• Cancel
    Filter
Filter

9.Müzayede "Nadir Kitaplar & Harita, Efemera, Afiş, Gravür Müzayedesi"

Müzayedemizde bulunan tüm eserlere 25 Mayıs Pazar Saat 21:00'a kadar online pey verebilirsiniz.

Ürünleri randevu alarak müzayede salonumuzda görebilirsiniz.

Aynı gün saat 21:03 itibariyle sitemiz üzerinden "Canlı Müzayede" başlayacak ve her eser 25 saniye ara ile nihai olarak sonuçlanacaktır.

YENİ ÜYELERİMİZİN DİKKATİNE: Müzayedemize pey verebilmek için adresinizi ve TC Kimlik numaranızı yazdığınızdan emin olunuz.

Komisyon Oranı %20+KDV'dir. Kitaplarda KDV oranı %0 , Harita ve Gravürlerde KDV oranı %20 dir.
Ödeme Süresi Müzayede bitiminden itibaren 7 iş günüdür.

Currency Converter:
Lot: 1 » Nadir Kitaplar

Frederick Walpole, The Ansayrii, (or Assassins), with Travels in the Further East, in 1850-51. Including a visit to Nineveh, Richard Bentley, London, 1851 (ilk ve tek baskı). 3 cilt: xv, 402, [2] ; xi, 378, [4] ; viii, 458, [2] s, ön kapakların içinde ex-libris etiketi, 23 x 14 cm, yayıncısının bez ciltlerinde.
Ex-libris etiketi: Charles G[reely]. Loring
Frederick Walpole (1822-1876) İngiliz donanma komutanı ve siyasetçidir. Walpole 3 ciltlik bu eserinde, 1850-1851 tarihleri arasında doğuya yapmış olduğu yolculuk sırasında yaşadıklarını, gördüklerini ve karşılaştığı enteresan olayları kaleme almıştır. Kitabın önsözünde seyahat etmiş olduğu bu ülkeleri birtakım gezginlerin kendisinden önce de gezdiğini, ama kendisinin bu kitabında onların anlatımlarından ya da gördüklerinden herhangi bir alıntı ya da kopyaya yer vermediğini, aksine okuyucuların eserinden çok farklı bir tat alacaklarını ifade etmektedir. Yazar düzenlemiş olduğu seyahatlerin tamamen yeni ve daha önce başka hiçbir Avrupalı tarafından ziyaret edilmediğine dikkat çekmektedir.
Walpole'un Osmanlı topraklarında yaptığı seyahatinin amacı bugün Lübnan'ın ve Suriye'nin Safyta ve Nahr-el Kebir arasında Ansayrii veya Assassins olarak bilinen İsmaili Tarikatı'nın dağ kalelerini keşfetmekti. Walpole Nusayrilerin geleneklerinden, hayat tarzlarından bahsetmektedir. Onun eserinde yapmış olduğu coğrafi tanımlar ve bitki türleri hakkında vermiş olduğu bilgiler daha sonra bu bölge araştırmalarında kaynak olarak kullanılmıştır. Kitap başlığının ima ettiğinden çok daha geniş bir coğrafi alanı kapsamakta, Anadolu hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Walpole seyahatine buharlı gemi ile İzmir'e gelerek başlamıştır. Buradan deniz yolu ile Beyrut'a geçmiş ve bölgenin diğer önemli kentleri olan Şam, Hama, Halep, Urfa, Bağdat, Musul ve Malazgirt'i ziyaret etmiş ve Erzurum'a gelmiştir. Erzurum'dan Trabzon'a gelerek Trabzon'da bir dizi gezintiler yapmıştır. Walpole buradan buharlı ile Samsun'a oradan da İstanbul'a gitmiştir. Walpole İstanbul'a gittikten sonra tekrar incelemeler yapmak üzere Lübnan'a gitmiş ve burada seyahatini bitirmiştir.
İstanbul caddelerinin diz boyu kar ve çamur ile kaplı olduğuna dikkat çeken yazar, Pera’da bir otele yerleştiklerinden ve burada olumsuz hava koşulları ile üç gün boyunca mahsur kaldıklarından bahsetmektedir. İstanbul’da bir süre konakladıktan sonra sırasıyla Erzurum, Trabzon, ve Samsun’a giderler. Tüm bu şehirleri, burada yer alan yapıları ve belli başlı merkezleri gezdikten sonra İstanbul’a dönerler. Ayasofya ve Süleymaniye’nin muhteşem mimarisinden etkilendiklerini belirtirken bir Osmanlı savaş gemisinin kaza sonucu infilak etmesine şahit olur. Walpole, İstanbul’dan sonra gemiyle İzmir’e gider. Nüfusun ve yapılaşmanın hızla arttığına dikkat çeken Walpole, şehirde kurulan pazarlardan, Yahudilerin ve Türklerin yaşadıkları bölgelere, tarihi öneme sahip yapılara kadar daha birçok konuda gördüklerini aktarır. İzmir’in ardından yine buharlı gemiye binen yazar ve beraberindekiler buradan Rodos, Mısır, Suriye, Lübnan, Beyrut gibi tarihsel açıdan bir zamanlar üzerinde çeşitli medeniyetlerin yaşadığı bölgelere seyahat ederek buralarda farklı dinlerden insan toplulukların birbirleriyle nasıl uyum içinde bulunduklarını ve bu topluluklara ait tarihi öneme sahip ibadethaneler ile günümüze kadar gelmiş diğer yapıları büyük bir dikkat ve titizlikle inceleyerek kaleme almıştır.
Toplam 3 ciltten oluşan bu muhteşem seyahatname, daha önceden başka seyyahların gezmediği bölgeleri, kaleme almadığı yapıları ve insan topluluklarını işlediği için çok önemli bir eserdir. Weber I/443, Blackmer ve Atabey kataloglarında kaydı yoktur.

Details
Lot: 2 » Nadir Kitaplar

18. Yüzyılın Sonlarındaki İstanbul Üzerine Çok Önemli Bir Kaynak

James Dallaway, Constantinople Ancient and Modern, with Excusions to the Shores and Islands of the Archipelago and to the Troad, T. Bensley, London, 1797 (1. baskı). xi, 415, [4] s, metin dışında 9 gravür, 1 harita, 27 x 21 cm, sırtı yenilenmiş deri cildinde. Arkeolojik Eserler Cemiyeti (Society of Antiquaries of London) üyesi olan İngiliz asıllı James Dallaway (1763-1834), Babıali'ye gelen İngiliz elçilik kadrosunda papaz ve doktor olarak 1794-1796 yılları arasında İstanbul'da yaşar. Liston'un başkanlığındaki elçilikte ayrıca doğa bilimcisi J. Sibthorp ve ressam G. Mercati de bulunmaktadır. Dallaway 1794 yılının Kasım ayında J. Morrit ile birlikte Truva yöresini ziyaret eder. 1800'de, İngiltere'deki arkeolojik eserlerden oluşan özel koleksiyonlarla ilgili ilk kitaplardan biri olan «Anecdotes of the Arts in England» kitabını yayımlar. İstanbul'un betimlemesiyle ilgili söz konusu kitabın ingilizce basımı 1797 yılında gerçekleşir. Kitap, Osmanlı başkentindeki anıtlar, devlet yönetimi, toplum yaşamı hakkında yazan bölümlerin yanısıra İstanbul Boğazı, Bursa, İzmir, Efes, Milet, Samos (Sisam), İzmir-Çeşme yarımadası, Hios (Sakız), Bergama, Lezbos (Midilli), Truva yöresi, Bozcaada (Tenedos), Çanakkale boğazı, Marmara denizi betimlemeleri de içermektedir. Bunların dışında kitapta Yunanlıların dinî adetleri, halk oyunları ve dilleri hakkında ilginç betimlemeler de okumaktayız. Sözkonusu kitabın Fransızca ve Almanca çevisi de bulunmaktadır. James Dallaway (1763-1864) İngiliz topoğrafyacı ve yazardır. Bir bankerin oğluydu. 1789’da eski eserler meraklılarının toplandığı Society of Antiquarians’a üye oldu. Koruyucusu olan Norfolk dükasının aracılığıyla 1794’te İngiltere’nin İstanbul elçiliğinin hekim ve papazlığına atandı. Elimizdeki kitap İstanbul’daki 3 yıllık yaşantısının ve gözlemlerinin ürünüdür. 1800’de Chemnitz ve 1801’de Berlin-Hamburg’da yapılmış iki Almanca baskısı ve Paris “an VII” tarihli bir Fransızca baskısı vardır. Dallaway, İngiltere’ye dönüşünden sonra ölümüne kadar Norfolk dükasının sekreterliğini yaptı ve İngiltere tarihine ilişkin kitaplar kaleme aldı. İstanbul’a ait yapıtı bir seyahatnameden çok tarih ve coğrafya çalışmasıdır. Dallaway kitabını hazırlarken eski Bizans yazarlarından olduğu gibi Batılı geginlerin seyahatnamelerinden ve yerel kaynaklardan da faydalanmıştır. Kitap pekçok detay bilgi ile doludur. İstanbul efendisi’nin (İstanbul kadısı) sayımlarına dayanarak kentte 88.185 evin ve 130 halka açık hamamın bulunduğunu yazar. Herhalde bu sayımdan yola çıkarak kent nüfusunun 400 bin kişi (ki bunların 200 bini Türk, 100 bini Rum ve geri kalanını Yahudi, Ermeni ve Frenk olarak hesaplar) olduğunu yazar. İstanbul kadısından elde edilen bilgiler ancak suriçi İstanbul’a ait olmalıdır. Yazar, herkesçe anlatılan büyük sultan camilerinin ötesinde Nuruosmaniye ve Laleli’den de söz eder. İstanbul efendisinin defterlerine dayanarak, 1782 yangınından önce kentte 500’ü aşan okulun bulunduğunu yazar. Kütüphaneler için de önemli bilgiler verir. Bundan başka yazar bir Avrupalının aklından geçiremeyeceği kadar sessiz sokaklardan, kahvehanelerden ve oralardaki hikayecilerden söz eder. 1779’daki yangında zarar gören Çemberlitaş’ı sağlamlaştırmak için taş bir kaidenin yaptırıldığını not eder. Boğaziçi’ne gelince, sahil saraylarına ve Kuruçeşme’deki Fener Rum aristokratlarına ait konaklara ilişkin kısa bilgilerden sonra, gene kısaca su kemerlerinden ve bentlerden söz edilir ve İran sefirinin ikametgahının Üsküdar’da olduğu yazılır. Kitap dokuz gravürle resimlenmiştir. Bunların en ilginç olanları Yedikule, Sarayburnu ve Türk hanımı gravürleridir. Blackmer 441, Atabey 308

Details
Lot: 8 » Nadir Kitaplar

Arap Sanatı üzerine muhteşem bir eser

[Arap Sanatı üzerine muhteşem bir eser] Achille Constant Théodore Émile Prisse d'Avesnes, La Décoration Arabe: Décors Muraux - Plafonds - Mosaiques - Dallages - Boiseries - Vitraux - Etoffes - Tapis - Reliures - Faiences - Ornements divers. Extraits du grand ouvrage L'art arabe de Prisse d'Avesnes, Librairie générale de J. Savoy, Paris, 110 tam sayfa kromolithograf levha, 39 x 28 cm (folyo), sırtı deri kapakları ebrulu cildinde. Achille-Constant-Théodore-Émile Prisse d'Avennes (1807-1879) çalışmalarında detaylara son derece önem Fransız arkeolog, Oryantalist, mimar, yazar, ve en önemlisi 20. yüzyılın en büyük Mısır tarih bilimcisidir. Uzun yıllar Arap kültürü ve stilleri üzerine araştırmalar yapmış olan Émile Prisse bu uğurda hayatının büyük bölümünü egzotik yerleri araştırarak geçirmiştir. Öyle ki, bir dönem Yunan bağımsızlığı için de mücadele etmiş olan Prisse d'Avennes, neredeyse 40 yıl boyunca durmadan seyahat eder. Hindistan dışında Filistin, Suriye, Sudan, Etiyopya, Arabistan, İran ve en önemlisi Mısır’ı da içine kapsayan geniş bir Ortadoğu seyahati ile ön plana çıkar. Cezayir’de de bir süre yaşamış olan Prisse d'Avennes, 1827 yılında Mısır’a seyahat eder ve burada Mısır sanatı ve tarihi hakkında önemli araştırmalar yaparak 1836 yılına kadar Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa için çalışmalarına devam eder. Sonrasında ise Mısır’ı “Edris Efendi” takma adıyla bir Arap kılığında kendi başına keşfe çıkar. 1860’da Prisse d'Avennes seyahatlerinin meyveleriyle Fransa’ya döner. 300 folyo boyutlu çizim, 400 metre boyutunda kabartma, önemli mimari detayları içeren 150 fotoğraf, 150 eskiz, çekmesi kadar çekilmesi de zor olan ve bir dönem oldukça popüler fotoğraflama yöntemi olan“daguerreotypes” ile elde edilmiş ilginç fotoğraflar, olay yerine ait detayların ve yükseltilerin üzerlerine işlendiği çok sayıda plandan oluşan bu materyal zenginliği, 1877’de ölümüne kadar onun eseri yayınlaması konusunda epeyce zamanını alır. Her ne kadar da ilgi alanı sadece Mısır tarihi ile sınırlı kalmasa da “La Décoration Arabe” adlı eseri Mısır’ın İslami anıtları üzerine yazmış olduğu en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilmektedir. 19. yüzyıl eşsiz Arap sanat eserlerinin işlendiği bu ilk baskı eserde, duvar ve tavan süslemelerinden, eşsiz zenginlikte mozaiklere, fayans, vitray ve ahşap işçiliğinden kumaş çeşitliliğine, mimari bir takım bağlayıcı unsurlardan halılara ve sonrasında çeşitli süslemelere kadar bir çok konuda zengin görsellere yer verilir.

Details
Lot: 14 » Nadir Kitaplar

[İzmir hakkında yazma eser]

Arthur Droulez, Histoire de la Mission de Smyrne, 1787-1942, College Saint Benoit, Galata, İstanbul, 1945. 152, 81, 20 s daktilo metin, muhtelif plan, çizim ve resimler, sırtı deri kapakları karton cildinde. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: Partie 1: Jusqu'en 1889 (152 s), Partie 2: 1889-1945 (80 s); Ekler: Personel listesi (6 s), note sur M Achille-François Elluin (1809-1892) (6 s), note sur Mgr Julien Hillereau (3 s) ve table des matières. Kitapta şu altbaşlıklar mevcuttur: Grandes lignes de l’histoire de Smyrne, Les jésuites à Smyrne (1623 – 1787), Le premier établissement des lazaristes 1787 – 1798, La maison du Sacré Cœur de 1802 – 1845 et de 1846 à 1886, Eugène Poulin 1889-1919, Pendant la grande guerre 1914-1919, Après la guerre 1919-1922, La catastrophe de septembre 1922 – la fin du collège. Kitapta metin dışında şu görsel malzeme mevcuttur: Rue Franque'de bulunan “Mission et Collège de Smyrne 1902” planı, 1 matbu Lazarist misyonerin vefat ilanı, “Vieux Collège de la Propagande” çift sayfa plan, 2 yaprak 3 sayfadan oluşan 1884 tarihli matbu doküman (Collège de la Propagande), 2 yaprak 4 sayfadan oluşan matbu doküman (Collége de la Propagande) extrait de l’Impartial de Smyrne du 25 Juillet 1883, Vieux Collège de la Propagande çift sayfa plan, 1 fotoğraf (bina), “Sacré-Cœur Smyrne 1902” plan, 1 fotoğraf (M. Henri Jung a Panaghia), 1 fotoğraf (Sœur Angelique Mairet Superieure de la Province de Smyrne 1876+1895), Les Sœurs d’Aidin -1911, Ecole Jeanne d’Arc Mytiléne Turquie d’Asie fotokart, 4 kartpostal (alakasız), Maison de Gueuz-Tépé çizim fotoğrafı, 2 plan (yeni yapılan yollar nedeniyle yıkılan binaların planları), 1 fotoğraf (Monsieur Elluin), 1 matbu vefat ilanı, 5 sayfa muhtelif doküman (1867). Arthur Droulez Saint Benoit’da Lazarist pederdi. Le College des Lazaristes â Bebek (1836-1867), Histoire de la Mission Lazariste de Thessalonique 1783-1945, Histoire de la Mission de Monastir (Bitolij) 1857-1930, Histoire de la Mission des Enfants de St Vincent de Paul en Albanie gibi yayınlanamadan kalmış Fransız misyonerliği temalı çeşitli kitaplar yazmıştır. Mois de Notre Dame d'Ephese (İstanbul, 1960) başlıklı matbu bir kitabı da vardır. Müzayedemizde sunulan eserin tespit edebildiğimiz diğer bir nüshası Lazaristlerin Congrégation de la Mission arşivinde (dossier 130 h) muhafaza edilmiştir. Kitapta İzmir yangını hakkında bilgilere de yer verilmektedir. Daktilo metinde bizzat yazar tarafından dolmakalemle yapılmış tashihler mevcuttur. Tekrar ele geçmesi neredeyse imkansız bir eserdir.

Details
Lot: 16 » Nadir Kitaplar

W[illiam]. G[eorge]. Browne, Nouveau Voyage dans la Haute et Basse Égypte, la Syrie, le Dar-Four, où Aucun Européen n’avoit Pénétré; fait Depuis les Années 1792 jusqu’en 1798. Contenant des Détails Curieux sur Diverses Contrées de l’intérieur de l’Afrique, sur la Natolie, sur Constantinople et Paswan-Oglow, etc. etc. Avec des Notes Critiques sur les Ouvrages de Savary et de Volney, Chez Dentu, Paris, 1800 (1. Fransızca baskı). 2 cilt: xxxviii, 371 s, başlık s önünde 1 gravür, 2 katlanır harita, ön kapak içinde 1 minik kitapçı etiketi; 391, [1], 16 [yayıncı katalogu] s, ön kapak içinde 1 kitapçı etiketi, 22 x 14 cm, döneminin karton ciltlerinde.
Blackmer 220
Başlık sayfasında belirtilenin aksine 2. değil, 1799 tarihli 1. İngilizce baskıdan çevrilmiş olmalıdır. Zira 2. İngilizce baskı 1806 yılında basılmıştır. Çeviri J. Castéra tarafından yapılmıştır.

Kitabın Reisen in Afrika, Egypten und Syrien in den Jahren 1792 bis 1798 (Berlin, 1801) başlıklı Almanca baskısı da yapılmıştır.
William George Browne (1768-1813) İngiliz seyyahtır. Oxford Oriel Kolej’deki eğitimini terkederek kendini edebiyata verdi. O dönemde James Bruces’ın Orta Afrika keşiflerinin popülaritesinin etkisiyle 1792 Ocağında Mısır’a İskenderiye’ye gitti. Bir süre burada kalıp antik Mısır’ı gezdi ve Arapça öğrendi. 1793 ilkbaharında Sina’ya gitti. Aynı yılın Mayıs ayında her yıl oradan geçen büyük bir kervana katılarak bugünkü Batı Sudan’daki Darfur’a gitti. Bu Browne’un en önemli seyahatidir. Darfur’da bir süre Darfur Sultanı tarafından alıkonuldu. Zor zamanlar geçirdikten sonra 1796 da aynı karavanla Mısır’a döndü. Bir sene kadar Suriye’de kaldıktan sonra İstanbul üzerinden Eylül 1798 de İngiltere’ye döndü. 1799’da Travels in Africa, Egypt and Syria, from the year 1792 to 1798 başlığını taşıyan eserini yayınladı. Yığınla değerli bilgiyle dolu olan eser uslubu dolayısıyla yayınlandığı dönemde hakettiği ilgiyi görememiştir. Brown 1800’de tekrar İngiltere’den yola çıkarak bu kez Yunanistan, Anadolu ve Sicilya’yı dolaşmıştır. 1812’de Orta Asya’ya doğru uzanmış, Semerkant’ı gezmiştir. O kışı İzmir’de geçirmiş, 1813 baharında Anadolu’yu tekrar geçip, bir süre Erzurum’da kalmış, 1 Haziranda Tebriz’e ulaşmıştır. Yaz sonunda Tebriz’den ayrılıp Tahran’a oradan da Tataristan’a geçmiştir. Tataristan’da öldürülmüş olan Browne’ın kemiklerinin sonradan Fransız gezgin Jean Thevenot’un mezarının yakınlarında bulunduğu rivayet edilmiştir. Özellikle Halep’ten İstanbul’a yapılan yolculuğun anlatıldığı bölümde Antep, Ankara, Kayseri, İzmit gibi şehirler anlatılmakta, Ankara kedisi ve Ankara keçisinden, bölge insanının yaşam tarzları ve giyim kuşamına kadar çeşitli konulardan söz edilmektedir. Browne, Amon tapınağı ve Darfur üzerine bilgi veren ilk Avrupalı gezgin olması bakımından seyahat edebiyatında özel bir önem taşımaktadır. Browne’ın gezisinin notları ünlü gezgin Robert Walpole tarafından yayınlanmıştır.
Yazar 21 Ekim 1797'de Ermeni uşağı ile beraber Halep’ten İstanbul’a hareket eder. Dahil olduğu kervanı, malları taşıyan yetmiş katır takip etti. Belen, Adana, Konya, Kütahya ve Bursa'dan geçen rota Beylanlı Küçük Ali Paşa’nın isyanı yüzünden Antep, Kayseri ve Ankara'dan geçecek şekilde kuzeydoğuya kaydırılır.
Yazar Antep’i nüfusu Müslüman, kısmen Hıristiyan, Rum ve Ermeni olan büyük bir kasaba olarak tanımlar. Antep'in bir yeniçeri garnizonunun bulunduğu bir kalesi vardır. Türkçenin ana akım olmaya başladığı yer burasıdır. Kentin ana ticareti, ham deriler ile fas olarak adlandırılanlar gibi kırmızı ve sarıya boyanmış keçi derileridir. Antep’te taş orada ucuzdur ve evlerin hepsi taştan yapılmıştır. Şehirde beş büyük cami bulunmakta, sokakların bir kısmı akarsularla sulanmaktdır. Havası da çok sağlıklıdır. Antep'te bu derilerin yanı sıra çevresinde toplanan ve şehrin iç kısımlarında tüketilen çok miktarda pamuk bulunmaktadır. Çeşitli renklerde boyanmış ve yurt dışında satılan bir tür giysi haline getirilen yün üretimi de vardır.

Bu sayfaların birerbir çevirisi:
21 Ekim 1797’de Halep’ten İstanbul’a uzanacak yolculuğumuza yetmiş katırın bulunduğu kervanla koyulduk. Ben ve Ermeni uşağım atlarımızla yola devam ediyorduk.
Halep’ten İstanbul’a uzanan yol normalde Belen, Adana, Konya, Kütahya ve Bursa’yı takip ediyordu. Belen Paşası Küçük Ali’nin isyan çıkardığını haber alınca yönümüzü alışılmamış bir rotaya, kuzeydoğuya çevirmek zorunda kaldık. Antep, Kayseri ve Ankara’ya…
Halep ve Antep arasındaki arazi sulak ve taşlıydı. Üç kat ürün verme imkanı vardı. 30 Ekim’de Muhammediler (Müslümanlar) ile Ermeni ve Rum hristiyanların yaşadığı büyük bir şehir olan Antep’e ulaştık. Kale ve Yeniçeri garnizonu bulunan şehirde Türkçe en yaygın dil. En önemli ticari ürünü kırmızı ya da sarıya boyanmış Türk derisi diye bilinen keçi postudur. Evler bölgede çok ucuz olan taştan yapılmış. Beş büyük camisi var. Bazı caddelerinde dereler akar. Havası sıhhatlidir. Güney tarafında kocaman bir mezarlık görünüyor. Yapay bir tepe üzerine Halep kalesiyle aynı dönemde inşa edildiği anlaşılan kalesi kuzey taraftadır ancak şehir tamamiyle kalenin yanındaki diğer tepelerden yönetilir. Şehrin yöneticisi İmparatorluk merkezi İstanbul tarafından görevlendirilen mütesellimdir. Yeniçeriler ve polisler Halep’tekiler gibi isyana meyilliler. Yukarıda bahsedilen deriler dışındaki başlıca ürünleri kendi kullanımları için pamuk, çeşitli renklerde yünlü kumaşlar ve imal edip ülkenin diğer bölgelerine gönderdikleri cekettir. Ayrıca “dip” denilen üzüm bağları ve bademden yapılan şekerleme de üretilmektedir.
Birkaç günlük ilerleme sonrasnda buralarda Kurun denilen Torosların uzantılarına vardık. Tırmanış ve ardından inişin üç gün sürdüğü yüksek kayalıklarla kaplı bu sıradağlar doğudan batıya uzanıyorlar. Bu dağlarda genellikle Kürtler yaşıyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi Antakya ovalarından gelen Türkmenlerin de yazın konakları bu dağlardır. Her yer çok yaşlı ve devasa boyutlara sahip etrafa güzel kokular yayan sedir ağaçlarıyla kaplı. Bazı yamaçlarda ardıç ve karaardıç bulunuyor. Yolculardan bazıları aşırı soğuklarda ısınmak için çalı çırpıyı ateşe vermek isterken birkaç kurumuş ağacın önce dalları sonra da tüm gövdeleri yanıp kül olmuştu. Dağ etekleri tüfle kaplı. Tepelerin çoğu berrak ve hızlı akan derelerle birbirinden ayrılmış.
Toroslara tırmanmaya başlayınca sağ tarafa birkaç yolun ayrıldığını gördük. Bu yollardan bir tanesi İmparatorluğa önemli bir gelir sağlayan Tokat’ın zengin bakır madenlerine ulaşıyormuş.
Toroslardan inince daha önceden Sarus olarak bilinen nehrin suladığı, etrafı dağlarla çevrili, verimli toprakları olan geniş Bostan(Elbistan) ovasına ulaştık. Bostan hatırda kalacak fazla özelliği olmayan küçük bir şehir. İlk başta gözüme iki öküzün çektiği yük arabaları(kağnı) çarptı. Masif tekerlekleri millerle birlikte döndüğü için çok zor ilerleyen gürültülü arabalar bunlar. Sakinleri Anadolu’nun genelinde olduğu gibi kibar Suriye halkının tam karşıtı gibiler. Bizi Araplardaki gibi göstermelik selamlamalar olmadan budala ve meraklı gözlerle süzdüler. Yaygın kıyafetler kısa ceket ve püsküllü sarıktır. Kadınlar açık kırmızı tenliler, yüzlerini güneş ve yağmurdan korumak için başlarına düz metal parçaları giyerler. Çene altından iplerle bağlanan bu metaller yemek tabaklarına benzer. Zenginlerinki gümüşten, diğerleri bakırdandır. Görgüden uzaktırlar. Mısır ve Suriyelilerin edalı tavırlarından (motus İonici) yoksundurlar.
Bostan ve Kayseri arasında çok az yerleşim var. Ovalar genellikle ekilmemiş. Kayseri’ye yaklaştıkça Yermuk isimli nehrin suladığı verimli araziler artar, kara kavak (Lombardy Kavağı) bolca bulunur.

Details
Lot: 17 » Nadir Kitaplar

[Tavernier’nin ünlü seyahatnamesi]

Jean Baptiste Tavernier, Les Six Voyages de Jean Baptiste Tavernier en Turquie, en Perse, et aux Indes. Pendant l’espace de quarante ans, & par toutes les routes que l'on peut tenir : accompagnez d'observations particulieres sur la qualité, la religion, le gouvernement, les coutumes & le commerce de chaque païs ; avec les figures, le poids, & la valeur de monnoyes qui y ont cours, Survant la Copie, Paris, MDCXCII [1692]-MDCCXII [1712] . 3 cilt: 1. cilt, [16], 782, [10] s, 11 gravür (9’u katlanır); 2. cilt, [6], 616 s, 27 gravür (20’si katlanır); 3. cilt, [6], 564, [3] s, 2 katlanır harita, 8 katlanır gravür, 16 x 10 cm, döneminin deri ciltlerinde. 3. Cildin künye sayfası: Recueil de plusieurs Relations et traites singuliers & curieux… avec la Relation de k’interşeur du Serrail du Grand Seigneur. Jean-Baptiste Tavernier (1605-1689) bir Fransız tüccarıdır. Oldukça genç yaşlardan itibaren seyahatlere başlamıştır. Önce Avrupa’yı dolaşan Tavernier, sonra Filistin ve Kudüs’ü gezmek üzere Ratisbon’dan hareket eden bir grup ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. Ancak İstanbul’a vardıktan sonra Kudüs’e gitmekten vazgeçmiştir. İstanbul’da bulunduğu süre zarfında İran’a devam etmek için uygun bir kervanın hareketini beklemeye başlamıştır. Tavernier bu arada hem şehri gezmişi hem de Topkapı Sarayı ve Harem Dairesi hakkında biri Fransız, diğeri İtalyan kökenli iki saray hizmetkarınan edindiği bilgileri doğrudan gözlemleriyle takviye ederek bu eseri kaleme almıştır. Tavernier’in bu eseri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devri olan 17. yüzyılda, imparatorluk yaşamını ve saray düzenini bir batılı gözüyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Topkapı Sarayı hakkında verilen bilgiler kitaba bir belge niteliği kazandırmaktadır. Blackmer 1631 [La Haye, 1718 baskısı], Atabey 1200 [Paris, 1682-1686 baskısı]

Details
Lot: 21 » Nadir Kitaplar

[Osmanlı ülkesini anlatan seyahatnamelerin en önemlilerinden biri]

G[uillaume] A[ntoine] Olivier, Voyage dans l’Empire Ottoman, l’Égypte et la Perse, fait par ordre du Gouvernement, pendant les six premières années de la République, H. Agasse, Paris, an 9 [1801]-1807. 6 cilt: xx, 392, [1]; 377, [1]; iv, 359, [1]; 456, [1]; xv, 485, [1]; 522, [1] s, 24 x 21 cm, sırları deri kapakları karton ciltlerinde. Guillaume Antoine Olivier (1756-1814) bir tıp doktoru ve entomoloji (Böcek bilimi) uzmanıdır. Fransız Ulusal Enstitüsü, Tarım ve Tarih Kurumları gibi birçok kuruluşun üyesi olan Olivier, 1792’de Fransız Hükümeti’nin görevlisi olarak, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ticaret, tarım, doğa ve tıp bilimleri, ve Osmanlı-Fransız hükümetlerinin siyaseti hakkında incelemeler yapmak üzere Osmanlı ülkesine ve İran’a gönderilmiştir. Ancak uzun süre İstanbul’da kalmış, daha sonra da Ege Adaları ve Anadolu yolu ile Mısır’a seyahat etmiştir. İran’a ancak 1795’de varabilmiştir. Seyahatname türü kitapların roman değil, tarihi belge niteliği taşıdığını savunan Olivier, verdiği ayrıntılı ve geniş kapsamlı bilgilerden dolayı çok kıymetli bir eser olan kitabını, elinden geldiğince sade ve süslemelerden uzak, ama gayet akıcı bir üslupla kaleme almıştır. Altı ciltten oluşan bu eser’in birinci cildinde İstanbul’u oluşturan halklar mozayiği, yaşam şartları, Marmara Adaları, Karadeniz haritalarındaki yanlışlar, Osmanlı kadınları hakkında bir etüd, İstanbul’un iklimi, askerî ve idari yapısı ele alınmıştır. İkinci ciltte İstanbul’dan hareket eden yazar, Çanakkale, Truva, Bozcaada, Midilli, Sakız, Çeşme, Naxos, Melos, Santorini ve Girit’i gezer. Adaların coğrafî özelliklerini, Giritliler’in vebadan korunmak için aldıkları önlemleri anlatır. Üçüncü ciltte İskenderiye, Abukir ve Kahire yoluyla Yukarı Nil gezisi, Araplar’ın yaşam tarzları, ticaret hayatları, piramidler tasvir edilir. Daha sonra Olivier Rodos yoluyla İstanbul’a döner. Dördüncü cilt Beyrut, Sayda, Sur, Latkiye, Halep, Urfa, Mardin, Nizip, Musul ve Bağdat yolculuğunu içermektedir. Beşinci ciltte Kirmanşah, Hemadan, Tahran, İsfahan ve Hazar Denizi’ne uzanan gezi yer alır. Yazar burada İranlı’larla Türkler’i karşılaştırarak aralarındaki büyük farklılıkları gözler önüne seriyor; Şah Hüseyin, Nadir Şah, Adil Şah dönemlerini ve ülkedeki karışıklıkları anlatıyor. Altıncı ve son ciltte İsfahan, Bağdad, Latkiye, Larnaka, Lefkoşe, Kütahya, İznik yoluyla İstanbul’a varış ve seyahatin deniz yoluyla Pire ve Atina’dan geçerek Fransa’ya dönüş kısmı anlatılmaktadır. Yakındoğu seyahatname literatürünün baş eserlerinden biri olan Olivier'nin seyahatnamesi, Atlası ile birlikte bir takım olarak son derece nadir rastlanan bir kitaptır. Olivier'in Türkiye Seyahatnamesi de bir Avrupalı'nın Osmanlı Devleti ile ilgili detaylı ve sürükleyici gözlemlerini ve incelemelerini içermektedir. Fransız bir doktor olan Olivier, Fransız Devrimi'nden sonra çeşitli amaçlarla, İstanbul'a Fransız Hükümeti tarafından bir heyetin başında gönderilmiştir. Eserin önemli bilgiler içermesinin yanında yazarının da akademik bir kimliğe sahip olması ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim bu kimliği nedeniyle olsa gerek, ekonomik, sosyal, kültürel konularda oldukça bilimsel ve mümkün olduğunca gerçekçi veriler sunmaya dikkat etmiştir. Örneğin, coğrafya bilimi açısında çeşitli bölgelerin yerlerini tespit ederek haritaları düzettirmiştir. Ayrıca gezdiği yerlerin özellikle bitki örtüsü ve zirai yapısı hakkında oldukça bilimsel veriler sunduğu görülmektedir. İstanbul ve uğradığı Ege Denizi adalarında bitki örtüsünün ayrıntılı ve biraz da edebî bir tasvirini verdikten sonra yetiştirilen ürünleri ver üretim miktarlarını tespit etmiştir. Yerşekilleri ve iklim üzerinde de duran Olivier, bunların etkilerini de çarpıcı bir şekilde ele almıştır. Bu önemli eser dilimize çevrilmiş ve birkaç defa yayınlanmıştır. Blackmer 1220, Atabey 887

Details
previous
Go to Page: / 6
next