• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

5.MÜZAYEDE "Nadir Kitaplar, Gravürler, Haritalar"

Müzayedemizde bulunan tüm eserlere 23 Ağustos Cuma Saat 21:00'a kadar online pey verebilirsiniz.

Ürünleri randevu alarak müzayede salonumuzda görebilirsiniz.

Aynı gün saat 21:03 itibariyle sitemiz üzerinden "Canlı Müzayede" başlayacak ve her eser 25 saniye ara ile nihai olarak sonuçlanacaktır.

YENİ ÜYELERİMİZİN DİKKATİNE: Müzayedemize pey verebilmek için adresinizi ve TC Kimlik numaranızı yazdığınızdan emin olunuz.

Komisyon Oranı %18+KDV'dir. Kitaplarda KDV oranı %0 ,Harita ve Gravürlerde KDV oranı %20 dir.
Ödeme Süresi Müzayede bitiminden itibaren 7 iş günüdür.

  • Kategori: Nadir Kitaplar
Lot: 6 » Nadir Kitaplar

İstanbul Adaları Seyahatnamesi

Samuel S[ullivan]. Cox, The Isles of the Princes; or the Pleasures of Prinkipo, G. P. Putnam’s, New York, 1887 (ilk ve tek baskı). ix, 381, [6] s [yayıncı ilanı], başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 levha, metin dışında 22 levha, metin dışında 1’i katlanır 2 harita, metin içinde 3 resim, 20 x 14 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Samuel Sullivan Cox (1824-1889) Amerikalı devlet adamıdır. Seyahate çok meraklıydı. Avukatlık ve gazete editörlüğü yaptıktan sonra Kongre’ye girmiştır. Türkiye’de diplomatlık yaptıktan sonra (1885-1886) tekrar Kongre üyeliğine seçilmiştir (1886). Döneminde Amerikan siyasî hayatında önemli bir şahsiyetti, ölümünden sonra hakkında iki farklı biyografik çalışma yapılmıştır. Direk olarak Türkiye’yi ilgilendiren iki kitabı vardır. Cox’un İstanbul adaları hatıraları da hem adaların coğrafi yapıları hem de toplumsal yaşam üzerine hayli ilginç bilgiler verir. Büyükada’da kaldığı ev Evi, Kadıyoran yokuşunun sonlarında, Hristos mahallesi olarak bilinen epey tepelik bir yerdeydi. Ermeni meselesindeki rolü hala tartışılan Cox’un adalardaki etnik yapılar ve yaşam tarzlarına ilişkin görüşleri de oldukça ilgi çekicidir. İstanbul Adaları hakkında yazılmış kitapların sayıca az olması bu kitabın değerini daha da artırmaktadır. Kitabın Türkçe baskısı Prinkipo'da Tatlı Yaşam ve Prens Adaları (İstanbul, 2013) başlıklı kitaptır. Blackmer 422

Detaylar
Lot: 9 » Nadir Kitaplar

Ömer Koç Nüshası Nadir "Osmanlı Bahriyesinde Bir İngiliz: Müşavir Paşa'nın Anıları"

Adolphus Slade, Records of Travels in Turkey, Greece, &c. and of a Cruise in the Black Sea, with the Captain Pasha, in the Years 1829, 1830 and 1831, Sanders and Otley, London, 1833 (2. baskı). 2 cilt: 519 s, 1 renkli gravür, 1 katlanır harita, 513 s, 1 levha, 1 renkli gravür, 1 katlanır levha, 22 x 13.5 cm, ex-libris: Ömer M. Koç, döneminin sayfa kenarları ve kapakları ebrulu deri ciltlerinde. Müşavir Paşa’nın Türkiye seyahatnamesi… Sir Adolphus Slade, Osmanlı Donanması’nda 1831 yıllarında yüzbaşı ve daha sonra Kırım Savaşı sıralarında amiral rütbesiyle iki ayrı dönemde çalışmıştır. 1828-29 ve 1830-31 yıllarında Türkiye’ye yaptığı gezilerden sonra 1849 yılında resmen Osmanlı hizmetine giren Sir Adolphus Slade, tersane ve donanma işlerinin düzene konulmasında ve ilk buharlı gemilerin hizmete alınmasında çalışmalar yapmış ve Müşavir Paşa olarak tanınmıştır. 2 ciltten oluşan bu mufassal kitapta İstanbul’daki siyasî ve diplomatik çevrelerle yapılan ilişkiler sonucunda edinilen gözlemler, dinî yapı, askerî yapı, Osmanlı-Yunan sorunu, şehirdeki büyük yangınlar, bütün kozmopolit yapısıyla Péra, şehirdeki pazarlar, tarihi anıtlar, azınlıklar gibi birbirinden farklı birçok konu anlatılmaktadır. Serbest düşünceler, açıksözlülük ve sağlam değerlerle kaleme alınan seyahatname, dönemin fikir hayatında etkili olmuştur. Zevkli bir üslupla yazılmış olan kitap, Osmanlı reformlarının ve Batılılaşma girişimlerinin kavranması açısından da büyük önem taşır. Blackmer 1549, Atabey 1143

Detaylar
Lot: 10 » Nadir Kitaplar

Bol Resimli Bir Türkiye Kitabı

Louis de Launay, La Turquie que l’on voit, ouvrage illustré de 60 gravures tirées hors texte et de deux cartes en noir. Paris, Hachette et cie, 1914 (2. baskı). 269, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışındaki 31 levhada birçok fotoğraf, 1 katlanır harita (katlanır levhada 2 harita mevcuttur), 19 x 12 cm, döneminin sırtı deri yan sayfaları ve kapakları ebrulu cildinde. Bizzat yazarın fotoğraf ve suluboyaları ile E. A. Martel, Sebah et Joaillier ve Berggren’in fotoğrafları kitabı görsel açıdan zenginleştirmektdir. Jeolog ve mağara uzmanı olan yazar ve şair Louis Auguste Alphonse de Launay (1860-1938) ülkesinin en önemli jeologu sayılmakta, ayrıca dünya çapında da maden yatakları konusunda uzmanlığıyla tanınmakta. Teknik Üniversiteden pekiyi derecesiyle mezun olduktan sonra bir jeoloji bilimi tutkunu olarak öğrenimini Paris Mineral Fakültesinde sürdürür. Mineraloji mühendisi ve Mineraloji Yüksek Okulunda profesör olmanın yanısıra birçok daha başka ancak hep jeoloji alanında çalışmalar da sürdürür. Bunlar arasında Fransa'nın jeolojik haritası çizimi ve başka yüksek okullarda mineraloji ve paleontoloji eğitimi v.b. yer alıyor. Maden yatakları, özellikle altın ve elmas yatakları konusunda uzmanlaşmıştı. Bir bilim tarihçisi olarak bu konularda uzman olan ünlü kişilerin biyografilerini kaleme alır, ayrıca 1885'ten 1937'ye dek roman ve şiirler de yazar. Bunlardan başka La Nature dergisinin müdürlüğünü (1904-1919) yapar, Bilimler Akademisi üyesi ve Mineraller Genel Müfettişi olur. Légion d' Honneur madalyasıyla onurlandırılan De Launay ayrıca koyu dindar bir adamdı. 1896'dan ölümüne dek (1938) her biri ayrı konulu kırkın üstünde kitap yazdı. Mineral ve maden yataklarının oluşumu ve dağılımını inceleyen bilimlerin araştırma, metodoloji ve sınıflandırılmasına olan önemli katkıları bugüne dek aşılmamıştır. Ürettiği birçok yapıtı arasında en az üç tanesi Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye coğrafya alanıyla ilgilidir. Bu kitaplar Chez les Grecs de Turquie (1897), La Bulgarie d'hier et de demain (1907) ve burada sözkonusu olan La Turquie que l'on voit (1913) başlıklı yayındır. Son baskının girişinde yazar şunlara işaret ediyor: «İki tür Türkiye var, "açık" ve "kapalı" olanı. Ziyaretçilerin ilgisini birinci tür çeker... yeni yapılan demiryolları ise bu iki Türkiye'nin birleşmesine yol açacak... betimlemelerim ne yeni buluşlar ne de gizli başka şeyler ortaya çıkaracak değil... ancak mekânın, örf ve adetlerin özgünlüğü ve özellikle bugünkü siyasal sorunların önemi bu yerlerin tarihi anılarına yepyeni bir ilgiyle eğilmemize yol açıyor...» Launay İstanbul'a ilk ziyaretinden 20 yıl sonra tekrar dönüp, okuruna hitab ederken, iki imparatorluğun başkenti olmuş ve onun zamanında da Doğu Meselesinin odak noktası olan bu şehri sevdirmeyi amaçlar. Kentin antik çağları ve özellikle Bizans devri tarihine bir bakış atıp o devirden kalma anıtları betimledikten sonra osmanlı tarihi ve bununla ilintili anıtlarla anlatımına devam eder. Boğaziçi ve Adalar, Bursa ve İznik hakkında ayrıntılı biçimde yazıp son olarak ziyaret ettiği Truva ve İzmir hakkında kısa bir betimleme yapar. Ayrıca her bölümün sonunda ziyaretçi için pratik öğütler de yer almakta. Louis de Launay (1860-1938) madencilik üzerinde uzmanlaşmış olan Fransız asıllı jeologdur. Biyografi yazımı, şiir gibi edebiyatın pekçok dalında da eserler vermiş üretken bir yazardır. Launay’ın La Turquie que l’on voit isimli kitabı 20. yüzyıl başlarındaki Türkiye hakkında zengin görsel malzemeler içeren önemli bir kitaptır. 1877 ve 1894 yıllarında Ege adalarında geziler yapan Launay bu kitapta Bizans ve Osmanlı dönemindeki İstanbul’u, Bursa, İznik, Truva ve İzmir’i tarihi ve arkeolojik bilgiler vererek incelemektedir.
Yazar kitapta Yunan yanlısı bir tutum sergilemektedir (s 246 vd):

Detaylar
Lot: 11 » Nadir Kitaplar

İstanbul'a Atanan 11. İngiliz Elçisi Sir John Finch'in Anıları

G[eorge]. F[rederick]. Abbott, Under the Turk in Constantinople. A Record of Sir John Finch’s Embassy 1674-1681. With a Foreword by Viscount Bryce, O. M. Macmillan and Co. London, 1920. xiii, [2], 418, [2] s [yayıncı katalogu], başlık s önünde 1 levha (Sir John Finch’in portresi), metin dışında 5 fotoğraf, indeks, 23 x 14 cm, yan sayfaları ebrulu, sayfa kenarları yaldızlı, sırtı tümsekli modern deri cildinde. İstanbul’a gönderilen 11. İngiliz Elçisi olan John Finch, merkezi İngiltereli soylu bir aileye mensup olup, ağabeyi Heneage Finch, ilk Nottingham Kontu’dur. Babası Sir Heneage Finch bir avukat olup, İngiliz Avam kamerasında Meclis başkanlığına kadar yükselmiştir. Ancak, ailenin Türk tarihi bakımından önemi, İstanbul büyükelçiliğinde yaptıkları görevlerdir ki, John Finch’ten önceki İngiliz elçisi olan Sir Daniel Harvey onun kuzeni, Harvey’in selefi olan Heneage Finch, John Finch’in büyük amcasıdır bu bağlamda John Finch aynı aileden üst üste üçüncü büyükelçi konumundadır. John Finch’in bir diplomat olarak ilk görev yeri, Floransa Dukalığıdır. 1665’te Floransa nezdinde İngiliz elçiliğine atanmış olup, burada 5 yıl görev yapmıştır. . Bununla beraber, Trablusgarp Savaşı’na bizzat katılmış ve bu mücadeleyi Türklerin ve Arapların İtalya’ya karşı bir özgürlük mücadelesi olarak görmüş ve savaşta yaşadıklarını anlatan önemli bir eseri kaleme almıştır. ----Metin dışındaki levhalarda Sir Thomas Baines (Carlo Dolci tarafından yapılan portresi), Paul Rycaut (Sir Peter Lely tarafından yapılan portreye dayanılarak yapılan gravür), Fatih Sultan Mehmed (F. H. van den Hove tarafından yapılan gravür), Dr. John Covel (Valentine Ritz tarafından yapılan portesi) ve Sir Dudley North (G. Vertue tarafından yapılan 1743 tarihli gravürü) resmedilmiştir. Kitabın giriş yazısı Lord Viscount Bryce tarafından kaleme alınmıştır. Oldukça nadir bir kitaptır. Mükemmel kondisyonda.

Detaylar
Lot: 16 » Nadir Kitaplar

Bol Resimli Bir Istanbul Kitabı

[Francis] Marion Crawford, Constantinople, Charles Scribner’s, New York, 1895. ix, 79 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 resim, metin içinde 27 resim (8 tanesinin arkası basılı değil ama sayfa numaraları devam ediyor), 21.5 x 16 cm, desenli bez cildinde. Constantinople, yayımlandığı dönemde ilgi görmüş, ancak sonradan yazarının ve çizerinin diğer eserlerinin arasında gözden kaybolmuş sıra dışı bir eserdir. Francis Marion Crawford'un metni ve Edwin Lord Weeks'in çizimleri ABD'de dönemin popüler dergilerinden Scribner's Magazine'de Aralık 1893 ve Ocak 1894'te iki bölüm halinde yayımlanmış, bundan kısa süre sonra da kitaplaştırılmıştı. Metin de, resimler de İstanbul'u betimleyen çağdaşlarından önemli derecede farklılıklar gösterir. Hem Crawford, hem Weeks o dönemlerde ABD ve Avrupa'da yayımlanan İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu konulu anı ve seyahatnamelerde yaygın görülen klişelerden büyük ölçüde uzak durmayı tercih etmişlerdi. İstanbul'la ilgili metinler genellikle şehrin Helen, Roma ve Bizans dönemlerine bolca yer verir; büyük anıtlar ile saray, harem ve konak yaşamına dair kulaktan dolma spekülatif -ve de egzotik- bilgilerle örülürdü. Çizimlerde de benzer bir tercih söz konusuydu: Saraylar, camiler, Kapalıçarşı, harem ve kadınlar -herhalde talep de gördükleri için- bu tür eserlerde bolca boy gösterirdi. Yazarın ve çizerin bu konudaki farklı tutumları ise bir tesadüften kaynaklanmıyordu. Her ikisi de döneminin öncü sanatçıları arasında yer alıyordu. Crawford (1854-1909) varlıklı bir Amerikalı ailenin çocuğu olarak İtalya'da doğmuş ve yaşamının büyük bölümünü orada geçirmişti. Edwin Lord Weeks (1849-1903) de Amerika’da doğmuş, ressam olmaya karar verdiğinde Paris’e gelmiş, dönemin önde gelen oryantalist ressamlarından Gérôme’un atelyesinde çalışmış, üstelik perk çok oryantalist ressamdan farklı olarak eserlerini bizzat gözlemleyerek çizmeyi tercih etmişti. Weeks ve Crawford'un yolları 1890'ların başında İstanbul'da kesiştiğinde, ortaya koydukları eser, pek çok gezginin izlenimlerinden daha farklı olmuştu: Her ikisi de yabancısı oldukları kültürlerde yaşama, insanlarla yakınlaşma, gördüklerini tarihsel perspektife yerleştirme, dinledikleri hikâyeleri süzgeçten geçirerek kurgulanmış kısımları ayıklama ve izlenimlerini epeyce objektif biçimde yansıtma konusunda çağdaşlarından epeyce öndeydi. Weeks'in çizimlerinde insanlara odaklanması gibi, Crawford da gündelik hayatın ayrıntılarını betimliyordu. Crafword, İstanbul sokaklarındaki hayatı ilginç bir tespitle anlatmaya girişiyordu: "Türkiye'den hasta adam' diye söz etmek ve dün yada hayatın en doludizgin sürdüğü kentlerden biri olan bu şehri yıkım ve çürüme ile bağdaştırmak âdet olmuştur. Ancak Haliç'in herhangi bir yakasında yirmi dört saat geçiren biri ne İstanbul sokaklarında, ne Galata Köprüsü'nde, ne hareketli Galata semtinde, ne de Pera tepelerinde ataletle uzaktan yakından ilgili hiçbir şey düşünemez. Avrupa'dan, İtalya veya Avusturya'dan gelen biri başkentin cihanşümul hayatı, canlılığı ve faaliyeti karşısında gerçekten şaşırır." Galata Köprüsü üzerindeki izlenimlerle başlayan ayrıntılar, Kapalıçarşı'daki girift alışveriş âdetleri, sandal sefaları, mesireler, dondurmacılar, Kariye’nin arka sokakları, ev hayatı, lokantalar, aşçılar, kebaplar, sakalar, şerbetçiler, arzuhalciler, sanatseverler, Atpazarı ve mezarlıklarla sürüp gider. Crawford son noktayı, bu metropolü oluşturan diğer şehirler -Beyoğlu, Üsküdar, Fenerbahçe- ile Boğaziçi köylerini anlattıktan sonra, bir at yolculuğuyla Belgrat ormanlarından geçerek vardığı, günümüzde yeni bir şehrin uzandığı Zekeriyaköy'de, bir zamanlar Ovidius'un kaldığına inanılan kulenin eteğinde, sükûnetle koyar. Anlattıklarından, Crawford'un İstanbul'dan gelip geçerken izlenimlerini aktaran sıradan bir gezgin olmadığı sonucuna varmak hiç de zor değildir. Gerçekten de Crawford'un İstanbul'la ilişkisi gelip geçici değildi. ABD’li general Hiram Berdan'ın kızı Elizabeth Christophers Berdan ile 1884'te Beyoğlu’ndaki Fransız Katolik Kilisesi'nde evlenmiş ve daha sonraki ziyaretlerinden birinde şehirde bir yıla yakın oturmuş, Türkçe’yi okuyup yazacak düzeyde öğrenmişti. Kitabın 1890’larda İstanbul başlıklı bir Türkçe baskısı (İstanbul, 2007) yapılmıştır.

Detaylar
Lot: 17 » Nadir Kitaplar

John Mason Türkiye'de Üç Yıl

John Mason, Three Years in Turkey: The Journal of a Medical Mission to the Jews, John Snow, London, 1960 (ilk ve tek baskı). 383 s, yayıncısının bez cildinde. Blackmer 1091. Illustrated frontispiece showing View of Jassy and a small vignette to the title page. Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin gelişme yıllarında Osmanlı Imparatorluğu'na gelen John Mason'ın günlük şeklinde kaleme aldığı, izlenimlerini içeren seyahatnamesinde tıp tarihimiz ve Mekteb-i Tıbbiye açısından önemli bilgiler yer almaktadır. John Mason İskoçya Serbest Kilisesi'ni temsilen Osmanlı İmparatorluğu'nda Museviler arasında Hristanlığı yükseltmek için çalışmakla görevlendirilen bir misyoner hekimdir. Bununla ilgili olarak Osmanlı Devleti'nde seyahati ve faaliyetlerini anlattığı kitabının başlığından anlaşıldığına göre, Dr. Mason Royal College of Surgeons of Edinburgh mezunudur. Kitap önsöz, yirmi bölüm, bir sonuç bölümü ve sekiz kısa pasajın yer aldığı ek kısmından oluşur. John Mason'ın Kilise ile 1845 yılı Aralık ayında yaptığı anlaşmaya göre Osmanlı Imparatorluğu'nda Moldavya'ya bağlı Yaş kentinde hem hekim olarak hizmet verecek hem de bölgede Museviler arasında Hristiyanlığı güçlendirmek için çalışacaktır. Üç yıl süreli bu anlaşmaya göre Mayıs 1846 da İstanbul'a gelen Mason, kısa bir süre sonra Yaş'a geçer ve orada bir yıl süre ile çalışır. 1 Haziran 1847'de. Moldavya'dan İstanbul'a geri döner. Galata'da İstanbul limanına bakan, meyva bahçeli, büyük sarnıçlı konforlu bir ev tutarak yerleşir. Kaldığı yer Beyoğlu'na yakın olan Dr. Mason, o dönemde Galata Sarayı'nda bu lunan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin yılsonu mezuniyet töreninde bulunur. 1 Ağustos 1847 tarihinde gerçekleşen bu görkemli törende, Dr. Spitzer tarafından sunulan 1846-1847 öğretim yılı faaliyet raporunun bir nüshasını alır ve îngilizceye çevirerek kitabının içinde yayınlar. Mason, payitahtta bazı cemaatlerle ve cemaat ileri gelenleriyle, Hristiyan misyonerlerle, meslektaşlarıyla çeşitli temaslarda bulunur; dini törenlere, sohbetlere katılır. Bunun yanı sıra seyahatnamesinde tıp tarihimiz açısından birçok ilginç noktadan bahseder. Bunlardan biri Padişah Abdülmecid'in Galatasaray Tıbbiyesini ziyaretidir. 4 Ocak 1848 Salı günü Padişah Abdülmecid, Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa ve maiyetindeki diğer zevat ile birlikte Beyoğlu'ndaki Mevlevi Tekkesini ziyareteder. Padişah ve beraberindekiler buradan sonra Galatasaray'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne' ye giderler. Okulda kendilerini Hekimbaşı İsmail Efendi ve diğer görevliler karşılar. Giriş kapısının yanında, Padişahın geçtiği iç avluda okulun hocaları hazır durmaktadır. Okula geldikten hemen sonra Sultan Abdülmecid Nebatat Bahçesi'ni gezer, bazı bitkilerin isimleri ve tıbbi etkileri hakkında sorular sorar. Nebatat Bahçesi'nden sonra kasr-ı hümâyûna çekilen Padişah burada okulun hocalarını huzuruna kabul eder. Birkaç saat süren okul ziyareti esnasında Hünkâr, derslerin intizamından; öğrencilerin, hocaların, diğer görevlilerin gösterdikleri şevk ve gayretten dolayı duyduğu memnuniyeti ifade eder. Sultan, kendisine takdim edilenlere nezaketle muamele eder. Okuldan ayrılmadan önce Hekimbaşı'na övgüyle hitap ederek, gördüklerinden tamamiyle hoşnut olduğunu belirtir; Hekimbaşı (İsmail Efendi) ve Mabeynci Hanıid Bey'i, ziyaretinin amacının Galatasaray Mekteb-i Tıbbiyesi ile alâkadar olduğunu ve bu yararlı kurumun hocalarını, öğrencilerini ve diğer görevlilerini himaye ettiğini göstermek olduğunu anlatmaya memur eder. 6 Ocak 1848 Perşembe günü akşamı Dr. Mason, daha önce haftalık bir misyoner duasında tanışmış olduğu, Galatasaray Tıbbiyesi'nin muallim-i evveli Dr. Spitzer (1813-1895)'i ziyaret eder. Mason'ı sıcak biçimde karşılayan Spitzer, bir süre sohbet ettikten sonra, onu Osmanlı İmparatorluğu'nun Hekimbaşı İsmail Efendi (1807-1880) ile tanıştırmayı teklif eder. 8 Ocak 1848 Cumartesi günü öğleden saatlerinde Dr. Mason Galata Sarayı'na giderek, Dr. Spitzer tarafından Hekimbaşı İsmail Efendi'ye takdim edilir. Mason kendisini nezaketle karşılayan İsmail Efendi'nin gayet kibar ve çok zeki biri olduğunu yazmaktadır. Bir süre sohbet edildikten sonra, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin bütün bölümleri gezdirilen Dr. Mason, bir tıp dersini izleme fırsatı da bulur. Başka randevuları olduğundan müzeleri bütün ayrıntılarıyla incelemeye vakti kalmayınca, İsmail Efendi kendisine okulu bir başka zaman yeniden ziyaret etmesini önerir. John Mason tıp tarihimizin açısından başka önemli bilgiler de vermektedir. O yıllarda (Mart 1848) süren savaşlar nedeniyle İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde inşaatı tamamlanmış ya da tamamlanmak üzere olan bütün hastaneler askerlerin hizmetine verilmiştir.

Detaylar
Lot: 18 » Nadir Kitaplar

James Porter Türkiye: Tarihi ve Gelişimi

James Porter, Turkey: its History and Progress: from the Journals and Correspondence of Sir James Porter, fifteen years ambassador at Constantinople ; continued to the present time, with a memoir of Sir James Porter by his grandson, Sir George Larpent, Bart, &c. &c. &c. Hurst and Blackett, London, 1854 (1. baskı). 2 cilt: viii, 497, [1] s, 1 gravür; iv, 451, [1] s, 1 gravür, 21.5 x 13.5 cm, sayfa kenarları altın yaldızlı deri ciltlerinde. Kitabın ilk baskısı 1768 yılında Observations on the Religion, Law, Government and Manners of the Turks adıyla yazar adı belirtilmeden yapılmıştır. Kendi kendini yetiştirmiş bir insan olan Porter (1710-1786) 1746-1762 yılları arasında İstanbul’da İngiliz Büyükelçilisi olarak bulunmuştur. Önsözünde Türkiye ve Türkler ile ilgili yalan-yanlış genellemelerin bu ülkeyi hiç ziyaret etmemiş Avrupalı yazarlar arasında pek yaygın olduğunu belirten yazar amacının Türkleri kendi yurtlarında, kendi gelenek ve idarî yapıları içinde incelemek olduğunu belirtiyor. James Porter’in bu kitabı, 18. yüzyıldaki Osmanlı toplum yapısını gözler önüne seren ve bu yapıyı objektif açıdan anlamaya ve açıklamaya yönelik tesbitler içeren çok önemli bir çalışmadır. Eserdeki tesbit ve değerlendirmeler, yazarın kendi gözlemlerine dayanmaktadır. Kitap İslamiyet hakkında bazı isabetsiz hükümler verse de toplu olarak bakılınca Türkleri objektif bir gözle anlatır. Porter çeşitli tarikatlar hakkında gayet güvenilir bilgiler verir. Türkler’in hırsızlık ve yankesicilik nedir bilmediğini söyler. Koca Ragıp Paşa’yı ve onun 3. Mustafa zamanında sadrazamlığa eski iktidarını tekrar kazandırışını dikkate değecek bir şekilde anlatır. 1. baskıdan kısa bir zaman sonra Fransızca’ya çevrilen bu eser, döneminin diğer kaynaklarına göre gerek İslamiyet’e ve gerekse Osmanlı toplumsal kurumlarına önyargısız bakması açısından önemlidir. Eserin ikinci bölümünde yazarın Fener Rumları hakkındaki gözlemleri de yer almaktadır. Atabey 975

Detaylar
Lot: 20 » Nadir Kitaplar

Çok Nadir Bir Ortadoğu Kitabı

Zia M. Bagdadi, Treasures of the East. The Life of Nine Oriental Countries, Chicago, 1921. xi, [13-] 158 s, metin içinde birçok fotoğraf, 19.5 x 13 cm, yayıncısının bez cildinde. An uncommon work by an Iraqi physician who traveled to the United States and was instrumental in the establishment of several Baha'i communities in this country. This book gives descriptions of nine "Treasures of the East": Egypt, Palestine, Syria, Iraq, Jijaz (Arabia), Transjordania (Arabia), Persia, India, and Turkey. Dr. Zia M. Bagdadi (1882-1937) Bahá’í inancı ile ilgili çeşitli eserler yayımlamış bir yazardı. Bagdadi’nin ismi ile ilgili bir hikayesi vardır. Bagdadi, henüz çocuk yaşlarda iken Akká şehrinde Bahailiğin kurucusu olan Bahaullah ya da doğum adıyla Mirza Hüseyin Ali’yi ziyaret eder. Bahaullah ona ışık anlamına gelen Zia ismini verir ve sonuna da saygı anlamında da “Effendi” kelimesini ekler. Bahaullah, Zia Efendi’ye sağlığı ile ilgili soru sorduğunda Arapça “Mabsoot” yani “ Mutluyum” cevabını alır. Aynı soruyu sırasıyla annesi ve babası için soran Bahaullah, kendisinden yine “Mabsoot” yanıtını alınca bu sefer de ismini Zia Mabsoot Efendi olarak belirtir. Bagdadi, 1909 yılında Tıp öğrenimi görmek üzere Amerika’ya gider ve bir süre sonra burada doktor olarak çalışmaya başlar. Bahaullah’ın ölümüyle birlikte Bahai inancını devam ettiren oğlu Abdu’l-Bahá’nın çalışmalarını İngilizce’ye çevirir. Bagdadi’nin bu çok fazla bilinmeyen kitabı okuyucularına Doğu’nun gizemli ülkeleri olarak sayılan Mısır, Filistin, Suriye, Irak, Hicaz, Ürdün, İran, Hindistan ve Türkiye’ye dair oldukça ilginç bilgiler verir.

Detaylar
Lot: 22 » Nadir Kitaplar

İstanbul Ve İzmir Seyahatnamesi (1853)

[Jacques] Boucher [Crèvecœur de] Perthes, Voyage à Constantinople par l’Italie, la Sicile et la Grèce, retour par la Mer Noire, la Roumélie, la Bulgarie, la Bessarabie Russe, les Provinces Danubiennes, la Hongrie, l’Autriche et la Prusse, en Mai, Juin, Juillet et Août 1853, Treuttel et Würtz, Paris, 1855. 2 cilt: xii, 600 s ; 612 s, ex-libris etiketi, 18 x 11 cm, döneminin sırtları tümsekli deri kapakları ve yan sayfaları ebrulu ciltlerinde. Jacques Boucher de Crèvecœur de Perthes (1788-1868) Fransız jeolog ve antikacıdır. En önemli keşiflerinden biri de 1830’da Somme Vadisindeki çakılların içlerinde bulduğu çakmaktaşından yapılan aletlerdir. Birkaç trajedinin yanısıra seyahatnameleri ve ekonomi üzerine kitapları vardır. Bu kitabında 1853 yılı yaz aylarında İtalya, Sicilya ve Yunanistan üzerinden İzmir ve İstanbul’a yaptığı seyahati ve daha sonra Karadeniz tarafından başlayarak Rumeli, Bulgaristan, Tuna vilayetleri, Macaristan, Avusturya ve Prusya üzerinden yaptığı geri dönüş seyahatini ve bu seyahatlerden edindiği izlenimlerini aktarmaktadır. İstanbul kitapta önemli yer tutar (2 cilt, s 134-330). Bu nüsha Nathaniel de Rothschild’in ex-libris etiketini taşımaktadır. Nathaniel de Rothschild (1812–1870), was a businessman, banker and winemaker. He established the Château Mouton Rothschild. Blackmer 178, Atabey 138 İçindekiler (2. cilt, seyahatnamenin Türkiye ile ilgili bölümlerinin bitimine kadar): XXXVI. Messine. Ses promenades. Ses environs, XXXVII. Départ de Messine. Route de Malte, XXXVIII. Arrivée à Malte. Départ pour la Grèce, XXXIX. Suite de la traversée de Malte en Grèce. L'Elide. Navarin.La Morée. Les Cyclades. Syra, XL. Départ de Syra pour Athènes. Voyage manqué. Retour à Syra, XLI. Réflexions sur Athènes par un homme qui n'y a passé qu'un jour, XLII. Retour à Syra. Départ pour Smyrne. Smyrne, XLIII. Smyrne. Les brigands invisibles. Yani-Catargi, XLIV. Smyrne. Yani-Catargi. Derviches tourneurs, XLV. L'incendie. Besica. Les flottes. Les Dardanelles. Sestos et Abydos, XLVI. La mer de Marmara. San-Stephano. La Corne d'or. Vue de Constantinople, XLVII. Constantinople. Un bain dans le Bosphore, XLVIII. Constantinople. Ses mosquées. L'hyppodrome, XLIX. Constantinople. Ses rues, Ses dames, Ses chiens. Un concert monstre, L. Constantinople. Intérieur des maisons turques. Caïques Promenade autour des murailles. L'église des poissons. Sainte-Sophie, LI. Constantinople. Scutari. Les derviches hurleurs, LII. Constantinople. Bains turcs. Scutari. Kadi-Keuï. Coup de pistolet. Sublime-Porte, LIII. Promenade aux iles des Princes. Les Syrènes. Un malheur, LIV. Constantinople. Le Sultan. Eaux douces d'Asie, LV: Constantinople. Eaux d'Europe. Les Turcs et leur vie, LVI. Enterrement. Voyage à Modania et à Brousse, LVII. Retour à Constantinople. Inquiélude, LVIII. Départ de Constantinople. Le Bosphore. Therapia. Budjukderé. La flotte turque

Detaylar
Lot: 23 » Nadir Kitaplar

Süslü Cildi Ve Suluboya Resimleri İle Dikkat Çeken Bir İstanbul Kitabı

Alexander van Millingen, Constantinople. Resimleyen, Warwick Goble, A.&C. Black, London, MCMVI [1906]. ix, 282, 8 s, 63 suluboya resim, 1 katlanır İstanbul haritası, 22.5 x 15.5 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Constantinople, Alexander van Millingen’in diğer çalışmalarına oranla popüler niteliği ve görselliği ön plana çıkaran İstanbul kitaplarının çok başarılı bir örneğidir. A. & C. Black Yayınevi’nin resimli dünya şahirleri dizisi için tasarlanan bu eser, bir yazar ile bir ressamı Dünya kültür tarihine damgasını vurmuş bir şehrin gündelik hayatı içinde buluşturmayı amaçlamaktadır. 19. yüzyılın sonunda bu tür şehir kitaplarında gravürün yerini fotoğraf alsa da, aynı kaynaktan çıkan fotoğraflar ve birbirinin tekrarı metinlerle sıkıcı olmaktan öteye geçemeyen seyahat kitaplarının düştüğü hataya düşmemiş, yayınevinin özgün projesi, Millingen’in metni ile Warwick Goble’in suluboya resimleri ile herzaman aranan ve beğenilen bir İstanbul kitabı basılmıştır. Millingen, 13 bölümden oluşan kitabın ilk 3 bölümünü şehrin Bizans dönemi tarihine ayırır. Sonraki 3 bölüm tamamiyle kara ve deniz surlarına ayrılmış ve bu savunma yapıları boyunca uzanan kapılar, askeri binalar, Bizans saraylarına ait kalıntılar incelenmiştir. Millingen kitabın 7. ve 9. bölümleri arasında Bizans kiliselerini inceler ve burada ele aldığı dini yapılar 1912’de yayınlanacak Byzantine Churches in Constantinople. their History and Architecture kitabın temelini oluşturur. 10. bölüm, Osmanlı İstanbul’u üzerine genel bir değerlendirme niteliğini taşımaktadır. Bu bölümde ağırlık noktası şehrin 19. yüzyıl sonunda kabuk değiştiren gündelik hayatıdır. Ahşap evler, sokaklar, kahvehaneler, giyim- kuşam, gelenekler ve farklı kültürlere mensup insanlar modernleşmenin yarattığı değişim sürecinde hayatının önemli bir kısmını İstanbul’da geçirmiş olan Millingen’in titiz gözlemleriyle anlatılır. 11. bölüm, şehrin nüfusunu oluşturan dinsel mozayiğe ayrılmıştır. İstanbul’da temsil edilen farklı inanç biçimleri, Ramazan ayına özgü gelenekler mezarlık ve türbe ziyaretleri, tekkeler ve dervişler, Rufai ve Mevlevi ayinleri, Hristiyan halkın, özellikle Protestan mezhebine mensup nüfusun gündelik hayatı modernleşme öncesi dönemle karşılaştırılarak yansıtılır. 12. bölüm değişim sürecindeki kadının toplumsal hayata katılış biçimlerini ele alır ve kitap bir “epilogu” ile son bulur. Millingen, Constantinople’da tarihsel topoğrafyadan sosyal tarihe uzanan geniş bir konu yelpazesi içinde koca bir imparatorluğa başkentlik etmiş bir şehre hakettiği önemi vermiş, kendisinin de katıldığı bu zevkli kültür yolculuğu çağdaş bir şehir efsanesi yaratarak tamamlamıştır.

Detaylar
Lot: 24 » Nadir Kitaplar

William Burckhardt Barker

W[illia]m. Burckhardt Barker, The Birthland of St. Paul. Cilicia: Its Former History and Present State, With an Account of the Idolatrous Worship Prevailing There Previous to the Introduction of Christianity. Edited by Wm. Francis Ainsworth, Richard Griffin, London and Glasgow, [c 1853] (1. baskı ?). xiv, 394 s, başlık s önünde pelür kağıdı ile korunmuş 1 gravür, metin içinde resimler, metin dışında 1 katlanır harita, indeks, ex-library, 22 x 14 cm, döneminin yan sayfaları ve sayfa kenarları ebrulu, sırtı tümsekli deri cildinde. Weber, Blackmer ve Atabey’de yok, farklı başlıklı baskı: Blackmer 78, Atabey 61. Bu kitabın formaları ile Lares and Penates or Cilicia and its Governors, Being a Short Historical Account of that Province from the Earliest Times to the Present Day (London, 1853) başlıklı kitabın formaları başlık s hariç birebir aynıdır. Hangi baskının önce basıldığı ya da başlığın neden değiştirilmeye ihtiyaç duyulduğu belli değildir. Kitaptaki 27 x 31 cm ebadındaki Map of Cilicia and the north of Syria başlıklı haritada Kilikya ve çevresi (Akdeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin bir bölümü) gösterilmektedir. Kilikya, Anadolu’nun Alanya’dan başlayıp, doğuda Kinet Höyük’te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan antik bir bölgedir. ilk yerleşimin Cilalı Taş Devrinde görüldüğü bu bölge zamanla Hititlere ve Asur’lulara ev sahipliği yapmıştır. Burası aynı zamanda Tarsuslu Pavlus olarak da bilinen ve Pavlik Kiliselerinin kurucusu Hristiyan Misyoner Aziz Paul’un doğum yeri olması sebebiyle de ayrı bir öneme sahiptir. 1. yüzyılda yaşamış Roma vatandaşı Farisi Yahudilerindendir. Yeni Ahit’teki on dört mektuptan oluşan, Pavlus mektupları olarak da bilinen bölümler onun tarafından kaleme alınmıştır. Hristiyan olmadan önce kendisini İsevileri ve İseviliği yok etmeye adamıştır. İsevilere şiddetli zulümler yaptığını bizzat itiraf eder. William Burckhardt Barker’in kitabının editörlüğünü bölgede kazılar yapmış olan William Francis Ainsworth (1807-1896) üstlenmiştir. Kitap 2 ana bölümden oluşmaktadır. Yazar 1. bölümde Kilikya’nın tarihini Hristiyanlık öncesi devirden alıp Tanzimat sonrası döneme kadar getirmektedir. Tarsus’tan Antakya’ya kadar tüm bölgenin tarihini arkeolojisi ile birikte ele alan Barker zaman zaman mitolojik bilgilere de başvurmaktadır. 2. bölüm bölge halklarının Hristiyanlık öncesi devirde taptıkları tanrı heykelciklerini ve tapınma biçimlerini ele almaktadır. Bölgenin flora ve faunası ile ilgili bilgiler de bu bölümde sunulmaktadır.

Detaylar
Lot: 26 » Nadir Kitaplar

Rudolf Lindau Zwei Reisen in der Türkei

Rudolf Lindau, Zwei Reisen in der Türkei, F. Fontane, Berlin, 1899 (2. baskı). [1], 146, [14] [yayıncı ilanı] s, 19.5 x 13 cm, yayıncısının desenli bez cildinde. Bu seyahatname Eine fahrt durch Kleinasien (Küçük Asya'da bir gezi) (s 1-39) ve Ein Ausflug nach den ägäischen inseln (Ege adalarına gezi) (s 41-146) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. 2 farklı seyahatin anlatıldığı kitabın 1. bölümünde İstanbul ile Konya arasında yapılan seyahate yer verilmektedir. Bu bölümde Konya şehri geniş bir şekilde anlatılmaktadır. 2. bölüm ise Ege’de ve Ege Denizinde yapılan seyahatleri anlatmaktadır. Tenedos, (Bozcaada) İzmir, Lesbos (Midilli), Chios (Sakız), Samos, Patmos, Leros, Kalymnos, Kos, Symi, Rodos ve Bodrum bu bölümde ziyaret edilen yerler olarak göze çarpmaktadır. Rudolf Lindau (1829-1910) Alman diplomat ve yazardır. Filoloji eğitimi gören Lindau bir süre ev öğretmenliği yaptıktan sonra 1860'lı yıllarda 10 yıl süren Hindistan, Çin ve Japonya gezisine çıktı ; bu gezi notlarını 1896'da "Aus China und Japan" (Çin'den ve Japonya'dan) adıyla yayınlandı. Kayzer II. Wilhelm döneminde uzun süre diplomatik görevlerde bulunan Lindau, bu görevini altı yıl da Istanbul'da ifa etmiştir. İstanbul'da kaldığı 6 yılı oldukça verimli ve üretken geçire "Erzählungen eines efendi" (Bir Efendinin Anlatıları), "Der Fenar und Mayfair" (konusu İstanbul ve Ingiltere'de geçen roman), "Türkische Geschichten" (Türk Hikâyeleri) ve "Zwei Reisen in der Türkei" (Türkiye’de İki Yolculuk) adlı eserleri yazdı. 1892-1898 yılları arasında İstanbul'daki görevli olarak bulunduğu tahmin edilen Rudolf von Lindau, 1898 mayısında, Alman hükümetinin Bağdat Demiryolu'nu tanıtım amacıyla Türkiye'ye gönderdiği birçok gazeteci ve yazardan birisi olan kardeşi Paul Lindau (ki kendisinin de Türkiye ile ilgili üç kitabı bulunmaktadır,) ile İzmir'e gelmiş ve her iki kardeş de İzmir üzerine ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Bursa, İzmir ve Konya'ya yaptıkları gezilerde yazdıkları birbirini tamamlamıştır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 8
sonraki