Türkler Ve Türk Haremi Üzerine Çok Nadir Bir Seyahatname

Annie Jane [Tennant] Harvey, Turkish Harems & Circassian Homes, Hurst & Blackett, London, 1871 (ilk ve tek baskı). Başlık s önünde 1 renkli taşbaskı levha, renkli taşbaskı levhadan oluşan başlık s, x, 307 s, 21.5 x 13 cm, döneminin yan sayfaları ve kapakları ebrulu, sırtı tümsekli deri (yenilenmiş) cildinde.
Bu eserin Türkische Harems & Circassische Heimath (Leipzig, 1872) başlıklı Almanca baskısı da yapılmıştır.
Blackmer 791
Annie Jane Tennant Harvey (1825-1898) kitabında büyüsüne kapıldığı İstanbul’u, Türk kültürünü, görgü kurallarını, adet ve geleneklerini, haremini, kadınını adeta hayal alemindeki bir masal diyarıymış gibi anlatır.
Yazar Claymore isimli yelkenli yatla Marmara Denizi üzerinden İstanbul’a gelir. Yapılan gezi turistiktir.
Yazarın Türklerle ilgili olarak yazdıkları olabildiği kadar olumludur. Yazar her vesile ile çok sıcak ve samimi duygularla andığı Türkleri herhangi bir önyargı beslemeden anlatmıştır.
Kitapta giyim-kuşam tanımları son derece detaylı, canlı ve zengindir.
Yazar ziyaret ettiği Osmanlı devlet adamı ve kalburüstü kişilerin isimlerini açık etmemeyi tercih etmiş, sadece R— Paşa, F— Paşa, Madam R— gibi inisiyalleri vermekle yetinmiştir.
The Harem başlıklı 4. bölümde yazarın bir Paşa’nın Boğaziçi sahilindeki yalısının harem dairesine yaptığı ziyaret ile kadınlar hamamındaki banyo deneyimi anlatılır. Bu bölümde Türklerin misafirlerine uyguladığı ağırlama adabı tüm tafsilatı ile olabildiği kadar canlı olarak anlatılır (s 54-69). Yazarın hamam tecrübesi de yazarın etrafında olan biten herşeyi tüm yalınlığı ile anlattığı keyifle okunan bölümlerden biridir. Bu bölümde kadınların çiçek ve meyvalardan üretilen parfümlere olan ilgisi de anlatılır. Yazar hamamdaki yüzü aşkın kadın içinde bir Gürcü kadını ile birkaç kömür karası Nübyeli köleden başka çekici/güzel kadın görememesinden hayal kırıklığı yaşadığını söylemeden edemez.
Sonraki bölümde Avrupalıların Valley of the Sultan (Hünkâr İskelesi-Beykoz) ve Sweet Waters of Asia (Asya’nın Tatlı Suları) yani Göksü’daki gezintileri, diğer bir deyişle Türklerin tenezzüh kültürü anlatılır. Sıcak yaz günlerinin başta Tarabya ve Büyükdere olmak üzere Boğaziçi’ndeki yalı ve konaklarda geçirilmesi, çeşitli Osmanlı paşaları ile olan tanışıklıklar da bu bölümde işlenen konular arasındadır.
6. bölümde A— Paşa’nın Anokoi’deki (Arnavutköy ?) köşkündeki kuş sütünün eksik olmadığı, altın ve gümüş sofra takımlarının kullanıldığı, canlı müzikli yemek daveti anlatılır. Yazar burada Osmanlıların akan zamana ayak uydurduklarını şöyle anlatır: