1610 Tarihli İstanbul Seyahatnamesi. Sadece 100 Nüsha Basılan Bir Seyahatname

William Lithgow, the Total Discourse of the Rare Adventures & Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayles from Scotland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica, James MacLehose and Sons, Glasgow, MCMVI [1906]. xxvi, 449 s, başlık s önünde 1 gravür faksimilesi levha, metin dışında 11 levha (1’i katlanır, çoğu gravür faksimilesi), indeks, 23 x 15 cm, sırtı karton, ön yüzü armalı bez cildinde. Sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, diğer kenarları kesilmemiş durumda.
El yapımı filigranlı kağıda sadece 100 adet yapılan baskının 72 №’lusu. (One hundred copies of this book have been printed on hand-made paper for sale in Great Britain and Ireland of which this is No. 72)
Çok erken sayılabilecek bir dönemde Avrupa’yı baştan sona kat ederek çok maceralı yolculuklar yapan William Lithgow’un (1582-?) seyahatnamesi. İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
Lithgow seyahatnamesinin başlığında kullanılan “adventures and painful peregrinations” ifadesi 17. yüzyılda Akdeniz’e gelen İngiliz seyyahlar tarafından yazılmış seyahatnamelerin içeriğinin İngiliz okurlara yansıtılışının özeti niteliğindedir. Zira metinlerde aktarılan tecrübe ve görüşler yeni ve çok farklı bir mekân olan Akdeniz’de yaşanan çeşitli “maceraları”, hem de bu maceralar yaşanırken katlanılması gereken acı dolu zorlukları ifade eder şekildedir.
İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
William Lithgow, İskoçya’da Lanark’da doğdu. Lanark’ta tüccarlık yapan James Lithgow ile eşi Alison Grahame ın üç çocuğunun en büyüğüdür. Ailesinin, İskoçya krallık tacının varisleri arasında yer alan Hamilton ailesine yakınlığı ve onlar tarafından himaye edilmesi Lithgow’a hem İskoç sarayında hem de Londra’dayken sarayda saygınlık kazandırmıştır. 1645’te öldüğü tahmin edilmektedir. Lithgow, doğduğu şehirdeki ilköğrenimi sırasında klasik eğitim ve Kitab-ı Mukaddes bilgisi konusunda eğitim aldı. İlköğrenimini tamamladıktan sonra terzilik mesleğine başlayan Lithgow, sabır gerektiren bu mesleği icra etmekte zorlandı. Terzilik gibi bir mesleğin kendi fıtratına uygun olmadığını anlayarak atalarının yaban diyarlara seyahatin genç bir adamın dünyadaki bilgeliği ve adaleti anlaması yolunda gerekli temeli teşkil ettiğini belirttikleri gibi entellektüel ufkunu açmak amacıyla genç yaşında düşlerini gerçekleştirmesi için umut ve kaynak sağladı. Lithgow, seyahat etmenin önemi ve gerekliliğinden bahsettikten sonra benim seyahat etmemin asıl sebebine gelecek olursam, diyerek insanın fıtratı yabancı diyarlardan haber almaya içten içe meyilli ve her zaman buna meraklıdır, ayrıca garip ve sık sık gidilmeyen krallıkları görüp bunlar hakkında bilgi edinmekten etkilenir, diyerek seyahat etmesinin manevi gerekçesini açıklar.
Lithgow, genç yaşta seyahat etmeye başlamıştı. Başlangıçta entellektüel ufkunu genişletmek amacını güdüyordu. Sonraları ise görüşleri farklılaşmıştı ve ülkesinde kalıp, devlette hiçbir garantisi olmayan görevlere getirilmiş kişileri papaganlıkla suçluyor, kişisel gelişim açısından seyahat etmenin önemini vurguluyordu.

Lithgow’u seyahate yönlendiren başka bir olay ise yaşadığı aşktır. Bonningtonlu bir çiftçinin kızı olan Miss Lockhart ile yaşadığı aşk, aileler tarafından uygun görülmemiş ve kızın erkek kardeşleri Lithgow’un kulak kepçelerini keserek onu cezalandırmışlardır. Aynı zamanda şair olan Lithgow’un şiirlerinin editörü James Maidment’e göre Lithgow, bu olaydan sonra kesik kepçe Willie olarak anılmıştır. Lithgow, bu acı olay sebebiyle öz bilincinin arttığını ve özünü toprağından ayırıp acılarından kurtulup yabancılarla eğlenmek, yıkıcı kötü talihin herhangi bir aşikâr nesnesini gündelik bir gözle incelemeyi seçtiğini belirtir.

Seyahat nedenleri bu şekilde özetlenebilecek olan Lithgow’un ilk seyahatini Orkney ve Shetland da daha sonra kıta Avrupasında Almanya, Bohemya, İsviçre ve Alçak Ülkeler’e yapmış, bu seyahatini Nisan 1608’de Paris’te noktalandırmıştır. Burada on ay kalıp Fransızca öğrendikten sonra Mart 1609’da Paris’ten yola çıkarak Akdeniz ve Orta Avrupa’ya yapacağı üç seyahatin ilkine başlar. Bu seyahatin notları A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614’de Londra da yayınlanmıştır. Lithgow’un ilk seyahati 1609 da başlayıp 1612 de tamamlanmıştır. İkinci seyahati 1614 yılında çıktığı seyahattir. Üçüncü seyahati 1619-1621 ise yılları arasındadır. Bu seyahatte seyyah İspanya üzerinden Malaga’ya gitmiştir. Ancak, Malaga’ya gelir gelmez casuslukla suçlanıp yakalanır, parasının tamamı çalınır, bir şaraphanede işkence görür. Hapse atılır. Hapishanede Türk bir köle ve Hintli bir aşçı ile birlikte soğuk ve kötü koşullara direnir. Notları bir İngiliz rahip tarafından İspanyolca’ya çevrilir ve İspanyol monarşisi hakkındaki görüşleri nedeniyle Granada’da yakılarak ölüm cezasına çarptırılmasına karar verilir.

Lithgow’un durumunu duyan bir arkadaşının Hollandalı hizmetçisi gidip İngiliz konsolosuna haber vermiştir. Konsolos, Lithgow’u kurtarıp İngiliz donanmasına ait bir gemiye bindirip ülkesine gönderir. İngiltere’ye varınca işkence görmüş vücudunu kamusal alanda gösterir.

Ülkesine döndükten sonra yazarlığa devam ederek kitaplarını yayınlamıştır 1645 yılından sonra Lithgow’un hayatı hakkında bilgi bulunmamakta ve bu yıl vefat ettiği düşünülmektedir. Hem İskoçya da hem de İngiltere’de çok göz önünde olmuş bir yazarın birden bire izinin kesilmesi ayrıca dikkat çekicidir.

William Lithgow, birinci seyahatinin notlarını A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614 yılında yayınlattı. Bu kitabı, Kral I. James’e, Somerset Dükü Robert Kerr’e ve onun eşine ithaf etmişti. Bu eser, 1616’da yeniden basılmıştır. Eserin gözden geçirilip genişletilmiş versiyonu ile ikinci ve üçüncü seyahatlerin kısmen anlatıldığı bir metin ise 1623’te yayınlanmıştır. 1623 versiyonuna Lithgow’un Sicilya, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa, İrlanda ve İspanya’ya yaptığı seyahatleriyle ilgili notların genişletilmiş versiyonunun eklenmesi suretiyle ortaya çıkan eser ise The Total Discourse, of the Rare Adventures, and Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayls, from Scothland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica. Perfited by Three Dear Boughte Voyages in Surveighing of Forty Eight Kingdomes Ancient and Moderne, Twenty One Rei-publickes, Ten Absolute Principalities, with Two Hundred Lands The Particular Names whereof are Described in Each Argument of the Ten Divisions of His History And it also Divided in Three Bookes, Two whereof Never Heretofore Published Wherein is Contained an Exact Relation of the Lawes, Religion, Policies and Government of all their Princes, Potentates and People. Together with the Grievous Tortures He Suffered by the Inquisition of Malaga in Spaine, His Miraculous Discovery and Delivery Thence: And of His Last and Late Returne from the Northerne Iles adıyla 1632 yılında ise yine yayıncı Nicholes Okes tarafından yayınlanmıştır. Eser, Kral I. Charles’a ithaf edilmiş olup 1632 den sonraki 180 yıl içinde Londra ve Edinburg da toplam dört kez daha basılmıştır. 18. yüzyıl başında Glasgow ve Falkirk’te cep kitabı formatında basılmıştır 1650’li yıllarda Amsterdam’da Felemenkçe çevirisi yayınlanan eser, Hollanda’da bu çeviriyle dört kez basılmış, sonraki yıllarda çevirinin çeşitli versiyonları yayınlanmıştır. J. R. Burns’ün Lithgow’un eseri üzerine yazdığı William Lithgow s Total Discourse 1632 and his Science of the World : A Seventeenth-Century Protestant Traveller s View of Europe and the Near East, adlı doktora tezine göre, seyahatnamenin 1614 baskısı ile son şekli olan 1632 baskısı arasında bilgi eklemeleri nedeniyle farkların bulunmasının nedeni, geçen zaman zarfında Lithgow’un kişiliğinin yanı sıra görüşlerinin de değişmesidir. Burns’e göre, Lithgow kendisini Protestan bir hacı olarak vurgulamak amacında olduğundan 1632 versiyonunda Lithgow un anlatımında anti-katolik ton daha ağır basar, seyyah önceki versiyonlarda eksik kalan bilgiler tamamlayarak, Avrupa ve Akdeniz de siyasi, coğrafi, antropolojik ve bilimsel bilginin mükemmel bir toplayıcısı olarak karşımıza çıkar. Lithgow’un eserine olan ilgi, konunun ilgi çekiciliğinin yanısıra yazarın üslubunda sıklıkla aşırılığa kaçan abartı, ölmek üzereyken kurtulması, Kitab-ı Mukaddes ten ve klasikçağ metinlerindeki betimleyici malzemeye ek olarak döneminin güncel kaynaklarını da kullanmasıdır. Lithgow’un, Protestan olduğu için Malaga’da İspanyollar’ın işkencesine maruz kalarak ölümle burun buruna gelmesini etkileyici bir şekilde anlatması, Büyük Britanya da okurun ilgisini çekmiştir. Yazar, eserini Katolik fanatikliğinin anlatımı olarak okunacak şekilde kaleme almış ve bunu önsözünde ifade etmiştir. Katolikliğin yanısıra, Ortodoks Hıristiyanları, Yahudileri ve Müslümanları da beğenmez; ancak seyahati boyunca bu üç gruptan da misafirperverlik ve nezaket gördüğünü belirtir.