• Müzayede Kataloğu (PDF)
  • Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

5.MÜZAYEDE "Nadir Kitaplar, Gravürler, Haritalar"

Müzayedemizde bulunan tüm eserlere 23 Ağustos Cuma Saat 21:00'a kadar online pey verebilirsiniz.

Ürünleri randevu alarak müzayede salonumuzda görebilirsiniz.

Aynı gün saat 21:03 itibariyle sitemiz üzerinden "Canlı Müzayede" başlayacak ve her eser 25 saniye ara ile nihai olarak sonuçlanacaktır.

YENİ ÜYELERİMİZİN DİKKATİNE: Müzayedemize pey verebilmek için adresinizi ve TC Kimlik numaranızı yazdığınızdan emin olunuz.

Komisyon Oranı %18+KDV'dir. Kitaplarda KDV oranı %0 ,Harita ve Gravürlerde KDV oranı %20 dir.
Ödeme Süresi Müzayede bitiminden itibaren 7 iş günüdür.

Currency Converter:
  • Kategori: Nadir Kitaplar
Lot: 107 » Nadir Kitaplar

İstanbul'daki Venedik Sarayını Sınırlı Sayıdaki Limitli Nüshası

Tommaso Bertelè, Umberto Dorini ve Giovanni Bertelè, Il Palazzo degli Ambasciatori di Venezia a Costantinopoli e le sue Antiche Memorie: Ricerche Storiche con Documenti Inediti e 185 Illustrazioni, Casa Editrice Apollo, Bologna, MCMXXXII [1932]. 445 s, metin içinde 185 resim (harita, plan, fotoğraf, döküman, vs), 30 x 22 cm, bez cildinde. 350 adetlik sınırlı baskının 328 №’lu nüshası. Venedik Sarayı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde 16. yüzyıldan itibaren Venedik elçilerinin (balyoslarının) konutu olarak kullanılagelmiş ve günümüzde İtalyan Başkonsolosu'nun ikametgâhı olarak kullanılan yapıdır. Üç katlı yapı, başlıklı sütunların taşıdığı çıkma biçimindeki terası, üçgen alınlığı, pencere düzeni, iç ve dış bezemeleriyle neoklasik üsluptadır. Elçilik sarayı olarak Venedik balyosu tarafından kiralanan yapının, 16. yüzyıldaki sahipleri bilinmez, 17. yüzyılda Venedik Cumhuriyeti'ne mensup bir tercümanın oğlu Sebastiano Salvago ile Zoia (Gioia veya Giorgia) Salvago adında bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. Yapı, 1746’da Venedik Balyosu tarafından satın alındı. 1780-1781'de kapsamlı bir restorasyona sonucu yapı, neo-klasik üslupta temelden yeniden inşa edilmiştir. Yapı, önce Venedik'in sonrasında ise birleşen İtalya'nın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ve modern Türkiye'deki varlıklarının bir sembolü olarak görülmüştür. 1797'de Venedik'in Avusturya'ya teslim olmasından sonra Avusturya tarafından işgal edilen saray, 1806’da Venedik Sarayı Fransızlara geçti; 1815'te Viyana Antlaşması ile tekrar Avusturyalılar'a geçti ve bir yüzyıl Avusturya egemenliğinde kaldı. Bu dönemde genel formunu değiştirmeyen geniş çaplı bir restorasyon gerçekleştirildi. Venedik, 1866'da bağımsızlığını kazandı ancak saray Avusturya’da kalmaya devam etti. 1914-1918 arasında eski yapının temelleri üzerinde yeniden inşa edildi. Bu yeniden inşa sürecinde sarayın genel yapısı korundu. I. Dünya Savaşı'ndan galip çıkan İtalya, Venedik Sarayı'nı geri almak için girişimlerde bulundu. Yapı, İtalyan Dışişleri Bakanlığı’nın emriyle 1 Aralık 1918'de, İtalyan Deniz Kuvvetleri tarafından işgal edildi; 27 Mart 1919'da yüksek komiser kararı ile İtalyan Elçiliği, sarayı ve tüm ilgili yapıları resmen teslim almıştır. 1919'dan 1936'ya kadar İtalyan Büyükelçisi’nin İstanbul'daki ikametgâhı olarak tahsis edilen saray, o günden bu yana bu işlevinin yanı sıra İtalya Başkonsolosluğu ikametgâhı olarak da kullanılır.

Detaylar
Lot: 108 » Nadir Kitaplar

Miss Pardoe'nun Meşhur İstanbul Ve Boğaz Kitabı

[Julia] Pardoe, the Beauties of the Bosphorus. Illustrated in a series of views of Constantinople and its environs, from original drawings by W. H. Bartlett. George Virtue, London, 1838. xii, 172 s, 87 çelik baskı gravür, 28 x 21 cm, döneminin sırı tamirli bez cildinde. Miss Julia Pardoe (1806-1862) tanınmış bir İngiliz yazarıdır. Yazmaya ondört yaşındayken şiirle başlamıştır. Bunun ardından yazdığı romanlar da çok beğenildi. Anılarını ve gezi notlarını yayımladı. Geçirdiği bir hastalık sonucu, güney ülkelerine yolculuklar yapmak zorunda kaldı. İlk gezisini Portekiz’e yapan yazar, bu ülkeyle ilgili gözlemlerini Traits and traditions of Portugal (Portekiz’in Destanları ve Gelenekleri) adlı kitabında topladı. Miss Pardoe 1835 yılında İstanbul’a geldi. Gerçek amacı Yunanistan, Türkiye ve Mısır’ı görmekti. Ancak, İstanbul’a gelince şehrin büyüsüne kapılarak dokuz ay boyunca İstanbul’da kaldı. Sultan 2. Mahmud’un başta olduğu bu dönemde İstanbul’un eşsiz doğa güzellikleriyle dolu Boğaziçi’ni, halkın eğlence yerlerini, anıtlarını ve çarşılarını dolaşmış, bayram ve Saray’ın düğün alaylarına katılmış, çeşitli sosyal konumdaki kişilerin konaklarında bulunmuştur. Ayrıca Bursa ve Uludağ yöresine de gitmiştir. Bütün bu yaşadıklarını büyük yansızlıkla yazıya döken, doğaya ve şiire tutkun Pardoe, gördüklerini en ince ayrıntısıyla adeta resmeder gibi betimlemiştir. Özellikle Batı’da var olan Osmanlı ile ilgili yanlış ve olumsuz kanıları, haksız önyargıları silmiş oldu. Eşsiz gözlem gücü, ince sezgi kabiliyeti ve derin duygu yoğunluğu, ülkemizi ve insanlarını bütün içtenliğiyle sevip sarılmasıyla birleşince müzayedemizde sunduğumuz bu eşsiz kitap gerçeğe dönüşmüş oldu. Kitabın gravürlerini çizen William Bartlett (1809-1854) ünlü İngiliz gravür sanatçısıdır. John Britton’un yanında ustalaştı. Britanya adasını baştanbaşa dolaştı. 1840’ların ortalarından itibaren Balkanları ve Ortadoğu’yu gezdi. 1835 ile 1852 arasında Amerika Birleşik Devletleri’ne dört seyahat yaptı. (1809 – 1854). İlk resimleri 1831-1833 yıllarında Londra’da Kraliyet Akademisi’nde sergilendi. Kitaplara çizdiği desenlerle tanındı. Bu alandaki istekler dolayısıyla birçok ülkeyi gezdi. Bartlett, J. Pardoe’nin kitabını resimlemek için 1835’te İstanbul’a geldi. Hazırladığı 87 gravür İstanbul’un o yıllardaki görünümünü aksettirmesi bakımından bugün birer belge durumundadır. Çeliğe hakkederek basılmış bu gravürler değişik hakkakler tarafından işlendiğinden kaliteleri farklıdır. Ayrıca hakkakler gravürleri zaman zaman orijinallerinden değişik biçimde işlemişlerdir. Bartlett’in büyük bir ustalıkla çizdiği resimler Miss Pardoe’nin mükemmel metni ile birleşince the Beauties of the Bosphorus, gravürlü İstanbul kitapları arasında müstesna bir yere sahip olmuştur. Blackmer 1254, Atabey 922

Detaylar
Lot: 111 » Nadir Kitaplar

Cumhuriyet'in İlk Yıllarında İstanbul Ve Türkiye

Arnold Bennett, Mediterranean Scenes, Rome-Greece-Constantinople, Cassell anf Company Limited, London, 1928. 83, [1] s, başlık s önünde 1 levha, metin dışında 39 levha, 1 ex-libris etiketi, 26 x 20 cm, yayıncısının bez cildinde. 2 kenarı kesilmemiş filigranlı özel kağıda basılmıştır. 1.000 adetlik sınırlı baskının 738 №’lusudur. Kitaptaki levhaların 13’ü İstanbul ile ilgilidir. İngiliz romancı Arnold Bennett’in (1867-1931) çok nadir Yunanistan ve Türkiye seyahatnamesi. 19 bölümden oluşan kitabın birer bölümü Çanakkale (s 59-61) ve İstanbul’a (s 62-73) ayrılmıştır. Bennett’in İstanbul tasvirleri oldukça ilgi çekicidir. Üç yıl önceki Şapka Kanunu sayesinde sokaklarda fes görmek imkânsız hale gelmiştir. Çarşaftan kurtulan kadınlar sokaklarda özgürce dolaşabilmektedir. Aya Sofya’yı uzun uzun anlatan Bennett Türklerin mimaride ileri gittiklerini, Sultan Ahmed Camisinin de bunun ispatı olduğunu yazar. Yıldız Sarayı’nda açılan Casino’ya gider, Osmanlı dönemindeki ihtişamından eser kalmayan Boğaziçi’nin kiralık ve satılık evlerle dolu olduğunu görür. Cumhuriyet’in ülkeye, şehre ve insanların kültürel ve sosyal hayatlarına getirdiği değişimlerden söz eder. Bennet’in kitabı Cumhuriyet’in ilk beş yılında meydana gelen değişimlere getirdiği çarpıcı tespit ve yorumlarla dikkat çeken nadir ve sıra dışı bir kitaptır. Kitaptaki ex-libris etiketi Londra’nın bir zamanlar önde gelen sigortacılarından Arthur Digby Besant’a (1869 – 1960) aittir.
Yıldız Sarayı’ndaki Casino’nın anlatıldığı bölüm (s 67 vd)
Prominent among the ingenious ideas of the new Turkish regime has been the transformation of one of the seven palaces in the vast sultanic enclosure near the city into a municipal casino. The extinguished sultans appear to have had quite a habit of building white palaces ; and as sultans were not fond of travel, all the palaces are close together. There are I don't know how many within and just without the sacred enclosure. Any pretext served for putting up a palace. The present casino was built, it is said, to house the German Emperor when he announced the Imperial intention to honour a brother monarch with a visit. It is a large structure, utterly without originality, garishly and tastelessly decorated: with one good characteristic, symmetry. Here you can have a thé dansant, you can dine, and you can gamble. The park is enormous: thirty-six miles of carriage roads ; and under the old regime it must have been a stronghold. Even under the new regime, you pass through gateway after gateway, and are interrogated by officials. So that you have to take some trouble in order to reach pleasure,— the food, the wine (wine in a sultan's palace l), the houris, the cabaret show, and the roulette and chemin de fer tables, and night-life generally.
The huge gaming-saloon is a quiet, Oriental flattery of Monte Carlo. The croupiers say "rien ne va plus" and call the winning numbers with such nonchalance that you can scarcely hear them. On the whole an effect of sadness, of wistful melancholy. There is a café with cocktails, and a reading-room with Turkish illustrated dailies, whose make-up is obviously modelled on that of the largest circulations of Western Europe. The Turk is determined to be European in all possible ways. And the entire affair, set in the very midst of scenes of autocratic rule, whose splendours, voluptuousness, slavery, intrigue, corruption, assassinations, were in plenary activity only a few years ago I Never was a more theatrical and effective denial of an accepted axiom than this denial of the statement that East is East and West is West and never the twain shall meet I After this you feel that anything might happen. The instability of the most ancient institutions is demonstrated. No gradualness in the process of change. It is accomplished, as you might say, in a night, and accomplished past return… And when you leave the place you are escorted to your car by an attendant whose high sneaky intonations clearly indicate that he had quite another duty under the old regime.

Detaylar
Lot: 112 » Nadir Kitaplar

Yeni Bitkiler Bulmak İçin 1700 Yılında Anadolu’yu Gezen Bir Seyyahın Seyahatnamesi

Joseph Pitton de Tournefort, Relation d’un Voyage du Levant fait par ordre du Roi, Amsterdam, Aux dépens de La Compagnie, MDCCXVIII [1718] [3. baskı]. 2 cilt tek bir kitap içerisinde: 188, [1], 208, [2] s, 152 gravür, 1. cilt içerisinde 2 katlanır harita, 2. cilt içerisinde 1 katlanır harita, 25 x 20 cm, döneminin deri cildinde. Fransa krallık bahçelerinin, başka bir deyişle günümüzdeki Doğa Tarihi Müzesi’nin bitkibilimcisi Joseph Piton de Tournefort, bu kurumun düzenlediği araştırma gezilerinin öncüsüdür. 14. Louis ve bakanı Pontchartrain’in buyruğuyla yeni bitkiler bulmak göreviyle 1700’de Levant’a gönderilen Tournefort, yalnızca bitkibilimcilik görevini yapmakla yetinmemiş, doğmakta olan Aydınlanma çağının Doğu insanları ve toplumlarına yönelik yeni bakışını da biçimlendirmiştir. Anlatısının 1. cildi, Ege Adaları’nın hemen hemen eksiksiz bir incelemesini kapsar. Otuz beş ada ve adacığı ziyaret eder ve başka adaları da yerinde derlediği bilgilerle betimler. Tournefort bu adalara günümüzün bir turisti gibi bakmaz, bunun yerine rüzgarların ve korsanların kemirdiği bir toplumu, salgın hastalıkları, bâtıl inançları, günlük yaşamları ve acımasız yöneticileri ile ilk kez açık seçik gözler önüne serer. Tournefort 2. ciltte önce uzun uzun İstanbul’u anlatır. Sonra da Anadolu’ya boydan boya aşarak bizi 18. yüzyılın hemen başlarındaki Tokat, Trabzon, Kars, Ağrı, Amasya, Ankara, Erzurum, Bursa ve İzmir ile yüzlerce Osmanlı kasabasına götürür. Tournefort kendini Osmanlı topraklarıyla da sınırlamaz, Tiflis ve Erivan’a (Revan) kadar gider ve ona tamamen yabancı bir dünyayı yorumlamaya çalışır. Gezileri sırasında İran’ı Batıya bağlayan ve Anadolu boyunca uzayıp giden büyük kervan yollarını kullanır, ilk bakışta birbirine karşıt gibi görünen, ama aslında hep birbirine bağımlı olan ve birbirini tamamlayan Doğu ve Batı dünyaları arasındaki bağların önemini vurgular. Atabey 959 [1. baskı], Blackmer 1326 [1. baskı]

Detaylar
Lot: 114 » Nadir Kitaplar

1894'te İstanbul

[Anonim], Les Deux Caravanes Scolaires. La Savoie la Suisse l'Italie la Turquie et la Grèce, Visitées par un Groupe d’étudiants de la Maison d’Arcueil, Souvenirs Personnels, Pittoresques et Anecdotiques, Maison du Bon Livre, Lille, Oeuvre de Saint-Charles, Grammont (Belgique), tarihsiz [c 1894]. 261 s, başlık s önünde 1 tahta baskı gravür, metin dışında 11 tahta baskı gravür, metin içinde 1 tahta baskı gravür, 1 mükafat etiketi, 25 x 16 cm, kağıt kapağında. Bir grup öğrencinin demiryolu ile yaptığı seyahatin notları. Kitap, La Grande-Chartreuse, la Savoie, La Suisse, l’Italie (s 9-132) ve La Turquie, le Mont Athos, la Grèce (s 133-261) olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Seyahat 1894 İstanbul depreminden hemen sonra yapılmıştır. Lecocq-Paşa’nın mihmandarlığında Selamlık törenine katılan öğrenciler törende gördüklerini detaylı bir şekilde anlatır. Kapalıçarşı’da depremin yol açtığı tahribata şahit olurlar, yandan çarklı ile Boğaz’ı gezer, Tarabya’daki Fransız yazlık sarayında misafir olurlar, Göksu’da halka karışırlar, Galata Kulesine çıkarlar, Büyükada gezisintinde Hôtel de Calypso’da yemek yedikten sonra eşek sırtında Ada’nın tepelerine çıkarlar. worldcat.org’a göre dünyada sadece 3 kurumsal kütüphanede kaydı vardır.
Bu kitabın sadece 2. bölümünü içeren aynı yayınevi tarafından yapılan tarihsiz bir baskısı vardır: De Paris à Athènes. La Turquie, le Mont Athos, la Grèce. Souvenirs d’une Excursion de Vacances recueillis par un des Directeurs de la Caravane.
Her iki baskıda da tipografik olarak bağlanan aynı sayfalar (bazı ufak değişikliklerle) kullanılmıştır.

Detaylar
Lot: 116 » Nadir Kitaplar

Anadolu Kırsalında Seyahatler

W[illiam]. M[itchell]. Ramsay, Impressions of Turkey During Twelve Years’ Wanderings, Hodder and Stoughton, London, 1897 (ilk ve tek baskı). xii, 296, [2] [yayıncı ilanı] s,ex-library, 20.5 x 14 cm, yayıncısının sayfalarının üst kenarı yaldızlı bez cildinde.
Sir William Mitchell Ramsay (1851-1939) Hristiyanlığın ilk dönemlerine dair araştırmalar yapan ünlü İskoç arkeoloğudur. Misyon’da görev almamış olsa bile eserlerinin konuları misyon amaçlarına yatkın veya paralelinde olan kuvvetli bir dindardır. 1880’den sonra Anadolu’da kapsamlı geziler yaptı ve burada bulunduğu sıralarda Anadolu’da özellikle Anglo-Sakson misyonerleri yoğun faaliyet göstermektedirler. Anadolu’da elde ettiği bilgiler Aziz Pavlus’un Anadolu’da yaptığı geziler ve erken dönem Roma Hristiyanlığı tarihi konusunda uzmanlaşmasını ve bu konuda otorite olarak tanınmasını sağladı. Ramsay, müzayedeye sunduğumuz kitabında Türk köylüsünü, Türkmenleri, Yürükleri, Avşarları, Çerkesleri, Ermenileri, Rumları ve Kürtleri tanıtmaya çalışmakta, yönetim ve görevlileri, Gregoryen ve Protestan Ermenileri, Amerikan misyonerlerini ve Rumların durumunu anlatmaktadır. Çok karışık bir dönemin iyice bilinmeyen yönlerini açıklayan kaynak bir kitaptır.
Ramsay’ın diğer kitapları arasında Historical Geography of Asia Minor (1890), the Church in the Roman Empire (1893), the Cities and Bishoprics of Phrygia (2 cilt, 1895), St Paul the Traveller and the Roman Citizen (1895), Was Christ born at Bethlehem? (1898), the Letters to the Seven Churches of Asia (1905) sayılabilir. Eşi Lady Ramsay, bu seyahatlerin birçoğunda bulunmuş ve Everyday Life Turkey (1897) isimli kitabı yazmıştır.
Blackmer 1383


Detaylar
Lot: 120 » Nadir Kitaplar

Tavernier’nin Ünlü Seyahatnamesi Toplam 3 Cilt İki Ayrı Kitap (2 Ciltlik Ve Tek Ciltlik Nadir Kitap Birarada)

Jean Baptiste Tavernier, Les Six Voyages de Jean Baptiste Tavernier en Turquie, en Perse, et aux Indes. Pendant l’espace de quarante ans, & par toutes les routes que l'on peut tenir : accompagnez d'observations particulieres sur la qualité, la religion, le gouvernement, les coutumes & le commerce de chaque païs ; avec les figures, le poids, & la valeur de monnoyes qui y ont cours, Survant la Copie, Paris, MDCXCII [1692]-MDCCXII [1712] . 3 cilt: 1. cilt, [16], 782, [10] s, 11 gravür (9’u katlanır); 2. cilt, [6], 616 s, 27 gravür (20’si katlanır); 3. cilt, [6], 564, [3] s, 2 katlanır harita, 8 katlanır gravür, 16 x 10 cm, döneminin deri ciltlerinde. 3. Cildin künye sayfası: Recueil de plusieurs Relations et traites singuliers & curieux… avec la Relation de k’interşeur du Serrail du Grand Seigneur. Jean-Baptiste Tavernier (1605-1689) bir Fransız tüccarıdır. Oldukça genç yaşlardan itibaren seyahatlere başlamıştır. Önce Avrupa’yı dolaşan Tavernier, sonra Filistin ve Kudüs’ü gezmek üzere Ratisbon’dan hareket eden bir grup ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. Ancak İstanbul’a vardıktan sonra Kudüs’e gitmekten vazgeçmiştir. İstanbul’da bulunduğu süre zarfında İran’a devam etmek için uygun bir kervanın hareketini beklemeye başlamıştır. Tavernier bu arada hem şehri gezmişi hem de Topkapı Sarayı ve Harem Dairesi hakkında biri Fransız, diğeri İtalyan kökenli iki saray hizmetkarınan edindiği bilgileri doğrudan gözlemleriyle takviye ederek bu eseri kaleme almıştır. Tavernier’in bu eseri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devri olan 17. yüzyılda, imparatorluk yaşamını ve saray düzenini bir batılı gözüyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Topkapı Sarayı hakkında verilen bilgiler kitaba bir belge niteliği kazandırmaktadır. Blackmer 1631 [La Haye, 1718 baskısı], Atabey 1200 [Paris, 1682-1686 baskısı]

Detaylar
Lot: 124 » Nadir Kitaplar

Çok Ünlü Bir Türkiye Seyahatnamesi

Robert Walpole (editör), Travels in Various Countries of the East; being a Continuation of Memoirs Relating to European and Asiatic Turkey, Longman, Hurst, Rees, Orme and Brown, London, 1820 (ilk ve tek baskı). xxi, [3], 603, 8 s, başlık s önünde 1 harita, metin dışında 11 levha (bazıları katlanır), metin dışında 1 harita, metin içinde 1 vinyet, 28.5 x 21.5 cm, yan sayfaları ebrulu sırtı tümsekli modern deri cildinde.
Blackmer 1763, Atabey 1311

19. yüzyıl başlarında, Yunanistan hakkında bilgilenmeye çalışan devrin gezginleri antik Yunanistan'dan başka özgürlük öncesi çağdaş ülkeyi de araştırmalarına katmışlardı. Büyük Britanya'nın ilk başbakanı sayılan birinci Oxford kontu Sir Robert Walpole'un soyundan gelen Robert Walpole (1781-1856) (okunuş: Uolpol) 1803 yılı civarında başladığı Doğu yolculuğundan 1808 yılında döner. 1817'de yayınladığı ve yunan antik dönem kalıntıları üzerine yazdığı metinleri ve incelemeleri içeren değerli ilk kitabını iki tane daha (1818,1820) zenginleştirilmiş baskı izler. Walpole'un bu kitabında okuduğumuz metinlerin çoğu başka hiç bir yerde yada bağımsız metin olarak yayınlanmış değil. Sözkonusu baskıda ayrıca W.M. Leake, W.G. Browne, J. Hawkins, Cockerell, Hunt, Wilkins ve Sibthorp'un yazmış olduğu önemli makaleler de yer almaktadır.
Bu makaleler tam olarak şunlardır: Hawkins'in Zakinthos'ta elde edilen katran hakkında bir makalesi; Wilkins'in Parthenon tapınağındaki kabartma yontular hakkında bir incelemesi; Sibthorp'un yunan kültürü denizlerinde yaptığı ilk yolculuktan Prens adaları, Çanakkale Boğazı, Kıbrıs, Leros, Patmos, Kimolos, Euboia (Eğriboz), Aynoroz, Korent kanalı betimlemeleri; gine Sibthorp'un yolculuğunun devamında İstanbul, Çanakkale, Gökçeada (İmroz) ve yeniden Aynoroz, daha sonra ise Skiathos, Volos, Boeotia ziyareti; gine Sibthorp'un başka bir makalesinde Peloponez'de ziyaret ettiği Elis, Arkadia, Argolida, Lakonia, Messinia yöreleri, Kefalonya, İthaka, Leukada adaları ile Nikopolis ve Korfu hakkında notları yer almakta. Nitekim doğa tarihine ilişkin gözlemler içeren başka bir makale de Sibthorp'un kaleminden çıkmıştır; Whittington'un Patmos adasındaki akropolis harabelerindeki buluntular hakkında makalesi; Hunt'ın Limnos (Limni) adası hakkında bir incelemesi; Col. Squire'in Suriye'ye yaptığı yolculuğun betimi; W.G. Browne'un iki makalesinde Anadolu'da yaptığı yolculuğun anlatısı [İzmit (Nikomedea), Bursa, Afyonkarahisar, Konya, Antakya, Laodikeia, Kıbrıs, İzmir, İznik, İstanbul] ve İstanbul'da kaldığı süre içinde yaptığı gözlemler; ayrıca Browne'un İzmir'de 1780, 1790, 1800, 1810 yıllarında fiyatlar hakkında bir incelemesi; W. M. Leake, iki makalede Anadolu gezisinin bir betimine ve aynı yörenin coğrafyası hakkında bir incelemeye imzasını atar; J. Hawkins'in dört tane incelemesi ise İstanbul polisi; Euboea'da bir antik tapınak; Ege adalarında yasalar ve adetler; Dodona antik siti hakkındadır; Ed.D. Clarke Mısır'dan antik bir kabartma yontu hakkında bir mektuba, J.W. Fazarkeley Süveyş'ten Sina dağına yaptığı yolculuğu anlatan yazısına, Cockerell ise Girit labirenti hakkında bir makaleye imzasını atmaktadır.
Walpole'un, müstakil bir yayın oluşturamayacak uzunlukta olan tüm bu küçük seyahatname ve makaleleri tek bir ciltte bir araya getirmek gibi zamanı için ilerici olan bu fikri sayesinde, aksi taktirde büyük bir olasılıkla ailevi bırakıtlar olarak ya da özel kitaplıklarda el yazması halinde oraya buraya savrulacak olan birçok bilgi korunup sonraki nesillere devredilebildi.

Detaylar
Lot: 125 » Nadir Kitaplar

Çok Nadir Bir Osmanlı Seyahatnamesi

Aaron Hill, A Full and Just Account of the Present State of the Ottoman Empire in all its Branches: with Government, and Policy, Religion, Customs, and Way of Living of the Turks in General. Faithfully Related from a Serios Observation Taken in Many Years Travels through those Centuries, G. Parker, London, 1733. [2], [312 s], 6 tam sayfaya gravür, 31 x 20 cm, lüks deri cildinde. Aaron Hill (1685-1750) İngiliz yazardır. Westminster okulundaki eğitiminin ardından doğuya yönelir. 17 tane oyunun yazarı olan Hill’in değişik tarz ve özellikte şiirleri de mevcuttur. Henüz 24 yaşında iken Theatre Royal’da yöneticilik görevinde bulunan Hill, daha sonrasında bilinmeyen nedenlerle işinden kovulur. George Frideric Handel’in Rinaldo adlı ilk İtalyan Operası’nın prömiyerini ilk kez Londra izleyicisi için sahnelemiştir. Hill’in deneme, mektup ve şiirlerinden oluşan bir koleksiyonu ölümünün ardından 1753’de, dramatik eserleri de 1760 yılında yayımlanmıştır. Aaron Hill, 1700 yılında henüz 14 yaşındayken, büyükannesinin desteğiyle, o sıralarda İstanbul’da elçi olarak bulunan akrabası Lord Paget’i ziyaret etmek üzere yola çıkar. İstanbul’da Lord Paget’in yanına refakatçi olarak atadığı bir rahibin rehberliğinde Yunanistan, Mısır ve Filistin’i gezmiştir. Seyahatnamenin 1. baskısı 1709 yılında yayınlanmıştır. Hill, çok genç olmasına rağmen, doğu seyahatinde kendinden önceki seyyahların gözünde kaçan ilginç konuları incelemiş, toplumsal yaşam, gelenekler, sosyal, kültürel, idari ve ekonomik durumu ayrıntılarıyla anlatmıştır. Hill kitabı basıldığında sadece 24 yaşındaydı. Blackmer 817 (2. baskı), Atabey 581

Detaylar
Lot: 126 » Nadir Kitaplar

İstanbul'un En Eski Tursit Rehberi

[Heinrich August Ottokar] Reichard, Guide des Voyageurs en Allemagne, en Hongrie et à Constantinople, au Bureau d’Industrie, Weimar, 1817 (8. baskı). xii, 476 s, 3 katlanır harita, indeks, 17 x 9.5 cm, yan sayfaları yenilenmiş döneminin karton cildinde. Kitabın 1. baskısı 1793 yılında yapılmıştır. Almanya, Macaristan ve İstanbul’u gezecek seyyahlar için bir rehber özelliğindeki kitabın s 440’dan sonrası İstanbul’a ayrılmıştır. Alman yazar ve tiyatro direktörü Heinrich August Ottokar Reichard (1751-1828) tarafından Melling, Pertusier, Dallaway, d’Ohsson, LeChevalier gibi dönemin önemli yazarlarının eserlerine dayanılarak hazırlanan İstanbul bölümü seyyahlara yönelik olarak basılan en eski İstanbul rehberidir. Kitapta İstanbul’un kütüphaneleri şöyle anlatılıyor: Bibliothèques: L'abbé Toderini, dans son ouvrage sur la litérature des Turcs, en compte 13, ou Kuttubchans, en y comprenant celle du sérail, dans laquelle persoune ne peut entrer. Mr. Murrhard donne la liste de 55 bibliothèques accessibles aux étrangers, à commencer celle de Ste. Sophie. On distingue une autre sous le nom de Solimanie Jamasy. Mais la plus admirée pour le goût et l'élégance, est celle, qui doit son établissement à Raghib - Pacha, qui avait été d'abord grand - visir et qui finit par payer de sa tête la gloire bien due à ses vertus et ses institutions. Le batiment de cette derniere bibliothèque est situé au milieu d'une cour de marbre, de forme carrée, spacieuse et proprement tenue. Au centre de l'édifice s'élève le tombeau qui contient les restes de Raghib. Autour de la salle sont rangés des livres en grand nombre. La bibliothèque est fournie en outre de siéges commodes, de riches tapis, et de coussins à l'usage de ceux qui viennent y lire. On y trouve toujours un bibliothécaire. La salle est très - claire, et la plus grande tranquillité régne à Pentour, De l'autre côté de la rue est une école fondée par le même Pacha, On voit ä Constantinople une sorte de marché fort grand, où se vendent des livres. (s 447 vd)

Detaylar
Lot: 130 » Nadir Kitaplar

1610 Tarihli İstanbul Seyahatnamesi. Sadece 100 Nüsha Basılan Bir Seyahatname

William Lithgow, the Total Discourse of the Rare Adventures & Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayles from Scotland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica, James MacLehose and Sons, Glasgow, MCMVI [1906]. xxvi, 449 s, başlık s önünde 1 gravür faksimilesi levha, metin dışında 11 levha (1’i katlanır, çoğu gravür faksimilesi), indeks, 23 x 15 cm, sırtı karton, ön yüzü armalı bez cildinde. Sayfalarının üst tarafı altın yaldızlı, diğer kenarları kesilmemiş durumda.
El yapımı filigranlı kağıda sadece 100 adet yapılan baskının 72 №’lusu. (One hundred copies of this book have been printed on hand-made paper for sale in Great Britain and Ireland of which this is No. 72)
Çok erken sayılabilecek bir dönemde Avrupa’yı baştan sona kat ederek çok maceralı yolculuklar yapan William Lithgow’un (1582-?) seyahatnamesi. İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
Lithgow seyahatnamesinin başlığında kullanılan “adventures and painful peregrinations” ifadesi 17. yüzyılda Akdeniz’e gelen İngiliz seyyahlar tarafından yazılmış seyahatnamelerin içeriğinin İngiliz okurlara yansıtılışının özeti niteliğindedir. Zira metinlerde aktarılan tecrübe ve görüşler yeni ve çok farklı bir mekân olan Akdeniz’de yaşanan çeşitli “maceraları”, hem de bu maceralar yaşanırken katlanılması gereken acı dolu zorlukları ifade eder şekildedir.
İlk baskısı 1632’de yapılan eser, Lithgow’un 1610-1622 yılları arasında yaptığı üç geziyi kapsamaktadır. Yazar İtalya, Korfu, Yunanistan, Girit, Suriye, Midilli ve Eğriboz Adaları, Makedonya, Bozcaada, Truva, Trakya, İstanbul, Kıbrıs, Halep, Şam, Filistin, Kudüs, Mısır, Malta, Cezayir, Fas, Libya, Sicilya, Macaristan, İrlanda, İspanya ve İskoçya’yı gezer. Genellikle yalınayak dolaşan Lithgow, eserinde gördüğü yerler, insanlar, gelenekler hakkında çok ilginç bilgiler vermekte, bunlara diğer kaynaklardan öğrendiklerini de ekleyerek bir seyahatname ile bir tarih kitabında bulunabilecek unsurları bir araya getirmektedir. İstanbul’da kendisini en çok etkileyen tarihsel anıtın Aya Sofya olduğunu belirten ve bu arada “Hyppodrome”u yazan Lithgow, büyük zararlara neden olan yangın ve deprem gibi afetleri anlatır, evlilik törenlerine değinir, “Türkler’in kiliselerinde çan bulunmamasına” hayret eder.
William Lithgow, İskoçya’da Lanark’da doğdu. Lanark’ta tüccarlık yapan James Lithgow ile eşi Alison Grahame ın üç çocuğunun en büyüğüdür. Ailesinin, İskoçya krallık tacının varisleri arasında yer alan Hamilton ailesine yakınlığı ve onlar tarafından himaye edilmesi Lithgow’a hem İskoç sarayında hem de Londra’dayken sarayda saygınlık kazandırmıştır. 1645’te öldüğü tahmin edilmektedir. Lithgow, doğduğu şehirdeki ilköğrenimi sırasında klasik eğitim ve Kitab-ı Mukaddes bilgisi konusunda eğitim aldı. İlköğrenimini tamamladıktan sonra terzilik mesleğine başlayan Lithgow, sabır gerektiren bu mesleği icra etmekte zorlandı. Terzilik gibi bir mesleğin kendi fıtratına uygun olmadığını anlayarak atalarının yaban diyarlara seyahatin genç bir adamın dünyadaki bilgeliği ve adaleti anlaması yolunda gerekli temeli teşkil ettiğini belirttikleri gibi entellektüel ufkunu açmak amacıyla genç yaşında düşlerini gerçekleştirmesi için umut ve kaynak sağladı. Lithgow, seyahat etmenin önemi ve gerekliliğinden bahsettikten sonra benim seyahat etmemin asıl sebebine gelecek olursam, diyerek insanın fıtratı yabancı diyarlardan haber almaya içten içe meyilli ve her zaman buna meraklıdır, ayrıca garip ve sık sık gidilmeyen krallıkları görüp bunlar hakkında bilgi edinmekten etkilenir, diyerek seyahat etmesinin manevi gerekçesini açıklar.
Lithgow, genç yaşta seyahat etmeye başlamıştı. Başlangıçta entellektüel ufkunu genişletmek amacını güdüyordu. Sonraları ise görüşleri farklılaşmıştı ve ülkesinde kalıp, devlette hiçbir garantisi olmayan görevlere getirilmiş kişileri papaganlıkla suçluyor, kişisel gelişim açısından seyahat etmenin önemini vurguluyordu.

Lithgow’u seyahate yönlendiren başka bir olay ise yaşadığı aşktır. Bonningtonlu bir çiftçinin kızı olan Miss Lockhart ile yaşadığı aşk, aileler tarafından uygun görülmemiş ve kızın erkek kardeşleri Lithgow’un kulak kepçelerini keserek onu cezalandırmışlardır. Aynı zamanda şair olan Lithgow’un şiirlerinin editörü James Maidment’e göre Lithgow, bu olaydan sonra kesik kepçe Willie olarak anılmıştır. Lithgow, bu acı olay sebebiyle öz bilincinin arttığını ve özünü toprağından ayırıp acılarından kurtulup yabancılarla eğlenmek, yıkıcı kötü talihin herhangi bir aşikâr nesnesini gündelik bir gözle incelemeyi seçtiğini belirtir.

Seyahat nedenleri bu şekilde özetlenebilecek olan Lithgow’un ilk seyahatini Orkney ve Shetland da daha sonra kıta Avrupasında Almanya, Bohemya, İsviçre ve Alçak Ülkeler’e yapmış, bu seyahatini Nisan 1608’de Paris’te noktalandırmıştır. Burada on ay kalıp Fransızca öğrendikten sonra Mart 1609’da Paris’ten yola çıkarak Akdeniz ve Orta Avrupa’ya yapacağı üç seyahatin ilkine başlar. Bu seyahatin notları A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614’de Londra da yayınlanmıştır. Lithgow’un ilk seyahati 1609 da başlayıp 1612 de tamamlanmıştır. İkinci seyahati 1614 yılında çıktığı seyahattir. Üçüncü seyahati 1619-1621 ise yılları arasındadır. Bu seyahatte seyyah İspanya üzerinden Malaga’ya gitmiştir. Ancak, Malaga’ya gelir gelmez casuslukla suçlanıp yakalanır, parasının tamamı çalınır, bir şaraphanede işkence görür. Hapse atılır. Hapishanede Türk bir köle ve Hintli bir aşçı ile birlikte soğuk ve kötü koşullara direnir. Notları bir İngiliz rahip tarafından İspanyolca’ya çevrilir ve İspanyol monarşisi hakkındaki görüşleri nedeniyle Granada’da yakılarak ölüm cezasına çarptırılmasına karar verilir.

Lithgow’un durumunu duyan bir arkadaşının Hollandalı hizmetçisi gidip İngiliz konsolosuna haber vermiştir. Konsolos, Lithgow’u kurtarıp İngiliz donanmasına ait bir gemiye bindirip ülkesine gönderir. İngiltere’ye varınca işkence görmüş vücudunu kamusal alanda gösterir.

Ülkesine döndükten sonra yazarlığa devam ederek kitaplarını yayınlamıştır 1645 yılından sonra Lithgow’un hayatı hakkında bilgi bulunmamakta ve bu yıl vefat ettiği düşünülmektedir. Hem İskoçya da hem de İngiltere’de çok göz önünde olmuş bir yazarın birden bire izinin kesilmesi ayrıca dikkat çekicidir.

William Lithgow, birinci seyahatinin notlarını A Most Delectable and True Discourse of an Admired and Painefull Peregrination adıyla 1614 yılında yayınlattı. Bu kitabı, Kral I. James’e, Somerset Dükü Robert Kerr’e ve onun eşine ithaf etmişti. Bu eser, 1616’da yeniden basılmıştır. Eserin gözden geçirilip genişletilmiş versiyonu ile ikinci ve üçüncü seyahatlerin kısmen anlatıldığı bir metin ise 1623’te yayınlanmıştır. 1623 versiyonuna Lithgow’un Sicilya, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa, İrlanda ve İspanya’ya yaptığı seyahatleriyle ilgili notların genişletilmiş versiyonunun eklenmesi suretiyle ortaya çıkan eser ise The Total Discourse, of the Rare Adventures, and Painefull Peregrinations of Long Nineteene Yeares Travayls, from Scothland to the Most Famous Kingdomes in Europe, Asia and Affrica. Perfited by Three Dear Boughte Voyages in Surveighing of Forty Eight Kingdomes Ancient and Moderne, Twenty One Rei-publickes, Ten Absolute Principalities, with Two Hundred Lands The Particular Names whereof are Described in Each Argument of the Ten Divisions of His History And it also Divided in Three Bookes, Two whereof Never Heretofore Published Wherein is Contained an Exact Relation of the Lawes, Religion, Policies and Government of all their Princes, Potentates and People. Together with the Grievous Tortures He Suffered by the Inquisition of Malaga in Spaine, His Miraculous Discovery and Delivery Thence: And of His Last and Late Returne from the Northerne Iles adıyla 1632 yılında ise yine yayıncı Nicholes Okes tarafından yayınlanmıştır. Eser, Kral I. Charles’a ithaf edilmiş olup 1632 den sonraki 180 yıl içinde Londra ve Edinburg da toplam dört kez daha basılmıştır. 18. yüzyıl başında Glasgow ve Falkirk’te cep kitabı formatında basılmıştır 1650’li yıllarda Amsterdam’da Felemenkçe çevirisi yayınlanan eser, Hollanda’da bu çeviriyle dört kez basılmış, sonraki yıllarda çevirinin çeşitli versiyonları yayınlanmıştır. J. R. Burns’ün Lithgow’un eseri üzerine yazdığı William Lithgow s Total Discourse 1632 and his Science of the World : A Seventeenth-Century Protestant Traveller s View of Europe and the Near East, adlı doktora tezine göre, seyahatnamenin 1614 baskısı ile son şekli olan 1632 baskısı arasında bilgi eklemeleri nedeniyle farkların bulunmasının nedeni, geçen zaman zarfında Lithgow’un kişiliğinin yanı sıra görüşlerinin de değişmesidir. Burns’e göre, Lithgow kendisini Protestan bir hacı olarak vurgulamak amacında olduğundan 1632 versiyonunda Lithgow un anlatımında anti-katolik ton daha ağır basar, seyyah önceki versiyonlarda eksik kalan bilgiler tamamlayarak, Avrupa ve Akdeniz de siyasi, coğrafi, antropolojik ve bilimsel bilginin mükemmel bir toplayıcısı olarak karşımıza çıkar. Lithgow’un eserine olan ilgi, konunun ilgi çekiciliğinin yanısıra yazarın üslubunda sıklıkla aşırılığa kaçan abartı, ölmek üzereyken kurtulması, Kitab-ı Mukaddes ten ve klasikçağ metinlerindeki betimleyici malzemeye ek olarak döneminin güncel kaynaklarını da kullanmasıdır. Lithgow’un, Protestan olduğu için Malaga’da İspanyollar’ın işkencesine maruz kalarak ölümle burun buruna gelmesini etkileyici bir şekilde anlatması, Büyük Britanya da okurun ilgisini çekmiştir. Yazar, eserini Katolik fanatikliğinin anlatımı olarak okunacak şekilde kaleme almış ve bunu önsözünde ifade etmiştir. Katolikliğin yanısıra, Ortodoks Hıristiyanları, Yahudileri ve Müslümanları da beğenmez; ancak seyahati boyunca bu üç gruptan da misafirperverlik ve nezaket gördüğünü belirtir.

Detaylar
Lot: 131 » Nadir Kitaplar

Robert Walsh’in A Residence At Constantinople’in Gölgesinde Kalan Seyahatnamesi

R[obert]. Walsh, Voyage en Turquie et a Constantinople, Frères Reycend, Turin, 1829. 2 cilt tek cilt birlikteliğinde, 191, 200 s, 13 x 9 cm, döneminin sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. İngilizce’den çeviren: H. Vilmain ve E. Rives. Robert Walsh’in Narrative of a Journey from Constantinople to England (London, 1828) başlıklı seyahatnamesinin Torino’da basılan Fransızca çevirisi. R. Walsh, İstanbul’a 1821 yılında İngiliz elçiliğinin rahibi olarak gelmişti. Walsh 1830 yılında İstanbul’a tekrar gelmiş ve 1835’e kadar şehirde kalmıştır. Bu ikinci ikâmetinin sonucunda ünlü A Residence at Constantinople (London, 1836) basılmıştır. İrlanda asıllı Robert Walsh (1772-1852) Dublin'deki Trinity College'de okudu ve İrlanda kilisesine rahip olarak atandı. Saint Petersburg'daki Britanya sefaretinde ve İstanbul'da Lord Strangford sefareti sırasında (1821-1824 ve 1830-1835) birkaç yıl rahiplik görevinde bulundu. Bu eser Walsh'ın Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul'daki ilk ikametinden sonra 1824-1825 arasındaki İngiltere'ye dönüş yolculuğunu anlatıyor. İşlediği son derece ilginç konular arasında azınlıklar (Yahudiler, Rumlar), Türklerde kahve kültürü, kağıt üretimi ve matbacılık, imparatorluk toprakları içerisinde yolculuk şartları, Tepedelenli Ali Paşa ve ölümü, Yeniçeri katliamı, İstanbul su kemerleri ve sarnıçları ile Doğu Trakya bölgesinden iki imparatorluğun -Bizans ve Osmanlı-başkenti olan bu şehre bağlanan su şebekesi, Doğu Trakya'daki antik kalıntılar ve Hristiyan kiliseleri, Bulgaristan’ın doğası ve manzaraları, Boğdan (Moldova), Eflak (Ulah) yöreleri, Budapeşte ile Viyana'daki Rumlar ile ilgili gözlemleri yer almaktadır. Blackmer 1764 (2. İngilizce baskı), Atabey 1314 (Paris, 1828 baskısı)

Detaylar
Lot: 132 » Nadir Kitaplar

Arabistan-İstanbul Seyahatnamesi

Grattan Geary, Through Asiatic Turkey Narrative of a Journey from Bombay to the Bosphorus, Sampson, Low, Marston, Searle & Rivington, London, 1878 (1. baskı). 2 cilt: xv, 339 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 6 levha, 1 katlanır harita ; x, [2], 356 s, metin içinde 3 resim, metin dışında 2 levha, ex-library, 19.5 x 12.5 cm, yayıncısının bez ciltlerinde.
Grattan Geary (1835-1900), The Times of India gazetesinin editörüydü. Geary, üç ay süren seyahatinde Paşa veya yüksek düzeydeki devlet adamları kadar banker, tüccar ve dükkan sahipleriyle, köylü ve askerlerle de görüşmüştür. Kitap, Körfez Ülkeleri (Umman, Bahreyn vs), Irak, Kürdistan ve Anadolu üzerinden İstanbul’da sonlanmaktadır. Maskat, Bağdat, Kerbela, Musul, Kerkül, Erbil, Zaho, Nusaybin, Mardin, Amid (Diyarbakır), Urfa, Halep, İskenderun, Mersin, Tarsus, Adana, Rodos, İstanbul yapılan seyahatin nirengi noktaları olarak göze çarpıyor. İstanbul’a ayrılan bölümde şehrin pek de iç açıcı bir tablo çizmediğine şahit oluyoruz. Rus işgali ile burun buruna gelen İstanbul’da büyük bir muhacir sorunu yaşanmakta, hergün yüzlercesi salgın hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmekte, hastaneler yaralılarla dolup taşmakta ve sağlık personeli ihtiyacının tavana vurduğu bu günlerde hasta ve yaralılarla yeterince ilgilenilemektedir. Şehrin hastane ve sağlık personeli ile ilgili bilgilerin olayca detaylı verildiği bölüm şavaşı etkilerinin şiddetinin anlaşılmasını sağlıyor.
Weber, Blackmer ve Atabey’de yok.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 8
sonraki