablissements des franciscains, des dominicains, Utilité d'un clergé séculier. Mgr Pompallier, Le général Aupick invité à Bébek, Incendie d'Orta-Keuï 
IX. Observations sur diverses races de l'empire, Grecs. Leurs idées sur le baptême.— Anecdote grecque, Origine des Grecs modernes, Leur ambition, Leur hostilité contre les catholiques, Leur abrutissement, Arméniens ; leur caractère, Parallèle des Turcs et des Arabes, Centralisation turque, Les Slaves, Détails sur les Francs, Monnaies, etc
X. Cultes, rits, Dix rite catholiques : latin, arménien, maronite, .chaldéen, grec proprement dit, gréco-slave, grec-arabe, syrien, copte, abyssin, Détails sur les missions catholiques en Orient, Sectes chismatiques, Sectes juives, Sectes musulmanes, Sectes protestantes
XI. Races de l’emphie ottoman, Les Valaques et les Moldave, Lès Serbe, Les Tsinteares, les Bulgares, Les Bosniaques, Les Herzégoviniens, Les Albanais, Les Croates, Les Grecs, Les Juifs, Les Tchinganes, Les Cosaques Zaporogues, Les Arméniens, Les Ottomans, Les Arabes, Les Chaldéens, Les Kurdes, Les Druses, Les Melkites, Les Ansariés, Les Ismaélites, Les Mutualis, Les Ali-Ilahis, Les Chemsiyés, Les Yézidis, Les Wahabis, Les Turcomans, Les Syriens, Les Sabéens, Les Samaritains, Les Lazes, Les Maronites, Les Coptes, Les Nubiens, Les Abyssins
XII. Études orientales, Plan d'études orientales, Deux opinions sur les rapports des langues : monoglottàsme et polyglottisme, A quelle famille appartiennent l'hébreu, le turc, l'arabe, le persan, l'arménien, Rapports et différences qu'on observe entre ces langues, Alphabets phonétiques et hiéroglyphiques, Différence entre les systèmes graphiques de l'Orient, même phonétiques, et ceux des langues européennes, Sur les sons et la grammaire de la langue turque, Serait-il possible et utile d'en changer l'alphabet? — Parallèle du grec ancien et du grec moderne, bous le rapport delà prononciation, des désinences, de la syntaxe, des radicaux et du système graphique. 
XIII. Etablissement des lazaristes, Sœurs de Saint- Vincent-de-Paul, Détails biographiques sur M. Leleu et M. E. Bore, Journaux de l'empire Ottoman
XIV. Critique de divers ouvrages sur la Turquie, M. Chauvin Beillard, M. Ami- Boue, M. Mac-Farlane
XV. Tremblement de terre, Assassins, Réformes urgentes. Chrétienë admis comme témoins devant les tribunaux, comme soldats dans l'armée, Banque nationale, Boucheries, Quarantaines, Réfugiés politiques, La pâque des Grec, Voyages du sultan, Négociation des Saints-Lieux, Divisions des arméniens-unis, M de Lamartine en Turquie, Anecdote russe. Excursion à Kadi-Keuï
XVI. Sur la question d'Orient et là réforme turque, Deux opinions sur la situation actuelle de l'empire ottoman, Progrès accomplis depuis quelques années, Ce qu'il reste à faire, Est il possible de convertir les Turcs? Sur la tolérance en général et sur la tolérance des Turcs en particulier, Combien le pouvoir civil des patriarches est utile à la Russie, Etat des chrétiens rayai et des Francs en Turquie, Réformes urgentes : liberté du prosélytisme religieux, admissibilité de toutes les races à tous les emplois, droit de propriété pour les étrangers, Digression historique sur les alliances entre la France et la Turquie
XVII. Dernière lettre de Constantinople, Belles vues. Beïcos, Thérapia, Lieu où Mahomet II fit traîner ses vaisseaux, Chaleur, Incendie éteint à coups de bâton, Voyage en araba, Utilité de quitter pour un temps sa patrie. 
XVIII. Smyrne, De Constantinople à Smyrne, Steamers à haute et basse pression, Description de Smyrne, Population, Boudja, Bournabat, Etablissements religieux, Environs ; le mont Pagus, ruines, Les moustiques

    Lot No: 134

    Lot: 134

    Bir Fransız Papazın İstanbul İzlenimleri-Charles Berton, Quatre Années en Orient et en Italie, ou Constantinople, Jérusalem et Rome en 1848, 1849, 1850, 1851, Louis Vivès, Paris, 1860 (2. baskı). [2] [5-] 472 s, 1 ex-libris etiketi, 22 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları kırmızı boyalı bez cildinde. 1. baskı 1854 yılında yapılmıştır. Fransa’daki Amiens Katedrali papazı Charles Berton’un (1825-1866) İstanbul, Kudüs ve Roma’da geçirdiği dört yıl boyunca edindiği izlenimleri, yaptığı araştırma ve incelemelerle birleştirerek kaleme aldığı eseridir. Kitap İstanbul’u ve İstanbulluların geleneklerini, yaşam tarzlarını, giyim-kuşamlarını, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çeşitli ırkları ele almaktadır. Yazar Türklerin dillerini de incelemiş ve bu dille İbranice, Arapça, Farsça ve Ermenice arasındaki paralellikleri ve farkları okuyucuya aktarmıştır. Bir başka bölümde Türkiye üzerine yazılan eserlerin eleştirisini yapmaktadır. Daha sonra İzmir, Beyrut, Kudüs, Betlehem, Filistin, Suriye, Lübnan, Mısır ve Roma’ya giden yazar, gezdiği yerler hakkında bilgiler vermektedir. Blackmer ve Atabey’de yok. İçindekiler (sadece Türkiye ile ilgili bölümler) V. Constantinople, Premières impressions, Vue magnifique, Rues affreuses, Caïks, Avantages et inconvénients divers, Cérémonial des visites, Costume des femmes, Quais présents et avenir VI. Constantinople, Topographie, Population, Principaux monuments, Sainte-Sophie VII. Usages des Turcs, Physionomie des diverses races, Bains turcs, Polygamie, Incendies, Ramazan, Les fous, Les repas, Les enterrements VIII. Les Francs, Inconvénients du séjour de Péra, Diflusion de la langue française, Situation morale des Francs et des autres races chrétiennes, Luxe, Gains excessifs, Théâtre, Mauvais livres, Réunions mondaines, Passions politiques, Caractère domestique du culte, Etablissements des franciscains, des dominicains, Utilité d'un clergé séculier. Mgr Pompallier, Le général Aupick invité à Bébek, Incendie d'Orta-Keuï IX. Observations sur diverses races de l'empire, Grecs. Leurs idées sur le baptême.— Anecdote grecque, Origine des Grecs modernes, Leur ambition, Leur hostilité contre les catholiques, Leur abrutissement, Arméniens ; leur caractère, Parallèle des Turcs et des Arabes, Centralisation turque, Les Slaves, Détails sur les Francs, Monnaies, etc X. Cultes, rits, Dix rite catholiques : latin, arménien, maronite, .chaldéen, grec proprement dit, gréco-slave, grec-arabe, syrien, copte, abyssin, Détails sur les missions catholiques en Orient, Sectes chismatiques, Sectes juives, Sectes musulmanes, Sectes protestantes XI. Races de l’emphie ottoman, Les Valaques et les Moldave, Lès Serbe, Les Tsinteares, les Bulgares, Les Bosniaques, Les Herzégoviniens, Les Albanais, Les Croates, Les Grecs, Les Juifs, Les Tchinganes, Les Cosaques Zaporogues, Les Arméniens, Les Ottomans, Les Arabes, Les Chaldéens, Les Kurdes, Les Druses, Les Melkites, Les Ansariés, Les Ismaélites, Les Mutualis, Les Ali-Ilahis, Les Chemsiyés, Les Yézidis, Les Wahabis, Les Turcomans, Les Syriens, Les Sabéens, Les Samaritains, Les Lazes, Les Maronites, Les Coptes, Les Nubiens, Les Abyssins XII. Études orientales, Plan d'études orientales, Deux opinions sur les rapports des langues : monoglottàsme et polyglottisme, A quelle famille appartiennent l'hébreu, le turc, l'arabe, le persan, l'arménien, Rapports et différences qu'on observe entre ces langues, Alphabets phonétiques et hiéroglyphiques, Différence entre les systèmes graphiques de l'Orient, même phonétiques, et ceux des langues européennes, Sur les sons et la grammaire de la langue turque, Serait-il possible et utile d'en changer l'alphabet? — Parallèle du grec ancien et du grec moderne, bous le rapport delà prononciation, des désinences, de la syntaxe, des radicaux et du système graphique. XIII. Etablissement des lazaristes, Sœurs de Saint- Vincent-de-Paul, Détails biographiques sur M. Leleu et M. E. Bore, Journaux de l'empire Ottoman XIV. Critique de divers ouvrages sur la Turquie, M. Chauvin Beillard, M. Ami- Boue, M. Mac-Farlane XV. Tremblement de terre, Assassins, Réformes urgentes. Chrétienë admis comme témoins devant les tribunaux, comme soldats dans l'armée, Banque nationale, Boucheries, Quarantaines, Réfugiés politiques, La pâque des Grec, Voyages du sultan, Négociation des Saints-Lieux, Divisions des arméniens-unis, M de Lamartine en Turquie, Anecdote russe. Excursion à Kadi-Keuï XVI. Sur la question d'Orient et là réforme turque, Deux opinions sur la situation actuelle de l'empire ottoman, Progrès accomplis depuis quelques années, Ce qu'il reste à faire, Est il possible de convertir les Turcs? Sur la tolérance en général et sur la tolérance des Turcs en particulier, Combien le pouvoir civil des patriarches est utile à la Russie, Etat des chrétiens rayai et des Francs en Turquie, Réformes urgentes : liberté du prosélytisme religieux, admissibilité de toutes les races à tous les emplois, droit de propriété pour les étrangers, Digression historique sur les alliances entre la France et la Turquie XVII. Dernière lettre de Constantinople, Belles vues. Beïcos, Thérapia, Lieu où Mahomet II fit traîner ses vaisseaux, Chaleur, Incendie éteint à coups de bâton, Voyage en araba, Utilité de quitter pour un temps sa patrie. XVIII. Smyrne, De Constantinople à Smyrne, Steamers à haute et basse pression, Description de Smyrne, Population, Boudja, Bournabat, Etablissements religieux, Environs ; le mont Pagus, ruines, Les moustiques

    TLSatıldı
  • Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-D[aniel]. E[dward]. Lorenz, The New Mediterranean Traveller: A Handbook of Practical Information, Fleming H. Revell, New York, Chicago, London and Edinburgh, 1926 (12. baskı). 357 s, metin dışında 85 levha, bazıları katlanır 17 harita ve plan, 19 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Portekiz, İspanya, Kuzey Afrika, Malta, Yunanistan, Türkiye, Filistin, Mısır, İtalya ve Fransa. Türkiye kitapta İstanbul, İzmir ve Efes olmak üzere 3 başlık altında (s 131-164) incelenmektedir.

    Lot No: 135

    Lot: 135

    Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-D[aniel]. E[dward]. Lorenz, The New Mediterranean Traveller: A Handbook of Practical Information, Fleming H. Revell, New York, Chicago, London and Edinburgh, 1926 (12. baskı). 357 s, metin dışında 85 levha, bazıları katlanır 17 harita ve plan, 19 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Portekiz, İspanya, Kuzey Afrika, Malta, Yunanistan, Türkiye, Filistin, Mısır, İtalya ve Fransa. Türkiye kitapta İstanbul, İzmir ve Efes olmak üzere 3 başlık altında (s 131-164) incelenmektedir.

    TLSatıldı
  • Şık Armağan Ciltlerinde Bir Seyahatname Klasiği-M[arie Louis Alphonse]. Lamartine, Voyage en Orient, Hachette, Paris, 1887. 2 cilt: 484 ; 574 s, 19 x 12 cm, sayfa kenarları ebrulu deri ciltlerinde. Lamartine (1790-1869) Fransız yazar, şair ve politikacıdır. Graziella, Göl, Şairane Düşünceler gibi kitapları romantik edebiyatın en ünlü yapıtları arasına girmiştir. 1830'da Fransa tahtına Louis-Philippe’in geçmesinden sonra politikaya atılmak için diplomatik görevlerinden istifa etmiş, seçimleri kaybedince karısı ve kızı ile doğu seyahatine çıkmıştır. Seyahatleri, tamamı Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Lübnan, Filistin, Suriye ve İstanbul'u kapsıyordu. 1833’te milletvekili seçildiği haberinin gelmesi üzerine seyahatini sonlandırarak Anadolu ve Almanya üzerinden dönüş yoluna girdi. İstanbul'u ziyareti sırasında padişah Abdülmecit tarafından iyi karşılandı, kendisine refakat etmek üzere Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirildi. Lamartine çağının modasına uyarak Doğu yolculuğunu, kişisel arayışlarını yönlendirebilecek, kişisel yenileme özlemini gerçekleştirecek, şiiri için esin kaynağı olacak bir gezi olarak nitelemiştir. Voyage en Orient, Akdeniz kıyılarında doğanın yüceliğine, İstanbul'un güzelliğine ve Türk insanının Lamartine göre en belirgin iki erdemine, hoşgörülü dindarlığı ile tevekkülüne ilişkin övgülerle doludur. Kitabın bu özelliğine bakarak bir çok Batılı eleştirmenVoyage en Orient'i Avrupa'da bir Doğu Rönesansını'nın varlığını kanıtlayan belge ve Doğu efsanesinin elkitabı olarak görmüştür. Türkleri öven yazıları Lamartine'in Türk dostu olarak tanınmasına yol açmıştır. Lamartine, siyasi kariyeri sırasında birikimlerini kaybedip maddi sıkıntı içine girince Türkiye'ye yerleşmek istedi. Abdülmecit'e bir mektup yazarak çiftlik kurmak üzere İzmir veya Marmara yakınlarında kendisine bir arazi verilmesini talep etti. Hükümet, Burgaz Ovası olarak anılan bölgede 38 bin dönümlük toprağın, mülkiyeti sadrazam Mustafa Reşid Paşa üzerine geçirilmek şartıyla Lamartine'e kiralanması ve kira bedelinin hazinece ödenmesine karar verdi. Lamartine, Osmanlı yönetimi ile 25 yıllık kira sözleşmesi imzaladı ama çiftliğin işletilmesi için gerekli sermayeyi karşılayamadı ve projeden vazgeçmek zorunda kaldı. Lamartine, Osmanlı yönetimine minnetinin bir ifadesi olarak 8 ciltlik Histoire de la Turquie (Paris, 1854-1855) adlı eserini yazdı. Blackmer 942 (1. baskı), Atabey 659 (1. baskı)

    Lot No: 136

    Lot: 136

    Şık Armağan Ciltlerinde Bir Seyahatname Klasiği-M[arie Louis Alphonse]. Lamartine, Voyage en Orient, Hachette, Paris, 1887. 2 cilt: 484 ; 574 s, 19 x 12 cm, sayfa kenarları ebrulu deri ciltlerinde. Lamartine (1790-1869) Fransız yazar, şair ve politikacıdır. Graziella, Göl, Şairane Düşünceler gibi kitapları romantik edebiyatın en ünlü yapıtları arasına girmiştir. 1830'da Fransa tahtına Louis-Philippe’in geçmesinden sonra politikaya atılmak için diplomatik görevlerinden istifa etmiş, seçimleri kaybedince karısı ve kızı ile doğu seyahatine çıkmıştır. Seyahatleri, tamamı Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Lübnan, Filistin, Suriye ve İstanbul'u kapsıyordu. 1833’te milletvekili seçildiği haberinin gelmesi üzerine seyahatini sonlandırarak Anadolu ve Almanya üzerinden dönüş yoluna girdi. İstanbul'u ziyareti sırasında padişah Abdülmecit tarafından iyi karşılandı, kendisine refakat etmek üzere Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirildi. Lamartine çağının modasına uyarak Doğu yolculuğunu, kişisel arayışlarını yönlendirebilecek, kişisel yenileme özlemini gerçekleştirecek, şiiri için esin kaynağı olacak bir gezi olarak nitelemiştir. Voyage en Orient, Akdeniz kıyılarında doğanın yüceliğine, İstanbul'un güzelliğine ve Türk insanının Lamartine göre en belirgin iki erdemine, hoşgörülü dindarlığı ile tevekkülüne ilişkin övgülerle doludur. Kitabın bu özelliğine bakarak bir çok Batılı eleştirmenVoyage en Orient'i Avrupa'da bir Doğu Rönesansını'nın varlığını kanıtlayan belge ve Doğu efsanesinin elkitabı olarak görmüştür. Türkleri öven yazıları Lamartine'in Türk dostu olarak tanınmasına yol açmıştır. Lamartine, siyasi kariyeri sırasında birikimlerini kaybedip maddi sıkıntı içine girince Türkiye'ye yerleşmek istedi. Abdülmecit'e bir mektup yazarak çiftlik kurmak üzere İzmir veya Marmara yakınlarında kendisine bir arazi verilmesini talep etti. Hükümet, Burgaz Ovası olarak anılan bölgede 38 bin dönümlük toprağın, mülkiyeti sadrazam Mustafa Reşid Paşa üzerine geçirilmek şartıyla Lamartine'e kiralanması ve kira bedelinin hazinece ödenmesine karar verdi. Lamartine, Osmanlı yönetimi ile 25 yıllık kira sözleşmesi imzaladı ama çiftliğin işletilmesi için gerekli sermayeyi karşılayamadı ve projeden vazgeçmek zorunda kaldı. Lamartine, Osmanlı yönetimine minnetinin bir ifadesi olarak 8 ciltlik Histoire de la Turquie (Paris, 1854-1855) adlı eserini yazdı. Blackmer 942 (1. baskı), Atabey 659 (1. baskı)

    TLSatıldı
  • Portekizlilere Türkleri Ve Dini İnançlarını Tanıtan Çok Nadir Bir Kitap-João José Pereira, Historia da Vida, Conquistas, e Religião de Mafoma, e do Governo Civil e Militar do Imperio Ottomano, dos Empregos, e Funções Religiosas, e de Algumas Particularidades Curiosas do Mesmo Imperio da Turquia, Composta Pelo Bacharel João José Pereira, Na Offic. Dr Simão Taddeo Ferreira, Lisboa, MDCCXCI [1791] (1. baskı). vii, 381, [1] s, 1 gravür, 15 x 9 cm, deri cildinde. Kitap lxvii [67] bölümden oluşmaktadır. İçindekiler: Da Vida, e Conquistas de Mafoma [Hz. Muhammed], Da Religido dos Turcos, Do Mufti, Da Circumcisão, Das Abluções, ou Purificatorios, Das Orações dos Musulmanos, Da Predeflinação, Das Festividades dos Turcos, Do Ramazão, ou Ramadão, Do Ze-Kiate, Do Matrimonio, Do Vinho, Da Carne de Porco, Das Mesquitas, Dos Emiros, Dos Emaums, Dos Religiosos Turcos, Dos Cadriz, ou Cadritas, Dos Calenderos, De outras pessoas empregadas no ferviço da Religião, Das differentes Seitas dos Mahometanos, Da Peregrinação da Méca, Obrigações dos particulares, que fazem a Peregrinação da Méca, De algumas particularidades da Religião de Mafoma na Turquia, Da milicia terrestre dos Turcos, Dos Zaims, e dos Timariotes, Dos Spahis, Terceira especie de Cavalleria no ferviço do Grão-Senhor, Infanteria Turca, Dos Janizaros, Dos Chiaús, Dos Topchisos, Dos Gebesis, Dos Delis, ou Delizos, Dos Seghbans, e dos Sirigias, Dos Mulhagitas, e Beslitas, Da maneira de acaparem os Turcos, Das forças maritimas do Imperio Ottomano, Do Governo Civil, Da justiça do Divan em factos criminaes, Do Grão-Vizir, De outros Juizes do crime, Dos Juizes do civel, Dos cargos, e dos diversos empregos da Judicatura, De algumas particularidades que pertencem à justiça, Da Policia, Das praças, ou feiras, Das Alfandegas, Da guarda para segurança da Cidade, Dos Collegios, Dos cargos, e principaes dignidades do Imperio Ottomano do Grão-Senhor, Dos Kulfos, Do Serralho, Descripção do Serralho de Constantinopla, Das Sultanas, Dos Eunuchos, Ichoglanos, Mudos, e Naims, Dos Viziers, Dos Bachás, Os Berglerbeys, Dos Beys, Reis-Effandy, O Tefterdar, De outros respeitaveis cargos do Imperio, De alguns usos particulares na Corte Ottomana, Da maneira de receber es Embaixadores na Turquia. 1808 tarihli 2. baskıda elimizdeki 1. baskının künye sayfasının karşısındaki gravür bulunmaz. Müzayedelerimizde llk defa görülüyor. Blackmer 1285

    Lot No: 137

    Lot: 137

    Portekizlilere Türkleri Ve Dini İnançlarını Tanıtan Çok Nadir Bir Kitap-João José Pereira, Historia da Vida, Conquistas, e Religião de Mafoma, e do Governo Civil e Militar do Imperio Ottomano, dos Empregos, e Funções Religiosas, e de Algumas Particularidades Curiosas do Mesmo Imperio da Turquia, Composta Pelo Bacharel João José Pereira, Na Offic. Dr Simão Taddeo Ferreira, Lisboa, MDCCXCI [1791] (1. baskı). vii, 381, [1] s, 1 gravür, 15 x 9 cm, deri cildinde. Kitap lxvii [67] bölümden oluşmaktadır. İçindekiler: Da Vida, e Conquistas de Mafoma [Hz. Muhammed], Da Religido dos Turcos, Do Mufti, Da Circumcisão, Das Abluções, ou Purificatorios, Das Orações dos Musulmanos, Da Predeflinação, Das Festividades dos Turcos, Do Ramazão, ou Ramadão, Do Ze-Kiate, Do Matrimonio, Do Vinho, Da Carne de Porco, Das Mesquitas, Dos Emiros, Dos Emaums, Dos Religiosos Turcos, Dos Cadriz, ou Cadritas, Dos Calenderos, De outras pessoas empregadas no ferviço da Religião, Das differentes Seitas dos Mahometanos, Da Peregrinação da Méca, Obrigações dos particulares, que fazem a Peregrinação da Méca, De algumas particularidades da Religião de Mafoma na Turquia, Da milicia terrestre dos Turcos, Dos Zaims, e dos Timariotes, Dos Spahis, Terceira especie de Cavalleria no ferviço do Grão-Senhor, Infanteria Turca, Dos Janizaros, Dos Chiaús, Dos Topchisos, Dos Gebesis, Dos Delis, ou Delizos, Dos Seghbans, e dos Sirigias, Dos Mulhagitas, e Beslitas, Da maneira de acaparem os Turcos, Das forças maritimas do Imperio Ottomano, Do Governo Civil, Da justiça do Divan em factos criminaes, Do Grão-Vizir, De outros Juizes do crime, Dos Juizes do civel, Dos cargos, e dos diversos empregos da Judicatura, De algumas particularidades que pertencem à justiça, Da Policia, Das praças, ou feiras, Das Alfandegas, Da guarda para segurança da Cidade, Dos Collegios, Dos cargos, e principaes dignidades do Imperio Ottomano do Grão-Senhor, Dos Kulfos, Do Serralho, Descripção do Serralho de Constantinopla, Das Sultanas, Dos Eunuchos, Ichoglanos, Mudos, e Naims, Dos Viziers, Dos Bachás, Os Berglerbeys, Dos Beys, Reis-Effandy, O Tefterdar, De outros respeitaveis cargos do Imperio, De alguns usos particulares na Corte Ottomana, Da maneira de receber es Embaixadores na Turquia. 1808 tarihli 2. baskıda elimizdeki 1. baskının künye sayfasının karşısındaki gravür bulunmaz. Müzayedelerimizde llk defa görülüyor. Blackmer 1285

    TLSatıldı
  • 1864'te Kilikya, Filistin Ve Yunan Adaları - Yazarından İmzalı-Léon Paul, Journal de Voyage Italie Egypte Judée Samarie Galilée Syrie Taurus Cilicien Archipel Grec, Librairie Française et Étrangère, Paris, 1865 (3. baskı). [2], 329 s, yazarından ithaf imzalı, 18.5 x 11.5 cm, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli modern deri cildinde. İtalya, Mısır, Yahudiye ve Samarya Bölgesi, Celile, Suriye, Kilikya Antik bölgesi ile Yunan takımadalarına yapılan seyahatlerin günlüğü. Leon Paul 20 Şubat 1864 tarihinde Versay şehrinde başladığı seyahatini, 25 Temmuz 1864’te tekrar Versay’da sonlandırmıştır. Bu seyahatinin Kudüs’te Hac edip, Suriye ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya döndüğü son bölümlerinde, neredeyse 1864 yılının Haziran ayının tamamını Maraş ve Zeytun’da geçirmiştir. Kitaptan bir bölümün çevirisi: Yahudiler ve Müslümanlar: Maraş sakinlerini resmetmeye çalıştığım bu resimde Türkler göz ardı edilmemelidir. Onlar da hristiyanlar gibi ahlaken cökmüşler ama daha az suçlular. Düzensizlikleri için kendilerini eleştirenlere verebildikleri bahaneleri var. “İncil’in değil, Kuran’ın takipçileriyiz. Gökyüzü genişletilmiş bir haremdir.” Çok az sayıda sakini ile Yahudi toplumu kendini burada unutturmada hayli başarılı olmuş. Toroslar: Keşfedilmemiş Topraklar: Toroslar hiçbir zaman Avrupalılar tarafından tümüyle keşfedilmedi. Avrupalılar bugüne kadar dağların sadece Akdeniz kıyısına ilgi duydular. Bunların da sayısı yediyi geçmiyor. Corancez, Macdonald, Kinneir, Beaufort, Ainsworth ve Kontlar A ve L. Delaport. Ancak üç ya da dört gezgin Kilikya limanlarına girmiştir: Paul Lucas, General Chesnay, Barker ve Kotschy. Texier ve Langlois Sis Patrikhanesi’ne girmişlerdi. Sadece birkaç Fransız ve İngiliz ajanı Zeytun’a uğramış ancak ötesine geçememişlerdi. Amanosları Kilikya Kapılarından itibaren bölen tüm dağlık bölgeler keşfedilmemişti. George oralara gitmeye niyetliydi. Ben de hevesli olunca kararımızı verdik. Zeytun’un doğuşu, 1085 yılında Kilikya’da kurulan Ermeni Kırallığına, 14. yy. sonlarında Mısırlılar tarafından (Memluklar) son verilmesine dayanır. Yenilginin ardından hayatta kalıp kaçabilen Ermeni gruplar, bugünkü Zeytun’un bulunduğu erişilmesi güç dağlık alanlara yerleşmişlerdir. Osmanlıların hakimiyetinden beri kendilerine yöneltilen tüm saldırıları püskürtmeyi ve bu bölgede küçük krallıklarını devam ettirmeyi başarmışlardır. Torosların geri kalan bölümlerine ayrılıkçı Ermeniler (Zeytun’u tanımayan) ve bağımsız Türkmen aşiretleri yerleşmiştir. Her iki grup da, heybetli bir şefin idaresindeki Kozanoğlu kabilesinin hakimiyeti altındadır. Aşağıda daha özel olarak anlatacağım Yusuf Ağa, kendinden daha üstün bir otorite tanımıyor ve bu dağların arasında yenilmez olduğunu, Türklerden bir saldırı gelirse idaresindeki Ermenilerin buraları rahatlıkla savunacağını biliyor. Bu durumdan rahatsız olan Sultan, onları kontrol altında tutmak için Çerkezleri etraflarına yerleştiriyor. Hem Türklerden hem de Kozanoğlu tehlikesinden dolayı Zeytunlular, kendilerine ulaşacak en küçük tehlikeye karşı bile teyakkuzda bekliyor ve kendilerine ulaşan tüm yolları acımasız şekilde kontrol altında tutuyorlar. Bu da yolu bir şekilde Zeytun’dan geçecek yabancılara korku salıyor. (kaynak: https://marasavucumda.com/leon-paul-seyahatnamesinde-pazarcik-maras-zeytun-1864/) Kitabın Anadolu ile alakalı bölümleri şöyledir: Chapitre XXVIII. Départ d'Alep. Notre troupe. Les nuits à cheval. Arrivée à Aïntab. Réception de l'agent consulaire. Le jeu du Djerid. La ville et ses habitants. Le cimetière d'Aïntab. Les missions évangéliques. Chapitre XXIX. Départ d'Aïntab pour Marasch. Une panthère dans Une nuit dans la plaine de Bazardjick. Les Turcomans et Khahil-Agah. Entrée solennelle à Marasch. Réceptions. Physionomies diverses des Chrétiens. Chapitre XXX. Les protestants de Marasch et l'euvre missionnaire. La ville et ses environs. Les bazars. Portraits de quelques notables. Nos journées au consulat. Les Juifs et les Musulmans. Chapitre XXXI. Les régions inexplorées. Difficultés de la route. Départ de Marasch. Les La fille de Jephté. Les Zeithumlus. Notre entrée solennelle au Zeithun. Aspect général des abords du pays. Chapitre XXXII. Réception au couvent de Zeithun. Un dîner sans pain. La ville et ses habitants. Les églises. Le palladium du Zeithun. Les cloches. Les noyers illustres. Les bains publics. Chapitre XXXIII. Meurs et coutumes du Zeithun. Les prêtres. Les vieillards et les princes, La Revue des Deux Mondes en Arménie. Chant de guerre des montagnards. Départ du couvent. Les quatre Zeithumlus et nos zabtiés. Chapitre XXXIV. Beautés du Taurus. Un vieux sapin, La plaine et les Circassiens. Une halte à Kiradji-Oglou. Sentiers impossibles et marche forcée. Ténèbres et précipices. La mort vue de près. Arrivée à Hatchin. Chapitre XXXV. Un repos bien gagné. Le patriarche et les religieux. Le pain retrouvé. Départ de nos Zeithumlus. La ville de Hatchin et ses habitants. Intérieur des églises. Une école arménienne. M. Nazareth et la littérature française à Hatchin. Chrétiens et Tures. Pourquoi les Arméniens resteront schismatiques. Chapitre XXXVI. Départ de Hatchin. La tribu de Kosan. Juseph Agah. Les indépendants du Taurus. Les vieilles forteresses. Phékais. Émigration des Kurdes. Description d'une caravane. La plaine de Sis. Le patriarche et le couvent Arménien. Les reliques du monastère. Chapitre XXXVII. Départ de Sis. Une nuit à cheval. Les moustiques. Une pauvre homme. Une escorte sans compassion. Les environs d'Adana. Le ville et ses habitants. Adieux à nos zabtiés. Quelques mots sur nos agents consulaires en Orient. Chapitre XXXVIII. D'Adana à Tarse. Des gens embarrassés. La ville et ses habitants. Souvenirs bibliques. Les curiosités du pays. De Tarse à Mersine. La ville et ses habitants. Adieux à la vie nomade. Chapitre XXXIX. A bord de l'Amérique. Les passagers. Les côtes de la Caramanie. Une halte à l'île de Rhodes. La rue des Chevaliers. L'église de Saint-Jean de Jérusalem. Arrivée à Smyrne. La ville et ses habitants. Chapitre XL. L’oeuvre évangelique de Smyrne. Les diaconesses. Les missionnaries. Le colporteur biblique au café. La traité de Thyatire.

    Lot No: 138

    Lot: 138

    1864'te Kilikya, Filistin Ve Yunan Adaları - Yazarından İmzalı-Léon Paul, Journal de Voyage Italie Egypte Judée Samarie Galilée Syrie Taurus Cilicien Archipel Grec, Librairie Française et Étrangère, Paris, 1865 (3. baskı). [2], 329 s, yazarından ithaf imzalı, 18.5 x 11.5 cm, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli modern deri cildinde. İtalya, Mısır, Yahudiye ve Samarya Bölgesi, Celile, Suriye, Kilikya Antik bölgesi ile Yunan takımadalarına yapılan seyahatlerin günlüğü. Leon Paul 20 Şubat 1864 tarihinde Versay şehrinde başladığı seyahatini, 25 Temmuz 1864’te tekrar Versay’da sonlandırmıştır. Bu seyahatinin Kudüs’te Hac edip, Suriye ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya döndüğü son bölümlerinde, neredeyse 1864 yılının Haziran ayının tamamını Maraş ve Zeytun’da geçirmiştir. Kitaptan bir bölümün çevirisi: Yahudiler ve Müslümanlar: Maraş sakinlerini resmetmeye çalıştığım bu resimde Türkler göz ardı edilmemelidir. Onlar da hristiyanlar gibi ahlaken cökmüşler ama daha az suçlular. Düzensizlikleri için kendilerini eleştirenlere verebildikleri bahaneleri var. “İncil’in değil, Kuran’ın takipçileriyiz. Gökyüzü genişletilmiş bir haremdir.” Çok az sayıda sakini ile Yahudi toplumu kendini burada unutturmada hayli başarılı olmuş. Toroslar: Keşfedilmemiş Topraklar: Toroslar hiçbir zaman Avrupalılar tarafından tümüyle keşfedilmedi. Avrupalılar bugüne kadar dağların sadece Akdeniz kıyısına ilgi duydular. Bunların da sayısı yediyi geçmiyor. Corancez, Macdonald, Kinneir, Beaufort, Ainsworth ve Kontlar A ve L. Delaport. Ancak üç ya da dört gezgin Kilikya limanlarına girmiştir: Paul Lucas, General Chesnay, Barker ve Kotschy. Texier ve Langlois Sis Patrikhanesi’ne girmişlerdi. Sadece birkaç Fransız ve İngiliz ajanı Zeytun’a uğramış ancak ötesine geçememişlerdi. Amanosları Kilikya Kapılarından itibaren bölen tüm dağlık bölgeler keşfedilmemişti. George oralara gitmeye niyetliydi. Ben de hevesli olunca kararımızı verdik. Zeytun’un doğuşu, 1085 yılında Kilikya’da kurulan Ermeni Kırallığına, 14. yy. sonlarında Mısırlılar tarafından (Memluklar) son verilmesine dayanır. Yenilginin ardından hayatta kalıp kaçabilen Ermeni gruplar, bugünkü Zeytun’un bulunduğu erişilmesi güç dağlık alanlara yerleşmişlerdir. Osmanlıların hakimiyetinden beri kendilerine yöneltilen tüm saldırıları püskürtmeyi ve bu bölgede küçük krallıklarını devam ettirmeyi başarmışlardır. Torosların geri kalan bölümlerine ayrılıkçı Ermeniler (Zeytun’u tanımayan) ve bağımsız Türkmen aşiretleri yerleşmiştir. Her iki grup da, heybetli bir şefin idaresindeki Kozanoğlu kabilesinin hakimiyeti altındadır. Aşağıda daha özel olarak anlatacağım Yusuf Ağa, kendinden daha üstün bir otorite tanımıyor ve bu dağların arasında yenilmez olduğunu, Türklerden bir saldırı gelirse idaresindeki Ermenilerin buraları rahatlıkla savunacağını biliyor. Bu durumdan rahatsız olan Sultan, onları kontrol altında tutmak için Çerkezleri etraflarına yerleştiriyor. Hem Türklerden hem de Kozanoğlu tehlikesinden dolayı Zeytunlular, kendilerine ulaşacak en küçük tehlikeye karşı bile teyakkuzda bekliyor ve kendilerine ulaşan tüm yolları acımasız şekilde kontrol altında tutuyorlar. Bu da yolu bir şekilde Zeytun’dan geçecek yabancılara korku salıyor. (kaynak: https://marasavucumda.com/leon-paul-seyahatnamesinde-pazarcik-maras-zeytun-1864/) Kitabın Anadolu ile alakalı bölümleri şöyledir: Chapitre XXVIII. Départ d'Alep. Notre troupe. Les nuits à cheval. Arrivée à Aïntab. Réception de l'agent consulaire. Le jeu du Djerid. La ville et ses habitants. Le cimetière d'Aïntab. Les missions évangéliques. Chapitre XXIX. Départ d'Aïntab pour Marasch. Une panthère dans Une nuit dans la plaine de Bazardjick. Les Turcomans et Khahil-Agah. Entrée solennelle à Marasch. Réceptions. Physionomies diverses des Chrétiens. Chapitre XXX. Les protestants de Marasch et l'euvre missionnaire. La ville et ses environs. Les bazars. Portraits de quelques notables. Nos journées au consulat. Les Juifs et les Musulmans. Chapitre XXXI. Les régions inexplorées. Difficultés de la route. Départ de Marasch. Les La fille de Jephté. Les Zeithumlus. Notre entrée solennelle au Zeithun. Aspect général des abords du pays. Chapitre XXXII. Réception au couvent de Zeithun. Un dîner sans pain. La ville et ses habitants. Les églises. Le palladium du Zeithun. Les cloches. Les noyers illustres. Les bains publics. Chapitre XXXIII. Meurs et coutumes du Zeithun. Les prêtres. Les vieillards et les princes, La Revue des Deux Mondes en Arménie. Chant de guerre des montagnards. Départ du couvent. Les quatre Zeithumlus et nos zabtiés. Chapitre XXXIV. Beautés du Taurus. Un vieux sapin, La plaine et les Circassiens. Une halte à Kiradji-Oglou. Sentiers impossibles et marche forcée. Ténèbres et précipices. La mort vue de près. Arrivée à Hatchin. Chapitre XXXV. Un repos bien gagné. Le patriarche et les religieux. Le pain retrouvé. Départ de nos Zeithumlus. La ville de Hatchin et ses habitants. Intérieur des églises. Une école arménienne. M. Nazareth et la littérature française à Hatchin. Chrétiens et Tures. Pourquoi les Arméniens resteront schismatiques. Chapitre XXXVI. Départ de Hatchin. La tribu de Kosan. Juseph Agah. Les indépendants du Taurus. Les vieilles forteresses. Phékais. Émigration des Kurdes. Description d'une caravane. La plaine de Sis. Le patriarche et le couvent Arménien. Les reliques du monastère. Chapitre XXXVII. Départ de Sis. Une nuit à cheval. Les moustiques. Une pauvre homme. Une escorte sans compassion. Les environs d'Adana. Le ville et ses habitants. Adieux à nos zabtiés. Quelques mots sur nos agents consulaires en Orient. Chapitre XXXVIII. D'Adana à Tarse. Des gens embarrassés. La ville et ses habitants. Souvenirs bibliques. Les curiosités du pays. De Tarse à Mersine. La ville et ses habitants. Adieux à la vie nomade. Chapitre XXXIX. A bord de l'Amérique. Les passagers. Les côtes de la Caramanie. Une halte à l'île de Rhodes. La rue des Chevaliers. L'église de Saint-Jean de Jérusalem. Arrivée à Smyrne. La ville et ses habitants. Chapitre XL. L’oeuvre évangelique de Smyrne. Les diaconesses. Les missionnaries. Le colporteur biblique au café. La traité de Thyatire.

    TLSatıldı
  • Alfred Ebsworth Hill Evden Eve Mektuplar-Alfred E[bsworth]. Hill, Letters from Home to Home, or What I Saw in my Journey Through Egypt, Palestine and Asia Minor (ilave başlık sayfasındaki başlık: Letters by the Way. A Trip to Egypt, Palestine and Asia Minor), Davis and Cooksley, Bristol, 1895. 106, [18] s, [ilanlar], metin içinde bazıları tam sayfa tahta baskı gravürler, 18.5 x 12.5 cm, yan sayfaları ebrulu yayıncısının desenli bez cildinde. Keman tarihçisi ve üreticisi Alfred Ebsworth Hill’in (1862-1940) Britanya’da sadece bir kurumsal kütüphanede (National Library of Wales) kaydı olan kitabı son derece nadir bir seyahatnamedir. Mısır, Filistin, Suriye, Lübnan ve İzmir anlatılmaktadır. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 139

    Lot: 139

    Alfred Ebsworth Hill Evden Eve Mektuplar-Alfred E[bsworth]. Hill, Letters from Home to Home, or What I Saw in my Journey Through Egypt, Palestine and Asia Minor (ilave başlık sayfasındaki başlık: Letters by the Way. A Trip to Egypt, Palestine and Asia Minor), Davis and Cooksley, Bristol, 1895. 106, [18] s, [ilanlar], metin içinde bazıları tam sayfa tahta baskı gravürler, 18.5 x 12.5 cm, yan sayfaları ebrulu yayıncısının desenli bez cildinde. Keman tarihçisi ve üreticisi Alfred Ebsworth Hill’in (1862-1940) Britanya’da sadece bir kurumsal kütüphanede (National Library of Wales) kaydı olan kitabı son derece nadir bir seyahatnamedir. Mısır, Filistin, Suriye, Lübnan ve İzmir anlatılmaktadır. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Charless Pierre'in İstanbulu-[Charles Pierre] Gaston [Napoléon] Deschamps, A Constantinople, Calmann-Levy, Paris, [1913] (1. baskı). 358, [1] s, 18.5 x 11.5 cm, döneminin sırtı ve köşeleri bez, kapakları ebrulu cildinde. Charles Pierre Gaston Napoléon Deschamps (1861-1931) was a French archaeologist, writer and journalist. After he joined the École normale supérieure in 1882, Deschamps was appointed a member of the French School at Athens in 1885. He conducted archaeologic excavations in Amorgos, Chios and in Anatolia. Deschamps'nın kitabının konu başlıkları şöyledir: İstanbul'da ; Geliş ; İlk intibalar ; Marmara Adaları'nda ; Sokakta ; Büyük Köprü üzerinde ; Ayasofya çevresinde ; Eski Saray çevresinde ; Boğaz'da ; Eyüp sokaklarında ; Edirnekapı ; Mehmediye Camii'nden Topkapı'ya ; Patriği ziyaret ; Péra'da ; Mısır Çarşısı ; İranlıların kervansarayında ; Harem'de ; Küçüksu'dan dönerken ; Türk kökenleri ; Fransız Sefarathanesinde ; André Chénier'in evinde. Yazarın Türkiye’yi ilgilendiren Sur Les Routes d’Asie (Paris, 1894) başlıklı bir kitabı daha vardır. Atabey 340

    Lot No: 140

    Lot: 140

    Charless Pierre'in İstanbulu-[Charles Pierre] Gaston [Napoléon] Deschamps, A Constantinople, Calmann-Levy, Paris, [1913] (1. baskı). 358, [1] s, 18.5 x 11.5 cm, döneminin sırtı ve köşeleri bez, kapakları ebrulu cildinde. Charles Pierre Gaston Napoléon Deschamps (1861-1931) was a French archaeologist, writer and journalist. After he joined the École normale supérieure in 1882, Deschamps was appointed a member of the French School at Athens in 1885. He conducted archaeologic excavations in Amorgos, Chios and in Anatolia. Deschamps'nın kitabının konu başlıkları şöyledir: İstanbul'da ; Geliş ; İlk intibalar ; Marmara Adaları'nda ; Sokakta ; Büyük Köprü üzerinde ; Ayasofya çevresinde ; Eski Saray çevresinde ; Boğaz'da ; Eyüp sokaklarında ; Edirnekapı ; Mehmediye Camii'nden Topkapı'ya ; Patriği ziyaret ; Péra'da ; Mısır Çarşısı ; İranlıların kervansarayında ; Harem'de ; Küçüksu'dan dönerken ; Türk kökenleri ; Fransız Sefarathanesinde ; André Chénier'in evinde. Yazarın Türkiye’yi ilgilendiren Sur Les Routes d’Asie (Paris, 1894) başlıklı bir kitabı daha vardır. Atabey 340

    TLSatıldı
  • William le Queux Yakın Doğu'da bir Gözlemci-[William le Queux], An Observer in the Near East, Eveleigh Nash, London, 1907. 309 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Sırp Kralı I. Peter’in fotoğrafı), 1 katlanır harita, metin dışındaki levhalarda birçok fotoğraf, 23 x 15 cm, yayıncısının bez cildinde. William Tufnell Le Queux (1864-1927) was an Anglo-French journalist and writer. He was also a diplomat (honorary consul for San Marino), a traveller (in Europe, the Balkans and North Africa), a flying buff who officiated at the first British air meeting at Doncaster in 1909, and a wireless pioneer who broadcast music from his own station long before radio was generally available ; his claims regarding his own abilities and exploits, however, were usually exaggerated. Orient Express gibi bölgede hizmet veren tren şirketlerinin verdiği hizmeti eleştirir. Galata gümrüğünde 5 frank rüşver vererek gümrükten valizleri muayene edilmeden geçer. İngiliz diplomasisine üstün gelen Alman diplomasisini ve şehirdeki casusluk faaliyetlerini anlatır. Yazarın İstanbul hakkındaki fikri menfidir. Siyasi durumun içyüzünü öğrenmek üzere şehirdeki zamanının çoğunu Abdülhamid ve Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gibi Osmanlı hükümetinin ileri gelenleri ile yaptığı görüşmelerle geçirir. Kitaptaki Türkiye ile ilgili bölümün çoğunda bu görüşmelerde elde ettiği bilgileri aktarır.

    Lot No: 141

    Lot: 141

    William le Queux Yakın Doğu'da bir Gözlemci-[William le Queux], An Observer in the Near East, Eveleigh Nash, London, 1907. 309 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Sırp Kralı I. Peter’in fotoğrafı), 1 katlanır harita, metin dışındaki levhalarda birçok fotoğraf, 23 x 15 cm, yayıncısının bez cildinde. William Tufnell Le Queux (1864-1927) was an Anglo-French journalist and writer. He was also a diplomat (honorary consul for San Marino), a traveller (in Europe, the Balkans and North Africa), a flying buff who officiated at the first British air meeting at Doncaster in 1909, and a wireless pioneer who broadcast music from his own station long before radio was generally available ; his claims regarding his own abilities and exploits, however, were usually exaggerated. Orient Express gibi bölgede hizmet veren tren şirketlerinin verdiği hizmeti eleştirir. Galata gümrüğünde 5 frank rüşver vererek gümrükten valizleri muayene edilmeden geçer. İngiliz diplomasisine üstün gelen Alman diplomasisini ve şehirdeki casusluk faaliyetlerini anlatır. Yazarın İstanbul hakkındaki fikri menfidir. Siyasi durumun içyüzünü öğrenmek üzere şehirdeki zamanının çoğunu Abdülhamid ve Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gibi Osmanlı hükümetinin ileri gelenleri ile yaptığı görüşmelerle geçirir. Kitaptaki Türkiye ile ilgili bölümün çoğunda bu görüşmelerde elde ettiği bilgileri aktarır.

    TLSatıldı
  • 1768'de İstanbul Ve İzmir-Nicolas Ernest Kleeman, Voyage de Vienne à Belgrade et à Kilianova dans le pays des Tartares Budziacs & Nogais dans la Crimée & de Kaffa à Constantinople, au Travers de la Mer Noire, avec le Retour à Vienne par Trieste. On y Joint la Description des Choses les plus Remarquables Concernant la Crimée Fait dans les Années 1768, 1769 & 1770, A Neuchatel, MDCCLXXX [1780]. 246, [2] s, 19.5 cm x 12.5 cm, yan sayfaları ebrulu döneminin tümüyle buzağı derisi cildinde. 1768’de Leipzig’de basılan Reisen von Wien über Belgrad bis Kilianova, durch die Butschiack-Tartarey über Karschan, Bender, durch die Nogew-Tartarey in die Crimm, dann von Kaffa nach Konstantinopel, nach Smirna und durch den Archipelagum nach Triest und Wien, in den Jahren 1768, 1769 und 1770 başlıklı kitabının Fransızca edisyonu sunulmaktadır. Seyahatnamede takip edilen güzergah şöyledir: Vienne, Belgrade, Burotscha, Orsava, Oroftschuck, Galaz, Sachscha, Kilianova, Gaushan, Ockzakow, Précop, Karafu, Bachtfchisaray, Achmettfchitt, Kalo, Gosleve, Kaffa, Constantinople, Dardanelles, Ténédos, Smyrne, Scyros, Morée, Trieste, Vienne. Miklós Ernő Kleeman, régi utazó (1736-1801), szül. Mosonyban, előbb pénzügyi tisztviselő, később kereskedő volt. 1768-tól 1770-ig nagy utat tesz Levanteban, a Dunán le a Fekete-tengeren át Krimiába, onnan Konstantinápolyba, Szmirnába, majd Görögországon és Velencén át vissza. Uti naplóját Bécsben 1771. adta ki 3-ik kiadásban Tagebuch der Reisen cím alatt (u. o. 1783) ; francia fordításban Neufchatelben 1780. jelent meg. Van még egy kisebb, olaszul irt s németre fordított műve ily cím alatt: Briefe über die Schifffahrt und Handlung in Ungarn, Slavonien und Kroatien, geschrieben auf einer Reise in diessen Ländern im Jahre 1773. (Prága 1783). Weber II 562, Atabey 638

    Lot No: 142

    Lot: 142

    1768'de İstanbul Ve İzmir-Nicolas Ernest Kleeman, Voyage de Vienne à Belgrade et à Kilianova dans le pays des Tartares Budziacs & Nogais dans la Crimée & de Kaffa à Constantinople, au Travers de la Mer Noire, avec le Retour à Vienne par Trieste. On y Joint la Description des Choses les plus Remarquables Concernant la Crimée Fait dans les Années 1768, 1769 & 1770, A Neuchatel, MDCCLXXX [1780]. 246, [2] s, 19.5 cm x 12.5 cm, yan sayfaları ebrulu döneminin tümüyle buzağı derisi cildinde. 1768’de Leipzig’de basılan Reisen von Wien über Belgrad bis Kilianova, durch die Butschiack-Tartarey über Karschan, Bender, durch die Nogew-Tartarey in die Crimm, dann von Kaffa nach Konstantinopel, nach Smirna und durch den Archipelagum nach Triest und Wien, in den Jahren 1768, 1769 und 1770 başlıklı kitabının Fransızca edisyonu sunulmaktadır. Seyahatnamede takip edilen güzergah şöyledir: Vienne, Belgrade, Burotscha, Orsava, Oroftschuck, Galaz, Sachscha, Kilianova, Gaushan, Ockzakow, Précop, Karafu, Bachtfchisaray, Achmettfchitt, Kalo, Gosleve, Kaffa, Constantinople, Dardanelles, Ténédos, Smyrne, Scyros, Morée, Trieste, Vienne. Miklós Ernő Kleeman, régi utazó (1736-1801), szül. Mosonyban, előbb pénzügyi tisztviselő, később kereskedő volt. 1768-tól 1770-ig nagy utat tesz Levanteban, a Dunán le a Fekete-tengeren át Krimiába, onnan Konstantinápolyba, Szmirnába, majd Görögországon és Velencén át vissza. Uti naplóját Bécsben 1771. adta ki 3-ik kiadásban Tagebuch der Reisen cím alatt (u. o. 1783) ; francia fordításban Neufchatelben 1780. jelent meg. Van még egy kisebb, olaszul irt s németre fordított műve ily cím alatt: Briefe über die Schifffahrt und Handlung in Ungarn, Slavonien und Kroatien, geschrieben auf einer Reise in diessen Ländern im Jahre 1773. (Prága 1783). Weber II 562, Atabey 638

    TLSatıldı
  • Türk Hareminde Bir İngiliz-Grace Ellison, An Englishwoman in a Turkish Harem, McBride, Nast & Company, New York, 1915. xxii, [2], 215, [1] s, 19 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 1922 yılında Cumhuriyet Türkiyesi’nin Ankara’sına gelen ilk İngiliz Grace Ellison’dur. Yaşadığı dönemin önde gelen ve başarılı yazarı olan Grace Ellison günümüzde ekseriyetle Batılı okurlar tarafından bilinmemekte ve Türk okurunca tanınmamakta, hayatının detayları hakkında çok az şey bilinmektedir. Grace Ellison eserini kendisine Melek Hanım adında bir Türk tarafından gönderilen bilgilerin ışığında yazmıştır. Kitapta Prenses Ayşe'nin başından geçen olaylar anlatılırken aslında büyük bir ihtişam içerisinde ömür sürmekte olan hanım sultanların, prenseslerin dışarıdan bakıldığında göz kamaştıran, kıskançlık uyandıran hayatlarının aslında "mahkûmiyet"ten farkı olmadığını gözler önüne serilir. Bu eser İngilizlerin gözüyle harem hayatını anlatan eserlerin en popülerlerinden biri olarak gösterilir. Bu kitap Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Milliye Ankarası ve Ankara’da Bir İngiliz Kadını adıyla iki farklı Türkçe baskı yapmıştır.

    Lot No: 143

    Lot: 143

    Türk Hareminde Bir İngiliz-Grace Ellison, An Englishwoman in a Turkish Harem, McBride, Nast & Company, New York, 1915. xxii, [2], 215, [1] s, 19 x 12.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 1922 yılında Cumhuriyet Türkiyesi’nin Ankara’sına gelen ilk İngiliz Grace Ellison’dur. Yaşadığı dönemin önde gelen ve başarılı yazarı olan Grace Ellison günümüzde ekseriyetle Batılı okurlar tarafından bilinmemekte ve Türk okurunca tanınmamakta, hayatının detayları hakkında çok az şey bilinmektedir. Grace Ellison eserini kendisine Melek Hanım adında bir Türk tarafından gönderilen bilgilerin ışığında yazmıştır. Kitapta Prenses Ayşe'nin başından geçen olaylar anlatılırken aslında büyük bir ihtişam içerisinde ömür sürmekte olan hanım sultanların, prenseslerin dışarıdan bakıldığında göz kamaştıran, kıskançlık uyandıran hayatlarının aslında "mahkûmiyet"ten farkı olmadığını gözler önüne serilir. Bu eser İngilizlerin gözüyle harem hayatını anlatan eserlerin en popülerlerinden biri olarak gösterilir. Bu kitap Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Milliye Ankarası ve Ankara’da Bir İngiliz Kadını adıyla iki farklı Türkçe baskı yapmıştır.

    TLSatıldı
  • Ünlü İngiliz Kadın Yazarın İstanbul Seyahatnamesinin Nadir Fransızca Baskısı-Mary Wortley Montagu, Letters of Lady Mary Wortley Montague Written during her Travels in Europe, Asia, and Africa, to which are added poems of the same author, P. Didot the elder, and of F. Didot, Paris, 1800. 320 s 18.5 x 11 cm, yan sayfaları ebrulu, döneminin deri cildinde. İç kapak içinde kütüphane etiketi: Louis-Théophile Barrois (1780-1851). Spécialisé dans la librairie et l'édition en langues. Lady Mary Wortley Montagu (1689-1762) İngiliz yazardır. Osmanlı döneminde İngiltere tarafından İstanbul’a elçi olarak atanan Edward Wortley Montagu’nun eşiydi. Lady Mary soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında şiir yazmaya başladı ve Lâtince öğrendi. Kendisinde 11 yaş büyük bir politikacı olan Edward Wortley Montagu’ya aşık oldu. Babasının onayını almadan 1712 yılında Edward Wortley Montagu’yla evlendi. 1716 yılında eşi İngiltere’nin Osmanlı elçisi olarak atandı. Lady Montagu eşi ve oğluyla birlikte İstanbul’a geldi. Lale Devrinin başlangıcına rast gelen bu dönemde iki yılını İstanbulda geçirdi. İngiltere’deki arkadaşlarına İstanbul’daki izlenimlerini en ince ayrıntılarıyla anlatan mektuplar yazdı. 1718 yılında eşiyle birlikte Londra’ya döndü ve sosyetenin aranan bir üyesi oldu. Hikâyeler ve çeşitli konularda makaleler yazdı. Diğer soylularla çeşitli konularda topluma açık tartışmalara girdi. Bazı görüşlerinlerden dolayı feminizmin ilk savunucularından biri olarak kabul edilmektedir. 1738 yılında Venedikli Kont Francesco Algarotti’ye aşık oldu. Eşi ve çocuklarını terkederek İtalya’ya gitti. Kont Algarotti’yle aralarının bozulmasına rağmen yaşamının geri kalan bölümünün çoğunu İtalya’da geçirdi. 1762 yılında Londra’da öldü. Lady Montagu’nun İstanbul’da yazdığı mektuplar ölümünden sonra 1763 yılında kitap halinde yayınlandı ve Avrupa’da ilgiyle okundu. Bu mektuplar genelde Osmanlı toplumunu olumlu bir şekilde yansıtmaktadır. Avrupalıların Osmanlılar hakkındaki önyargılarını düzeltmek için çaba göstermiştir. Lady Montagu çiçek hastalığı geçirmişti ve yüzünde hastalığın izleri kalmıştı. İngiltere’de henüz bulunmayan çiçek aşısının İstanbul’da yaygın bir şekilde kullanıldığını hayretle gördü ve hemen iki çocuğunu aşılattı. İstanbul’dan yazdığı mektuplarla ve Londra’ya döndükten sonra bizzat kendisi çiçek aşısını İngilizlere tanıttı. Osmanlı uygarlığını övdü. Osmanlıların kadınlara verdiği değeri anlattı. Seyahatnamenin Türkiye bölümü 74. sayfadaki 1 Nisan 1717 tarihli 25. mektupla Edirne’den başlar. Edirne gözlemleri 132. sayfadaki 35. mektuba kadar devam eder. 132-184. sayfalar arası İstanbul’dan yazılan mektuplara ayrılmıştır.

    Lot No: 144

    Lot: 144

    Ünlü İngiliz Kadın Yazarın İstanbul Seyahatnamesinin Nadir Fransızca Baskısı-Mary Wortley Montagu, Letters of Lady Mary Wortley Montague Written during her Travels in Europe, Asia, and Africa, to which are added poems of the same author, P. Didot the elder, and of F. Didot, Paris, 1800. 320 s 18.5 x 11 cm, yan sayfaları ebrulu, döneminin deri cildinde. İç kapak içinde kütüphane etiketi: Louis-Théophile Barrois (1780-1851). Spécialisé dans la librairie et l'édition en langues. Lady Mary Wortley Montagu (1689-1762) İngiliz yazardır. Osmanlı döneminde İngiltere tarafından İstanbul’a elçi olarak atanan Edward Wortley Montagu’nun eşiydi. Lady Mary soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında şiir yazmaya başladı ve Lâtince öğrendi. Kendisinde 11 yaş büyük bir politikacı olan Edward Wortley Montagu’ya aşık oldu. Babasının onayını almadan 1712 yılında Edward Wortley Montagu’yla evlendi. 1716 yılında eşi İngiltere’nin Osmanlı elçisi olarak atandı. Lady Montagu eşi ve oğluyla birlikte İstanbul’a geldi. Lale Devrinin başlangıcına rast gelen bu dönemde iki yılını İstanbulda geçirdi. İngiltere’deki arkadaşlarına İstanbul’daki izlenimlerini en ince ayrıntılarıyla anlatan mektuplar yazdı. 1718 yılında eşiyle birlikte Londra’ya döndü ve sosyetenin aranan bir üyesi oldu. Hikâyeler ve çeşitli konularda makaleler yazdı. Diğer soylularla çeşitli konularda topluma açık tartışmalara girdi. Bazı görüşlerinlerden dolayı feminizmin ilk savunucularından biri olarak kabul edilmektedir. 1738 yılında Venedikli Kont Francesco Algarotti’ye aşık oldu. Eşi ve çocuklarını terkederek İtalya’ya gitti. Kont Algarotti’yle aralarının bozulmasına rağmen yaşamının geri kalan bölümünün çoğunu İtalya’da geçirdi. 1762 yılında Londra’da öldü. Lady Montagu’nun İstanbul’da yazdığı mektuplar ölümünden sonra 1763 yılında kitap halinde yayınlandı ve Avrupa’da ilgiyle okundu. Bu mektuplar genelde Osmanlı toplumunu olumlu bir şekilde yansıtmaktadır. Avrupalıların Osmanlılar hakkındaki önyargılarını düzeltmek için çaba göstermiştir. Lady Montagu çiçek hastalığı geçirmişti ve yüzünde hastalığın izleri kalmıştı. İngiltere’de henüz bulunmayan çiçek aşısının İstanbul’da yaygın bir şekilde kullanıldığını hayretle gördü ve hemen iki çocuğunu aşılattı. İstanbul’dan yazdığı mektuplarla ve Londra’ya döndükten sonra bizzat kendisi çiçek aşısını İngilizlere tanıttı. Osmanlı uygarlığını övdü. Osmanlıların kadınlara verdiği değeri anlattı. Seyahatnamenin Türkiye bölümü 74. sayfadaki 1 Nisan 1717 tarihli 25. mektupla Edirne’den başlar. Edirne gözlemleri 132. sayfadaki 35. mektuba kadar devam eder. 132-184. sayfalar arası İstanbul’dan yazılan mektuplara ayrılmıştır.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Türkiye Seyahatnamesi-D[avid]. Urquhart, The Spirit of the East, Henry Colburn, London, 1839 (2. baskı). 2 cilt: xxviii, 435, 1 katlanır harita, 1 levha ; vii, 435 s, ex-libris etiketi, 20.5 x 13 cm, yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu deri ciltlerinde. Kitabın 1. baskısı 1838 yılında basılmıştır. David Urquhart (1805-1877) İskoçyalı diplomat ve yazardır. 1847-1852 yılları arasında İngiltere parlamentosunda milletvekilliği yapmıştır. İngiltere’de Türk dostu olarak bilinir. Urquhart annesinin gözetimi altında Fransa, İsviçre ve İspanya’da eğitim almıştır. 1821 yılında İngiltere’ye dönmüştür. Annesinin finansal durumu kötüye gidince St John's College, Oxford’daki eğitimini tamamlayamadı. 1854’de Urquhart, Harriet Angelina Fortescue ile evlendi. Türkleri tanıdıktan sonra, çok ciddî ve gerçekten samimî bir Türk dostu olmuştur. İngiltere'de "Türkofiller" denilen bir grup vardır ; bunların başını çeker ve kendisi "Foreign Affairs Committee" adı altında, İngiltere'de 21 şubesi olan Türk dostu komiteler kurar ve Sultan Abdülmecit'ten başlamak üzere, Sultan Abdülaziz'e ve Sultan Abdülhamid'e mektuplar yazarak Osmanlı Devletinin dış borçlanmasının mahzurlarını uzun uzadıya anlatır. Sultan Abdülaziz'e gönderdiği 46 sayfalık bir mektupta "majesteleri, işte, ilk defa dış borcu ben getirdim, teklif ettim ve bu şekilde reddedildi ; ama daha sonraki sizin vezirleriniz, bu uzatılan dış borcu âdeta ulufe zannettiler ve borç aldılar ; borcu ödemek için yine borç aldılar ; borç faizlerini ödemek için yine borç aldılar ve Osmanlı Devletinin borçlarından dolayı, majesteleri, sizin şu anda Avrupa'daki pazarlık gücünüz sıfıra inmiştir. Avrupa ülkeleri karşısında başınız dik bir şekilde dünya sahnesinde kalmak istiyorsanız, kendinizi bu dış borç belasından kurtarın" diye, özellikle uzun uzadıya ısrar eder. Urquhart üzerine kuşatıcı bir çalışma yapmış olan Prof. Taner Timur da, 'Osmanlı Çalışmaları'nda, onun İngiliz politikasında 'Rus taraftarlarına karşı, 'Osmanlı taraftarlarını temsil ettiğini yazmıştır. Urquhart'a göre 'Osmanlı düzeni en geniş ölçüde özgür ticarete ve özgür sanayiye dayanmakta, bu durum da yerel idarenin son derece özerk ve gelişmiş olmasına yol açmaktadır. Türkler, 'çürümüş Bizans aristokrasisinin', 'kalabalık ve zalim ruhban sınıfının', 'hor görülmeye layık hükümetinin haksız kanunlarının' ve özellikle de tekelleri işle 'mali idaresinin ve tahsildarlar ordusunun' tam anlamıyla ezdiği halka rahat bir nefes aldırmışlardır. Urquhart, Turkey and its Resources adlı eserini 1833’de bölgedeki ticari misyonu esnasında biriktirdiği bilgilere dayanarak kaleme almıştır. İstanbul Hükümeti ile olan samimi ilişkileri neticesinde İngiltere’nin Mısır’a müdahalesi konusunda ısrarlı olmuş ve bu meyanda Canning diplomasisine karşı çıkmıştır. 1835 yılında Sefir Başkâtibi olarak atandığı İstanbul’da Rusya’nın Kafkaslardaki saldırgan komplolarına karşı çıkınca 1837’de geri çağrıldı. Urquhart Çerkez bayrağının tasarımcısıdır. Urquhart 1830’da Yunanistan sınırını etüd etmekle görevlendilmişti. Seyahatname bu amaçla yapılan seyahetin sonucudunda ortaya çıkmıştır. Urquhart, Epir, Teselya ve Athos Dağı’nı (Aynoroz) gezdi. Bu eser gezilen yerlerde hüküm süren hayat ile ve adet ve görenekler hakkında inanılmaz zenginlikteki bilgiler vermesi kadar, çeşitli kültürlere mensup halkların birbiri ile ilişkileri ile Doğu’nun düşünce yapısını analiz etmeye çalışması bakımından çok ilginçtir. Urquhart Doğu ve Batı’daki hayatın farklılıklarını ortaya koyar ve buna bir açıklama getirmeye çalışır. O güne kadar Müslüman Doğu ve özellikle Türkler ile ilgili yazılıp çizilenlerden çok değişikti. Yazar, Osmanlı Türkleri arasında, ruh ve fazilet planında yaşanan bir hayattan, dürüstlükten, müsamahadan, âdil idareden, misafirperverlikten, kadına olan saygıdan ve bütün bunlarla ilgili Batıdaki imajın yanlışlığından sözediyordu. Onun bu eseri özellikle Avrupa’da büyük yankı uyandırmıştır. Philadelphia’da 1839 yılında yapılmış bir baskısı daha vardır. Almanca’ya da çevrilmiştir. Blackmer 1707, Atabey 1262 (1. baskı)

    Lot No: 145

    Lot: 145

    Çok Nadir Bir Türkiye Seyahatnamesi-D[avid]. Urquhart, The Spirit of the East, Henry Colburn, London, 1839 (2. baskı). 2 cilt: xxviii, 435, 1 katlanır harita, 1 levha ; vii, 435 s, ex-libris etiketi, 20.5 x 13 cm, yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu deri ciltlerinde. Kitabın 1. baskısı 1838 yılında basılmıştır. David Urquhart (1805-1877) İskoçyalı diplomat ve yazardır. 1847-1852 yılları arasında İngiltere parlamentosunda milletvekilliği yapmıştır. İngiltere’de Türk dostu olarak bilinir. Urquhart annesinin gözetimi altında Fransa, İsviçre ve İspanya’da eğitim almıştır. 1821 yılında İngiltere’ye dönmüştür. Annesinin finansal durumu kötüye gidince St John's College, Oxford’daki eğitimini tamamlayamadı. 1854’de Urquhart, Harriet Angelina Fortescue ile evlendi. Türkleri tanıdıktan sonra, çok ciddî ve gerçekten samimî bir Türk dostu olmuştur. İngiltere'de "Türkofiller" denilen bir grup vardır ; bunların başını çeker ve kendisi "Foreign Affairs Committee" adı altında, İngiltere'de 21 şubesi olan Türk dostu komiteler kurar ve Sultan Abdülmecit'ten başlamak üzere, Sultan Abdülaziz'e ve Sultan Abdülhamid'e mektuplar yazarak Osmanlı Devletinin dış borçlanmasının mahzurlarını uzun uzadıya anlatır. Sultan Abdülaziz'e gönderdiği 46 sayfalık bir mektupta "majesteleri, işte, ilk defa dış borcu ben getirdim, teklif ettim ve bu şekilde reddedildi ; ama daha sonraki sizin vezirleriniz, bu uzatılan dış borcu âdeta ulufe zannettiler ve borç aldılar ; borcu ödemek için yine borç aldılar ; borç faizlerini ödemek için yine borç aldılar ve Osmanlı Devletinin borçlarından dolayı, majesteleri, sizin şu anda Avrupa'daki pazarlık gücünüz sıfıra inmiştir. Avrupa ülkeleri karşısında başınız dik bir şekilde dünya sahnesinde kalmak istiyorsanız, kendinizi bu dış borç belasından kurtarın" diye, özellikle uzun uzadıya ısrar eder. Urquhart üzerine kuşatıcı bir çalışma yapmış olan Prof. Taner Timur da, 'Osmanlı Çalışmaları'nda, onun İngiliz politikasında 'Rus taraftarlarına karşı, 'Osmanlı taraftarlarını temsil ettiğini yazmıştır. Urquhart'a göre 'Osmanlı düzeni en geniş ölçüde özgür ticarete ve özgür sanayiye dayanmakta, bu durum da yerel idarenin son derece özerk ve gelişmiş olmasına yol açmaktadır. Türkler, 'çürümüş Bizans aristokrasisinin', 'kalabalık ve zalim ruhban sınıfının', 'hor görülmeye layık hükümetinin haksız kanunlarının' ve özellikle de tekelleri işle 'mali idaresinin ve tahsildarlar ordusunun' tam anlamıyla ezdiği halka rahat bir nefes aldırmışlardır. Urquhart, Turkey and its Resources adlı eserini 1833’de bölgedeki ticari misyonu esnasında biriktirdiği bilgilere dayanarak kaleme almıştır. İstanbul Hükümeti ile olan samimi ilişkileri neticesinde İngiltere’nin Mısır’a müdahalesi konusunda ısrarlı olmuş ve bu meyanda Canning diplomasisine karşı çıkmıştır. 1835 yılında Sefir Başkâtibi olarak atandığı İstanbul’da Rusya’nın Kafkaslardaki saldırgan komplolarına karşı çıkınca 1837’de geri çağrıldı. Urquhart Çerkez bayrağının tasarımcısıdır. Urquhart 1830’da Yunanistan sınırını etüd etmekle görevlendilmişti. Seyahatname bu amaçla yapılan seyahetin sonucudunda ortaya çıkmıştır. Urquhart, Epir, Teselya ve Athos Dağı’nı (Aynoroz) gezdi. Bu eser gezilen yerlerde hüküm süren hayat ile ve adet ve görenekler hakkında inanılmaz zenginlikteki bilgiler vermesi kadar, çeşitli kültürlere mensup halkların birbiri ile ilişkileri ile Doğu’nun düşünce yapısını analiz etmeye çalışması bakımından çok ilginçtir. Urquhart Doğu ve Batı’daki hayatın farklılıklarını ortaya koyar ve buna bir açıklama getirmeye çalışır. O güne kadar Müslüman Doğu ve özellikle Türkler ile ilgili yazılıp çizilenlerden çok değişikti. Yazar, Osmanlı Türkleri arasında, ruh ve fazilet planında yaşanan bir hayattan, dürüstlükten, müsamahadan, âdil idareden, misafirperverlikten, kadına olan saygıdan ve bütün bunlarla ilgili Batıdaki imajın yanlışlığından sözediyordu. Onun bu eseri özellikle Avrupa’da büyük yankı uyandırmıştır. Philadelphia’da 1839 yılında yapılmış bir baskısı daha vardır. Almanca’ya da çevrilmiştir. Blackmer 1707, Atabey 1262 (1. baskı)

    TLSatıldı
  • Atanase Schopoff Türkiye'deki Hıristiyanların Reformları ve Korumaları-A[tanase]. Schopoff, Les Réformes et la Protection des Chrétiens en Turquie 1673 - 1904. Firmans, Bérats, Protocoles, Traités, Capitulations, Conventions, Arrangements, Notes, Circulaires, Règlements, Lois, Mémorandums, etc., Plon, Librairie Paris, 1904. [2], 645 s, 24 x 16 cm, sırtı deri kapakları bez cildinde. Kitapta Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde yaşayan Hristiyan tabanın haklarının korunmasına ve gözetilmesine yönelik ferman, berat, protokol, antlaşma, sirküler gibi yazı ile kayıt altına alınmış resmî belgelerin tam metinleri verilmektedir.

    Lot No: 146

    Lot: 146

    Atanase Schopoff Türkiye'deki Hıristiyanların Reformları ve Korumaları-A[tanase]. Schopoff, Les Réformes et la Protection des Chrétiens en Turquie 1673 - 1904. Firmans, Bérats, Protocoles, Traités, Capitulations, Conventions, Arrangements, Notes, Circulaires, Règlements, Lois, Mémorandums, etc., Plon, Librairie Paris, 1904. [2], 645 s, 24 x 16 cm, sırtı deri kapakları bez cildinde. Kitapta Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde yaşayan Hristiyan tabanın haklarının korunmasına ve gözetilmesine yönelik ferman, berat, protokol, antlaşma, sirküler gibi yazı ile kayıt altına alınmış resmî belgelerin tam metinleri verilmektedir.

    TLSatıldı
  • Kırım Savaşı-Luigi Pagnoni, Storia della Guerra d'Oriente sino alla Presa di Sebastopoli ed alla Pace di Parigi. Tratta d’Alle Opere di Bazancourt, La Bedollière, Mullois, ecc, A Spese dell’ Editore Luigi Pagnoni, Milano, 1856. 557, [3] s, metin dışında gravürler, 22.5 x 14.5 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. Opera che illustra nel dettaglio la Guerra di Crimea (1853-1856). Illustrata da magnifiche incisioni a piena pagina con le battaglie decisive ed i personaggi più importanti accompagnati da una breve biografia. Le incisioni sono ancora protette dalla velina originale.

    Lot No: 147

    Lot: 147

    Kırım Savaşı-Luigi Pagnoni, Storia della Guerra d'Oriente sino alla Presa di Sebastopoli ed alla Pace di Parigi. Tratta d’Alle Opere di Bazancourt, La Bedollière, Mullois, ecc, A Spese dell’ Editore Luigi Pagnoni, Milano, 1856. 557, [3] s, metin dışında gravürler, 22.5 x 14.5 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. Opera che illustra nel dettaglio la Guerra di Crimea (1853-1856). Illustrata da magnifiche incisioni a piena pagina con le battaglie decisive ed i personaggi più importanti accompagnati da una breve biografia. Le incisioni sono ancora protette dalla velina originale.

    TLSatıldı
  • 18. Yüzyılın Sonlarındaki İstanbul Üzerine Çok Önemli Bir Kaynak-James Dallaway, Constantinople Ancient and Modern, with Excusions to the Shores and Islands of the Archipelago and to the Troad, T. Bensley, London, 1797 (1. baskı). xi, 415, [4] s, metin dışında 9 gravür, 1 harita, 27 x 21 cm, sırtı yenilenmiş deri cildinde.  Arkeolojik Eserler Cemiyeti (Society of Antiquaries of London) üyesi olan İngiliz asıllı James Dallaway (1763-1834), Babıali'ye gelen İngiliz elçilik kadrosunda papaz ve doktor olarak 1794-1796 yılları arasında İstanbul'da yaşar. Liston'un başkanlığındaki elçilikte ayrıca doğa bilimcisi J. Sibthorp ve ressam G. Mercati de bulunmaktadır. Dallaway 1794 yılının Kasım ayında J. Morrit ile birlikte Truva yöresini ziyaret eder. 1800'de, İngiltere'deki arkeolojik eserlerden oluşan özel koleksiyonlarla ilgili ilk kitaplardan biri olan «Anecdotes of the Arts in England» kitabını yayımlar. İstanbul'un betimlemesiyle ilgili söz konusu kitabın ingilizce basımı 1797 yılında gerçekleşir. Kitap, Osmanlı başkentindeki anıtlar, devlet yönetimi, toplum yaşamı hakkında yazan bölümlerin yanısıra İstanbul Boğazı, Bursa, İzmir, Efes, Milet, Samos (Sisam), İzmir-Çeşme yarımadası, Hios (Sakız), Bergama, Lezbos (Midilli), Truva yöresi, Bozcaada (Tenedos), Çanakkale boğazı, Marmara denizi betimlemeleri de içermektedir. Bunların dışında kitapta Yunanlıların dinî adetleri, halk oyunları ve dilleri hakkında ilginç betimlemeler de okumaktayız. Sözkonusu kitabın Fransızca ve Almanca çevisi de bulunmaktadır. James Dallaway (1763-1864) İngiliz topoğrafyacı ve yazardır. Bir bankerin oğluydu. 1789’da eski eserler meraklılarının toplandığı Society of Antiquarians’a üye oldu. Koruyucusu olan Norfolk dükasının aracılığıyla 1794’te İngiltere’nin İstanbul elçiliğinin hekim ve papazlığına atandı. Elimizdeki kitap İstanbul’daki 3 yıllık yaşantısının ve gözlemlerinin ürünüdür. 1800’de Chemnitz ve 1801’de Berlin-Hamburg’da yapılmış iki Almanca baskısı ve Paris “an VII” tarihli bir Fransızca baskısı vardır. Dallaway, İngiltere’ye dönüşünden sonra ölümüne kadar Norfolk dükasının sekreterliğini yaptı ve İngiltere tarihine ilişkin kitaplar kaleme aldı. İstanbul’a ait yapıtı bir seyahatnameden çok tarih ve coğrafya çalışmasıdır. Dallaway kitabını hazırlarken eski Bizans yazarlarından olduğu gibi Batılı geginlerin seyahatnamelerinden ve yerel kaynaklardan da faydalanmıştır. Kitap pekçok detay bilgi ile doludur. İstanbul efendisi’nin (İstanbul kadısı) sayımlarına dayanarak kentte 88.185 evin ve 130 halka açık hamamın bulunduğunu yazar. Herhalde bu sayımdan yola çıkarak kent nüfusunun 400 bin kişi (ki bunların 200 bini Türk, 100 bini Rum ve geri kalanını Yahudi, Ermeni ve Frenk olarak hesaplar) olduğunu yazar. İstanbul kadısından elde edilen bilgiler ancak suriçi İstanbul’a ait olmalıdır. Yazar, herkesçe anlatılan büyük sultan camilerinin ötesinde Nuruosmaniye ve Laleli’den de söz eder. İstanbul efendisinin defterlerine dayanarak, 1782 yangınından önce kentte 500’ü aşan okulun bulunduğunu yazar. Kütüphaneler için de önemli bilgiler verir. Bundan başka yazar bir Avrupalının aklından geçiremeyeceği kadar sessiz sokaklardan, kahvehanelerden ve oralardaki hikayecilerden söz eder. 1779’daki yangında zarar gören Çemberlitaş’ı sağlamlaştırmak için taş bir kaidenin yaptırıldığını not eder. Boğaziçi’ne gelince, sahil saraylarına ve Kuruçeşme’deki Fener Rum aristokratlarına ait konaklara ilişkin kısa bilgilerden sonra, gene kısaca su kemerlerinden ve bentlerden söz edilir ve İran sefirinin ikametgahının Üsküdar’da olduğu yazılır. Kitap dokuz gravürle resimlenmiştir. Bunların en ilginç olanları Yedikule, Sarayburnu ve Türk hanımı gravürleridir. Blackmer 441, Atabey 308

    Lot No: 148

    Lot: 148

    18. Yüzyılın Sonlarındaki İstanbul Üzerine Çok Önemli Bir Kaynak-James Dallaway, Constantinople Ancient and Modern, with Excusions to the Shores and Islands of the Archipelago and to the Troad, T. Bensley, London, 1797 (1. baskı). xi, 415, [4] s, metin dışında 9 gravür, 1 harita, 27 x 21 cm, sırtı yenilenmiş deri cildinde. Arkeolojik Eserler Cemiyeti (Society of Antiquaries of London) üyesi olan İngiliz asıllı James Dallaway (1763-1834), Babıali'ye gelen İngiliz elçilik kadrosunda papaz ve doktor olarak 1794-1796 yılları arasında İstanbul'da yaşar. Liston'un başkanlığındaki elçilikte ayrıca doğa bilimcisi J. Sibthorp ve ressam G. Mercati de bulunmaktadır. Dallaway 1794 yılının Kasım ayında J. Morrit ile birlikte Truva yöresini ziyaret eder. 1800'de, İngiltere'deki arkeolojik eserlerden oluşan özel koleksiyonlarla ilgili ilk kitaplardan biri olan «Anecdotes of the Arts in England» kitabını yayımlar. İstanbul'un betimlemesiyle ilgili söz konusu kitabın ingilizce basımı 1797 yılında gerçekleşir. Kitap, Osmanlı başkentindeki anıtlar, devlet yönetimi, toplum yaşamı hakkında yazan bölümlerin yanısıra İstanbul Boğazı, Bursa, İzmir, Efes, Milet, Samos (Sisam), İzmir-Çeşme yarımadası, Hios (Sakız), Bergama, Lezbos (Midilli), Truva yöresi, Bozcaada (Tenedos), Çanakkale boğazı, Marmara denizi betimlemeleri de içermektedir. Bunların dışında kitapta Yunanlıların dinî adetleri, halk oyunları ve dilleri hakkında ilginç betimlemeler de okumaktayız. Sözkonusu kitabın Fransızca ve Almanca çevisi de bulunmaktadır. James Dallaway (1763-1864) İngiliz topoğrafyacı ve yazardır. Bir bankerin oğluydu. 1789’da eski eserler meraklılarının toplandığı Society of Antiquarians’a üye oldu. Koruyucusu olan Norfolk dükasının aracılığıyla 1794’te İngiltere’nin İstanbul elçiliğinin hekim ve papazlığına atandı. Elimizdeki kitap İstanbul’daki 3 yıllık yaşantısının ve gözlemlerinin ürünüdür. 1800’de Chemnitz ve 1801’de Berlin-Hamburg’da yapılmış iki Almanca baskısı ve Paris “an VII” tarihli bir Fransızca baskısı vardır. Dallaway, İngiltere’ye dönüşünden sonra ölümüne kadar Norfolk dükasının sekreterliğini yaptı ve İngiltere tarihine ilişkin kitaplar kaleme aldı. İstanbul’a ait yapıtı bir seyahatnameden çok tarih ve coğrafya çalışmasıdır. Dallaway kitabını hazırlarken eski Bizans yazarlarından olduğu gibi Batılı geginlerin seyahatnamelerinden ve yerel kaynaklardan da faydalanmıştır. Kitap pekçok detay bilgi ile doludur. İstanbul efendisi’nin (İstanbul kadısı) sayımlarına dayanarak kentte 88.185 evin ve 130 halka açık hamamın bulunduğunu yazar. Herhalde bu sayımdan yola çıkarak kent nüfusunun 400 bin kişi (ki bunların 200 bini Türk, 100 bini Rum ve geri kalanını Yahudi, Ermeni ve Frenk olarak hesaplar) olduğunu yazar. İstanbul kadısından elde edilen bilgiler ancak suriçi İstanbul’a ait olmalıdır. Yazar, herkesçe anlatılan büyük sultan camilerinin ötesinde Nuruosmaniye ve Laleli’den de söz eder. İstanbul efendisinin defterlerine dayanarak, 1782 yangınından önce kentte 500’ü aşan okulun bulunduğunu yazar. Kütüphaneler için de önemli bilgiler verir. Bundan başka yazar bir Avrupalının aklından geçiremeyeceği kadar sessiz sokaklardan, kahvehanelerden ve oralardaki hikayecilerden söz eder. 1779’daki yangında zarar gören Çemberlitaş’ı sağlamlaştırmak için taş bir kaidenin yaptırıldığını not eder. Boğaziçi’ne gelince, sahil saraylarına ve Kuruçeşme’deki Fener Rum aristokratlarına ait konaklara ilişkin kısa bilgilerden sonra, gene kısaca su kemerlerinden ve bentlerden söz edilir ve İran sefirinin ikametgahının Üsküdar’da olduğu yazılır. Kitap dokuz gravürle resimlenmiştir. Bunların en ilginç olanları Yedikule, Sarayburnu ve Türk hanımı gravürleridir. Blackmer 441, Atabey 308

    TLSatıldı
  • İstanbul Seyahatnamesi-Henry M[artyn]. Field, From the Lakes of Killarney to the Golden Horn, Charles Scribner’s Sons, New York, 1886 (15. baskı). vi, [7-] 355, [2] s, 21 x 13.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 24 Mayıs 1875 tarihinde İrlanda’dan the City of Berlin isimli gemi ile yola çıkıp 24 Kasım 1875 tarihinde İstanbul’a varan Amerikalı rahip Henry Field birçok kimse gibi bu kentten ilk gördüğü anda etkilenmiş, fakat karaya ayak bastığı anda iç ve dış görünüş arasındaki farkı hemen hissetmiş Galata’nın loş, dar ve pis sokaklarını notlarına eklemiştir. Kentteki misyoner merkezlerinden bahseden Field daha sonra Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, Doğu Sorunu ve Balkan’lardaki problemler üzerine görüşlerini yazmıştır. Bu kitap yayınlandığı dönemde çok tutulmuş ve pekçok baskı yapmıştır.

    Lot No: 149

    Lot: 149

    İstanbul Seyahatnamesi-Henry M[artyn]. Field, From the Lakes of Killarney to the Golden Horn, Charles Scribner’s Sons, New York, 1886 (15. baskı). vi, [7-] 355, [2] s, 21 x 13.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 24 Mayıs 1875 tarihinde İrlanda’dan the City of Berlin isimli gemi ile yola çıkıp 24 Kasım 1875 tarihinde İstanbul’a varan Amerikalı rahip Henry Field birçok kimse gibi bu kentten ilk gördüğü anda etkilenmiş, fakat karaya ayak bastığı anda iç ve dış görünüş arasındaki farkı hemen hissetmiş Galata’nın loş, dar ve pis sokaklarını notlarına eklemiştir. Kentteki misyoner merkezlerinden bahseden Field daha sonra Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, Doğu Sorunu ve Balkan’lardaki problemler üzerine görüşlerini yazmıştır. Bu kitap yayınlandığı dönemde çok tutulmuş ve pekçok baskı yapmıştır.

    TLSatıldı
  • Her Yönüyle 19. Yüzyılın Ortasında Yunanistan-Edmond About, La Grèce Contemporaine, Hachette, Paris, 1854 (1. baskı). 486 s, 18 x 11 cm, döneminin kapakları ebrulu bez cilinde. Tam adı Edmond François Valentin About (1828-1885) olan yazar Atina’da Fransız okulunda okudu. ‘Modern’ Yunanistan’ın tüm yönleri ile ele alındığı bu eser 1907’ye kadar 11 baskı yapan çok önemli bir kaynaktır. Kitap, Yunan halkı, tarımı, endüstrisi, ticareti, âdet ve gelenekleri, devlet yönetimi, dini, finans sistemi, kültür ve sanatı vb konularda zengin bilgiler içerir. Müzayedemizde bu önemli kitabın 1. baskısı sunulmaktadır.

    Lot No: 150

    Lot: 150

    Her Yönüyle 19. Yüzyılın Ortasında Yunanistan-Edmond About, La Grèce Contemporaine, Hachette, Paris, 1854 (1. baskı). 486 s, 18 x 11 cm, döneminin kapakları ebrulu bez cilinde. Tam adı Edmond François Valentin About (1828-1885) olan yazar Atina’da Fransız okulunda okudu. ‘Modern’ Yunanistan’ın tüm yönleri ile ele alındığı bu eser 1907’ye kadar 11 baskı yapan çok önemli bir kaynaktır. Kitap, Yunan halkı, tarımı, endüstrisi, ticareti, âdet ve gelenekleri, devlet yönetimi, dini, finans sistemi, kültür ve sanatı vb konularda zengin bilgiler içerir. Müzayedemizde bu önemli kitabın 1. baskısı sunulmaktadır.

    TLSatıldı
  • Dekoratif Cildinde Türkiye Ve Türkler-W[ill]. S[eymour]. Monroe, Turkey and the Turks. An Account of the Lands, the Peoples, and the Institutions of the Ottoman Empire, L. C. Page and Company, Boston, MDCCCCVII [1907] (1. baskı). xvi, 340 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 47 levha, indeks, 21 x 14.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. W. S. Monroe (1863-1939) gezi ve araştırmalarını birleştirerek yazdığı kitabın büyük kısmında örf ve âdetler, yaşam tarzları, karakterler, giyimler, kadın hakları, sosyal kurumlar, din ve eğitim sistemleri, tarım ve ticaret, kendi aralarındaki ve diğer halklarla ilişkileri ile imparatorluğu oluşturan halklar, ayrıntılı bir biçimde anlatılmıştır. Yazar, teokratik bir yönetimi olan Osmanlılar’ın yaşamında Kur’an’ın ve dinsel öğelerin önemini irdeler. Kitapta İstanbul’un tarihî binalarına, karakteristik semtlerine, insan ve sokak manzaralarına, pazarlar, hamamlar, hanlar, çeşmeler, camiler ve dervişlere de yer ayrılmıştır. Dönemin Padişahı II. Abdülhamid ve hareminin, sarayların, köşklerin ve Bab-ı Ali’nin incelendiği bölüm oldukça ilgi çekicidir. 48 fotoğrafla zenginleştirilen eserin sonundaki ekte Türkiye’yi ziyaret edecekler için hazırlanmış bir rehber bulunmaktadır.

    Lot No: 151

    Lot: 151

    Dekoratif Cildinde Türkiye Ve Türkler-W[ill]. S[eymour]. Monroe, Turkey and the Turks. An Account of the Lands, the Peoples, and the Institutions of the Ottoman Empire, L. C. Page and Company, Boston, MDCCCCVII [1907] (1. baskı). xvi, 340 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 47 levha, indeks, 21 x 14.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. W. S. Monroe (1863-1939) gezi ve araştırmalarını birleştirerek yazdığı kitabın büyük kısmında örf ve âdetler, yaşam tarzları, karakterler, giyimler, kadın hakları, sosyal kurumlar, din ve eğitim sistemleri, tarım ve ticaret, kendi aralarındaki ve diğer halklarla ilişkileri ile imparatorluğu oluşturan halklar, ayrıntılı bir biçimde anlatılmıştır. Yazar, teokratik bir yönetimi olan Osmanlılar’ın yaşamında Kur’an’ın ve dinsel öğelerin önemini irdeler. Kitapta İstanbul’un tarihî binalarına, karakteristik semtlerine, insan ve sokak manzaralarına, pazarlar, hamamlar, hanlar, çeşmeler, camiler ve dervişlere de yer ayrılmıştır. Dönemin Padişahı II. Abdülhamid ve hareminin, sarayların, köşklerin ve Bab-ı Ali’nin incelendiği bölüm oldukça ilgi çekicidir. 48 fotoğrafla zenginleştirilen eserin sonundaki ekte Türkiye’yi ziyaret edecekler için hazırlanmış bir rehber bulunmaktadır.

    TLSatıldı
  • Osmanlı Kadınını Tanımak İçin Hazine Kadar Değerli Bir Kitap-Lucy Mary Jane Garnett, the Women of Turkey and their Folk-Lore, David Nutt, London, 1890. 2 cilt. Cilt I: Christian Women ; Cilt II: the Jewish and Moslem Women. lxxviii, 382, [2] s, 1 renkli katlanır harita ; xvi, 616, [2] s, 24 x 15 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı modern deri ciltlerinde. Bu eser Osmanlı ülkesinde yaşayan kadınlar üzerine yapılmış ilk derli toplu etnoğrafya ve folklor çalışmasıdır. Garnett, etnoğrafya biliminin araştırma metodlarını kullanmış, kitabında kullanacağı malzemeyi yerinde tespitler yaparak toplamıştır. Kitap, Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Müslüman, Hristiyan ve Yahudi kadınlarının vaftiz, evlenme, düğün, el öpme, selamlama, birlikte çalışma, batıl inançlar, dinî günlere özel yemekler gibi yaşamın her yönünü kapsayan âdet ve geleneklerini ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Öncelikle dinî inaçlarına göre yapılan bölümlenme daha sonra ait olunan topluluklara göre detaylandırılmaktadır. Hristiyan kadınları başlığı altında Ulah, Yunan, Ermeni, Bulgar ve Levanten kadınları, Yahudi bölüm başlığı altında Yahudi ve Dönme kadınları, Müslüman başlığı altında ise Kürt, Çerkes, Yörük, Arnavut, Tatar, Çingene ve Türk kadınları işlenmektedir. Kitap, Türkiye’de kadının etnoğrafik ve folklorik açıdan olduğu kadar toplum içindeki yeri ve önemi için de eşsiz bir hazine değeri taşımaktadır. Blackmer 648

    Lot No: 152

    Lot: 152

    Osmanlı Kadınını Tanımak İçin Hazine Kadar Değerli Bir Kitap-Lucy Mary Jane Garnett, the Women of Turkey and their Folk-Lore, David Nutt, London, 1890. 2 cilt. Cilt I: Christian Women ; Cilt II: the Jewish and Moslem Women. lxxviii, 382, [2] s, 1 renkli katlanır harita ; xvi, 616, [2] s, 24 x 15 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı modern deri ciltlerinde. Bu eser Osmanlı ülkesinde yaşayan kadınlar üzerine yapılmış ilk derli toplu etnoğrafya ve folklor çalışmasıdır. Garnett, etnoğrafya biliminin araştırma metodlarını kullanmış, kitabında kullanacağı malzemeyi yerinde tespitler yaparak toplamıştır. Kitap, Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Müslüman, Hristiyan ve Yahudi kadınlarının vaftiz, evlenme, düğün, el öpme, selamlama, birlikte çalışma, batıl inançlar, dinî günlere özel yemekler gibi yaşamın her yönünü kapsayan âdet ve geleneklerini ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Öncelikle dinî inaçlarına göre yapılan bölümlenme daha sonra ait olunan topluluklara göre detaylandırılmaktadır. Hristiyan kadınları başlığı altında Ulah, Yunan, Ermeni, Bulgar ve Levanten kadınları, Yahudi bölüm başlığı altında Yahudi ve Dönme kadınları, Müslüman başlığı altında ise Kürt, Çerkes, Yörük, Arnavut, Tatar, Çingene ve Türk kadınları işlenmektedir. Kitap, Türkiye’de kadının etnoğrafik ve folklorik açıdan olduğu kadar toplum içindeki yeri ve önemi için de eşsiz bir hazine değeri taşımaktadır. Blackmer 648

    TLSatıldı
  • Robert Kolej'in Kurucusu Cyrus Hamlın-Cyrus Hamlin, My Life and Times, The Pilgrim Press, Boston, 1893 (5. baskı). [2], 538 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Cyrus Hamlin’in fotoğrafı), metin dışında 16 levhada fotoğraf ve çizimler, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. 
Robert Kolej’in kurucusu Cyrus Hamlin (1811-1900) Fransız Huguenot soyundan gelir. Anadolu’daki Ermenilerini protestan mezhebine bağlayan misyonerlik çalışmaları ile tanınır. Asıl ünü Robert Kolej’in kurucusu ve ilk rektörü olmasından gelmektedir. Robert Kolej 1863 yılında Bebek’te ABD dışındaki en eski Amerikan okulu olarak kurulmuştur. Okul, zengin bir Amerikalı olan Christopher Robert ve İstanbul’da zaten bir fırın, bir çamaşırhane ve bir de okul işleten Cyrus Hamlin tarafından kurulmuştur. Kuruluşundan ancak altı yıl sonra Osmanlı Devleti tarafından verilen bir izinle Rumelihisarı sırtlarında verimli bir kampüs kurulabilmiştir. Hamlin’in anısına ilk yapılan bina Hamlin Hall olarak adlandırılmıştır. Çok yönlü ve yetenekli bir dahi olan Dr. Cyrus Hamlin, 1839 yılında Türkiye’ye gelmiş ve 1860 yılına kadar erkek öğrencilere seminerler vermiştir. 1856 yılında Kırım Savaşı sırasında Mr. Robert ile tanışmıştır. Mr. Robert’in vapuru İstanbul Limanı’na yanaşırken, görüntüsü insanı cezbeden bir kayık dolusu ekmeği fark etmiştir. Merakı artmış, ve bu ekmeklerin Cyrus Hamlin tarafından Üsküdar civarındaki Selimiye Kışlasında bulunan yaralı askerlere gönderildiğini öğrenmiş, bu garip tesadüf onların tanışmalarına neden olmuştur. Huguenot soyundan gelen bu iki adamın daha sonraki görüşmeleri, Robert Kolej’in kurulmasına vesile olmuştur. 
İçindekiler (yalnızca Robert College ile ilgili bölümler)

    Lot No: 153

    Lot: 153

    Robert Kolej'in Kurucusu Cyrus Hamlın-Cyrus Hamlin, My Life and Times, The Pilgrim Press, Boston, 1893 (5. baskı). [2], 538 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Cyrus Hamlin’in fotoğrafı), metin dışında 16 levhada fotoğraf ve çizimler, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. Robert Kolej’in kurucusu Cyrus Hamlin (1811-1900) Fransız Huguenot soyundan gelir. Anadolu’daki Ermenilerini protestan mezhebine bağlayan misyonerlik çalışmaları ile tanınır. Asıl ünü Robert Kolej’in kurucusu ve ilk rektörü olmasından gelmektedir. Robert Kolej 1863 yılında Bebek’te ABD dışındaki en eski Amerikan okulu olarak kurulmuştur. Okul, zengin bir Amerikalı olan Christopher Robert ve İstanbul’da zaten bir fırın, bir çamaşırhane ve bir de okul işleten Cyrus Hamlin tarafından kurulmuştur. Kuruluşundan ancak altı yıl sonra Osmanlı Devleti tarafından verilen bir izinle Rumelihisarı sırtlarında verimli bir kampüs kurulabilmiştir. Hamlin’in anısına ilk yapılan bina Hamlin Hall olarak adlandırılmıştır. Çok yönlü ve yetenekli bir dahi olan Dr. Cyrus Hamlin, 1839 yılında Türkiye’ye gelmiş ve 1860 yılına kadar erkek öğrencilere seminerler vermiştir. 1856 yılında Kırım Savaşı sırasında Mr. Robert ile tanışmıştır. Mr. Robert’in vapuru İstanbul Limanı’na yanaşırken, görüntüsü insanı cezbeden bir kayık dolusu ekmeği fark etmiştir. Merakı artmış, ve bu ekmeklerin Cyrus Hamlin tarafından Üsküdar civarındaki Selimiye Kışlasında bulunan yaralı askerlere gönderildiğini öğrenmiş, bu garip tesadüf onların tanışmalarına neden olmuştur. Huguenot soyundan gelen bu iki adamın daha sonraki görüşmeleri, Robert Kolej’in kurulmasına vesile olmuştur. İçindekiler (yalnızca Robert College ile ilgili bölümler)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Kıyafet Tarihi-Giulio Ferrario, Il Costume Antico e Moderno Storia del Governo, della Milizia, della Religione, delle Arti, Scienze ed usanze di tutti i popoli antichi e moderni proposta coi monumenti dell'antichità e rappresentata cogli analoghi disegni, V. Batelli E Comp., Firenze, 1842. Europa Volume Quarto. 470 s, metin dışında lxx [70] elle renklendirilmiş gravür, 24.5 x 15.5 cm, döneminin kapakları ebrulu karton cildinde. Başlangıcından itibaren renkli çelik baskı gravürlerle Osmanlı giyim kuşamı… Serinin Avrupa bölümünde Osmanlı İmparatorluğu kıyafetlerinin tanıtıldığı 4. cildi, Osmanlı İmparatorluğunda devlet görevlilerinin, askerlerin, din adamlarının ve halkın tarihsel süreç içerisinde giyim kuşamının anlatıldığı kitapta konu üzerine ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Döneminde elle renklendirilmiş 70 çelik baskı gravür bulunmaktadır. Gravürlerde giyimler çoğunlukla basit portrelerle değil hareket unsuru ustaca kullanılarak günlük hayatın içerisinde resmedilmiştir.

    Lot No: 154

    Lot: 154

    Osmanlı Kıyafet Tarihi-Giulio Ferrario, Il Costume Antico e Moderno Storia del Governo, della Milizia, della Religione, delle Arti, Scienze ed usanze di tutti i popoli antichi e moderni proposta coi monumenti dell'antichità e rappresentata cogli analoghi disegni, V. Batelli E Comp., Firenze, 1842. Europa Volume Quarto. 470 s, metin dışında lxx [70] elle renklendirilmiş gravür, 24.5 x 15.5 cm, döneminin kapakları ebrulu karton cildinde. Başlangıcından itibaren renkli çelik baskı gravürlerle Osmanlı giyim kuşamı… Serinin Avrupa bölümünde Osmanlı İmparatorluğu kıyafetlerinin tanıtıldığı 4. cildi, Osmanlı İmparatorluğunda devlet görevlilerinin, askerlerin, din adamlarının ve halkın tarihsel süreç içerisinde giyim kuşamının anlatıldığı kitapta konu üzerine ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Döneminde elle renklendirilmiş 70 çelik baskı gravür bulunmaktadır. Gravürlerde giyimler çoğunlukla basit portrelerle değil hareket unsuru ustaca kullanılarak günlük hayatın içerisinde resmedilmiştir.

    TLSatıldı
  • Xavier Marmier-Xavier Marmier, Impressions et Souvenirs d’un Voyageur Chrétien, Alfred Mame et fils, Tours, MDCCCLXXXVII [1887]. 240, [1] s, 25 x 16 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. Xavier Marmier’nin (1808-1892) Avrupa ve Balkan ülkeleri üzerinden geldiği İstanbul, İzmir, Rodos ve Filistin seyahatnamesi. Kitabın ilk baskısı 1873 tarihlidir. Marmier, çoğu seyahatname türünde olmak üzere birçok eser veren oldukça üretken bir yazardı.

    Lot No: 155

    Lot: 155

    Xavier Marmier-Xavier Marmier, Impressions et Souvenirs d’un Voyageur Chrétien, Alfred Mame et fils, Tours, MDCCCLXXXVII [1887]. 240, [1] s, 25 x 16 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. Xavier Marmier’nin (1808-1892) Avrupa ve Balkan ülkeleri üzerinden geldiği İstanbul, İzmir, Rodos ve Filistin seyahatnamesi. Kitabın ilk baskısı 1873 tarihlidir. Marmier, çoğu seyahatname türünde olmak üzere birçok eser veren oldukça üretken bir yazardı.

    TLSatıldı
  • İran Ve Anadolu'da Seyahatler-Isabella L[ucy]. Bird, Journeys in Persia and Kurdistan, Including a Summer in the Upper Karun Region and a Visit to the Nestorian Rayahs, John Murray, London, 1891 (1. baskı). 2 cilt: xiv, 381, [2] [yayıncı ilanı] s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 4 levha, metin içinde 10 resim, metin dışında 1 renkli katlanır harita ; 409 s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 7 levha, metin içinde 13 resim, metin dışında 1 renkli katlanır harita, indeks, ex-library, 21 x 13 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. 
I
Isabella Lucy Bird (1831-1904) İngiliz kaşif, yazar, fotoğrafçı ve natüralistti. Doktor, küçük yaşlardan itibaren omurga ve şiddetli baş ağrıları ile uykusuzluk gibi son derece rahatsız edici bir hastalık evresi geçiren Bird’e açık hava yaşamını tavsiye eder. Bu yüzden Bird kürek çekmeyi öğrenerek bir bakıma kendisini rahatlatır. Tek eğitim kaynağı ebeveynleri idi. Babası flora ve kuşlar konusunda oldukça bilgili bir botanikçiydi. Annesi ile eklektik öğretileri ile yardımcı oluyordu. Sahip olduğu bilgiler, parlak zekası ve dış dünyaya karşı olan aşırı merakı sayesinde ilk kitabı 16 yaşında yayınlandı ve bunu müteakiben çeşitli zamanlarda makaleler yazmaya devam etti.1850 yılında omurgasından bir tümör alınması ile birlikte ağrıları yeniden artan ve uykusuzluğu devam eden Bird’ün sağlığını tekrardan kazanabilmesi adına ailesi 6 yaz mevsimi onunla birlikte İskoçya’da kalır. Doktorların acil bir deniz yolculuğu önerisi ile 1854 yılında Bird’ün seyahat macerası başlar ve ilk seyahatini Amerika’ya yapar. Seyahati boyunca ve sonrası eve yazmış olduğu mektuplar, onun ilk kitabı olan “An Englishwoman in America (1856)” ortaya çıkmasını sağlar. Amerika dışında Avustralya ve Hawaii’ye de seyahat eden Bird, nedendir bilinmez ama Avustralya seyahatinden çok da hoşnut olmaz. Bu seyahatlerinin ardından bu sefer de Asya’ya yönelir ve yeni güzergah olarak Japonya, Çin, Kore, Vietnam, Singapur ve Malaya’ya yolculuğa çıkar. 60’lı yaşlara geldiğinde Hindistan’a gitmek için yola çıkar. Tibet sınırında Ladakh’a giden Bird, sonrasında İran, Kürdistan ve Türkiye’ye (Trabzon) yolculuk yapar. Hindistan’da bulunduğu süre içerisinde Kashmir mihracesi tarafından kendisine bir toprak alan verilir ve oda ölen kocasının adını yaşatmak maksadı ile oraya 60 yataklı bir hastane ile kadınlar için dispanser inşa ettirir. Sonraki yıl Bağdat ile Tahran arasında seyahat eden bir grup İngiliz askerine katılır ve bölgedeki inceleme çalışmaları süresince birliğin komutanının yanında yer alır. Kendisine bir tabanca ve ilaç dolabı tahsis edilir. 1891’de Belucistan, İran ve Ermenistana seyahat eden Bird, o sene Avam Kamarası’nın bir komite odasında Kürdistan’daki Hıristiyanlara yönelik zulüm üzerine bir konuşma yapar.

    Lot No: 156

    Lot: 156

    İran Ve Anadolu'da Seyahatler-Isabella L[ucy]. Bird, Journeys in Persia and Kurdistan, Including a Summer in the Upper Karun Region and a Visit to the Nestorian Rayahs, John Murray, London, 1891 (1. baskı). 2 cilt: xiv, 381, [2] [yayıncı ilanı] s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışında 4 levha, metin içinde 10 resim, metin dışında 1 renkli katlanır harita ; 409 s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 7 levha, metin içinde 13 resim, metin dışında 1 renkli katlanır harita, indeks, ex-library, 21 x 13 cm, yayıncısının desenli bez ciltlerinde. I Isabella Lucy Bird (1831-1904) İngiliz kaşif, yazar, fotoğrafçı ve natüralistti. Doktor, küçük yaşlardan itibaren omurga ve şiddetli baş ağrıları ile uykusuzluk gibi son derece rahatsız edici bir hastalık evresi geçiren Bird’e açık hava yaşamını tavsiye eder. Bu yüzden Bird kürek çekmeyi öğrenerek bir bakıma kendisini rahatlatır. Tek eğitim kaynağı ebeveynleri idi. Babası flora ve kuşlar konusunda oldukça bilgili bir botanikçiydi. Annesi ile eklektik öğretileri ile yardımcı oluyordu. Sahip olduğu bilgiler, parlak zekası ve dış dünyaya karşı olan aşırı merakı sayesinde ilk kitabı 16 yaşında yayınlandı ve bunu müteakiben çeşitli zamanlarda makaleler yazmaya devam etti.1850 yılında omurgasından bir tümör alınması ile birlikte ağrıları yeniden artan ve uykusuzluğu devam eden Bird’ün sağlığını tekrardan kazanabilmesi adına ailesi 6 yaz mevsimi onunla birlikte İskoçya’da kalır. Doktorların acil bir deniz yolculuğu önerisi ile 1854 yılında Bird’ün seyahat macerası başlar ve ilk seyahatini Amerika’ya yapar. Seyahati boyunca ve sonrası eve yazmış olduğu mektuplar, onun ilk kitabı olan “An Englishwoman in America (1856)” ortaya çıkmasını sağlar. Amerika dışında Avustralya ve Hawaii’ye de seyahat eden Bird, nedendir bilinmez ama Avustralya seyahatinden çok da hoşnut olmaz. Bu seyahatlerinin ardından bu sefer de Asya’ya yönelir ve yeni güzergah olarak Japonya, Çin, Kore, Vietnam, Singapur ve Malaya’ya yolculuğa çıkar. 60’lı yaşlara geldiğinde Hindistan’a gitmek için yola çıkar. Tibet sınırında Ladakh’a giden Bird, sonrasında İran, Kürdistan ve Türkiye’ye (Trabzon) yolculuk yapar. Hindistan’da bulunduğu süre içerisinde Kashmir mihracesi tarafından kendisine bir toprak alan verilir ve oda ölen kocasının adını yaşatmak maksadı ile oraya 60 yataklı bir hastane ile kadınlar için dispanser inşa ettirir. Sonraki yıl Bağdat ile Tahran arasında seyahat eden bir grup İngiliz askerine katılır ve bölgedeki inceleme çalışmaları süresince birliğin komutanının yanında yer alır. Kendisine bir tabanca ve ilaç dolabı tahsis edilir. 1891’de Belucistan, İran ve Ermenistana seyahat eden Bird, o sene Avam Kamarası’nın bir komite odasında Kürdistan’daki Hıristiyanlara yönelik zulüm üzerine bir konuşma yapar.

    TLSatıldı
  • Şık Cildinde Bilinmeyen Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-W[illia]m. Perry Fogg, Travels and Adventures in Egypt, Arabia and Persia, Ward, Lock & Co., London, New York and Melbourne, tarihsiz [c 1900]. xxii, 350, [32] [yayıncı katalogu] s, metin içinde birçok resim (frontispiece düşmüştür), 21 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı desenli bez cildinde. 
William Perry Fogg (1826-1909) İngiliz maceraperest yazardı.

    Lot No: 157

    Lot: 157

    Şık Cildinde Bilinmeyen Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-W[illia]m. Perry Fogg, Travels and Adventures in Egypt, Arabia and Persia, Ward, Lock & Co., London, New York and Melbourne, tarihsiz [c 1900]. xxii, 350, [32] [yayıncı katalogu] s, metin içinde birçok resim (frontispiece düşmüştür), 21 x 13.5 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı desenli bez cildinde. William Perry Fogg (1826-1909) İngiliz maceraperest yazardı.

    TLSatıldı
  • 1833’te İstanbul-[Friedrich] von Tietz, St. Petersburg, Constantinople, and Napoli di Romania in 1833 and 1834: a Characteristic Picture, drawn during a residence there, Theodore Foster, New York, MDCCCXXXVI [1836]. xii, [6-] 227 s, 19 x 11.5 cm, yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. 
Aslen bir Prusyalı olan Friedrich von Tietz (1803-1879), Rusya hesabına çalışan bir elçilik danışmanıydı. Aslı Erinnerungs-Skizzen aus Rußland, der Türkei und Griechenland entworfen während des Aufenthalts in jenen Ländern in den Jahren 1833 und 1834 (Coburg und Leipzig, 1836) adıyla Almanca olarak basılan kitabın elimizdeki İngilizce çevirisi Theodore Foster tarafından Foster’s Cabinet Miscellany ; a Series of Publications on Various Subjects from the Latest and Most Approved Writers dizisinin 1. kitabı olarak yayınlanmıştır. Bu kitabın Londra’da aynı yıl yapılan 2 ciltlik bir baskısı daha vardır. O zamanın en ilgi çekici kentleri olan Saint Petersburg, Nafplion (Napoli di Romania Yunanistan’daki Nafplion kentidir) ve İstanbul’a bir gezi yapmakla görevlendirilmişti. Kitabın yazarının Türkler hakkında olumsuz önyargılar olmadan ve olayları hayrete değer bir tarafsızlık ve sempatiyle karşıladığını görüyoruz. Kitabın sadece İstanbul ile ilgili olan bölümü Türkiye 1833 adıyla çavrilmiş ve Çelik Gülersoy tarafından İstanbul Kitaplığı dizisinde yayımlanmıştır. Blackmer 1658 (Londra, 1836 baskısı)

    Lot No: 158

    Lot: 158

    1833’te İstanbul-[Friedrich] von Tietz, St. Petersburg, Constantinople, and Napoli di Romania in 1833 and 1834: a Characteristic Picture, drawn during a residence there, Theodore Foster, New York, MDCCCXXXVI [1836]. xii, [6-] 227 s, 19 x 11.5 cm, yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. Aslen bir Prusyalı olan Friedrich von Tietz (1803-1879), Rusya hesabına çalışan bir elçilik danışmanıydı. Aslı Erinnerungs-Skizzen aus Rußland, der Türkei und Griechenland entworfen während des Aufenthalts in jenen Ländern in den Jahren 1833 und 1834 (Coburg und Leipzig, 1836) adıyla Almanca olarak basılan kitabın elimizdeki İngilizce çevirisi Theodore Foster tarafından Foster’s Cabinet Miscellany ; a Series of Publications on Various Subjects from the Latest and Most Approved Writers dizisinin 1. kitabı olarak yayınlanmıştır. Bu kitabın Londra’da aynı yıl yapılan 2 ciltlik bir baskısı daha vardır. O zamanın en ilgi çekici kentleri olan Saint Petersburg, Nafplion (Napoli di Romania Yunanistan’daki Nafplion kentidir) ve İstanbul’a bir gezi yapmakla görevlendirilmişti. Kitabın yazarının Türkler hakkında olumsuz önyargılar olmadan ve olayları hayrete değer bir tarafsızlık ve sempatiyle karşıladığını görüyoruz. Kitabın sadece İstanbul ile ilgili olan bölümü Türkiye 1833 adıyla çavrilmiş ve Çelik Gülersoy tarafından İstanbul Kitaplığı dizisinde yayımlanmıştır. Blackmer 1658 (Londra, 1836 baskısı)

    TLSatıldı
  • Charles White-[19. yüzyılda İstanbul’da zanaatler, sanatlar ve sosyal hayat] Charles White, Drei Jahre in Constantinopel, oder Sitten und Einrichtungen der Türken. Stuttgart, 1846. 3 cilt birarada: viii, 312, 324, 334 s, 15 x 11 cm, bez cildinde. Orijinali Three Years in Constantinople or Domestic Manners of the Turks in 1844 (London 1845) basılan kitabın Gottlob Fink tarafından yapılan Almanca çevirisi… İstanbul üzerine yazılmış en önemli seyahatnamelerden biridir. 1841 yılında İstanbul’a gelen ve burada üç yıl kalan Charles White (1793-1861) İstanbul ile ilgili son derece değerli bilgiler aktarmaktadır. Kitaptaki bilgilerin çeşitliliğinden, White’ın İstanbul hayatının çok farklı yönlerini derinlemesine gözlemlediğini görüyoruz. Toplumun değişik kesimlerinden birçok ileri gelen kişiyle görüşerek, gözlemlediği olayların mekanlarında bizzat bulunarak doğruluğu sınanmış bilgilere yer vermiştir. Kitapta ele alınan konuların çeşitliliği şaşırtıcı düzeydedir. Bedesten, çarşı-pazar, kahvehaneler, su şebekesi, kemerler, kütüphaneler, sahhaflar gibi konulardan tutun terlikçi, çorapçı, tütüncü, kürkçü, tülbentçi, helvacı fesçi esnafına, atık su sisteminden, tüketilen deniz kabuklularına, balık isimleri ve İstanbul florasından, Türk mutfağına kadar bir yabancının aklına takılabilecek, merakını uyandırabilecek her şeyi inceleyen bu eser bu bakımdan tam bir folklor hazinesidir. Charles White yedi kadar esere imzasını atmış, ülkede bulunduğu dönemde Morning Chronicle gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapmış, Türk dostu bir İngiliz subayıdır. İstanbul’da bulunduğu sırada rütbesi albaydı. Eserini yazarken Ahmed Vefik Efendi’den büyük yardım gördü. Türklerin ve Müslümanların hayatıyla ilgili bir Avrupalı’nın başka türlü bilemeyeceği bilgileri edindi. Eserin Almanca baskısı da orijinal İngilizce baskısı gibi nadirdir. Blackmer 1789, Atabey 1331 [İngilizce baskı]

    Lot No: 159

    Lot: 159

    Charles White-[19. yüzyılda İstanbul’da zanaatler, sanatlar ve sosyal hayat] Charles White, Drei Jahre in Constantinopel, oder Sitten und Einrichtungen der Türken. Stuttgart, 1846. 3 cilt birarada: viii, 312, 324, 334 s, 15 x 11 cm, bez cildinde. Orijinali Three Years in Constantinople or Domestic Manners of the Turks in 1844 (London 1845) basılan kitabın Gottlob Fink tarafından yapılan Almanca çevirisi… İstanbul üzerine yazılmış en önemli seyahatnamelerden biridir. 1841 yılında İstanbul’a gelen ve burada üç yıl kalan Charles White (1793-1861) İstanbul ile ilgili son derece değerli bilgiler aktarmaktadır. Kitaptaki bilgilerin çeşitliliğinden, White’ın İstanbul hayatının çok farklı yönlerini derinlemesine gözlemlediğini görüyoruz. Toplumun değişik kesimlerinden birçok ileri gelen kişiyle görüşerek, gözlemlediği olayların mekanlarında bizzat bulunarak doğruluğu sınanmış bilgilere yer vermiştir. Kitapta ele alınan konuların çeşitliliği şaşırtıcı düzeydedir. Bedesten, çarşı-pazar, kahvehaneler, su şebekesi, kemerler, kütüphaneler, sahhaflar gibi konulardan tutun terlikçi, çorapçı, tütüncü, kürkçü, tülbentçi, helvacı fesçi esnafına, atık su sisteminden, tüketilen deniz kabuklularına, balık isimleri ve İstanbul florasından, Türk mutfağına kadar bir yabancının aklına takılabilecek, merakını uyandırabilecek her şeyi inceleyen bu eser bu bakımdan tam bir folklor hazinesidir. Charles White yedi kadar esere imzasını atmış, ülkede bulunduğu dönemde Morning Chronicle gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapmış, Türk dostu bir İngiliz subayıdır. İstanbul’da bulunduğu sırada rütbesi albaydı. Eserini yazarken Ahmed Vefik Efendi’den büyük yardım gördü. Türklerin ve Müslümanların hayatıyla ilgili bir Avrupalı’nın başka türlü bilemeyeceği bilgileri edindi. Eserin Almanca baskısı da orijinal İngilizce baskısı gibi nadirdir. Blackmer 1789, Atabey 1331 [İngilizce baskı]

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-George Fisk, A Pastor’s Memorial of Egypt, the Red Sea, the Wildernesses of Sin and Paran, Mount Sinai, Jerusalem, and other Principal Localities of the Holy Land ; with brief notes of a route through France, Rome, Naples, Constantinople, and up the Danube, Seeley, Burnside, and Seeley, London, 1847 (4. baskı). 1 gravürlü ekstra künye sayfası, vii, [1], 485, [2] s, metin dışında 3 gravür, 18.5 x 12 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı, kapakları desenli deri cildinde. Kitabın ilk baskısı 1843 tarihlidir. Kitabın bazı baskıları A memorial of Egypt, the Red Sea, the wildernesses of Sin and Paran, Mount Sinai, Jerusalem, and other principal localities of the Holy Land, visited in 1842 başlığı ile basılmıştır. George Fisk 1842 yılında 8 ay süreyle bölgeyi dolaştı. Kitabın büyük bir bölümünü Kutsal Topraklar’daki izlenimlerine ayıran Fisk dönüş yolunda Kıbrıs, Rodos, İzmir üzerinden İstanbul’a gelmiş, gezinin bu bölümünü de etraflıca anlatmıştır. Blackmer 595 (2. baskı)

    Lot No: 160

    Lot: 160

    Çok Nadir Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-George Fisk, A Pastor’s Memorial of Egypt, the Red Sea, the Wildernesses of Sin and Paran, Mount Sinai, Jerusalem, and other Principal Localities of the Holy Land ; with brief notes of a route through France, Rome, Naples, Constantinople, and up the Danube, Seeley, Burnside, and Seeley, London, 1847 (4. baskı). 1 gravürlü ekstra künye sayfası, vii, [1], 485, [2] s, metin dışında 3 gravür, 18.5 x 12 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı, kapakları desenli deri cildinde. Kitabın ilk baskısı 1843 tarihlidir. Kitabın bazı baskıları A memorial of Egypt, the Red Sea, the wildernesses of Sin and Paran, Mount Sinai, Jerusalem, and other principal localities of the Holy Land, visited in 1842 başlığı ile basılmıştır. George Fisk 1842 yılında 8 ay süreyle bölgeyi dolaştı. Kitabın büyük bir bölümünü Kutsal Topraklar’daki izlenimlerine ayıran Fisk dönüş yolunda Kıbrıs, Rodos, İzmir üzerinden İstanbul’a gelmiş, gezinin bu bölümünü de etraflıca anlatmıştır. Blackmer 595 (2. baskı)

    TLSatıldı
  • 1862'de Türkiye Ve Yunanistan Seyahatnamesi-Marquise de Laubespin [Claire Octavie Marie Caroline de Saint Mauris Châtenois Laubespin], Esquisses de Voyages, Téquie, Paris, 1891. [2], 284 s, 18 x 11 cm, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli modern deri cildinde. 1834 tarihinde doğan kadın yazarın farklı tarihli seyahatlerinde tuttuğu notları biraraya getiren sıradışı bir seyahatname. İçindekiler: Égypte, Turquie, Palestine, Grèce 1862-1863 (s 3-172), Italie 1867 (s 173-268), Hollande 1876 (s 269-281). Takdim yazısı: Les fleurs cachées entre les pages d'un licre sont rapidement flétries et desséchées, mais elles demeurent éclairées de souvenirs et enveloppées de parfums, leurs couleurs ont pâli, leur charme s'est accru, car l'âme y est restée. Lointaines et vieillies, les visions et les pensées d'autrefois ne seraient-elles pas comme ces fleurs et ne pourraient-elles former un bouquet qui ne fleurit plus, mais qui parfume encore, car l'âme y est restée. St-M. Mse de Laubespin. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 161

    Lot: 161

    1862'de Türkiye Ve Yunanistan Seyahatnamesi-Marquise de Laubespin [Claire Octavie Marie Caroline de Saint Mauris Châtenois Laubespin], Esquisses de Voyages, Téquie, Paris, 1891. [2], 284 s, 18 x 11 cm, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli modern deri cildinde. 1834 tarihinde doğan kadın yazarın farklı tarihli seyahatlerinde tuttuğu notları biraraya getiren sıradışı bir seyahatname. İçindekiler: Égypte, Turquie, Palestine, Grèce 1862-1863 (s 3-172), Italie 1867 (s 173-268), Hollande 1876 (s 269-281). Takdim yazısı: Les fleurs cachées entre les pages d'un licre sont rapidement flétries et desséchées, mais elles demeurent éclairées de souvenirs et enveloppées de parfums, leurs couleurs ont pâli, leur charme s'est accru, car l'âme y est restée. Lointaines et vieillies, les visions et les pensées d'autrefois ne seraient-elles pas comme ces fleurs et ne pourraient-elles former un bouquet qui ne fleurit plus, mais qui parfume encore, car l'âme y est restée. St-M. Mse de Laubespin. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Bizans Döneminde Konstantinopolis’in Patrikleri-Claude Delaval Cobham, The Patriarchs of Constantinople, Cambridge, at the University Press, 1911. 106 s, ex-library, 19 x 13 cm, şömizli bez cildinde. Bizans dönemindeki İstanbul patrikleri üzerine görülmemiş bir kitaptır.

    Lot No: 162

    Lot: 162

    Bizans Döneminde Konstantinopolis’in Patrikleri-Claude Delaval Cobham, The Patriarchs of Constantinople, Cambridge, at the University Press, 1911. 106 s, ex-library, 19 x 13 cm, şömizli bez cildinde. Bizans dönemindeki İstanbul patrikleri üzerine görülmemiş bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • Saraylardan Zindanlara Düşen Bir Elçilik Görevlisinin Hatıraları-A[lbert]. H[erny]. Wratislaw (editör) Adventures of Baron Wenceslaw Wratislaw of Mitrowitz, What He Saw in the Turkish Metropolis, Constantinople; Experienced in his Captivity; and after his happy Return to his Country, Committed to Writing in the Year of our Lord 1599. Literally translated from the Original Bohemian by A. H. Wratislaw, London, Bell and Daldy, 1862. xliv, 211, [32] s, ex-library, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. 1597 yılında Linz’de Latince olarak yayımlanan Baron Wenceslaw Wratislaw’ın anıları 16. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet düzeni, toplum yaşamı, Türk-Alman ilişkileri üzerine yazılmış çok ilginç tarihsel bir kitaptır. Wratislaw, 1591 yılında, Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Rudolf'un İstanbul'a gönderdiği olağanüstü elçilik heyetinin bir üyesi olarak ülkemize gelir. Wratislaw bu heyetin en genç üyesidir. İyi bir gözlemci olan Wratislaw, İstanbul'da geçirdiği ilk iki yıl süresince hayatından pek memnundur. Osmanlı başkentinin görülmeye değer yerlerini gezer, Saray’da yemeklere katılır, anıtları inceler, Galata’nın renkli kozmopolit dünyasını keşfeder. Sultan’ın atlarından, halkın beslediği sokak hayvanlarına, Avrat pazarında satılan insanlardan, Türklerde kadın erkek ilişkilerine, evlenme törenlerine değin ilgilenmediği konu yoktur. Ne var ki, bu tatlı ve renkli hayatın bir de "öteki" yüzü vardır, askerler, egemen sınıfın çıkarları savaşa sürülüyor, hatta düşmana satılıyordu. Hiç söz hakkı olmayan halk, padişahın kıvancıyla yaşıyor, küffar ülkelerinin fethi düşleriyle avunuyordu. Bu dönemde beş kez sadrazamlığa getirilen Sinan Paşa'ysa, akıllara durgunluk verecek ölçüde büyük bir servetin sahibi olur. İşte böylesi bir adamın düşmanlığını üstlerine çeken elçilik heyeti üyeleri, tersane zindanına atılırlar. Wratislaw, 3 yıllık zindan hayatından sonra bir süre de forsa olarak bir Türk kadırgasında kürek çeker. Elimizdeki kitap, 16. yüzyıl İstanbul'unun değişik yüzlerini, acı ve tatlı yönlerini anlatan tarihsel bir belge değerindedir. Bu eser dilimizde Anılar – 16. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’ndan Çizgiler adıyla çevrilmiş 1981 ve 1996’da iki baskı yapmıştır. Rusça dahil çeşitli Avrupa dillerinde çeviri baskıları da vardır. Kitabın editörü olan Albert Henry Wratislaw ise (1822-1892) kökleri Habsburg İmparatorluğu’nda aristokrat bir aileye uzanan İngiliz tarihçisidir. Gayet nadir bir eserdir. Blackmer 1844

    Lot No: 163

    Lot: 163

    Saraylardan Zindanlara Düşen Bir Elçilik Görevlisinin Hatıraları-A[lbert]. H[erny]. Wratislaw (editör) Adventures of Baron Wenceslaw Wratislaw of Mitrowitz, What He Saw in the Turkish Metropolis, Constantinople; Experienced in his Captivity; and after his happy Return to his Country, Committed to Writing in the Year of our Lord 1599. Literally translated from the Original Bohemian by A. H. Wratislaw, London, Bell and Daldy, 1862. xliv, 211, [32] s, ex-library, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. 1597 yılında Linz’de Latince olarak yayımlanan Baron Wenceslaw Wratislaw’ın anıları 16. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet düzeni, toplum yaşamı, Türk-Alman ilişkileri üzerine yazılmış çok ilginç tarihsel bir kitaptır. Wratislaw, 1591 yılında, Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Rudolf'un İstanbul'a gönderdiği olağanüstü elçilik heyetinin bir üyesi olarak ülkemize gelir. Wratislaw bu heyetin en genç üyesidir. İyi bir gözlemci olan Wratislaw, İstanbul'da geçirdiği ilk iki yıl süresince hayatından pek memnundur. Osmanlı başkentinin görülmeye değer yerlerini gezer, Saray’da yemeklere katılır, anıtları inceler, Galata’nın renkli kozmopolit dünyasını keşfeder. Sultan’ın atlarından, halkın beslediği sokak hayvanlarına, Avrat pazarında satılan insanlardan, Türklerde kadın erkek ilişkilerine, evlenme törenlerine değin ilgilenmediği konu yoktur. Ne var ki, bu tatlı ve renkli hayatın bir de "öteki" yüzü vardır, askerler, egemen sınıfın çıkarları savaşa sürülüyor, hatta düşmana satılıyordu. Hiç söz hakkı olmayan halk, padişahın kıvancıyla yaşıyor, küffar ülkelerinin fethi düşleriyle avunuyordu. Bu dönemde beş kez sadrazamlığa getirilen Sinan Paşa'ysa, akıllara durgunluk verecek ölçüde büyük bir servetin sahibi olur. İşte böylesi bir adamın düşmanlığını üstlerine çeken elçilik heyeti üyeleri, tersane zindanına atılırlar. Wratislaw, 3 yıllık zindan hayatından sonra bir süre de forsa olarak bir Türk kadırgasında kürek çeker. Elimizdeki kitap, 16. yüzyıl İstanbul'unun değişik yüzlerini, acı ve tatlı yönlerini anlatan tarihsel bir belge değerindedir. Bu eser dilimizde Anılar – 16. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’ndan Çizgiler adıyla çevrilmiş 1981 ve 1996’da iki baskı yapmıştır. Rusça dahil çeşitli Avrupa dillerinde çeviri baskıları da vardır. Kitabın editörü olan Albert Henry Wratislaw ise (1822-1892) kökleri Habsburg İmparatorluğu’nda aristokrat bir aileye uzanan İngiliz tarihçisidir. Gayet nadir bir eserdir. Blackmer 1844

    TLSatıldı
  • Ünlü Julia Pardoe'nün İstanbul, Türkler Ve Adetleri Kitabı-[Julia] Pardoe, The City of the Sultan; and Domestic Manners of the Turks, Newman and Co., London [circa 1855] A New and Complete Edition Three Volumes in One. xvi, 240; viii, 254; viii, 259 s, ön kapak içinde 1 kitapçı etiketi, 13.5 x 9 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. 
1835’de geniş bir İstanbul panoraması…
İngiliz şair, roman yazarı, tarihçi ve gezgin Julia Pardoe’nun (1806-1862) The City of Sultan and the Domestic Manners of the Turks (Sultanın Şehri ve Türklerin Âdetleri) adlı kitabını yazmasını, 1835 yılının Aralık ayında, İngiliz kraliyet ordusunda binbaşı olarak görev yapan babası Thomas Pardoe ile birlikte İstanbul’a gelmesine ve burada dokuz ay kalmasına borçluyuz. Seyahatname niteliği taşıyan bu eser İstanbul’daki sosyo-kültürel yaşama dair kapsamlı ve detaylı bilgileri ile dikkat çeker. Julia Pardoe hem daha önceki seyahat tecrübeleri hem de babasının itibarlı mesleği sayesinde haremlerden hamamlara, camilerden dergâhlara o dönemde bir gayrimüslimin girmesinin epey güç olduğu pek çok yere konuk olur. Osmanlı başkentinin doğal güzelliklerini, eğlence yerlerini, anıtlarını, çarşılarını dolaşan, çeşitli sosyal statüdeki kişilerin konaklarına konuk olan Julia Pardoe tüm bu deneyimlerinden edindiği bilgileri kendi gözünün gördüğü ve hissettiği biçimde bu seyahatnamesinde toplar.
Eserin ilk baskısı 2 cilt olarak Henry Colburn tarafından Londra’da basılmıştır (1837). Aynı yıl Carey, Lea & Blanchard tarafından yapılan bir Philadelphia baskısı vardır. 1838 tarihli 3 ciltten oluşan 2. baskı Londra’da Henry Colburn tarafından yapılmıştır. Biraz farklı bir başlıkla (The City of the Sultan, and Domestic Manners of the Turks: With a Steam Voyage Up the Danube) basılan tek ciltlik 4. baskı G. Routledge and Co. tarafından Londra’da 1854 yılına basılmıştır. 3. baskının basım bilgileri temin edilememiştir. Londra’da Newman and Co tarafından “A New and Complete Edition – Three Volumes in One” olarak basılan tarihsiz baskı ise oldukça nadir olup worldcat.org’a göre dünyada hiçbir kurumsal kütüphanede mevcut değildir. 
Eser Türkçeye iki farklı çevirmen, Bedriye Şanda ve Banu Büyükkal, tarafından beş farklı adla çevrilmiştir. İlk olarak 1967 yılında Bedriye Şanda tarafından Yabancı Gözü ile 125 yıl Önce Istanbuladıyla çevrilen eser, 1997 yılında 18. yy’da İstanbul adıyla yeniden okuyucuyla buluşur. Bu eser 750 sayfa ve üç ciltten oluşan özgün eserin 212 sayfadan oluşan kısaltılmış bir çevirisidir. Daha sonra kitabın bir diğer çevirmeni olan Banu Büyükkal tarafından yapılan çeviri ilk kez 1999 yılında Boyner Grup Yayıncılık tarafından Miss Pardoe Gözüyle 19. yy Osmanlı Yaşantısıadıyla yayımlanır. Aynı çeviri 2004 yılında Şehirlerin Ecesi İstanbul: Bir Leydinin Gözüyle 19. yy’da Osmanlı Yaşamı adıyla Kitap Yayınevi aracılığıyla yeniden okuyucuyla buluşur. 544 sayfadan oluşan bu çevirinin eksiksiz, tam metin olduğu Yayıncı Notunda belirtilir. Türkiye İş Bankası Yayınları 2010 ve 2017 yıllarında aynı eseri yine Banu Büyükkal çevirmenliğinde Sultanlar Şehri İstanbul adıyla sunar.
Binbaşı Thomas Pardoe’nin ikinci kızı Julia, 1806 yılında Yorkshire eyaletinin Beverley kasabasında dünyaya geldi. Damarlarında İspanyol kanı bulunan babası Thomas, askerliği meslek edinmiş ve Waterloo Savaşı’nda büyük yararlılık göstererek kendine ün yapmıştı.
Julia’nın edebiyat merakı çocukluğunda başladı. Daha 14 yaşındayken ilk şiirlerini yazmaya başlayan Julia, bunları bir kitap haline getirerek aynı yıl içerisinde bastırdı. Halkın zevkini okşayan bu eserini oldukça ilgi gördü ve iki baskısı daha yapıldı.
Kadınların az olduğu şiir dünyasına adını yazdıran genç Julia’nın hayatı, ailesinin sağlığından endişe etmesi üzerine değişti. Bir süre iştahtan kesilen ve güçsüzlüğü günden güne artan genç kızın verem illetine tutulmasından korkuluyordu. Doktorların tavsiyesi üzerine, ailesi onu yurt dışında; ılımlı bir iklime göndermeye karar verdi. Julia’nın gideceği ülke Portekiz’di. On beş ay süreyle kaldığı ülkeyi gezip dolaşan, görülecek eserlerini ve anıtlarını notlarla saptayan Julia, bunları kitaplaştırarak edebiyat alanına yeni bir eser kazandırdı.‘’Traits Traditions of Portugal‘’(Portekiz’in Gelenekleri ve Özellikleri) adını verdiği kitabı 1833 yılında yayımladı. Eser, Portekiz uygarlığının ve insanlarının üzerinde bıraktığı izlenimlerden oluşmaktaydı.
Gezmenin, yeni kültürleri tanımanın tadına varan Julia Pardoe, 30 Aralık 1835 tarihinde abasıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul’a geldi. Babasının seyahati hakkında bilgiler kısıtlı olsa da Türk-İngiliz ilişkilerinin gelişmesi için gerçekleştirilmiş bir ziyaret olabileceği düşünülmektedir.
Kendisinden yaklaşık yüz yıl önce Edirne ve İstanbul’da uzun uzun gezerek deneyimlerini aktaran Lady Mary Wortley Montagu’dan sonra, Türk insanı ve gelenekleri hakkında yazı kaleme almış ilk kadın olacak olan Julia, o sıralarda İstanbul’da bulunan ressam William Henry Bartlett tarafında resmedilme mutluluğuna da ermişti.
Pardoe, İstanbul gözlemlerini anlattığı kitabında daha önce Portekiz’le alakalı kullandığı anlatımı aşmış, politika dahil hemen hemen dokunmadığı hiçbir konu kalmamıştı. Kendini titiz bir vakanüvis(Osmanlı İmparatorluğu döneminde, zamanın olaylarını saptayıp tarihe geçirmekle görevli devlet tarihçisi) olarak tanımlayan Julia, modern bir gazeteci gibi çalışarak geçirdiği dokuz ay boyunca İstanbul’da gezmedik yer bırakmamıştı.
“Sultan’ın Şehri” adını verdiği kitabının önsözünde, Türkçe bilmemesinin büyük bir engel olduğunu aktaran bu seyyah hanımefendi, her yere Rum asıllı kadın bir tercümanla gitmişti. O yıllarda Fenerli Rumlar arasında, batı dillerine hakim pek çok kadının varlığı şüphesiz onun için ayrı bir şans olmuştur.
Ata binip İstanbul sırtlarında dolaşan, kayıklarla Haliç ve Boğaz’da karşında karşıya geçen Pardoe, Tophane’den Pera’ya yürüyerek yüksek kaldırımdan çıkmıştı. Başkent dışında, Bursa gezisi ve Uludağ’a çıkış öyküsü de tam bir maceraydı.
Julia Pradoe tam bir 19. yüzyıl romantiğidir. Sultanın Şehri’ndeki metinlerde kimi zaman konu dışı hikayeler anlatmıştır. Anlattığı hikayeler, doğu masallarının yeniden düzenlenmesi şeklindeydi. Pardoe, çocukken okuduğu bin bir gece masallarının kendisini çok etkilediğini söylemiş ama Osmanlı toplumunu yalnız bu açıdan gören yabancıları da eleştirmiştir. Ayrıca Doğu’yu statik değil, değişen bir yer olarak ele almıştır kitabında. Kitabın önsözünde kendini liberal bir yazar olarak nitelendiren İngiliz yazarın bu ifadeden kastı derin bir hoşgörü ve dostluk duygusunun bütün politik düşünceler ve ayırımlar üzerinde yer almasıdır.
Kitaplarında Osmanlı İmparatorluğu’ndaki halkların törelerini incelemiş ve halklar hakkında kendince karar vermişti. Her sahifesinde bin bir türlü bilgi olan ve yazarın tek sesle değil, birkaç sesle konuştuğu bazen Fransızca deyimler bazen de imlası tuhaf fakat yerinde kullanılan Türkçe ifadelerle bezenmiş bir kitap ortaya çıkarmıştı. Kitabı, 1836 İstanbul’unda yaşayanların toplumsal ve kişisel boyutlarını görebilme adına önemli bulgular içermektedir.
Julia Pradoe, Pera’daki diplomat çevresinin çok dedikoducu olduğunu kitabında. Metinlerde kulaktan dolma pek çok dedikodu kendine yer bulmuştur.
İlk baskısı 1837’de yapılan ‘’The City of the Sultan Domestic Manners of Turks‘’ (Sultanın şehri-Türklerin Ev Adetleri) eser öylesine bir rağbet görmüştür ki; 1838, 1845 ve 1854 yıllarında daha da genişletilerek üç cilt haline getirildikten sonra yeni baskılarıyla piyasaya sürülmüştü.
Gayet sıcak kanlı, zeki ve canlı bir üsluba sahip olarak nitelendirilen Julia Pardoe, hayatı boyunca yazdığı romanların yanı sıra; Fransa, İspanya ve Macaristan tarihi hakkında da eserler yazmıştı. Ama, kendisine en çok ün kazandıran hiç kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu’na ait eserlerdir. Bunlar arasında yukarıda sözü geçen eserden başka, 1839’da basılan ‘’The Beauties of the Bosphorus’’ (Boğaziçi’nin Güzellikleri) ve ‘’The Romance of the Harem” (Haremin öyküsü) dikkati çekmektedir. Boğaziçi’nin Güzellikleri adlı kitabında görsel hafızasının ne denli kuvvetli olduğunu bir kez daha ortaya oyan Pardoe, bu kitabında Türkleri ne kadar çok sevdiğini de kanıtlamıştı.
Türklere karşı ilgisi, oturmakta olduğu Londra’nın Bryanston Square meydanındaki dalgalanan ay yıldızlı Türk Bayrağını seyretmekle başlayan Julia Pardoe, o sıralarda Büyükelçi bulunan Mustafa Reşit Paşa’yla bir toplantıda tanışmıştı. Zaman geçtikçe Türklere karşı merakı daha da artmış ve sonunda İstanbul’a gelerek, rüyasını gerçekleştirebilmişti.
‘’Boğaziçi’nin Güzellikleri‘’ adlı eserinin başında ‘’Hayatta her zevkin geçirdiği üç aşama vardır. Bunlar; Umuş, oluş ve anıştır. Umuş en abartılısı, en çok hayale dayanandır. Oluş, elle tutulanı, en gerçeğidir. Anış ise en sakin ve en dayanıklı, aklı başında olanıdır‘’ ifadelerini kullanmıştır.
Osmanlı’nın renkli başkenti İstanbul’u ziyaretinden önce; aylar süresince bir gökkuşağı gibi parlak, bin bir gece masalları gibi romantik sahneler yaşamayı umduğunu, gerçekleşmesi olanak olmayan düşlerin rüyasını gördüğünü anlatmıştı. 1835 yılında Sultan’ın şehrine gittikten sonra, umuştan oluşa geçince romantik sisin dağıldığını, ancak bu sis altında beliren görünümün umulandan hiç de aşağı olmadığını sezdiğine işaret ederek ‘’İstanbul, doğanın başına yerleştirilen taçta en parlak mücevherlerden biri, berrak, sakin göğü, ışıldayan denizi, yeşilliklerle örtülü amfi tiyatro biçimindeki tepeleri, coğrafi durumu, siyasal önemi ve hepsinin üstünde bir Batılı göze sunduğu yenilikle onunla geçirilen her günün, her saatin son bulması istenilmeyen bir haz mevsimi yapıyor‘’ sözlerini dile getirmişti.
İstanbul’da yaşayan çeşitli vatandaşların özellikleri gibi, zamanın hükümdarı Abdülmecit’in yüz ve huy güzelliğini de gözünden kaçırmayan Julia Pradoe, Londra’ya dönüşünden sonra ünlü topografik peyzaj ressamı William Henry Barlett’in İstanbul’da yarattığı eşsiz eserler karşısında bu hayal şehrinde geçirdiği günleri anmış ve not edip kitabına geçirmişti.
Edebiyat alanında yapmış olduğu hizmetler nedeniyle, İngiliz hükümetçe kendisine emekli aylığının bağlanmasına 1860 yılında karar verilen Julia Pardoe, aylığın bağlanmasından iki yıl sonra 26 Kasım 1862’de Londra’nın Upper Montagu Street adresindeki evinde hayata gözlerini yumdu.
Blackmer 1253 [1. Baskı], Atabey 921 [1. Baskı]

    Lot No: 164

    Lot: 164

    Ünlü Julia Pardoe'nün İstanbul, Türkler Ve Adetleri Kitabı-[Julia] Pardoe, The City of the Sultan; and Domestic Manners of the Turks, Newman and Co., London [circa 1855] A New and Complete Edition Three Volumes in One. xvi, 240; viii, 254; viii, 259 s, ön kapak içinde 1 kitapçı etiketi, 13.5 x 9 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı bez cildinde. 1835’de geniş bir İstanbul panoraması… İngiliz şair, roman yazarı, tarihçi ve gezgin Julia Pardoe’nun (1806-1862) The City of Sultan and the Domestic Manners of the Turks (Sultanın Şehri ve Türklerin Âdetleri) adlı kitabını yazmasını, 1835 yılının Aralık ayında, İngiliz kraliyet ordusunda binbaşı olarak görev yapan babası Thomas Pardoe ile birlikte İstanbul’a gelmesine ve burada dokuz ay kalmasına borçluyuz. Seyahatname niteliği taşıyan bu eser İstanbul’daki sosyo-kültürel yaşama dair kapsamlı ve detaylı bilgileri ile dikkat çeker. Julia Pardoe hem daha önceki seyahat tecrübeleri hem de babasının itibarlı mesleği sayesinde haremlerden hamamlara, camilerden dergâhlara o dönemde bir gayrimüslimin girmesinin epey güç olduğu pek çok yere konuk olur. Osmanlı başkentinin doğal güzelliklerini, eğlence yerlerini, anıtlarını, çarşılarını dolaşan, çeşitli sosyal statüdeki kişilerin konaklarına konuk olan Julia Pardoe tüm bu deneyimlerinden edindiği bilgileri kendi gözünün gördüğü ve hissettiği biçimde bu seyahatnamesinde toplar. Eserin ilk baskısı 2 cilt olarak Henry Colburn tarafından Londra’da basılmıştır (1837). Aynı yıl Carey, Lea & Blanchard tarafından yapılan bir Philadelphia baskısı vardır. 1838 tarihli 3 ciltten oluşan 2. baskı Londra’da Henry Colburn tarafından yapılmıştır. Biraz farklı bir başlıkla (The City of the Sultan, and Domestic Manners of the Turks: With a Steam Voyage Up the Danube) basılan tek ciltlik 4. baskı G. Routledge and Co. tarafından Londra’da 1854 yılına basılmıştır. 3. baskının basım bilgileri temin edilememiştir. Londra’da Newman and Co tarafından “A New and Complete Edition – Three Volumes in One” olarak basılan tarihsiz baskı ise oldukça nadir olup worldcat.org’a göre dünyada hiçbir kurumsal kütüphanede mevcut değildir. Eser Türkçeye iki farklı çevirmen, Bedriye Şanda ve Banu Büyükkal, tarafından beş farklı adla çevrilmiştir. İlk olarak 1967 yılında Bedriye Şanda tarafından Yabancı Gözü ile 125 yıl Önce Istanbuladıyla çevrilen eser, 1997 yılında 18. yy’da İstanbul adıyla yeniden okuyucuyla buluşur. Bu eser 750 sayfa ve üç ciltten oluşan özgün eserin 212 sayfadan oluşan kısaltılmış bir çevirisidir. Daha sonra kitabın bir diğer çevirmeni olan Banu Büyükkal tarafından yapılan çeviri ilk kez 1999 yılında Boyner Grup Yayıncılık tarafından Miss Pardoe Gözüyle 19. yy Osmanlı Yaşantısıadıyla yayımlanır. Aynı çeviri 2004 yılında Şehirlerin Ecesi İstanbul: Bir Leydinin Gözüyle 19. yy’da Osmanlı Yaşamı adıyla Kitap Yayınevi aracılığıyla yeniden okuyucuyla buluşur. 544 sayfadan oluşan bu çevirinin eksiksiz, tam metin olduğu Yayıncı Notunda belirtilir. Türkiye İş Bankası Yayınları 2010 ve 2017 yıllarında aynı eseri yine Banu Büyükkal çevirmenliğinde Sultanlar Şehri İstanbul adıyla sunar. Binbaşı Thomas Pardoe’nin ikinci kızı Julia, 1806 yılında Yorkshire eyaletinin Beverley kasabasında dünyaya geldi. Damarlarında İspanyol kanı bulunan babası Thomas, askerliği meslek edinmiş ve Waterloo Savaşı’nda büyük yararlılık göstererek kendine ün yapmıştı. Julia’nın edebiyat merakı çocukluğunda başladı. Daha 14 yaşındayken ilk şiirlerini yazmaya başlayan Julia, bunları bir kitap haline getirerek aynı yıl içerisinde bastırdı. Halkın zevkini okşayan bu eserini oldukça ilgi gördü ve iki baskısı daha yapıldı. Kadınların az olduğu şiir dünyasına adını yazdıran genç Julia’nın hayatı, ailesinin sağlığından endişe etmesi üzerine değişti. Bir süre iştahtan kesilen ve güçsüzlüğü günden güne artan genç kızın verem illetine tutulmasından korkuluyordu. Doktorların tavsiyesi üzerine, ailesi onu yurt dışında; ılımlı bir iklime göndermeye karar verdi. Julia’nın gideceği ülke Portekiz’di. On beş ay süreyle kaldığı ülkeyi gezip dolaşan, görülecek eserlerini ve anıtlarını notlarla saptayan Julia, bunları kitaplaştırarak edebiyat alanına yeni bir eser kazandırdı.‘’Traits Traditions of Portugal‘’(Portekiz’in Gelenekleri ve Özellikleri) adını verdiği kitabı 1833 yılında yayımladı. Eser, Portekiz uygarlığının ve insanlarının üzerinde bıraktığı izlenimlerden oluşmaktaydı. Gezmenin, yeni kültürleri tanımanın tadına varan Julia Pardoe, 30 Aralık 1835 tarihinde abasıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul’a geldi. Babasının seyahati hakkında bilgiler kısıtlı olsa da Türk-İngiliz ilişkilerinin gelişmesi için gerçekleştirilmiş bir ziyaret olabileceği düşünülmektedir. Kendisinden yaklaşık yüz yıl önce Edirne ve İstanbul’da uzun uzun gezerek deneyimlerini aktaran Lady Mary Wortley Montagu’dan sonra, Türk insanı ve gelenekleri hakkında yazı kaleme almış ilk kadın olacak olan Julia, o sıralarda İstanbul’da bulunan ressam William Henry Bartlett tarafında resmedilme mutluluğuna da ermişti. Pardoe, İstanbul gözlemlerini anlattığı kitabında daha önce Portekiz’le alakalı kullandığı anlatımı aşmış, politika dahil hemen hemen dokunmadığı hiçbir konu kalmamıştı. Kendini titiz bir vakanüvis(Osmanlı İmparatorluğu döneminde, zamanın olaylarını saptayıp tarihe geçirmekle görevli devlet tarihçisi) olarak tanımlayan Julia, modern bir gazeteci gibi çalışarak geçirdiği dokuz ay boyunca İstanbul’da gezmedik yer bırakmamıştı. “Sultan’ın Şehri” adını verdiği kitabının önsözünde, Türkçe bilmemesinin büyük bir engel olduğunu aktaran bu seyyah hanımefendi, her yere Rum asıllı kadın bir tercümanla gitmişti. O yıllarda Fenerli Rumlar arasında, batı dillerine hakim pek çok kadının varlığı şüphesiz onun için ayrı bir şans olmuştur. Ata binip İstanbul sırtlarında dolaşan, kayıklarla Haliç ve Boğaz’da karşında karşıya geçen Pardoe, Tophane’den Pera’ya yürüyerek yüksek kaldırımdan çıkmıştı. Başkent dışında, Bursa gezisi ve Uludağ’a çıkış öyküsü de tam bir maceraydı. Julia Pradoe tam bir 19. yüzyıl romantiğidir. Sultanın Şehri’ndeki metinlerde kimi zaman konu dışı hikayeler anlatmıştır. Anlattığı hikayeler, doğu masallarının yeniden düzenlenmesi şeklindeydi. Pardoe, çocukken okuduğu bin bir gece masallarının kendisini çok etkilediğini söylemiş ama Osmanlı toplumunu yalnız bu açıdan gören yabancıları da eleştirmiştir. Ayrıca Doğu’yu statik değil, değişen bir yer olarak ele almıştır kitabında. Kitabın önsözünde kendini liberal bir yazar olarak nitelendiren İngiliz yazarın bu ifadeden kastı derin bir hoşgörü ve dostluk duygusunun bütün politik düşünceler ve ayırımlar üzerinde yer almasıdır. Kitaplarında Osmanlı İmparatorluğu’ndaki halkların törelerini incelemiş ve halklar hakkında kendince karar vermişti. Her sahifesinde bin bir türlü bilgi olan ve yazarın tek sesle değil, birkaç sesle konuştuğu bazen Fransızca deyimler bazen de imlası tuhaf fakat yerinde kullanılan Türkçe ifadelerle bezenmiş bir kitap ortaya çıkarmıştı. Kitabı, 1836 İstanbul’unda yaşayanların toplumsal ve kişisel boyutlarını görebilme adına önemli bulgular içermektedir. Julia Pradoe, Pera’daki diplomat çevresinin çok dedikoducu olduğunu kitabında. Metinlerde kulaktan dolma pek çok dedikodu kendine yer bulmuştur. İlk baskısı 1837’de yapılan ‘’The City of the Sultan Domestic Manners of Turks‘’ (Sultanın şehri-Türklerin Ev Adetleri) eser öylesine bir rağbet görmüştür ki; 1838, 1845 ve 1854 yıllarında daha da genişletilerek üç cilt haline getirildikten sonra yeni baskılarıyla piyasaya sürülmüştü. Gayet sıcak kanlı, zeki ve canlı bir üsluba sahip olarak nitelendirilen Julia Pardoe, hayatı boyunca yazdığı romanların yanı sıra; Fransa, İspanya ve Macaristan tarihi hakkında da eserler yazmıştı. Ama, kendisine en çok ün kazandıran hiç kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu’na ait eserlerdir. Bunlar arasında yukarıda sözü geçen eserden başka, 1839’da basılan ‘’The Beauties of the Bosphorus’’ (Boğaziçi’nin Güzellikleri) ve ‘’The Romance of the Harem” (Haremin öyküsü) dikkati çekmektedir. Boğaziçi’nin Güzellikleri adlı kitabında görsel hafızasının ne denli kuvvetli olduğunu bir kez daha ortaya oyan Pardoe, bu kitabında Türkleri ne kadar çok sevdiğini de kanıtlamıştı. Türklere karşı ilgisi, oturmakta olduğu Londra’nın Bryanston Square meydanındaki dalgalanan ay yıldızlı Türk Bayrağını seyretmekle başlayan Julia Pardoe, o sıralarda Büyükelçi bulunan Mustafa Reşit Paşa’yla bir toplantıda tanışmıştı. Zaman geçtikçe Türklere karşı merakı daha da artmış ve sonunda İstanbul’a gelerek, rüyasını gerçekleştirebilmişti. ‘’Boğaziçi’nin Güzellikleri‘’ adlı eserinin başında ‘’Hayatta her zevkin geçirdiği üç aşama vardır. Bunlar; Umuş, oluş ve anıştır. Umuş en abartılısı, en çok hayale dayanandır. Oluş, elle tutulanı, en gerçeğidir. Anış ise en sakin ve en dayanıklı, aklı başında olanıdır‘’ ifadelerini kullanmıştır. Osmanlı’nın renkli başkenti İstanbul’u ziyaretinden önce; aylar süresince bir gökkuşağı gibi parlak, bin bir gece masalları gibi romantik sahneler yaşamayı umduğunu, gerçekleşmesi olanak olmayan düşlerin rüyasını gördüğünü anlatmıştı. 1835 yılında Sultan’ın şehrine gittikten sonra, umuştan oluşa geçince romantik sisin dağıldığını, ancak bu sis altında beliren görünümün umulandan hiç de aşağı olmadığını sezdiğine işaret ederek ‘’İstanbul, doğanın başına yerleştirilen taçta en parlak mücevherlerden biri, berrak, sakin göğü, ışıldayan denizi, yeşilliklerle örtülü amfi tiyatro biçimindeki tepeleri, coğrafi durumu, siyasal önemi ve hepsinin üstünde bir Batılı göze sunduğu yenilikle onunla geçirilen her günün, her saatin son bulması istenilmeyen bir haz mevsimi yapıyor‘’ sözlerini dile getirmişti. İstanbul’da yaşayan çeşitli vatandaşların özellikleri gibi, zamanın hükümdarı Abdülmecit’in yüz ve huy güzelliğini de gözünden kaçırmayan Julia Pradoe, Londra’ya dönüşünden sonra ünlü topografik peyzaj ressamı William Henry Barlett’in İstanbul’da yarattığı eşsiz eserler karşısında bu hayal şehrinde geçirdiği günleri anmış ve not edip kitabına geçirmişti. Edebiyat alanında yapmış olduğu hizmetler nedeniyle, İngiliz hükümetçe kendisine emekli aylığının bağlanmasına 1860 yılında karar verilen Julia Pardoe, aylığın bağlanmasından iki yıl sonra 26 Kasım 1862’de Londra’nın Upper Montagu Street adresindeki evinde hayata gözlerini yumdu. Blackmer 1253 [1. Baskı], Atabey 921 [1. Baskı]

    TLSatıldı
  • Mısır Baskısı Bir Atatürk Kitabı-Aziz Hanki Bey, Turcs et Atatürk, Imp. F. E. Noury & Gils, Le Caire, 1939. [4], ii, 188, [2] s, künye sayfası önünde 1 levha, metin sonunda 1 katlanır harita, 14 x 20 cm, kağıt kapağında. Arapça’dan çeviren: Gamil Hanki. Kitabın metni önce Al-Ahram gazetesinin 9 Nisan 1938 tarihli sayısından itibaren Arapça olarak tefrika edilmişti. Kitabın Atatürk ve Türkler başlıklı Türkçe baskısı ise 1955 yılında Ekircigil yayınları arasında çıkmıştır. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: La Turquie rénovée, Révolution politique, En marge de la guerre d'Indépendance, Révolution sociale, Atatürk, L'homme, La mort d'Atatürk, Les obsèques nationales d'Atatürk, Le testament d'Atatürk, Ismet Inönü, La Turquie d'Europe, La Turquie d'Asie, La Famille d'Osman. Kitabın sonuna 4 sayfalık bir bibliyografya eklenmiştir. La Turquie d'Europe başlıklı bölümde (s 147-165) önemli tarihsel anıtları ile İstanbul tanıtılmaktadır. Halep doğumlu bir Katolik Ermeni olan Aziz Hanki hayatının büyük bir bölümünü Mısır’da geçirmiştir. Mısır’da avukatlık yapmış, baronun kurulmasına öncülük etmiştir. Kırk kadar kitap ve birçok makale yazmıştır.

    Lot No: 165

    Lot: 165

    Mısır Baskısı Bir Atatürk Kitabı-Aziz Hanki Bey, Turcs et Atatürk, Imp. F. E. Noury & Gils, Le Caire, 1939. [4], ii, 188, [2] s, künye sayfası önünde 1 levha, metin sonunda 1 katlanır harita, 14 x 20 cm, kağıt kapağında. Arapça’dan çeviren: Gamil Hanki. Kitabın metni önce Al-Ahram gazetesinin 9 Nisan 1938 tarihli sayısından itibaren Arapça olarak tefrika edilmişti. Kitabın Atatürk ve Türkler başlıklı Türkçe baskısı ise 1955 yılında Ekircigil yayınları arasında çıkmıştır. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: La Turquie rénovée, Révolution politique, En marge de la guerre d'Indépendance, Révolution sociale, Atatürk, L'homme, La mort d'Atatürk, Les obsèques nationales d'Atatürk, Le testament d'Atatürk, Ismet Inönü, La Turquie d'Europe, La Turquie d'Asie, La Famille d'Osman. Kitabın sonuna 4 sayfalık bir bibliyografya eklenmiştir. La Turquie d'Europe başlıklı bölümde (s 147-165) önemli tarihsel anıtları ile İstanbul tanıtılmaktadır. Halep doğumlu bir Katolik Ermeni olan Aziz Hanki hayatının büyük bir bölümünü Mısır’da geçirmiştir. Mısır’da avukatlık yapmış, baronun kurulmasına öncülük etmiştir. Kırk kadar kitap ve birçok makale yazmıştır.

    TLSatıldı
  • 1880'de İstanbul Ve İzmir-Fortuné du Boisgobey, Du Rhin au Nil. Carnet de Voyage dun Parisien, E. Plon et cie, Paris, 1880. 348, [2] s, 10 gravür, 18 x 11.5 cm, sırtı deri, kapakları bez cildinde. Fortuné du Boisgobey (1821-1891) Fransız kurgu yazarıdır. Bu kitap, yazarın Almanya’dan başlayıp Mısır’da sonlanan seyahatnamesidir. Yazar, Berlin’den başlayan seyahatinde Prag ve Viyana gibi önemli Avrupa başkentlerini gezdikten sonra kitabın ana eksenini oluşturan İstanbul’a varıyor. Burada şehrin tarihi anıtları ve bir Avrupalı turiste ilginç gelebilecek tüm özellikleri detaylı bir şekilde anlatılıyor. İstanbul’a ayrılan bölümler kitabın neredeyse yarısını oluşturmaktadır. Yazar İstanbul’dan sonra denizyoluyla İzmir’e gidiyor. İzmir’e ayrılan bölümden sonra Rodos, Kıbrıs, Yafa, Kudüs, Betlehem ve İskenderiye geziliyor.

    Lot No: 166

    Lot: 166

    1880'de İstanbul Ve İzmir-Fortuné du Boisgobey, Du Rhin au Nil. Carnet de Voyage dun Parisien, E. Plon et cie, Paris, 1880. 348, [2] s, 10 gravür, 18 x 11.5 cm, sırtı deri, kapakları bez cildinde. Fortuné du Boisgobey (1821-1891) Fransız kurgu yazarıdır. Bu kitap, yazarın Almanya’dan başlayıp Mısır’da sonlanan seyahatnamesidir. Yazar, Berlin’den başlayan seyahatinde Prag ve Viyana gibi önemli Avrupa başkentlerini gezdikten sonra kitabın ana eksenini oluşturan İstanbul’a varıyor. Burada şehrin tarihi anıtları ve bir Avrupalı turiste ilginç gelebilecek tüm özellikleri detaylı bir şekilde anlatılıyor. İstanbul’a ayrılan bölümler kitabın neredeyse yarısını oluşturmaktadır. Yazar İstanbul’dan sonra denizyoluyla İzmir’e gidiyor. İzmir’e ayrılan bölümden sonra Rodos, Kıbrıs, Yafa, Kudüs, Betlehem ve İskenderiye geziliyor.

    TLSatıldı
  • Süslü Ciltlerinde 1890’da Akdeniz Havzası Ve Türkiye-Joel Cook, The Mediterranean and its Borderlands, The John C. Winston Co, Philadephia, 1910 (ilk ve tek baskı). 2 cilt: çift renk başlık s, vii, 609, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 25 levha ; çift renk başlık s, [2], 648 s, metin dışında baskılı pelür kağıdıile korunmuş 25 levha, 20.5 x 14 cm, üst kenarları altın yaldızlı desenli bez ciltlerinde. 
1. Cilt “Western Countries” (Batı Ülkeleri), 2. cilt ise “Eastern Countries” (Doğu Ülkeleri) altbaşlığını taşır. 
Amerikan kamuoyunun Akdeniz dünyasına ilgisi 20. yüzyılın başlarında artış göstermiş, eski medeniyetlerin beşiği olan bu havzada yer alan ülkelere gelecek seyyahların ihtiyaç duyacağı bilgilerin toplandığı eserler yazılmaya başlanmıştı. Müzayedeye sunduğumuz bu eser Akdeniz ve Ege denizine kıyısı olan tüm ülkeler hakkında yapılmış kapsamlı bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Filistin’den Mısır’a, İstanbul’dan Ege adalarına kadar olan tüm şehirlerin coğrafi, kültürel özellikleri ve arkeolojik kalıntılarının fotoğraflarla sunulduğu bu eser bir anlamda 20. yüzyılın başında bölgenin fotoğrafını çekmektedir. Kitabın Türkiye ile ilgili kısmında, Çanakkale ve Gelibolu’nun tarihteki önemine ve burada yaşamış olan uygarlıklara, Marmara Denizi ve Haliç’e, Bizans dönemine ait mimari eserlere, Avrupa ile Asya’nın birleşme noktasında yer alan İstanbul şehri ve bu şehrin Yedikule, Üsküdar, Galata, Pera, Tarabya, Kağıthane gibi önemli semtlerine, Topkapı Sarayı, Aya Sofya, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Köşkü gibi ihtişamlı yapılara, alışverişin cereyan ettiği pazarlara, cadde ve sokaklara, sokak köpeklerine, bölge halkına ve şehirde yer alan mezarlıklara kadar birçok farklı konuya değinilmektedir.

    Lot No: 167

    Lot: 167

    Süslü Ciltlerinde 1890’da Akdeniz Havzası Ve Türkiye-Joel Cook, The Mediterranean and its Borderlands, The John C. Winston Co, Philadephia, 1910 (ilk ve tek baskı). 2 cilt: çift renk başlık s, vii, 609, metin dışında baskılı pelür kağıdı ile korunmuş 25 levha ; çift renk başlık s, [2], 648 s, metin dışında baskılı pelür kağıdıile korunmuş 25 levha, 20.5 x 14 cm, üst kenarları altın yaldızlı desenli bez ciltlerinde. 1. Cilt “Western Countries” (Batı Ülkeleri), 2. cilt ise “Eastern Countries” (Doğu Ülkeleri) altbaşlığını taşır. Amerikan kamuoyunun Akdeniz dünyasına ilgisi 20. yüzyılın başlarında artış göstermiş, eski medeniyetlerin beşiği olan bu havzada yer alan ülkelere gelecek seyyahların ihtiyaç duyacağı bilgilerin toplandığı eserler yazılmaya başlanmıştı. Müzayedeye sunduğumuz bu eser Akdeniz ve Ege denizine kıyısı olan tüm ülkeler hakkında yapılmış kapsamlı bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Filistin’den Mısır’a, İstanbul’dan Ege adalarına kadar olan tüm şehirlerin coğrafi, kültürel özellikleri ve arkeolojik kalıntılarının fotoğraflarla sunulduğu bu eser bir anlamda 20. yüzyılın başında bölgenin fotoğrafını çekmektedir. Kitabın Türkiye ile ilgili kısmında, Çanakkale ve Gelibolu’nun tarihteki önemine ve burada yaşamış olan uygarlıklara, Marmara Denizi ve Haliç’e, Bizans dönemine ait mimari eserlere, Avrupa ile Asya’nın birleşme noktasında yer alan İstanbul şehri ve bu şehrin Yedikule, Üsküdar, Galata, Pera, Tarabya, Kağıthane gibi önemli semtlerine, Topkapı Sarayı, Aya Sofya, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Köşkü gibi ihtişamlı yapılara, alışverişin cereyan ettiği pazarlara, cadde ve sokaklara, sokak köpeklerine, bölge halkına ve şehirde yer alan mezarlıklara kadar birçok farklı konuya değinilmektedir.

    TLSatıldı
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun Tam Bir Etüdü-William Eton, A Survey of the Turkish Empire, in which are considered, I. Its Government, Finances, Military and Naval Force, Religion, History, Arts, Sciences, Manners, Commerce, and Population. II. the State of the Provinces, Including the Ancient Government of the Crim Tatars, the subjection of the Greeks, their efforts toward emancipation, and the interest of other nations, particularly of Great Britain, in their success, III. the Causes of the Decline of Turkey, and those which tend to the prolongation of its existence, with a development of the political system of the late Empress of Russia, IV. the British Commerce with Turkey, the ncecessity of abolishing the Levant Company, and the danger of our Quarantine regulations. with many other important particulars. London T. Cadell, jun. and W. Davies, 1801 (3. baskı). xxviii, 500 s, 21.5 x 13 cm, yan sayfaları ebrulu sırtı tümsekli modern deri cildinde. İngiltere'nin XVIII. yüzyıl ortalarında Britanya Adasını tamamen hükümranlığı altına aldıktan sonra bir imparatorluğa dönüşmesiyle birlikte Doğu, Londra'nın ilgi alanına girmeye başlamıştı. Daha önce genellikle seyyahların ya da maceraperestlerin masalsı anlatılarının, halkı eğlendirmek ve korkutmak için yapılan gazete haberlerinin gözde konusu olan Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu, bu yeni devirde Aydınlanma Çağının birinci elden gözleme dayalı "Doğu'yu keşif" literatürünün bir parçası haline gelecekti. Bu eser İngiltere'de hızla büyüyen bu literatürün en önemli örneklerinden birisidir. Ticarî ve diplomatik görevleri sebebiyle uzun seneler İzmir, Basra, Malta ve Odessa'da kalmış olan William Eton 1794-1801 yıllarında, William Pitt kabinesinde Savaş Bakanlığı yapmış Henry Dundas'a "Doğu uzmanı" olarak hizmet etmiştir. Uzun süre Oriental Company nin temsilciliğini de yapmış William Eton'ın ticarî bağlantıları Osmanlı Imparatorluğu'nun pek çok bölgesinde bulunmasına imkan verirken, Ingiltere'nin St. Petersburg elçiliğinde sekreter olarak geçirdiği beş yıl bilhassa Prens Potemkin ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır. Yaptığı seyahatlerde ve üstlendiği görevler esnasında edindiği izlenimleri, 1802 ve 1807'de yayımlanan Authentic Materials for History of the People of Malta ve 1805'de yayınlanan A Concise Account of the Commerce and Navigation of the Black Sea başlıklı kitaplarda toplayan Eton'ın en çok ses getiren eseri, 1798'de ilk baskısı yapılan A Survey of the Turkish Empire isimli çalışmasıdır. Bu kitabın takip eden on sene içinde üç kez daha (1799, 1801, 1809) basılmış olması, gördüğü yoğun ilginin bir işaretidir. Başlığının da ima ettiği gibi A Survey of the Turkish Empire, bir seyahatname olmaktan ziyade Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki politik ve ekonomik etkisini artırmaya çalışan Ingiliz kabinesine sunulmuş bir rapor mahiyetindedir. Nitekim Eton, bir taraftan Osmanlı Imparatorluğu'nun siyasî, askerî, iktisadî vaziyetini tasvir edip, gündelik hayat hususunda okurlarını bilgilendirirken, diğer taraftan da Rusva ve Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğu'na karşı takip ettikleri politika karşısında İngiltere'nin alması gereken pozisyonu ortaya koymaya çalışır. İngiliz emperyal düşüncesine hizmet eden ve onu yeniden üreten bir "uzman" olarak Eton, Fransız Ihtilâli ve Paris'in yayılmacı siyaseti nedeniyle, İngiliz ve Rus çıkarlarının "Ortadoğu"da, bilhassa Mısır'da birleştiğinin altını çizer. İhtilal Savaşlarıyla altüst olan Aydınlanma Çağı Avrupasının "Doğu"ya bakışını yansıtan kitap, aynı zamanda devrin oryantalist literatürünün de tipik bir örneğidir. Nitekim kitaba hâkim olan oryantalist "dejenerasyon" söylemiyle Osmanlı Imparatorluğu'nun “yükseliş ve düşüşünü" açıklamaya çalışan Eton, Osmanlı askerî teşkilatındaki zaafı çöküşün bir tezahürü olarak ele almaktadır. Ancak yazar Türkler ve Müslümanların umumî hassalarını, âdetlerini ve gündelik hayatlarını tasvire başladığında, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasî başarılarını açıklayabilmek için devlet teşkilatı bahsinde bir anahtar olarak kullandığı bu "yükseliş ve düşüş" paradigmasını bir kenara bırakır. Zira Eton'a göre Türkler ve Müslümanlar kültürel açıdan, XIV. yüzyılda olduğu gibi XVIII. yüzyıl sonunda da "Batı"dan daha geridir ve geçen zaman içerisinde bu alanda hiç mesafe kaydedememiştir. Nitekim 'bağnazlıklarının bir sonucu olan kibirle malûl' olan Türkler'in "Batı"yı yakalamaları neredeyse imkânsızdır. Fikrî bakımdan İngiliz aydınlanmasının bir ürünü olan William Eton, "Osmanlı despotizmi ne de saldırarak, baskı altında ezildiğine inandığı Yunanlılar'ı savunur. Çağdağ Rumlar'ı, antik Yunan kültürünün devamı olarak takdim eden Eton, Rusya'nın Yunanistan'ı özgürleştirme çabasını onaylayarak, birkaç on yıl sonra Lord Byron ile zirveye çıkacak Filhelenist akımın öncülerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. William Eton'ın "Osmanlı despotizmi" ve kültürü konusunda kimi zaman aşırıya kaçan görüşleri, devrin bir başka önemli yazarı Thomas Thornton'ın eleştirilerine maruz kalmıştır. Onbeş sene kaldığı İstanbul'da yaptığı gözlemlere dayanarak yayınladığı Present State of Turkey başlıklı iki ciltlik kitabında, cesaret, temizlik gibi vasıflarını ve Osmanli kültürünün edebî zenginliğini ön plana çıkartarak Türkler'i öven Thornton, A Survey of Turkish Empire'da Eton'un yaptığı Osmanlı tasviriyle gerçeğe Baron de Tott'dan daha fazla yaklaştığını belirtir. Ancak Thornton'ın tasviri ile Eton'ın çizdiği resim arasında, neredeyse hiçbir noktada benzerlik bulunmaması dikkat çekicidir. Netice olarak William Eton okura, bir Aydınlanma Çağı diplomatının "Doğu" gözlemlerini ve kolonyal iktidarın siyasî hedeflerini sunarken diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII. yüzyıl sonlarındaki vaziyeti hakkında hem çağdaşı okuyucusuna hem de bugün bizlere bir resim sunar. Ancak bu değerlendirmenin, Eton'ın temsilcisi olduğu İngiliz emperyal politikası çerçevesinde şekillendirilmiş subjektif bir tarafının da bulunduğu akıldan çıkartılmamalıdır. Eton'un bu kitabı yayınlandığı dönemde büyük ilgi görmüş, İngilizce'de dört kez basılmış, Fransızca ve Almanca'ya da çevrilmiştir. Blackmer 558 (1. baskı), Atabey 409 (2. baskı)
Kitabın Türkçe edisyonu ise 19. Yüzyılın Başında Osmanlı İmparatorluğu (İstanbul, 2009) başlıklı kitaptır.

    Lot No: 168

    Lot: 168

    Osmanlı İmparatorluğu'nun Tam Bir Etüdü-William Eton, A Survey of the Turkish Empire, in which are considered, I. Its Government, Finances, Military and Naval Force, Religion, History, Arts, Sciences, Manners, Commerce, and Population. II. the State of the Provinces, Including the Ancient Government of the Crim Tatars, the subjection of the Greeks, their efforts toward emancipation, and the interest of other nations, particularly of Great Britain, in their success, III. the Causes of the Decline of Turkey, and those which tend to the prolongation of its existence, with a development of the political system of the late Empress of Russia, IV. the British Commerce with Turkey, the ncecessity of abolishing the Levant Company, and the danger of our Quarantine regulations. with many other important particulars. London T. Cadell, jun. and W. Davies, 1801 (3. baskı). xxviii, 500 s, 21.5 x 13 cm, yan sayfaları ebrulu sırtı tümsekli modern deri cildinde. İngiltere'nin XVIII. yüzyıl ortalarında Britanya Adasını tamamen hükümranlığı altına aldıktan sonra bir imparatorluğa dönüşmesiyle birlikte Doğu, Londra'nın ilgi alanına girmeye başlamıştı. Daha önce genellikle seyyahların ya da maceraperestlerin masalsı anlatılarının, halkı eğlendirmek ve korkutmak için yapılan gazete haberlerinin gözde konusu olan Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu, bu yeni devirde Aydınlanma Çağının birinci elden gözleme dayalı "Doğu'yu keşif" literatürünün bir parçası haline gelecekti. Bu eser İngiltere'de hızla büyüyen bu literatürün en önemli örneklerinden birisidir. Ticarî ve diplomatik görevleri sebebiyle uzun seneler İzmir, Basra, Malta ve Odessa'da kalmış olan William Eton 1794-1801 yıllarında, William Pitt kabinesinde Savaş Bakanlığı yapmış Henry Dundas'a "Doğu uzmanı" olarak hizmet etmiştir. Uzun süre Oriental Company nin temsilciliğini de yapmış William Eton'ın ticarî bağlantıları Osmanlı Imparatorluğu'nun pek çok bölgesinde bulunmasına imkan verirken, Ingiltere'nin St. Petersburg elçiliğinde sekreter olarak geçirdiği beş yıl bilhassa Prens Potemkin ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır. Yaptığı seyahatlerde ve üstlendiği görevler esnasında edindiği izlenimleri, 1802 ve 1807'de yayımlanan Authentic Materials for History of the People of Malta ve 1805'de yayınlanan A Concise Account of the Commerce and Navigation of the Black Sea başlıklı kitaplarda toplayan Eton'ın en çok ses getiren eseri, 1798'de ilk baskısı yapılan A Survey of the Turkish Empire isimli çalışmasıdır. Bu kitabın takip eden on sene içinde üç kez daha (1799, 1801, 1809) basılmış olması, gördüğü yoğun ilginin bir işaretidir. Başlığının da ima ettiği gibi A Survey of the Turkish Empire, bir seyahatname olmaktan ziyade Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki politik ve ekonomik etkisini artırmaya çalışan Ingiliz kabinesine sunulmuş bir rapor mahiyetindedir. Nitekim Eton, bir taraftan Osmanlı Imparatorluğu'nun siyasî, askerî, iktisadî vaziyetini tasvir edip, gündelik hayat hususunda okurlarını bilgilendirirken, diğer taraftan da Rusva ve Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğu'na karşı takip ettikleri politika karşısında İngiltere'nin alması gereken pozisyonu ortaya koymaya çalışır. İngiliz emperyal düşüncesine hizmet eden ve onu yeniden üreten bir "uzman" olarak Eton, Fransız Ihtilâli ve Paris'in yayılmacı siyaseti nedeniyle, İngiliz ve Rus çıkarlarının "Ortadoğu"da, bilhassa Mısır'da birleştiğinin altını çizer. İhtilal Savaşlarıyla altüst olan Aydınlanma Çağı Avrupasının "Doğu"ya bakışını yansıtan kitap, aynı zamanda devrin oryantalist literatürünün de tipik bir örneğidir. Nitekim kitaba hâkim olan oryantalist "dejenerasyon" söylemiyle Osmanlı Imparatorluğu'nun “yükseliş ve düşüşünü" açıklamaya çalışan Eton, Osmanlı askerî teşkilatındaki zaafı çöküşün bir tezahürü olarak ele almaktadır. Ancak yazar Türkler ve Müslümanların umumî hassalarını, âdetlerini ve gündelik hayatlarını tasvire başladığında, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasî başarılarını açıklayabilmek için devlet teşkilatı bahsinde bir anahtar olarak kullandığı bu "yükseliş ve düşüş" paradigmasını bir kenara bırakır. Zira Eton'a göre Türkler ve Müslümanlar kültürel açıdan, XIV. yüzyılda olduğu gibi XVIII. yüzyıl sonunda da "Batı"dan daha geridir ve geçen zaman içerisinde bu alanda hiç mesafe kaydedememiştir. Nitekim 'bağnazlıklarının bir sonucu olan kibirle malûl' olan Türkler'in "Batı"yı yakalamaları neredeyse imkânsızdır. Fikrî bakımdan İngiliz aydınlanmasının bir ürünü olan William Eton, "Osmanlı despotizmi ne de saldırarak, baskı altında ezildiğine inandığı Yunanlılar'ı savunur. Çağdağ Rumlar'ı, antik Yunan kültürünün devamı olarak takdim eden Eton, Rusya'nın Yunanistan'ı özgürleştirme çabasını onaylayarak, birkaç on yıl sonra Lord Byron ile zirveye çıkacak Filhelenist akımın öncülerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. William Eton'ın "Osmanlı despotizmi" ve kültürü konusunda kimi zaman aşırıya kaçan görüşleri, devrin bir başka önemli yazarı Thomas Thornton'ın eleştirilerine maruz kalmıştır. Onbeş sene kaldığı İstanbul'da yaptığı gözlemlere dayanarak yayınladığı Present State of Turkey başlıklı iki ciltlik kitabında, cesaret, temizlik gibi vasıflarını ve Osmanli kültürünün edebî zenginliğini ön plana çıkartarak Türkler'i öven Thornton, A Survey of Turkish Empire'da Eton'un yaptığı Osmanlı tasviriyle gerçeğe Baron de Tott'dan daha fazla yaklaştığını belirtir. Ancak Thornton'ın tasviri ile Eton'ın çizdiği resim arasında, neredeyse hiçbir noktada benzerlik bulunmaması dikkat çekicidir. Netice olarak William Eton okura, bir Aydınlanma Çağı diplomatının "Doğu" gözlemlerini ve kolonyal iktidarın siyasî hedeflerini sunarken diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII. yüzyıl sonlarındaki vaziyeti hakkında hem çağdaşı okuyucusuna hem de bugün bizlere bir resim sunar. Ancak bu değerlendirmenin, Eton'ın temsilcisi olduğu İngiliz emperyal politikası çerçevesinde şekillendirilmiş subjektif bir tarafının da bulunduğu akıldan çıkartılmamalıdır. Eton'un bu kitabı yayınlandığı dönemde büyük ilgi görmüş, İngilizce'de dört kez basılmış, Fransızca ve Almanca'ya da çevrilmiştir. Blackmer 558 (1. baskı), Atabey 409 (2. baskı) Kitabın Türkçe edisyonu ise 19. Yüzyılın Başında Osmanlı İmparatorluğu (İstanbul, 2009) başlıklı kitaptır.

    TLSatıldı
  • 1883'te İstanbul-Edmond About, De Pontoise a Stamboul, Librairie Hachette, Paris, 1884 (ilk ve tek baskı). 284, [4] s, 19 x 12 cm, döneminin sayfalarının üst kenarı yaldızlı, sırtı tümsekli deri, yan sayfaları ve kapakları ebrulu cildinde. De Pontoise a Stamboul yazarın Belçikalı bir işadamı olan arkadaşı Delloye-Matthieu’nun daveti üzerine 1883 yılı Ekim ayında İstanbul’a yaptığı seyahatin öyküsüdür. About seyahatnamesinde, tarih ve arkeoloji bilgilerini İstanbul’la ilgili gözlemleriyle birleştirmiş, bütün yabancılar gibi dervişleri, Türk kadınlarını, dükkan sahiplerinin sıcakkanlı tutumunu ve sokakların vazgeçilmez sakinleri olan köpekleri yazmadan geçmemiştir. De Pontoise a Stamboul s 1-144 arasındadır. Kitabın sonrasında yazarın başka konularla ilgili altı yazısı bulunmaktadır. Tam adı Edmond François Valentin About (1828-1885) olan yazar Atina’da Fransız okulunda okudu. Eserlerinde Voltaire’i örnek aldı. Yazarlığın yanı sıra gazetecilik de yaptı.

    Lot No: 169

    Lot: 169

    1883'te İstanbul-Edmond About, De Pontoise a Stamboul, Librairie Hachette, Paris, 1884 (ilk ve tek baskı). 284, [4] s, 19 x 12 cm, döneminin sayfalarının üst kenarı yaldızlı, sırtı tümsekli deri, yan sayfaları ve kapakları ebrulu cildinde. De Pontoise a Stamboul yazarın Belçikalı bir işadamı olan arkadaşı Delloye-Matthieu’nun daveti üzerine 1883 yılı Ekim ayında İstanbul’a yaptığı seyahatin öyküsüdür. About seyahatnamesinde, tarih ve arkeoloji bilgilerini İstanbul’la ilgili gözlemleriyle birleştirmiş, bütün yabancılar gibi dervişleri, Türk kadınlarını, dükkan sahiplerinin sıcakkanlı tutumunu ve sokakların vazgeçilmez sakinleri olan köpekleri yazmadan geçmemiştir. De Pontoise a Stamboul s 1-144 arasındadır. Kitabın sonrasında yazarın başka konularla ilgili altı yazısı bulunmaktadır. Tam adı Edmond François Valentin About (1828-1885) olan yazar Atina’da Fransız okulunda okudu. Eserlerinde Voltaire’i örnek aldı. Yazarlığın yanı sıra gazetecilik de yaptı.

    TLSatıldı
  • Abou-l Hasan Ali Ben Mohammed-Abou-l Hasan Ali Ben Mohammed, En-Nafhat El-Miskiya Fi-S-Sifarat Et-Tourkiya. Relation d`une Ambassade Marocaine en Turquie 1589-1591, Paul Geuthner, Paris, 1929. xvi, 130 s, 25.5 x 16.5 cm, kağıt kapağında. Traduite et annotée par Le Lieutenant-Colonel Henry de Castries. Publications de la Section Historique du Maroc. Documents d`Histoire et de Géographie Marocaines. Abu-l-Hasan Ali ibn Mohammed al-Tamgruti (born in Tamegroute ca. 1560, died in 1594/5) was a Moroccan author, ambassador, fqih and one of the most important officials of the Saadian court during the reign of Ahmad al-Mansur. He was in charge of the embassy to the Turkish sultan Murad III together with secretary of state Abd al-Aziz al-Fishtali.] He is best known because of the rihla of his journey to Istanbul in 1590-91. He was buried in the sanctuary of Qadi Ayyad in Marrakesh. Print var.. Müzayedelerimizde ilk defa görülen son derece nadir bir kitaptır.

    Lot No: 170

    Lot: 170

    Abou-l Hasan Ali Ben Mohammed-Abou-l Hasan Ali Ben Mohammed, En-Nafhat El-Miskiya Fi-S-Sifarat Et-Tourkiya. Relation d`une Ambassade Marocaine en Turquie 1589-1591, Paul Geuthner, Paris, 1929. xvi, 130 s, 25.5 x 16.5 cm, kağıt kapağında. Traduite et annotée par Le Lieutenant-Colonel Henry de Castries. Publications de la Section Historique du Maroc. Documents d`Histoire et de Géographie Marocaines. Abu-l-Hasan Ali ibn Mohammed al-Tamgruti (born in Tamegroute ca. 1560, died in 1594/5) was a Moroccan author, ambassador, fqih and one of the most important officials of the Saadian court during the reign of Ahmad al-Mansur. He was in charge of the embassy to the Turkish sultan Murad III together with secretary of state Abd al-Aziz al-Fishtali.] He is best known because of the rihla of his journey to Istanbul in 1590-91. He was buried in the sanctuary of Qadi Ayyad in Marrakesh. Print var.. Müzayedelerimizde ilk defa görülen son derece nadir bir kitaptır.

    TLSatıldı
  • Jos. Aymeric, De Leipsic a Constantinople-Jos. Aymeric, De Leipsic a Constantinople, Journal de Route 1892, Rengersche Buchandlung, Leipzig, 1893. İlk ve tek baskı. [2], 105 s, arka kapak içinde 1 renkli katlanır harita, 19.5 x 12.5 cm, bez cildinde. Almanya’da Fransızca olarak basılmış son derece nadir bir kitaptır. 1892 yazında tertiplenen bir okul gezisine katılan Dr Jos. Aymeric Almanca olarak yazdığı giriş yazısında yolculuk boyunca gördüğü masal dünyasını andıran güzellikleri okuyucu ile paylaşma arzusu ile kitabı yazdığını belirtiyor. S 47-54 arasındaki XII. bölümde Selanik ile İstanbul arasındaki güzergah, s 54-82 arasındaki XIII. bölümde İstanbul, s 82-88 arasındaki XIV. bölümde ise İstanbul-İzmir yolculuğu ve İzmir anlatılmaktadır.

    Lot No: 171

    Lot: 171

    Jos. Aymeric, De Leipsic a Constantinople-Jos. Aymeric, De Leipsic a Constantinople, Journal de Route 1892, Rengersche Buchandlung, Leipzig, 1893. İlk ve tek baskı. [2], 105 s, arka kapak içinde 1 renkli katlanır harita, 19.5 x 12.5 cm, bez cildinde. Almanya’da Fransızca olarak basılmış son derece nadir bir kitaptır. 1892 yazında tertiplenen bir okul gezisine katılan Dr Jos. Aymeric Almanca olarak yazdığı giriş yazısında yolculuk boyunca gördüğü masal dünyasını andıran güzellikleri okuyucu ile paylaşma arzusu ile kitabı yazdığını belirtiyor. S 47-54 arasındaki XII. bölümde Selanik ile İstanbul arasındaki güzergah, s 54-82 arasındaki XIII. bölümde İstanbul, s 82-88 arasındaki XIV. bölümde ise İstanbul-İzmir yolculuğu ve İzmir anlatılmaktadır.

    TLSatıldı
  • Friedrich Fuchs-Friedrich Fuchs, Die Höheren Schulen von Konstantinopel im Mittelalter, Verlag Adolf M. Hakkert, Amsterdam, 1964 (2. baskı). vi, 79 s, indeks, 1 minik kitapçı etiketi, 22.5 x 15.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Bizans döneminde İstanbul’da yüksek eğitim kurumlarının tarihçesi. 1. baskı 1926 yılında basılmıştır.

    Lot No: 172

    Lot: 172

    Friedrich Fuchs-Friedrich Fuchs, Die Höheren Schulen von Konstantinopel im Mittelalter, Verlag Adolf M. Hakkert, Amsterdam, 1964 (2. baskı). vi, 79 s, indeks, 1 minik kitapçı etiketi, 22.5 x 15.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Bizans döneminde İstanbul’da yüksek eğitim kurumlarının tarihçesi. 1. baskı 1926 yılında basılmıştır.

    TLSatıldı
  • 1885 Yılında İktisadi Ve Ticarî Açıdan İzmir Ve Anadolu-Démétrius Georgiadès, Smyrne et l’Asie Mineure au Point de vue Économique et Commercial, Imprimerie Chaix, Paris, 1885. xx, 268 s. 2 harita, 25 x 16 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. İlk bölümde İzmir’i coğrafi özellikleri, doğal zenginlikleri, ticaretteki önemi, limanları ve kullanılan paralarla ayrıntılı olarak ele alan kitabın 2. bölümü Marsilya ile ticaret yapan Doğu limanlarının tarihini içermektedir. 3. bölümde yabancı ülkelerle Fransa arasındaki ticaret incelenmektedir. Kitapta birer İzmir ve Önasya haritası bulunmaktadır. Kitabın önsözünden yazarın yılın yarısını Fransa’da geçiren İzmirli Rum bir tüccar olduğu anlaşılmaktadır. Georgiades, 1891’de La Turquie Contemporaine (Çağdaş Türkiye) isimli bir gazete çıkarmış ancak baskılar sonucu kapatmak zorunda kalmıştır. La Turquie Actuelle (Paris, 1892) ve La Régénération de la Turquie est-elle Possible? (Paris, 1909) isimli iki kitabı daha vardır.

    Lot No: 173

    Lot: 173

    1885 Yılında İktisadi Ve Ticarî Açıdan İzmir Ve Anadolu-Démétrius Georgiadès, Smyrne et l’Asie Mineure au Point de vue Économique et Commercial, Imprimerie Chaix, Paris, 1885. xx, 268 s. 2 harita, 25 x 16 cm, sırtı deri kapakları karton cildinde. İlk bölümde İzmir’i coğrafi özellikleri, doğal zenginlikleri, ticaretteki önemi, limanları ve kullanılan paralarla ayrıntılı olarak ele alan kitabın 2. bölümü Marsilya ile ticaret yapan Doğu limanlarının tarihini içermektedir. 3. bölümde yabancı ülkelerle Fransa arasındaki ticaret incelenmektedir. Kitapta birer İzmir ve Önasya haritası bulunmaktadır. Kitabın önsözünden yazarın yılın yarısını Fransa’da geçiren İzmirli Rum bir tüccar olduğu anlaşılmaktadır. Georgiades, 1891’de La Turquie Contemporaine (Çağdaş Türkiye) isimli bir gazete çıkarmış ancak baskılar sonucu kapatmak zorunda kalmıştır. La Turquie Actuelle (Paris, 1892) ve La Régénération de la Turquie est-elle Possible? (Paris, 1909) isimli iki kitabı daha vardır.

    TLSatıldı
  • Bir İtalyan'ın Istanbul Seyahatnamesi-G[iuseppe]. A[ntonio]. Borgese, Autunno di Costantinopoli, Fratelli Trevesi, Milano, 1929. xxviii, 142, [10] s, metin dışında 16 levha, 20.5 x 14.5 cm, 1500 adetlik numaralı baskının 466 numaralısı, kağıt kapağında.
G. Antonio Borgese (Polizzi Generosa 1882 – Fiesole 1952) est un écrivain, critique et universitaire italien. Après avoir fait ses études à Florence, il participe activement à la revue Leonardo et prend la direction de la revue Hermes. Jusqu’en 1931, il publie en Italie des recueils de poésie, des romans et des essais critiques. Deux de ses romans rencontrent un franc succès : Rubé (1921) et I vivi e i morti (1923). Il enseigne également à l’université la littérature allemande et l’esthétique (il obtient une chaire d’abord à Milan puis à Rome). Son refus d’adhérer au fascisme entrave sa carrière universitaire. La difficulté à exercer son métier motive son départ (1931) pour les États-Unis où il accepte une chaire et s’installe définitivement. Il séjourne à Constantinople une quinzaine de jours au mois d’octobre 1926.
Giuseppe Antonio Borgese (1882-1952) İtalyan yazar, gazeteci ve edebiyat eleştirmenidir. Şiir, roman, kısa hikâye, oyun, seyahatname gibi edebiyatın birçok dalında kalem oynatmıştır. 
Yazar kitabında Mustafa Kemal için de bir bölüm ayrılmıştır.
Kitaptaki levhalar, Miss Pardoe’nün The Beauties of the Bosphorus isimli ünlü kitabını resimleyen William Henry Bartlett’in İstanbul gravürlerinin faksimileleridir.

    Lot No: 174

    Lot: 174

    Bir İtalyan'ın Istanbul Seyahatnamesi-G[iuseppe]. A[ntonio]. Borgese, Autunno di Costantinopoli, Fratelli Trevesi, Milano, 1929. xxviii, 142, [10] s, metin dışında 16 levha, 20.5 x 14.5 cm, 1500 adetlik numaralı baskının 466 numaralısı, kağıt kapağında. G. Antonio Borgese (Polizzi Generosa 1882 – Fiesole 1952) est un écrivain, critique et universitaire italien. Après avoir fait ses études à Florence, il participe activement à la revue Leonardo et prend la direction de la revue Hermes. Jusqu’en 1931, il publie en Italie des recueils de poésie, des romans et des essais critiques. Deux de ses romans rencontrent un franc succès : Rubé (1921) et I vivi e i morti (1923). Il enseigne également à l’université la littérature allemande et l’esthétique (il obtient une chaire d’abord à Milan puis à Rome). Son refus d’adhérer au fascisme entrave sa carrière universitaire. La difficulté à exercer son métier motive son départ (1931) pour les États-Unis où il accepte une chaire et s’installe définitivement. Il séjourne à Constantinople une quinzaine de jours au mois d’octobre 1926. Giuseppe Antonio Borgese (1882-1952) İtalyan yazar, gazeteci ve edebiyat eleştirmenidir. Şiir, roman, kısa hikâye, oyun, seyahatname gibi edebiyatın birçok dalında kalem oynatmıştır. Yazar kitabında Mustafa Kemal için de bir bölüm ayrılmıştır. Kitaptaki levhalar, Miss Pardoe’nün The Beauties of the Bosphorus isimli ünlü kitabını resimleyen William Henry Bartlett’in İstanbul gravürlerinin faksimileleridir.

    TLSatıldı
  • Dekoratif Cildinde Çok Nadir Bir Seyahatname-J[James] M[onroe] Buckley, Travels in Three Continents Europe, Africa, Asia, Hunt & Eaton, New York; Cranston & Curst, Cincinnati, MDCCCXCV [1895]. xviii, 614 s, metin içinde 85 levha, fotogravür, resim, 24 x 16 cm, sayfalarının üst tarafı yaldızlı, yayıncısının desenli bez cildinde. 
James Monroe Buckley (1836-1920)
21 Kasım 1888’de Amherst Koleji öğrencilerinden biriyle New York’tan yola çıkan yazarın Londra, Paris, İspanya, Fas, Cezayir, Marsilya, İtalya, Mısır, Kudüs, Ürdün, Filistin, Suriye, Beyrut, Kıbrıs, Ege Adaları, İzmir, Efes, Atina, İstanbul, Doğu Rumeli, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Viyana, Paris, New York güzergahını içeren seyehatnamesi. İstanbul’a geniş yer ayrılan kitapta gezilen yerlerin özellikleri ve halkları hakkında bilgiler verilmiştir. Yazar, gözlemlerini anekdotlarla süslemiş, resimlerle desteklemiştir. Eser, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nu diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak kavramak açısından ilginç verilerle doludur.
İçindekiler (sadece İstanbul bölümü) (s 531-566):
CHAPTER LXIV. Constantinople. 
Salonica— Mount Athos — The Dardanelles— Beauty of Constantinople Seen from the Sea of Marmora — The Golden Horn — Constantinople Made up of Three Dissimilar Cities— Disenchantment — Dr. Long— The Seraglio— Imperial Gate —Santa Sophia
CHAPTER LXV. Constantinople.— (Continued.) 
The Sultan’s Forty-seventh Birthday — The Floating Bridge — Along the Shore of the Bosporus to the Black Sea — Ships and Boats — The Armenians — Head of the Greek Church — Support of Mosques — Muezzin — Philanthropies of the Mosque of Suliman — Spinning Dervishes — Robert College 
CHAPTER LXVI. Constantinople.— (Concluded.) 
Turkish Burying Grounds of Scutari — English Cemetery and Florence Nightingale’s Hospital — American Bible House — Portraits of the Sultans — Rise and Fall of the Janizaries — The Turk — Column of the Three Serpents — Fountains — Censorship of the Press — A Translator Perforce — The Sultan and Laborer.

    Lot No: 175

    Lot: 175

    Dekoratif Cildinde Çok Nadir Bir Seyahatname-J[James] M[onroe] Buckley, Travels in Three Continents Europe, Africa, Asia, Hunt & Eaton, New York; Cranston & Curst, Cincinnati, MDCCCXCV [1895]. xviii, 614 s, metin içinde 85 levha, fotogravür, resim, 24 x 16 cm, sayfalarının üst tarafı yaldızlı, yayıncısının desenli bez cildinde. James Monroe Buckley (1836-1920) 21 Kasım 1888’de Amherst Koleji öğrencilerinden biriyle New York’tan yola çıkan yazarın Londra, Paris, İspanya, Fas, Cezayir, Marsilya, İtalya, Mısır, Kudüs, Ürdün, Filistin, Suriye, Beyrut, Kıbrıs, Ege Adaları, İzmir, Efes, Atina, İstanbul, Doğu Rumeli, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Viyana, Paris, New York güzergahını içeren seyehatnamesi. İstanbul’a geniş yer ayrılan kitapta gezilen yerlerin özellikleri ve halkları hakkında bilgiler verilmiştir. Yazar, gözlemlerini anekdotlarla süslemiş, resimlerle desteklemiştir. Eser, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nu diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak kavramak açısından ilginç verilerle doludur. İçindekiler (sadece İstanbul bölümü) (s 531-566): CHAPTER LXIV. Constantinople. Salonica— Mount Athos — The Dardanelles— Beauty of Constantinople Seen from the Sea of Marmora — The Golden Horn — Constantinople Made up of Three Dissimilar Cities— Disenchantment — Dr. Long— The Seraglio— Imperial Gate —Santa Sophia CHAPTER LXV. Constantinople.— (Continued.) The Sultan’s Forty-seventh Birthday — The Floating Bridge — Along the Shore of the Bosporus to the Black Sea — Ships and Boats — The Armenians — Head of the Greek Church — Support of Mosques — Muezzin — Philanthropies of the Mosque of Suliman — Spinning Dervishes — Robert College CHAPTER LXVI. Constantinople.— (Concluded.) Turkish Burying Grounds of Scutari — English Cemetery and Florence Nightingale’s Hospital — American Bible House — Portraits of the Sultans — Rise and Fall of the Janizaries — The Turk — Column of the Three Serpents — Fountains — Censorship of the Press — A Translator Perforce — The Sultan and Laborer.

    TLSatıldı
  • İstanbul'da Yaşamış Beyaz Rus'ları  Anlatan Nadir Bir Eser-Eugenia S[proul]. Bumgardner, Undaunted Exiles, The McClure Company, Staunton, Virginia, 1925. [8], 230 s, metin dışında 16 levhada 28 fotoğraf, yazarından imzalı, 22 x 16 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Acıların ve Sürgünlerin kenti İstanbul… İstanbul’a kısa bir tatil yapmak üzere gelen ancak Amarikan Kızılhaç direktörünün ricası üzerine şehirde kalarak muhtaç durumdaki Ruslara yardım eden Eugenia Sproul Bumgardner’in (1879-1948) anıları birinci elden bilgilere yer vermesi bakımından İstanbul’daki Beyaz Ruslar’ı anlatan eserler arasında çok önemlidir. Kitap zengin bir kültürel birikime sahip olan göçmenlerin çocuklarını okutma gayretini, bu amaçla temin edilen Rusça kitaplar ve Amerikalılarca sağlanan kırtasiye malzemesi ile Tophane’de açılan 500 öğrencilik Rus Lisesi’nin mevcudiyetini Bumgardner’in kitabından öğreniyoruz. Genellikle Péra çevresine yerleşen Beyaz Ruslar kendi devrimine hazırlanan bir ülkenin başkentinin karmaşasına kendi kültürlerini ve alışkanlıklarını çok kolay taşımışlardı. Bumbardner’in de gözlemlediği gibi eski görkemli geçmişlerini bir kenara atan Beyaz Ruslar açtıkları lokantalar, gece kulüpleri ve 24 saat açık pastaneleri, Boutnikorff’un Tepebaşı Parkı’nda verdiği senfoni orkestrası konserleri ile Péra’nın çehresini değiştirmeye başlamışlardır. Bumgardner’in deyimiyle Péra’daki sönük ve gösterişsiz Rum lokantaları yerlerini Rus lokantalarına bıraktılar. Zamulenko’nun yönetimindeki senfonik konserler, Rasputin Balesi, Karnetski ve İstanbul’da ilk bale okulunun açılması ile İstanbul’un kültürel yapısı değişmeye başlamıştır. İstanbul’da ilk sergisini açan Rus Ressamlar Cemiyeti, İstanbul’da üretilen Smirnoff vodkası, 24 saat açık Petrograd Pastanesi ile Beyaz Ruslar çok kültürlü olan ‘acıların ve sürgünlerin’ kenti İstanbul’a yepyeni bir soluk katarlar.

    Lot No: 176

    Lot: 176

    İstanbul'da Yaşamış Beyaz Rus'ları Anlatan Nadir Bir Eser-Eugenia S[proul]. Bumgardner, Undaunted Exiles, The McClure Company, Staunton, Virginia, 1925. [8], 230 s, metin dışında 16 levhada 28 fotoğraf, yazarından imzalı, 22 x 16 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Acıların ve Sürgünlerin kenti İstanbul… İstanbul’a kısa bir tatil yapmak üzere gelen ancak Amarikan Kızılhaç direktörünün ricası üzerine şehirde kalarak muhtaç durumdaki Ruslara yardım eden Eugenia Sproul Bumgardner’in (1879-1948) anıları birinci elden bilgilere yer vermesi bakımından İstanbul’daki Beyaz Ruslar’ı anlatan eserler arasında çok önemlidir. Kitap zengin bir kültürel birikime sahip olan göçmenlerin çocuklarını okutma gayretini, bu amaçla temin edilen Rusça kitaplar ve Amerikalılarca sağlanan kırtasiye malzemesi ile Tophane’de açılan 500 öğrencilik Rus Lisesi’nin mevcudiyetini Bumgardner’in kitabından öğreniyoruz. Genellikle Péra çevresine yerleşen Beyaz Ruslar kendi devrimine hazırlanan bir ülkenin başkentinin karmaşasına kendi kültürlerini ve alışkanlıklarını çok kolay taşımışlardı. Bumbardner’in de gözlemlediği gibi eski görkemli geçmişlerini bir kenara atan Beyaz Ruslar açtıkları lokantalar, gece kulüpleri ve 24 saat açık pastaneleri, Boutnikorff’un Tepebaşı Parkı’nda verdiği senfoni orkestrası konserleri ile Péra’nın çehresini değiştirmeye başlamışlardır. Bumgardner’in deyimiyle Péra’daki sönük ve gösterişsiz Rum lokantaları yerlerini Rus lokantalarına bıraktılar. Zamulenko’nun yönetimindeki senfonik konserler, Rasputin Balesi, Karnetski ve İstanbul’da ilk bale okulunun açılması ile İstanbul’un kültürel yapısı değişmeye başlamıştır. İstanbul’da ilk sergisini açan Rus Ressamlar Cemiyeti, İstanbul’da üretilen Smirnoff vodkası, 24 saat açık Petrograd Pastanesi ile Beyaz Ruslar çok kültürlü olan ‘acıların ve sürgünlerin’ kenti İstanbul’a yepyeni bir soluk katarlar.

    TLSatıldı
  • İstanbul'a Gelecekler İçin Çok Şirin Bir Turist Rehberi-A[dela]. [Monica] Goodrich-Freer (Mrs. Spoer), Things Seen in Constantinople. A Description of this Picturesque Outpost of the Orient, its History, Mosques & the life & Ways of its People. Seeley, London, 1925. 158, [2] s, 1 harita, 33 fotoğraf, 15 x 10 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Bir İngiliz kadının gözünden son yıllarını yaşayan bir başkent… İngiliz kadın yazar Goodrich-Freer'in (1870-1931) İstanbul'u Aya Sofya, Türk kadını, camiler, Péra, Galata ve ötesi, su sistemi, mezarlıklar, günlük yaşam gibi başlıklar altında anlatan kitap kitap bol sayıda fotoğrafla desteklenmiş ve döneminde büyük ilgi gören the Things Seen in dizisinde yayınlanmıştır. Kitapta Péra'ya ayrılan bölümlerde Abdülhamid dönemi ile I. Dünya Savaşı sonrası dönemi karşılaştıran Péralı Levantenlerin pahalılaşan hayat ve artan nüfus ile Péra'nın bir yeryüzü cenneti olma özelliğini kaybettiğinden yakındıklarını belirtiyor.

    Lot No: 177

    Lot: 177

    İstanbul'a Gelecekler İçin Çok Şirin Bir Turist Rehberi-A[dela]. [Monica] Goodrich-Freer (Mrs. Spoer), Things Seen in Constantinople. A Description of this Picturesque Outpost of the Orient, its History, Mosques & the life & Ways of its People. Seeley, London, 1925. 158, [2] s, 1 harita, 33 fotoğraf, 15 x 10 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Bir İngiliz kadının gözünden son yıllarını yaşayan bir başkent… İngiliz kadın yazar Goodrich-Freer'in (1870-1931) İstanbul'u Aya Sofya, Türk kadını, camiler, Péra, Galata ve ötesi, su sistemi, mezarlıklar, günlük yaşam gibi başlıklar altında anlatan kitap kitap bol sayıda fotoğrafla desteklenmiş ve döneminde büyük ilgi gören the Things Seen in dizisinde yayınlanmıştır. Kitapta Péra'ya ayrılan bölümlerde Abdülhamid dönemi ile I. Dünya Savaşı sonrası dönemi karşılaştıran Péralı Levantenlerin pahalılaşan hayat ve artan nüfus ile Péra'nın bir yeryüzü cenneti olma özelliğini kaybettiğinden yakındıklarını belirtiyor.

    TLSatıldı
  • İslâm Mimarisi Yazarından İmzalı-[Anonim], Mausolée d'Affifi: Erigé à la Mémoire de Feu Son Altesse le Khédive Tewfik Pacha. Cairo, 1894 (ilk ve tek baskı). [2], xxii [22] numaralı lavha (21 fotogravür ve 1 plan), Saray Mimari Dimitrius Fabricius Bey’den ithaf imzalı ("À Monsieur Daumet, hommage de l'Architecte, Le Caire 18 May 1895"), folyo (36.5 x 26.5 cm), yan sayfaları yenilenmiş, yayıncısının desenli bez cildinde. Mausoleum of Khedive Tawfiq (Qubbat Affendina) (no number), A.D.1894 / 1311 A.H. The royal mausoleum called Qubbat Afandina, (Tomb of Our Master) is the resting place of Khedive Tewfiq (1852-1892) and other members of the royal family descended from Muhammad ‘Ali Pasha. It includes the tomb of Pembe Khadin, who was wife of Ahmed Tusun Pasha (1793-1816) and mother of the Pasha of Egypt ‘Abbas Hilmi I (1813-1854). Her grand marble cenotaph is in opulent Ottoman Baroque style. The mausoleum, built in 1894, was designed by the khedival royal court architect Dimitrius Fabricius Pasha (1847-1907). It was commissioned by Khedive Tawfiq’s widow Princess Emine, and his son, the young khedive ‘Abbas Hilmi (who were both eventually also buried here.) Many of the decorations adorning the mausoleum were produced by the arts and crafts school established by the princess. The building followed the contemporary European “beaux art” principles of design, but used decorative motifs taken from mediaeval Islamic architecture, especially from the neighbouring Mamluk-period tombs. In the time of rising Egyptian nationalism, with which the young khedive sympathised, such Neo-Mamluk architecture was seen as a strong expression of Egyptian national identity.

    Lot No: 178

    Lot: 178

    İslâm Mimarisi Yazarından İmzalı-[Anonim], Mausolée d'Affifi: Erigé à la Mémoire de Feu Son Altesse le Khédive Tewfik Pacha. Cairo, 1894 (ilk ve tek baskı). [2], xxii [22] numaralı lavha (21 fotogravür ve 1 plan), Saray Mimari Dimitrius Fabricius Bey’den ithaf imzalı ("À Monsieur Daumet, hommage de l'Architecte, Le Caire 18 May 1895"), folyo (36.5 x 26.5 cm), yan sayfaları yenilenmiş, yayıncısının desenli bez cildinde. Mausoleum of Khedive Tawfiq (Qubbat Affendina) (no number), A.D.1894 / 1311 A.H. The royal mausoleum called Qubbat Afandina, (Tomb of Our Master) is the resting place of Khedive Tewfiq (1852-1892) and other members of the royal family descended from Muhammad ‘Ali Pasha. It includes the tomb of Pembe Khadin, who was wife of Ahmed Tusun Pasha (1793-1816) and mother of the Pasha of Egypt ‘Abbas Hilmi I (1813-1854). Her grand marble cenotaph is in opulent Ottoman Baroque style. The mausoleum, built in 1894, was designed by the khedival royal court architect Dimitrius Fabricius Pasha (1847-1907). It was commissioned by Khedive Tawfiq’s widow Princess Emine, and his son, the young khedive ‘Abbas Hilmi (who were both eventually also buried here.) Many of the decorations adorning the mausoleum were produced by the arts and crafts school established by the princess. The building followed the contemporary European “beaux art” principles of design, but used decorative motifs taken from mediaeval Islamic architecture, especially from the neighbouring Mamluk-period tombs. In the time of rising Egyptian nationalism, with which the young khedive sympathised, such Neo-Mamluk architecture was seen as a strong expression of Egyptian national identity.

    TLSatıldı
  • Aya İrini Kilisesi’nin Mimarisi-Walter S[ykes]. George, The Church of Saint Eirene at Constantinople, with an Historical Notice by Alexander van Millinegn M.A., D.D. Professor of History, Robert College, Consantinople and An Appendix on the Monument of Porphyrios by A. M. Woodward, M.A., A. J.. B. Wace, M. A., Published for the Byzantine Research & Publication Fund by Henry Frowde, Oxford University Press, London, New York, Toronto, Melbourne and Bombay, [1913]. xiv, 87 s, metin içinde 39 fotoğraf, plan, kroki vs, künye sayfası önünde 1 levha, metin sonunda 29 levha (2’si renkli), ex-library, 37.5 x 27.5 cm (folyo), yayıncısının sırtı tamirli bez cildinde. Bu eser Aya İrini’nin tam bir deskripsiyonunu ve belgelemesini içermektedir. Eserde yapının Bizans devri tarihi için ayrılan kısım Alexander van Millingen tarafından hazırlanmıştır. Millingen, bu monografiden bir sene evvel yayınlanan “Byzantine Churches of Constantinople” adlı kitabında Aya İrini için ayırdığı kısımda George’un araştırma sonuçlarını ve çizimlerini kullanmıştır. George’un çalışmasından önce Aya İrini ile ilgili uzun süreli çalışmalara izin verilmemişti. Yapıda uzun süreli çalışma yapmak isteyen Byzantine Research and Publication Fund (Londra) için Profesör Alexander van Millingen’in de yardımlarıyla 1909 yılında bir izin çıkarılmıştır. Bu dönemde bu fon tarafından desteklenmekte olan Walter George Selanik’teki Bizans kiliselerini incelemek amacıyla yola çıkmak üzereydi. Kendisinden Aya İrini’yi de çalışması dahiline alması istenir. Tam George’un Aya İrini’de çalışmaya başladığı dönemde yapının onarıma girmesi sayesinde sıvaların yenilenmesi için kurulan iskeleleri kullanarak duvar yüzeylerini yakından görüp incelemeye ve belgelemeye olanak bulur. George’un monografisinde yapıyla ilgili somut bilgiler verilmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Kitaba detaylı bir kayıt ve analiz olarak bakılabilir. Yapıyı etkileyen öğeler ve mimarlık tarihi içindeki yeri yazarın açıklamaya çalıştığı konular arasında değildir. Karşılaştırma yaptığı diğer yapıların da sadece kendi gezip gördükleriyle sınırlı olduğunu belirtmektedir.

    Lot No: 179

    Lot: 179

    Aya İrini Kilisesi’nin Mimarisi-Walter S[ykes]. George, The Church of Saint Eirene at Constantinople, with an Historical Notice by Alexander van Millinegn M.A., D.D. Professor of History, Robert College, Consantinople and An Appendix on the Monument of Porphyrios by A. M. Woodward, M.A., A. J.. B. Wace, M. A., Published for the Byzantine Research & Publication Fund by Henry Frowde, Oxford University Press, London, New York, Toronto, Melbourne and Bombay, [1913]. xiv, 87 s, metin içinde 39 fotoğraf, plan, kroki vs, künye sayfası önünde 1 levha, metin sonunda 29 levha (2’si renkli), ex-library, 37.5 x 27.5 cm (folyo), yayıncısının sırtı tamirli bez cildinde. Bu eser Aya İrini’nin tam bir deskripsiyonunu ve belgelemesini içermektedir. Eserde yapının Bizans devri tarihi için ayrılan kısım Alexander van Millingen tarafından hazırlanmıştır. Millingen, bu monografiden bir sene evvel yayınlanan “Byzantine Churches of Constantinople” adlı kitabında Aya İrini için ayırdığı kısımda George’un araştırma sonuçlarını ve çizimlerini kullanmıştır. George’un çalışmasından önce Aya İrini ile ilgili uzun süreli çalışmalara izin verilmemişti. Yapıda uzun süreli çalışma yapmak isteyen Byzantine Research and Publication Fund (Londra) için Profesör Alexander van Millingen’in de yardımlarıyla 1909 yılında bir izin çıkarılmıştır. Bu dönemde bu fon tarafından desteklenmekte olan Walter George Selanik’teki Bizans kiliselerini incelemek amacıyla yola çıkmak üzereydi. Kendisinden Aya İrini’yi de çalışması dahiline alması istenir. Tam George’un Aya İrini’de çalışmaya başladığı dönemde yapının onarıma girmesi sayesinde sıvaların yenilenmesi için kurulan iskeleleri kullanarak duvar yüzeylerini yakından görüp incelemeye ve belgelemeye olanak bulur. George’un monografisinde yapıyla ilgili somut bilgiler verilmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Kitaba detaylı bir kayıt ve analiz olarak bakılabilir. Yapıyı etkileyen öğeler ve mimarlık tarihi içindeki yeri yazarın açıklamaya çalıştığı konular arasında değildir. Karşılaştırma yaptığı diğer yapıların da sadece kendi gezip gördükleriyle sınırlı olduğunu belirtmektedir.

    TLSatıldı
  • Kentsel Ve Kırsal Ortamda Türklerin Sosyal Yaşamı-Lucy M[ary]. J[ane]. Garnett, Turkish Life in Town and Country, G. P. Putnam’s Sons, New York and London, 1904 (1. baskı). viii, [2], 336, [5] [yayıncı katalogu] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 15 levha, indeks, 18.5 x 12.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. 
Türkiye’de kadın ve özellikle azınlık kadınları üzerine yapılmış ilk derli toplu etnoğrafya ve folklor araştırmalardan biri olan The Women of Turkey and their Folk-lore (London, 1890) başlıklı ünlü kitabın yazarı olan İngiliz kadın araştırmacı ve seyyah Lucy M. J. Garnett (c 1848-1934) bu eserinde Türkiye’de kentsel ve kırsal hayatı incelemektedir. Türkler ve kurumları, kır yaşamı ve şehir yaşamı, harem ve Yıldız köşkünde hayat, dinî ve tarikat yaşamı, eşkiyaların yaşamları, Ermeni ve Yahudi cemaatleri, Makedonya ulusları ve Dağlı Arnavutlar ve göçebelerin hayatı gibi başlıkları bulunan kitapta Türkiye’de okul hayatı, İstanbul sokakları ve Bursa’da Pazar yeri gibi fotoğraflara da yer verilmiştir. Osmanlı mozayiğini oluşturan toplumların ve bunların örgütlerinin, mekânlarının, harem hayatının, köy yaşamının yanısıra Yıldız Sarayı sakinlerinin hayatının, eğitim kurumlarının, Arnavut, Ermeni, Yahudi ve yerleşik olmayan toplumların ayrıntılı bir biçimde tanıtıldığı eserin sonuna, kitabın içinde geçen Türkçe terimlerin İngilizce açıklamalarının bulunduğu bir de sözlük eklenmiştir. 
Fotoğraflarla zenginleştirilmiş olan kitaptaki başlıca konu başlıkları şöyledir: Türkler ve kurumları ; Toprakları ve meskenleri ; Kent yaşamı ; Harem yaşamı ; Kırsal yaşam ; Yıldız Köşkü’nde yaşam ; Dinî yaşam ve düşünce tarzı ; Tarikat yaşamı ; Eğitim ve kültür ; Dağlı Arnavutlar ; Makedonya ulusları ; Ermeni cemaatleri ; İbranî cemaatleri ; Göçebe hayatı ; Eşkiya hayatı. 
Kitabın Türkçe baskısı Türk Kent ve Taşrasında Yaşam (Ankara, 2021) başlıklı kitaptır. 
Lucy Garnett, Turkey of the Ottomans (London, 1911), Mysticism and Magic in Turkey (New York, 1912), Ottoman Wonder Tales (London, 1915) gibi birçok eserin yazarıdır.

    Lot No: 180

    Lot: 180

    Kentsel Ve Kırsal Ortamda Türklerin Sosyal Yaşamı-Lucy M[ary]. J[ane]. Garnett, Turkish Life in Town and Country, G. P. Putnam’s Sons, New York and London, 1904 (1. baskı). viii, [2], 336, [5] [yayıncı katalogu] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 15 levha, indeks, 18.5 x 12.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Türkiye’de kadın ve özellikle azınlık kadınları üzerine yapılmış ilk derli toplu etnoğrafya ve folklor araştırmalardan biri olan The Women of Turkey and their Folk-lore (London, 1890) başlıklı ünlü kitabın yazarı olan İngiliz kadın araştırmacı ve seyyah Lucy M. J. Garnett (c 1848-1934) bu eserinde Türkiye’de kentsel ve kırsal hayatı incelemektedir. Türkler ve kurumları, kır yaşamı ve şehir yaşamı, harem ve Yıldız köşkünde hayat, dinî ve tarikat yaşamı, eşkiyaların yaşamları, Ermeni ve Yahudi cemaatleri, Makedonya ulusları ve Dağlı Arnavutlar ve göçebelerin hayatı gibi başlıkları bulunan kitapta Türkiye’de okul hayatı, İstanbul sokakları ve Bursa’da Pazar yeri gibi fotoğraflara da yer verilmiştir. Osmanlı mozayiğini oluşturan toplumların ve bunların örgütlerinin, mekânlarının, harem hayatının, köy yaşamının yanısıra Yıldız Sarayı sakinlerinin hayatının, eğitim kurumlarının, Arnavut, Ermeni, Yahudi ve yerleşik olmayan toplumların ayrıntılı bir biçimde tanıtıldığı eserin sonuna, kitabın içinde geçen Türkçe terimlerin İngilizce açıklamalarının bulunduğu bir de sözlük eklenmiştir. Fotoğraflarla zenginleştirilmiş olan kitaptaki başlıca konu başlıkları şöyledir: Türkler ve kurumları ; Toprakları ve meskenleri ; Kent yaşamı ; Harem yaşamı ; Kırsal yaşam ; Yıldız Köşkü’nde yaşam ; Dinî yaşam ve düşünce tarzı ; Tarikat yaşamı ; Eğitim ve kültür ; Dağlı Arnavutlar ; Makedonya ulusları ; Ermeni cemaatleri ; İbranî cemaatleri ; Göçebe hayatı ; Eşkiya hayatı. Kitabın Türkçe baskısı Türk Kent ve Taşrasında Yaşam (Ankara, 2021) başlıklı kitaptır. Lucy Garnett, Turkey of the Ottomans (London, 1911), Mysticism and Magic in Turkey (New York, 1912), Ottoman Wonder Tales (London, 1915) gibi birçok eserin yazarıdır.

    TLSatıldı
  • Tvrcici Imperii Statvs-Tvrcici Imperii Statvs. Accedit de Regn. Algeriano atque Tunetano Commentarius, Lvgdvni Batav: Ex officiana Elzeviriana [Leyden], Aº CLCLCCXXXIV [1634] (ikinci baskı). 363, [5] s., 11.5 x 6 cm, deri cildinde. Ara ara kurt yenikleri mevcuttur.Kitabın ilk baskısı aynı yerde 1630’da yapılmıştı. Elimizdeki baskıda bulunan Cezayir hakkındaki bölüm ilk baskıda yoktur. Bu kitap Busbecq, Soranzo, Orazio, Malaguzzi gibi dönemin seyyah ve yazarların kitaplarından çeşitli bölümlerin toplandığı bir derlemedir. Blackmer 1685 [1630 baskısı]

    Lot No: 181

    Lot: 181

    Tvrcici Imperii Statvs-Tvrcici Imperii Statvs. Accedit de Regn. Algeriano atque Tunetano Commentarius, Lvgdvni Batav: Ex officiana Elzeviriana [Leyden], Aº CLCLCCXXXIV [1634] (ikinci baskı). 363, [5] s., 11.5 x 6 cm, deri cildinde. Ara ara kurt yenikleri mevcuttur.Kitabın ilk baskısı aynı yerde 1630’da yapılmıştı. Elimizdeki baskıda bulunan Cezayir hakkındaki bölüm ilk baskıda yoktur. Bu kitap Busbecq, Soranzo, Orazio, Malaguzzi gibi dönemin seyyah ve yazarların kitaplarından çeşitli bölümlerin toplandığı bir derlemedir. Blackmer 1685 [1630 baskısı]

    TLSatıldı
  • 1840'larda Türkiye Ve Türkler - Yazarından İmzalı-Alexis de Valon, Une Année dans le Levant - Voyage en Sicile, en Grèce et en Turquie, Jules Labitte, Paris, 1846 (1. baskı). 2 cilt: 347 ; 270, [1] s, cilt içlerinde birer kitapçı ve ex-libris etiketleri, yazarından ithaf imzalı, 21.5 x 13 cm, döneminin sırtları tümsekli deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. 
Alexis de Valon (1818-1851) Fransız arkeolog, seyyah ve yazardır. Seyahanamesinde 1842-1843 yıllarında daha 24 yaşında iken gezdiği Sicilya, Yunanistan ve Osmanlı topraklarını anlatır. 270 sayfadan oluşan 2. cilt bütünüyle Türkiye’ye ayrılmıştır. 5 bölümden oluşan bu ciltteki bölüm başlıkları şöyledir: Rhodes et Pathmos, Smyrne, Constantinople, Le Danube, De la réforme des quarantaines. Kitapta İzmir ve İstanbul’a oldukça uzun bir yer verilmiştir (II/s 41-173). Kitabın Almanca baskısı 1854’te yapılmıştır. Yazar Sicilya ve Malta’yı geçerek Yunanistan’a ulaşır. Seleflerinden sürekli hikayelerini okuyarak beslenen yazar, buraya ulaşır ulaşmaz belki de hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşar. Aynı şekilde İzmir’e de giden Valon burada bir kez daha gördükleri karşısında hayal kırıklığı yaşar. Zira çölden gelen karavanlar ile gruplar halinde ağaç gölgelerinde oturan Araplar onun hayal ettikleriyle örtüşmemektedir. Bu nedenden ötürü İzmir’in o büyüleyici adı tüm önemini yitirir. Bütün bunlara rağmen Valon, İzmir şehrinin politik, ekonomik ve sosyal hayatı ile yakından ilgilenir. İzmir’İn halkını yakından gözlemleme imkanı bulan yazar, şehirde azalan Fransız ticaretinin nedenlerini araştırmaya başlar. İstanbul’da ise tam bir hayal kırıklığı yağayan yazar kent ile tanışmasını şöyle tasvir eder: “Bir an öylece, şaşkınlıktan taş kesilmişcesine hareketsiz kalakaldım. Çevremdeki her şey değişmişti ; o büyüleyici manzara yok olmuştu ; pis bir yol kavşağındaydım, önümde açılan ıslak, karanlık, çamurlu sokaklardan oluşan bir dehlizdi. Kaba saba tahta parçalarından üstünkörü yapılmış, sefil görünümlü evlerin ortasındaydım. Uzaktan bakınca zengin Osmanlılar olarak gördüğüm Türk yolcular paçavralara sarınmış perişan birer yoksuldular. Rıhtımı kaplayan hamalların gerisinde, kasaplar sokak ortasında koyun kesiyorlardı, parke taşları kanlı çamurla vıcık vıcıktı… Ne ışık ne hava sızdırmayan bu ıslak sokak aralarından mide bulandırıcı bir koku yükseliyordu, her çeşit çöp kokuşmaya bırakılmıştı, hiç süprülmüyorlardı ve sözü hiç dolandırmayayım, her adımda fare ve köpek leşlerine basa basa yürüyordunuz. Kostantinople’un, özellikle de Galata rıhtımının çoğu sokaklarının manzarası işte bu.” 
Kitabın sadece 2. cildinin Türkçe baskısı Abdülmecit Dönemi'nde Türkiye, Doğu'da Bir Yıl (İstanbul, 2015) başlıklı kitaptır. 
Atabey 1272, Blackmer 1713 (2. baskı)

    Lot No: 182

    Lot: 182

    1840'larda Türkiye Ve Türkler - Yazarından İmzalı-Alexis de Valon, Une Année dans le Levant - Voyage en Sicile, en Grèce et en Turquie, Jules Labitte, Paris, 1846 (1. baskı). 2 cilt: 347 ; 270, [1] s, cilt içlerinde birer kitapçı ve ex-libris etiketleri, yazarından ithaf imzalı, 21.5 x 13 cm, döneminin sırtları tümsekli deri, kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. Alexis de Valon (1818-1851) Fransız arkeolog, seyyah ve yazardır. Seyahanamesinde 1842-1843 yıllarında daha 24 yaşında iken gezdiği Sicilya, Yunanistan ve Osmanlı topraklarını anlatır. 270 sayfadan oluşan 2. cilt bütünüyle Türkiye’ye ayrılmıştır. 5 bölümden oluşan bu ciltteki bölüm başlıkları şöyledir: Rhodes et Pathmos, Smyrne, Constantinople, Le Danube, De la réforme des quarantaines. Kitapta İzmir ve İstanbul’a oldukça uzun bir yer verilmiştir (II/s 41-173). Kitabın Almanca baskısı 1854’te yapılmıştır. Yazar Sicilya ve Malta’yı geçerek Yunanistan’a ulaşır. Seleflerinden sürekli hikayelerini okuyarak beslenen yazar, buraya ulaşır ulaşmaz belki de hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşar. Aynı şekilde İzmir’e de giden Valon burada bir kez daha gördükleri karşısında hayal kırıklığı yaşar. Zira çölden gelen karavanlar ile gruplar halinde ağaç gölgelerinde oturan Araplar onun hayal ettikleriyle örtüşmemektedir. Bu nedenden ötürü İzmir’in o büyüleyici adı tüm önemini yitirir. Bütün bunlara rağmen Valon, İzmir şehrinin politik, ekonomik ve sosyal hayatı ile yakından ilgilenir. İzmir’İn halkını yakından gözlemleme imkanı bulan yazar, şehirde azalan Fransız ticaretinin nedenlerini araştırmaya başlar. İstanbul’da ise tam bir hayal kırıklığı yağayan yazar kent ile tanışmasını şöyle tasvir eder: “Bir an öylece, şaşkınlıktan taş kesilmişcesine hareketsiz kalakaldım. Çevremdeki her şey değişmişti ; o büyüleyici manzara yok olmuştu ; pis bir yol kavşağındaydım, önümde açılan ıslak, karanlık, çamurlu sokaklardan oluşan bir dehlizdi. Kaba saba tahta parçalarından üstünkörü yapılmış, sefil görünümlü evlerin ortasındaydım. Uzaktan bakınca zengin Osmanlılar olarak gördüğüm Türk yolcular paçavralara sarınmış perişan birer yoksuldular. Rıhtımı kaplayan hamalların gerisinde, kasaplar sokak ortasında koyun kesiyorlardı, parke taşları kanlı çamurla vıcık vıcıktı… Ne ışık ne hava sızdırmayan bu ıslak sokak aralarından mide bulandırıcı bir koku yükseliyordu, her çeşit çöp kokuşmaya bırakılmıştı, hiç süprülmüyorlardı ve sözü hiç dolandırmayayım, her adımda fare ve köpek leşlerine basa basa yürüyordunuz. Kostantinople’un, özellikle de Galata rıhtımının çoğu sokaklarının manzarası işte bu.” Kitabın sadece 2. cildinin Türkçe baskısı Abdülmecit Dönemi'nde Türkiye, Doğu'da Bir Yıl (İstanbul, 2015) başlıklı kitaptır. Atabey 1272, Blackmer 1713 (2. baskı)

    TLSatıldı
  • 1850'lerde "Eski" Ve "Yeni" Istanbul-J[ean]. M[amert]. Cayla, Constantinople Ancienne et Moderne, Continuée Jusqu’a Nos Jours, Nouvelle Edition, Soigneusement Revue, Eugéne Ardant et C. Thibaut, Limoges, [1868]. vi, [-7] 200 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 tahta baskı levha, metin dışında 2 tahta baskı levha, 27 x 16.5 cm, sırtı tümsekli yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. Başlangıcından 1850’li yıllara kadar İstanbul tarihi. Jean Mamert Cayla’nın (1812-1877) bu eseri müzayedelerimizde ilk defa görülen son derece nadir bir kitaptır. Bu eserin Imp. Pillot, [c. 1853] ve E. Ardant et C. Thibaut (Limoges, 1868) tarafından yapılan başka baskıları da vardır.

    Lot No: 183

    Lot: 183

    1850'lerde "Eski" Ve "Yeni" Istanbul-J[ean]. M[amert]. Cayla, Constantinople Ancienne et Moderne, Continuée Jusqu’a Nos Jours, Nouvelle Edition, Soigneusement Revue, Eugéne Ardant et C. Thibaut, Limoges, [1868]. vi, [-7] 200 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 tahta baskı levha, metin dışında 2 tahta baskı levha, 27 x 16.5 cm, sırtı tümsekli yan sayfaları ebrulu modern deri cildinde. Başlangıcından 1850’li yıllara kadar İstanbul tarihi. Jean Mamert Cayla’nın (1812-1877) bu eseri müzayedelerimizde ilk defa görülen son derece nadir bir kitaptır. Bu eserin Imp. Pillot, [c. 1853] ve E. Ardant et C. Thibaut (Limoges, 1868) tarafından yapılan başka baskıları da vardır.

    TLSatıldı
  • Aya Sofya Üzerine Bilimsel İnceleme-W[illiam]. R[ichard]. Lethaby ve Harold Swainson, The Church of Sancta Sophia, Constantinople, a Study of Byzantine Building, Macmillan & Co. London, New York, 1894 (ilk ve tek baskı). viii, 307 s, metin içinde 75 figür (plan, kroki, çizim, vs), indeks, 26.5 x 17.5 cm, yayıncısının bez cildinde. 
Kitap filigranlı kağıda basılmıştır, sayfa kenarları kesilmemiştir. 
Harold Swainson (1868-1894) mimar.
William Richard Lethaby (1857-1931) İngiliz mühendis ve mimarlık tarihçisidir. Fikirleri geç dönem el sanatlarında ve modern mimari hareketlerinde son derece etkili olmuştur. Bizans sanatı üzerine yoğunlaşıp çalışmalarda bulunmak üzere 1893’de İstanbul’a gelmiş ve Harold Swainson ile işbirliği yaparak Church of Sancta Sophia için yeteri miktarda malzeme toplamıştır. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere yazar İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Aya Sofya’yı tüm detayları ile incelemiş ve bunu kitabında anlatmıştır.

    Lot No: 184

    Lot: 184

    Aya Sofya Üzerine Bilimsel İnceleme-W[illiam]. R[ichard]. Lethaby ve Harold Swainson, The Church of Sancta Sophia, Constantinople, a Study of Byzantine Building, Macmillan & Co. London, New York, 1894 (ilk ve tek baskı). viii, 307 s, metin içinde 75 figür (plan, kroki, çizim, vs), indeks, 26.5 x 17.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Kitap filigranlı kağıda basılmıştır, sayfa kenarları kesilmemiştir. Harold Swainson (1868-1894) mimar. William Richard Lethaby (1857-1931) İngiliz mühendis ve mimarlık tarihçisidir. Fikirleri geç dönem el sanatlarında ve modern mimari hareketlerinde son derece etkili olmuştur. Bizans sanatı üzerine yoğunlaşıp çalışmalarda bulunmak üzere 1893’de İstanbul’a gelmiş ve Harold Swainson ile işbirliği yaparak Church of Sancta Sophia için yeteri miktarda malzeme toplamıştır. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere yazar İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Aya Sofya’yı tüm detayları ile incelemiş ve bunu kitabında anlatmıştır.

    TLSatıldı
  • Geniş Kapsamlı Bir Türkiye Ve Ortadoğu Seyahatnamesi-Baptistin Poujoulat, Voyage à Constantinople, dans l'Asie Mineure, en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie, en Palestine et en Égypte, N.J. Gregoir, V. Wouters et cie, Bruxelles, 1841 (2. baskı). 2 cilt birarada: 234 ; 304 s, künye sayfalarında birer vinyet, 22.5 x 14 cm, döneminin sırtı deri kapakları bez cildinde. 1. baskı Paris’te 1841 yılında Voyage dans l’Asie Mineure en Mésopotamie, a Palmyre, en Syrie, en Palestine et en Égypte başlığı ile basılan kitaptır. Baptistin Poujoulat (1809-1864) Fransız tarihçidir. Müzayedeye sunduğumuz bu eserde Anadolu, Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Mısır’a yapmış olduğu seyahatleri anlatmaktadır. Letters in Vol. I written to Michaud, beginning Nov. 12, 1836 to Sept. 14, 1837: Athens, Elensis, Smyrna, Sardis, Philadelphia, Laodicea, Aphrodisias, Nyssa, Kutahya, Dorylaeum, Brussa, Nicaea, Constantinople, Troy, Nicomedia, Angora, Caesarea, Sivas, Kurdistan, Samosata, Edessa (Orfa), Biledjik. Letters in Vol. 2 written to his brother, from Oct., 1837 to April 2, 1838, by a summary of events in Syria from Jan. 1838 to Feb. 1841: Aintab, Aleppo, Marrah, Homs, Palmyra, Damascus, Acre, Nazareth, Cana, Tiberias, Nablus, Jerusalem, Gaza, Cairo. Blackmer 1341, Atabey ve Weber’de yok.

    Lot No: 185

    Lot: 185

    Geniş Kapsamlı Bir Türkiye Ve Ortadoğu Seyahatnamesi-Baptistin Poujoulat, Voyage à Constantinople, dans l'Asie Mineure, en Mésopotamie, à Palmyre, en Syrie, en Palestine et en Égypte, N.J. Gregoir, V. Wouters et cie, Bruxelles, 1841 (2. baskı). 2 cilt birarada: 234 ; 304 s, künye sayfalarında birer vinyet, 22.5 x 14 cm, döneminin sırtı deri kapakları bez cildinde. 1. baskı Paris’te 1841 yılında Voyage dans l’Asie Mineure en Mésopotamie, a Palmyre, en Syrie, en Palestine et en Égypte başlığı ile basılan kitaptır. Baptistin Poujoulat (1809-1864) Fransız tarihçidir. Müzayedeye sunduğumuz bu eserde Anadolu, Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Mısır’a yapmış olduğu seyahatleri anlatmaktadır. Letters in Vol. I written to Michaud, beginning Nov. 12, 1836 to Sept. 14, 1837: Athens, Elensis, Smyrna, Sardis, Philadelphia, Laodicea, Aphrodisias, Nyssa, Kutahya, Dorylaeum, Brussa, Nicaea, Constantinople, Troy, Nicomedia, Angora, Caesarea, Sivas, Kurdistan, Samosata, Edessa (Orfa), Biledjik. Letters in Vol. 2 written to his brother, from Oct., 1837 to April 2, 1838, by a summary of events in Syria from Jan. 1838 to Feb. 1841: Aintab, Aleppo, Marrah, Homs, Palmyra, Damascus, Acre, Nazareth, Cana, Tiberias, Nablus, Jerusalem, Gaza, Cairo. Blackmer 1341, Atabey ve Weber’de yok.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-[Mary Adelaide] Walker, Eastern Life and Scenery with Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania, Chapman and Hall, London, 1886. 2 cilt: xiii, 346 s, 1 lavha; x, 295, 48 s kitapçı katalogu, 1 lavha, 19.5 x 12.5 cm, bez ciltlerinde. Mary Adelaide Walker, hayatının ömenli bir bölümünü (1856-1904) İstanbul’da geçirmiş İngiliz ressam ve yazardır. İstanbul, Anadolu, Balkan ülkeleri ve Ege Adalarına yaptığı seyahatleri Through Macedonia to the Albanian Lakes (1864), Eastern Life and Scenery, With Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania (London, 1886) ve Untrodden Paths in Roumania (London, 1888), Old Tracks and New Landmarks: Wayside Sketches in Crete, Macedonia, Mitylene, etc, (London, 1897) gibi seyahatnamelerinde anlatır. Modern dönemin kitap eleştirmenleri Mary Adelaide Walker gibi sapa ve tehlikeli yerleri gezen Viktorya döneminin bayan gezgin grubunu yeni yeni takdir etmeye başlamıştır. İstanbul'da kilisede görevli bir İngiliz papazın kızkardeşi olan Mary Adelaide Walker büyük bir olasılıkla İstanbul'a Kırım savaşından biraz sonra, aşağı yukarı 1856 yılında gelir ve kırk yıl boyunca Doğu'da yaşar. İstanbul'da “Constantinople during the Crimean War” adlı eseriyle tanınan Lady Hornby ile tanışır ve kitabını resimler. Bayan Walker 1860 yılında papazlık görevini sürdürmek üzere Selânik'e giden kardeşine refakat eder, orada kaldıkları süre içinde kendisi kuzey Yunanistan bölgesinde uzun bir gezi gerçekleştirir. Böylelikle İstanbul'dan Çanakkale yoluyla Kavala'ya oradan da Filippi'ye kadar olan yerleri ziyaret eder. Ardından Aynoroz yarımadasının çevresini gemiyle yapar, Selanik'e varır, oradan Pella, Edessa, Manastır, Ohrit, Kastorya ve Florina'yı ziyaret eder. the artist Mary Adelaide Walker left for Turkey, where she spent 30 years painting portraits of Ottoman ladies and their children, and corresponding with newspapers and magazines abroad. For two years she taught drawing at a school for girls in Sultanahmet. Her memoirs, Sketches of Eastern Life and Scenery, published in 1886, are a mine of precious details about everyday life. Walker bugünkü Türkiye'nin Trakya topraklarında ve Bitinya (Bolu) yöresinde yaptığı geziler hakkında, ayrıca Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan halkların gelenekleriyle ilgili birçok kitap yazmıştır. Bu değerli ve nadir seyahatname ilk defa görülmektedir. Mary Adelaide Walker was a British traveller. Her brother was the British chaplain in Istanbul during the 1850’s. She must have arrived in Istanbul soon after the Crimean war, around 1856, and stayed in the East for approximately forty years. While in the Ottoman capital, she met Lady Hornby, known for her chronicle “Constantinople during the Crimean War” and illustrated her work. In 1860, Walker followed her brother to Thessaloniki, as he took up a position as vicar in that city. She was thus able to make a grand tour of Northern Greece. From Istanbul, she travelled to Kavala and Philippoi via the Dardanelles. Subsequently, she sailed around Mount Athos peninsula to Thessaloniki and continued on to Pella, Edessa, Bitola (Monastir), Ohrid, Castoria and Florina. She wrote several books on her travels in modern-day European Turkey and especially Bithynia, as well as works dealing with the customs and traditions of the Ottoman empire. Kitabın birinci cildi bütünüyle İstanbul’a ayrılmıştır. 20’şer bölümden oluşan 2 cildin birinci cildinde İstanbul’un kayda değer bütün özellikleri anlatılır. Ressam olmasının verdiği olanaklarla girdiği Saray haremi ile ilgili birinci elden tanıklıklara kitapta çokça yer verilmiştir. Sıradan insanların erişemeyeceği bilgiler olması itibariyle harem ile ilgili bilgi, gözlem ve anekdotlar çok önemlidir. Kitapta Pera, kara surları, dervişler, mezarlıklar, Ramazan ve iftar, Haliç kıyıları, Galata Köprüsü, Maltepe, Kartal ve Pendik üzerinden yapılan Gebze gezisi gibi konular anlatılır, Birinci cildin sonunda halk folkloru ile ilgili bir bölüm eklenmiştir. Yazar otuz yıl geçirdiği şehirde bu zaman zarfında ağır tahribata uğrayan veya tamamen ortadan kalkan arkeolojik yapılardan da bahseder. İkinci cildin önemli bir bölümünde harem ve Bursa ile iligli gözlemlere yer verilir. Özellikle Bursa, kaplıcaları ve ipeği ile önemli yer tutar. Blackmer 1758

    Lot No: 186

    Lot: 186

    Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-[Mary Adelaide] Walker, Eastern Life and Scenery with Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania, Chapman and Hall, London, 1886. 2 cilt: xiii, 346 s, 1 lavha; x, 295, 48 s kitapçı katalogu, 1 lavha, 19.5 x 12.5 cm, bez ciltlerinde. Mary Adelaide Walker, hayatının ömenli bir bölümünü (1856-1904) İstanbul’da geçirmiş İngiliz ressam ve yazardır. İstanbul, Anadolu, Balkan ülkeleri ve Ege Adalarına yaptığı seyahatleri Through Macedonia to the Albanian Lakes (1864), Eastern Life and Scenery, With Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania (London, 1886) ve Untrodden Paths in Roumania (London, 1888), Old Tracks and New Landmarks: Wayside Sketches in Crete, Macedonia, Mitylene, etc, (London, 1897) gibi seyahatnamelerinde anlatır. Modern dönemin kitap eleştirmenleri Mary Adelaide Walker gibi sapa ve tehlikeli yerleri gezen Viktorya döneminin bayan gezgin grubunu yeni yeni takdir etmeye başlamıştır. İstanbul'da kilisede görevli bir İngiliz papazın kızkardeşi olan Mary Adelaide Walker büyük bir olasılıkla İstanbul'a Kırım savaşından biraz sonra, aşağı yukarı 1856 yılında gelir ve kırk yıl boyunca Doğu'da yaşar. İstanbul'da “Constantinople during the Crimean War” adlı eseriyle tanınan Lady Hornby ile tanışır ve kitabını resimler. Bayan Walker 1860 yılında papazlık görevini sürdürmek üzere Selânik'e giden kardeşine refakat eder, orada kaldıkları süre içinde kendisi kuzey Yunanistan bölgesinde uzun bir gezi gerçekleştirir. Böylelikle İstanbul'dan Çanakkale yoluyla Kavala'ya oradan da Filippi'ye kadar olan yerleri ziyaret eder. Ardından Aynoroz yarımadasının çevresini gemiyle yapar, Selanik'e varır, oradan Pella, Edessa, Manastır, Ohrit, Kastorya ve Florina'yı ziyaret eder. the artist Mary Adelaide Walker left for Turkey, where she spent 30 years painting portraits of Ottoman ladies and their children, and corresponding with newspapers and magazines abroad. For two years she taught drawing at a school for girls in Sultanahmet. Her memoirs, Sketches of Eastern Life and Scenery, published in 1886, are a mine of precious details about everyday life. Walker bugünkü Türkiye'nin Trakya topraklarında ve Bitinya (Bolu) yöresinde yaptığı geziler hakkında, ayrıca Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan halkların gelenekleriyle ilgili birçok kitap yazmıştır. Bu değerli ve nadir seyahatname ilk defa görülmektedir. Mary Adelaide Walker was a British traveller. Her brother was the British chaplain in Istanbul during the 1850’s. She must have arrived in Istanbul soon after the Crimean war, around 1856, and stayed in the East for approximately forty years. While in the Ottoman capital, she met Lady Hornby, known for her chronicle “Constantinople during the Crimean War” and illustrated her work. In 1860, Walker followed her brother to Thessaloniki, as he took up a position as vicar in that city. She was thus able to make a grand tour of Northern Greece. From Istanbul, she travelled to Kavala and Philippoi via the Dardanelles. Subsequently, she sailed around Mount Athos peninsula to Thessaloniki and continued on to Pella, Edessa, Bitola (Monastir), Ohrid, Castoria and Florina. She wrote several books on her travels in modern-day European Turkey and especially Bithynia, as well as works dealing with the customs and traditions of the Ottoman empire. Kitabın birinci cildi bütünüyle İstanbul’a ayrılmıştır. 20’şer bölümden oluşan 2 cildin birinci cildinde İstanbul’un kayda değer bütün özellikleri anlatılır. Ressam olmasının verdiği olanaklarla girdiği Saray haremi ile ilgili birinci elden tanıklıklara kitapta çokça yer verilmiştir. Sıradan insanların erişemeyeceği bilgiler olması itibariyle harem ile ilgili bilgi, gözlem ve anekdotlar çok önemlidir. Kitapta Pera, kara surları, dervişler, mezarlıklar, Ramazan ve iftar, Haliç kıyıları, Galata Köprüsü, Maltepe, Kartal ve Pendik üzerinden yapılan Gebze gezisi gibi konular anlatılır, Birinci cildin sonunda halk folkloru ile ilgili bir bölüm eklenmiştir. Yazar otuz yıl geçirdiği şehirde bu zaman zarfında ağır tahribata uğrayan veya tamamen ortadan kalkan arkeolojik yapılardan da bahseder. İkinci cildin önemli bir bölümünde harem ve Bursa ile iligli gözlemlere yer verilir. Özellikle Bursa, kaplıcaları ve ipeği ile önemli yer tutar. Blackmer 1758

    TLSatıldı
  • Mısır Ve İstanbul'da Harem Hayatı-Emmeline Lott, Harem Life in Egypt and Constantinople, T. B. Peterson & Brothers, Philadelphia, tarihsiz [c 1880]. xxiii, [25-] 357, 8, [2] s, 1 gravür, 19 x 12 cm, yayıncısının bez cildinde. Osmanlı İmparatorluğunda kadının yaşamı, toplumdaki konumu, cinselliği ve özellikle de harem, her çağda batılı yazar ve gezginlerin ilgisini çekmiştir. Ancak bu konuda yazılan kitapların çoğu, hareme ulaşmanın imkansızlığı dolayısıyla hayal ürünü olarak kalmıştır. Osmanlı kadını ve harem üzerine gerçeği yansıtan çok az eser vardır. Emmeline Lott'un eseri bunladan biridir. Emmeline Lott, Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın oğluna mürebbiyelik yapmak üzere 1863 yılında Mısır’a gitti. Kitabında İsmail Paşa’nın hareminde geçen yaşantısını gerçekçi bir bakış açısıyla anlatır. Haremi, ağır anahtarlarla açılan çift kilitli kapıların ardındaki “Zevk Mekânları” ve “Kadınların ahlaksızlaştırıldığı gizli kurumlar” olarak tasvir eden Lott, kadınların hiçbir değerinin olmadığını vurgulamış, bulaşıcı hastalıklar, hijyenik olmayan ortam, damak tadına uymayan mutfak kültürü ve harem insanlarının sosyal ilişkilerindeki seviyesizliği ve harem dışındaki dünyadan yalıtılmış olması yüzünden mutsuz olmuştur. Kitabın ilk baskısı Londra’da 1865 yılında yapılmıştır. Lott, Nil nehri üzerindeki gezilerini 2 ciltten oluşan The Grand Pacha’s Cruise on the Nile in the Viceroy of Egypt’s Yacht (London, 1869) başlıklı eserde anlatır. Mısır’daki yaşamının ürünü olan 3. eser olan The Mohaddetyn in the Palace of Gezira. Nights in the Harem (London, 1867) ise bir romandır. ve İstanbul’da haremde yaşamıştır. Blackmer 1032

    Lot No: 187

    Lot: 187

    Mısır Ve İstanbul'da Harem Hayatı-Emmeline Lott, Harem Life in Egypt and Constantinople, T. B. Peterson & Brothers, Philadelphia, tarihsiz [c 1880]. xxiii, [25-] 357, 8, [2] s, 1 gravür, 19 x 12 cm, yayıncısının bez cildinde. Osmanlı İmparatorluğunda kadının yaşamı, toplumdaki konumu, cinselliği ve özellikle de harem, her çağda batılı yazar ve gezginlerin ilgisini çekmiştir. Ancak bu konuda yazılan kitapların çoğu, hareme ulaşmanın imkansızlığı dolayısıyla hayal ürünü olarak kalmıştır. Osmanlı kadını ve harem üzerine gerçeği yansıtan çok az eser vardır. Emmeline Lott'un eseri bunladan biridir. Emmeline Lott, Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın oğluna mürebbiyelik yapmak üzere 1863 yılında Mısır’a gitti. Kitabında İsmail Paşa’nın hareminde geçen yaşantısını gerçekçi bir bakış açısıyla anlatır. Haremi, ağır anahtarlarla açılan çift kilitli kapıların ardındaki “Zevk Mekânları” ve “Kadınların ahlaksızlaştırıldığı gizli kurumlar” olarak tasvir eden Lott, kadınların hiçbir değerinin olmadığını vurgulamış, bulaşıcı hastalıklar, hijyenik olmayan ortam, damak tadına uymayan mutfak kültürü ve harem insanlarının sosyal ilişkilerindeki seviyesizliği ve harem dışındaki dünyadan yalıtılmış olması yüzünden mutsuz olmuştur. Kitabın ilk baskısı Londra’da 1865 yılında yapılmıştır. Lott, Nil nehri üzerindeki gezilerini 2 ciltten oluşan The Grand Pacha’s Cruise on the Nile in the Viceroy of Egypt’s Yacht (London, 1869) başlıklı eserde anlatır. Mısır’daki yaşamının ürünü olan 3. eser olan The Mohaddetyn in the Palace of Gezira. Nights in the Harem (London, 1867) ise bir romandır. ve İstanbul’da haremde yaşamıştır. Blackmer 1032

    TLSatıldı
  • Théophile Gautier başlıklı 25 ciltten olan dizinin 10. cildidir.-Théophile Gautier, Constantinople, The Jenson Society, Cambridge, MCMV [1905]. 300 s, 2 resim, 21.5 x 14 cm, bez cildinde. The Works of Théophile Gautier başlıklı 25 ciltten olan dizinin 10. cildidir. Bin nüshadan oluşan numaralı baskının 564 №’lu nüshasıdır. Harvard Üniversitesinde Fransızca kürsüsü profösürlerinden F C. de Sumichrast tarafından İngilizce’ye çevrilmiştir. İstanbul’u romantik bir yazarın gözünden anlatan çok önemli bir seyahatnamedir. Théophile Gautier, İstanbul’u gezip ondan çok etkilenen önemli bir Fransız yazarıdır. İstanbul’da gördüğü manzaralar, yapılar, çarşılar, insanların giyim ve davranışları ve Boğaziçi onu çok etkilemiştir. Yazarın amacı şehrin ruhunu anlamak, insanlarıyla kaynaşmak, her saniyesinden zevk alıp rengarenk şivesini paylaşarak içsel ritmine ayak uydurabileceği kadar uzun bir süre kalmaktı. İstanbul’un 19. yüzyılın ortalarındaki durumuna ilişkin betimlemeleri son derece güçlü ve berraktır. Şehir duvarlarının etrafında ağırbaşlı atlı araba gezileri, Ramazan’ın şenlikli geceleri, önemli tahribatlara neden olan büyük yangınlar, Küçüksu’daki piknikler, kahvehaneler, Karagöz, Yahudi ve Rum mahalleleri, Türk hamamları, Kadıköy, Prens Adaları, Kağıthane ve Boğaziçi.. Gautier, hepsini bir doğubilimcinin aşırı tutkusundan öte, bir rüya şehri yaratan sanatsal bir dille anlatmıştır. Kitapta İzmir için de bir bölüm ayrılmıştır. Blackmer 658 [Paris, 1853 baskısı]

    Lot No: 188

    Lot: 188

    Théophile Gautier başlıklı 25 ciltten olan dizinin 10. cildidir.-Théophile Gautier, Constantinople, The Jenson Society, Cambridge, MCMV [1905]. 300 s, 2 resim, 21.5 x 14 cm, bez cildinde. The Works of Théophile Gautier başlıklı 25 ciltten olan dizinin 10. cildidir. Bin nüshadan oluşan numaralı baskının 564 №’lu nüshasıdır. Harvard Üniversitesinde Fransızca kürsüsü profösürlerinden F C. de Sumichrast tarafından İngilizce’ye çevrilmiştir. İstanbul’u romantik bir yazarın gözünden anlatan çok önemli bir seyahatnamedir. Théophile Gautier, İstanbul’u gezip ondan çok etkilenen önemli bir Fransız yazarıdır. İstanbul’da gördüğü manzaralar, yapılar, çarşılar, insanların giyim ve davranışları ve Boğaziçi onu çok etkilemiştir. Yazarın amacı şehrin ruhunu anlamak, insanlarıyla kaynaşmak, her saniyesinden zevk alıp rengarenk şivesini paylaşarak içsel ritmine ayak uydurabileceği kadar uzun bir süre kalmaktı. İstanbul’un 19. yüzyılın ortalarındaki durumuna ilişkin betimlemeleri son derece güçlü ve berraktır. Şehir duvarlarının etrafında ağırbaşlı atlı araba gezileri, Ramazan’ın şenlikli geceleri, önemli tahribatlara neden olan büyük yangınlar, Küçüksu’daki piknikler, kahvehaneler, Karagöz, Yahudi ve Rum mahalleleri, Türk hamamları, Kadıköy, Prens Adaları, Kağıthane ve Boğaziçi.. Gautier, hepsini bir doğubilimcinin aşırı tutkusundan öte, bir rüya şehri yaratan sanatsal bir dille anlatmıştır. Kitapta İzmir için de bir bölüm ayrılmıştır. Blackmer 658 [Paris, 1853 baskısı]

    TLSatıldı
  • The Lives Of The Right Hon-Augustus Jessopp (editör) ve Roger North, The Lives of the Right Hon. Francis North, Baron Guilford ; the Hon. Sir Dudley North ; and the Hon. and Rev. Dr. John North, George Bell and Sons, London, 1890. 3 cilt: viii, 435 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür ; [2], 342, [2] s, başlık s önünde 1 çelik baskı gravür ; [2] 347, [1] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür, indeks, ex-library, 18.5 x 11.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Roger North (1651-1734) kitabın 2. ve 3. ciltlerinde babası Dudley North’un (1641-1691) biyografisini ve yayınlanmamış yazılarını sunmaktadır. Kitabın ilk baskısı 1744 tarihlidir. Dudley North, İzmir’de ticaret ve komisyonculuk yapan bir tüccarın yanına çırak olarak girdi. Bu döneme ait anıları oğlunun notları ile zenginleştirilmiş olarak Remarks from Smyrna başlıklı bölümünde sunulmaktadır (II/s 33 vd). Bu bölümde yerli Rumlardan alınan vergiler, lonca teşkilatları, Rumların fakirliği, sivil mimaride gösterilen özensizlik, yiyecek ve içeceklerin bolluğu ve çeşitliliği gibi konularda bilgiler verilir. Sonraki Mr. North’s Removal from Smyrna to Constantinople başlıklı bölümde (II/s 48 vd) Dudley North’un İstanbul’da Levant Şirketi’nin hazinedarı olarak geçirdiği hayat ve başında geçen olaylara ait anekdotlar anlatılır. Burada şirketin muhasabesini ve hukuk işlerini üstlenen North, Türkçe’ye tam olarak hakim bir insan olarak dragoman ve başka yardımcılara ihtiyaç duymadan şirketin bütün Türkçe muhaberatını yerine getirir, beşyüzden fazla davaya girerek şirketin haklarını gözetir. Bu bölümde Osmanlı hukuk sisteminin işleyişi ve özellikle davaların çözümlenmesinde takip edilen yöntemler hakkında olağanüstü değerli bilgiler verilir. Sonraki, yabancı tüccarlardan haksız yere alınan vergi ve harçların anlatıldığı A Relation of Diverse Turkish Avanias, Since the Government of Cara Mustapha Pasha, Vizier Azem (II/s 84 vd) başlıklı bölümde Dudley North’un konu hakkında yazdığı notlar nakledilmektedir. Kitapta Dudley North'un özellikleri, hatıraları, başından geçen olaylar ve İstanbul'da yaşadığı döneme ait notlar da aktarılmaktadır. Bu sayfalarda İstanbul'da yabancı elçilere verilen değer, gördükleri muamele, Sultan'ı Hristiyan yapmak amacıyla İstanbul'a gelip sokaklarda vaaz veren kuakerin deli zannedilerek tımarhaneye kapatılması, North'un bir arkadaşı ile beraber bilimsel esaslara göre çizdiği topoğrafik İstanbul haritası, Osmanlı mimarisi, inşaat teknikleri, kullanılan malzemeler, Türklerin özellikleri, İstanbul'da kahve kültürü ve esirlerle ilgili çeşitli anekdotlar anlatılır. Bu bölümde İstanbul Yahudileri hakkında verilen kapsamlı bilgiler de oldukça ilginçtir. II/s 253-264 arasındaki appendix I bölümünde Edirne'de bir Osmanlı şehzadesi için yapılan sünnet töreninin anlatıldığı mektubun metni sunulmaktadır.

    Lot No: 189

    Lot: 189

    The Lives Of The Right Hon-Augustus Jessopp (editör) ve Roger North, The Lives of the Right Hon. Francis North, Baron Guilford ; the Hon. Sir Dudley North ; and the Hon. and Rev. Dr. John North, George Bell and Sons, London, 1890. 3 cilt: viii, 435 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür ; [2], 342, [2] s, başlık s önünde 1 çelik baskı gravür ; [2] 347, [1] s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür, indeks, ex-library, 18.5 x 11.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Roger North (1651-1734) kitabın 2. ve 3. ciltlerinde babası Dudley North’un (1641-1691) biyografisini ve yayınlanmamış yazılarını sunmaktadır. Kitabın ilk baskısı 1744 tarihlidir. Dudley North, İzmir’de ticaret ve komisyonculuk yapan bir tüccarın yanına çırak olarak girdi. Bu döneme ait anıları oğlunun notları ile zenginleştirilmiş olarak Remarks from Smyrna başlıklı bölümünde sunulmaktadır (II/s 33 vd). Bu bölümde yerli Rumlardan alınan vergiler, lonca teşkilatları, Rumların fakirliği, sivil mimaride gösterilen özensizlik, yiyecek ve içeceklerin bolluğu ve çeşitliliği gibi konularda bilgiler verilir. Sonraki Mr. North’s Removal from Smyrna to Constantinople başlıklı bölümde (II/s 48 vd) Dudley North’un İstanbul’da Levant Şirketi’nin hazinedarı olarak geçirdiği hayat ve başında geçen olaylara ait anekdotlar anlatılır. Burada şirketin muhasabesini ve hukuk işlerini üstlenen North, Türkçe’ye tam olarak hakim bir insan olarak dragoman ve başka yardımcılara ihtiyaç duymadan şirketin bütün Türkçe muhaberatını yerine getirir, beşyüzden fazla davaya girerek şirketin haklarını gözetir. Bu bölümde Osmanlı hukuk sisteminin işleyişi ve özellikle davaların çözümlenmesinde takip edilen yöntemler hakkında olağanüstü değerli bilgiler verilir. Sonraki, yabancı tüccarlardan haksız yere alınan vergi ve harçların anlatıldığı A Relation of Diverse Turkish Avanias, Since the Government of Cara Mustapha Pasha, Vizier Azem (II/s 84 vd) başlıklı bölümde Dudley North’un konu hakkında yazdığı notlar nakledilmektedir. Kitapta Dudley North'un özellikleri, hatıraları, başından geçen olaylar ve İstanbul'da yaşadığı döneme ait notlar da aktarılmaktadır. Bu sayfalarda İstanbul'da yabancı elçilere verilen değer, gördükleri muamele, Sultan'ı Hristiyan yapmak amacıyla İstanbul'a gelip sokaklarda vaaz veren kuakerin deli zannedilerek tımarhaneye kapatılması, North'un bir arkadaşı ile beraber bilimsel esaslara göre çizdiği topoğrafik İstanbul haritası, Osmanlı mimarisi, inşaat teknikleri, kullanılan malzemeler, Türklerin özellikleri, İstanbul'da kahve kültürü ve esirlerle ilgili çeşitli anekdotlar anlatılır. Bu bölümde İstanbul Yahudileri hakkında verilen kapsamlı bilgiler de oldukça ilginçtir. II/s 253-264 arasındaki appendix I bölümünde Edirne'de bir Osmanlı şehzadesi için yapılan sünnet töreninin anlatıldığı mektubun metni sunulmaktadır.

    TLSatıldı
  • Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-Lee Meriwether, Afloat and Ashore on the Mediterranean, Charles Scribner's Sons, New York, 1892 (1. baskı). xv, 363 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 23 levha, 1 harita, indeks, 19 x 12 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. 
Lee Meriwether (1862-1966) was an American author, government official and centenarian.

    Lot No: 190

    Lot: 190

    Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-Lee Meriwether, Afloat and Ashore on the Mediterranean, Charles Scribner's Sons, New York, 1892 (1. baskı). xv, 363 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 23 levha, 1 harita, indeks, 19 x 12 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Lee Meriwether (1862-1966) was an American author, government official and centenarian.

    TLSatıldı
  • Eskişehir, Ankara, Konya, Adana Ve Tel-Aviv Seyahatnamesi-Dorothy Mills [Dorothy Rachael Melissa Mills (Walpole)], Beyond the Bosphorus, Little, Brown and Company, Boston, 1926. 224 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışındaki 23 levhada 34 fotoğraf, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Dorothy Mills (1889-1959) Anadolu’da Ankara (s 17-36), Eskişehir, Konya ve Adana’da gördüklerini objektif, gerçekçi ve acı bir dille anlatır. Daha sonra Suriye, Kudüs, kuzey ve güney Filistin, Tel Aviv, Ürdün, Irak çölleri ve Musul’u gezmiş buralarda gördüklerini de yakın tarih, politik olaylar, kültürel yaşam gibi konular ve yorumlarla zenginleştirerek anlatmaktadır. Bu arada Suriye’nin kentleri, şeytana tapanlar ve Hristiyanların durumunu da bağımsız başlıklar altında inceler. 
The authoress here leads us to new and strange adventures in Angora, Syria, Palestine, and Iraq. The prelude tells of a beginning by no means auspicious, but introduces us to a spirit which, rising above all discomforts some practically self-inflictedconducts the writer to the opening scene in Anatolia. Here her greatest adventure was her being privileged to witness from a balcony of the Forum the sitting of the National Assembly of the now hatted and beardless Turks. The " Drama of the Taurus," the best-told romance of the book, concerns a Russian ex-Prince turned hermit in the mountains of Asia Minor. Of Adana there is little good said ; visits there going and returning appear to have been equally uncomfortable for a woman travelling all alone. The Holy Land," which occupies the largest section of the book, has been so much described recently that it must be difficult to write anything new, but the very full account given here of Lord Balfour's visit last year to Palestine is of genuine interest. " It was a theatrical coup d'itat that to the Jew of Palestine crystallized and made tangible the half-baked dreams of centuries." The greatest day that Jerusalem has known since Solomon laid the foundation stone of the temple," were words uttered in the author's hearing by a highly educated and cosmopolitan Jew, that famous first of April. Regarding the Dead Sea the writer exercises a great deal of morbid fancy, and finds on the road to Es Salt much exaggerated peril. On the other hand, Across the desert to Iraq " is a narrarive, racily told, of real excitement. Indeed, it is for its adventures and thrilling incidents rather than its sober facts that the book can be recommended.
Lady Dorothy Mills ise Ankara’yı 1926 yılında ziyaret etmiş, dönemin Ankara’sı hakkında son derece ilginç bilgiler vermiştir.

    Lot No: 191

    Lot: 191

    Eskişehir, Ankara, Konya, Adana Ve Tel-Aviv Seyahatnamesi-Dorothy Mills [Dorothy Rachael Melissa Mills (Walpole)], Beyond the Bosphorus, Little, Brown and Company, Boston, 1926. 224 s, başlık s önünde 1 levha (yazarın portresi), metin dışındaki 23 levhada 34 fotoğraf, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının bez cildinde. Dorothy Mills (1889-1959) Anadolu’da Ankara (s 17-36), Eskişehir, Konya ve Adana’da gördüklerini objektif, gerçekçi ve acı bir dille anlatır. Daha sonra Suriye, Kudüs, kuzey ve güney Filistin, Tel Aviv, Ürdün, Irak çölleri ve Musul’u gezmiş buralarda gördüklerini de yakın tarih, politik olaylar, kültürel yaşam gibi konular ve yorumlarla zenginleştirerek anlatmaktadır. Bu arada Suriye’nin kentleri, şeytana tapanlar ve Hristiyanların durumunu da bağımsız başlıklar altında inceler. The authoress here leads us to new and strange adventures in Angora, Syria, Palestine, and Iraq. The prelude tells of a beginning by no means auspicious, but introduces us to a spirit which, rising above all discomforts some practically self-inflictedconducts the writer to the opening scene in Anatolia. Here her greatest adventure was her being privileged to witness from a balcony of the Forum the sitting of the National Assembly of the now hatted and beardless Turks. The " Drama of the Taurus," the best-told romance of the book, concerns a Russian ex-Prince turned hermit in the mountains of Asia Minor. Of Adana there is little good said ; visits there going and returning appear to have been equally uncomfortable for a woman travelling all alone. The Holy Land," which occupies the largest section of the book, has been so much described recently that it must be difficult to write anything new, but the very full account given here of Lord Balfour's visit last year to Palestine is of genuine interest. " It was a theatrical coup d'itat that to the Jew of Palestine crystallized and made tangible the half-baked dreams of centuries." The greatest day that Jerusalem has known since Solomon laid the foundation stone of the temple," were words uttered in the author's hearing by a highly educated and cosmopolitan Jew, that famous first of April. Regarding the Dead Sea the writer exercises a great deal of morbid fancy, and finds on the road to Es Salt much exaggerated peril. On the other hand, Across the desert to Iraq " is a narrarive, racily told, of real excitement. Indeed, it is for its adventures and thrilling incidents rather than its sober facts that the book can be recommended. Lady Dorothy Mills ise Ankara’yı 1926 yılında ziyaret etmiş, dönemin Ankara’sı hakkında son derece ilginç bilgiler vermiştir.

    TLSatıldı
  • Bilinmeyen Bir Türkiye Seyahatnamesi-Edwin de Leon ve Ellie de Leon, Thirty Years of My Life on Three Continents. With a Chapter on the Life of Women in the East by Mrs. de Leon, Ward and Downey, London, 1890. 2 cilt: viii, 327 s, 1 gravür ; viii, 362 s, sayfaları açılmamış durumda, 23 x 14.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Edwin de Leon (1828-1891) was a Confederate diplomat, writer, and journalist. 2. cildin vi. bölümünden sonrası (s 122-362) yazarın Türkiye seyahatnamesine ayrılmıştır. Bu bölümlerde İstanbul’un çeşitli semtleri (Pera, Beşiktaş, Tarabya, Büyükdere), diplomatik erkân, Sultan Abdülhamid, Hobart Paşa, Artin Dadyan Paşa, Avrupa sosyetesi, Mısır Hidivi’nin haremi, Bursa, Uludağ ve Çekirge kaplıcaları gibi konular işlenmektedir. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    Lot No: 192

    Lot: 192

    Bilinmeyen Bir Türkiye Seyahatnamesi-Edwin de Leon ve Ellie de Leon, Thirty Years of My Life on Three Continents. With a Chapter on the Life of Women in the East by Mrs. de Leon, Ward and Downey, London, 1890. 2 cilt: viii, 327 s, 1 gravür ; viii, 362 s, sayfaları açılmamış durumda, 23 x 14.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde. Edwin de Leon (1828-1891) was a Confederate diplomat, writer, and journalist. 2. cildin vi. bölümünden sonrası (s 122-362) yazarın Türkiye seyahatnamesine ayrılmıştır. Bu bölümlerde İstanbul’un çeşitli semtleri (Pera, Beşiktaş, Tarabya, Büyükdere), diplomatik erkân, Sultan Abdülhamid, Hobart Paşa, Artin Dadyan Paşa, Avrupa sosyetesi, Mısır Hidivi’nin haremi, Bursa, Uludağ ve Çekirge kaplıcaları gibi konular işlenmektedir. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

    TLSatıldı
  • Bodrum'un Arkeolojik Tarihi Açısından Çok Önemli Bir Eser-C[harles]. T[homas]. Newton, Travels & Discoveries in the Levant, Day & Son Limited, London, 1865 (1. baskı). 
2 cilt birarada: 
xii, [2], 360 s, başlık s önünde 1 katlanır harita, 2 katlanır harita, metin dışında 13 levha, metin içinde 9 tahtabaskı gravür;
xii, [2], 275 s, başlık s önünde 1 katlanır harita, metin içinde 29 tahtabaskı gravür, metin dışında 15 levha, 2 katlanır harita, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 25 x 15.5 cm, döneminin sayfa kenarları ve yan sayfaları ebrulu deri cildinde. 
2. cildin metni yazarın A History of Discoveries at Halicarnassus, Cnidus, and Branchidce (London, 1862-1863) başlıklı kitabının özetidir. 
Weber 636, Blackmer 1193, Atabey 869
This very interesting work describes Newton's activities in the Levant from 1852 to 1859. The text is in the form of letters and begins with Newton's appointment as vice-consul at Mitylene in February 1852. There are long notices on Mitylene, his life there, the local residents, and the archaeological sites. Newton also spent several months at Rhodes as acting consul (April 1852 to Jan. 1853), and in 1854-5 he carried out excavations at Kalymnos. In 1856 he began the series of expeditions to the coast of Asia Minor which resulted in the excavations of the Mausoleum of Halicarnassus. Volume 2 of the Travels contains a popular account of his discoveries at Halicarnassus. The plates include views in Rhodes, Cos, Kalymnos and Mitylene, as well as illustrations of the sculptures from the Mausolem (lithographs, etchings and photolithographs after photographs by F. Bedford, D. Colnaghi and A. Berg, possibly Albert Berg author of Die Insel Rhodus.) The appendix to vol. 1 contains D. E. Colnaghi's account of his tours in Lycia and Mitylene in 1854.
The expeditions to Asia Minor took place over a period from October 1856 to June 1859 and were mostly concerned with the excavations of the Mausoleum at Halicarnassus. Viscount Stratford de Redcliffe sponsored the first excavation of the Mausoleum, and Newton has dedicated the work to him. 

Charles Thomas Newton (1816-1894), Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri sayılan Mausoleion'u ortaya çıkarmış İngiliz arkeolog. Londra'da British Museum'un Eski Yunan ve Roma bölümünün sorumlusu olduğu dönemde, bu koleksiyonun genişlemesini sağlamıştır. Müzenin eski çağı kapsayan bölümünde asistanlık yaparken (1840-52) Midilli Adasındaki Mytilene'ye konsolos yardımcısı olarak atandı. 1852-55 arasında Kalymnos Adasındaki bir dizi yazıtı ele geçirdi. Halikarnassos'ta (Bodrum) yürüttüğü kazılarda, Mausoleion'un kalıntılarını, ardından Knidos'un yerleşim planını ortaya çıkardı. Halikarnassos'taki kalıntıların yanı sıra, İstanbul'dan bir tunç Delphoi yılanını, bir Demeter heykelini, Knidos'taki büyük aslanı ve Didyma (Didim) yolunun iki yanında bulunan Brankhosoğulları (Brankhidai) heykellerini ülkesine götürdü. Başlıca yapıtı A History of Discoveries at Halicarnassus, Cnidus, and Branchidae'dir (R.P. Pullan ile birlikte, 2 cilt, 1862-63 ; Halikarnassos ile Knidos'taki Kazıların Öyküsü ve Brankhosoğulları). 

BAŞKA: Bodrum’un eşsiz güzelliğinin bir parçası olan Halikarnas Mozolesi nerede? Nasıl gitti hiç düşündünüz mü? Tarihimizin eşsiz bunca eseri neden British Museum’da. Bu yazımızda bu sorulara cevap arıyoruz. Yazıya tüm bu olayların esas kahramanı olan C. T. Newton’dan başlıyoruz. Charles Thomas Newton 1816 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiştir. 1833 tarihinde Oxford Üniversitesine giren C. T. Newton, 1837 tarihinde buradan Arkeoloji mezunu olmuştur. Mezun olduktan sonra Dünyanın en prestijli müzelerinden birisi olan British Museum’da asistan olarak çalışmaya başladı. Arkeoloji alanında önemli kazılar yapan Newton dünya tarihi için son derece önemli bir yere sahip ; çünkü bugün Anadolu’dan İngiltere’ye götürülen ve orada sergilenen eserlerin çoğu onun sayesinde kaçırılmıştır. Tam da burada Oryantalizm-Şarkiyatçılık kitabının yazarı Edward Said’i anmadan edemeyeceğim. Edward Said büyük esri olan Oryantalizm-Şarkiyatçılık kitabında C.T. Newton döneminde yapılan Arkeolojik faaliyetlerin birer sömürge anlayışının ürünü olduğunu belirtmektedir. British Museum bu nedenle eşi benzeri bulunmayan eserlerle doludur. 1853 ve 1854 yıllarında Rodos’ta kazı çalışmaları yapan C.T. Newton 1854 ve 1855 yıllarında Kalymnos kazılarını yaparak müzeye önemli bir seri kazandırmış oldu. Dünya tarihi arkeoloji konusunda C. T. Newton’dan çok şey öğrendi ; özellikle Anadolu tarihinin derinliklerine inan C.T. Newton 1856-1857 yıllarında Bodrum’da kazı çalışmaları yapmıştır. Bu kazı çalışmalarında Halikarnas Mozolesini ortaya çıkardı. Bodrum’un derin maviliğinin eşsiz güzelliğinin bir parçası olan Halikarnas Mozolesi C. T. Newton tarafından İngiltere’ye taşınmıştır. Hatta bu konuda ilginç bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim Halikarnas Balıkçısı olarak tanıdığımız Cevat Şakir Kabaağaçlı Bodrum’da ki sürgün günlerinden birisinde Bodrum Kaymakamı ile kafa kafaya vererek İngiltere’de British Museum’da sergilenen Halikarnas Mozolesinin iadesi için mektup yazar. Kraliçe’ye hitaben müthiş bir üslupla yazılan mektupta Mozolenin Bodrum’a ait olduğunu ve Bodrum Mavisinin Halikarnas Mozolesi için öneminden bahseder. Mektup İngiltere’ye gönderilir. Günler sonra cevap gelir. Kraliçe bu mektuptan dolayı teşekkür eder ve British Museum’da sergilenmekte olan Halikarnas Mozolesinin sergilendiği salonun Bodrum Mavisine boyandığını yazar. Maalesef Bodrum Maviliğinin kanatları altındaki Halikarnas Mozolesi halen İngiltere’de British Museum’da sergilenmektedir. C. T. Newton, Halikarnas Mozolesinin ardından Knidos antik kentinde kazılar yapmıştır. Bu kentte yapılan kazılar neticesinde bulunan Knidos Aslanı İngiltere’de British Museum’da sergilenmektedir. Bu eserlerin çoğunun numaralandırılmasında tarih olarak 1855-1860 tarihleri verilmektedir. Yani C. T. Newton’un bu bölgelerde yaptıkları kazı tarihleri… C. T. Newton bununla da kalmamış daha ilerlemiştir. Milas, Kıbrıs, Sicily, Pirene, Smyrna, Efes gibi tarihsel açıdan son derece önemli yerlerde kazılar yapmıştır. C. T. Newton arkeolojik çalışmalarına Mısır ve Atina’da yaptığı kazıları da katmıştır. C. T. Newton’un bu buluşları birçok çalışma ile ödüllendirilmiştir. Bu alanda birçok eser de yayınlayan C. T. Newton’un bu bölgelerle ilgili bilgilerde vermektedir. 28 Kasım 1894 tarihinde hayatını kaybedinceye kadar birçok önemli arkeolojik kazıya imza atan C. T. Newton Batının iştahını da kabartmıştır. British Museum’dan biraz bilgi vermek gerekiyor. 1753 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da İnsanlık Tarihi ve Kültürü türünde kurulmuştur. Yıllık yaklaşık olarak yedi milyon insanın gezdiği müze dünyadaki en önemli müzeler arasında yer almaktadır. Dünyanın birçok yerinden önemli eserler çeşitli yollarla İngiltere’ye kaçırılmış ve burada sergilenmektedir. Anadolu’dan da birçok eser maalesef halen burada sergilenmektedir. Halikarnas Mozolesi, Pirene şehrinde bulunan kalıntılar, Osmanlı Dönemine ait çiniler vs yaklaşık 100 önemli eser halen burada sergilenmektedir.

    Lot No: 193

    Lot: 193

    Bodrum'un Arkeolojik Tarihi Açısından Çok Önemli Bir Eser-C[harles]. T[homas]. Newton, Travels & Discoveries in the Levant, Day & Son Limited, London, 1865 (1. baskı). 2 cilt birarada: xii, [2], 360 s, başlık s önünde 1 katlanır harita, 2 katlanır harita, metin dışında 13 levha, metin içinde 9 tahtabaskı gravür; xii, [2], 275 s, başlık s önünde 1 katlanır harita, metin içinde 29 tahtabaskı gravür, metin dışında 15 levha, 2 katlanır harita, ön kapak içinde 1 mükafat etiketi, 25 x 15.5 cm, döneminin sayfa kenarları ve yan sayfaları ebrulu deri cildinde. 2. cildin metni yazarın A History of Discoveries at Halicarnassus, Cnidus, and Branchidce (London, 1862-1863) başlıklı kitabının özetidir. Weber 636, Blackmer 1193, Atabey 869 This very interesting work describes Newton's activities in the Levant from 1852 to 1859. The text is in the form of letters and begins with Newton's appointment as vice-consul at Mitylene in February 1852. There are long notices on Mitylene, his life there, the local residents, and the archaeological sites. Newton also spent several months at Rhodes as acting consul (April 1852 to Jan. 1853), and in 1854-5 he carried out excavations at Kalymnos. In 1856 he began the series of expeditions to the coast of Asia Minor which resulted in the excavations of the Mausoleum of Halicarnassus. Volume 2 of the Travels contains a popular account of his discoveries at Halicarnassus. The plates include views in Rhodes, Cos, Kalymnos and Mitylene, as well as illustrations of the sculptures from the Mausolem (lithographs, etchings and photolithographs after photographs by F. Bedford, D. Colnaghi and A. Berg, possibly Albert Berg author of Die Insel Rhodus.) The appendix to vol. 1 contains D. E. Colnaghi's account of his tours in Lycia and Mitylene in 1854. The expeditions to Asia Minor took place over a period from October 1856 to June 1859 and were mostly concerned with the excavations of the Mausoleum at Halicarnassus. Viscount Stratford de Redcliffe sponsored the first excavation of the Mausoleum, and Newton has dedicated the work to him. Charles Thomas Newton (1816-1894), Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri sayılan Mausoleion'u ortaya çıkarmış İngiliz arkeolog. Londra'da British Museum'un Eski Yunan ve Roma bölümünün sorumlusu olduğu dönemde, bu koleksiyonun genişlemesini sağlamıştır. Müzenin eski çağı kapsayan bölümünde asistanlık yaparken (1840-52) Midilli Adasındaki Mytilene'ye konsolos yardımcısı olarak atandı. 1852-55 arasında Kalymnos Adasındaki bir dizi yazıtı ele geçirdi. Halikarnassos'ta (Bodrum) yürüttüğü kazılarda, Mausoleion'un kalıntılarını, ardından Knidos'un yerleşim planını ortaya çıkardı. Halikarnassos'taki kalıntıların yanı sıra, İstanbul'dan bir tunç Delphoi yılanını, bir Demeter heykelini, Knidos'taki büyük aslanı ve Didyma (Didim) yolunun iki yanında bulunan Brankhosoğulları (Brankhidai) heykellerini ülkesine götürdü. Başlıca yapıtı A History of Discoveries at Halicarnassus, Cnidus, and Branchidae'dir (R.P. Pullan ile birlikte, 2 cilt, 1862-63 ; Halikarnassos ile Knidos'taki Kazıların Öyküsü ve Brankhosoğulları). BAŞKA: Bodrum’un eşsiz güzelliğinin bir parçası olan Halikarnas Mozolesi nerede? Nasıl gitti hiç düşündünüz mü? Tarihimizin eşsiz bunca eseri neden British Museum’da. Bu yazımızda bu sorulara cevap arıyoruz. Yazıya tüm bu olayların esas kahramanı olan C. T. Newton’dan başlıyoruz. Charles Thomas Newton 1816 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiştir. 1833 tarihinde Oxford Üniversitesine giren C. T. Newton, 1837 tarihinde buradan Arkeoloji mezunu olmuştur. Mezun olduktan sonra Dünyanın en prestijli müzelerinden birisi olan British Museum’da asistan olarak çalışmaya başladı. Arkeoloji alanında önemli kazılar yapan Newton dünya tarihi için son derece önemli bir yere sahip ; çünkü bugün Anadolu’dan İngiltere’ye götürülen ve orada sergilenen eserlerin çoğu onun sayesinde kaçırılmıştır. Tam da burada Oryantalizm-Şarkiyatçılık kitabının yazarı Edward Said’i anmadan edemeyeceğim. Edward Said büyük esri olan Oryantalizm-Şarkiyatçılık kitabında C.T. Newton döneminde yapılan Arkeolojik faaliyetlerin birer sömürge anlayışının ürünü olduğunu belirtmektedir. British Museum bu nedenle eşi benzeri bulunmayan eserlerle doludur. 1853 ve 1854 yıllarında Rodos’ta kazı çalışmaları yapan C.T. Newton 1854 ve 1855 yıllarında Kalymnos kazılarını yaparak müzeye önemli bir seri kazandırmış oldu. Dünya tarihi arkeoloji konusunda C. T. Newton’dan çok şey öğrendi ; özellikle Anadolu tarihinin derinliklerine inan C.T. Newton 1856-1857 yıllarında Bodrum’da kazı çalışmaları yapmıştır. Bu kazı çalışmalarında Halikarnas Mozolesini ortaya çıkardı. Bodrum’un derin maviliğinin eşsiz güzelliğinin bir parçası olan Halikarnas Mozolesi C. T. Newton tarafından İngiltere’ye taşınmıştır. Hatta bu konuda ilginç bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim Halikarnas Balıkçısı olarak tanıdığımız Cevat Şakir Kabaağaçlı Bodrum’da ki sürgün günlerinden birisinde Bodrum Kaymakamı ile kafa kafaya vererek İngiltere’de British Museum’da sergilenen Halikarnas Mozolesinin iadesi için mektup yazar. Kraliçe’ye hitaben müthiş bir üslupla yazılan mektupta Mozolenin Bodrum’a ait olduğunu ve Bodrum Mavisinin Halikarnas Mozolesi için öneminden bahseder. Mektup İngiltere’ye gönderilir. Günler sonra cevap gelir. Kraliçe bu mektuptan dolayı teşekkür eder ve British Museum’da sergilenmekte olan Halikarnas Mozolesinin sergilendiği salonun Bodrum Mavisine boyandığını yazar. Maalesef Bodrum Maviliğinin kanatları altındaki Halikarnas Mozolesi halen İngiltere’de British Museum’da sergilenmektedir. C. T. Newton, Halikarnas Mozolesinin ardından Knidos antik kentinde kazılar yapmıştır. Bu kentte yapılan kazılar neticesinde bulunan Knidos Aslanı İngiltere’de British Museum’da sergilenmektedir. Bu eserlerin çoğunun numaralandırılmasında tarih olarak 1855-1860 tarihleri verilmektedir. Yani C. T. Newton’un bu bölgelerde yaptıkları kazı tarihleri… C. T. Newton bununla da kalmamış daha ilerlemiştir. Milas, Kıbrıs, Sicily, Pirene, Smyrna, Efes gibi tarihsel açıdan son derece önemli yerlerde kazılar yapmıştır. C. T. Newton arkeolojik çalışmalarına Mısır ve Atina’da yaptığı kazıları da katmıştır. C. T. Newton’un bu buluşları birçok çalışma ile ödüllendirilmiştir. Bu alanda birçok eser de yayınlayan C. T. Newton’un bu bölgelerle ilgili bilgilerde vermektedir. 28 Kasım 1894 tarihinde hayatını kaybedinceye kadar birçok önemli arkeolojik kazıya imza atan C. T. Newton Batının iştahını da kabartmıştır. British Museum’dan biraz bilgi vermek gerekiyor. 1753 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da İnsanlık Tarihi ve Kültürü türünde kurulmuştur. Yıllık yaklaşık olarak yedi milyon insanın gezdiği müze dünyadaki en önemli müzeler arasında yer almaktadır. Dünyanın birçok yerinden önemli eserler çeşitli yollarla İngiltere’ye kaçırılmış ve burada sergilenmektedir. Anadolu’dan da birçok eser maalesef halen burada sergilenmektedir. Halikarnas Mozolesi, Pirene şehrinde bulunan kalıntılar, Osmanlı Dönemine ait çiniler vs yaklaşık 100 önemli eser halen burada sergilenmektedir.

    TLSatıldı
  • Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-John Bancroft Devins, The Classic Mediterranean, American Tract Society, New York, 1910. 256 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Akdeniz haritası), metin içinde birçok resim, 21.5 x 13.5 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde. İstanbul, İzmir ve Efes dahil olmak üzere (s 85-132) Akdeniz havzasını içeren geniş kapsamlı bir seyahatnamedir. 

CONTENTS: 
Chapter I. The Classic Mediterranean – Its Romance and History
What Robert Browning Saw at Gibraltar – Thackeray's Experiences on the Sea – The Human Race at School – A Prayer for Sir Walter Scott

Chapter II. Madeira and the Azores 
Entering the Harbor of Funchal – Travel by Sledge and Toboggan – Gambling in the Casino – Beautiful Gardens in Ponta Delgada

Chapter III. Gibraltar and Tangier
The Great Rock with a Noble History – Its Value to Great Britain – A Representative City of Morocco – France in Northern Africa

Chapter IV. Granada and the Alhambra
The Last Stronghold of the Moors in Europe – Fascination of the Alhambra – Splendid in Its Ruins – Seville and Cadiz

Chapter V. Algiers and Malta
An Arab Proverb to Describe a City – Algerians Through American Eyes – England's Eye in the Mediterranean Sea St. Paul's Bay

Chapter VI. Greece in Song and Story
History and Poetry Attest Noble Deeds – Famous Ruins in Athens – An Interview with King George – Excavations at Corinth

Chapter VII. Constantinople Old and New
The City on the Bosphorus Founded by the Greeks – The Seat of Moslem Rule – The Bible House, and the Mosque of St. Sophia

Chapter VIII. Under the New Constitution
The Young Turks in Control – Liberty Undergoing a Severe Test – America's Influence in the Empire – A Chat with an Ambassador

Chapter IX. Cross and Crescent in Conflict 
Missionary Influence Extended – The Gospel in Many Tongues – The Moslems Alert and Aggressive – The Struggle to be Continued

Chapter X. Smyrna and Ephesus
Education and Missions – Polycarp's Confession and Tomb – How Brigands Ply Their Vocation – John's Letter to Smyrna – Paul's Prayer

Chapter XI. Beirut, Damascus and Baalbec
The American Press and the American College Message of a Veteran Missionary – Damascus and the Temple Ruins at Baalbec

Chapter XII. Higher Education in Turkey
Colleges Founded by Missionaries and Backed by American Gold – Instruction, Not Conversion, the Aim of Some Institutions
 
Chapter XIII. Nazareth and the Sea of Galilee
The Boyhood Home of Jesus – A Part of Palestine Replete with Bible History – Sites of Capernaum and Bethsaida

Chapter XIV. Jerusalem and the Jordan Valley
Through the Plain of Sharon – Interesting Days in the Holy City – Bethlehem, and the Mount of Olives – On the Way to Jericho

Chapter XV. Egypt and the Nile
The Gift of the River – Tribute to Turkey and Under the Control of England – A Holy War Suggested – The Suez Canal

Chapter XVI. Italy: People, Art and Religion
Naples and Vesuvius – Messina and the Disaster – Rome: Churches, and Ruins – Florence : Art and Romance Pisa and Its Leaning Tower – Venice, a City in the Sea

Chapter XVII. The Cruise of the Arabic
Three Continents and Many Countries Visited – Excursions in Spain, Greece, the Holy Land, Egypt and Italy Lasting Friendships formed
Home Thoughts from Europe

LIST OF ILLUSTRATIONS 

Mediterranean, Bird's-eye View of the
Palermo, Sicily, View of
Jaffa Harbor
Funchal, Madeira
Funchal, Toboggan Slide
Ponta Delgada, A Garden in
Azore Islands, Native Costume
Gibraltar, Rock of
Granada, The Generaliffe Near the Alhambra
Granada, The Alhambra
Granada, Street Scene in
Seville, Garden of the Alcazar
Seville Cathedral, Tomb of Columbus
Seville, Cathedral and Giralda
Algiers, A Mosque in
Algiers, Women in Street Costume
Algiers, Plaster Cast of Geronimo
Malta Harbor
Malta, St. Paul's Bay
Greece, The King and Queen of
Athens, The Acropolis by
Athens, The Caryatides
Athens, The Stadium
Athens, Mars' Hill, Where Paul Preached
Aero-Corinth
Corinth, Remains of a Christian Church at
Constantinople and the Bosphorus 
Constantinople, The Bible House
Constantinople, Mosque of St. Sophia
Constantinople, The Imperial Palace
Smyrna, American Collegiate Institute
Smyrna, At Tomb of Polycarp
Ephesus, Gateway of St. John's Church
Beirut, Place de Canon
Beirut, Rev. Dr. H. H. Jessup
Constantinople, Robert College
Beirut, Syrian Protestant College
Beirut, Rev. Dr. Howard S. Bliss
Nazareth, The Village and Fountain of Mary
Galilee, Tiberias and the Sea of
Jerusalem, David Street
Jerusalem, Russian Pilgrims 
Jerusalem, A Band of Lepers
Good Samaritan Inn
Jerusalem, Church of the Holy Sepulcher
Bethlehem, Church of the Nativity
Jerusalem, Gethsemane and Its Keeper
Jerusalem, Damascus Gate
Nile, Sailing on the
Cairo, An Egyptian Woman
Pyramids, Climbing the 
Sphinx and the Pyramids, The
Cairo, Seti I. in the Museum of
Naples and Vesuvius, Bay of
Naples, Street Scene in
Sicily, A Sicilian Cart
Messina Before the Earthquake
Messina, Ruins of
Messina, The New
Rome, The Appian Way
Rome, St. Peter's
Florence, The Campanile
Florence on Holy Saturday
Fiesole, Near Florence 
Pisa, Leaning Tower and Cathedral
Venice, Bridge of Sighs
Venice, The Winged Lion of Cover and
Venice, On the Grand Canal
Arabic Party, Some Members of the
Leonard, Rev. Dr. Joel
Lord Bishop of Ontario, The

    Lot No: 194

    Lot: 194

    Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-John Bancroft Devins, The Classic Mediterranean, American Tract Society, New York, 1910. 256 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha (Akdeniz haritası), metin içinde birçok resim, 21.5 x 13.5 cm, yayıncısının dekoratif bez cildinde. İstanbul, İzmir ve Efes dahil olmak üzere (s 85-132) Akdeniz havzasını içeren geniş kapsamlı bir seyahatnamedir. CONTENTS: Chapter I. The Classic Mediterranean – Its Romance and History What Robert Browning Saw at Gibraltar – Thackeray's Experiences on the Sea – The Human Race at School – A Prayer for Sir Walter Scott Chapter II. Madeira and the Azores Entering the Harbor of Funchal – Travel by Sledge and Toboggan – Gambling in the Casino – Beautiful Gardens in Ponta Delgada Chapter III. Gibraltar and Tangier The Great Rock with a Noble History – Its Value to Great Britain – A Representative City of Morocco – France in Northern Africa Chapter IV. Granada and the Alhambra The Last Stronghold of the Moors in Europe – Fascination of the Alhambra – Splendid in Its Ruins – Seville and Cadiz Chapter V. Algiers and Malta An Arab Proverb to Describe a City – Algerians Through American Eyes – England's Eye in the Mediterranean Sea St. Paul's Bay Chapter VI. Greece in Song and Story History and Poetry Attest Noble Deeds – Famous Ruins in Athens – An Interview with King George – Excavations at Corinth Chapter VII. Constantinople Old and New The City on the Bosphorus Founded by the Greeks – The Seat of Moslem Rule – The Bible House, and the Mosque of St. Sophia Chapter VIII. Under the New Constitution The Young Turks in Control – Liberty Undergoing a Severe Test – America's Influence in the Empire – A Chat with an Ambassador Chapter IX. Cross and Crescent in Conflict Missionary Influence Extended – The Gospel in Many Tongues – The Moslems Alert and Aggressive – The Struggle to be Continued Chapter X. Smyrna and Ephesus Education and Missions – Polycarp's Confession and Tomb – How Brigands Ply Their Vocation – John's Letter to Smyrna – Paul's Prayer Chapter XI. Beirut, Damascus and Baalbec The American Press and the American College Message of a Veteran Missionary – Damascus and the Temple Ruins at Baalbec Chapter XII. Higher Education in Turkey Colleges Founded by Missionaries and Backed by American Gold – Instruction, Not Conversion, the Aim of Some Institutions Chapter XIII. Nazareth and the Sea of Galilee The Boyhood Home of Jesus – A Part of Palestine Replete with Bible History – Sites of Capernaum and Bethsaida Chapter XIV. Jerusalem and the Jordan Valley Through the Plain of Sharon – Interesting Days in the Holy City – Bethlehem, and the Mount of Olives – On the Way to Jericho Chapter XV. Egypt and the Nile The Gift of the River – Tribute to Turkey and Under the Control of England – A Holy War Suggested – The Suez Canal Chapter XVI. Italy: People, Art and Religion Naples and Vesuvius – Messina and the Disaster – Rome: Churches, and Ruins – Florence : Art and Romance Pisa and Its Leaning Tower – Venice, a City in the Sea Chapter XVII. The Cruise of the Arabic Three Continents and Many Countries Visited – Excursions in Spain, Greece, the Holy Land, Egypt and Italy Lasting Friendships formed Home Thoughts from Europe LIST OF ILLUSTRATIONS Mediterranean, Bird's-eye View of the Palermo, Sicily, View of Jaffa Harbor Funchal, Madeira Funchal, Toboggan Slide Ponta Delgada, A Garden in Azore Islands, Native Costume Gibraltar, Rock of Granada, The Generaliffe Near the Alhambra Granada, The Alhambra Granada, Street Scene in Seville, Garden of the Alcazar Seville Cathedral, Tomb of Columbus Seville, Cathedral and Giralda Algiers, A Mosque in Algiers, Women in Street Costume Algiers, Plaster Cast of Geronimo Malta Harbor Malta, St. Paul's Bay Greece, The King and Queen of Athens, The Acropolis by Athens, The Caryatides Athens, The Stadium Athens, Mars' Hill, Where Paul Preached Aero-Corinth Corinth, Remains of a Christian Church at Constantinople and the Bosphorus Constantinople, The Bible House Constantinople, Mosque of St. Sophia Constantinople, The Imperial Palace Smyrna, American Collegiate Institute Smyrna, At Tomb of Polycarp Ephesus, Gateway of St. John's Church Beirut, Place de Canon Beirut, Rev. Dr. H. H. Jessup Constantinople, Robert College Beirut, Syrian Protestant College Beirut, Rev. Dr. Howard S. Bliss Nazareth, The Village and Fountain of Mary Galilee, Tiberias and the Sea of Jerusalem, David Street Jerusalem, Russian Pilgrims Jerusalem, A Band of Lepers Good Samaritan Inn Jerusalem, Church of the Holy Sepulcher Bethlehem, Church of the Nativity Jerusalem, Gethsemane and Its Keeper Jerusalem, Damascus Gate Nile, Sailing on the Cairo, An Egyptian Woman Pyramids, Climbing the Sphinx and the Pyramids, The Cairo, Seti I. in the Museum of Naples and Vesuvius, Bay of Naples, Street Scene in Sicily, A Sicilian Cart Messina Before the Earthquake Messina, Ruins of Messina, The New Rome, The Appian Way Rome, St. Peter's Florence, The Campanile Florence on Holy Saturday Fiesole, Near Florence Pisa, Leaning Tower and Cathedral Venice, Bridge of Sighs Venice, The Winged Lion of Cover and Venice, On the Grand Canal Arabic Party, Some Members of the Leonard, Rev. Dr. Joel Lord Bishop of Ontario, The

    TLSatıldı
  • İstanbul’daki Büyük Saray Hakkında Yayınlanan İlk Kitap Yazarından İmzalı-[Charles] Jules Labarte, Le Palais Impérial de Constantinople et ses Abords, Sainte-Sophie, Le Forum Augustéon et l’Hippodrome, tels qu’ils existaient au dixième siècle, Librairie Archéologique de Victor Didron, Paris, MDCCCLXI [1861]. 240 s, metin sonunda 1 renkli harita, biri renkli 2 katlanır plan, yazarından ithaf imzalı, 32 x 24 cm, sırtı bez, kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde. Charles Jules Labarte (1797-1880) Fransız avukat ve sanat tarihçisidir. Labarte eserinde Bizans kaynaklarına dayanarak Büyük Saray’ın detaylı bir planını çıkarmaya çalışmıştır. 4. yüzyılda yapılmaya başlanan ve şimdiki Sultanahmet Camisi'nden Marmara kıyısına kadar gelişip başlıbaşına bir şehir görüntüsü kazanan Büyük Saray, 11. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Daha sonra Bizanslılar ve Osmanlılar Büyük Saray'ın üzerine başka yapılar inşa etmiştir. Müstakil olarak Büyük Saray'ı anlatan ilk kitap müzayedemizde sunulan Labarte’nin eseridir. Sonradan, Montucci Labarte'nin kitabındaki planlardan yola çıkarak sarayın topoğrafyasını çıkartmış, Paspatis 1885'te Atina'da yayımladığı kitapta ilginç ayrıntılar vermiştir. F. von Reber, 1891'de yayınlanan kitabında sarayın çeşitli bölüm ve dairelerinin yerlerini göstermeye çalışmış, aynı tarihte Rus Bjeljaeff de Saray hakkında üç makale yazmıştır. Bu kitap çok nadir olduğundan ülkemizdeki tarihçiler tarafından yeterince kullanılmamıştır.

    Lot No: 195

    Lot: 195

    İstanbul’daki Büyük Saray Hakkında Yayınlanan İlk Kitap Yazarından İmzalı-[Charles] Jules Labarte, Le Palais Impérial de Constantinople et ses Abords, Sainte-Sophie, Le Forum Augustéon et l’Hippodrome, tels qu’ils existaient au dixième siècle, Librairie Archéologique de Victor Didron, Paris, MDCCCLXI [1861]. 240 s, metin sonunda 1 renkli harita, biri renkli 2 katlanır plan, yazarından ithaf imzalı, 32 x 24 cm, sırtı bez, kapakları ve yan sayfaları ebrulu cildinde. Charles Jules Labarte (1797-1880) Fransız avukat ve sanat tarihçisidir. Labarte eserinde Bizans kaynaklarına dayanarak Büyük Saray’ın detaylı bir planını çıkarmaya çalışmıştır. 4. yüzyılda yapılmaya başlanan ve şimdiki Sultanahmet Camisi'nden Marmara kıyısına kadar gelişip başlıbaşına bir şehir görüntüsü kazanan Büyük Saray, 11. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Daha sonra Bizanslılar ve Osmanlılar Büyük Saray'ın üzerine başka yapılar inşa etmiştir. Müstakil olarak Büyük Saray'ı anlatan ilk kitap müzayedemizde sunulan Labarte’nin eseridir. Sonradan, Montucci Labarte'nin kitabındaki planlardan yola çıkarak sarayın topoğrafyasını çıkartmış, Paspatis 1885'te Atina'da yayımladığı kitapta ilginç ayrıntılar vermiştir. F. von Reber, 1891'de yayınlanan kitabında sarayın çeşitli bölüm ve dairelerinin yerlerini göstermeye çalışmış, aynı tarihte Rus Bjeljaeff de Saray hakkında üç makale yazmıştır. Bu kitap çok nadir olduğundan ülkemizdeki tarihçiler tarafından yeterince kullanılmamıştır.

    TLSatıldı
  • Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-Emil Ludwig, On Mediterranean Shores, Little, Brown and Company, Boston, 1929. Vii, 267, [1] s, metin dışındaki levhalarda 22 resim, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının şömizli bez cildinde. Çevirenler: Eden and Cedar Paul. Emil Ludwig (1881- 1948) was a German-Swiss author, known for his biographies and study of historical "greats." Orijinal Almanca baskı: Am Mittelmeer (Berlin, 1923)
CONTENTS: 
Genoa and the Mediterranean
Capri 
Paestum
Palermo 
Siciliana
The Bazaar in Tunis
Egypt
Stamboul
On Asia’s Merge
From Palestine
Greece
Back to Venice

    Lot No: 196

    Lot: 196

    Türkiye Dahil Akdeniz Seyahatnamesi-Emil Ludwig, On Mediterranean Shores, Little, Brown and Company, Boston, 1929. Vii, 267, [1] s, metin dışındaki levhalarda 22 resim, 22.5 x 14.5 cm, yayıncısının şömizli bez cildinde. Çevirenler: Eden and Cedar Paul. Emil Ludwig (1881- 1948) was a German-Swiss author, known for his biographies and study of historical "greats." Orijinal Almanca baskı: Am Mittelmeer (Berlin, 1923) CONTENTS: Genoa and the Mediterranean Capri Paestum Palermo Siciliana The Bazaar in Tunis Egypt Stamboul On Asia’s Merge From Palestine Greece Back to Venice

    TLSatıldı
  • Gayet Gösterişli Ve Hacimli Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-[Jacques] Mislin, Les Saints Lieux: Pelerinage à Jerusalem en passant par l’Autriche, la Hongrie, la Slavonie, les Provinces Danubiennes, Constantinople, l’Archipel, le Liban, la Syrie, Alexandrie, Malte, la Sicile et Marseille. Paris Jacques Lecoffre et Cie, libraires editeurs, 1858 (2. baskı). 3 cilt: xxxiii, [2], 595 s, metin sonunda 2’si katlanır 3 harita, indeks ; 612 s, metin sonunda 5 plan, indeks ; 548 s, 4 harita/plan (1’i renkli), indeks, döneminin sırtları deri, kapakları armalı bez, sayfa kenarları altın yaldızlı ciltlerinde. 1. baskı 1851 yılında yapılmıştır. Jacques Mislin (1807-1878), Fransız asıllı katolik papazdı. Doğu yolculuğuna Temmuz 1848’de başladı. Müzayedeye sunulan bu mufassal seyahatname yazarın Avusturya, Macaristan, Slovakya, Balkanlar, İstanbul (1. cilt s 87-134), Lübnan, Suriye, Filistin, Mısır, Malta ve Sicilya’yı kapsayan seyahatnamesidir. Bu önemli kitabın sonradan İspanyolca (1852), Almanca (1852 ve 1860) ve İtalyanca (1858) baskıları da yapılmıştır. Blackmer 1142
Yazar Péra’da bir Rum tarafından işletilen hôtel de l'Europe’da kalır. 
“On a déja compris la valeur de ce mot: bakchis c'est le premier élément de la langue turque, l'alpha et l'oméga de l'empire des Osmanlis ; c'est le premier mot qu'on entend quand on met le pied sur la terre de Mahomet, et le dernier quand on la quitte.” (s 88) diyerek Türklerin ülkesine gelen yabancının ilk ve son duyacağı sözün bahşiş olacağını vurgular. 
Tophane’de karaya çıkar çıkmaz yaşadığı hayal kırıklığını yazmadan edemez (s 88):
“Le premier aspect de Constantinople excite l'admiration ; mais à peine a-t-on touché le rivage, que le désenchantement commence. On débarque à Galata, le quartier du commerce, des bateliers, des cafés, des marchands de comestibles ; mille hangars en planches, obscurs, malpropres, garnissent ou obstruent le passage. Des centaines d'individus se pressent autour des fontaines ; si jusque-là vous avez pu vous garantir de la boue et des fondrières qui sont au milieu de la rue, des porteurs d'eau, avec leurs outres d'où l'eau s'échappe de toutes parts, vous arrosent abondamment en passant.”
İstanbul bir tezatlar şehridir. Yazar, “Deux choses ici ont surpassé mon attente : la beauté de Constantinople vue de loin, et sa laideur vue de près.” diyerek bunu açıkça ifade eder. (s 90)
Mislin’in altı hafta kaldığı şehirde en çok etkilendiği yer hiç şüphesiz Boğaziçi’nin kendi doğal güzelliğidir (s 90): 
[..] la capitale des sultans est une ville de perspective, une ville peinte, un camp magnifique dressé sur la limite de deux mondes. Tout ce qui est l'œuvre de la nature sur le Bosphore est admirable ; ce qui a été fait par l'homme est mesquin : ces maisons, ces palais, ces kiosques et même le sérail, ne sont que des planches chargés de rouge, de vert et de jaune ; ce sont des décorations de théâtre. Le Bosphore, comme un fleuve majestueux, serpente entre des collines couvertes d'arbres gigantesques ; dans toutes les vallées il y a un village ; le long des deux rives, on ne voit qu'une suite de maisons de campagne, de grandes casernes peintes en rouge, des batteries de canon, la flotte turque mouillée devant le palais du Grand Seigneur, d'anciens châteaux du moyen âge ; ensuite viennent des anses d'une merveilleuse beauté, des cimetières toujours ombragés de cyprès, des groupes de femmes assises sous des platanes ; puis les Eaux douces d'Asie, avec leurs kiosques et leurs vertes pelouses ; enfin Thérapia et Bujukdéré, lieux charmants, habités par les ambassadeurs et les riches négociants grecs et arméniens.
Yazar, “Quand je fus installé dans mon hôtel, je commençai mes visites. Je n'ai pas l'intention de faire la description de Constantinople : ce travail serait déplacé ici ; d'ailleurs, il a été fait un grand nombre de fois : je toucherai seulement quelques points dont les voyageurs se sont moins occupés.” diyerek Konstantinopolis’i anlatmak niyetinde olmadığını, sadece başka seyyahların değinmediği konuları anlatmak istediğini ifade etmiştir (s 89). 
Tophane’den Péra’ya çıkan dar sokaklarda yük taşıyan eşek ve katırların arasında kalan insanların karşılaştacağı ezilme tehlikesini, sokak köpeklerini, yangınları, kimsenin yüksek maliyetleri göze alıp kargir ev inşa etmek istemediğini, ne kadar sağlam olursa olsun bunların hep ahşap evlerin arasında kaldığını ve yangın başlayınca bunların ateşten kurtulma şansının bulunmadığını, buna bir de ahşap ev inşaatından nemalanan lobinin (oducular, hamallar, ameleler vs) gücü eklenince şehirde kargir evin hiç şansının kalmadığını, yüksek konut kiralarını anlatır. Şehrin yerleşik ve yabancı nüfus bileşimini verir (s 93-94). Altı yıldır etkin olan koleradan günde yüz kişinin öldüğünü, kaderci müslümanların hiç önlem almadığını, hatta hastalığı alaya aldığını anlatır. Mevlevi dervişlerini, Abdülmecid’in Selamlık merasimini gayet canlı bir şekilde tasvir eder. O sırada Aya Sofya’yı tamir etmekte olan Fossati ile birlikte camiye gider ancak tüm iç mekanı kaplayan iskelelerden ötürü pek bir şey göremez. Bebek, Galata gibi semtlerde çeşitli Fransız tarikatlarına mensup misyonerler tarafından kurulan okul, kilise gibi yerleri ziyaret eder. Hariciye nazırı Sadık Rifat Paşa’nın yalısında iftar yemeği davetine katılır. 
Kağıthane ziyaretinde denizdeki su kaplumbağalarını görür (s 107):
A l extrémité du port, deux vallons, arrosés par le Barbyzés et le Cydaris, se réunissent au promontoire de Sémystra. Au mois d'avril, ces prairies sont couvertes de gazon, de troupeaux, des chars dorés des odalisques, et de groupes d'enfants qui jouent à l'ombre des platanes ; maintenant elles sont desséchées comme les coteaux qui les environnent. La rivière est à peine assez profonde pour laisser glisser notre caïque à sa surface ; quelques tortues se traînent péniblement sur le rivage : chez les anciens les tortues étaient le symbole du silence ; il eût été difficile de mieux choisir. Des femmes turques et arméniennes cherchent de l'ombre, un délassement et de la fraicheur ; deux ou trois musiciens attendent quelques auditeurs. Le kiosque bâti par Amed III, qui voulait avoir une idée des eaux de Marly, ressemble à un palais depuis longtemps abandonné : pas une goutte d'eau n'anime les cascades de marbre, les jardins sont négligés, la maison tombe en ruines.
De là on peut visiter les aqueducs, les bends et les forêts de Belgrade et de Pyrgos, tous les ouvrages hydrauliques construits par les empereurs grecs et ottomans pour alimenter les nombreuses fontaines d'une capitale qui devra un jour succomber par la soif, quand il plaira à son futur conquérant de couper les aqueducs qui l'abreuvent. Ce fut dans les vallées des Eaux douces, de Pyrgos et de Belgrade que vint. déployer ses tentes l'armée de Godefroy de Bouillon, tandis qu'il avait son quartier général sous les platanes de Bujukdéré.
Pera’daki Küçük Mezarlık (s 111):
J'allai passer mes premières soirées sur le petit champ des morts : c'est le lieu de réjouissance des habitants de Péra, le seul où l'on puisse respirer un air moins brûlant que celui de la ville. Les Francs du voisinage y vont fumer le chibouk ou le narghilé, prendre du café, des sorbets et de la bière détestables ; une mauvaise musique, des cris et des disputes complètent les plaisirs des habitués du Campetto. C'est là que l'archevêque avait sa demeure ; il a préféré l'isolement des champs : tout autre eût fait comme lui. Un des derniers incendies est venu s'arrêter près de sa maison. Des femmes et des enfants sont là tous les jours, couchés dans les cendres et demandant l'aumône.
Seyyahların kitaplarında son derece nadiren hayat bulan İstanbul’un kedileri de Mislin’in kitabında küçük bir yer bulmuştur (s 112):
Un soir, j'entendis le feuillage des arbres s'agiter au-dessus de moi ; j'appelai : aussitôt un chat accourut à ma voix et vint se placer sur mes genoux. Je récompensai sa confiance par de nombreuses caresses : depuis, il vint tous les soirs me trouver au même lieu.

    Lot No: 197

    Lot: 197

    Gayet Gösterişli Ve Hacimli Bir Ortadoğu Seyahatnamesi-[Jacques] Mislin, Les Saints Lieux: Pelerinage à Jerusalem en passant par l’Autriche, la Hongrie, la Slavonie, les Provinces Danubiennes, Constantinople, l’Archipel, le Liban, la Syrie, Alexandrie, Malte, la Sicile et Marseille. Paris Jacques Lecoffre et Cie, libraires editeurs, 1858 (2. baskı). 3 cilt: xxxiii, [2], 595 s, metin sonunda 2’si katlanır 3 harita, indeks ; 612 s, metin sonunda 5 plan, indeks ; 548 s, 4 harita/plan (1’i renkli), indeks, döneminin sırtları deri, kapakları armalı bez, sayfa kenarları altın yaldızlı ciltlerinde. 1. baskı 1851 yılında yapılmıştır. Jacques Mislin (1807-1878), Fransız asıllı katolik papazdı. Doğu yolculuğuna Temmuz 1848’de başladı. Müzayedeye sunulan bu mufassal seyahatname yazarın Avusturya, Macaristan, Slovakya, Balkanlar, İstanbul (1. cilt s 87-134), Lübnan, Suriye, Filistin, Mısır, Malta ve Sicilya’yı kapsayan seyahatnamesidir. Bu önemli kitabın sonradan İspanyolca (1852), Almanca (1852 ve 1860) ve İtalyanca (1858) baskıları da yapılmıştır. Blackmer 1142 Yazar Péra’da bir Rum tarafından işletilen hôtel de l'Europe’da kalır. “On a déja compris la valeur de ce mot: bakchis c'est le premier élément de la langue turque, l'alpha et l'oméga de l'empire des Osmanlis ; c'est le premier mot qu'on entend quand on met le pied sur la terre de Mahomet, et le dernier quand on la quitte.” (s 88) diyerek Türklerin ülkesine gelen yabancının ilk ve son duyacağı sözün bahşiş olacağını vurgular. Tophane’de karaya çıkar çıkmaz yaşadığı hayal kırıklığını yazmadan edemez (s 88): “Le premier aspect de Constantinople excite l'admiration ; mais à peine a-t-on touché le rivage, que le désenchantement commence. On débarque à Galata, le quartier du commerce, des bateliers, des cafés, des marchands de comestibles ; mille hangars en planches, obscurs, malpropres, garnissent ou obstruent le passage. Des centaines d'individus se pressent autour des fontaines ; si jusque-là vous avez pu vous garantir de la boue et des fondrières qui sont au milieu de la rue, des porteurs d'eau, avec leurs outres d'où l'eau s'échappe de toutes parts, vous arrosent abondamment en passant.” İstanbul bir tezatlar şehridir. Yazar, “Deux choses ici ont surpassé mon attente : la beauté de Constantinople vue de loin, et sa laideur vue de près.” diyerek bunu açıkça ifade eder. (s 90) Mislin’in altı hafta kaldığı şehirde en çok etkilendiği yer hiç şüphesiz Boğaziçi’nin kendi doğal güzelliğidir (s 90): [..] la capitale des sultans est une ville de perspective, une ville peinte, un camp magnifique dressé sur la limite de deux mondes. Tout ce qui est l'œuvre de la nature sur le Bosphore est admirable ; ce qui a été fait par l'homme est mesquin : ces maisons, ces palais, ces kiosques et même le sérail, ne sont que des planches chargés de rouge, de vert et de jaune ; ce sont des décorations de théâtre. Le Bosphore, comme un fleuve majestueux, serpente entre des collines couvertes d'arbres gigantesques ; dans toutes les vallées il y a un village ; le long des deux rives, on ne voit qu'une suite de maisons de campagne, de grandes casernes peintes en rouge, des batteries de canon, la flotte turque mouillée devant le palais du Grand Seigneur, d'anciens châteaux du moyen âge ; ensuite viennent des anses d'une merveilleuse beauté, des cimetières toujours ombragés de cyprès, des groupes de femmes assises sous des platanes ; puis les Eaux douces d'Asie, avec leurs kiosques et leurs vertes pelouses ; enfin Thérapia et Bujukdéré, lieux charmants, habités par les ambassadeurs et les riches négociants grecs et arméniens. Yazar, “Quand je fus installé dans mon hôtel, je commençai mes visites. Je n'ai pas l'intention de faire la description de Constantinople : ce travail serait déplacé ici ; d'ailleurs, il a été fait un grand nombre de fois : je toucherai seulement quelques points dont les voyageurs se sont moins occupés.” diyerek Konstantinopolis’i anlatmak niyetinde olmadığını, sadece başka seyyahların değinmediği konuları anlatmak istediğini ifade etmiştir (s 89). Tophane’den Péra’ya çıkan dar sokaklarda yük taşıyan eşek ve katırların arasında kalan insanların karşılaştacağı ezilme tehlikesini, sokak köpeklerini, yangınları, kimsenin yüksek maliyetleri göze alıp kargir ev inşa etmek istemediğini, ne kadar sağlam olursa olsun bunların hep ahşap evlerin arasında kaldığını ve yangın başlayınca bunların ateşten kurtulma şansının bulunmadığını, buna bir de ahşap ev inşaatından nemalanan lobinin (oducular, hamallar, ameleler vs) gücü eklenince şehirde kargir evin hiç şansının kalmadığını, yüksek konut kiralarını anlatır. Şehrin yerleşik ve yabancı nüfus bileşimini verir (s 93-94). Altı yıldır etkin olan koleradan günde yüz kişinin öldüğünü, kaderci müslümanların hiç önlem almadığını, hatta hastalığı alaya aldığını anlatır. Mevlevi dervişlerini, Abdülmecid’in Selamlık merasimini gayet canlı bir şekilde tasvir eder. O sırada Aya Sofya’yı tamir etmekte olan Fossati ile birlikte camiye gider ancak tüm iç mekanı kaplayan iskelelerden ötürü pek bir şey göremez. Bebek, Galata gibi semtlerde çeşitli Fransız tarikatlarına mensup misyonerler tarafından kurulan okul, kilise gibi yerleri ziyaret eder. Hariciye nazırı Sadık Rifat Paşa’nın yalısında iftar yemeği davetine katılır. Kağıthane ziyaretinde denizdeki su kaplumbağalarını görür (s 107): A l extrémité du port, deux vallons, arrosés par le Barbyzés et le Cydaris, se réunissent au promontoire de Sémystra. Au mois d'avril, ces prairies sont couvertes de gazon, de troupeaux, des chars dorés des odalisques, et de groupes d'enfants qui jouent à l'ombre des platanes ; maintenant elles sont desséchées comme les coteaux qui les environnent. La rivière est à peine assez profonde pour laisser glisser notre caïque à sa surface ; quelques tortues se traînent péniblement sur le rivage : chez les anciens les tortues étaient le symbole du silence ; il eût été difficile de mieux choisir. Des femmes turques et arméniennes cherchent de l'ombre, un délassement et de la fraicheur ; deux ou trois musiciens attendent quelques auditeurs. Le kiosque bâti par Amed III, qui voulait avoir une idée des eaux de Marly, ressemble à un palais depuis longtemps abandonné : pas une goutte d'eau n'anime les cascades de marbre, les jardins sont négligés, la maison tombe en ruines. De là on peut visiter les aqueducs, les bends et les forêts de Belgrade et de Pyrgos, tous les ouvrages hydrauliques construits par les empereurs grecs et ottomans pour alimenter les nombreuses fontaines d'une capitale qui devra un jour succomber par la soif, quand il plaira à son futur conquérant de couper les aqueducs qui l'abreuvent. Ce fut dans les vallées des Eaux douces, de Pyrgos et de Belgrade que vint. déployer ses tentes l'armée de Godefroy de Bouillon, tandis qu'il avait son quartier général sous les platanes de Bujukdéré. Pera’daki Küçük Mezarlık (s 111): J'allai passer mes premières soirées sur le petit champ des morts : c'est le lieu de réjouissance des habitants de Péra, le seul où l'on puisse respirer un air moins brûlant que celui de la ville. Les Francs du voisinage y vont fumer le chibouk ou le narghilé, prendre du café, des sorbets et de la bière détestables ; une mauvaise musique, des cris et des disputes complètent les plaisirs des habitués du Campetto. C'est là que l'archevêque avait sa demeure ; il a préféré l'isolement des champs : tout autre eût fait comme lui. Un des derniers incendies est venu s'arrêter près de sa maison. Des femmes et des enfants sont là tous les jours, couchés dans les cendres et demandant l'aumône. Seyyahların kitaplarında son derece nadiren hayat bulan İstanbul’un kedileri de Mislin’in kitabında küçük bir yer bulmuştur (s 112): Un soir, j'entendis le feuillage des arbres s'agiter au-dessus de moi ; j'appelai : aussitôt un chat accourut à ma voix et vint se placer sur mes genoux. Je récompensai sa confiance par de nombreuses caresses : depuis, il vint tous les soirs me trouver au même lieu.

    TLSatıldı
  • Genç Amerikalılar İstanbul Yolunda-James D[abney]. McCabe, Round About Europe. The Adventures of of a Party of Young Americans in a Journey through Europe to Constantinople, DeWolfe, Fiske & Co., Boston, tarihsiz [c 1885]. [5-] 344 s, başlık s önünde 1 tahta baskı levha, metin içinde 250 kadar tahta baskı gravür, 23,5 x 17 cm, sırtı deri, kapakları karton cildinde (ön yüzü resimli). James Dabney McCabe’ın kitabı (1842-1883) İstanbul’a varmak üzere yola çıkan bir grup Amerikalı gencin hikayesinin anlatıldığı bir eserdir. 19. yüzyılda bu, coğrafyayı genç (ve o kadar da genç olmayan) okuyucular için daha ilginç olacak şekilde bir hikaye biçiminde sunmak popüler bir formattı. Karakterler egzotik topraklardaki turistik yerleri gezerken kitap hem bir gezi günlüğü hem de bir tarih kitabı işlevi görüyor. Kitap, Avrupa şehirlerinin, nehirlerin, manzaraların, katedrallerin, dağların, vb manzaralarıyla baştan sona resmedilmiştir. xiv. bölümde (s 333-344) İstanbul anlatılmaktadır. İçindekiler: Leaving Home, The Voyage to England, The Visit to London, A Week in Paris, Belgium and the Rhine, In Germany, From the Rhine to Mont Blanc, The Journey through Switzerland, Northern Italy, A Cruise on the Mediterranean, Rome and Naples, Sicily, Greece, Constantinople. Kitabın Our Young Folks Abroad: The Adventures of Four American Boys and Girls in a Journey Through Europe to Constantinople (Philadelphia, 1881) başlıklı başka bir baskısı daha vardır.

    Lot No: 198

    Lot: 198

    Genç Amerikalılar İstanbul Yolunda-James D[abney]. McCabe, Round About Europe. The Adventures of of a Party of Young Americans in a Journey through Europe to Constantinople, DeWolfe, Fiske & Co., Boston, tarihsiz [c 1885]. [5-] 344 s, başlık s önünde 1 tahta baskı levha, metin içinde 250 kadar tahta baskı gravür, 23,5 x 17 cm, sırtı deri, kapakları karton cildinde (ön yüzü resimli). James Dabney McCabe’ın kitabı (1842-1883) İstanbul’a varmak üzere yola çıkan bir grup Amerikalı gencin hikayesinin anlatıldığı bir eserdir. 19. yüzyılda bu, coğrafyayı genç (ve o kadar da genç olmayan) okuyucular için daha ilginç olacak şekilde bir hikaye biçiminde sunmak popüler bir formattı. Karakterler egzotik topraklardaki turistik yerleri gezerken kitap hem bir gezi günlüğü hem de bir tarih kitabı işlevi görüyor. Kitap, Avrupa şehirlerinin, nehirlerin, manzaraların, katedrallerin, dağların, vb manzaralarıyla baştan sona resmedilmiştir. xiv. bölümde (s 333-344) İstanbul anlatılmaktadır. İçindekiler: Leaving Home, The Voyage to England, The Visit to London, A Week in Paris, Belgium and the Rhine, In Germany, From the Rhine to Mont Blanc, The Journey through Switzerland, Northern Italy, A Cruise on the Mediterranean, Rome and Naples, Sicily, Greece, Constantinople. Kitabın Our Young Folks Abroad: The Adventures of Four American Boys and Girls in a Journey Through Europe to Constantinople (Philadelphia, 1881) başlıklı başka bir baskısı daha vardır.

    TLSatıldı
  • Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-Geo[rge]. Fyler Townsend, A Cruise in the Bosphorus, and in the Marmora, and Ægean Seas, Society for Promoting Christian Knowledge, London, tarihsiz [1875]. xii, 239, [4] [yayıncı ilanı] s, 1 ekstra renkli taşbaskı başlık sayfası, başlık s önünde 1 renkli taşbaskı gravür, metin dışında 4 tahta baskı gravür, metin içinde tahta baskı gravürler, 18 x 12 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı desenli bez cildinde.

    Lot No: 199

    Lot: 199

    Çok Nadir Bir İstanbul Seyahatnamesi-Geo[rge]. Fyler Townsend, A Cruise in the Bosphorus, and in the Marmora, and Ægean Seas, Society for Promoting Christian Knowledge, London, tarihsiz [1875]. xii, 239, [4] [yayıncı ilanı] s, 1 ekstra renkli taşbaskı başlık sayfası, başlık s önünde 1 renkli taşbaskı gravür, metin dışında 4 tahta baskı gravür, metin içinde tahta baskı gravürler, 18 x 12 cm, yayıncısının sayfa kenarları altın yaldızlı desenli bez cildinde.

    TLSatıldı
  • Bol Görselli Bir İstanbul Kitabı-Clément Alzonne [Jules Alfred Pierre Rouch], Istanbul, Éditions F. N., Paris, 1941. [4-] 160 s, metin içinde 148 fotoğraf ve gravür faksimilesi, metin dışında 4 renkli levha, 21 x15 cm, yayıncısının karton cildinde. 
İstanbul konulu kitap toplayanların kaçırmaması gereken bir eser. 
Elimizdeki eser, İstanbul’u kuran Byzas’dan başlayarak Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca devam eden ve Atatürk Türkiye’sinde son bulan genel bir İstanbul tarihidir. İstanbul’a gelecek turistlere bir gezgin rehberi olmaktan çok şehre gelmeden önce şehrin tarihi ile ilgili genel bilgiler vermeyi amaçlayan bir kitap özelliği taşımaktadır. 
Kitabın sonunda Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başta bulunan imparator ve sultanların kronolojik listeleri verilmektedir. Kitaba değer veren 148 siyah-beyaz fotoğraf ile bundan da önemlisi Paul Zenker tarafından çizilen renkli resimlerdir. Özellikle siyah-beyaz fotoğrafların bir kısmı sucular, dönerciler, nargile içenler, eşekle yük taşıyanlar gibi günlük hayata ilişkin görüntüler içermektedir.
Jules Alfred Pierre Rouch, également connu sous le nom de plume Clément Alzonne (1884-1973) est un officier de marine, explorateur, météorologue, océanographe et auteur français, spécialiste des terres polaires.
1. baskısı 1936 yılında yapılan kitap 1951’e kadar birçok baskı yapmıştır.

    Lot No: 200

    Lot: 200

    Bol Görselli Bir İstanbul Kitabı-Clément Alzonne [Jules Alfred Pierre Rouch], Istanbul, Éditions F. N., Paris, 1941. [4-] 160 s, metin içinde 148 fotoğraf ve gravür faksimilesi, metin dışında 4 renkli levha, 21 x15 cm, yayıncısının karton cildinde. İstanbul konulu kitap toplayanların kaçırmaması gereken bir eser. Elimizdeki eser, İstanbul’u kuran Byzas’dan başlayarak Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca devam eden ve Atatürk Türkiye’sinde son bulan genel bir İstanbul tarihidir. İstanbul’a gelecek turistlere bir gezgin rehberi olmaktan çok şehre gelmeden önce şehrin tarihi ile ilgili genel bilgiler vermeyi amaçlayan bir kitap özelliği taşımaktadır. Kitabın sonunda Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başta bulunan imparator ve sultanların kronolojik listeleri verilmektedir. Kitaba değer veren 148 siyah-beyaz fotoğraf ile bundan da önemlisi Paul Zenker tarafından çizilen renkli resimlerdir. Özellikle siyah-beyaz fotoğrafların bir kısmı sucular, dönerciler, nargile içenler, eşekle yük taşıyanlar gibi günlük hayata ilişkin görüntüler içermektedir. Jules Alfred Pierre Rouch, également connu sous le nom de plume Clément Alzonne (1884-1973) est un officier de marine, explorateur, météorologue, océanographe et auteur français, spécialiste des terres polaires. 1. baskısı 1936 yılında yapılan kitap 1951’e kadar birçok baskı yapmıştır.

    TLSatıldı
  • 168 Yıl Önce Basılmış Bir Apartma Kitap-Moses Edrehi, History of the Capital of Asia and the Turks: Together with an Account of the Domestic Manners of the Turks in Turkey, Reprinted for Isaac Edrehi, Boston, 5618 (1855) (ilk ve tek baskı). 3+1 cilt: başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Isaac Edrehi), 140 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Mısırçarşısı) ; başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Dolmabahçe), 147 s ; başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Sultan Mahomed Shahs Mausoleum in Bejapore), 148 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 sepya taşbaskı levha (Exhibition Bazar of Armory ; Front of Brussa City, Asia ; The Syrian Hospital), başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür (Revd. Dr. M. Edrehi), 159, [3] s, 24 x 14 cm, sayfa kenarları yaldızlı, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli, modern deri cildinde. Müzayedeye sunulan kitap, Three Years in Constantinople or Domestic Manners of the Turks in 1844 (London, 1845, 3 cilt), isimli eserin ‘apartılmış’ baskısı olup eserin gerçek yazarı Moses Edrehi değil Charles White’tır. Three Years in Constantinople, İstanbul üzerine yazılmış en önemli seyahatnamelerden biridir. 1841 yılında İstanbul’a gelen ve üç yıl kalan Charles White (1793-1861) kitabında imparatorluğun başkentiyle ilgili son derece değerli bilgiler aktarmaktadır. Kitaptaki bilgilerin çeşitliliğinden, White’ın İstanbul hayatının çok farklı yönlerini derinlemesine gözlemlediğini görüyoruz. Toplumun değişik kesimlerinden birçok ileri gelen kişiyle görüşerek, gözlemlediği olayların mekanlarında bizzat bulunarak doğruluğu sınanmış bilgilere yer vermiştir. Kitapta ele alınan konuların çeşitliliği şaşırtıcı düzeydedir. Bedesten, çarşı-pazar, kahvehaneler, su şebekesi, kemerler, kütüphaneler, sahhaflar gibi konulardan tutun terlikçi, çorapçı, tütüncü, kürkçü, tülbentçi, helvacı fesçi esnafına, atık su sisteminden, tüketilen deniz kabuklularına, balık isimleri ve İstanbul florasından, Türk mutfağına kadar bir yabancının aklına takılabilecek, merakını uyandırabilecek her şeyi inceleyen bu eser bu bakımdan tam bir folklor hazinesidir. Charles White yedi kadar esere imzasını atmış, ülkede bulunduğu dönemde Morning Chronicle gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapmış, Türk dostu bir İngiliz subayıdır. İstanbul’da bulunduğu sırada rütbesi albaydı. Eserini yazarken Ahmed Vefik Efendi’den büyük yardım görmüş, Türklerin ve Müslümanların hayatıyla ilgili bir Avrupalının ulaşamayacağı bilgilere ulaştı. Bu kitabın 3 ciltlik bir Almanca baskısı (Stuttgart, 1846) da vardır. Kitabın son bölümünde M. Edrehi’nin kaleminden çıkmış An Historical Account of the Ten Tribes başlıklı ayrı bir eser daha mevcuttur. Bu eser İsrail’in kayıp on kabilesi hakkındadır. Blackmer 1789, Atabey 1331

    Lot No: 201

    Lot: 201

    168 Yıl Önce Basılmış Bir Apartma Kitap-Moses Edrehi, History of the Capital of Asia and the Turks: Together with an Account of the Domestic Manners of the Turks in Turkey, Reprinted for Isaac Edrehi, Boston, 5618 (1855) (ilk ve tek baskı). 3+1 cilt: başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Isaac Edrehi), 140 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Mısırçarşısı) ; başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Dolmabahçe), 147 s ; başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 sepya taşbaskı levha (Sultan Mahomed Shahs Mausoleum in Bejapore), 148 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 3 sepya taşbaskı levha (Exhibition Bazar of Armory ; Front of Brussa City, Asia ; The Syrian Hospital), başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 çelik baskı gravür (Revd. Dr. M. Edrehi), 159, [3] s, 24 x 14 cm, sayfa kenarları yaldızlı, yan sayfaları ebrulu, sırtı tümsekli, modern deri cildinde. Müzayedeye sunulan kitap, Three Years in Constantinople or Domestic Manners of the Turks in 1844 (London, 1845, 3 cilt), isimli eserin ‘apartılmış’ baskısı olup eserin gerçek yazarı Moses Edrehi değil Charles White’tır. Three Years in Constantinople, İstanbul üzerine yazılmış en önemli seyahatnamelerden biridir. 1841 yılında İstanbul’a gelen ve üç yıl kalan Charles White (1793-1861) kitabında imparatorluğun başkentiyle ilgili son derece değerli bilgiler aktarmaktadır. Kitaptaki bilgilerin çeşitliliğinden, White’ın İstanbul hayatının çok farklı yönlerini derinlemesine gözlemlediğini görüyoruz. Toplumun değişik kesimlerinden birçok ileri gelen kişiyle görüşerek, gözlemlediği olayların mekanlarında bizzat bulunarak doğruluğu sınanmış bilgilere yer vermiştir. Kitapta ele alınan konuların çeşitliliği şaşırtıcı düzeydedir. Bedesten, çarşı-pazar, kahvehaneler, su şebekesi, kemerler, kütüphaneler, sahhaflar gibi konulardan tutun terlikçi, çorapçı, tütüncü, kürkçü, tülbentçi, helvacı fesçi esnafına, atık su sisteminden, tüketilen deniz kabuklularına, balık isimleri ve İstanbul florasından, Türk mutfağına kadar bir yabancının aklına takılabilecek, merakını uyandırabilecek her şeyi inceleyen bu eser bu bakımdan tam bir folklor hazinesidir. Charles White yedi kadar esere imzasını atmış, ülkede bulunduğu dönemde Morning Chronicle gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapmış, Türk dostu bir İngiliz subayıdır. İstanbul’da bulunduğu sırada rütbesi albaydı. Eserini yazarken Ahmed Vefik Efendi’den büyük yardım görmüş, Türklerin ve Müslümanların hayatıyla ilgili bir Avrupalının ulaşamayacağı bilgilere ulaştı. Bu kitabın 3 ciltlik bir Almanca baskısı (Stuttgart, 1846) da vardır. Kitabın son bölümünde M. Edrehi’nin kaleminden çıkmış An Historical Account of the Ten Tribes başlıklı ayrı bir eser daha mevcuttur. Bu eser İsrail’in kayıp on kabilesi hakkındadır. Blackmer 1789, Atabey 1331

    TLSatıldı
  • 1876 Yılı İçin Kapsamı Geniş Bir Osmanlı Salnamesi-[Jean Henri] A[bdolonyme]. Ubicini ve Pavet de Courteille, État Présent de l’Empire Ottoman. Statistique, Gouvernement, Administration, Finances, Armée, Communautés non Musulmanes, etc. etc. d’apres le Salnâmèh (Annuaire impérial) pour l’année 1293 de l’hégire (1875-76) et les documents officiels les plus récents. Paris, Librairie Militaire de J. Dumaine, 1876. viii, 267 s, 23 x 14.5 cm, sırtı deri, kapakları karton cildinde. Hicrî 1293 tarihli Salnâme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin ve çeşitli resmî bilgilerin ışığında Osmanlı İmparatorluğu’nun sivil yönetimi ve askerîyesi, maliyesi, hukuk sistemi, eğitim sistemi, gayrımüslim halkları (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) hakkında dönemin en güncel bilgileri istatistiki veriler eşliğinde sunulmaktadır.

    Lot No: 202

    Lot: 202

    1876 Yılı İçin Kapsamı Geniş Bir Osmanlı Salnamesi-[Jean Henri] A[bdolonyme]. Ubicini ve Pavet de Courteille, État Présent de l’Empire Ottoman. Statistique, Gouvernement, Administration, Finances, Armée, Communautés non Musulmanes, etc. etc. d’apres le Salnâmèh (Annuaire impérial) pour l’année 1293 de l’hégire (1875-76) et les documents officiels les plus récents. Paris, Librairie Militaire de J. Dumaine, 1876. viii, 267 s, 23 x 14.5 cm, sırtı deri, kapakları karton cildinde. Hicrî 1293 tarihli Salnâme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin ve çeşitli resmî bilgilerin ışığında Osmanlı İmparatorluğu’nun sivil yönetimi ve askerîyesi, maliyesi, hukuk sistemi, eğitim sistemi, gayrımüslim halkları (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) hakkında dönemin en güncel bilgileri istatistiki veriler eşliğinde sunulmaktadır.

    TLSatıldı
  • Hoş Cildinde Çok Aranan Bir İstanbul Seyahatnamesi-H[arrison]. G[riswold]. Dwight, Constantinople Old and New, Charles Scribner’s Sons, New York, 1915. xxi, 567 s, metin içinde 150 fotoğraf, 23.5 x 16 cm, lüks deri cildinde. Bu kitap birçok önemli özelliğin bilinçli bir kompozisyonudur. 16 bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde çarşılarıyla, pazarlarıyla, hamamlarıyla satıcılarıyla, Péra, Haliç, Köprü, Mısır Çarşısı, sokakları süsleyen asmalar, mor salkımlar ve akasyalarıyla İstanbul tanıtılmıştır. Bu bölümde İstanbul kahvehaneleri, kahvenin ülkeye gelişinden başlayarak, eski yazarların ona school of knowledge (mekteb-i irfan) demelerindeki hikmetin açıklanması, kahvenin mekânı, kahvehaneye giriş, çıkış, kahve ısmarlama, gün içindeki işlerliği, tavla ve kağıt oyunları, kahve, nargile, çay ve su içmenin adabı, kahvehane erkânı, kahveye giren bir yaşlıya ayağa kalkarak saygı gösterilmesi ve baş köşeye oturtulması, kahvehanenin haberleşme ve dertleşme fonksiyonlarının yanı sıra son zamanlarda eski esnaf locası fonksiyonunu da üstlenmesi gibi sosyal, etnik, ekonomik ve kültürel yönleriyle Osmanlı medeniyetinin bir unsuru olarak bağımsız bir inceleme sayılabilecek kadar geniş bir biçimde anlatılmıştır. Sonrasında sırası ile Cami Avluları, Eski İstanbul, Altın Boynuz, Muhteşem Cemaat, Altın Şehir, Boğaz’ın Bahçeleri, Ramazan Ayı, Müslümanların Dinî Bayramları, Geçit Törenleri, Rumların Bayramları, Çeşmeler, Bir Türk Köyü, 1908 Devrimi, İstanbul’un Alınması 1908 ve Savaş Dönemi 1912-1913 başlıklı bölümler sıralanmakfadır. Bağımsız bölümler halinde Müslümanların ve Rumların bayramlarını, törenlerini, ziyafetlerini yazan yazar, mermer üzerine oyulmuş meyva tabağı, çiçek buketleri gibi naif motiflerle süslenmiş hoş selsebilleri, çeşmeleri, havuzların ayrıntılarını başka hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafların eşliğinde tanıtmaktadır. Çoğu hiçbir yerde basılmamış 150 fotoğrafa yer veren eserin sonuna bir de İstanbul bibliyografyası eklenmiştir. Amerikan anlayışına göre oldukça ilkel olarak tanımladığı İstanbul evlerini ve evlerin numarasız oluşunu sokaklara isim verilmeyişini buna rağmen bir adres sorununun yaşanmamasını şaşkın bir ifadeyle aktaran yazar İstanbul’un özellikle günlük yaşamı üzerine yoğunlaşmıştır. Dwight İstanbul’da ramazanı “Güneşin gökyüzünde olduğu sürece gerçek müminlerin dudakları arasından hiçbir yiyecek veya içecek maddesi geçmez. Bir sigaranın tatlı avuntusuna bile müsade edilmez. Ancak batışını haber veren topun ateşlenmesinden bir beyaz saç telinin siyahından ayırt edilebildiği aydınlığa kadar yiyip içilir” sözleriyle anlatıyor. Kitabın sonuna, Masters of Constantinople (İstanbul’un sahipleri) başlığı altında Megaralı Bizas’tan Osmanlı döneminin sonuna kadar şehirde hüküm sürmüş hükümdarların isimlerinin verildiği bir bölüm eklenmiştir. Sonrasında A Constantinople book-shelf (İstanbul kitap rafı) adı altında İstanbul ile ilgili 175 kitabın künyesinin verildiği bir bibliyografya eklenmiştir. Harrison Griswold Dwight (1890-1959) İstanbul’da doğmuştu. Babası bir misyonerdi. Robert College’de ve Amherst College’de tahsil gördü. Versailles’de Savaş Konseyi’nde çevirmenlik, Paris Barış Konferansı’nda sekreterlik yaptı. Devlet Bakanlığı’nda protokol görevlisi olarak çalıştı. Eserleri arasında Constantinople, Old and New (1915), Stamboul Nights (1916), Persian Miniatures (1917), the Emperor of Elam and Other Stories (1930) isimli kitaplar bulunmaktadır. Ülkemizi ilgilendiren iki eserinden yalnızca Stamboul Nights’ın Türkçe çevirisi yayınlanmıştır (İstanbul Geceleri, Ankara, 1998).

    Lot No: 203

    Lot: 203

    Hoş Cildinde Çok Aranan Bir İstanbul Seyahatnamesi-H[arrison]. G[riswold]. Dwight, Constantinople Old and New, Charles Scribner’s Sons, New York, 1915. xxi, 567 s, metin içinde 150 fotoğraf, 23.5 x 16 cm, lüks deri cildinde. Bu kitap birçok önemli özelliğin bilinçli bir kompozisyonudur. 16 bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde çarşılarıyla, pazarlarıyla, hamamlarıyla satıcılarıyla, Péra, Haliç, Köprü, Mısır Çarşısı, sokakları süsleyen asmalar, mor salkımlar ve akasyalarıyla İstanbul tanıtılmıştır. Bu bölümde İstanbul kahvehaneleri, kahvenin ülkeye gelişinden başlayarak, eski yazarların ona school of knowledge (mekteb-i irfan) demelerindeki hikmetin açıklanması, kahvenin mekânı, kahvehaneye giriş, çıkış, kahve ısmarlama, gün içindeki işlerliği, tavla ve kağıt oyunları, kahve, nargile, çay ve su içmenin adabı, kahvehane erkânı, kahveye giren bir yaşlıya ayağa kalkarak saygı gösterilmesi ve baş köşeye oturtulması, kahvehanenin haberleşme ve dertleşme fonksiyonlarının yanı sıra son zamanlarda eski esnaf locası fonksiyonunu da üstlenmesi gibi sosyal, etnik, ekonomik ve kültürel yönleriyle Osmanlı medeniyetinin bir unsuru olarak bağımsız bir inceleme sayılabilecek kadar geniş bir biçimde anlatılmıştır. Sonrasında sırası ile Cami Avluları, Eski İstanbul, Altın Boynuz, Muhteşem Cemaat, Altın Şehir, Boğaz’ın Bahçeleri, Ramazan Ayı, Müslümanların Dinî Bayramları, Geçit Törenleri, Rumların Bayramları, Çeşmeler, Bir Türk Köyü, 1908 Devrimi, İstanbul’un Alınması 1908 ve Savaş Dönemi 1912-1913 başlıklı bölümler sıralanmakfadır. Bağımsız bölümler halinde Müslümanların ve Rumların bayramlarını, törenlerini, ziyafetlerini yazan yazar, mermer üzerine oyulmuş meyva tabağı, çiçek buketleri gibi naif motiflerle süslenmiş hoş selsebilleri, çeşmeleri, havuzların ayrıntılarını başka hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafların eşliğinde tanıtmaktadır. Çoğu hiçbir yerde basılmamış 150 fotoğrafa yer veren eserin sonuna bir de İstanbul bibliyografyası eklenmiştir. Amerikan anlayışına göre oldukça ilkel olarak tanımladığı İstanbul evlerini ve evlerin numarasız oluşunu sokaklara isim verilmeyişini buna rağmen bir adres sorununun yaşanmamasını şaşkın bir ifadeyle aktaran yazar İstanbul’un özellikle günlük yaşamı üzerine yoğunlaşmıştır. Dwight İstanbul’da ramazanı “Güneşin gökyüzünde olduğu sürece gerçek müminlerin dudakları arasından hiçbir yiyecek veya içecek maddesi geçmez. Bir sigaranın tatlı avuntusuna bile müsade edilmez. Ancak batışını haber veren topun ateşlenmesinden bir beyaz saç telinin siyahından ayırt edilebildiği aydınlığa kadar yiyip içilir” sözleriyle anlatıyor. Kitabın sonuna, Masters of Constantinople (İstanbul’un sahipleri) başlığı altında Megaralı Bizas’tan Osmanlı döneminin sonuna kadar şehirde hüküm sürmüş hükümdarların isimlerinin verildiği bir bölüm eklenmiştir. Sonrasında A Constantinople book-shelf (İstanbul kitap rafı) adı altında İstanbul ile ilgili 175 kitabın künyesinin verildiği bir bibliyografya eklenmiştir. Harrison Griswold Dwight (1890-1959) İstanbul’da doğmuştu. Babası bir misyonerdi. Robert College’de ve Amherst College’de tahsil gördü. Versailles’de Savaş Konseyi’nde çevirmenlik, Paris Barış Konferansı’nda sekreterlik yaptı. Devlet Bakanlığı’nda protokol görevlisi olarak çalıştı. Eserleri arasında Constantinople, Old and New (1915), Stamboul Nights (1916), Persian Miniatures (1917), the Emperor of Elam and Other Stories (1930) isimli kitaplar bulunmaktadır. Ülkemizi ilgilendiren iki eserinden yalnızca Stamboul Nights’ın Türkçe çevirisi yayınlanmıştır (İstanbul Geceleri, Ankara, 1998).

    TLSatıldı
  • Filistin Üzerine Bol Görselli Bir Seyahatname-Friedrich Freiherr von Dalberg, Palästina. Ein Sommerausflug, Verlag von Leo Woerl, Würzburg, Wien, 1902. [4], 235 s, metin içinde birçok resim, metin dışında birçok levha, metin sonunda 1 renkli katlanır harita, 27.5 x 18 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Güzel cildi ile dikkat çeken 1888 yılının yaz mevsimine ait Mısır ve Filistin seyahatnamesi. Friedrich X. von Dalberg (1863-1914) Dalberg imparatorluk şövalyeleri ailesinin bir üyesiydi.

    Lot No: 204

    Lot: 204

    Filistin Üzerine Bol Görselli Bir Seyahatname-Friedrich Freiherr von Dalberg, Palästina. Ein Sommerausflug, Verlag von Leo Woerl, Würzburg, Wien, 1902. [4], 235 s, metin içinde birçok resim, metin dışında birçok levha, metin sonunda 1 renkli katlanır harita, 27.5 x 18 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Güzel cildi ile dikkat çeken 1888 yılının yaz mevsimine ait Mısır ve Filistin seyahatnamesi. Friedrich X. von Dalberg (1863-1914) Dalberg imparatorluk şövalyeleri ailesinin bir üyesiydi.

    TLSatıldı
  • İzmirli James Morier’in Nadir Seyahatnamesi-James [Justinian] Morier, A Journey through Persia, Armenia, and Asia Minor, to Constantinople, in the years 1808 and 1809 ; in which is included, some account of the proceedings of His Majesty's Mission, under Sir Harford Jones, Longman, Hurst, Rees, Orme, and Brown, London, 1812 (1. baskı). xvi, 438, [4] s, metin dışında 25 gravür, 3 katlanır harita, indeks, 30 x 24 cm, döneminin yan sayfaları ebrulu, sırtı yakın zamanda yenilenmiş döneminin deri cildinde. James Morier (1780-1849) İzmir’de doğmuş İngiliz diplomattır. İran’da bulunan Qajar hanedanı ile ilgili romanlar yazmıştır. Bunların en önemlisi “Hajji Baba” serisidir. İngiltere’de aldığı eğitimin ardından 1799-1806 tarihleri arasında babasının İzmir’deki işinde çalışmıştır. 1808-1809 arasında İran üzerinden Ermenistan, Anadolu ve İstanbul’a yaptığı yolculuk sırasında edindiği deneyim ve anılarını müzayedemizde sunulan kitapta anlatmıştır. 1809’da İran Elçisi Mirza Abul Hasan’a İngiltere’ye kadar eşlik etmiş, 1809’da İran’a geri dönerek buradaki ilk İngiliz büyükelçisi olmuştur. Morier, İngiltere’ye döndükten sonra A Second Journey through Persia to Constantinople between the years 1810 and 1816 adlı kitabını yayımlamıştır. İngiltere’nin özel temsilcisinin sekreteri olarak İran Şahı’nın sarayında çalışmış, diplomatik görevi sırasında edindiği izlenimlere ve gezi gözlemlerine dayanan Doğu hayatı ve alışkanlıkları hakkındaki bilgisini pek çok eser yazarak ortaya koymuştur. İlk seyahatnamesi müzayedemizde sunulan kitaptır. Kitapta Tabriz to Arz-roum, Arz-roum to Amasia ve Amasia to Constantinople başlıklı bölümler (s 292-362) Türkiye ile ilgilidir. Altı yıl sonra basılan A Second Journey through Persia, Armenia, and Asia Minor to Constantinople between the years 1810 and 1816 (London, 1818) başlıklı bir seyahatnamesi daha vardır. Atabey 836
Kitabın tamamı 19 bölüm olup ilk dört bölüm yazarın Buşehr’deki deneyimlerini içerir. Beşinci bölümde yazarın Buşehr’den Şiraz’a yolculuğu yer almaktadır. Altıncı bölüm Şiraz’a ayrılmış olup yedinci bölüm yazarın Şiraz’dan Persepolis’e, sekizinci bölüm Persepolis’ten Isfahan’a yolculuğuna ait izlenimlerine anlatılmaktadır. 10. bölüm yazarın Isfahan’dan Tahran’a olan yolculuğuyla ilgilidir. 11 ve 13 bölümler tümüyle Tahran’daki diplomatik faaliyetleri ve diğer gözlemlerinden oluşmaktadır. 14. bölüm yazarın Tahran’dan Tebriz’e geçişine, 15. bölüm Tebriz’deki tecrübelerine dair aktarımlarının kaydını tutmaktadır. 16. bölüm yazarın Tebriz’den Erzurum’a, 17. bölüm Erzurum’dan Amasya’ya, 18. bölüm Amasya’dan İstanbul’a seyahatini içerir. 19. bölüm genel bir değerlendirmenin yapıldığı değerlendirme bölümüdür. Kitapta ayrıca Arap korsanları, Sasanî imparatoru Şapur ve notlara ayrılan kısımlar vardır. Apendiks kısmında İran parası, İran’a giden güzergâhlar, meteorolojik olaylar hakkında üç başlık vardır. 

Yazar seyahatlerinin sadece Bombay-İstanbul kısmını kaleme aldığını, İngiltere’den Hindistan’a ve İstanbul’dan İngiltere’ye olan deniz yolculuklarının hâlihazırda bilindiğini ve bu yüzden yeni notlara gerek duymadığını söylemiştir. Kitap için yaptığı çizimlerin birebir yerinde çizildiği için pek ayrıntı içermediğini, ancak genel anlamıyla fikir verebilecek çizimler olduğunu dile getirmiştir. Buşehr (Bushire)’den Tahran’a olan haritayı Bombay ordusundaki Yüzbaşı (Captain) James Sutherland’ın verdiğini söyleyip kendisine teşekkür etmiştir. Kitapta bulunan Tahran’dan Amasya’ya yaptığı seyahate ait haritayı kendisinin çizdiğini, konunun uzmanı bazı kişilerin ise gözden geçirdiğini aktarmıştır. Yazar, Amasya’dan İstanbul’a olan seyahatin haritasını yapamadığını ve bunun iki sebebe dayandığını vurgulamıştır. Birincisi Amasya’ya kadar olan yolculuğu genelde gündüz yaptıkları için çizimlerde zorlanmadıklarını, fakat oradan İstanbul’a yapılan yolculuğun zaman zaman gece, zaman zaman gündüz olması sebebiyle doğru çizemeyeceği için yapmadığını söylemiştir. İkinci sebep olarak da şunu göstermiştir. Yazara göre, Türk halkı İranlılara nazaran daha kıskanç ve yabancıları daha yoğun gözlüyorlardı. Kendisi her ne kadar İranlılara özgü elbiseler giymiş olsa da istediğini rahatlıkta yapamıyordu. Yazar, verdiği yol güzergâhları ve mesafe gibi bilgilerin kabataslak olduğunu söylemiştir.

    Lot No: 205

    Lot: 205

    İzmirli James Morier’in Nadir Seyahatnamesi-James [Justinian] Morier, A Journey through Persia, Armenia, and Asia Minor, to Constantinople, in the years 1808 and 1809 ; in which is included, some account of the proceedings of His Majesty's Mission, under Sir Harford Jones, Longman, Hurst, Rees, Orme, and Brown, London, 1812 (1. baskı). xvi, 438, [4] s, metin dışında 25 gravür, 3 katlanır harita, indeks, 30 x 24 cm, döneminin yan sayfaları ebrulu, sırtı yakın zamanda yenilenmiş döneminin deri cildinde. James Morier (1780-1849) İzmir’de doğmuş İngiliz diplomattır. İran’da bulunan Qajar hanedanı ile ilgili romanlar yazmıştır. Bunların en önemlisi “Hajji Baba” serisidir. İngiltere’de aldığı eğitimin ardından 1799-1806 tarihleri arasında babasının İzmir’deki işinde çalışmıştır. 1808-1809 arasında İran üzerinden Ermenistan, Anadolu ve İstanbul’a yaptığı yolculuk sırasında edindiği deneyim ve anılarını müzayedemizde sunulan kitapta anlatmıştır. 1809’da İran Elçisi Mirza Abul Hasan’a İngiltere’ye kadar eşlik etmiş, 1809’da İran’a geri dönerek buradaki ilk İngiliz büyükelçisi olmuştur. Morier, İngiltere’ye döndükten sonra A Second Journey through Persia to Constantinople between the years 1810 and 1816 adlı kitabını yayımlamıştır. İngiltere’nin özel temsilcisinin sekreteri olarak İran Şahı’nın sarayında çalışmış, diplomatik görevi sırasında edindiği izlenimlere ve gezi gözlemlerine dayanan Doğu hayatı ve alışkanlıkları hakkındaki bilgisini pek çok eser yazarak ortaya koymuştur. İlk seyahatnamesi müzayedemizde sunulan kitaptır. Kitapta Tabriz to Arz-roum, Arz-roum to Amasia ve Amasia to Constantinople başlıklı bölümler (s 292-362) Türkiye ile ilgilidir. Altı yıl sonra basılan A Second Journey through Persia, Armenia, and Asia Minor to Constantinople between the years 1810 and 1816 (London, 1818) başlıklı bir seyahatnamesi daha vardır. Atabey 836 Kitabın tamamı 19 bölüm olup ilk dört bölüm yazarın Buşehr’deki deneyimlerini içerir. Beşinci bölümde yazarın Buşehr’den Şiraz’a yolculuğu yer almaktadır. Altıncı bölüm Şiraz’a ayrılmış olup yedinci bölüm yazarın Şiraz’dan Persepolis’e, sekizinci bölüm Persepolis’ten Isfahan’a yolculuğuna ait izlenimlerine anlatılmaktadır. 10. bölüm yazarın Isfahan’dan Tahran’a olan yolculuğuyla ilgilidir. 11 ve 13 bölümler tümüyle Tahran’daki diplomatik faaliyetleri ve diğer gözlemlerinden oluşmaktadır. 14. bölüm yazarın Tahran’dan Tebriz’e geçişine, 15. bölüm Tebriz’deki tecrübelerine dair aktarımlarının kaydını tutmaktadır. 16. bölüm yazarın Tebriz’den Erzurum’a, 17. bölüm Erzurum’dan Amasya’ya, 18. bölüm Amasya’dan İstanbul’a seyahatini içerir. 19. bölüm genel bir değerlendirmenin yapıldığı değerlendirme bölümüdür. Kitapta ayrıca Arap korsanları, Sasanî imparatoru Şapur ve notlara ayrılan kısımlar vardır. Apendiks kısmında İran parası, İran’a giden güzergâhlar, meteorolojik olaylar hakkında üç başlık vardır. Yazar seyahatlerinin sadece Bombay-İstanbul kısmını kaleme aldığını, İngiltere’den Hindistan’a ve İstanbul’dan İngiltere’ye olan deniz yolculuklarının hâlihazırda bilindiğini ve bu yüzden yeni notlara gerek duymadığını söylemiştir. Kitap için yaptığı çizimlerin birebir yerinde çizildiği için pek ayrıntı içermediğini, ancak genel anlamıyla fikir verebilecek çizimler olduğunu dile getirmiştir. Buşehr (Bushire)’den Tahran’a olan haritayı Bombay ordusundaki Yüzbaşı (Captain) James Sutherland’ın verdiğini söyleyip kendisine teşekkür etmiştir. Kitapta bulunan Tahran’dan Amasya’ya yaptığı seyahate ait haritayı kendisinin çizdiğini, konunun uzmanı bazı kişilerin ise gözden geçirdiğini aktarmıştır. Yazar, Amasya’dan İstanbul’a olan seyahatin haritasını yapamadığını ve bunun iki sebebe dayandığını vurgulamıştır. Birincisi Amasya’ya kadar olan yolculuğu genelde gündüz yaptıkları için çizimlerde zorlanmadıklarını, fakat oradan İstanbul’a yapılan yolculuğun zaman zaman gece, zaman zaman gündüz olması sebebiyle doğru çizemeyeceği için yapmadığını söylemiştir. İkinci sebep olarak da şunu göstermiştir. Yazara göre, Türk halkı İranlılara nazaran daha kıskanç ve yabancıları daha yoğun gözlüyorlardı. Kendisi her ne kadar İranlılara özgü elbiseler giymiş olsa da istediğini rahatlıkta yapamıyordu. Yazar, verdiği yol güzergâhları ve mesafe gibi bilgilerin kabataslak olduğunu söylemiştir.

    TLSatıldı
  • Aziz Yuhanna’nın Vahiy Kitabı Çerçevesinde Anadolu’daki Yedi Kiliseler-Robert Vaughan, St. John and the Seven Churches, Virtue and Company Limited, London, [tarihsiz]. 56 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 8 çelik baskı gravür, 35 x 27 cm (folyo), yayıncısının desenli bez cildinde. Gravürler: Zurbaran tarafından çizilen Christ & St John (A. Masson), Thomas Allom tarafından çizilen Ephesus (A. Willmore), Smyrna (J. B. Allen), Pergamos (J. Cousen), Thyatira (A. Willmore), Sardis (E. Brandard), Philadelphia (J. Cousen) ve Laodicea (E. Brandard) görüntülerini ihtiva etmektedir. Parantez içinde gravürlerin hakkaklarının isimleri verilmiştir. Gravürler, adıgeçen kilisenin dini ve tarihsel geçmişi ile mimarisi anlatan metinlerin eşliğinde sunulmaktadır. Robert Alfred Vaughan (1823–1857) was an English Congregationalist minister and author.

    Lot No: 206

    Lot: 206

    Aziz Yuhanna’nın Vahiy Kitabı Çerçevesinde Anadolu’daki Yedi Kiliseler-Robert Vaughan, St. John and the Seven Churches, Virtue and Company Limited, London, [tarihsiz]. 56 s, metin dışında pelür kağıdı ile korunmuş 8 çelik baskı gravür, 35 x 27 cm (folyo), yayıncısının desenli bez cildinde. Gravürler: Zurbaran tarafından çizilen Christ & St John (A. Masson), Thomas Allom tarafından çizilen Ephesus (A. Willmore), Smyrna (J. B. Allen), Pergamos (J. Cousen), Thyatira (A. Willmore), Sardis (E. Brandard), Philadelphia (J. Cousen) ve Laodicea (E. Brandard) görüntülerini ihtiva etmektedir. Parantez içinde gravürlerin hakkaklarının isimleri verilmiştir. Gravürler, adıgeçen kilisenin dini ve tarihsel geçmişi ile mimarisi anlatan metinlerin eşliğinde sunulmaktadır. Robert Alfred Vaughan (1823–1857) was an English Congregationalist minister and author.

    TLSatıldı
  • Georges Young-"Constantinople" Georges Young 1934 Baskısı Dönem Cildinde

    Lot No: 207

    Lot: 207

    Georges Young-"Constantinople" Georges Young 1934 Baskısı Dönem Cildinde

    TLSatıldı
  • Scipion Marin-"Egypte" Osmanlı Dönemi Suriye Tarihi Scipion Marin 1840 Dönem Cildinde

    Lot No: 208

    Lot: 208

    Scipion Marin-"Egypte" Osmanlı Dönemi Suriye Tarihi Scipion Marin 1840 Dönem Cildinde

    TLSatıldı
  • Michel Groell-De La Mothe Le Vayer 2 Cilt Sırtı Yenilenmiş Dönem Cildinde 1756 Yılı

    Lot No: 209

    Lot: 209

    Michel Groell-De La Mothe Le Vayer 2 Cilt Sırtı Yenilenmiş Dönem Cildinde 1756 Yılı

    TLSatıldı
  • CH. Barthelemy-Historie De turquie Ch. Barthelemy Türk Tarihi 1859 yılı Bol Gravürlü Dönem Cildinde (Üstkapak tamir gerektiriyor)

    Lot No: 210

    Lot: 210

    CH. Barthelemy-Historie De turquie Ch. Barthelemy Türk Tarihi 1859 yılı Bol Gravürlü Dönem Cildinde (Üstkapak tamir gerektiriyor)

    TLSatıldı
  • Ahmet Ertuğ'dan Capital Of Empires-"Capital Of Empires" Yazarın en ünlü kitaplarındandır. Özel dev kadife cildinde. 48x34 cm. (Kitapta 157.sayfada basılı olan 1648 tarihli George Chapelle'in ünlü 12 gravürlük albümündend 1.gravür kitabın tamamlayıcı parçası olarak hediye edilecektir.)

    Lot No: 211

    Lot: 211

    Ahmet Ertuğ'dan Capital Of Empires-"Capital Of Empires" Yazarın en ünlü kitaplarındandır. Özel dev kadife cildinde. 48x34 cm. (Kitapta 157.sayfada basılı olan 1648 tarihli George Chapelle'in ünlü 12 gravürlük albümündend 1.gravür kitabın tamamlayıcı parçası olarak hediye edilecektir.)

    TLSatıldı
  • Ahmet Ertuğ'dan 3 Ciltlik Surname Kitabı-Sultan 3.Ahmed'in Çocuklarının Meşhur Sünnet Düğün Töerenini Kapsayan Özel 3 Ciltlik Kitabı

    Lot No: 212

    Lot: 212

    Ahmet Ertuğ'dan 3 Ciltlik Surname Kitabı-Sultan 3.Ahmed'in Çocuklarının Meşhur Sünnet Düğün Töerenini Kapsayan Özel 3 Ciltlik Kitabı

    TLSatıldı
  • Nurhan Atasoy-"Yadigar-I  İstanbul" Yıldız Sarayı Fotoğraf Albümünden Özel Kutulu Cildinde 33x25 cm

    Lot No: 213

    Lot: 213

    Nurhan Atasoy-"Yadigar-I İstanbul" Yıldız Sarayı Fotoğraf Albümünden Özel Kutulu Cildinde 33x25 cm

    TLSatıldı
  • İstanbul Boğaz Haritası-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 27x20 cm

    Lot No: 214

    Lot: 214

    İstanbul Boğaz Haritası-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 27x20 cm

    TLSatıldı
  • 18.Yüzyıl Harita-18.Yüzyıl Türkiye ve Asya Haritası 37,5x25 cm döneminde elle renklendirilmiştir.

    Lot No: 215

    Lot: 215

    18.Yüzyıl Harita-18.Yüzyıl Türkiye ve Asya Haritası 37,5x25 cm döneminde elle renklendirilmiştir.

    TLSatıldı
  • 19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Başları Türkiye  Haritası 37,5x25,5 cm

    Lot No: 216

    Lot: 216

    19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Başları Türkiye Haritası 37,5x25,5 cm

    TLSatıldı
  • 19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Türkiye Haritası 27x20 cm Döneminde elle renklendirilmiştir.

    Lot No: 217

    Lot: 217

    19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Türkiye Haritası 27x20 cm Döneminde elle renklendirilmiştir.

    TLSatıldı
  • 19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 28x20 cm

    Lot No: 218

    Lot: 218

    19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 28x20 cm

    TLSatıldı
  • 19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 28x20 cm

    Lot No: 219

    Lot: 219

    19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl İstanbul Haritası 28x20 cm

    TLSatıldı
  • 19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Başları Büyük Türkiye  Haritası 45,5x33 cm

    Lot No: 220

    Lot: 220

    19.Yüzyıl Harita-19.Yüzyıl Başları Büyük Türkiye Haritası 45,5x33 cm

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Kervansaray" Gravürü  (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 221

    Lot: 221

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Kervansaray" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Camii Önü" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 222

    Lot: 222

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Camii Önü" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Atmeydanı (Sultanahmet) Meydanı" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 223

    Lot: 223

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Atmeydanı (Sultanahmet) Meydanı" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Yeni Camii" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 224

    Lot: 224

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Yeni Camii" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Odalıkda Cariyeler" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 225

    Lot: 225

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Odalıkda Cariyeler" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Harem İçi" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 226

    Lot: 226

    Miss Pardoe-Ünlü Miss Julia Pardoe'nun 1838 Tarihli İstanbul Kitabından 28x21 cm Büyük Boy Çelik Baskı "Harem İçi" Gravürü (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Donna Turca " 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür çerçeveli çerçeve hariç 17x11 cm (Günümzde elle renklendirilmiştir.)

    Lot No: 227

    Lot: 227

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Donna Turca " 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür çerçeveli çerçeve hariç 17x11 cm (Günümzde elle renklendirilmiştir.)

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Yeniçeri Ağası" 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür çerçeveli çerçeve hariç 17x11 cm (Günümzde elle renklendirilmiştir.)

    Lot No: 228

    Lot: 228

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Yeniçeri Ağası" 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür çerçeveli çerçeve hariç 17x11 cm (Günümzde elle renklendirilmiştir.)

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Mercante Greco" 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 229

    Lot: 229

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Mercante Greco" 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Religiosa Greca" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 230

    Lot: 230

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Religiosa Greca" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Armenodi Conditione"  434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 231

    Lot: 231

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Armenodi Conditione" 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Rom Cassi" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 232

    Lot: 232

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Rom Cassi" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Solakçı" . 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 233

    Lot: 233

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Solakçı" . 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Donna Turca In Casa" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 234

    Lot: 234

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Donna Turca In Casa" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Musti" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    Lot No: 235

    Lot: 235

    Cesario Vecellio-1590 yılına ait Cesario Vecellio kostüm kitabından Osmanlı tipler. "Musti" arka sayfasında resmedilen kişinin açıklması mevcuttur. 434 yıllık nadir ahşap baskı gravür 17x11 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan Mahmud" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 236

    Lot: 236

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan Mahmud" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Topkapı İçi" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renkleştirilmiştir)

    Lot No: 237

    Lot: 237

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Topkapı İçi" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renkleştirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Büyükdere" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renkleştirilmiştir)

    Lot No: 238

    Lot: 238

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Büyükdere" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renkleştirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Yeniçeri Ağaları" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 239

    Lot: 239

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Yeniçeri Ağaları" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Kanuni Sultan Süleyman" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 240

    Lot: 240

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Kanuni Sultan Süleyman" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan İbrahim Han" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 241

    Lot: 241

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan İbrahim Han" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan II Selim" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    Lot No: 242

    Lot: 242

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Sultan II Selim" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm (Günümüzde elle renklendirilmiştir)

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Ramazan Ayında İftar Yemeği"M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 243

    Lot: 243

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Ramazan Ayında İftar Yemeği"M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Padişahın Cuma Namazına Gidişi"  M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 244

    Lot: 244

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Padişahın Cuma Namazına Gidişi" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Padişahın Hamam Görünümü"  M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 245

    Lot: 245

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Padişahın Hamam Görünümü" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Topkapı Sarayı Büyükelçilerin yemekli Toplantısı"  M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 246

    Lot: 246

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Topkapı Sarayı Büyükelçilerin yemekli Toplantısı" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Surlar" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 247

    Lot: 247

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Surlar" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Yedikule" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 248

    Lot: 248

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Yedikule" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Sultanahmet Camii" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 249

    Lot: 249

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "İstanbul Sultanahmet Camii" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Ayasofya Camii" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 250

    Lot: 250

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Ayasofya Camii" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Osmanlı Tomak Oyunu" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 251

    Lot: 251

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Osmanlı Tomak Oyunu" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı
  • Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Osmanlı Cirit Oyunu" M.Jules Van Gavel  gravür 20x13 cm

    Lot No: 252

    Lot: 252

    Osmanlı Gravür-1843 Tarihli "Osmanlı Cirit Oyunu" M.Jules Van Gavel gravür 20x13 cm

    TLSatıldı